26 Şubat 2025 Çarşamba

KAFKASLARDA ATEŞ VE KILIÇ: 19. YÜZYILDA KUZEY KAFKASYA DAĞ KÖYLÜLERİNİN DİRENİŞİ

Paul B. Henze, Çeviren: Akın Kösetorunu, ODTÜ, 1985, Ankara


Bana Kafkaslar konusundakilerden daha çok ilk dünya savaşı olarak da nitelenebilecek olan Kırım Savaşı konusunda yazılanlar ilginç ve öğretici geldi.

Kitap sanıyordum ama kitapçıkmış.

*

Kitapçıktan bazı notlar şöyle:

"Kafkaslar'ın yüksek dağ vadileri ve verimli nehir yatakları dünyanın en eski sürekli yerleşik toplumlarını barındırmıştır. Eski Arap coğrafya bilginleri Kafkaslar'a Cebel-el Alsan "Dillerin Dağı" adını vermişlerdir... Yunan efsanelerine göre ateş ve metalurji ilk defa Kafkaslar'da keşfedilmiştir. Modern arkeoloji bu inanışı desteklemektedir." (Henze, s. 2)

"Kuzey Azerbaycan'ın fethedilmesi 1813 Gülistan antlaşmasıyla teyid edilmişti./ Kuzeyde, yüksek vadilerde çeşitli kabilelerin yaşadığı Dağıstan bağımsızlığını ısrarla korumuştu. Kafkaslar'ın Kuzeybatı eteklerinde Çeçenler ve İnguş kabileleri yaşamaktaydı... Ruslar, 19. yüzyılın ilk otuz yılında bu halklara karşı saldırılarını kesintisiz sürdürdüler... Çeçenler ve Dağıstanlılar sistemli saldırılara uğradılar. Ormanlar kesilmiş, köyler yakılmış ve mahsulleri tahrip edilmişti. Fakat... barış getirmemişti." (Henze, s. 5)

"Rusya'nın Avrupa'yı hesaba katma zorunluluğu.../ Rusya'nın Türkiye ve İran pahasına sınırsız toprak kazanma emelleri geliştirmesine izin verilmemeliydi.../ Jeopolitik bilgisi olan İngilizler, sadece Kafkaslar'daki gelişmelerden kaygı duymuyorlar, aynı zamanda bu gelişmelerin Asya'daki çıkarları açısından taşıdığı anlamın da bilincindeydiler. Asya'daki "Büyük Oyun" başlamıştı bile-ve Kafkaslar'daki gelişmeler sonuçta köklü değişimlere yol açacaktı." (Henze, s. 6) 

"İngilizlere göre Ruslar'ın amacı Hindistan'a ve ötesine giden ticaret yollarını kesmekti... Gürcistan ve Azerbaycan sınırı üzerinde kontrolu sağlamışlardı... Batı Kafkaslar ise Rus hegamonyasına boyun eğmeyen Çerkezler'in elindeydi. Doğu Kafkaslar'daki müslümanlığa bağlı kabileler Ruslar'a aynı derecede düşmandı./ Tüm Kuzey Kafkasya Halkları iki nesil boyunca süren savaşlar nedeniyle politize olmuşlardı. Bu kabilelerin çoğu dışarıdan gelecek bir yardıma ümit bağlamışlardı. Ancak, bu ümitlerinin boş olduğunu görebilmeleri için uzun bir zaman geçmesi gerekiyordu." (Henze, s. 7-9)


"Karl Marx'ın... yaptığı tahmin ile ileri görüşlü İngiliz devlet adamaları ve asker düşünürlerin görüşleri arasında hiçbir çelişki yoktur.../ Doğu Avrupa, Kafkaslar, Orta Asya, Hindistan. Orta Asya'daki büyük oyun şimdi açıkça oynanıyordu... İngilizlerin ve Avrupalıların stratejik ekseni doğudan batıya, Rusların ise kuzeyden güneye uzanıyordu." "Milliyetçilik virüsü tüm eski imparatorluklara yayılmaktaydı. Rusya'yı Kırım Savaşına iten, Rusya'nın 1848'de ihtilal öncesi Doğu Avrupa'ya karışmasıydı. Çar I. Nikola 1848-49'da "Avrupa'nın Jandarması" rolünü arzuyla üstlenmişti... sonucu Tuna Vadisini karıştırmak olmuştu." "Osmanlı... "Avrupa'nın Hasta Adamı" olarak kalmıştı... Avrupalı süper güçler Rusların Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkmaya ve eski Bizans'ı ele geçirmelerine izin vermemekte kararlıydılar./ Ruslar bu kararlılığı kabullenmişlerdi... 1850'lerin başlarında Ruslar İstanbul'a doğru ilerlemede temkinli olmayı tercih ettiler. I. Nikola Türkiye için "elimizde çok hasta bir adam var" diyordu ve İngiltere ile bir antlaşma peşindeydi./... birçok faktörler vardı. Fakat, Kırım Savaşı'na yol açan neden Moldavya ve Wallasya'daki prensliklerin 1853 yazında Ruslar tarafından işgal edilmesi olmuştu./ İngiliz ve Fransız donanmaları doğuya doğru harekete geçmişti... 8 Ekim'de İngiliz donanmasının Çanakkale Boğazı'ndan geçmeye teşebbüs etmesi üzerine Türkiye savaş ilan etmişti. Ekim sonunda Rus amirali Nakimov Türk donanma filosunu Sinop'ta ani bir saldırı ile imha etmişti... İngiliz basınında katliam olarak lanetlenmişti... Artan gerilim New York Tribune gazetesinde "Londra'daki en güvenilir kaynağı", Karl Marx'ın haber ve yorumlarıyla işleniyordu." "1854 yılının Ocak ayı başlarında İngiliz ve Fransız donanmaları... Karadeniz'e girdiler. Şubat sonunda İngiltere ve Fransa Çar'a bir ültimatom verdiler... Ruslar... kulak asmadılar ve İngiltere ile Fransa Mart sonunda Ruslar'a savaş ilan ettiler. Bu olay, uzun gecikmelerden ve gizli uzlaşmalardan kuşku duyan Marx'ı rahatlatmıştı." "Hugh-Seton Watson" bu savaşın nedenleri için şöyle der: "Batılı güçlerin savaşa girmelerinin nedenlerini Napolyon'un prestijini arttırmak, Türkiye'yi korumak, diktatörlüğe karşı savaşmak veya güçler dengesini korumak olarak değerlendirebiliriz. Bu dört nedenden sonuncusu, güçler dengesini korumak, en önemlisiydi." "Savaş başlangıçta Kırım Savaşı değildi ve... Silistre'de yoğunlaşmıştı. Batılı güçlerle ilk düşmanca karşılaşma 1854 ilkbaharı sonunda Baltık Denizi'nde oldu... olaylar dünya çapında bir çatışma görünümündeydi./... Ruslar, Tuna cephesinde asker bulundurma zorunluluğu nedeniyle Kafkaslar'daki birliklerini azaltmak zorundaydılar. Kafkaslar'daki Kazaklar ve piyade birlikleri... dağ köylülerine karşı mevzilenmişti. Prens Vorontsov emrindeki iki tümen ve 10 Kazak alayından oluşan birliklerin sanısıra düzensiz Gürcü ve Müslüman çeteleri yardımıyla (toplam 23.000 asker) cepheyi savunmaya çalışıyordu. Şamil, Ağustos ayında Doğu Gürcistan'a bir saldırı düzenledi. Bu saldırı... Rus karşı saldırısıyla bertaraf edilmişti. Bu saldırı Türkler -ve Marx dahil birçok Avrupalı'nın- Şamil hakkında boş ümitlere kapılmasına neden olmuştu." "Mart 1854'te İngiliz ve Fransızlar'ın daha savaşa girmelerinden önce Vorontsov hastalık mazeretiyle Tiflis'ten ayrılıp bir daha dönmemek üzere Moskova'ya gitti... yerine geçen General Read... kötümser bir değerlendirme... yapmış ve Çar I. Nikola'ya doğudaki tüm Müslüman bölgelerin boşaltılmasını ve Türklerin daha fazla baskısı karşısında Rusların taviz vererek Gürcistan'ı feda etmelerini ve Kafkas sıradağlarının kuzeyinden çekilmelerini önerdi. Bu öneri karşısında dehşete düşen Çar, General Read'ı görevden alarak yerine 5 yıl sonra Şamil'i teslim alacak olan Prens Baryatinsky'i atadı." "1854 yılı Türkler için kötü bir yıl olmuştu... Batum'a kadar çekilmek zorunda kaldılar... Ağustos başında General Bebutov... Kurudere'de Türk ordusunu bozguna uğrattı... Rusların bu zaferi İran'ı etkilemiş ve Rusya ile anlaşıp tarafsız kalarak Kafkaslar'da daha önce kaybettikleri toprakları geri alabilme ümidi vermişti. Rusların bu zaferi, diğer taraftan İngiliz ve Fransızların Haziran sonunda Ruslara Kırım'da direkt bir saldırı düzenleyerek Rus donanmasını imha etmek için verdikleri kararı kesinleştirmişti./ Böylece, 14 Eylül 1854'te Müttefik Ordularının (İngiliz-Fransız-Türk) Eupatoria yakınlarına çıkartmaya başlamasıyla Kırım Savaşına dönüşmüştü.../ Londra ile Paris arasında Kırım'a saldırma kararının verildiği tam bu günlerde Şamil, İngiliz ve Fransız komutanlarıyla görüşmeler yapmak üzere Varna'ya bir heyet gönderdi. İngiliz ve Fransızlar, Şamil'in Müridlerinin Çeçenistan ve Dağıstan'da kontrol altında tuttukları bölgelerden çok Şamil'in kontrolunun daha zayıf olduğu Çerkezistan'a ilgi gösteriyorlardı. Varna'daki görüşmeler sonuç vermeden sona ermişti. Çerkezistan'ı ziyaret eden müttefik ülkelerin casusları, Türklerin bu bölgenin durumuyla ilgili duyduğu iyimserliği paylaşmıyorlardı... müttefik subayları... Türklerin Kafkaslar'daki hücum güçleri hakkında kuşku duyuyorlardı.67- 67 Şamil'in aşağıdaki olumsuz değerlendirmesi muhtemelen 1854'te yazılmış ve 1855'te yayınlanmıştır: Okuyucularımın zihninlerindeki romantik anlayışları yıkma riskine rağmen şunu açıkça söylemeliyim ki, Şamil'in müridlerinden oluşan disiplinsiz ve iyi silahlardan yoksun güruh, dağlarda yenilmez olsalar bile Gürcistan ovalarında tamamen etkisizdirler. 60.000 Çerkez'in iki gün içinde Tiflis'e yürüdüğünü yazan hayalperest Alman gazetecilerin zaman zaman verdikleri zafer haberlerinden daha saçma ve gülünç birşey olamaz. Silahli bir süvari birliğinin desteğinde tek bir Rus bölüğü Şamil'in tüm kuvvetlerini silip süpürmeye yeterlidir... Kabile reisi bunun çok iyi bilincindeydi ve böyle bir harekata hiçbir zaman kalkışmayacak kadar akıllıydı. (Ducan...). Şamil temkinle davranarak Ruslara karşı çarpışan kuvvetleri azalttı./ Şamil gibi Londra'daki Marx da "Çarlığın kendinden emin ve tahrik edici politikası" karşısında müttefiklerin Rusya ile kararlı bir biçimde savaşma istek ve cesaretinden yoksun olmasına kaygı ile bakıyordu... 19. yüzyıl savaşının "ilk modern savaş" olduğu öne sürülmüştür", "gözlemciler... hatırlanıyordu", gazetecilerin algılayış biçimleri gerçeği saptıabiliyor... komutanları da savaşın gidişini bozan konulara öncelik vermeye zorlayabilmektedir... 1845(1854 olmalı-benim notum)-1855 kışında Ruslar Viyana'da yapılacak müzakere ve konferansa razı olmak zounda kaldılar. Bu arada Çar I. Nikola ölmüştü:/... 30 yıl boyunca başardığını zannettiği herşey bir anda çökme noktasına gelmişti. Bu nedenle, intihar ettiği öne sürülmüştür./ Viyana Konferansı yaklaşık üç ay sürdü... kanlı savaş tüm yaz boyunca devam etti... 10 Eylül'de Sivastopol düştü. Bu zafer müttefiklere 11.000 askere mal olmuştu. Ruslar ise 13.000 asker kaybetmişti./ Bu arada... Ömer Paşa Batı Kafkaslar'da bir saldırı harekatı planlıyordu." "Türkler Kafkasya sahiline Eylül sonuna kadar 35.000 asker yığdılar fakat... yeterli değildi. Ömer Paşa'nın planı... Abaza ve Çerkezlerin de yardımını gerektiriyordu. Kış mevsiminin yaklaşması nedeniyle Abaza ve Çerkezler beklemeyi tercih ettiler. Kendisiyle güçlükle koordinasyon kurulabilen Şamil de beklemeyi tercih etti... Ömer Paşa, Ekim başında... ilerlemeye karar verdi... Rusların kumandanı Bagration kaçmasına rağmen Ömer Paşa... yağmur nedeniyle... yeterince hızlı davranamadı.../ Murayev'in... azmi Kars'ın 6 Kasım 1855'te teslim olmasını sağlamış... Bu safhaya kadar saldırıları başarıyla süren Türkler dağlıların pasif kalmasına öfkelendiler... Ömer Paşa'nın askerleri... Batum'a nakledilmişti." "Murayev'in Kars'ta aralarında İngiliz subaylarının da bulunduğu 24.000 savaş esiri ele geçirmesiyle elde ettiği zafer Rusların onurunu kurtarmıştı. Bunun pratik yararları da vardı. Bu, Kafkaslar'daki Türk cephesinde ilerlemeyi arzu etmeyen Batılı Müttefikleri Ruslara karşı saygı duymaya zorluyordu. Böylece, Rusların pazarlık gücü artmıştı./ Paris Antlaşması, 1856 Şubatı sonlarından Nisan ortalarına kadar süren bir konferans sonucu imzalanmıştı. Rusya... ağır bir maliyet ödemedi... Kırım Ruslara iade edildi. Karadeniz'in silahlardan temizlenmesine karar verildi... Türkler ve Rusların kayıpları birbirini dengeliyordu, fakat Türklere göre Balkanlar'daki durumları güçlenmişti. Sonuçta Türkiye'nin durumu düzelmiş, Osmanlı... nefes almıştı. Batılı müttefiklerin hiçbir kazancı olmadığını ileri sürenler olmuştur. Ancak, Kırım Savaşı'nın senaryosu ve başarısızlığının genel bir açıklaması yıllar boyu tutarlı kalmakla birlikte hayati bir gerçek gözden kaçırılmaktadır. Rus gemileri yüz yıl boyunca Akdeniz'de görünmediler. Eğer Kırım Savaşı olmasaydı... Rus gemileri Akdeniz'e elli yıl erken çıkacaklardı./ Rusya'yı Akdeniz dışında tutmak bir kazançtı. Fakat, bu gözlem tek başına Avupa açısından doğruydu", Baltık Denizi ve Kamçatka bölgelerinde de süren "genel bir savaş" olan "Çatışmanın ilk safhası fazla uzun sürmedi. Kırım'a saldırma kararı verildiğinde, çatışmayı dünya çapında bir savaştan Türk-Rus savaşından daha dar kapsamlı -en azından Müttefiklerin temel stratejisine göre- bir çatışmaya dönüştürülmüştü. İngiliz ve Fransızların amacı Karadeniz'deki Rus donanmasını yok etmekti./ Balkanlar'daki amaç ise, Ruslar'ın Balkan halklarının yükselen özgürlük mücadelesine müdahale etmesini sınırlamaktan başka birşey değildi./... Kafkaslar'daki girişimler, diğer yerlerdeki savaşın seyrini -en azından İngiltere ve Fransa için- etkilemek amacıyla planlanmıştı. İngililer ve Fransızlar Ömer Paşa'nın 1855'te Kafkasya sahillerinde giriştiği saldırılara karşı çıkmışlardı. Türklerin tutumu farklıydı, fakat hiçbir şekilde tutarlı formüle edilmemişti ve Avrupalı iki Müttefik zorla kabul ettirilmeye çalışılmamıştı. Sonuçta, Rus donanmasının tahrip edilmesi Türkiye için diğer amaçlar kadar önemliydi. Özetle... Kafkas halklarının ulusal ideallerini gerçekleştirmede Balkan halkları kadar övgüye değer olduğu öne sürülebilir. Fakat Avrupalıların gözünde Kafkaslar, Orta Doğu'nun son derece yabancı, uygarlıkta geri, ekzotik ve ilginç bir parçasıydı ve Avrupa ile doğrudan bir ilişkisi yoktu. Birçok Avrupalı Balkanlar için de aynı duyguları paylaşıyordu. Fakat Balkanlar ihmal edilemeyecek kadar yakındı. Birçok Avrupa ülkesinin Balkanlar'da doğrudan çıkarı söz konusuydu ve Rusya'nın burada istediği gibi hareket etmesine izin verilemezdi. Avusturya buna göz yumamazdı. Kafkaslar'da Avusturya'nın gücüne eşit bir karşı-denge gücü yoktu./... Kafkas halklarının statüsü ile ilgili amaçlarına ulaşmada İngilizler'e baskı yapılabilirdi. Bu amaçlar Türkiye'de dile getirilmişti, ancak kamu oyu... baskı oluşturmaktan da uzaktı.../ Gürcüler Kafkaslar'daki Rus mevzilerinin temel taşıydı... Gürcüler'le düşman olmalarına rağmen, Ermeniler'in Ruslar'a karşı tutumu da Gürcüler gibiydi... Ruslar'a daha bağımlıydılar." "Kafkasya'yı ele geçirdikten sonra Rus imparatorluğu, Orta Asya'ya doğru yayılmaya başladı." (Henze, s. 17-25, 37, 38)

"Paris Antlaşmasından sonra... Ne Şamil'in Müridleri ne de Çerkez ve Abazalar silahlarını bırakmadılar. Dağlılar arasında bir gerilim vardı. Müridlerle Çerkezler faaliyetlerini hiçbir zaman tam koordine edememişlerdi. Amaçları çelişik olmamakla birlikte başarısızlık ve düş kırıklıkları gerilim yaratmıştı. Şamil'in dini emirlerinin katılığı nedeniyle, Dağıstan ve Çeçenistan halkları arasındaki popülerliğini yitirmişti. Ve halk 25 yıldan fazla süren savaşlardan yorgun düşmüştü... Belki de birçok bölgede nüfus azalmıştı." "Kırım Savaşı devam ederken, Kafkaslar'daki Rus silahlı kuvvetlerinin yarısı iç güvenliği sağlamakla -dağlılarla savaşma- görevliydi. Savaşın bitmesiyle... Kafkaslarda üç ordu görevlendirildi. Bu ordular Müridlerin mevzilerini kuşatmak için yavaşça hareket ettiler. General Evdokimov Çeçenistan'ı dize getirebilmek için iki yıl uğraşmıştı... Ruslar 1859 baharında... Veden'i işgal ettiler./... Şamil... Gunib köyüne sığındı... Baryatinsky 40.000 asker ve 48 ağır topu seferber etmişti. Faaliyetler yavaşça ve kasıtlı sürdürüldü. Çar II. Alexander'in doğum günü 25 Ağustos 1859'da Baryatinsk Gunib'e saldırdı. Gunib'i savunmak için savaşan 500 Mürid öldürüldü. Şamil akşam üstü saat dörtte gidip bizzat Baryatinsky'ye teslim oldu. Şamil'in teslim olduğu yere 1894 yılında bir anıt dikilmiştir." (Henze, s. 26)

"Ruslar Çerkezistan'ın verimli toparklarının servetine sahip olmak istiyorlardı. Bu nedenle yüzbinlerce insanın Osmanlı İmparatorluğu'na göçmesine mani olmadılar. Bu kitle göçünde en az 400.000 Çerkez Rus Bölgesini terketti. Bu insanlara onbinlerce Çeçen, İnguş ve diğer Kuzey Kafkaslılarla çok sayıda Müslüman Gürcü (Avarlar) ve Abazekler katıldı. 600.000'den fazla insan karayoluyla Doğu Anadolu'ya göçtü. 19. yüzyılın en büyük göçlerinden biri olan bu göçün gerçek öyküsü hiçbir zaman yazılmadı. Bu göçmenlerin bugünkü Türkiye'deki torunlarının sayısı belki de 3-5 milyon civarındadır." "19. yüzyılda son Rus-Türk savaşında (1877-1878) Batum'un kuzeyinde, Karadeniz sahilinde yaşayan bir grup Avar ayaklanarak Nisan 1877'de Türk saflarına katıldılar./... Hacı Ali Bey adında birinin kendini imam ilan etmesiyle Çeçenistan'da ayaklanma başladı. Vladikafkas'tan getirilen Rus askerlerinin güçlü silahları sayesinde çok sayıda Çeçen'i öldürdüler. Fakat bu katliam direnişi daha da körükledi ve ayaklanma tüm Dağıstan'a yayıldı." (Henze, s. 28)

"Stalin'in 1944'te Kuzey Kafkas halklarının önemli bir bölümünü sınır dşı etmesi, son yüzyıl içinde Rusların Kafkasyalı müslümanlara karşı giriştikleri en acımasız hareketti. Bu hareketin ahlaksızlığı, kimliği tüm 19. yüzyıl boyunca eleştirilen otokratik Çarlık hükümeti tarafından değil, dünyanın en akılcı, en bilimsel hükümeti olduğunu, halkların dostluğu ve eşitliği ilkesi temeline dayalı ve dünyanın her yerinde özgürlük ve kendi kaderini tayin etme ilkesini savunduğunu iddia eden bir hükümet tarafından yapılmış olmasıdır." (Henze, s. 29, 30)

*

17.2.2025

***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder