Bir Tarih
James Forsyth,
İngilizceden Çeviren: Timuçin Binder, Birinci Basım: Eylül 2019, Ayrıntı
Yayınları, İstanbul
Kitabın İngilizcesi 2013
yılında yayınlanmış.
Yazar Aberdeen
Üniversitesi Rusça Bölümünde eski Doçent ve bu bölümün eski başkanı imiş.
*
Epeyce kapsamlı bir
kitap: 854 sayfa.
Süreli yayın dışında,
kitap ve makalelerden oluşan kaynakçası ise, s. 855-889 arası, 34 sayfa.
*
Arka kapak yazısında
şöyle denmiş:
"Kafkasya'yı enine
boyuna inceleyen büyüleyici bir çalışma. Avrupa, Asya ve Ortadoğu'nun
sınırlarında yer alan bu karmaşık bölgenin tarih öncesinden bugününe ışık
tutan, Kafkasya'nın tarihini bir bütün halinde sunan kitap, modern tarihçiliğin
emsalsiz örneklerinden biri... Hem İngilizce ve Rusça kaynaklara hem de Farsça
ve Arapça çevirilere dayanan bu yetkin çalışma, bölgenin... yerli
toplulukları... üzerinde yoğunlaşmakta. Kitap bunun yanı sıra, Kafkas
ülkelerinde Rus emperyalizminin rolüne ve yerli toplulukların büyük bir
kısmının nazik dengelere dayanan bağımsızlık girişimleri uğruna umutsuz
mücadelelerine eleştirel bir bakış açısı da sağlamaktadır."
*
Yayıncıdan Tarzla
İlgili Not'ta ise şu ifade var:
"Rusça, Fransızca ve Almanca çeviriler yazarın kendisine aittir; diğer
dillerden çeviriler orijinal kaynaktandır." s. 19
*
Bence, önemli bir
yayın.
Çok emek verilmiş.
Çok bilgi var.
Böyle bir yayın da ancak
ve ancak bir İngiliz'in elinden çıkabilirdi, zaten, diyorum!
Çünkü, gerekli altyapının
yanı sıra bu kadar emek vermek için ayrılacak zaman ve dolayısıyla bunun
sağlayacağı bilgi birikimi en çok İngilizlerde var-olabilir, gibi geliyor,
bana!
*
Kitapta,
Ağırlıklı olarak
Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan var,
Genelde Kafkasya var,
ama, ayrıca, epeyce fazlası da var,
Ortadoğu,
Asya,
Anadolu,
ve dahası var.
*
İlgili halkların
kökenlerini ele alan bölümden sonra, 7. yüzyıldan günümüze kadar olan dönemdeki
olaylar bölümler halinde ele alınmış.
*
Bence bu bölümleme, yani
planlama, yani kurgu, pek iyi olmamış.
Kopukluklar ve tekrarlar
oluşmuş.
Anlatım uzamış ve
karmaşıklaşmış.
*
Bir de, bazı cümleler çok
uzun ve karmaşık olmuş; bu da, yer yer, okumayı bayağı zorlaştırmış!
Bunda, çevirinin de payı
var mı, acaba?
Bence, muhtemelen
vardır!
Ve bazı, pek fazla önemli
sayılamayacağını düşündüğüm, maddi hatalar ve yazım hataları da var.
*
İlk anda kitabın hacmini
öğrendiğimde, muhtemelen laf olsun diye gerekli gereksiz birtakım bilgilerle
sayfalar doldurulmuştur, diye düşünmüştüm, ama, yanılmışım; bence, çok farklı
konularda, epeyce ilginç bilgiler var!
Hem de epeyce renkli
bilgiler!
Ayrıca, bilgi dışında,
epeyce, değişik konularda, bence çoğu özgün olan, yorum-değerlendirme de
var.
*
Yorum-değerlendirmelerinden
bazılarına katılamadım!
Yani,
yorum-değerlendirmelerden bir kısmını doğru bulmadım!
Bu durumun ise, yazarın,
çok farklı konulardaki çok çeşitli bilgileri yeterince özümsemeden aceleyle
üstünkörü değerlendirip bu yüzden doğru olmayan sonuçlara varmış olmasından
kaynaklanmış olabileceğini düşündüm!
Başka bir ifadeyle, bazı
değerlendirmeleri ham buldum, olgunlaşmamış buldum!
*
Sanırım sonuç olarak şu
söylenebilir:
Çok vahşi bir tarihsel
geçmişten çok kanlı sahneler aktarılmış ve sonunda bugünün insanlığının en
vicdani seslerinden biri ortaya çıkmış!
*
Benim açımdan en çarpıcı
ve aynı zamanda en şaşırtıcı olan, kitapta, Rusların Çeçenlere
yönelik vahşeti konusunda çok az rastlanan türden olan son derece vicdanlı bir
anlayışı görmek oldu.
Bilindiği üzere, tarihin
karanlık dönemlerinde kaldığı düşünülen vahşet örneklerinden birini yakın bir
geçmişte Çeçenistan'da Ruslar sergiledi.
Çeçenler on yıllarca
süren çok kapsamlı bir Rus katliamına maruz kaldılar.
Ancak bazı bireysel
tepkiler dışında genelde dünya bu vahşeti görmezden geldi, hatta zaman zaman
vahşete destek oldu.
Bu kitap ise bu konuda
örneği çok az olan vicdanlı bir yaklaşımı içeriyor.
Konunun gerçek özünü
yakalayıp hakkı hak sahibine teslim ediyor.
*
Bu konuda kitapta
söylenenlerden bazı örnekler şöyle:
"Yeltsin'in
Çeçenlere saldırısının ahlaksal savunulamazlığı barizdi ama Britanya
basınında bile Rus hükümetinin eylemleri için geleneksel bahaneler bulunmuştu:
"Uluslar kendi aralarında silahlı muhalefete hoşgörü gösteremez",
sanki emperyal Rus Federasyonu Rus ulusuydu ve sanki Rusya
"parlamentosu" kadar şüphe götüren bir otoriteye "karşı
çıkmak", şu ana kadar epeyce tacize uğramış ufak bir ulusun tüm nüfusuna
canice saldırmak için haklı nedenler olabilirmiş gibi. Fakat bazı Batılı
gazeteciler... Rus basınında... Çeçenleri aşağılamak için kullanılan basmakalıp
ifadeleri safça benimsemişlerdi: Bu "gangster devletin" insanları
"kavgacı", "yasa tanımaz", "başa çıkılmaz" ve
"sorunlu"ydu ve "korkusuz... hatta zalim olduklarına dair
kötü bir ünleri" vardı; sanki son Rus hükümetleri bırakalım Kafkasya'yı,
Moskova'da hukukun egemenliğini hayata geçirebilmişti! Bir sert eleştirinin
vardığı sonuç "Çeçenistan'ın bağımsızlık iddiasının yasal geçerliliği
olmadığıyla" kalmamış, "ahlaksal olarak iddiasının daha da geçersiz
olduğunu" ileri sürmüştü; bunu söylerken Leninist-Stalinist iktidarın
ortaya çıktığı andan itibaren açıkça ve utanmazca hukuk karşıtı olduğu
(hukuksallık bir "burjuva" kavramı olarak bir kenara atılmıştı)
ve SBKP'nin, Rus yurttaşlarına despotça davranışının hiçbir standarda göre
yasal olmadığını göz ardı etmekteydi. Eğer yüzyıllarca sürmüş
acımasız emperyal fetih, Bolşeviklerin tekrarladığı boyun eğdirme ve
Sovyet rejiminin tehcir ve baskıları ahlaksal bir vakaya yol açmıyorduysa,
başka neyin açabileceğini düşünmek epeyce zordur. Kafkasya'nın kan davası buyruğu
bile... Rusya adına tabi olacakları, önceden planlanmış barbarlıktan daha
saygıdeğer idi" 778, 779
"Çeçen
ve İnguşların kendi kültürleri hakkında yazdıkları saygı sebebi
olmaktadır.../ Birçok insan Vaynahların özelliklerinden birinin tez
canlılık olduğunu düşünmektedir ki bu reddedilemez. Fakat belki de tam olarak
bu yüzden Çeçenler ve İnguşlar sabır, sebat
ve özkontrol gibi özelliklere her zaman hayran
olmuşlardır... Vaynah toplumunda kolay öfkelenmek
ve özkontrol yoksunu olmak, kendisine saygısı olan biri için
yakışıksız bulunarak her zaman kınanmıştır. Zor şartlar, dayanıklı olmamak,
rahatına aşırı düşkünlük ve açgözlülük Çeçenler tarafından iyi yetiştirilmemiş
insan özellikleri olarak görülmüştür... diğer yandan, konfor ve yiyeceğe
karşı talepkar olmamak, azla yetinmek, irade sahibi olmak ve
zorluklara katlanmak... yüksek niteliklerdir... Bir Çeçen
veya İnguş birisini "sabırlı bir insan" (sobare stag)
olarak adlandırdığında bu büyük bir övgüdür" 783
"Lieven onu
ağırlamış olan Çeçenler hakkında şöyle yazmaktadır: Onları çoğu kez
"rahatsız edici ve korkutucu" bulmuşsa da, "… Çeçenler arasına
gitmenin... soğuk ve fırtınalı ama aydınlık ve bir bakıma normal varoluşu aşan
bir sabaha gitmek olduğu... anlamına geldiğini hiçbir zaman yitirmedim... Çeçen
halkına, neredeyse sanki cesaretin kendisine bakıyormuş gibi bakmaya alıştım;
herhangi bir şekilde adalet veya ahlaka gerekli ilişki olmadan ama sadece
görmek güzel olduğundan."..." 784
"Putin, Çeçen
halkını sonunda bir "terörizme karşı savaşla" ezmeyi kafasına takmıştı... Politovskaya'nın belirtmiş
olduğu gibi, bunun "basit bir doğal sonucu vardı: Hiç kimsenin artık
suçsuz olmaması. Bugünün Rusya'sında bu, güvenlik birimlerinin suç yüklemek
istedikleri herkesin suçlu bulunması anlamına gelecekti. Hükümet bir 'terörist
karşıtı' engizisyon, Beslan trajedisinden yararlanmaya çalışan Putin'in siyasi
azgınlığı için bir terörist karşıtı terör hazırlamaktaydı."… okula
saldırmaktan sorumlu tüm görevliler temize çıkarılmıştı.../... Putin...
Acımasız Beslan "çocuk katillerini" kınarken, ikiyüzlüce bir şekilde,
Çeçenlerin aksine, Rus birliklerinin acımasız çocuk katliamlarından suçlu
olmadıklarını iddia etmiş, Rusya'nın... canice "temizleme"
operasyonlarını göz ardı etmişti... En şaşırtıcı olan, "Çeçenistan'daki
Rus politikaları ile Beslan'daki olaylar arasında bir bağlantı olmadığını"
ileri sürmesiydi.../ Rus-Çeçen savaşı... İnguşya'yı... bir cehenneme
çevirmişti... yoksun kalmış binlerce evsiz Çeçen
1999 Kış'ında Vaynah komşularına sığınmaya çalışmıştı. Onlara
bir tür barınma seçeneği sağlanmıştı: "Mülteci kamplarında (tavuk ve eski
hayvan yetiştirme çiftlikleri, mahzenler, çadırlar ve açıkta kamp ateşleri
etrafında) geçirdikleri bir ay içinde, düzenli yemekleri veya yıkanacakları
yerleri, herhangi bir işleri olmayan... çaresizce sadece sağ kalmaya çalışan
binlerce insan hayata derinden
küsmüştüler."… Karabulak yakınındaki bu yer, evsiz
insanlara, Vladikavkaz ve Mozdok'tan fırlatılan, göğü
yırtarak geçen ve günlük hedefleri olan Grozni'nin harap cadde ve
kalabalık pazarlarında patlayan düzenli roket ve "Dolu" füzelerini
seyretmelerini sağlamaktaydı" 811-813
***
(Aynı konuda, yani, Rusların Çeçenistan'daki vahşeti
konusunda, araya, EK bir not:
Aleksander Litvinenko ile Yuri Felştinsky'nin ortak
çalışması olan “Rusya’yı Havaya Uçurmak” adlı kitabın giriş
bölümünün bir yerinde şöyle söyleniyor:
"…
Günbegün, FSB ya da SBP’nin ajanı olarak
çalışan veya casusluk yapan gazetecilerin ve basit arzuları için ahlaki
değerleri hiçe sayan bir yazarlar ordusunun yardımıyla, Rus iş dünyasında yer
alan az sayıdaki “oligark” hırsız, dolandırıcı ve hatta katil olarak ilan
edildiler. Bu arada, hakiki oligark gücünü elde etmiş ve hiçbir banka
hesabında görünmeyen milyonlarca ruble parayı ceplerine indirmiş gerçek ciddi
suçlular, FSB, SBP, FSO, SVR, Merkezi İstihbarat Dairesi (GRU), Başsavcılık,
Savunma Bakanlığı (MO), İçişleri Bakanlığı (MVD), gümrük birimleri, vergi
polisi ve benzeri Rus devletinin baskı rejimi kurumlarında yönetici masalarının
ardında oturuyordu.
Rus iş dünyasının ve ülkenin siyasi hayatının
gerçek oligarkları, gri kardinalleri ve gölge yöneticileri işte bu
insanlardı. Kontrolsüz ve sınırsız gerçek güce sahiptiler. Çalıştıkları
birimlerin kimlik kartlarının kendilerine sağladığı sağlam himayenin arkasında,
gerçekten dokunulmazlardı. Muntazaman resmi pozisyonlarını suiistimal ediyor,
rüşvet alıyor, çalıyor, astlarını suç faaliyetlerine bulaştırıyor ve haksız bir
şekilde elde ettikleri tüm bu paraları biriktiriyorlardı.
Bu kitap, modern Rusya’nın en mühim problemlerini, devlet
başkanı olarak Yeltsin’in liberal dönemlerindeki radikal reformlarının
sonuçlarından yola çıkarak değil, bu reformlara karşı Rus gizli servisleri
tarafından açıkça ya da el altından gösterilen direnişleri açıklayarak ortaya
koymaya çalışmaktadır. Rusya’yı demokrasi yolundan çıkararak diktatörlük,
militarizm ve şovenizm istikametine sokmak için Birinci ve İkinci Rus – Çeçen
Savaşlarını çıkaranlar da onlardı. Birinci ve İkinci Rus – Çeçen Savaşları için
gerekli koşulları sağlamak için Moskova’daki ve diğer Rus şehirlerindeki bir
dizi gaddar terörist saldırıları da operasyonlarının bir parçası olarak
organize edenler onlardı.
Eylül 1999’daki bombalamalar, özellikle 23 Eylül
günü Ryazan’da engellenen terörist saldırı bu kitabın ana konusunu
oluşturmaktadır. Bu patlamalar, esas amaçları mutlak iktidar olan Rus devlet
güvenlik kurumlarının taktik ve stratejilerini takip etmek için en belirgin ip
uçlarıdır.
…"
http://ickerya.com/yayinlar/rusya-yi-havaya-ucurmak/giris/
Yani, Çeçenistan'daki zulüm, tüm Rusya'da zulüm yapmak için gereken yapıyı
oluşturmak için yapıldı, bunun için Ruslar tarafından terör saldırıları da
gerçekleştirildi, deniyor.
Dünya ise genelde, bunu, duymaz, bilmez oluyor, sessiz kalıyor.
*
Bence, söz
konusu dönemde Çeçenistan'da yaşananlar, insan hakları konusunda turnusol
kağıdı işlevi görecek niteliktedir.
Öyle bir
turnusol kağıdı ki, vicdanlı ile vicdan yoksununu apaçık bir şekilde
ayırmaktadır.
Çeçenistan'da
yıllarca yaşanan o vahşete tepki göstermeyenlerin insan hakları lafını ağzına
bile almaması gerekir, aksi durum apaçık bir çifte standart olur.
Ve, onlarda
vicdandan da eser yoktur!
Ne yazık ki
dünyada günümüzde geçerli olan yaklaşım budur: Vicdansızlık ve çifte standart..
Varsa yoksa
reel politika!
Ve,
ikiyüzlülük!
Çeçenistan'daki
o yoğun vahşet karşısında dünyada örneği neredeyse hiçbir yer ve zamanda
görülmeyen bir şekilde genelde sessizlik egemen oldu.
Bu sadece
Çeçenistan'da öyleydi.
Başka
yerlerde zulüm görenler, hep, az ya da çok yandaş veya destekçi bulmuşlardır,
ama Çeçenler tamamen yalnız bırakılmışlardır.
Çeçenistan'daki
Rus vahşetine karşı sadece bazı bireysel sesler duyuldu.
O
kadar.
Çeçenler bir
yana insan hakları sahipsiz kaldı.
İnsan
hakları için mahkemesi olan Avrupa ve Amerika başta olmak üzere
"Batı" sivil insanların yıllarca acımazsızca katledilmesine neredeyse
hiç ses çıkarmadı.
Aynı şey
dünyanın diğer yerlerinde de oldu.
Mesela,
Türkiye çıt çıkarmadı.
Arap dünyası
da öyle.
Hatta
Çeçenlerin komşuları olan Kuzey ve Güney Kafkasyalılar da öyle yaptı, ve,
onların diasporaları da büyük ölçüde aynısını yaptı; vahşete sessiz kaldı.
Dolayısıyla,
bence, günümüzde, insan hakları söylemi büyük ölçüde ikiyüzlülükten ibaret..
*
Türkiye'de
ana akım medya da, Rusların Çeçenistan'daki söz konusu vahşetine anlamlı bir
tepki göstermedi, tersine, yer yer, Rusya'yı övgülere boğdu!
Mesela,
Türkiye'nin "büyük" gazetecisi Ertuğrul Özkök, şimdiki gibi pabucunun
dama atılmadığı bir dönemde, Putin'in yalan
yayıcısı Yastrejemsky'yi özel çabalarla överken, bir arkadaşıyla
birlikte güya Putin'i anlatan bir kitap yayınlayan, yıllarca Moskova'da
yaşamış acar gazeteci Cenk Başlamış, yukarıda değinilen Rusya'yı
Havaya Uçurmak isimli kitap ve benzerlerinden haberi yokmuş gibi davranarak
Putin'in insanlık dışı işlerini görmezden geliyor ve dolayısıyla o işler için
örtü işlevi görüyordu!)
***
Konumuz olan kitaba geri
dönersek, Çeçenlerin bilinen bazı olumsuzlukları olmasına rağmen kitapta
bunlara pek yer verilmemiştir; ama bu durum, bence, Rusların Çeçenistan'daki
insanlık dışı davranışlarına ilişkin kitaptaki vicdanlı değerlendirmenin özünü
etkileyebilecek nitelikte değildir, ve bu yönüyle, gerçek bir eksiklik
sayılmamalıdır.
*
Kitapta bir de, belirgin
olarak, Sovyetler konusunda genelde benim de katıldığım son derece olumsuz olan
değerlendirmeler var.
Daha çok da Stalin-Beria
ikilisi konusunda, ki, ibretlik!
Ve, akla şu geliyor: O
kadar zalim olabilen birilerinden hiç iyi bir şey beklenebilir
mi?
*
Kitapta benim ilginç
bulduğum diğer bilgilerden bazı örnekler de şöyle:
"1860'da... Şamil,
1506'da Rusların tarafına geçerek Ortodoksluğu kabul etmiş Altınordu Tatar
prensi Arslan Murza Yermol'un soyundan
gelen Yermolov'u ziyaret ederek saygılarını sunmayı ilk önceliği
yapmıştı" 317
"Rus-Çerkez.../...
yüzyıl savaşı 1763'te Rusların Mozdok'u inşa etmesiyle başlamış, bir
yandan Türkiye'nin Kafkasya'yı kaybetmek istememesi, diğer yandan Rusya'nın
Türkiye'nin zararına olacak şekilde Asya'ya yayılma kararlılığı yüzünden bu
kadar uzun sürmüştür... Topyekun savaş, Dağıstan'ın üst beyi olarak İran,
Türkiye kadar güçlü bir hasım olmadığından Doğu Kafkasya'da daha mümkün
olmuştu. Ayrıca bu bölgenin ağırlıklı olarak Şii dini, Çerkezistan'daki Sünnilerden
Osmanlıların bekleyebileceği kadar destek
sağlamamıştı: Çerkezistan'da İslam, Rus baskısından dolayı 1800'de
birçok Kabardey ve Batı Çerkez için "sömürgecilik karşıtı
savaşın ideolojik sembolü" olmuştu./ Rus-Çerkez Savaşı açıkça bir soykırımdı...
hemen hemen İngiltere büyüklüğünde bir ülkenin neredeyse tamamen yok olmasına
sebep olmuştur" 323, 324
"Rus devlet
hizmetinde olağanüstü bir kariyer yapmış... Oset... Musa Kundukh(ov)…
1836'da süvari subayı çıkmış, kısa sürede generalliğe yükselmiş ve en sonunda
da... Çeçen Askeri Bölgesi'nin başı olmuştu. Fakat Kafkas Savaşı'nın sonunda
Rus rejimini küçük görmeye başlayarak Çeçen göçmenlerle birlikte Türkiye'ye göç
etmişti. Burada anayurdunun kurtuluşu için bir Kuzey Kafkas ordusu kurmayı ümit
ederek Musa Paşa olmuştu./ Bu arada Rus yönetimi Dağıstan ve Çeçenistan'ın
sorun yaratan yaşayanlarını da başından atmaktaydı. 22.000'den fazla Çeçen,
3.000 Kabardey ve Osetle birlikte Türkiye'ye
gönderilirken... binlercesi ya idam edilmiş ya da Sibirya'nın cezai
yerleşimlerine gönderilmişti./... Rusya'nın 1877'de giriştiği Türk karşıtı
savaşta... Gazi Muhammed (Şamil'in oğlu) ve Oset Musa Paşa
komutasında bir gönüllü ordusu Anadolu cephesinde savaşırken yaklaşık 1.000
Çerkez Sohum'a çıkmıştı" 333
"Rus Azerbaycanı olmuş
bölgede, 19. yüzyılda Ruslar buranın fethine giriştiklerinde çok az ulusal
kimlik farkındalığı vardı... klişe ve yanlış bilgilendirmesiyle Sovyet Rus
ideolojisinin tipik bir örneği olan, Rusya'yı Kafkaslardaki savaşın
kışkırtıcısı değil, haksız bir saldırıya karşı, İran ve Türkiye ittifakına
rağmen kendisini kahramanca savunan masum bir taraf olarak gösteren bir yayına
başvuracağız./... 1804... 1813... Coşkuyla Rusya'ya katılmak isteyen Güney
Kafkasya toplulukları askeri operasyonlarda faal şekilde Rus birliklerini
desteklemişti.../ Olayların bu versiyonu
(1962'ye, Nikita Kruşçev zamanına... aittir) Sovyet Rusya
tarihçiliğine özgü "birbirine karşıt düşünce üretme" pratiğini ve
tarihsel gerçeklerin nasıl çarpıtıldığını göstermektedir./... tarihsel
çarpıtma... SBKP rejimiyle sınırlı değildi... etnik ad bile, Türk yanlısı bir
çizgi beyanında bulunan Batılı bir yayının başlığında görüldüğü gibi siyaseten
yüklü olabilirdi: The Azerbaijani Turks (Azerbaycan
Türkleri). Bu Azerbaycanlıların... "Türk" olduklarını ima etmekteydi
…/ 19. yüzyılın sonuna kadar Rus İmparatorluğu'nun Azerilerinin (veya daha
önceki Şirvan hanlığının Müslüman, Tatar veya Türklerinin) nasıl adlandırılması
gerektiği netleşmemişti.../ İlginçtir ki, benzer bir soru Türkiye'nin Türkleri
için de belirmektedir; her ne kadar burada... çok azı Türk olduklarından şüphe
etmekteyse de:/ Tarihte en kafa karıştırıcı olaylardan biri Türklerin
gelmesinden sonra Anadolu'nun Türkleştirilmesidir... Orta Asya'dan Anadolu'ya
sadece az sayıda Türk istilacı gelmiştir... Ama bir süre sonra... tüm nüfus
Türk ve Müslüman olmuştur" 345, 346
*
Bir yerde de benim
bildiklerimle hiç uyuşmayan şöyle bir anlatım var:
"1914'te Enver
Paşa'nın komutasındaki Türkler... Rusları Ardahan'dan püskürtmüştü. Fakat Rus
ordusu kendisini toparlayarak 1916'da... Erzincan'a ulaşıp Şubat Devrimi'ne
kadar burada kalmıştı" 375
Oysa ben oradaki olayı
Sarıkamış felaketi olarak biliyorum.
Ve, şu:
"Osmanlı... Türk
donanmasına ödünç alınmış Alman savaş gemileri Ekim 1914'te Batum'u bombalayana
kadar savaştan uzak durmuş" 376
Oysa benim bilgime göre,
o bombalanan yer Batum değil, Sivastopol'dü.
*
Kitapta ilginç bulduğum
bazı sözcüklerin yer aldığı şöyle bölümler de var:
(Kert sözcüğü Çeçencede
çit, avlu anlamlarında olup, günümüzde de kullanılmaktadır)
-Tigranakert (Diyarbakır)
43
-Tigranakert 72
-Ağustos
1071'de Manazkert (Malazgirt) 123
-Manazkert 170
-"Petro...
1722.../.../ Çar, Astrahan'dan Kuzey Kafkasya'ya büyük bir ordu
gönderirken, Volga'dan gemiler de Terek'in güneyindeki Vaynah Körfezi'nde
bir koya başka birlikler getirmişti" 272, 273
-Manazkert 306
-"… isyan... komşu
Gürcü dağ boylarına (Hevsurlar ve Kistler (İnguş)) yayılmıştı"
311
-"1812.../ En
az itaatkar ulus, Terek Ovası ve Vladikavkaz'ın ormanlık tepe ve
dağlarında yaşayan Çeçenler idi (Kuzey Kafkasya'da en kalabalık topluluk:
1897'de 226.500). Kendileri için kullandıkları isim Çeçen değil,
"Nohço" idi
ve İnguşlar ile Barsbilerle birlikte Vaynah dilleri
ailesini oluşturmaktaydılar.28 Çeçen ve İnguşlar 19. yüzyılın başında
diğer birçok Kafkas topluluğundan aralarında feodalizmin neredeyse var
olmamasıyla ayrılmaktaydılar.../ 28 Rusların onlara verdiği
isim Sunza'nın kolu Argun'daki Çeçen köyünden gelmektedir"
316
-"1791...
Çerkezler... bir idari sistemin dayatılması olmuştu.
Bu Mozdok komutanlığına bağlanmış "klan mahkemelerinin"
oluşturulmasını da kapsamaktaydı. Bu mahkemeler, Müslüman toplulukları arasında
güçlü bir örgütlenme unsuru olan şeriat yerine örfi yasaya (adah) dayandırılmıştı"
325
-"Temmuz 1990'da
Kuzey Osetya egemenliğini ilan etmiş... bölgesel başkenti sahiplenme iddiaları
da, Ruslaştırılmış Gürcü ismi
"Orjonikidze"den "Vladikavkaz-Dzaudjiko"ya50 (buranın
1944-54'te kullanılmış Rus-Oset bileşik ismi) geri dönerek vurgulanmıştı.
Birçok insan cumhuriyetin adını Ruslaştırılmış Gürcü biçimindeki
"Osetya"dan "Alanya"ya değiştirmek de istiyordu;
ataları olarak varsayılan, 14. yüzyıla kadar Alanlar olarak bilinmiş İran
kökenli grubun adı olan bu topluluğu Osetler de, tüm ulusalcılar
gibi, "büyük" ve güçlü düşünmekteydi. Kuzey Kafkasya bozkırının
"onların" "her zaman" yaşamış oldukları
(gerçi Vaynahlar da burası üzerinde en az Alanlar kadar iyi bir hak
iddiasında bulunmaktaydılar) anayurdu olduğu varsayılmıştı.../
50 Dzauji-kau adı muhtemelen "Dzawag'ın kenti"
anlamına gelmekteydi" 742
(Dzauji-kau,
D.'ın kenti anlamı içeriyorsa, Çeçence dil yapısıyla da uyumlu olur,
sanırım!)
-"Halife Mütevekkil'in naibi
Türk Komutan Buğa" 63
*
Kitaptan diğer bazı
notlar:
-"7.
Yüzyıl.../.../... Yakındoğu'da yaşam yeni belirmiş İslam gücü tarafından daha
ciddi şekilde sekteye uğratılmıştır. Hıristiyanlığın o zamana kadarki
yayılması, Romalıların ilk dönemdeki zulmü hariç büyük ölçüde barışçıl bir
süreç olmuşsa da, Tanrı'nın iradesinin bir sonraki ve Arabistan'da tek bir
insana, Muhammed'e ifşası olarak kabul edilen bu eylem, bu ideolojinin tüm
dünyaya dayatılmasını amaçlayan uzun bir fetih savaşı başlatmıştı. MS 632-4'te
yerel Arap muhalefetini bastıran Muhammetçi teokratik imparatorluk
olan İslam, o sırada Arap Yarımadası'nın güneyindeki orijinal anayurtlarından
Suriye ve İran Körfezi'nin kuzey ucuna yayılmış Arap boyları arasında
merhametsizce yayılmıştı. İslami fetih, Mekke'deki üssünden (Tiflis'in 2.200 km
güneyi) süratle kuzeye Suriye'deki Şam'a (Tiflis'ten sadece 600 km uzaklıkta)
ilerlemiş ve 640-5'te de Ermenistan ve Gürcistan'a ulaşmıştı. 647'de
Konstantinopolis Arap kuşatması altındaydı ve 711'de Mısır'dan Fas'a tüm kuzey
Afrika ve güney İspanya Müslümanların eline geçmişti./ Şiddeti başlatmak nispeten
kolay olmuşsa da, hiçbir zaman Arap liderler arasında bir ittifak
sağlanamamıştı... Muhammed'in diktatörlüğünün halefi (Arapça halife) kim
olacaktı?.. Muhammed'in damadı Ali (on bir eşinden ilkinden olan kızlarından
biriyle evlenmişti) ilk başta atlanmıştı ama ikinci ve üçüncü halifeler olan
Ömer ve Osman'ın öldürülmesinden sonra Ali seçilmişti... tartışmalar onun da
cinayete kurban gitmesiyle sonuçlanmış ve daha sonra Suriye valisi olan Muaviye
başa geçmişti. Bunun ardından 680'de Ali'nin oğlu Hüseyin'in
Irak Kerbela'da öldürülmesi İslamın birçok hizbinin
arasında en önemlisi olan, "Ali'nin partisi olarak Şiiliği" ortaya
çıkarmıştı... Müslümanların çoğunluğu... Sünniler, "adet" (sünnet) ve
"gelenek" (hadis) yandaşları olarak Muhammed'in sözleri ve davranışlarına
dair kulaktan kulağa gelmiş bir ortodoksluk (doğru öğreti) olarak kabul etmiş
ve bunları onun "vahiy olarak gelmiş" hakikati Kuran'a yakın değerde
bir otoriteye sahip görmüşlerdir./ İslamın yayılmasını anlatırken
(açıkça daha ziyade fethe ayarlanmış bir savaş makinesiyle yürütülen bir
uluslararası mücadele) birçok 20. yüzyıl tarihçisi "yayılma" veya
"dinamizm" gibi güzel adlandırmalara başvurarak Müslüman imparatorluk
inşasının doğasında bulunan şiddet hakkında fikir beyan etmekten kaçınır...
birçok anlatıda... bunun yerine İslamın sözümona şefkatli
tavırları öne çıkarılır. Fakat İslami fetihlere ilişkin daha eski bir anlatı,
yeni dinin partizanlarının motivasyonlarını açıkça göstermektedir: Yağma ve
ardından gelen vergilendirme, bunun büyük kısmının davanın ilerletilmesi için
kullanılması; muhaliflerin öç ölümlerine kurban gitmesi; İslam karşıtlarına
zorla boyun eğdirilmesi, alternatifin ölüm olması; çocukların ele geçirilmesi
ve kaçırılması ve özellikle de öldürülen karşıtların ardından geride kalan
kadınlarla o sırada gerçekleştirilen ortak "evlilik" veya ırzlarına
tecavüz veya cariye veya köle olarak satılmaları. Öğretiye bakıldığında,
Muhammed din değiştirmeyi en büyük "günah" ilan etmiştir; zorunlu
cezası ölümdür ve bu kural 20. yüzyıl sonlarına kadar
sürmüştür./ İslamın Ortadoğu'ya getirmediği tek şey barıştı"
54-56
-"Türkler arasında
Volga-Kafkas bölgesindeki en zorlu topluluk... Hazarlar idi.../ Hazar Hanlığı,
400 yıldan uzun bir süre... geniş bir bölgeyi kontrol etmiştir... Hazarlar
Güneydoğu Kafkasya ve Ortadoğu'ya bir geçiş güzergahı elde etmek için
sürekli Albanya'ya saldırmıştır.../ Zaman içinde Bulgarlar, Alanlar,
Macarlar, Peçenekler ve İsveçli Vikingler bozkırdaki Hazar iktidarına meydan
okumuş ve en sonunda burayı Kıpçaklar ele geçirmişti.../
Kafkas Albanya'sı gibi Hazar Hanlığı da ardında hem herhangi bir iz
hem de tanımlanabilir bir halef bırakmamışsa da, diğer yandan, uzun sürmüş
varlığı birçok gizemlere de yol açmıştır... Hazarların bir muamma olarak
kalmasının ardındaki başlıca sebep, her ne kadar İbranice bazı metinler ve
Yunan, Arap, Pers, Ermeni, Gürcü ve İbrani kaynaklarından yetmişe kadar Hazar
adı, unvanı ve yer ismi toplamak mümkünse de, geride kendi dillerinde yazılmış
hiçbir belgenin kalmamış olmasıdır./... 721 veya 730 yılında Bulan Kağan
zamanında Türk kozmolojisi ve şaman ayinlerinden vazgeçerek Yahudiliği
benimsemiş olmalarıdır ve hemen ardından 737'de
de İslama geçmişlerdir. Bu politika değişiklikleri kısmen taktiksel
sebeplere dayanmaktaydı... sık sık Bizans İmparatoru'yla ittifak
oluşturmuş... sa da, Hıristiyan olmayı tercih etmedikleri
görülmektedir. Kağan Obadiah zamanında, 799 veya 809'da tekrar
Yahudiliğe geri dönmüşlerdir./... "Yahudiliğin Hazarlarda sadece toplumsal
piramidin en üst grubuyla sınırlı kaldığı anlaşılmaktadır."… Nüfusun
geneli geleneksel Türki animist inançları... sürdürmüştür.../...
Kuzey Almanya ve İskandinavya'dan Germen yayılması Gotları MS 3. yüzyılda
Karadeniz'e ulaşacakları kadar güneydoğuya getirmiştir; burada aşağı Dinyeper ve
Tuna'nın bir kısmını kontrol etmiş ve 9. yüzyıla kadar Kırım'ı ellerinde
tutmuşlardır. Bu tarihten sonra Slavların doğu Avrupa'ya yayılması kuzeyden
gelen İskandinav keşifleriyle çakışmıştır ve Dinyeper'de İsveçli
Vikingler veya Varangianlar'ın Doğu Slavlar üzerindeki tahakkümleri,
batı Avrupa kıyısı boyunca gerçekleşmiş Kuzeyli (İskandinav) ticaret ve
yağmalamasına benzemiştir. Sonradan ortaya çıkmış kafa karışıklığının bir
kaynağı, Baltık'tan başlayarak Dinyeper ve Volga nehir yollarını
izleyerek Karadeniz ve Hazar Denizi'ne ulaşmış İsveçlilerin Yunan, Arap ve Doğu
Avrupalılar tarafından "Rhos" veya Rus olarak (muhtemelen İsveççe
"kürekçiler" anlamına gelen sözcükten) adlandırılmış olmasıdır.
İskandinav akıncılar, Doğu Slavlarının (onlar için "russy" sadece
"açık renk saçlı" anlamına gelmektedir) arasına yerleştikçe, bu
terim, anlaşılan, onlar tarafından kendi isimleri (russkiy) olarak kabul
edilmiştir. Buna karşılık, Dinyeper üzerindeki Viking-Slav devletinin
Kuzeylileri (İskandinavlar), İskandinav kökenli dillerini bırakıp yerel Slav
dilini benimseyerek zaman içinde batıdaki akrabaları Fransızca konuşan
Normanlara (kuzeyliler) benzemiştir.104/ Bizanslılar, Rus Vikinglerini iyi
tanıyordu... 10. yüzyıldan itibaren onları paralı askerler olarak ordularına
katmışlardı... II. Basileios'un Varangiyan (Varenk veya Vareg)
Muhafızları'nın çekirdeğini oluşturan 6.000 savaşçısı
gibi./... Dinyeper Slavları bir haraç kaynağı olarak hem Hazarlar hem
de Varangiyanlar tarafından sömürülmekteydi... Dinyeper Slavlarının
başına kral olarak geçmiş ilk Kuzeyli liderlerden
biri Helgi (Slavcada "Oleg") idi. Geç 9.
yüzyılda Dinyeper Slavlarını kontrol altına almış ve onlara,
Hazarlara haraç ödemeyi durdurmalarını emretmiş ve böylece
bir Varangiyan haraç tekeli oluşturmuştu. Tıpkı selef ve halefleri
gibi, Helgi/Oleg de Konstantinopolis'e akın etmişti: MS 907'de
İsveçliler ile Slavlardan oluşan karışık bir kuvvete liderlik etmiş ve
imparatorla barış ve ticaret koşulları üzerine bir antlaşma yapmıştı./ 104
İskandinavya çalışmaları alanında uzun süredir Slavca rus ile Yunanca
"rwç"un İsveçli denizciler anlamına geldiği kabul edilmiştir.
Bir etnik grup adı olarak Rus, Slav değil, İskandinav kökenlidir ve ilk Doğu
Slav (daha sonra "Rus") devletinin kurucuları olduğu görüşünü kabul
eden "Normancılar" ile Rus milliyetçi görüşünü savunan
"anti-Normancılar" arasındaki tartışma için bakınız.../.../... Hazar
İmparatorluğu , Oğuz Türklerinin saldırıları
karşısında Harzemşahlardan yardım almanın bedeli
olarak İslamı kabul etmek zorunda kalmıştı. 1030-2'de Ruslar Güney
Kafkasya'daki son akınlarını gerçekleştirerek Alanların desteğinde Şirvan'a
saldırmıştı; elli yıl sonra Hazarların Oleg adında başka bir Rus
tarafından yenilgiye uğratılması, onlardan tarihsel kayıtlarda son bahsedilme
olacaktı" 80-84
-"Şubat Devrimi'ni...
savaşın felaketlerle dolu üç yılı kışkırtmıştı ama sekiz ay sonra gerçekleşmiş
Bolşevik İhtilali ülkeyi daha uzun bir süre için savaş ve ekonomik zorluklara
mahkum edecekti. Bu karışıklık Baltık, batı ve Volga-Ural bölgelerinde yaklaşık
iki yıl ve Kafkasya'da da yedi yıl daha sürecekti.../ Şubat 1917... mutlu bir
ruh haline yol açmıştı" 366
-"Ukrayna
Merkezi Rada örneği imparatorluğun diğer Rus olmayan topluluklarını
cesaretlendirmişti... Fakat Bolşevik Darbesi'nden sonra bu tür uzlaşmalar için bir
gelecek kalmamıştı./ 1918'in büyük kısmında kendiliğinden var olmuş ümit ve
yenilenme ruh haline karşılık, soğukkanlı entrikacı kafasıyla bir devrimcinin
rehberliğindeki Bolşevikler iktidarı ele geçirerek Rus İmparatorluğu'nun tüm
kısımlarına kendi Marksist formüllerini ve insanlığın, Mani düşüncesini
çağrıştıran iki sınıfından biri olan "proletarya" adına tek ve
evrensel bir toplumsal sisteme doğru tarihsel hareketi öğretilerini dayatmaya
hazırdı. Bunun başarılması, eş derecede açık olmayan ama tanımı gereği şeytani
diğer sınıf "burjuvazi"nin... ortadan kaldırılmasını
gerektirmekteydi. Bolşeviklerin aşkın amacına ulaşması güç gerektirmekteydi ve
onlarca yıl boyunca Sovyet Rusya'nın ahlaken en cesur tarihçisi
General Dmitri Volkogonov'un sözleriyle,/ İktidarı elde etmek
için Bolşevikler sonsuza kadar şiddetle evlenmek zorunda kalmış ve bu arada
özgürlük evliliğe gömülmüştü. Lenin... özgürlükten hiçbir şekilde bahsetmez...
Biçimsel olarak insanlara barış ve toprak veren Rus devrimi kurnazca özgürlük
fikrinin yerine insanın insan tarafından sömürülmesinin ortadan kaldırılmasını
getirmiştir./.../ Demokratikleşme tam da Lenin'in Rusya'da görmek istemediği
bir süreçti: Onun basit inancına göre, sosyal demokratlar demokrasinin
hedeflerini "… burjuvayı kamulaştırarak" gerçekleştirmeliydi. Bu
sonunda dünya devrimine gidecek bir dizi devrimin ilki olacaktı; bunu bir vahiy
gibi vaaz etmiştir. Bu fantezileri ilan eden Lenin ve Bolşevikleri ilkesizce,
özellikle gençlerin... heyecanına seslenmekteydi. Bir Ukraynalı siyasetçinin
hatırladığı üzere, "Gerçekten de... hiçten tamamen yeni bir dünya
yaratmaya girişmiş... Tanrılar gibiydik."/... Anayasal Meclis, Bolşevik...
gereksizliklerden ilan edilmişti./ Rus Geçici Hükümeti... belli bir normalliği
korumak için uğraşırken... Nisan 1917'de Lenin İsviçre'den döndükten sonra...
Sovyetler tüm Rusya'da aşırıcı politikaların aracı olmuş ve Ocak 1918'de Rus
İmparatorluğu'nun adı... (RSFSR) olarak değiştirilmiştir. Komünist tarihçiler
Ekim Darbesi ile Şubat 1918 arasındaki bu dönemi, Bolşeviklerin kent kent,
bölge bölge "karşıdevrimi"… ezdiği "Sovyet iktidarının
muzaffer yürüyüşü" olarak sunmuştur. Bu andan itibaren, yerel organlar
kendilerine geldiklerinde Bolşevikler, kendilerine karşı çıkan isyanlar
sonucunda birçok yerden kovulacaktı. Gerçekten de Ekim 1917 İç Savaş'ın
başlangıcıdır; çünkü "iktidarı ele geçirme yöntemlerinden dolayı
Bolşevikler Rusya'yı iç savaşa benzer bir duruma sokmuş ve bu daha sonra gerçek
bir savaşa dönüşmüştür"/.../... Lenin Anayasal Meclis'in gereksiz olduğunu
düşünmekteydi ama taktiksel nedenlerden dolayı 5 Ocak 1918'de toplanmasına izin
vermişti. "Sovyet iktidarını" kabul etmeyi reddetmesi bunu onun tek
oturumu yapacaktı... Troçki... naif apokaliptik ruh halini ifade edecekti:
"Biz şiddet kullandığımız gerçeğini saklamıyoruz ama bunu... tüm
şiddetleri yok etmek için yaptık." Alaycı Fyodor Dostoyevski
bile bu ahlaki hezeyanı daha kısa ve öz ifade edemezdi./ Bolşeviklerin Eylül
1918'de "Kızıl Terör"ü ilan etmeden aylar önce
başvurdukları şiddet Lenin'in tam ve açık teşvikini sağlamıştı. Haziran'da...
şöyle yazmıştı: "… Bu topyekun savaş zamanı. Karşıdevrimcilere karşı
terörün enerji ve kitlesel karakterini yoğunlaştırmamız gerekiyor." Bundan
sonra Rusya onlarca yıl boyunca "devrim" adına soğukkanlı vahşet,
cinayet ve katliamlara kurban olacaktı; sanki Bolşevikler sadık bir şekilde,
Lenin'in utanmazca tüm insan toplumlarının dönüşümünün modeli olarak kabul
ettiği, kana susamış Fransız Devrimi'ndeki seleflerinin gerçekleştirdikleri
rutin idamları taklit etmekteydi" 369-373
-"Rus
İmparatorluğu'nun hiçbir Müslüman topluluğu askerlik yapmak zorunda değildi...
askerlik birçok Müslüman için nefret uyandırıcıydı... Bununla beraber, 1914'te
Müslüman gönüllülerin bir "Kafkas Süvari Tümeni" oluşturmak için
askere alınması başlamıştı... her bir Müslüman topluluğundan... toplanmış
alaylardan oluşmaktaydı... Avusturya cephesinde... kahramanca savaşmış ama
1917'de Rusya'ya geri getirilmişti. Ama Rus ordusunun aksine Şubat
1917'den sonra dağıtılmamış ama Ağustos'ta Geçici Hükümet tarafından
polislik görevi için St. Petersburg'a aktarılmış, artık Kazaklar daha az
güvenilir olduklarından normalde onlara verilen görevi üstlenmişlerdi./ 20.
yüzyılın başında birçok Kazak Rus devlet sistemini ve bunun içinde kendi
rollerini sorgulamaktaydı... Kazakların doğası onların güçlü bir Bolşevik
karşıtı güç olmalarını önceden belirlemişti./ Bu Temmuz 1917'de başarısız bir
Bolşevik İhtilali ve Rusya'nın Avusturya cephesinin çökmesinden
sonra... Kerenski'nin... Kornilov'u (bir Sibirya Kazak'ının oğlu)
Rus Ordusu'nun başkomutanı olarak atamasıyla teyit olmuştu. Kornilov'un...
arzusu... Geçici Hükümet'in yerine bir askeri diktatörlük oluşturma amacıyla
Ağustos'ta St. Petersburg'a ilerleme emrini vermesine yol
açmıştı... Kerenski kentin savunulması için İşçi Konseyi'ne (Sovyet)
başvurmuş ve böylece darbe girişimi engellenerek Kornilov...
tutuklanmıştı. Kornilov'unki devrimcilere karşı ilk askeri başkaldırı
girişimi ve İç Savaş'ın ilk askeri olayıydı. Ağustos'un sonuna doğru Kafkasya
Tümeni kendi topraklarına dağılmıştı ve Bolşevik ajitatörler tekrar bölgeye
sızmaya başlayana kadar, "çeşitli ulusal hükümetlerin yönetimi altındaki
'Kuban'da örnek bir yaşam söz konusuydu ve yönetim de demokratikti."/
1 Mart 1917'de Petrograd'daki Şubat Devrimi... büyük ümitlerin
belirmesine sebep olmuştu... Tiflis'te... Rus karşıtı yurtseverlik hemen
kendini göstermişti.../.../ Lenin'in Ekim'deki ihtilalinden sonra başlamış İç
Savaş büyük ölçüde Rus devletinin eski kolonilerini yeniden fethetme savaşı
veya eski kolonilerin açısından Rusya'nın tebaa topluluklarının özgürlük ve
bağımsızlık mücadelesiydi. 1917'de bu tür arzular, "kendi kaderini tayin
hakkı" başlığı altında (en geniş ifadesini Ocak 1918'de ABD
başkanı Woodrow Wilson'un barış antlaşmaları için önerdiği "On
dört Nokta"da bulmuştu), özellikle Avusturya-Macaristan ve
Osmanlı İmparatorlukları topluluklarıyla ilişkili olarak çok yaygındı. Rusya...
1903'de SR'ler ifadelendirmişti: Yaklaşan devrimden sonra Rus
İmparatorluğu topluluklarına "tam ve kayıtsız şartsız kendi kaderlerini
tayin hakkı verilmelidir"; ama Rusya'dan ayrılmak istemeyenlerin özgür bir
federasyona dahil olma seçeneği olacaktı. Lenin de bu kavramı benimsemiş ama
tabii ki ne icat etmiş ne de bu kavrama inanmıştı... Lenin'in "kaderini
tayin hakkı" komünist devrim stratejisinde sadece taktiksel bir manevra
olup bir imparatorluğun daha ufak devletlere parçalanmasını desteklemek
anlamına gelmemişti. Tersine, tebaa uluslar için ayrılmayı seçmek ne kadar
kolaylaşırsa, uygulamada daha az talep edeceklerini düşünmüştür; "çünkü
büyük devletlerin avantajlı olduğu... şüphe götürmez" idi. Lenin kendi
kaderini tayin hakkını federal devlete giden bir adım olarak da görmemişti:
"Sosyalizmin amacı sadece insanlığın küçük devletlere parçalanması ve
ulusal tecrit değil... sadece ulusların bir araya getirilmesi değil ama tek bir
(devlet) olarak birleştirilmeleri idi." Dolambaçlı bir şekilde,
"insanlık, uluslar kaçınılmaz olarak birbirleriyle birleşmeyi ancak geçici
bir dönemden sonra başarabilir... ve bu dönem boyunca ayrılmakta
özgürdürler" düşüncesini kuramsallaştırdı. Lenin'in kendinden emin
varsayımı, baskı görmüş ulusların, bir bağımsızlık deneme döneminden sonra
yeniden biçimlenmiş imparatorluğa tekrar katılmak için toplanacaklarıydı.
1917'den önce yazılmış bu formül Lenin'in ulusların bağımsızlığı fikriyle
hiçbir şekilde fikrin kendisinden dolayı ilgilenmediğini
göstermektedir. Avtorhanov'un sözleriyle, "Lenin uygulamada
kendi kaderini tayin hakkını reddetmiştir, çünkü onun Marksizm adına ve
'sosyalizm' kisvesi altında Rusya'da yaratmak istediği totaliter sistemle
çelişmekteydi." O ve onun... halefleri istikrarlı şekilde 70 yıl boyunca
bu "bir araya gelme" ve "birleşme" ilkesine... bağlı
kalmış, hatta SSCB'nin birbirini izleyen her anayasasına, birliğin
cumhuriyetlerine (ama daha alt düzeydeki özerklik derecelerine değil)
"ayrılma özgürlüğünü" "garanti eden" boş bir ifade
eklemişlerdir./... tebaa devletlerin kendilerindeyse net bir kendini yönetme
arzusu vardı" 380-384
-"İç Savaş ve
Bolşeviklerin köylüler üzerindeki baskısının ısrarlı sürekliliği, 1920-1'de
uzun kuraklık yaygın bir kıtlığa yol açtığında gelmişti... 1921'de kıtlık daha
geniş bir alana yayılmış... Kırsal nüfusun büyük kısmı açlığa kurban gitmiş,
ölü sayısı muhtemelen 5 milyona ulaşmıştı... temel sebebi, Bolşeviklerin sert
ekonomik ve yiyecek temin etme politikasıydı./ Ulusalcı hedeflere özerk bir
devlet örgütleyerek siyasi biçim verme girişimi ilk olarak Müslüman
topluluklardan gelmişti... 1917'de Kuzey Kafkasya'da hiç Bolşevik yoktu... Mart
1917'de Kuzey Kafkasya... özgürlükleri ile... topraklarını geri kazanmaya
çalışmaktaydılar... Bakü'da... (15-20 Nisan 1917)… hedeflerinin bölgesel
özerklik... olması konusunda hemfikirdiler./ Birinci Kongre geniş bir destek
kazanması, Ağustos'ta Kabardeyler ile Balkarların, Çerkezler ile
Karaçayların, Kuban Adigelerinin... Çeçenler
ile İnguşların ve Dağıstanlıların ayrı konferanslarına yol açmıştı...
sonra, Kuzey Kafkasya ile Dağıstan Birleşik Topluluklarının İkinci Kongresi 18
Eylül'de, Çeçen Abdülmecid Çermoyev'in Merkez Komitesi
başkanlığı... yla Andi'de toplanmıştı.
Necmeddin Hotsinskiy ve Uzun Hacı önderliğinde toplanmış 20.000
fanatiğin yarattığı karışıklıktan ötürü Kongre
Çeçenistan'da Vedeno'ya taşınmış ve burada geçici bir anayasa kabul
edilmişti. Mart 1918'de Kuzey Kafkasya hükümeti merkezini Temir Han
Şura'ya taşımış ve burada 11 Mayıs'ta Birleşik
Dağ Toplulukları'nın (BDT) bağımsızlığı ilan edilmişti./... etnik
gruplar arası gerilim... artmıştı... Benzer olaylar Kazak asker
kaçaklarının Grozni'deki Çeçenleri pogroma tabi tuttukları
Çeçenistan'da da olmuştu. Çeçenler intikam almak için toplandıklarında, katliam
ancak Vladikavkaz'daki UMP Kongresi delegelerinin
Çeçenleri Grozni'yi yakmaktan vazgeçirmeleri sayesinde
önlenebilmişti; aama Hasavyurt'ta Rus zulmünün intikamı
gerçekten de kentin yakılmasıyla alınmıştı. Yağma ve terör doruk noktasına
Haziran 1917'de Mozdok'da ulaşmış, burada
ne Vladikavkaz Sovyeti ne de Kuzey Kafkasya Geçici Komitesi
asker kaçaklarını kontrol edebilmişti./... yurttaşlık komiteleri... Sovyetler
oluşturulmuştu.../ 1917... Nisan'da Bakü'daki Kafkas Müslümanları
Kongresi'nde Dağıstanlı delegelerin seslendirdiği talepler Azerilerinkinden
daha radikal şekilde ulusalcıydı. Mayıs... Dağ
Toplulukları... Seküler liderlerine ek olarak (Kumuk
prensi Raşithan Kaplanov, Çeçen
milyoner Çermoyev ve Kabardey at
yetiştirici Pşımaho Kotsev), Hotsolu Şeyh Necmeddin müftü
olarak atanmıştı... UMP'nin Merkez Komitesi 18 Eylül'de bir Dağıstan
köyü olan Andi'de başlaması planlanmış bir kongre düzenlemişti ama
Necmeddin'i Kuzey Kafkasya imamı ilan etmiş ve bağımsız bir İslam cumhuriyeti
talep eden 20.000 Şeriatçı açılışı engellemişti. Bu
elbette seküler liderlerin niyeti olmadığından, kongre
Çeçenistan'daki Vedeno'ya kaydırılmış... planlar tartışılmıştı. İki
hafta sonra Vladikavkaz'da İkinci
Dağ Topluluklaru Kongresi UMP'nin meşru özerk hükümet
olduğunu ilan etmişti. O sırada Rus garnizonları Dağıstan'daki kalelerini terk
etmekteydiler ve İmam Necmeddin'in temsilcisi seksenlik Uzun Hacı süratle Rus
memurlarını Müslümanlarla değiştirmekte, Geçici Hükümet'in Yürütme Komitesi'nin
yetkisini görmezden gelmekte ve bazı Dağıstan topluluklarının muhalefetine
sebep olmaktaydı./... karışıklıkların bir sebebi Rus hükümetinin yiyeceklere
ordu için el koymasıydı, bu... 1915'te başlatılmıştı... karışıklıklar... asker
kaçağı kalabalıkları UMP'nin Petrograd hükümetinden Kafkas
Süvari Tümeni'ni... düzeni sağlaması için Kafkasya'ya göndermesini istemeye
zorlamıştı. Her ne kadar tümen... yararlı idiyse de, sonunda Ekim'de serbest
bırakılmış ve farklı alayları Dağ Birliği, Dağıstan ve Azerbaycan ordularının
esasını oluşturmuştu... Rus yerleşimciler Bolşevikleri desteklemekteydi "
391-395
-"Azerbaycan... 28
Mayıs 1918'de... bağımsızlığını ilan etmişti... Türk hükümeti... bu Azeri
geçici hükümetiyle müzakerelerde bulunmuş... bu sırada Azerbaycan'ın
bağımsızlığı açıkça kabul edilmeyerek Almanya veya Rusya'yla bir çatışmadan da
kaçınılmıştı... Almanya'nın Haziran'da Türkiye'ye tüm askerlerini Kafkasya'dan
çekmesini söylemesi üzerine, Baku ve petrolünü ele geçirmeye çalışan
bir Türk askeri operasyonu "İslam ordusu" kisvesi altında harekete
geçmişti. Bu ordu, Osmanlı askerleri, bir Azeri Ulusal Alayı (Kafkasya Süvari
Tümeni'nden türemiş ve eski çarcı General Aliağa Şıhlinski komutasında),
Dağıstanlılar ve yerel başıbozuklardan ibaretti. Komuta Enver Paşa'nın bir Jön
Türk olan erkek kardeşi Nuri'deydi./ Yaklaşık 17.000 kişiden oluşan bu kuvvetin
tehdidi karşısında... Şahumyan'ın Sovyeti, Baku... koruma
sloganlarıyla... ordusunu harekete geçirmişti" 411
-"Gürcistan'ın
Türklerin burayı Baku petrollerine ve "Turan"ı temsil
eden Türkistan'a ulaşmak için bir koridor olarak kullanma yönündeki baskısını,
Gürcistan'ın Almanlarla anlaşması bozmuştu; Alman birlikleri nazik ve anlayışlı
bir şekilde sıcak ilişkiler geliştirmişti.
Almanlar... Baku petrolleri... aynı zamanda Gürcistan'ın manganez
kaynaklarına da ulaşmak istiyorlardı... Almanya Türkiye'ye, Gürcüler kadar az
güvenmekteydi... Ekim 1918'de Almanya Gürcistan'ı bağımsız bir devlet olarak
tanıyan bir antlaşmaya imza atmıştı" 415
-"Paris Barış
Konferansı'nda Baku-Azerbaycan'ın ilk kez sahneye çıkması...
delegasyonları, Fransız hükümeti giriş vizesi verene kadar üç ay İstanbul'da
alıkonulduğundan epey geç olmuştu. Onları Paris'te daha başka saldırılar da
beklemekteydi; Başkan Wilson, Azerileri, konferansın "dünyayı ufak
parçalara ayırmak istemediği" beyanıyla paylayacak, "büyük
güçleri" kayıran aynı eğilimi ve küçük ulusları hedef alan, Avrupa'nın
geleceğini biçimlendiren söz sahibi güçlerin birçoğunda hakim olan küçümsemeyi
sergileyecekti; bu özellikle... tek başına "Rusya" terimiyle ifade
edilmiş (ve hala edilen) Rus İmparatorluğu'nun durumunda net bir şekilde
gözükmekteydi. Wilson'un Güney Kafkasya topluluklarının tek bir konfederasyon
altında birleşmesine dair saf tavsiyesi, Azeriler, Ermeniler, Gürcüler ve
diğerleri arasında gerçekte mevcut olan ilişkileri hiçbir şekilde kavrayamamış
olduğunu göstermişti./... Baku'nun yöneticileri konumunda olan
Britanya askeri heyeti Londra'dan düzenli olarak emirler almaktaydı ama
kendilerini... (… "örgütlü işgücüne" duydukları antipatiyi gösterme)
gibi meselelerde politika değişikliklerine gitme ve kendi inisiyatiflerine
dayanarak kararlar alma durumunda bulmuşlardı. Baku-Azerbaycan'ın siyasi
geleceği açısından bakıldığında, Britanya, Kafkasya'nın Rusya'nın parçası
olduğuna dair resmi görüşünü saklamamaktaydı... Baku'nun İran'la
sınırlar ve ticaretle ilgili yaklaşımları Tahran'ın ilgisini çekmişti.../
Londra'nın, General Thomson aracılığıyla Ocak 1919'da İtilaf
birlikleri ve Gönüllü Ordusu arasında belirlediği sınır çizgisi, Kafkasya
cumhuriyetleri için çok önemli bir meseleydi. Baku-Azerbaycan, Gürcistan
ve Dağıstan bunu, Denikin'in ülkelerini işgal etmesine izin
verilmeyeceğinin güvencesi olarak görmüştü ve Denikin buna itibar
etmeyerek Mayıs'ta Dağıstan kıyısına ilerlediğinde Winston Churchill, daha
önceki resmi ifadeleri, çekilmesini tavsiye ederek pekiştirmişti. Bununla
beraber, 11 Haziran'da Thomson, sınırı,
Beyazların Petrovsk'u işgallerini tanıyacak şekilde yeniden çizmiş
ama onları Derbent sahili ve dağlarından hariç tutmuştu. Bunu Azerbaycan'a bir
tehdit olarak algılayan Hoyski, Thomson'a protestoda bulunmuş
(aynı şekilde Dağ Cumhuriyeti de) ve Azerileri Dağıstan'ın savunması için
toplanmaya çağırmıştı. Fakat Temmuz'da Ukrayna içine başarılı ilerleyişinden
dolayı kendisine aşırı güvenen Denikin, Dağıstan'ın direnişini (özellikle
de Türk birliklerinin varlığını) provokasyon olarak görmüş ve Gönüllü Ordusu'na
ülkenin kalbini işgal etme emrini vermişti. Buna uygun bir şekilde Britanya da
sınır çizgisini bir kez daha Azerbaycan ve Gürcistan sınırlarına kaydırmış ve
böylece Rus tehdidini her iki ülkenin kapılarına getirmişti./ Beyaz Rusların,
Türki Baku'ya besledikleri kötü niyet tehditlerden ibaret değildi.../
Kasım 1918... Britanya... hedeflerinden birinin Ermenilerin evlerine
dönmelerine yardım etmek olduğunu belirtmişti ama... zorluklar vardı... bir
Kafkas tarihçisi şuna inanmaktadır: "Tüm Kafkasya'yı büyük bir yangının
sarmasını engelleyen Britanya'ydı." Ayrıca Moskova'nın komünist
gazetelerinin ürettiği, savaşı, "böl ve fethet" ilkesi doğrultusunda
kışkırtanın Britanya olduğu kurgusundan da bahsetmektedir. Gerçekten de,
Kafkasya'daki karışıklıklar için, Denikin, Türkler veya Almanlar kadar,
Britanya'yı da suçlamak Sovyet Rusya tarihçilerinin standart ifadesi olmuştur./
Gürcistan ile Ermenistan arasındaki karşılıklı zalimlik... düşmanlarının işini
kolaylaştırmıştır: Komşularla işbirliğine dair Ermeni körlüğüne dair bir hamle,
Haziran 1919'daki Azerbaycan-Gürcistan savunma antlaşmasını benimsemeyi
reddetmeleridir. Ermeniler herkesten o derece kuşkulanır olmuştu ki, sosyalist
Enternasyonal'in onlar ile Gürcistan arasında arabuluculuk yapma girişimini
bile aksatmışlar … Kafkasya topluluklarının doğaları gereği kendilerini yönetmelerinin
olanaksız olduğu görüşünü güçlendirmişlerdi" 437-440
-"Thomson ve
ardından gelen komutanlar Ermenilere karşı geleneksel olarak olumsuz
tavırlarında son derece katı olmuş ve temel öncelikleri olan Rus
İmparatorluğu'nu yeniden oluşturma ve tebaa uluslara dair kararları Barış
Konferansı'na kadar erteleme konusunda Azerbaycan yanlısı bir politika
benimsemişlerdi" 442
-"Ocak 1919'dan
itibaren, Kafkasya'ya gelmiş Amerikan askeri ve konsolosluk temsilcileri
oybirliği içinde Britanya'nın Azerbaycan yanlısı tavrını ve Ermenilere destek
vermemesini eleştirmişti" 443, 444
-"Mayıs 1920'de
Lenin hükümetinin özerk Gürcistan... hukuki olarak tanıdığı bir antlaşmayla
sonuçlanmıştı... Rus Bolşevikler de Gürcistan hükümetini devirmeyi amaçlayan
hiçbir oluşumun RSBSC sınırları içinde çalışmasına izin vermeyeceklerine
"söz vermişti". Sadece taktiksel bir antlaşmadan ibaret bu
sahtekarlığın gerçek yüzü, Kızıl Ordu'nun Gürcistan bölgesini istilasını
"Gürcistan ile Azerbaycan arasında bir çatışma" olarak sunmasıyla ortaya
çıkmıştı./... 1920'de epeyce çok sahtekarlık vardı: Gürcistan... Bolşevik
faaliyetlerini çok sıkı bir şekilde takip etmiş... Moskova ise Gürcistan'ı
ilhak etme planlarına devam etmişti.../ Bu arada Ermenistan, Kemal'in Türk
ulusalcıları ile Lenin'in Rus komünistleri arasındaki ittifak geliştikçe
kendisini iki ateş arasında bulmuştu... Türkiye, Bolşeviklerle yaptıkları gizli
işbirliğiyle Ermenistan'a Alexandropol Antlaşmasını dayatmış, bu
antlaşmayla Sevr Antlaşmasının (Ağustos 1920) Ermenistan olarak tanıdığı bölge
Türkiye'ye geri verilmişti.../ Aslında tüm bunlar sadece Moskova'nın
Ermenistan'ın zayıflığını sömürmesinin başlangıcıydı. 28 Kasım'da... Kızıl
Ordu... Ermenistan SSC'sinin yaratıldığını ilan etmişti"
457
-"Ocak 1921'de...
Sovyet Rus görevlileri... Rusya'nın Gürcistan Cumhuriyeti'yle barış ve dostluk
içinde yaşamak istediğine dair güvence vermişti./ Bu ikiyüzlü tavra rağmen,
Gürcüler Aralık ayında... Kızıl Ordu'nun... yığınak yaptığını keşfetmiş...
Gürcistan Bolşevikleri bir "devrimci komite" oluşturmuş...
"Avrupa'nın gerici güçlerine karşı"… yardım çağrısı yapmıştı. Zalimce
düzenlenmiş bu oyunu sürdüren Lenin'in satrapları... üç ayrı ordu göndermiş...
savaş olduğu yalanına başvurmuş ve hatta arabuluculuk yapma teklifinde bulunmuştu./
Stalin ve Orjonikidze "Güney Kafkasya" seferinde Lenin'le
anlaşmazlığa düşmüş ve Lenin (… güç kullanarak alma konusunda tereddüt etmesi
söz konusu değildiyse de) temkinli ve sabırlı olmayı tavsiye etmiş, Rusya
dışında bir bölgenin askeri ilhakını yerel halkın kendiliğinden isyanı ve...
"yardım talebi" yalanı ardına saklamıştı. Anlaşmazlık tamamen
taktikseldi: Lenin'in amacı... bir başarısızlığa yol açmamaktı. Fakat iki
Gürcü... tedbirsizce istekliydi. Pratikte bu Orjonikidze'nin...
benimsediği yöntemdi ama Stalin'in... intikam alma arzusundan
kaynaklanmaktaydı" 458, 459
-"Kafkasya... yüce
lider Stalin ve... Beria üzerinden çifte bağlantısından
dolayı KP'nin terör iktidarına derinden
bulaşmıştı. Abhazha'da doğmuş Megrelyalı bir köylü olan
Beria 1921'de, 22 yaşındayken çoktan Çeka için Azerbaycan ve
Gürcistan'da çalışmaya başlamıştı; üstü Mir Cafer Bağırov idi.
1926'da Gürcistan OGPU'sunun başına geçmiş... sevimsiz kişiliğine
dair uyarıları... önemsenmeyen Stalin, Beria'da... hırslı ve ona dalkavukluk
edecek bir casus görmüştü. Beria'nın diğer yanı ise 1930'da... Moskova'ya...
bir köylü "karışıklığı" yüzünden... "… kesin tedbirler
alınmadığı takdirde... ciddi sorunlarla... karşı karşıya..." kalınacağını
rapor ettiğinde açığa çıkmıştı. Bunun sonucunda, Moskova... "kulaklar"ın kurbanlaştırılmasını "Güney
Kafkasya" KP görevlilerinin sorumluluğundan
alarak OGPU'ya devretmişti... Stalin onu... KP'sinin il
sekreteri olarak atamıştı... OGPU'sunun başı olmuş ve böylece bölgede
muazzam bir güç edinmişti; özellikle Gürcü KP'sindeki entrikalar,
geride, 1921'den beri birçok parti görevlisini, onları Terör arttıkça yok
edebilecek kayıtlar bıraktığından" 539
-"Beria
diktatörlüğünün... korkunç etkileri... 1930'larda ortaya çıkmıştı...
suçlamalar... yurttaş kitlelerine sabotaj... Stalin'in 1932'de KP üzerine
çalışan bir Rus tarihçisine saldırısı yeni bir tarihsel ortodoksluk başlatmıştı
ve bu sadece Lenin'i her türlü soru ve eleştirinin dışında Tanrı'ya yakın bir
varlığa dönüştürmekle kalmamış, aynı statüyü Stalin için de ima etmişti.
"Gelecek çeyrek yüzyıl boyunca (Sovyet) tarih yazımını eleştirel analiz
veya kaynaklara bağlılıktan ziyade, ortodoksluk veya uymacılık
belirleyecekti" ve tarihin sistematik şekilde çarpıtılması ve tam bir
saçmalığa dönüştürülmesi için gerekli modeli Beria sağlayacaktı. Ocak
1934'te... Beria... Moskova'ya... geçmişti... Kirov'un öldürülmesi...
kitlesel bir temizlik... için bahane olmuş... Haziran 1935'te tüm bunların
yardımcı kışkırtıcısı Beria, tutuklu dinleyicilerine (Tiflis'te hıncahınç
doldurulmuş bir KP toplantısı) iki gün boyunca 330 sayfalık "Güney
Kafkaslarda Bolşevik örgütlerin tarihi" adlı "sunumunu" okuyarak...
bir gösteride bulunmuştu... bu sahte çalışma... sıkıcı bir alıntılar
dizisinin... Stalin'in önemini büyüten ve Lenin'den önce geldiğini ima eden bir
"tarihsel" anlatıya dönüştürülmesiydi... Beria'nın kitabı... kariyer
komünistleri için... okunması zorunlu bir kaynak olmuştu... bazı Ermeni
komünistler dışında hiç kimse eleştirme cesareti gösterememişti; bu Ermeni
komünistler sadece Beria'nın anlatısının yalancılığı ve Stalin ile Beria'yı
abartılı övücülüğüne öfkelenmekle kalmamış, Ermenistan'ı ve özellikle
de S. Şahumyan'ı atlamasına da sinirlenmişti. Ama bu karşıt görüşlü
Ermeniler... bu cüretkarlıklarını tutuklanma, işkence ve idamla ödeyeceklerdi./
Ermenistan... 1920'den beri... neredeyse her siyasetçi, 1936 ve 1939 arasında
uydurulmuş suçlamalarla tutuklanarak kurşuna dizilmişti" 540, 541
-"Stalin'in
Kafkasya'daki yakın adamlarından bir diğeri de Abhaz Bolşevik'i
ve Abhaz Cumhuriyeti'nin 1922 ile 1936 arasındaki ilk
başkanı Nestor Lakoba idi; son yılındaki ölümü resmen bir kalp
krizine atfedilmiştiyse de, muhtemelen Beria'nın emirleri doğrultusunda
zehirlenmişti. Ölümünden sonra Stalin'i öldürmeye çalışan bir
"Troçkist" olarak karalanmıştı.../ Azerbaycan'da aynı kişi, yani Mir
Cafer Bağırov 1921'den, yandaşı Beria gizli polise ilk kez
katıldığından beri hükümetin başındaydı. Bağırov Azerbaycan OGPU/NKVD
başkanlığını cumhuriyet hükümetinin başkanlığı (1921-33)
ve KP'sinin sekreterliğiyle (1933-53) birleştirmiş ve buna bir de
Moskova'daki KP Merkez Komitesi üyeliğini (1934-53) eklemişti... Stalin'in ölümüne
kadar ayakta kalmayı başarmış ve bu tarihte KP'den atılarak 1956'da
vurularak öldürülmüştü./.../... Dağıstan'da... cumhuriyetin ilk hükümetinin ve
komünist liderliğinin neredeyse tüm üyeleri 1937-8'de öldürülmüştü.../
Çeçenistan-İnguşetya... "1922'den 1943'e kadar... tarihi neredeyse
kesintisiz ayaklanmalar, karşı seferler ve 'siyasi eşkıyalık' dönemiydi."
Özellikle, İnguşetya'da... büyük ayaklanmalar 1926-30... ve 1929-30'da...
gerçekleşmişti. KP sekreteri... Çernoglaz... tüm Kunta Hacı yandaşlarının
tutuklanmasını emrederek... fazla ileriye gitmişti: Arabasında tuzağa düşürülüp
ilk önce vurulmuş sonra da başı kesilmişti./ Rusların bu tür eylemlerinden
ötürü "Çeçenistan dağlarında sanki önceden titizlikle planlanmış gibi her
bahar köylü isyanları kopmuş... gerilla savaşı... daimi bir duruma
dönüşmüştü". Özerklik ve İslami kurumlara bir saldırı olarak
algılanan kolektifleştirmeye karşı Çeçen-İnguş protestoları,
Moskova ve Vladikavkaz'ın alışıldık aldatma ve şiddetiyle
karşılaşmıştı. Çeçenler Şali'de 150 OGPU askerini öldürüp gazavat ilan
ederek karşılık verdiklerinde, komünistler onları ezmek için muazzam güçler
toplamıştı. Böylece, köylülerin Rusya ve Ukrayna'dan daha az itaatkar oldukları
Çeçenistan-İnguşetya'da "kulak" karşıtı kampanya, 35.000 kişinin
tutuklandığı ve birçoğunun infaz edildiği geniş ölçekli bir askeri operasyona
dönüşmüştü./... 1932'de 3.000 meslek insanının mevcut olmayan... bir
"Çeçen-İnguş ulusal merkezi" üyesi olarak tutuklanmasına yol
açan kötü niyetli bir "soruşturmanın" hedefi olmuşlardı... İç Savaş'tan
sonra Bolşeviklerle araları bozulduğundan bazı önemli siyasetçiler Türkiye ve
Orta Avrupa'da Kuzey Kafkasya mültecilerine katılmak zorunda kalmıştı...
Kitlesel tutuklamaların ikinci kısmı Temmuz 1937 ile Kasım 1938'de gerçekleşmiş
ve Ekim 1917'den (?) önce bir hükümet makamında bulunmuş
neredeyse tüm Çeçen ve İnguşlar... sorgulama için NKVD hücrelerine
atılmıştı. Bir
"Çeçenistan-İnguşetya burjuva-ulusalcı merkezi"nin güya
137 üyesinin dahil edildiği uzun bir dava tertiplenmiş ve dayak ve işkence
yoluyla elde edilmiş "itiraflar" ve karşılıklı ithamlardan, Britanya
ve diğer Batı hükümetlerinin, "Türkiye ve İngiltere'nin koruması altında
Kuzey Kafkasya federal cumhuriyetini" yeniden oluşturulmasını içeren
gülünç amaç için finanse ettiği sözde karşıdevrimci komplodaki suç
ortaklıklarını gösteren bir "kanıt" titizlikle uydurulmuştu. Süreç
1941'de sona erdiğinde en azından "liderlerin" altısı infaz
edilmiş... 1930'larda Çeçenistan-İnguşetya'daki Terör kurbanlarının toplam
sayısı yaklaşık 14.000 olarak hesaplanmıştır... arasında, Said Baduyev,
Şemsettin Ayskhanov, Ahmed Nacayev ve
Abdi Dudayev gibi ilk nesil Çeçen yazarlar da vardı... binlerce...
yurttaş... vurulup öldürülerek toplu mezarlara gömülmüştü./ Bu kötülükler
Çeçenler ile İnguşların cesaretini kırmamış, aksine binlercesi
intikam talebiyle... ormanlar ve dağlara gitmişti. Özellikle 1940'da... Fin...
direnişten esinlenmiş Hasan İsrailov önderliğindeki operasyonlarda
NKVD subayları öldürülmüş ve trenler yollarından çıkartılmıştı" 543-548
-"Hitler... 22 Haziran
1941'de saldırdığında Sovyet Rusya savaşa hazırlıksız yakalanmıştı... Bir Çeçen
tarihçisinin sözleriyle,/... Berlin'deki onbaşının şeytani amaçlarını görmekten
aciz olanlar sadece (bizim) "zeki lider ve öğretmenimiz" ve de
ekibiydi.../... Haziran 1942'de Don'a ilerlemiş ve Eylül'de de
Volga'da Stalingrad'a ana saldırılarını başlatmışlardı... ufak bir kuvvet
de... Mozdok'a ulaşmıştı... Grozni... Hazar petrol...
kaynaklarını ele geçirmeyi ümit etmekteydi./ 1941'de tüm Sovyet orduları
kuşatılmış ve çok fazla sayıda Rus askeri esir düşmüştü... Almanların elinde
3,8 milyon Sovyet esiri vardı.../ Hitler... ırkçı klişe ve önyargıları büyük
bir titizlikle uygulamaya koymuştu... Rusya İç Savaşı
mültecisi... Rosenberg tarafından yardım görmüştü. Onun vasıtasıyla
Hitler en kendini adamış sosyalizm ve Yahudi karşıtı mültecilerle tanışmıştı...
arasında Sovyet Rusya'ya son derece düşman... birçok Kafkasyalı ve diğer
sürgüne odak noktası olmuş Prometheus Derneği de dahil olmak üzere
çeşitli siyasi örgütler oluşturmuş Ruslara ek olarak... Rus olmayan... da
vardı... Nazi ırkçı öğretisi... Slavlar aşağı düzeyde bir "karışım"
idi... Uygulamada... Hitler için "Ruslar" "insan altı"…
"hayvanlar"dı./... Batı SSCB'de binlerce insan... kaçtıysa da,
birçoğu Almanları Sovyet rejiminden kurtarıcıları olarak karşılamıştı.8...
birçok Sovyet askeri... ilk fırsatta düşmana teslim olmuş ve... Sovyetler
Birliği'ne karşı isteyerek çalışmıştı... Hitler tarafından engellenmiş ve ancak
Kasım 1944'te... Vlasov komutası altında bir "Rus Özgürlük
Ordusu" kurulmasına izin verilmişti... Hitler... diğer "Türki"
toplulukları bunun dışında tutmuştu. Müslüman savaş esirlerinin yedek birlikler
olarak örgütlenmesi Ekim 1941 kadar erken bir tarihte başlamış ve Ağustos
1942'de... 60.000 kişi... altı "Doğu Lejyonu" oluşturulmuştu...
"Kuzey Kafkasya Lejyonu"nda... Çeçenler, İnguşlar...
vardı./.../ 8. NKVD, 1941-3'te SSCB'de Kızıl Ordu'dan 1.210.224 kişi kaçtığını
ve 456.667 kişinin de hizmet etmeyi reddettiğini rapor etmiştir.../.../...
Almanlar Kuban ve Don'un bir kısmını işgal ettiklerinde,
Kazak nüfusunun büyük kısmı onları ekmek ve tuzla karşılamış
ve stanistalar bir bütün halinde Almanların tarafına geçmişti./.../
Almanların diğer "Doğu birlikleri" gibi Kazaklar da 1944'te doğu cephesinden
çekilmişti... Kazak... subayların üçte ikisi İç Savaş'ta Bolşeviklere karşı
savaşmış mültecilerdi ve bu yüzden de en kötü ihtimalle Britanya'nın onları
savaş esiri olarak kabul edeceğini düşünmekteydiler. Fakat zafer coşkusu içinde
Britanya... Stalin'i memnun etme isteği içindeydi... hemen hemen tüm
Kazakları NKVD'ye teslim etmiş.../.../...
Belgeler, Kalmukların büyük kısmının Almanları iyi karşıladıklarına
dair şüphe bırakmamaktadır" 551-557
-"Nazilerin Kafkasya
planları diğer yerlerde olduğu gibi korkunçtu ama Kafkasya topluluklarına
davranışları nispeten daha iyiydi; çünkü burada ordu kontroldeydi... en
az Nazileşmiş subaylar vardı... müdahalesi en düşük
düzeydeydi.../.../
Almanların... Malgobek ve Elkhotovo'da açmazla karşılaşarak
durdurulana kadar petrol peşinde hızlı ilerleyişi... kendi başına bir askeri
sefer... değildir... "Stalingrad Savaşı ve Kafkasya seferi..."… bu
iki cephe... savaş... büyük bir ölçekte yürütülmüştü./ Kasım 1942'de...
Gürcistan... istila tehdidiyle karşı karşıyaydı... bir kısmı Türkiye'nin durumdan
faydalanarak toprak elde etme girişimini engellemek için Türk sınırına
yerleştirilmiş gerilla grupları vardı" 561, 562
-"En büyük tehcir...
Çeçenler ile İnguşlara tatbik edilmiş olandı... 1936'da
Çeçenistan-İnguşetya ÖSSC'si olarak birleştirilmiştiler
ama Sovyetleştirilmeye karşı direnişleri bu idari "rütbe
artırımıyla" sona ermemişti; ne de Moskova'nın onlar üzerinde baskı kurma
arzusu. Çeçen partizan lideri Sadullah Mahomayev 1930 ile 1944
arasında sürekli aktifti... Hasan İsrailov da... 1940'da... Galançozh'ta bir
"Çeçen-İnguş Halkı Devrimci Hükümeti"
kurmuştu... Mairbek Şeripov, Şatoy ilçesinde aktifti ve
Aralık 1941'de güçlerini birleştirerek tüm Çeçen-İnguş dağ bölgesini
kontrolleri altına almışlar... Rus savaş uçaklarının Mart 1942'de Çeçen köylerine
iki bombardıman akını düzenlemesinin sebebi şüphesiz
buydu./... Avtorkhanov'a göre 1942'nin başlarında Beria...
"gelecek haftaya kadar... Sovyet iktidarı yeniden oluşturulmadığı takdirde
tüm Çeçen-İnguş halkının Kafkasya'dan sonsuza kadar kovulacağını"
ilan etmişti. Almanlar
Haziran'da Terek'e yaklaşırken, İsrailov ve Şeripov...
insanları, eğer Almanlar kendilerini Kafkasya bağımsızlığına adamayacaklarsa
hiç de iyi karşılanmamaları gerektiği konusunda uyarmıştılar.../ Bu arada
binlerce İnguş ve Çeçen... Kızıl Ordu'da savaşmaktaydı... SSCB'nin
1938'de etnik birimlerden vazgeçmesi, dilsel ve yemeksel zorluklar
çıkartmış... Çeçenler ile İnguşlar kendilerini askere alma sürecinin
dışında bulmuşlardı. Fakat 1942'de... bu yasa değiştirilmişti... Çeçen
ve İnguş... askere çağrılan 45.000'den sadece 18.000'i birliklerine
katılmıştı. Diğer yandan, gönüllüler kabul edilmiş ve 1942'de Çeçen-İnguş...
gönüllü askere katılım bir süvari alayı ile bir piyade tümeninin
oluşturulmasını sağlamıştı... İnguşlar ile Çeçenlerin savaş sicilinde
bir bozukluk yoktu./ Buna rağmen, Beria, Stalin'in verdiği yetkiyle, Çeçen
ve İnguşları evlerinden çıkartmak amacıyla yerel birliklere destek...
için 1.000 NKVD askeri göndermişti... köylerde askerlik yaşında çok az erkek
kaldığından, neredeyse hiçbir direnişle karşılaşmamışlardı. Buna rağmen vahşet
vardı... bir Gürcü albayı... Khaybakh'ta... 700 köy sakinini canlı canlı
yakmıştı. Albayın Beria'ya raporu şöyleydi: "Sadece senin görmen için.
Nakledilemez olmaları dikkate alınarak ve 'Dağlar' operasyonunu plana göre
uygulamak için Haybah Köyü'nün 700 sakinini yok etmek zorunda kaldım.
Devlet Güvenliği Albayı Gvişiani." Yanıt şöyleydi:
"Haybah ilçesi Çeçenlerini tehcir ederken gösterdiğiniz kararlılıktan
dolayı devlet ödülü ve terfi için teklif edildiniz. Tebrikler. İçişleri Bakanı
Beria." "Nakledilemezler" yaşlılar, hamile kadınlar, çocuklar ve
hastalardı... diğer dağ ilçelerindeki birçok insan da vurulmuştu. 23 Şubat ile
Mart 1944'ün başları arasında, 387.229 Çeçen ve 91.250 İnguş... evlerinden
zorla atılmıştı... Kazakistan ve Kırgızistan'a yolculuk sırasındaki ölümler
%50'ye ulaşmıştı./ 7 Mart 1944'te
Çeçenistan-İnguşetya ÖSSC'si feshedilmişti... ilgili yasa Ocak
1946'ya kadar halka ilan edilmemiştiyse de..../ SBKP'nin... tehcir için
verdiği sebep, işgal sırasında Nazilerle işbirliği yapmış olmalarıydı...
eylemler bir bütün olarak bu ulusların kitlesel sürgünlerini hemen hemen hiçbir
şekilde haklı gösteremez. Seçkin Rus tarihçisi
D.A. Volkogonov'un belirttiği, (Stalin) bu mantığı sonuna kadar izleseydi,
Rus Özgürlük Ordusu'nun (Vlasov'un ROA'sı) oluşmasından sonra Ruslar ile
Ukraynalıların tamamını, yani SSCB'nin tüm uluslarını tehcir etmeliydi"
568-570
-"Gürcistan'ın...
tehcirlerdeki rolü son derece belirgindi... Beria'nın... Kafkasya'daki rolü de
eş derecede belirgindi: Kafkasya "Beria'nın özel tımarı" olarak isim
yapmıştı. Stalin'in yaşamının son on yılı kesinlikle Gürcistan'ın
yükseltilmesiyle çakışmıştı. Kafkasya topluluklarının tehcirinin onları
"cezalandırmak" için tasarlanmış olması ihtimal dışıdır...
Türkiye'nin Almanya'yla muhtemel askeri ittifakına dair stratejik kaygılar veya
Rusya'nın savaştan sonra Türkiye üzerine tasarılarının da önemi olamazdı...
homojen ve Hıristiyan bir Gürcistan yaratma amacıyla tasarlanmış bir
"etnik temizlik" ve... ilhakının Gürcistan emperyalist projesinin
başka bir yüzü olduğu açıktır" 576
-"Stalin
hemşerilerine güvenmemiş, onları Moskova'da takip ettirmiştir. Gürcü
restoranlarına casuslar yerleştirmiştir; çünkü eğer bir gün suikasta kurban
giderse katillerin Kafkasyalı olacağına
inanmıştı./... SBKP'nin yurtseverlik üretmesi gerekmekteydi ve bu...
çoğunluk... Rus... kahramanları üzerine odaklanmak zorundaydı... Rusya'nın
mevcut lideri (Gürcü ve bir ayakkabıcı-serfin oğlu) bu rol için yetersiz olduğundan...
Stalin kendisini bir Rus'a dönüştürmek zorundaydı... sevecen ve sahte bir
imajın ardına sığınarak kitlelerden uzaklaşmış ve böylece kendisini
"Büyük Rusya"nın vücut bulmuş haline dönüştürmüştü... Bu
rol, Stalin'in, Orjonikidze'nin 1937'deki ölümünden sonra
konuşabildiği tek Gürcü olan Beria tarafından
desteklenmişti. Orjokinidze'nin ölümü, onun, "eninde sonunda
Stalin'le arasında bir çatışmaya yol açacak insani zayıflık(lar)ından"
birinden kaynaklanmış bir intihardı: Orjokinidze, Stalin'in kin besleme ve
öç alma yeteneğinden kesinlikle yoksundu. Orjokinidze'nin pişman
"muhalifleri" affettiğinden ve onları kendi sanayi bakanlığında
barındırdığından, Stalin'in eski yoldaşını, ailesi üzerinden bir
"sabotajcı" olarak tuzağa düşürerek yok etmesi kolaydı. Stalin, bu
görevi Beria'ya vermiş ve böylece "Stalin'in 'Büyük Temizlik' planına
açıkça karşı gelmeye cesaret edebilecek... Merkezi Komite'deki tek
insandan" kurtulmuştu... Beria, 1937... Gürcistan... acımasız bir temizlik
yapmıştı... Malenkov ve Mikoyan'la birlikte dikkatini
Ermenistan ve Azerbaycan'a çevirmiş ve burada, Beria'yla ilişkisi sayesinde
sadece Bağırov kurtulmuş" 579, 580
-"Beria'nın başarı
yolundaki ana niteliği "son derece ahlakdışı" olmasıydı; acımasız bir
entrikacı ve yağcı, sadist bir sorgulayıcı, soğuk bir infazcı ve utanmaz bir
genç kadın avcısıydı... aynı zamanda "kesinlikle apolitik" idi:
Ne Marx'ı ne de Lenin'i okumuş veya anlamıştı... 1938'den 1953'e
kadar SSCB'de Stalin'den sonra en güçlü kişiydi... en düzenli işlevi,
Stalin'e... "casus" ve "terörist" listeleri ve raporları
getirmesiydi... casuslar ve teröristler "keşfederek" onun her geçen
gün artan paranoyasından da yararlanmaktaydı./ Bu ikisi, SSCB'de hayatı otuz
yıl boyunca biçimlendirmiş iki Gürcü'ydü. 1930'ların ortasından itibaren
Stalin'in megalomanisi tamamen serbest kalmış ve gücü de neredeyse sınırsız
olmuştu; SBKP onun kişisel direktiflerini Merkez Komite'den resmi
onay gerektirmeyen hükümler olarak görmekteydi. Yegane danışmanları onun gece
yemeklerine davet edilmiş seçilmiş yakın adamlarıydı... Malenkov...
kaydederdi. Tartışma çıkmazdı... ara sıra şakşakçı adamlarıyla dalga geçer...
Komplimandan son derece hoşlanırdı (ve bu konuda Beria çok iyiydi"
581
-"Stalin'in
kendisini övdüğü... ünlü History... 1943'te... yeni ulusal marş... 1951'de
Stalingrad yakınında... heykelinin dikilmesi... kararı... Stalin'in
megalomanisi ve Beria'nın yağcılığının birbirlerini karşılıklı
beslemesi... Gori'de... Stalin Müzesi'nin yaratılması... Beria tasarlamış
ve Stalin onaylamıştı" 582
-"Beria'nın zaferi
Tiflis'e kadar uzanmış... (1951-2...)… hükümet... Beria'yı "Gürcistan'ın
en iyi oğlu..." şeklinde övmesi.../... başarısı kısa sürmüştü. 26 Haziran
1953'de Moskova'da, SBKP... birleşik bir toplantısında 10 Temmuz'a kadar ilan
edilmemiş bir darbeyle görevden alınarak tutuklanmıştı. Hemen ardından
Tiflis'te... yandaşları tutuklanmıştı" 585
-"Almanya'nın
düşmanları için savaş sırasında özellikle önemli olan, Almanların planladığı
ama 1926-38'de İsveçli ve diğer mühendislerin inşa ettiği, İran Körfezi'nde
Abadan'dan Tahran'a giden İran Trans Demiryolu'ydu. Britanya ve Rusya da
hala derin bir şekilde İran'la ilgiliydi" 586
-"Moskova'nın
gözünde Kafkasya'nın yerli toplulukları tamamen "güvenilir"
değildi... sınır kuvvetleri... 1980'lerde... 300.000'e ulaşmıştı ki bu
Kafkasya'yı "SSCB'de en ağır askerileştirilmiş bölgelerden
biri" yapmaktaydı" 591, 592
-"Azerbaycan'da
Stalin-Beria geçmişine aldırış edilmemesi daha zor olmuştu; buranın diktatörü
M. Bağırov, Beria'nın yakın işbirlikçisi olmuştu. Bağırov 1953'de
görevden alınarak tutuklanmış ve ardılı İ. Mustafayev yalakalıktan
kötülemeye ani geçiş yapmıştı; özellikle Azerbaycan Bilimler Akademisi'nin
"akademik
oturumunda" Bağırov'un Azerbaycan KP'sinin tarihi
üzerine "kötü küçük kitabı" (Beria'nın tarihçi çabasını taklit eden)
ittifakla kınanmıştı. 1956'da Bağırov, Stalin kültünü desteklemeye ek
olarak "terörizm" ve "karşıdevrimci örgüt yaratma"
suçlamalarıyla mahkemeye çıkartılmış ve birçok çalışma arkadaşıyla birlikte
kurşuna dizilmişti... 1969... bu tarihten itibaren saygı duyulan ve korkulan
Haydar Aliyev Azerbaycan'ın hakimi olmuştu" 593
-"1964'te ilk kez
petrol çıkartılmaya başlamış Batı Sibirya... Hazar'dakini geçmişti... (… petrol
sanayinin fonlanması rekabetinde, Sibirya'daki gelişmenin ana taraftarının
Ermeni ekonomist Abel Ağanbegyan olması Azerbaycan ile
Ermenistan arasındaki düşmanlığı da arttırmıştı)…/ Gürcistan'da 1953'ten
sonraki ekonomik gelişme aşırı yapmacık terimlerle açıklanmaya devam etmiş...
üretim rakamları... sürekli artış... komünist toplumun nihai amacına doğru
biraz daha ilerleme olarak gösterilmişti" 594
-"Azerbaycan'da
da... 1970'lerde resmen hoş görülmüş bir yurtseverlik dalgası belirmişti... son
30 yıldır fazlasıyla bastırılmış "geçmişe yeniden ulaşmaya
çalışıyordu". Yurtseverce sempatiler... Brejnevci siyasi
tepkinin vücut bulmuş hali... Haydar Aliyev'e atfedilmekteydi" 605
-"Azerbaycan
tarihçiliği, Rus komünist rejimin... Rus militarizmini gerekçelendirmek için
tasarlanmış... Batı karşıtı retoriği tarafından da çarpıtılmıştı... bir örnek,
Rusya'nın Kafkasya'daki savaşları üzerine öncü çalışmalardan birine gecikmiş
bir saldırıydı: Baddeley'in The Russian Conquest
of the Caucasus (Rusların Kafkasya'yı Fethi). İlk kez 1908'de
yayınlanmış, iyi bir araştırma sonucu olan bu mütevazi kitap, her ne kadar
Britanya ile Rusya'nın arasındaki emperyal rekabetin doruğunda
yazılmıştıysa da, yerli topluluklara karşı savaştaki Rus komutanlarını
eleştiren kısımlar sınırlı ve dengeli olup Rus kaynaklarına dayandırılmıştı.
Ayrıca Baddeley... Şamil'i eleştirmeyi de unutmamıştı. Fakat Rus tarihine
artan ilgi bu kitabın 1969'da Batı'da yeniden yayınlanmasına yol açtığında
kitap (dokuz yıl sonra!) Azeri akademisyenler tarafından yerden yere
vurulmuştu... bir eleştirmen... resmi versiyon şöyleydi:/ Rus birliklerinin
Hazar illerine gelişi (1622'de)… ("Azeri") kitlelerin hayallerini
gerçekleştirmişti.../ Bu iğrenç abartı bir yana, bu makalenin en çarpıcı
özelliği Azeri ulusalcılığının temel temasıdır: Baddeley ve
yayıncıları "Arran, Karabağ ve Barda kentinin İran'da değil, Azerbaycan'da
bulunduğunu ve Barda sakinlerinin en eski dönemlerden beri Azeri olduklarını
biliyor olmalıydılar"… Azerilerin veya en azından daha önce
"Rus Azerbaycanı" olarak adlandırılan yerdekilerin (yani Şirvan)
18. yüzyılda "her zaman" orada yaşamış (yani "yerli")
farklı bir topluluk olduklarını ileri sürmek saçmaydı. Azerbaycan (tıpkı
Gürcistan gibi) yüzyıllarca İran İmparatorluğu'nun parçasıydı"
605-607
-"… bir siyasi dogma
da son derece yaygın SSCB, topluluklarının dostluğuydu.../.../ Komünist sansür
Kuzey Kafkasya'da 20. yüzyılın en dikkat çekici olayından bahsedilmesini
önlemişti: Yerli yurttaşlarının 800.000'inin yerlerinden çıkarılarak tehcir
edilmesi... Hiç kimse "Leninist ilkelerin" ne olduğu... ifade etmediğinden...
tarihlerinde bu tür bir tehcirin ismine bile rastlamak mümkün değildi"
636
-"Kuzey Kafkasya'da
tarihsel uydurma veya "yeniden değerlendirme"nin en büyük
teması epeyce eskiydi: Rusya'nın 19. yüzyıldaki fetih seferi... bir
araştırmanın yazarı, partinin... amaçlarından birinin "… olumlu
sonuçlarını vurgulayacak şekilde yeniden yazarak" Leninist uluslar
politikasını teşvik etmek olduğunu ileri sürmüştü... ana istek, tebaa
toplulukların... tarihsel bilincini... yerlerini Marksist-Leninist mitler ve "yüce
Rus halkı" kültüyle doldurarak yok etmekti"
637
-"1945... teori...
"Rusya'nın... ilhakının... ilerici bir fenomen olarak algılanması
gerektiğiydi"… Şamil aniden popüler olmayan "gerici" olmuştu
ve müritçiliği... "Britanya kapitalizmi ve Türk sultanının
hizmetindeydi"./ Bu Şamil'e karşı itibarsızlaştırma
kampanyası... Bağırov'un... son yıllarındaki özel alanı olmuş... Stalin'in
ölümü... bir süre belli bir esneklik sağlamış ama SBKP ideologları 1957'de
süratle ortodoks görüşü yeniden dayatmıştı ve Şamil hakkında 1966'ya
kadar neredeyse yeni yayın olmayacaktı... Moskova'nın Şamil'i karalamasının
Çeçenistan-İnguşetya'da gizli Sufi tarikatlarının büyümesi ve...
yayılmasıyla çakışması bir tesadüf değildi" 638, 639
-"Rusya tarafından
"asimilasyonun" otomatik bir "ilerici" gelişme olduğu
fikri... Rusya'dan resmi destek almış bu görüş, utanıp sıkılmadan,
"yayılmacı, saldırgan eylemleri"… Rus... değil, ufacık İnguş,
Çeçen ve Dağıstan uluslarına atfetmekteydi; bu uluslar güya Gürcistan ve
Osetya'ya akınlarıyla bu savaşa yol açmışlardı... ancak 1980'lerin sonunda bu
saçma kurguyu çürütme... fırsatı bulacaklardı./... SBKP... İnguş ve
Çeçenlerin inancını yok edebileceğini düşünmüş olabilir ama bu onların
inatçılık, dürüstlük ve kültürlerini koruma kararlılığını hesaba katmadıklarını
göstermektedir" 640
-"Kronik korku ve
belirsizlik ile komünist propagandanın yalan ve aşırı basitleştirmeleri
insanları George Orwell'in "çifte düşünce" olarak
adlandırdığı, yani "kişinin aynı anda iki zıt düşünceye inanma ve her
ikisini de kabul etmesi" olarak açıklanabilecek duruma sürüklemişti.../...
bunaltıcı bir fantezi hüküm sürmekteydi... 1917'den itibaren Sovyet rejiminin
suç işlemeye eğilimi, normal koşullarda dürüst insanları hayatta kalmak için
sahtekarlığa başvurmaya zorlamıştı. Günlük yaşamın evrensel gerçeklerinden
biri, kısıtlı miktardaki ürünlere, daha iyi yaşam koşullarına, daha iyi tıbbi
hizmete, öğretim birimlerine kabul edilmeye, polisin Moskova'da veya diğer üst
kategori kentlerde yaşamaya izin vermesine, hatta sınavlarda geçer not almaya
veya tatmin edici dava sonuçlarına ulaşmanın rüşvet yoluyla satın
alınabileceğiydi. Bunun sebebi, sürekli tüketim mallarının kısıtlı ve
hizmetlerin yetersiz olmasıydı" 665
-"Batı'da... ÖSSC'lerde ÖB
ve UB'lerdeki "daha az önemli" ulusların sorun ve özgürlük
hareketlerine ilgi gösterilmemişti. Tüm hükümetler... kendi iç "azınlık
sorunlarından" hoşlanmamakta ve dış ilişkilerinde büyük, tek parça
birimlerle ilişkiye geçmeyi... daha uygun buluyorlar ve daha ufak uluslarla
zaman kaybetmek istemiyorlardı... SSCB'deki ulusal... hareketler... birçok
Batılı siyasetçi ve akademisyene, komünist bile olsa bir rejimin birbirinden
ayrı, bağımsız daha ufak devletlere bölünmesini görmek rahatsız edici veya
hatta "tehlikeli" bir durum olarak görünmüştü. Bu yüzden, Batı
yönetimlerinin... Baltık cumhuriyetlerine uzun süre destek vermekten çekinmiş
olması... onların ayıbı olmuştur ki Kafkasya cumhuriyetleri ve daha ufak etnik
varlıkların kaygıları onlara çok daha uzaktı./... !975'te Helsinki...
"toplulukların eşit hakları ve kendi kaderlerini tayin hakları"… ile
devletlerin çok daha ayrıntılı ifadelendirilmiş egemenlik hakları
arasındaki ilişki Nihai Eylem'de açıklanmamıştı" 671, 672
-"Yeltsin, ordunun
desteğini almak için Rus komünist-ulusalcılara ödün vererek Anayasa'dan Rus
olmayan toplulukların temel kaygılarına tüm referansları çıkartmıştı"
675
-"1988'de SSCB...
"uluslar politikasında Leninist ilkeler" ve özellikle de "SSCB
halkları arasında dostluk ve birlik" gibi basmakalıp ifadelere
başvurmaktaydı" 680
-"1991-2'nin siyasi
gelişmeleri, etnik Rus propaganda değirmeninde öğütülmüş
tahıldı... Şevardnadze... "İslami köktencilik" veya
"aşırılık" iddiasına da haliyle başvurmuş... sık sık tekrarlanmıştı;
oysa... o sırada Kuzey Kafkasya'da dinsel köktenciliğe dair belirtiler azdı...
belli düzeyde bir Hıristiyan köktenciliği görülmekteydi...
bir Kuban Kazak papazı... "... iki dünya arasında bir çatışmanın
kaçınılmaz olduğunu" söylemişti... İzvestiya... Rus-Kafkas savaşına
yol açabileceği konusunda hemfikirdi... bir Dağ Cumhuriyeti... Rusya'yı
"kendi bölgesinde güçlü bir Müslüman etkisi yayma kapasitesi" olan
bir komşuyla baş başa bırakacaktı... Türkiye'nin Kafkasya'daki durum üzerinde
"muazzam etkide" bulunduğu söylenmişti... ama ufak Adıge...
'nin Rusya'yla bağını koparması... Carimov'un Yeltsin'e güvence
verdiği üzere, ne mümkündü ne de arzu edilebilir bir seçenekti./ Bu sırada
"Çeçen mafyasıyla" ilgili başka bir kötü propaganda öyküsü
yayılmıştı. Rusya'da suç olayı alıp yürümüştü... medya... güney cumhuriyetlerinden
gelen siyah saçlı insanların özellikle sinsi ve her zaman hazır suçlular
olduğuna dair ırkçı fobiyi beslemişti... gangasterlerin... büyük kısmı Rus
idiyse de, bir kısmı muhtemelen Çeçenistan... 'dan gelmişti.38 Fakat...
güneyliler... günah keçileri olmuştu... Don ve Kuban bölgelerinde
Kazaklar Kafkasyalı tüccarları zararına satış yapmaya zorlamıştı... Ruslara
göre Kafkasyalılar... Rus yurtseverlerin nefretini hak eden
"Asyalıları" temsil etmekteydiler. Bu Rus ırkçılığının doruk noktası,
Ekim 1993'de... Moskova'dan, 1891'de yine Moskova'dan atılmalarına benzer bir
"etnik temizlik"" vakası şeklinde kitlesel kovulması olmuştu./
Artık Rusya'da işlenen suçların büyük kısmı için Çeçenler suçlanmaktaydı ve
dedikodu yoluyla "Çeçen mafyasına" atfedilen güç sınırsız gibiydi.../
38... Çeçenlerin... dikkat çekici derecede Avrupalı görünüşleri olduğunu
söylemek gerekiyor.../... "Her suç... Çeçenlere yüklenmekteydi." ...
aslında bir "... suç grupları çeşitliliği vardı..."… "düzenin
sağlanması... Grozni'den değil, Moskova'dan başlamalıydı."…
Çeçenler... Rusya'nın büyük silah kapasitesi, her yere yayılmış gizli polisi
ve... gösterdiği acımasızlık geleneği karşısında Rusya'ya karşı bir tehdit
olamazdı./ Yeltsin... abartılmış bir Kuzey Kafkas belası bahanesi yaratmış.../
42... Maalesef, Londra'da iki Çeçen mafyası elemanı ve bir Ermeni'nin katıldığı
bir cinayet, Batı'da Çeçenlerin suça özel eğilimlerine dair bir kanının
oluşmasına yetmiştir.../.../... Graçov... Kuzey Kafkasya'daki tek ciddi
başkaldırma merkezi Çeçenistan Cumhuriyeti gibi noktaları yok edecek türden
kısa ve sınırlı bir savaş yapabilecek yeterli asker ve silah
vardı./ Grachov'un... açıklaması, tüm Kafkasya'nın Rusya'nın ayrılmaz bir
parçası... olduğu... bir tehlike vardıysa, bu "İslam" idi ve "güneyden
gelmekteydi"..." 760-765
-"Pazar ekonomisi
önemliydi... Sovyet... yetersiz iç üretim ve tüketim mallarının azlığından...
dolayı yaşam kalitesi kötüydü... en büyük engel... fiyatların merkezden
belirlenmesiydi... bir yazar... "...Sovyet komünist girişimi, … insan
doğasına o kadar aykırıydı ki ancak kitlesel terörle dayatılabilirdi..."/
Kirli gerçek şuydu ki... hükümetin üstü kapalı şekilde rüşvet ve yolsuzluğa göz
yummasıydı. "Bazı iş anlaşmaları karaborsada profesyonel suçlular
tarafından yapılmaktaydı ve en kötü durumlarda, büyük imalat girişimleri polis
ve yerel parti yetkililerinin suç ortaklığı olan çeteler tarafından
yürütülmekteydi."… "Neredeyse her yerde yüksek kaliteli mallar...
tezgah altı satılmaktaydı."… Gorbaçov'un gördüğü temel ihtiyaç ekonominin
özelleştirilmesiydi" 766, 767
-"Vaynah davranış
normları (kibarlık, düşünceli olmak, alçakgönüllülük, kısıtlama, karşılıklı
saygı, terbiyeli olma ve adaba uygun davranma) "soyluluğu",
eskiden Kabardey prenslerine ait düşünülmüş en yüksek modelleri
temsil etmiştir; gerçi Çeçenlerin bunun için kullandığı sözcük nohçalla,
"Çeçenlik" idiyse de./ "Onur", aileler, klanlar ve boylara
dayanan Çeçen toplumunda hiçbir zaman boş bir sözcük değildi: "Bireyin
kendisini ailesi... nden bağımsız düşünmesi mümkün değildi... itibarlarını
koruması gerekmekteydi... aile ve klanı da... üyelerini korumak
zorundaydı" 783
-"Dudayev... İlk
andan itibaren uygun bir hükümet yaratmayı veya zeki bir ekonomik politika
tasarlamayı başaramamıştı. Bir hukuk mesleği de yoktu; ama büyük anlaşmalar
(büyük ölçüde dürüst olmayan yollarla edinilmiş petrol ve silahlar gibi
metalarla) yapılmaktaydı. Bununla birlikte, bu yetersizlikler Çeçenistan'ı, az
sayıda kurumun makul bir verimlilikle çalıştığı, yolsuzluğun yaygın olduğu,
karaborsanın geliştiği ve yurttaşların ailenin ötesinde çok az güvenlik ve
kişisel sorumluluk duygularının olduğu Rusya'nın kendisinden önemli ölçüde
farklı kılmıştı./ Yeltsin 1993'te Dudayev'in varlığını kabul etmiş
olsaydı... savaş çıkmamış olabilirdi. Fakat Rus şovenistlerinin karşı
çıkmaya, özellikle ufak toplulukların karşı çıkmasına tepkileri kötü
olmuştur... 1994... Auşev ve... Kalmukov'un protestolarını
ciddiye almayan Yeltsin... saldırı... emrini vermişti... Ruslar... vahşi iki
adet total savaş yaşatacaktı. Rus devletinin savaş sırasında Çeçenleri
acımasızca kitlesel olarak öldürmesinin iğrenç kötülüğü... onun 1939 selefinin
Çeçenleri resmen övmesinden dağlar kadar uzaktı... Avtorhanov şöyle
alıntılamıştı bu övgüyü: "Çeçenistan-Balkarya'nın tarihi, özgürlük
aşığı bir ulusun (Rus) sömürgecilere karşı onlarca yıl sürmüş kanlı bir
mücadeledir."/... o kadar acımasız... ki, Avrupa'nın II. Dünya Savaşı'ndan
beri en kötü bombardıman kampanyası unvanını almış ve omurgasız Avrupa
Konseyi'nin bile korkunç insan hakları sicilinden dolayı Rusya'nın üyeliğini
reddetmesine sebep olmuştu.../... Kremlin... medeni dünyanın görüşlerine o
kadar duyarsızdı ki... çoğu kez uyuşturucu almış Rus askerlerinin... köylüleri
ve diğer yurttaşlarına karşı... işledikleri cinayetler ve korkunç zulüm sırasındaki
ahlaksız vahşetin tam bir tablosunu sunmalarına izin verecek kadar utanma
duygusundan yoksundular. Ailelerin sığındığı mahzenlere el bombası atılması sık
rastlanan bir görüntüydü. Özellikle vahşi örnekler, Nisan 1995'te
ufak Samaşki kentinin, Alhanyurt ve Gorarorsk köylerinin
birer harabe ve neredeyse tüm sakinlerinin öldürüldüğü ceset yığınına
çevrilmesi ve 1999-2000'de... Novye Aldı mezrasının aynı yazgıyı
paylaşmasıydı.../ Eylül 1999'un sonunda yaklaşık 100.000 Rus askeri Grozni'yi bir
kez daha ve ne kadar insanlık dışı olursa olsun hiçbir silahı kullanmaktan
çekinmedikleri bir şekilde kuşatmıştı. Bu cephesi olmayan bir savaştı: Çeçenler
açıkça kendilerine ait ülkelerinde yaşamaktaydılar (Ruslarsa yabancı
işgalcilerden başka bir şey değildi)" 784-787
-"Batı
hükümetlerinin büyük kısmının Rusya'nın 1994-6... vahşiliğine... tepkileri
sessiz kalmak olmuştu... Batılı bir diplomat şöyle demişti: "Hala
Yeltsin'e bir şans vermek istiyoruz... kendinden menkul zor bir cumhuriyet
yüzünden onunla kavga etmeyeceğiz." Batılı liderler "Çeçen
çatışmasının Rusya'nın 'iç meselesi' olduğunu tekrarlamıştı."… "…
insancıl hukukun... ihlalleri... Halifax'taki G7 zirvesinin
atmosferi, Çeçenlerin kaderine genel kayıtsızlığın kolaylıkla Rus liderlere
ödünlere ve hatta onlarla suç ortaklığına dönüşebileceğini göstermişti."/
Rus halkının kendisi de... acı çekmişti.../.../... Ruslar alıkoydukları
Çeçenlere, özellikle de erkeklere, aşırı sadistçe davranmaya başlamış... eski
demiryolu vagonlarından Çervlyonnaya ve... Mozdok ve Grozni'nin kendisinde
özel toplama kampları yapılmış... bunları uygulamada Çeçen
erkeklerini soykırımsal amaç doğrultusunda dayak ve işkenceyle
etkisizleştirmek veya öldürmek ve bedenlerini gelişigüzel çöplüklere atmakta
kullanıyorlardı. Çeçen kadınlarının büyük kısmı (ve bazı erkekler de) tecavüze
uğramıştı.../ Rusların Ağustos 1999'da başlattığı İkinci Çeçen Savaşı... hava
saldırıları, roket ve top bombardımanlarıyla 1995 soykırımının ötesine
geçmişti. "... İnguşetya'ya... kitlesel göçe (200.000 kadar mülteci)...
sebep olmuştu. Çektikleri acılar inanılmazdı."…/ Bazı Batılı akademisyen
yorumcular... Rus tarafıyla, özellikle Putin... geldikten sonra, daha fazla
ilgilenmişti. Örneğin biri, "Çok az ulus, Rus imparatorluğu ve Sovyet
halefinin ellerinde Çeçenistan kadar acı çekmiştir" demiş olmasına rağmen,
sömürge savaşına dair Rus yanlısı bir anlatı sunmaktadır.../.../... Putin'in,
sayısız Çeçen istila grupları olduğuna dair paranoyak imasıyla birlikte
kendisini haklı göstermeye ve korku yaratmaya çalışan sözleri saçmaydı... Buna
rağmen aynı yorumcu... Putin'in Rusları... haklı göstermesini kabul etmekle
kalmamakta, suçu bir kez daha asıl suçlulardan Çeçenlerin kendilerine aktaran
daha da kıyametsel bir senaryo eklemektedir:/ Tüm ulusal topluluklar
özerklik arzularsa da, bu arzular müzakere edilmiş bir sürece tabi kılınmadığı
sürece dünya siyasetini bir daimi savaş durumuna indirgeyebilirler.../ Bu garip
bir argümandır.../ Lenin bile... tanımaya daha açıktı... "… baskıcı bir
ulusun ulusalcılığı ile küçük bir ulusun ulusalcılığını birbirinden ayırmanın
önemli olduğu"nda ısrar etmişti.../ SSCB... ulusal marş...
"Özgür cumhuriyetlerin yıkılmaz bir birliği..." 1987-91'de tüm Rus
olmayan bölgelerin bağımsız devletler olarak... aceleleri, bu duyguların yalan
olduğunu açıkça göstermişti... devlet hala Rus
liderlerin emperyal kibrinin egemenliği altındaydı; bu, Çeçen karşıtı
savaşlar ve bunun ürünü olan acımasızca yok edilmiş Grozni kentinde
son derece vahşice ileri sürülmüştü... Putin... bu yeni emperyalizmin vücut
bulmuş hali olmuştu./... 2001'in başında Putin... "sessizleştirilmiş ve
sinsi bir terör tesis etmişti; yani gizli ve sessiz bir yavaş yok etme
düzenlemesi." Bu düzenleme, karanlık saatlerde... Çeçen erkeklerini
alıp... götüren işaretsiz arabalar kullanmaktaydı... Rus katiller zaten
herhangi bir cezalandırmadan muaftı ama bu andan itibaren...
koruyucu anonimlik de olacaktı... Putin de kendisini Batılı
hükümetlere, "terörizme" karşı mücadelede bir müttefik olarak
sunmaktaydı.../.../... Putin'i... eleştirmek tehlikeliydi... Politkoskaya...
tecavüzcü-katil Albay Budanov... yazılar yazmıştı... 7 Ekim 2006'da...
vurularak susturulmuştu...156... en etkileyici haberlerinin bir
kısmı İnguşetya'da yazılmıştı.
Beslan... Oset... Dzasohov'un ölümler için tüm sorumluluğu
taşıması ve "mahkemeye çıkartılması gerektiğine inanmaktaydı. Fakat Putin
müttefiklerini mahkemeye çıkartmaz"./... İkinci Çeçen Savaşı...
farklıydı... basın haberleri sansürlendiğinden... "Çeçen tarafından
habercilik yapmak düşmanı desteklemek anlamına gelmekteydi..."…/.../
156... Sekiz yıl önce de lafını esirgemeyen kadın
siyasetçi Galina Starovoytova benzer şekilde öldürülmüştü,
şüphesiz bir hükümet görevlisi tarafından.../.../ Rusların Çeçenleri neredeyse
tamamen yok etmeleri, Kafkasya'nın açıkça en yerli topluluklarından bir olan bu
halkın gördüğü 200 yıllık zulmün doruk noktasıydı... 19. yüzyıl...
uzmanı Zubov... "Bu kötü niyetli halktan kurtulmanın yegane yolu
onları tamamen yok etmekti."..." 789-797
-"Avrupa Konseyi
Çeçenistan'daki insan hakları ihlalleri yüzünden 1995'te Rusya'nın üyelik
girişimini reddettiyse de, Mart 1996'da sanki Avrupa Rusya'yı saygın bir aday
olarak kabul etmişçesine "Rusya ilk defa Konsey Meclisi'nde yerini
almıştı"./... 2004... Bağımsızlık Savaşı... açıkça İslami bir ruh kazanmıştı.
Şamil Basayev bu modern gazilerin en cesur ve muzaffer olanıydı ama
maalesef Rus karşıtı yiğitliği, gözlerini insani kaygılara köreltmişti"
810
-"İnguş erkekleri
cumhuriyetlerindeki Rus ve Oset güvenlik birimlerinin düşmanca
faaliyetlerinden rahatsız olmaktaydılar. Bu faaliyetlere, sayısız
genç İnguş erkeğin iz bırakmadan kaybolması
ama Oset hapishaneleri veya Rus "filtreleme kamplarında"
belirmesi ve buralarda... taciz ve işkenceye uğramaları ama çoğu kez rutin bir
şekilde cinayete kurban gitmeleri de dahildi. Beş yıl boyunca (2002-6) 400
kadar İnguş erkeği bu şekilde iz bırakmadan "kaybolmuştu".
Putin'in... dayattığı böyle alçakça bir yazgıyla karşılaşmamak için
genç İnguşlar dağa çıkmışlardı" 814
-"… haber yapmasını
engellemek için, … yetkililer (İnguşya'da) on altı gazeteci ve insan hakları
eylemcisini çeşitli şekillerde alıkoymuş, kaçırmış, kovmuş, dövmüş ve onlara
karşı ölüm tehditlerinde bulunmuştu... karşı çıkmayı sürdüren
bir İnguş da, eski devlet savcısı... Magomed Yevloyev idi...
31 Ağustos 2008'de Yevloyev... çevresi silahlı polisler tarafından
sarılarak bir aracın içine sokulmuş ve 20 dakika sonra başından vurulmuş bir
şekilde ölmesi için bir hastanenin önüne atılmış olarak bulunmuştu.../...
Sadece 2007'de hukuk dışı şekillerde öldürülen kişilerin sayısı en az 40'ı
bulmuştu... (B)u sözde teröristlerin birçoğu evlerinde veya caddede vurulmuş
silahsız gençlerdi" 816
-"Osetler...
Kafkasyalıydılar.../ Vitali Kaloyev adında bir
Kuzey Osetyalı mimar Almanya üzerinde bir uçak ile bir kargo uçağının
çarpışması sonucunda karısını ve iki çocuğunu kaybetmişti.../... hava
kontrolörünün adını ve İsviçre'deki adresini bulmuştu... iki yıl sonra...
Zürih'e gitmiş ve... kontrolörü öldürmüştü... döndüğünde bir ulusal kahraman
olmuştu; hatta resmi düzeyde de: Kuzey Osetya hükümeti ona
"kabine"sinde bir koltuk vermişti" 818
*
13.10.2020
*
Not:
"Kafkasya"da anlatılan
Beria'nın iğrençlikleri ortada dururken kendilerine sol diyenler hala ek
bağlantıda olduğu gibi Stalin övgüsü yapabiliyorlar.
*
EK:
Kuruluşun ve
kurtuluşun lideri: Stalin 142 yaşında
...
*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder