***
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Ahmet Hamdi Tanpınar, 17. Baskı: Nisan 2012, Dergah Yayınları, İstanbul
Birçok yönü çok hoş.
*
Çok güzel anlatım ve ifadeler var.
Mesela s. 192’deki Pakize uykuda,
s. 193 ve 194’deki Topal İsmail,
s. 218 ve 219’daki Halit Ayarcı’nın sesi,
s. 224 ve 225’deki “Devletli”,
s. 331’deki felaket senelerde olmayıp ikbal günlerinde ortaya çıkan hısımlar,
anlatımları bence çok güzel.
*
İlginç benzetmeler de var.
Mesela s. 215’deki “düğün gecesinde tabanca sıkar gibi emirler veriyor”,
s. 222’deki “sıkıntılar, fecir vakti cami avlularındaki ağaçlardan kalkan karga sürüleri gibi üzerimden kalkıyor”,
s. 224’deki “kıra salınmış uyuz keçi gibi salına salına döndü”,
s. 277’deki “Hiçbir zaman can sıkıntısı denen şeyin bu kadar asil, bu kadar üstün şeklini görmemiştim”,
s. 351’deki “Hayat aşkı bereketli bir arpa tarlası gibi her tarafından fışkırıyordu”,
ifadelerinde olduğu gibi.
Ancak bence,
s. 338’deki “... ateşe hazır bir silah gibi güzeldi.” ifadesindeki benzetme hiç güzel,
ve s. 81’deki “Kafkas çöllerinde” ifadesi hiç anlamlı,
değil.
*
Bazı tespitler çok hoş!
Mesela s. 297’deki “Tarih, günün emrindedir” ifadesinde olduğu gibi.
*
Genelde bence, çok iyi bir bürokrasi eleştirisi denebilir.
Ve bazı bölümlerde çok hoş mizahi yönler mevcut
*
Sonuç itibariyle bence sanki bazı bölümlerde fazla yapaylık var ve bir bütün olarak bakıldığında tek tek güzel olan bölümlerdeki “tat” bütünde yok, gibi!
Mesela s. 135 ve 136’daki kahve ve kahvedekiler,
s. 159’daki Pakize,
s. 165’deki Cemal Bey,
anlatımları bence fazla yapay!
*
Herşeye rağmen bence mesela Karamazof Kardeşler’e tercih edilmeli!
*
4.9.2025
***
19. Yüzyıl Başlarında Avrupa Dengesi
ve
Nizam-ı Cedit Ordusu
Sipahi Çataltepe, Birinci Baskı: 1997, Göçebe Yayınları, İstanbul
Avrupa ile ilgili olan ilk 71 sayfalık kısmı öğretici. Bu bölümde Fransız Devrimi ve Napolyon konusunda bilgi veriliyor.
Ama sonraki bölümde, Nizam-ı Cedit ordusu konusunda teknik nitelikte çeşitli bilgiler verilmekle birlikte, Osmanlı’nın o dönemdeki durumuna ilişkin bence yeterli açıklama bulunmuyor. Özellikle de konuyla doğrudan ilgili olan III. Selim’in sonunu getiren gelişmeler hakkında neredeyse hiç açıklama yapılmamış ve bu durum bence önemli bir eksiklik sayılmalı.
*
Kitaptan bazı notlar:
“Yeni askerin bu üstünlüklerine kızan yeniçeriler ve diğer muhalifler, bundan böyle, bu askerle beraber savaşmayacaklarını açıklamışlar; gerçekten de 1806 yılı Osmanlı-Rus savaşına katılmayarak İstanbul’da kalmışlardı.” (Çataltepe, s. 213)
“Bu sırada Rumeli’nin büyük bir kısmına ayanlar hakimdi.” (Çataltepe, s. 218)
“III. Selim, bütün çabalarına rağmen, etrafında dönen dolaplardan kendini kurtaramadı.” “III. Selim’in bu yetersizliklerini iyi kavramış bulunan Şehzade Mustafa ve taraftarları, bundan yararlanarak, muhalefeti ve özellikle yeniçerileri kışkırtmaktan geri durmuyorlardı.” (Çataltepe, s. 242)
“1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı için sefere çıkıldığında, Sadrazam’ın, yeniçerilerin istememeleri üzerine, bu savaşa Nizam-ı Cedid (Benim notum: kitabın adında ise CEDİT) askerini götürmeyip, kışlalarda bırakması ise durumun en üzücü yanıdır.” (Çataltepe, s. 246)
(Benim notum: s. 213 ile s. 246’dan aktarılan anlatımlar arasında çelişki yok mu?)
“İki yüzlü Saray Ricali ve ulema, Kabakçı’yı gizlice desteklediler. Durum sarayda duyulunca, III. Selim’in çok güvendiği Köse Musa Paşa… bu hareketi önemsiz gösterip, meseleyi kapatmaya çalıştı.” “Köse Musa Paşa, Kabakçı’ya on bir kişinin ismini ihtiva eden bir liste göndererek, bunların kellelerini istemelerini bildirdi…/ Kabakçı Mustafa aslilere; “bu on bir kişi memleketi harab edenlerdir, ölü veya diri Padişahtan bunları istemeliyiz.” diyerek asilerin desteğini aldı. Şeyhülislam ve kazasker de bu kararı tasdik edip Padişah’a ilettiler.” (Çataltepe, s. 248, 249)
*
3.9.2025
***
GÜLÜN ADI
Umberto Eco, İtalyanca aslından çeviren: Şadan Karadeniz, 7. basım: Eylül 1996, Can Yayınları, İstanbul
İtalya’nın kuzeyindeki bir manastırda 1327 yılında geçen bazı olaylar anlatılıyor.
Yani Ortaçağ’daki bir manastır yaşamından kesitler.
Anlatımın merkezinde kitap var.
Gülme, s. 156-159, 532-536, 553,
Mum söndü, s. 178,
Yönetme, s. 180,
Yamyamlık, s. 218,
Avrupa’da şarlatanlar, s. 219-221,
Haçlılar, s. 222-225,
Tarikatlar, s. 229-233, 537,
Güç savaşı, s. 229-242,
Matematik, s. 249,
Fra Dolciho, s. 255-277,
Yemekler, s. 351,
Bir itiraf, s. 436-443,
Kutsal emanetler, s. 477-480,
Adem ve diğerleri, s. 484-492,
3, 4 ve diğer bazı rakamlar, s. 503, 504,
Taşlar, s. 506, 507,
gibi başlıklar da.
*
Kitaptaki çarpıcı bir anlatım da Ortaçağ Hristiyan ve engizisyon vahşetlerine dair.
*
Kitabı sevmedim.
*
20.8.2025.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder