İLERLEME MİTOSU
New Scientist Bestseller
Stephen Jay Gould, İngilizceden Çeviri: Rahmi Öğdül, Ocak 2009, Versus Kitap, İstanbul
Arka kapak yazısından:
"Gould'a göre evrim, en basit canlıların -sonu insana varacak olan- gelişimini anlatmaz. İnsan, evrimin kaçınılmaz bir sonucu değildir. Benzer şekilde karmaşıklığın artışı ve ilerleme de evrimin temel karakteristikleri olarak tanımlanamaz. Kısacası Gould, bu kitapta eleştiri oklarını doğa tarihinin insanmerkezci anlayışına yöneltirken, doğal gerçekliğe dair görüşlerimizi kökten bir şekilde yeniden kavramlaştırmamızı da amaçlıyor."
*
En beğendiğin kitaplardan birini ver, dediğimde, I vermişti, bu kitabı, bana.
Çok zor okudum; hatta, inat edip, zorla.
Bir sürü bilmediğim sözcük!
Bana göre dili çok kötü, hatta gördüklerimin en kötüsü!
Yazımını, baştan savma-laubali buldum!
İç içe geçmiş bir sürü parantez!
Herhangi bir cümlesini değilse bile, bir bütün olarak, kitabı, neredeyse, hiç mi hiç, anlayamadım; çoğu cümlesini de!
Hiç sevmedim.
*
Kitaptan bazı notlar:
-"Harika Yaşam, evrimdeki herhangi bir olayın kestirilemez ve ihtimallere bağlı olduğunu iddia ediyor... Yaşamın Tüm Çeşitliği ise ilerleme... fikrini reddetmek üzere genel bir argüman sunuyor" 6
-"Freud... gözleme göre, bilim tarihindeki tüm büyük devrimlerin ortak teması, farklılıklarına rağmen, kozmik küstahlığımıza peş peşe darbeler indirmekten ibaret" 23
-"Oysa bu kitap, ilerlemenin... bir aldanma olduğunu göstermeye çalışmaktadır" 28
-"Tarihin ürünü olan bizler öykü anlatan yaratıklarız. Kendimizi eğilimlere kaptırıyoruz" 41
-"Mark Twain ya da Disraeli'ye... ait ve üç tür yalandan -"yalan, kuyruklu yalan ve istatistik"- söz eden ünlü satırdaki gibi..." 49
-"On dokuzuncu yüzyılın ortalarında... türetilmiş olan şeyleşme, "bir kişinin ya da soyut bir kavramın bir şeye dönüştürülmesi"ne göndermede bulunuyor... kökeni "şey" anlamına gelen Latince res'tir (cumhuriyet ya da res publica, halkın şeyidir)..." 52-Dipnot
-"Darwin saygıdeğer Grek soyundan gelen bu temel düşünceleri altüst ettiğini biliyordu... gençlik defterine Platon'un özler kuramını acı bir şekilde alaya alan harika bir yorum yazmıştı" 57
-"... insanlar eğilim arayan yaratıklardır (belki de "öykü anlatıcı hayvanlar" demeliyim, çünkü aslında sevdiğimiz şey iyi bir öyküdür -... eğilimlere en iyi türden öyküler olarak bakıyoruz)..." 103
-"... keşifler sistem içinde birikiyor... genel kazanımlara yol açıyor... Birisi gerçekten üstün bir yol keşfedince, başkaları da bunu kopya ediyor ve varyasyon küçülüyor" 149
-"Valhalla'dan(21).../ 21- İskandinav mitolojisinde Odin'in öldürülmüş kahramanların ruhlarını aldığı salon" 154-Dipnot
-"Yastrzemski önemsiz bir 0,301 ile sopa sallama şampiyonluk unvanını kazanırken..." 167
-"... iki nedenden... genel iyileşme... birinci neden... en uygun yöntemleri keşfediyorlar ve tüm kadro en iyi yolları öğrenip ustalaşırken varyasyonlarını azaltıyor... ikinci nedene göre ise aritmetik ortalama sağ duvara doğru yaklaşıyor... daha az yer kalıyor" 168
-"Darwinci... Temel doğal seçilim kuramı genel ilerleme konusunda hiçbir açıklama önermiyor... hiçbir mekanizma sunmuyor. Ne var ki hem Batı kültürü hem de... bakterilerle başlayıp sonunda yüce insanı... üretmiş olan... bir fosil kaydı gerçeği, ilerlemeyi evrim kuramının merkezine yerleştirecek bir mantığa hep birlikte büyük ihtiyaç duyuyorlar" 178
-"Aslında evrim, Darwin'in kullandığı "değişikliklerle türeyiş"in yerine tercih edilen bir sözcük olarak dilimize girdi, çünkü pek çok Viktoryen düşünür bu tür biyolojik değişimi ilerlemeyle eş tutuyordu -ve Herbert Spencer'in tercihi sayesinde biyolojiye sokulan evrim sözcüğü, İngiliz konuşma dilinde ilerleme (harfi harfine "açığa çıkma") anlamına geliyordu. Darwin ilk başlarda bu sözcüğe tepki gösterdi, çünkü kendi kuramı... bir genel ilerleme fikrini dışa vurmuyordu. Evrim sözcüğü Türlerin Kökeni'nin ilk baskısında hiç görülmez ve Darwin, bu sözcüğü ilk kez 1871 tarihli İnsanın Türeyişi'nde kullandı... hoşlanmadı... kabullenmek zorunda kaldı./ Darwin, ilerlemecilik karşıtlığını saklamaya gerek duymadan ilan etmiştir" 179, 180
-"Doğal seçilim sadece, "değişen yerel ortamlara uyarlama"dan söz ediyor; senaryo ilerlemeye dair hiçbir şey içermiyor.../... yerel uyarlanmada herhangi bir genel ilerleme beklentisine olanak verecek hiçbir şey yoktur" 182, 183
-"Darwin entelektüel açıdan bir radikaldi; politik açıdan ise bir liberal... yaşam tarzı bakımından kesinlikle muhafazakardı; zengin bir mülk sahibiydi... hayatının hoşluklarını değiştirme isteği duymuyordu./ Üstelik... ilerlemeyi... diğer toplumlara nazaran çok daha saygın bir yere yerleştirmiş bir toplumda -... büyümenin zirvesindeki Viktoryen Britanya'da- bu rahatlığın tadını çıkarıyordu... üst sınıftan bir İngiliz, bu zaferi cisimleştiren ilkeyi nasıl reddedebildi ki doğal seçilim... yerel uyarlanma üretebilirdi... uzlaştırmak nasıl mümkün oldu?/... ünlü sonuç paragrafından hemen önce... olağanüstü bir cümlede ulaşıyor./... doğuştan gelen bedensel ve zihinsel yeteneklerin hepsi mükemmelliğe doğru ilerlemeye eğilim gösterecektir./.../ Darwin!in ilerleme konusundaki aşikar çelişkileri... Emerson'a ait olan "Budalaca bir tutarlılık küçük zihinlerin saplantısıdır" ünlü özdeyişi.../.../... Darwin... ekoloji hakkında bir ifadeler kümesi ekleyerek deliği kapamaya çalıştı" 184-186
-"Ki fosil kayıtları Darwin'i sonu gelmez sıkıntılara sokan bu kritik soruna dair sürekli dolu olan bir dünya düşüncesinin tamamen aleyhindedir. Yaşam tarihi birkaç kitlesel yokoluş olayıyla kesintiye uğramıştır; 250 milyon yıl önce Permiyen dönemin sonunda gerçekleşen en büyük yokoluş olayı, deniz omurgasız türlerinin takriben yüzde 95'inin varlığını sona erdirmiştir... ilerleme, bir sonraki yokoluş tarafından ortadan kaldırılıyor olmalıydı... En azından bir kitlesel yokoluş -dinazorları yok eden ve biz memelilere fırsat tanıyan Kretase olayı- dünya dışı bir cismin dünyaya çarpmasıyla tetiklenmiştir./... toplum, ilerlemeyi kendi düsturu ve tanımı olarak saygın bir yere yerleştirmişti... Darwin, temel dayanağını reddederek kendi dünyasının çökmesine yol açamazdı. Öte yanda temel kuramı tam da bu karşıtlığı gerektiriyordu. Bu ikilemden kurtulmak için apayrı bir ekolojik argüman iskelesi oluşturdu. Bu iskele kendisini desteklemeyen büyük yapının zirvesine oturtulmuştu.../.../... Yaklaşık 3,5 milyar yaşındaki kayıtlardan elde edilen yaşama dair ilk fosil kayıt, sadece jeolojik katıt halinde korunabilen en basit formlar olan bakterilerden oluşmakta. Oysa artık meşe ağaçlarına... suaygırlarına ve insanlara sahibiz. Peki böylesi bir tarihin ilerleme sergilediği nasıl inkar edilebilir ki?/... bir değişimin tarihine, bir yere hareket eden bir "şey"den ziyade tüm bir sistemdeki... varyasyon artışı ya da küçülmesi olarak bakmak" 189-191
-"... ilerlemeyi... bir eğilim olarak kabul edemeyiz. Çünkü yaşam en düşük düzeydeki karmaşıklığın sol duvarına bitişik bir bakteriyal mod ile başladı ve şu anda, takriben 4 milyar yıl sonra aynı konumdaki aynı tarzını sürdürüyor" 195
-"... iki kitlesel yokoluş... Bir kez Kretase'nin sonunda (yaşam tarihindeki beş büyük kitlesel ölümden biri -bu, dinazorların ölümünü tetikleyen olaydır... dünya dışı büyük bir nesnenin dünyaya çarpması sonucu gerçekleşmiş olduğuna kesin gözüyle bakılmaktadır); bir kez de Senozoik Devrin en büyük yokoluş olayı sırasında" 199
-"Yeryüzü takriben 4,5 milyar yıl yaşındadır. Fosil kayıtlarının gösterdiği gibi, yaşam en azından 3,5 milyar yıl önce başladı; yeryüzü 3,8 milyar yıl (en eski kayaların yaşı) önce sona eren bir erime döneminden geçtiği için yaşamın daha erken başlaması mümkün değil" 222
-"Fosil kayıtlarındaki ilk yaşam biçimlerinin tümü... "bakteri"dir. Aslında yaşam tarihinin yarısından çoğu sadece bakterilerin öyküsüdür" 223
-"İnsanlar, yaşamın yönselliği ya da evrimin işleyişinin kaçınılmazlığı sonucu değil, şans eseri buradalar" 229
-"Herhangi bir mümkün, makul ya da adil ölçüte göre, bakteriler yeryüzündeki hakim yaşam biçimleridir -ve daima bu böyleydi. Biyolojik olguların bu en açık olanını kavrama başarısızlığımız kısmen küstahlığımızın bizi kör etmesinden, fakat daha çok bir ölçek etkisi olarak ortaya çıkıyor" 231
-"İnsani ihtiyaçlar açısından atmosferin en elzem yapıtaşı olan oksijen artık, fotosentez işlemi sırasında çok hücreli bitkiler tarafından atmosfere salınmakta ve bu şekilde kendisini sürdürmektedir. Görünüşe bakılırsa yeryüzünün ilk atmosferi neredeyse hiç oksijen içermiyordu ve başka türlü mümkün olmayan bu element tarihsel olarak organizmaların faaliyeti sonucu ortaya çıkmıştır ve yine onlar sayesinde varlığını korumaktadır. Günümüzde başlıca oksijen girdisini bitkiler sağlayabiliyor, oysa oksijen, yaklaşık 2 milyar yıl önce, çokhücreli bitki yaşamı evriminden çok önceleri atmosferde birikmeye başlamıştı. Atmosferin ilk oksijenini fotosentez yapan bakteriler temin etti" 240
-"Atmosferde bulunan metanın yaklaşık yüzde 30'u, geviş getiren hayvanların bağırsaklarındaki metanojik bakterilerin faaliyeti sonucunda, -başka türlü nasıl söylenebilir ki- geğirmeler ve osurmalar yoluyla üretilmektedir.../... bitkiler toprağın temel besin maddesi olarak azota ihtiyaç duyar, lakin atmosferimizin her yerinde bulunan serbest azotu kullanamazlar. Havadaki serbest azot... bakterilerin faaliyeti sonucunda "yakalanır" ya da kimyasal olarak kullanılabilir biçime dönüştürülür" 242
-"Sagan ve Margulis şu sonuca varıyor.../ Küresel yaşam açısından elzem olan elementler -oksijen, azot, fosfor, kükürt, karbon- mikropların müdahalesi sayesinde kullanılabilir hale geliyor" 245
-"... toprağın altı mil altında bazalt ve suyla yaşamamız mümkün değil; oysa bu yaşam tarzı, güneş enerjisi yerine yeryüzünün iç ısısına dayalı yeni ekosistemlerin özünü teşkil ediyor ya da pek çok güneş sisteminde kozmik yaşam için mümkün bir model olarak işe yarıyor" 262
-"Kalıtım, Lamarkçı değil, Mendelcidir. Bir organizma, kendi yaşamı süresince "gelişmek" için çaba gösterebilir... lakin bu avantajlı "kazanılmış karakterler"in evlatlarına geçmesi mümkün değildir, zira bu çabalar, gelecek kuşağı yaratacak genetik malzemeyi değiştiremezler. Ne yazık ki bu böyle. Darwincilik, yavaş ve dolaylı olarak işlese de, yeterince iyi iş görüyor./ Fakat diğer taraftan kültürel değişim temel işleyişi bakımından potansiyel olarak Lamarkçıdır. Bir kuşakta kazanılan herhangi bir kültürel bilgi, çok soylu bir sözcükle adlandırdığımız eğitim sayesinde bir sonraki kuşağa doğrudan aktarılabilir" 293, 294
*
29.10.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder