21 Mayıs 2024 Salı

GALİLEO'NUN BUYRUĞU

Bilim yazılarından bir derleme

Derleyen: EDMUND BLAİR BOLLES, Çeviri: Nermin Arık, 1. Basım Kasım 2000, Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Ankara


Bilim tarihi ve bilimsel gelişmeler hakkında önemli bilgiler içeren bir çalışma.

Çok çeşitli konulardaki bilim adamlarının çalışmalarından örnekler aktarılıyor.

Bir kısmı benim açımdan biraz fazla teknik olmakla birlikte genelde ufuk açıcı ve öğretici.

*

Günümüz bilimi çok büyük ölçüde son iki yüzyıl içinde biçimlenip oluşmuş!

*

Kitaptan birkaç not şöyle:

"Marksizmin bir zamanlar bir bilim olduğu; ancak, öndeyileriyle çatışan bazı olgularla... çürütülmüş bir bilim olduğu söylenebilir./ Ancak Marksizm artık bir bilim değildir; çünkü o, metodolojik bir kural olan yanlışlamayı kabul etmek zorunluluğunu çiğnedi ve öndeyilerinin en açık şekilde çürütülmesi karşısında dayanaksız kaldı.../ Psikanalizde ise durum çok başkadır... hiçbir zaman bilim olmamıştır." "Kuram, olabilecek her şeyle uyum içindeydi-özel bir bağışıklığa baş vurmadan bile./ Görüldüğü gibi, Marksizm bir bağışıklık taktiği edinerek bilimsellikten uzaklaşırken, psikanaliz başından beri bağışıktı, öyle de kaldı." (Bolles, s. 54, 55)

"Öyle görünüyor ki... şimdiki anakaralar başlangıçtaki iki temel anakaradan ortaya çıkmışlardır: güneyde Gondwanaland, kuzeyde de Laurasia." (Bolles, s. 264)

"Klasik sonrası fizikteki en ünlü öğretilerden biri, gözlemcinin sonucu etkilediğidir." "Kopenhag yorumu... kuantum gerçekliğinin mutlak değil istatiksel bir gerçeklik olduğu... / İkinci önemli nokta... Kuantum gerçekliği kısmen, bir gözlemcinin yarattığı bir gerçekliktir... kuantum teorisine göre insanın amacı, dünyanın yapısını etkilemektir." (Bolles, s. 414, 417, 418)

"Kuantum teorisinin Wigner tarafından yapılan yorumlamasına göre, doğa yasalarında ve evrenin örgütlenmesinde en önemli rolü, duyu sahibi varlıkların zihinleri oynar; çünkü bir gözlem hakkındaki bilginin gözlemcinin bilincine girdiği anda, üst üste binmiş dalgalar da gerçekliğe dönüşür." (Bolles, s. 421)

"Lavoisier'in getirdiği yenilik kimyacıların dilinde bir reform yapmış olmasıdır. Kimyayı simya terimlerinden arındırmış, "element" gibi temel kavramları yeniden tanımlamıştır... bu yeni sistem insanı daha berrak düşünmeye zorlamakta ve anlamaya yardımcı olmaktadır. Bundan başka, kimyacıları ne bilip ne bilmediklerini kabullenmeye zorlamıştır; eğer bir şeyi bilmiyorlarsa onun hakkında konuşmaları da olanaksızdır." "Devrimin Terör döneminde Lavoisier, bilimle hiçbir ilişkisi olmayan politik nedenlerle giyotine gitti. O değerli kafası kesilip ve bir sepete atıldı." "Bizler yalnız sözcüklerin aracılığıyla düşünürüz. -Dil gerçek çözümleyici yöntemdir-... Usavurum sanatı iyi düzenlenmiş bir dilden başka bir şey değildir." "Bir bilim terminolojisini bilimin kendisinden ayırmanın olanaksız olma nedeni şudur: Fiziksel bilimlerin her dalı üç şeyden oluşmalıdır; bilimin amacı olan olhular dizisi, bu olguları temsil eden fikirler, bu fikirleri ifade eden sözcükler... Fikirler sözcükler aracılığıyla saklanır ve iletilir... fikirler ne kadar haklı olursa olsun, onları doğru olarak ifade edecek sözcükler eksikse başkalarına sadece yanlış izlenimler iletebiliriz." (Bolles, s. 425-427)

"Enerji on dokuzuncu yüzyılın büyük genellemesiydi; tıpkı bilginin yirminci yüzyıl için olduğu gibi. Enerji kavramı, 1800'lerin insanları tarafından bir kere kavrandıktan sonra, ağır makineleri çalıştırma gibi teknik konular üzerinde düşünmek çok kolaylaştı." (Bolles, s. 449)

"LEVI/ Karbon" "gerçekten eşi olmayan bir elementtir. Çok fazla enerji harcamadan kendini kalıcı uzun zincirlere bağlayabilen tek elementtir ve dünyada yaşam için... gerekli olan da bu uzun zincirlerdir. Bu nedenle karbon canlı varlıkların temel elementidir." "Karbon dioksite... bakalım... bir "kirlilik"dir... hepimiz havanın bu durmadan yenilenen kirliliğinden geliyoruz." "İnsan... karbon elde etmeye uğraşmamıştır... gerek duymamıştır. Organik durumda... dev karbon rezervleri bulmuştur... Hayvan ve bitki dünyasının dışında, bu rezervler kömür ve petrol yataklarından oluşur... fotosentez sadece karbonun canlı maddeye dönüşmesi için tek yol olmakla kalmıyor, aynı zamanda güneş enerjisini kimyasal olarak kullanılabilir kılan tek yol olduğu da iyice belirlenmiş oluyor." "O... bir bardak sütün içindedir... Önce yutuluyor; her canlı yapı, canlı kökenli bütün maddelere karşı vahşi bir güvensizlik beslediği için, zincir dikkatle parçalanıyor; parçacıklar teker teker kabul ediliyor ya da reddediliyor. Onlardan biri... bağırsak yolunu geçip kan dolaşımı sistemine giriyor; oradan geçip bir sinir hücresinin kapısını çalıyor... O hücre bir beyin hücresidir; beyin de benim, bütün bunları yazan benim beynimdir." (Bolles, s. 529, 532-538)

*

Kitaptan diğer bazı notlar da şöyle:

"Cam çiğneyen gazı 1780'de tam olarak ortaya koyan İsveçli kimyacı" "Scheele elde ettiği her yeni maddeyi koklar ve tadına bakardı", "kırk üç gibi erken bir yaşta öldü. Bilinmeyen kimyasal maddeleri koklama ve tatma alışkanlığının onun yaşam süresini kısaltmış olduğundan hiç kuşkum yok." (Bolles, s. 10)

"Hemcinslerini yeni fikirlerle rahatsız eden hiç kimse cezasız kalmaz." (Bolles, s. 32)

Popper "bilimcilerin kendi yaptıkları hakkındaki düşüncelerini biçimlendirmiştir... Hakikatin ne olduğunu kim söyleyebilirdi? Bizler yalnız bazı şeylerin yanlış olduğunu söyleyebiliriz." "Popper'in doğruluk teorisine birçok felsefi itiraz öne sürülmüştür." (Bolles, s. 47, 48)

"Yerbilimin teknik dili". "İki nehir arasında diyeceklerine, interfluve diyenler çıktı." (Bolles, s. 56, 59)

Butterfield kimyadaki "değişikliklerin yeni gözlemler ve ek kanıtlardan değil, bilim adamlarının kendi zihinlerinde meydana gelen alan bakış açısı değişimlerinden kaynaklandığını" ileri sürüyordu. "Yanlış fikirler" engel oluşturmuştur, "atalarımızın neden o kadar kalın kafalı olduğunu anlamakta zorlanıyoruz... Ateş bile bir element gibiydi". "Sopayı yanlış ucundan tutmak". "Gözlenen olgulara uygun olması için teorinin katlanıp bükülmesi, itilip kakılması gerekir." "Priestley... 1771'de, farkına varmadan oksijen elde etmişti." "Çoğunluk metallerin bileşik maddeler olduğu kanısındaydı." Kimyada durum kaotik bir haldeyken "bütün bu bul-yap bilmecesinin birbirine karışmış parçalarına yukardan bakabilen, onları bir düzene koyacak yolu bulabilecek birisi ortaya çıktı. Bu adam Lavoisier idi", "1775'te... ünlü makalesini yayımladı", "oksijen günümüzde taşıdığı adı almış oldu", "indirgenemeyen element mertebesine de erişti." (Bolles, s. 61-70)

"Bilim sadece olguları bilmek ve akılcı düşünmek değildir." (Bolles, s. 73)

"Gould aynı zamanda yanılgıları da incelemiştir... Pek güvenilir olmayan verileri hak ettiklerinden daha ciddiye alarak kendilerini kandıranlar, verileri üzerinde sahtekarlık yapan bilimcilerden daha endişe vericilerdir." (Bolles, s. 81)

"Sully de vahşiler ile çocukların estetik duyularını karşılaştırdı ve çocukları üstün buldu". "Uygar olmayanların entelektüel özellikleri uygar olanların çocuklarında görülen özelliklerdir." "Yineleme teorisine göre, alt ırkların yetişkinleri üst ırkların çocuklarına benzer. Neoteni ise bunu ters çeviriyor." (Bolles, s. 85-88)

"Chomsky insan zihninin ve zihinsel kuralların insan eylemlerini, özellikle de konuşmayı açıklamadaki önemine inanır." (Bolles, s. 91)

"Bacon'un... En önemli katkısı neden kavramını yeniden ele almasıydı", onu önemli kılan "dikkatini soyut nedenlerden mekanik nedenlere çevirmesiydi." "İnsanlığın anlığı bir fikri... bir kere benimseyince, artık başka şeyleri onu destekleyecek ve ona uyacak şekilde seçer... sakıncalı peşin yargının sayesinde daha önce vardığı sonuçların itibarını koruyabilmektedir", "yanlış tutum çok daha incelikli bir biçimde bilime ve felsefeye de sızar." "Çünkü, bir insan doğru olmasını istediği şeylere daha çabuk inanır. Bu nedenle de bazı şeyleri kabul etmez", "etkenlerin anlığı gölgeleme ve bulandırma yolları sayısızdır; bazen de akıl almazdır." "Ancak, insan anlığına en büyük engel ve saptırma duyuların sağırlığından, yetersizliğinden ve aldatıcılığından kaynaklanır... Bu yüzden, elle tutulabilir cisimlerdeki (görünmeyen) özün işleyişi insanların dikkatinden uzak ve saklı kalır." (Bolles, s. 101-105)

"Antolojimizde yer alan bütün eskiçağ insanları ve Rönesans insanları engin bir hayal gücüne sahiptiler... Yüzyılımızdaki bilimciler ender olarak böylesine sınırsızdırlar." "Bilim yöntemden çok bir tavır konusudur." (Bolles, s. 109, 109) 

"Galileo sadece teleskoptan bakıp görüvermedi; gerçekten baktı... Bütün söylediği gökyüzünün gece görünümünün eski teorilerin ısrarla ileri sürdüklerinden çok farklı olduğuydu." (Bolles, s. 111)

"Leonardo da Vinci... Milano'da çalışırken, köylüler ona Parma ve Piacenza dağlarında buldukları bir torba deniz canlısı kabuğu ve mercan getirdiler. Leonardo onların anlamı üzerinde 25 yıl boyunca kafa yordu... Bir yanıt da buldu: O bölge bir zamanlar denizin kenarındaydı... sorgulamaya başladı." (Bolles, s. 119)

Keçi "Çiftleşme Mevsimleri". (Bolles, s. 131)   

"Heredotos (yak. MÖ 484-MÖ 425) Batı geleneğindeki ilk büyük düzyazı ustasıdır." (Bolles, s. 141)

"İsviçreli... de Saussure'un (1740-1799) jeoloji sözcüğünün mucidi olduğu sanılmaktadır", ondan "önce bilim, buzullar... hakkında hiçbir şey bilmiyordu." (Bolles, s. 145) 

"Maxwell... Günümüzde, en çok, elektrik ve manyetizmanın aynı şeyin iki yönü olduğu; o şeyin de maddi olmadığı, bir enerji alanı olduğu yolundaki teorisi ile anımsanır. Ancak... başka birçok şey üzerinde de çalışmıştır... moleküller konusunda bir konferans verdi." "Molekül yeni bir sözcüktür." (Bolles, s. 150, 151)

"Pavlov (1849-1936), daha çok otomatik diz sıçraması davranışı anlamına gelen Pavlovyan terimiyle anımsanır... Koşullu Refleksler... 1926'da yayımlandı. Kitap, beynin fiziksel işleyişini anlamaya yönelik onlarca yıllık deneysel gözlemleri özetler... anlamanın çoğu kez kategoriler oluşturmakla başladığını gözler önüne seriyor." "Özgürlük refleksinin en önemli reflekslerden biri olduğu açıktır". "Merak ise bilimsel yöntemin atasıdır". (Bolles, s. 173-176)

Cannon "1911'de Harvard'ın gökbilim fotoğrafları müdürü oldu... 200 000 den fazla yıldıza ilişkin referansları ve tayfları sınıflandırdı. Tayflar yıldızların ışıklarında saptanan renklerdir. Onların göz kırpan ışıkları bir prizmadan gözlendiğinde, gökkuşağının hemen bütün renklerini göz önüne sererler", "öğrenme yolunda atılacak ilk adım sınıflandırmadır... verilerdeki farklılıkları ortaya koyar ve insan... karışık bir yığın durumundaki farklı şeyler daha düzenli görünmeye başlarlar." "Yıldızların doğası hakkındaki ilk bilgilerimiz 1672'ye, Isaac Newton'un güneş ışığını bir prizmadan geçirerek yaptığı deneylerinin sonuçlarını dünyaya açıkladığı döneme uzanır." "İnsanın bilgi arayışında ışığın analizinin öyküsünden daha ilginç olan bir sayfa zor bulunur." "Öyleyse yıldızlar da birer güneştir... Kimyacıların geliştirdiği fotoğrafik yöntem, yıldız tayflarının gözle incelenmesini artık tümüyle geride bırakmıştır. Zayıf ışıkların ayırt edilmesinde film, gözden daha başarılıdır". (Bolles, s. 179-181)

"Yerçekimi teorisinden başka Newton... bir ışık ve renk teorisi geliştirdi", "-modern fiziğin, ışığın hem dalga hem de parçacık gibi davrandığı tezini- hayal bile edemezlerdi." (Bolles, s. 203)

"Curie... 1896'da radyoaktiviteyi incelemeye başlamış, 1903'te Nobel Ödülünü paylaşan ilk kadın olmuştur." (Bolles, s. 213)

"Weeger (1880-1930), anakaraların kaydığı yolunda önceleri saçma olarak nitelenen bir teori öne sürmüştür... Atlas Okyanusu kıyıları boyunca, parçaların, gerçek bir bulmacadaki parçalar gibi, birbirlerine nasıl uyduklarını gösteriyordu". (Bolles, s. 218)

"Aristoteles'e göre bütün cisimler, başlangıçta var olan temel madde ile toprak, hava, ateş ve su denilen dört unsurun karışımından oluşuyordu." "Artık elementlerin bütün atomlarının, bir anlamda aynı genel örüntüye göre düzenlenmiş elektriksel yapılar olduğu açıkça bilinmektedir." (Bolles, s. 228-230)

"Watson ile Crick'in DNA'nın yapısı konusunda getirdikleri çözüm bilimin en önemli olaylarından birisidir. Çünkü doğanın en ünlü gizemlerinden birini açıklamaktadır. Yaşayan varlıklar kendilerini üretirler. Ama nasıl? Yanıtın DNA molekülünün yapısına işlendiği anlaşıldı." (Bolles, s. 236)

"Sagan, uzaylıların dünyayı düzenli olarak ziyaret ettiği tezine karşı kuşkularını dile getiriyor; ancak yine de başka yerlerde de yaşamın var olabileceğini reddetmiyor." "Sümerler bizim uygarlığımızın doğrudan atalarıdırlar. Üstün bir yaratığın Sümerlere matematik... öğretmiş olduğuna inanılıyordu", "uzaylılarla temas kurulduğunu göstermenin olanaksız olduğu sonucuna vardım... Bu tür efsaneler, başka "yararları"nın yanı sıra rahiplerin insanları kontrol etmesine de olanak saağlarlar." "Uzaylılarla sözde temas öykülerinin en popüler olanları bile, çarpıcı biçimde şoven duygularla yazılmıştır." (Bolles, s. 241, 247, 248)

"Voltaire (1694-1778) bilimle özgürlük arasındaki bağlantıyı görmüş olan bir bağımsızlık savunucusuydu." (Bolles, s. 277)

"Huxley (1825-1895) doğal seçilim yoluyla evrim teorisinin dünyaca bilinen bir savunucusuydu... "Darwin'in buldoku" -... böyle anılıyordu- ortaya atılıp canla başla Darwin'in teorisinin sözcülüğünü yapıyordu." "Türler... daha güçlü olanın sağ kalmasıyla ortaya çıkmışlardır." (Bolles, s. 285)

"Bateson'un (1861-1926) genetik terimini icat eden kişi olduğu söylenir. 1894'te evrimin, Darwin'in ileri sürdüğü gibi yavaş ve sürekli olarak değil, daha çok hamleler şeklinde geliştiğini iddia eden bir teori yayımlandı." "Bateson geleneksel görüşü en keskin biçimde ifade eden, kalıtımın bir aile konusu olduğu, bireyin bütün atalarının özelliklerini taşıdığını, bunun da hızlı bir evrimi çok zorlaştırdığı savını tartışmaktadır." (Bolles, s. 297)

"Yalnız, çağdaş fizikalistler atomlardan söz etmek yerine bilgiyi duyu organlarına enerjinin götürdüğünü söylüyorlar." (Bolles, s. 305)

Oppenheimer'e göre "... hiçbirimizin, hiçbir zaman fazla bir şey bilemeyeceğimiz gerçeğini akbul etmek zorundayız." (Bolles, s. 323, 333)

Bartlett'in "fikirleri, özellikle, bir bilgisayarın verileri anlamlı şeylere dönüştürmesi türünden, yapay zeka projelerinde etkili olmuştur." "İngilizlerin zihinsel yaşamda temel önem taşıyan rolleri vardır." "Sözcükler çoğu kez anlamların dolaysız ifadesi gibi görünürler; ama imgeler şöyle ya da böyle oradadır ve sözcükler, ancak onlardan belirli anlamlar üretildiğinde ortaya çıkabilir." "Düşünme ile dil kullanmanın yakından ilişkili olduğu konusunda çok genel görüş birliği vardır". (Bolles, s. 341, 343, 350)

Allport "Psikolojinin en önemli konusunu, insanların oldukları kişi haline nasıl geldiklerini, anlamak istiyordu." "Ancak gerekli ilerleme, ancak, yeterli olmadıkları yolundaki eleştiriler üzerinde ciddiyetle durularak sağlanacaktır." (Bolles, s. 353, 358)

"Görelilik teorisi, ilkece, hiçbir etkinin ışık hızından daha hızlı yayılamayacağını kabu eder. Görelilik teorisindeki bu eğilim, kuantum teorisinin belirsizlik ilişkileri konusunda bazı sorunlara yol açar." (Bolles, s. 394)

"Poe şu sonuca varıyordu: Karanlıklar bilmecesinin olası çözümü "altın duvarlar"ın ışığının henüz bize ulaşmamış olmasında yatmaktadır." (Bolles, s. 408)

"Fiziğin temel bir paradoksu... Newton... parçacık... Hooke... dalga... Işık sanki bunların her ikisiymiş gibi davranıyor". (Bolles, s. 409)

"Wallace sıtmaya yakalandı. Bir sıtma nöbeti sırasında birdenbire, türlerin verimi ve yaşama savaşı arasındaki ilişkiyi kavradı." (Bolles, s. 436)

"Galileo bütün yetişkin yaşamı boyunca hareketin fiziğini araştırmıştır... 1604 sıralarında... tezini ispat etti: Ciisimler, ağırlıkları ne olursa olsun, hep aynı hızla düşerler." (Bolles, s. 467)

Lucretius "(MÖ yaklaşık 94-50)... O devirde bilim dili Yunancaydı... başarılı oldular ki, daha sonraki 1600 yıl için felsefe dili Latince oldu. Atomlardan oluşan bir dünya görüşü pek değişmeden 1900'lü yıllara kadar yerini korudu. Bu görüş bütün maddelerin "bölünemeyenler" denilen, daha fazla küçültülemeyen parçacıklardan oluştuğunu ileri sürüyordu. Bu düşünce, Einstein öncesinin temel maddeci ilkesiydi... öğreti o devirden bu yana değişim geçirerek şu şekli almıştır: Madde enerjiye, enerji de maddeye dönüştürülebildiği halde, var olan toplam madde ve enerji ne artırılabilir ne de azaltılabilir." (Bolles, s. 472)

Haldane. "... böcek toplumunun üyeleri... ortak besin kaynağının en iyi paylaşımını geliştirmişler./... Karbonhidratlar ve yağlar benzine karşılık gelir; proteinler yedek parçalara, vitaminler de herhalde motor yağına." "İnsanlık besin seçiminde içgüdü yerine akıl kullanmaya geçişin sancılarını yaşamaktadır." (Bolles, s. 476-478)

"Julian Huxley... Huxley'in torunuydu." "Bilgi edinmenin bir sakıncası, yeni bilgisizlikleri ortaya çıkarmasıdır; yani daha çok bilgi, daha çok soru demektir." "Evrim fikrinin kabul görmesiyle... Hayvanlar... Çağdaş kişiliklerine yavaş yavaş ulaşmışlardı", Darwin'e göre "var oluşlarını "cinsel seçim" -... dediği- bir şeye borçluydular. Başarılı erkekler kendilerini üretebilirler.../ Bu varsayım, ileri sürüldüğü 1871 yılında akla yakındı; ama yavaş yavaş onun kapsamadığı ve açıklamadığı yeni olgular ortaya çıktı." "Darwin'in cinsel seçim teorisi yüzyılın ilk yıllarında gözden düştü", "bir bölgeye sahip olduğunu ilan etmek biyolojik yönden önemlidir: Bazı rakiplerin bölgeye tecavüzünü önleyerek savaşma gereğini ortadan kalırabilir." "Düşmanların dikkatinden kaçma zorunluluğu ile rakiplerin ve eşlerin dikkatini çekme gereksinimi... birbiryle çelişen biyolojik taleplerde bulunurlar; birisi göze batmama, öteki göze batma." (Bolles, s. 480-484, 489)

"Carson'un konu edindiği deniz tabanını inceleyenler... tabanın aşağıdan yukarıya doğru oluştuğunu keşfettiler." "Tortular dünyanın bir tür destansı şiiri gibidirler.../ Tortu... yorumlanmasında en heyecan verici ilerlemeler de 1945'ten sonra kaydedilmiştir." "Yerbilimciler, Akdeniz'den alınan bir dizi derin deniz örneğinin, Akdeniz çanağı civarındaki karaların ve okyanusların tarihi hakkında tartışmalı bazı problemleri halledeceğine dikkat çekiyorlar." "Buzullar geniş bir bölge boyunca denize ulaştılar; oralarda binlerce aysberg oluşturdular... bir Buz Çağının imzası atılmış oldu./ Daha sonra deniz yine ısındı, buzullar eridi ve geriledi... Piggot'un örnekleri sayesinde, ılık iklim dönemleriyle birbirlerinden ayrılan, buzların hareketlerine ilişkin dört ayrı dönemin saptanması mümkün oldu." (Bolles, s. 491-494, 499, 500)

"YOUNG/ Buz Dünya'yı Nasıl Değiştirdi", "buz, yaratıcılık işlevini... sürdürmektedir./ Arazi yüzeylerinin biçimi, rengi, dokusu, buzdan etkilenmiştir. Çünkü eğer buz olmasaydı... yağmur da olmazdı." "Sonra, yağmur damlasını yapan tohumun donmuş bir bulut damlacığı olduğu keşfedildi." "18 000 yıl önce, bugün üstünde, New York, Berlin, Stockholm ve Varşova sokaklarını ve yüksek yapılarını taşıyan topraklar, buzların korkunç ağırlığı altında ezilmişti." "Buz hemen her yerde... hatta şimdiki ekvatorda ve çöllerin kızgın kumlarında izlerini bıraktı." "Büyük Sahra'da" "yaklaşık 440 milyon yıllık olduğu anlaşıldı." "Yerbilimsel kayıtlar beş buzul çağı... saptamışlardır." "Son iki milyon yıl içinde, yirmi kadar büyük buzullanma döneminin yaşanmış olabileceği sanılmaktadır. Soğuk dönemler sıcaklardan çok daha uzun sürmüştü... 9000 yıldan bu yana keyfini çıkardığımız dönem ise ömrünü neredeyse tamamlamış olabilir." "İnsan türü pleyistosen buz döneminde gelişti. Buzul ikliminin sertliği, insan evrimini hızlandırmış olabilir... Sürekli yaz mevsiminin hüküm sürdüğü ve yaşamın kolay olduğu bir dünyada, beynimizin gizemli potansiyeli uykusunu sürdürebilirdi." (Bolles, s. 501-514)

"Person... Güneş sisteminde dolaşıp duran döküntüler imgesini getiriyor." "Gerçekte gökbilimciler Güneş sistemini ir kenara bıraktılar... dikkatlerini, daha büyük problemler dedikleri şeylere odakladılar", yerbilimciler öksüz "Güneş sistemini evlat edindiler." "Truva Savaşının kahramanlarının... Her biri Güneş çevresinde dönen ufak gezegenlerden birinin adıydı." "Asteroit bulutları birtakım döküntüler içerir: Toz ve kumdan, taşlara ve küçük dünyalara kadar her şeyi." "Kuyrukluyıldızlar ufalanabilen madde kütleleridir... atık maddelerdir." "Gezegenler büyümekten hiç vazgeçmediler." (Bolles, s. 515, 516, 519-522) 

*

21.5.2024

***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder