20 Haziran 2025 Cuma

ÖLÜM VE SÜRGÜN OSMANLI MÜSLÜMANLARININ ETNİK KIYIMI 1821-1922

Justin McCarthy, Çeviren: Fatma Sarıkaya, 2024, Türk Tarih Kurumu, Ankara


Bence çok önemli bir konuda farklılık yaratan bir eser.

Anadolu’yu merkezine alan bir daire içinde kalan bölge için özellikle 1783-1923 dönemi gerçek bir ölüm ve sürgün dönemi olmuştur.

Yazar bu dönemde müslümanlara yapılanları öne çıkararak çok önemli bir farkındalık yaratıyor.

Yunanlıların 1821’de Mora’da isyan etmesiyle başlayıp 1922’de İzmir’de denize “dökülmesi”yle sonlanan dönem esas alındığında bölgede inanılması güç insanlık faciaları yaşanıyor.

Ölüm ve sürgünlerin sayısı dahi tam olarak bilinmiyor. 

Yazar sürekli vahşet ve katliam içeren bu dönemdeki insanlık faciasının sorumlusu olarak çok yerinde bir tesbitle öncelikle Rusları gösteriyor. Bu insanlık faciasında ayrıca Yunan, Sırp, Bulgar, Karadağ, Ermeni, Kürt ve Çerkes halkları da pay sahibi oluyorlar. Facianın en önemli sorumluları arasında elbette İngilizler ile Fransızlar da yer alıyorlar.

*

Ancak kitapta bence yer yer objektiflikten uzak görüşler de bulunuyor. 

Mesela, 1915 Ermeni olayları konusunda neredeyse Talat Paşa’nın dahi söyleyemediği kesinlikle Ermenilerin yapılanları hak ettiği anlamına gelen şeyler söylenmektedir:

“Van... Müslümanlarının %62'si öldü./ Osmanlı... Ermeni nüfusundan algılanan tehdite, 440.000 Ermeni'yi Suriye'ye ve daha az bir miktarını da Irak'a yollayarak tepki gösterdi." (McCarthy, s. 397-401)

Sürgün edilen Ermeni sayısını 440.000 olarak göstermek de pek doğru olmasa gerek!

*

Ayrıca bence kitaptaki şu ifadeler de sorunlu ifade örneklerindendir:


*"Kafkasya'da yaşayan Müslümanlar harp sırasında Rus efendilerine karşı Osmanlı'nın isyan çağrısına uydular, Ruslara karşı gerilla mücadelesi yürüttüler". (McCarthy, s. 25-38)

Oysa yazar böyle bir genelleme yapsa da 1860’lardan önceki dönemde Ruslar mesela Kafkas müslümanlarından Çeçenlerin ve diğer bazılarının efendisi değil, işgal için gelen saldırgan düşmanlarıdır ve Çeçenler kimsenin çağrısına uymamış, kimseye saldırmamış, sadece kendi varlıklarını koruyup ülkelerini savunmuşlardır. Yazarın bu konudaki genelleme yapan anlatımı temelden yanlıştır. 


*“1836'dan sonra Kafkasya'daki Rus varlığı, parlak lider Şamil ve ona aşırı bir sadakatle bağlı olan Çeçen ile Dağıstanlı taraftarlarınca tehdit edilmeye başlandı.” (McCarthy, s. 25-38)

Oysa 1836’dan önce bölgenin esas bölümünde Rus varlığı hiç yoktu ve dolayısıyla da Ruslara yönelik bir tehdit değil, Rus saldırganlığı söz konusuydu. Yazarın anlatımı bu gerçeği tam tersine çeviren niteliktedir ve yanlıştır. 


*"Yunan harekatının en tuhaf yönlerinden birisi de, Yunan ordusunun yanı sıra bazı Çerkes grupların da yağmacılığa katılmaları oldu.” “En iyi bilinen Çerkes çete reisi örneği, ilk başlarda Yunanlılara karşı gerilla hareketi yürütüp sonradan gerek Hıristiyan gerekse Müslüman yerli halkı yağmalamaya koyulan Çerkes Ethem'dir." (McCarthy, s. 311-352)

Sanırım Çerkes Ethem’i “çete reisi” olarak tarif etmek hiç doğru bir anlatım değildir.

*

Ama bu ve benzer diğer bazı hususların ötesinde dönemin ölüm ve sürgün olaylarının envanterinin çıkarılması bence gayet olumlu bir yaklaşım olmuştur.

*

Kitaptan bazı notlar şöyle

*

"KAYBEDİLECEK ÜLKE/... 1923 yılına gelindiğinde... Balkanlardaki Müslümanlar hemen hemen yok olmuş, yani ölmüş veya göçe zorlanmıştı... Aynı kader Kırım, Kuzey Kafkasya ve Rusya Ermenistan'ında yaşayan Müslümanları da bulmuştu, onlar da artık en sade deyimle yok olmuşlardı. Çoğunluğu Türk olan milyonlarca Müslüman ölmüş, milyonlarcası da şimdi Türkiye dediğimiz yere kaçmışlardı. 1821-1922 arasında, 5 milyondan fazla Müslüman topraklarından sürülmüştü. Beş buçuk milyon Müslüman da ölmüştü; bir kısmı savaşlar sırasında katledilmiş, geriye kalanı da mülteci olup açlık ve hastalıktan kırılmıştı./... Rus emperyalizmi de milyonlarca Çerkes, Abaza, Laz ve Türk'ün öldürülmesini beraberinde getirmiştir." (McCarthy, s. 1, 2)


"Kafkasya, Kırım, Osmanlı Avrupa'sı ile Anadolu Müslümanlarının kaderini, bir araya gelen şu üç önemli etken; Osmanlı... güçsüzlüğü, Osmanlı Hristiyan... milliyetçilik akımı ve Rus'yanın emperyalist genişlemesi belirledi./... Avrupalıların beş yüz senede kazandıklarını Osmanlıların bir kaç nesilde özümsemeleri mümkün olmadı." (McCarthy, s. 5)


"Milliyetçiliğin... İlk belirtileri Batı'daki gibi etnik kökene dayanan milliyetçilik yerine, Osmanlılara has olan, dine dayalı "millet" tanımına çok bağlıydı... Osmanlı'da millet diye anılan her din grubuna geniş özerklik tanınmıştı... "böl ve yönet" politikasıydı.../ Osmanlılar, millet sistemi içinde devlete doğal bağlılığı olmayan bir tebaanın varlığını kabul etmişti; devlete bağlılık beklenmiyordu ve çoğu zaman da sadakat gösterilmiyordu. Asayiş korunduğu ve vergiler ödendiği sürece Osmanlılar... çok önem vermiyorlardı... "Osmanlı" denince akla gelen bir ulus değil, bürokratlar veya askeri liderler gibi devlet erkanıydı.../ 19. yüzyılda "milliyetçilik"... yayıldıkça, Osmanlı azınlıklarının milliyetçiliği İtalyan ve Almanlarda görülen "ırkçı" karaktere büründü, fakat dine duyulan güçlü bağlılık hiç sönmedi." (McCarthy, s. 6, 7)


"19. yüzyılda... değişimler, Hristiyanlara bir üstünlük duygusu verdi ve onların Müslüman yöneticilere duydukları nefreti derinleştirdi." "Müslümanlar, sırf Müslüman oldukları için, her milliyetçi grup tarafından ulusal düşman olarak görüldüler." (McCarthy, s. 8)


"1821... Nisan ayında... Mora'da yaşayan Türklere yapılan genel saldırılar izledi. Yunanlı eşkiyalar ve köylüler bulabildikleri Türklerin hepsini katlettiler." "Ruslar... desteklemeyi reddettiler ve Osmanlılar da katliamı çabucak kontrol altına aldılar." "Yunan çetelerinin eline geçen tüm Türkler, kadınlar ve çocuklar dahil öldürülmüşlerdi." "Avrupalı güçler nihayet 1830'da Londra Protokolü ile Osmanlı'yı Mora'da Yunan Krallığı kurmaya zorladığında, o topraklarda yüzyıllardır yaşamakta olan Müslümanların hiçbirisi kalmamıştı." (McCarthy, s. 10-13)


"Yunan... İhtilalin arkasındaki asıl güç kaynağı ise dine dayalıydı.../ Türkleri ve diğer Müslümanları kovarak bir ulus yaratmak yöntemini, sonradan Bulgar, Rus ve Ermeniler de uyguladılar. Balkan, Amadolu ve Kafkasya'da yaşayan Müslüman toplulukların talihsizliği yeni ulus devletlerin önünde engel teşkil etmelerinden ibaretti... Osmanlılar, Hıristiyanların topraklarında kalmasına müsamaha göstermelerinin acısını çektiler... 15 yüzyıl Türkleri hoşgörülü olmasaydı, 19. yüzyıl Türkleri yurtlarında kalmaya devam edebilirlerdi." "Rus yayılmacılığı 14. yüzyılda, Rusların yerel yönetimlerini Altınordu Hanlığının hükümranlığından kurtarmasıyla başladı." "İki yüzyıl boyunca Ruslar... farklı milletler tarafından yönetilmişlerdi. Ama artık kendileri, yabancı addettikleri yöneticileri başlarından atmayı başarmışlardı... Altınoru Hanlığı'nın başına gelenin kendi kaderleri olmaması için Rusların uyguladığı yöntem, etkin fakat acımasız oldu. Ele geçirdikleri toprakları Müslüman halkından arındırdılar ve onların yerine Hıristiyanları yerleştirdiler... benzerini, Avrupa'dan Kuzey Amerika'ya göç edenler de, aynı yıllarda yeni karadaki Kızılderili yerlilere uygulamakla meşguldüler." "Rus yayılmacılığı Müslüman halkın kayıpları üzerine kurulmuştur. Zorunlu göçe ilk tabi tutulan en büyük Müslüman topluluğu Kırım Tatarlarıdır." "Rusların güçlendiği oranda Tatarlar zayıfladılar... Ruslar Kırım Hanlığı'ndan ele geçirdikleri topraklara, Osmanlı... Hıristiyanlarını yerleştirmeye başladılar. Aslında bu yeni yerleşimciler, Ruslar tarafından teşkilatlandırılmış askeri güçlerdi. Tatarlar Rusların yönetime getirdiği Han'a karşı ayaklanınca yeni Rus güçleri Tatarlara hücum ettiler; Kefe ve başka Kırım şehirlerini yaktılar. Şehirlerde yüzlerce isyankar Tatar'ı eşleri ve çocuklarıyla birlikte boğazladılar. Diğer Tatarlar dağlarda yakalanıp oralarda öldürüldüler... 1783'te Çariçe Katerina Kırım'ı Rusya'ya ilhak ettiğini ilan etti./ Tatarların Rus yönetiminden kaçıp Osmanlı'ya... göç etmesi, 1772'de başladı. Hakkında çok az şey bilinen bu ilk göçmenlerin sayısı 100.000 kadar yüksek olabilir... Tatar köylüleri... topraklarından sürekli kovuldular...1828-1829 Rus-Türk Harbinden sonra... Kazak ordusu... Tatar köylülerini bezdirdi./ 1854-1856 Kırım Harbi" "bitiminde Rus hükümeti Tatarların istenmeyen millet olduğunu açıkça beyan etti. Çar... 1856'da, Tatarların göç ettirilmesini emretti.../ Nogay Tatarlarının göç ettirilmesi 1860 yılı boyunca devam etti ve Kırım Tatarları da bu kovulanlar arasına katıldılar... göçmenlerin sağlık durumu acınacak haldeydi... 300.000 Tatar yollara dökülmüştü, topraklarına Slav ve diğer Hıristiyanlar yerleştirilecekti. Geride kalan çok küçük Tatar grubu... Stalin'in hepsini sürmesine kadar dayandı./... Tatarlar... sürülen Müslümanlar içinde en çok başarı gösteren halk oldular. Ruslar, Tatarlarla başlattıkları yöntemi çok daha merhametsizce Kafkasya ve Balkanlarda devam ettirdiler." "Rus yöneticiler göç ettirmek yöntemini tesadüf eseri, Kırım'daki uygulama sırasında keşfetmişlerdi... Kafkasya'da... zorunlu göçe tabi tutmak etkili bir Rus yöntemi halini aldı. Kırım Tatarlarından farklı olarak diğer Müslümanlar idari baskıya boyun eğmediler, bu durumda onların katlanmak zorunda kaldıkları baskı; katliam, talan ve evlerle köylerin yakılıp yıkılması gibi daha şiddetli oldu./ Milliyetçilik ve emperyalizmin Anadolu, Balkan ve Kafkas Müslümanlarını yok etmesi savaşla mümkün oldu.../ 19 ve 20. yüzyıllarda... Milyonlarca Müslüman ölmüş ve milyonlarcası da sürülmüştü... büyük sayılarla öldürülüp yurtlarından kovuldular... Yunan, Bulgar ve Ermeni ölü sayıları Müslümanlarınkiyle kıyaslanamayacak kadar küçük kaldı." (McCarthy, s. 14-22)


"DOĞU ANADOLU VE KAFKASYA BÖLGESİ" "Doğu Anadolu ve Kafkasya Müslümanları konusunda" kaynaklar "yetersiz kalıyor." (McCarthy, s. 23)


"Kafkas Dağlarında... yaşayan Müslüman nüfusun çoğunluğu Kafkas boyları denilen topluluklardan oluşuyordu... Çerkesler, 19. yüzyıl başlarında, Kuzey Batı Kafkasya nüfusunun çoğunluğunu teşkil etmekteydiler. Azeri Türkler ile Çeçen, Andi ve Avar gibi çeşitli boylar, Dağıstan denilen... arazide yaşıyorlardı... 1800'de buralarda Müslümanların çoğunlukta olduğu şüphe götürmez.../ Kafkasya'yı ve Doğu Anadolu'yu incelerken, politik sınırlara rağmen, bölgenin bir bütün olarak... algılanmasının şart olduğu fark edilir.../ "Rusya'nın güneyi" ile "Osmanlı'nın doğusundaki" insanların tarihinin yakınlığını anlamak için, onları politik sınırlara göre değil de, sadece dinleriyle nitelemek yeterlidir", "1920'den önce... vatandaşlık aidiyetinin din aidiyeti üstüne çıktığı söylenemez... Müslüman ve Ermenilerin çoğu dini bağlılıkları haricinde, aşiretleri ile köylerinin üstünde bir gerçek bağdan habersiz yaşayan köylü ve göçebelerden ibaretti". "Kafkasya'da yaşayan Müslümanlar harp sırasında Rus efendilerine karşı Osmanlı'nın isyan çağrısına uydular, Ruslara karşı gerilla mücadelesi yürüttüler". "Bazı Ermeniler... 1700'lerin başlarından itibaren, Rus... temsilcisi gibi davranmaya başladılar... Kafkasya Ermenileri, Büyük Petro döneminde... Rus çarlarına sadakat ve destek sözü vermişlerdi... kendi Müslüman yöneticileri aleyhinde de... Ruslar hesabına casusluk yaptılar. 1796'da... Rusların Derbend Han'ını mağlup etmesine yardımcı oldular... Ermeniler, Kırım Savaşı'nda ve 1827-1829 Savaşlarında Rusların safında, İran'a ve Osmanlı İmparatorluğu'na karşı savaştılar./... Anadolu Ermenileri ise... Doğu Anadolu savaşları sırasında... sınırları aşıp düşman tarafına geçerek, Ruslara Osmanlı askeri hareketleri hakkında bilgi verdiler... 1827'de, istilacı Rus ordularına yardım ettiler ve geri çekilmeleri sırasında binlercesi Rus ordularının peşi sıra, Anadolu'dan ayrıldılar. Kırım Savaşı sırasında... Kars'tan Ruslara istihbarat yetiştirdiler. Osmanlı Ermenileri, 1877 istilası sırasında Rus askerlerine rehberlik ettiler... Rus ordularını coşkuyla karşıladılar ve Rus askerleri geri çekilirken onlarla birlikte... topraklarından ayrıldılar... Ermeniler birlik halinde Ruslarla işbirliği yaptılar./ Anadolu'daki Ermeni ihtilalcilerin Ruslara bel bağladığı, 19. yüzyıl ortalarındaki Zeytun isyanı sırasında belirmeye başladı." "Ermenilerin Müslümanlara hücum ettiği çoğunlukla göz ardı edildiğinden... yorumcular kolayca, Müslümanların sık sık Hıristiyanları öldürmek arzusu duyan vahşiler olduğu sonucunu çıkardılar. Gerçekte ise Ermeniler Müslümanlara... saldırdılar." "Ermenilerle Müslümanlar arasındaki düşmanlığın temelinde, Rusya'nın Kafkasya'ya doğru genişlemesi bulunmaktadır... Rusların ilk fetihleri sırasında Gürcülerle Ermeniler, Rusya'nın genişlemesinde doğal müttefik olarak görüldüler... Gürcüler... İran ile Osmanlı hegemonyasından korkmaktaydılar... Ermenilerin durumu ise farklıydı... 1800 yılında hiçbir geniş bölgede, belirgin bir nüfus çoğunluğuna sahip değillerdi... toprakları kendilerinin saydılar. Bu sebeple Ruslarla işbirliğine gittiler, çünkü Rusya'nın yardımı olmadan Ermeni vatanı kurabilecekleri bir toprak parçasını ele geçirmeleri imkansızdı." "Müslüman çoğunluk, Rus istilasına ve yönetimine şiddetle karşı koyduğu yerlerden, devletin baskısıyla ve ibret verici vahşet uygulanarak kovuldu." "Müslümanlarla Ermeniler arasındaki yüzyıllık çekişme, ciddi biçimde 1827-1829 Rus-İran ve Rus-Türk savaşları sırasında başladı." "Rus ordusunun savaşarak girdiği Anadolu'yu 1829'da terk etmesi sırasında, kalabalık bir Ermeni grubu da onlarla birlikte Anadolu'dan ayrıldı. Belki de abartılı olan bir kaynağa göre yurdunu terk eden Ermeni sayısı 90.000 kadardı." "Kafkasya bölgesinde... Müslüman boyları vardı... en büyükleri Çerkesler, Abazalar, Çeçen-İnguşlar ile Dağıstanlılardı... Hepsi de tarih boyunca bağımsız kalmışlardı." "Kafkasya bölgesinin tamamı, Rusya'ya resmen 1829 yılında bağlanmıştı. Fakat Rusya buralarda tam kontrol sağlayamıyordu. Kafkasya'nın geniş dağlık iç bölgeleri hiç yenilmemiş ve Rus kontrolünü hiç kabul etmemiş aşiretlerle doluydu... 1836'dan sonra Kafkasya'daki Rus varlığı, parlak lider Şamil ve ona aşırı bir sadakatle bağlı olan Çeçen ile Dağıstanlı taraftarlarınca tehdit edilmeye başlandı. Şamil... Yetenekli ve acımasız bir liderdi. Kendisine verilen destek daha çok, Kafkas boylarının Rus kontrolüne karşı koymak arzusundan kaynaklanıyordu. 1840'larda... Ne onlar ne de Rus istilacılar bir adım geri attılar. Ancak, Kafkasya Müslümanlarının sadece talimli bir orduyla mücadele etmelerine karşın, Ruslar erkek savaşçıların yanı sıra kadın ve çocuk dahil tüm nüfusa saldırıyorlardı./... Tolstoy... şöyle anlattı:/ Avullara (köylere) gece vakti baskın vermek adet olmuştu... Rus askerlerinin gecenin karanlık örtüsü altında yaptıkları o kadar feciydi ki, hiçbir resmi harp yazmanı bunları kaleme alacak gücü kalbinde bulamazdı./... Ruslar... Şamil'e son hücumlarını 1857'de başlattılar. Tükenmiş olan Çeçen ve Dağıstan aşiretleri nihayet yenilgiye uğratıldılar ve Şamil teslim olmaya zorlandı (25 Ağustos 1859). Arkasından da Çerkesler mağlup edildiler./ Ruslar, Kafkasya'yı tamamen kontrol altına almayı 1864 Mayıs ayında başardılar... Kırım'da görülenden çok daha vahşi bir zorunlu göç uygulamasına girişildi. Bir miktar Çeçen de Osmanlı İmparatorluğu'na göç ettiyse de... Rusların iştahını kabartan... Çerkeslerin verimli topraklarıydı. Ruslar Çerkeslerin yurtlarında barınmasını imkansız kılan bir baskı ve aşağılama politikası güttüler. Köyler yağmalandıktan sonra yok edildi... defalarca tekrarlanacak olan Rus yöntemi, klasik bir zorunlu göç sistemiydi." "Çerkes topraklarının çoğuna Slavlar ile diğer Hıristiyanlar yerleşmişti." "Napier Ruslara karşı son derece merhametliydi fakat onların hikayelerini şüpheyle karşılamıştı." "Kıyılara Alman, Yunan ve Bulgar kolonileri yerleştirildi." (McCarthy, s. 25-38)


"Rusların istila ettiği topraklardan, 1.200.000 Kafkasyalının dışa göç ettiğini ve bunlardan 800.000'inin Osmanlı topraklarına ulaştığını belirtmek makul görünmektedir." "Kafkasya'nın üçte birden yüksek olan feci ölüm oranı mübalağa değildir." "Çerkes ve Abazaların eski topraklarının çoğuna da Ruslar, Slavlar ve Kazaklar yerleştirildi. Güvenilir ilk Rus nüfus sayımı (1897'deki) değişimin çarpıcılığını ortaya koydu; artık bölgede, Hıristiyanların toplam sayısı Müslümanların on katından fazlaydı." "Sadece Trabzon'da ölen Çerkeslerin sayısı, 30.000'i bulmuştur." "Osmanlı Arşivleri... hükümet kararlarıyla doludur... mültecilerin azapları tasvir edilmemiş... Çerkes göçmenlerin özet kaydı henüz bulunup tasnif edilmemiştir." (McCarthy, s. 40-43)


"Çerkeslerin hırsızlık yaptığı haberi hızla etrafa yayılınca, halk başlarına gelen dertlerin kendi bütçesinden temin edildiği hissine kapıldı... dayanılmaz bir yük olarak görülmeye başlandı." "Kırım Tatarları Osmanlı İmparatorluğu'ndaki günlük yaşama hemen ayak uydurmuşlardı... Çerkeslerin durumu farklı oldu./ Çerkesler Türkçe konuşmuyorlardı... verimli topraklar bağışlananlar olmak üzere, çoğu verimli yerleşik hayat kurdular. Ancak, varlıklarını güçlükle sürdürebilecekleri topraklara yerleştirilenler, yaşamlarını sürdürebilmek için yağmacılığa başvurdular ve çevrelerindeki Müslümanlarla Hıristiyanlar da onlardan zarar gördüler. Tatarların topluma yapıcı katkısı olmasına karşın, Çerkeslerin en azından... ilk dönemlerdeki etkisi karışık oldu. Türk toplumunun "bir parçası" olmalarının zaman aldığı söylenebilir./... Osmanlı Hıristiyanları arasındaki ihtilalciler de Rus yönetiminin kendi lehlerine çalıştığını fark edeceklerdi... olaylar... toplumlar arası vahşetin yayılmasında önemli bir rol oynadı." (McCarthy, s. 45, 46)


"Doğuda yaşayan Ermenilerin çoğu... neredeyse özerk yaşıyorlardı... Bu keyfiyet bilhassa (Kahramanmaraş'taki) Zeytun bölgesi için geçerliydi." "Kürtlerin tarihi üzerine yeterli bilgi yoktur." "Kürt aşiretleri... Osmanlı askerleriyle... ciddi çarpışmalara giriştiler. Amaçları kendi devletlerini kurmak değildi, sadece merkezi otoriteden kurtulmak isterlerdi. Osmanlı'nın otoritesini muhafaz edebilmesinin tek nedeni, bazen Kürt aşiretlerinin birbirlerine duyduğu düşmanlıktı. Bu durum, Osmanlı'nın böl ve yönet politikasını uygulamasına yarıyordu. Kırım Savaşı sırasında Musul Kürtleri... isyan ettiler. Daha sonraki Osmanlı-Rus savaşları sırasında da, en iyimser Kürt tutumu çelişkiliydi... bazı Kürtler Osmanlı saflarında çarpıştılar. Diğerleri ise, savaş sırasında kenarda oturdular. Hatta bazıları... Osmanlı askerlerine saldırıp onları soydular. Bu süreçte Kürt aşiret grupları, sadakatlerinin... sadece kendi aşiretlerine bağlılıktan ibaret olduğunu gösterdiler." "Williams... Kürt ve Çerkeslerin durumu hakkındaki analizi dikkate değer niteliktedir. Çerkesler ile Kürtlerin Osmanlı ordusu içindeki bozguncu davranışlarının askeri disipline uymadığını, fakat eldeki yegane süvari grubu olduklarından orduda onlara gerek duyulduğunu yazmıştır." "1877-1878 Rus-Türk Savaşı, Doğu Anadolu'da dönüm noktası oldu... Ermeniler arasında... bağımsızlık kazanmak emelleri arttı." (McCarthy, s. 48-50)


"1877-1878 Harbi... Midyat bölgesinde yaşananlar... örnek... niteliktedir... savaş sırasında... asayişi sağlamak imkanları kalmamıştı... Kürt aşiretlerin ayaklanacağına dair bir korku belirmişti... baskınlar devam etti... anarşi hüküm sürdü... kimse... kendini güvende hissetmiyordu... Konsolos Trotter bilhassa "Mardin'in güneybatısındaki vadide yer alan 100 hanelik" Tellerman adlı bir Ermeni köyünden bahsederken, köyü, "iyi silahlanmış, kendilerini Arap, Kürt ve Çerkes komşularına karşı iyi koruyan" sözleriyle anlatır", "polislere ve askerlere ödeyecek para yoktu. Tüm doğuda durum aynıydı." "Kürt aşiretler... köyleri, (bilhassa Ermeni köylerini) yağmaladılar." "Kürt aşiretleri... Kırım Savaşı sırasında... 1.500 kişilik kuvvet bir araya geldiğinde... Cizre'de hükümet kuvvetlerine hücum ettiler ve bölgeyi haraca kestiler." "1879'da Kürt isyanları tüm Gübneydoğu Anadolu sathına yayılmıştı.../ Osmanlılar, sadık Kürt aşiretlerin yardımıyla, her seferinde askeri yönden Kürt yağmacıları alt etmeyi başardılar. Oysa Ermeniler isyan ettiğinde, Avrupa'nın baskısı yüzünden, Osmanlılar güç kullanmaktan men edildiler." "Bilhassa Zeytun'daki Ermeni toplumu yağmacılığıyla tanınıyordu./ Doğu Anadolu'da Çerkes varlığının huzur bozduğu aşikardır. Kürt, Ermeni ve Osmanlı yöneticilerinin zorlukla dengede tutmaya çalıştığı ortama... yeni bir topluluk ilave edilmişti... Çerkesler... meşakkate alışmış bir toplumun en dayanıklılarıydılar. Son derece yoksul bırakıldıklarından yaşamlarını sürdürebilmek için yağmacılığa başvurmuş olmalarına şaşılmamalıdır. Çerkeslerin, atalarından kalma yerleşim alanlarındaki toplum karakteristiği incelendiğinde, yurtlarından kovulduktan sonra mecbur bırakıldıkları soygunculuk yöntemine kendi topraklarında yaşıyorken rağbet etmemiş, belli prensipler dahilinde kendi adetlerine göre yaşamış kapalı bir topluluk oldukları anlaşılıyor. Fakat Doğu Anadolu'ya göçmen olarak yerleştirildikten sonra, bazı Çerkes göçmenleri kendi yaşamlarını sürdürebilmek adına, Müslüman ve Hıristiyan köylerini basıp soydular. Hatta Kürtlerin bile Çerkeslerden korktuğu belirtilmiştir.94 Osmanlı... yeterince başarılı olamamışlardı. Elbette, Çerkeslerin gerçek hayatta, söylentiyle yayılan kötü ünlerinden daha iyi insanlar olduğu muhakkaktır. Muhtemelen, Konsolosların yazışmalarında sadece en vahşileri konu olmuştu. Avrupalılar onların tarihini incelemeye veya ümitsiz durumlarına acımaya gerek görmüyorlardı./ Verimli topraklar bahşedilen Çerkesler sakince yerleştiler ve onlardan bir daha söz edilmedi. Ancak, yağmacıların kötü ünü, köylülerin Çerkeslerden korkmasına yetiyordu. Müslüman ve Hristiyan, hiç kimse yakınlarına Çerkeslerin yerleştirilmesini istemiyordu." "94... Taylor'dan Lyons'a, Erzurum, 3 Kasım 1865." "Çerkesler Ermeni karşıtlığı olarak Osmanlı topraklarına yerleştirilmiş gibi tuhaf bir anlayışla yaklaşılmıştır... yerleşim modelleri incelendiğinde bu görüşün çok saçma olduğu anlaşılmaktadır." "19. yüzyılda... denge, Rusların istilaları ve Kafkasya Müslümanlarını yerlerinden zorla sürmeleri nedeniyle bozuldu... Osmanlı... halkının güvenliğini yeterince kollayacak durumda değildi. Fakat geleneksel dengenin yerini alan musibet çok daha fenaydı. Milletler topyekun, yurtlarından kovulup bulaşıcı hastalıklardan kitleler halinde ölmelerine zemin hazırlayan mülteci kamplarına yerleştirilmiş, oralardan da yerli halkının kendilerine kucak açmadığı topraklara sevk edilmişlerdi. Rus ordularının Osmanlı'ya saldırması... durumu daha da vahimleştirmiştir. Fakat Rus istilalarının en kötü etkisi... Müslüman-Ermeni kutuplaşmasının yaratılmasıyla aralarında karşılıklı bir güvensizlik ve düşmanlığın yerleşmesine sebep olmasıdır." (McCarthy, s. 53-59) 


"BULGARİSTAN/ Rusların, kararlılıkla, Müslüman varlığını yok etmek politikası uyguladığından başka bir sonuca varmam mümkün değil." "Rusların amacının zapt ettikleri topraklardan Türk ırkını kasıtlı olarak söküp atmak ve yerlerini Slav ırkıyla doldurmak olduğundan, onların hareketlerini izleyenlerin şüphesi yoktur. Rusya zapt ettiği diğer ülkelerde de aynı yöntemi gütmüştür." "Bulgar ihtilali... birbiriyle ilintisiz küçük eylemler halinde başlamıştı... Bulgar gönüllüler Rusların Balkanları istila ettiği 1806, 1811 ve 1829 yıllarında Rusların safına katılmışlar ve Kırım Savaşı sırasında Ruslarla birlikte çarpışmışlardı." "1877-1878 Savaşı'nın, gerçekte Bulgar Müslümanların katliamıyla başlayan, 1876'daki meşhur "Bulgarlara uygulanan dehşet olayları" ile tetiklendiği söylenebilir... Bulgar ihtilalcileri... 2 Mayıs 1876'da ayaklandılar... Bulgar ihtilal hareketi, başlangıcından itibaren Müslümanların katledilmesine odaklanmış görünüyordu... ellerine geçirebildikleri masum Türkleri öldürmek için etrafa yayıldılar. Yaklaşık 1.000 Müslüman köylü öldürülmüştü./... kargaşayı bastırmak için elinde çok az asker gücü bulunan Osmanlı... isyancılara karşı, Çerkesleri ve çoğunluğu Türk olan bölgenin Müslüman halkını silahlandırıp... başıbozuk... birliği kurmaya karar verdi. Bunun, ne denli büyük bir felaket olduğu ise sonradan anlaşıldı." "Bulgar vahşeti hakkında tarafsız yapıt yok gibidir." "Çerkesler özellikle güvenilmez bir unsurdu. Asilere karşı askeri baskı sağladıkları şüphesizdir, fakat yeterince kontrol edilemiyorlardı... nadiren kendi aşiret reislerinden başkasının emrine itaat etmişlerdi... Çerkesler, Bosna ve Sırbistan'da Osmanlı'ya karşı savaşa katılan Bulgarların da işkence ve benzer vahşetine maruz kalmışlardı. Onların gözünde düşmanın kim olduğu açıkça belliydi... nefret ettikleri Ruslar ile onlardan pek az farklı duran Bulgarları aynı kefeye koymuş olmalılar... Osmanlıların kendilerine görev vermesi... bağışlanmış bir yetki olarak algılandı./ Bulgar asiler, Çerkeslerin üstlerine salınmasının ileride kendilerine yarayacak bir hamle olacağını fark etmiş olmalılar ki her seferinde en az bir Çerkes köyünü yakarak, Çerkeslerin karşı misillemeye girişmesini sağladılar... asiler, sırf misilleme hareketlerini kışkırtmak için bilhassa Müslüman kadınlara karşı şiddet uyguladılar./ Başıbozuklar, genellikle... yerli Türk halkından oluşuyordu", "katliamların çoğu, Çerkesler ile diğer düzensiz Osmanlı kuvvetleri tarafından yapılmış olsa da... Osmanlı subaylarının da bölgeye saldırılması ve masumların katledilmesi emrini vermiş olmadıkları söylenemez... En çok bilinen katliam, Osmanlı Generali Şevket Paşa tarafından 1876 Mayıs ayında Boyacık kasabasında yapılmıştı. Bu olayda... toplam 186 kişinin öldüğü rapor edildi... asilere ibret vermeyi amaçlıyordu." "Rusların da... emsal teşkil etmesi için şiddet uyguladıklarını burada belirtmek gerekir." "Osmanlılar, Avrupalılar ve hele Ruslara müdahale fırsatı vermeyi hiç istemezlerdi... suç işleyen disiplinsizleri cezalandırdılar... sıklıkla Çerkeslerin masum Bulgar köylerini yağmalamasına mani oldular... kendilerini savunabilmesi için, Bulgar köylülerine silah bile dağıttı. Bir keresinde... Osmanlı askerleri, yağmacılığa başka türlü son vermeyen Çerkeslere ateş etmek zorunda kaldılar." "Osmanlılar... memleketlerini ve vatandaşlarını koruyacak askeri güce sahip değillerdi." "Bulgar "dehşeti" gerçekte, Müslüman sivillerin katliamına ve esir edilmesine karşı, Müslümanların giriştiği dehşet verici bir tepkiydi. Fakat "dehşet" raporları... abartılı biçimde ulaştı. Yayınlanan haberlerin çoğu gerçek dışıydı... hikayelerden birisi, Hıristiyan kızların esir pazarında satıldığı... oldu... Avrupa Konsolosları hiçbir şey bulamadılar. Politika icabı ve gazete satışlarını çoğaltması, bu tür hikayeleri cazip kıldı; halk da bunlara çok inandı." "Eğer Bulgarlara dehşet uygulandığı haberleri İngiltere halkının ilgisini çekmeseydi, 1877-1878 Rus-Türk Savaşı olmayabilirdi. Ruslar, Osmanlı-İngiliz işbirliğine karşı galip gelemeyeceklerini fark ederlerdi." "Gladstone'un fırsatçılığı ve serbest medyanın kışkırtmasıyla, Disraeli... Türklerin yardımına koşmadı. Bunun sonucu olarak, 1877-1879'da Müslümanların uğradığı kıyım, 1876'daki herhangi bir Bulgar kıyımının kat kat üzerinde oldu." "Konsolos Brophy, Osmanlılar tarafından, Çerkesler ve başıbozukların yaptığı katliam hakkında yalan haber iletmekle suçlanır." "Bulgarların da sivil Müslüman halkı kıyımdan geçirmesi, Osmanlıları sert tedbirler almaya sevk etti." "1877-1878 Rus-Türk Savaşı'nın görünürdeki sebebi Osmanlıların Sırpları yenilgiye uğratması oldu... Rusya'da Slav Birliği doğrultusunda, Sırplar için destek güçlüydü... daha dost Balkan devletleri Rusların işine geliyordu... Osmanlı... İngiltere devletinin desteğine duyduğu aşırı güvenle, kendi felaketini hazırlayan bir yanılgıya düştü... ödün vermeyi reddettiler." "Bulgaristan'ı fetheden Rusların savaş amaçları, yığınla sivil Müslüman halkın katledilmesini garantiye almak oldu." "İlk günden itibaren, Rus askerleri savunmasız Türk sivil halkı öldürdüler... katillerin Rus askerleri olduğu teşhisini kesinleştiriyordu." "İngiltere Konsolosu Brophy:/ Ben 10 senedir bu ülkede bulunuyorum... Türklerin yönetimi altındayken burada olan haksızlıkları ilk önce rapor edenlerin arasında gelirim. Bu haksızlıkların sayısı hiç de az değildir... Fakat bu sancağın kısmi yönetimi... muhteşem bir Avrupa gücünün emrine girdiğinden beri hüküm süren yeni yönetimin Osmanlı yönetiminden 10 kat daha kötü olduğuna şaşırdığımı söylemeliyim." "Müslüman sivilleri öldürenlerin çoğunlukla Rus askerleri olduğu anlaşılmaktadır... İstisnalar dışındaki sorumlular, köylere saldırıp askeri birlik halinde katliam yapan Kazaklardı... katliam, ırza geçme... bu davranışların, Rus kumandanların emriyle yapıldığı anlaşılıyor", "amaç... kaçmalarını sağlamaktı. Böylece Osmanlı ordusunun önünde bir engel teşkil edeceklerdi. Bu açıdan, Ruslar çok başarılı oldular. Türk göçmen yığınları yolları doldurup askerlerin hareket sahasını kısıtladılar... Türklerin yurdu boşaltması, savaş sonrasında Slavların bu topraklarda ezici çoğunluğu elde etmesini sağladı. Bulgaristan'daki sivil Türk halka hücum etmek, Rus amaçlarına hizmet eden, acımasız ve hesaplı bir Rus askeri politikasıydı." "Müslümanların... kaçmalarını sağlamak için, katletmek ve korku salmak karışımı bir yöntem gerekiyordu... en uygun güç Kazak birlikleriydi. Kazaklar, Kafkas harpleri sırasında usullerini mükemmelleştirmişlerdi. Yüzlerce yıldır "kirli yöntemler" kullanarak savaşıyorlardı ve örgütlenmeleri sivil halka karşı kullanılabilecek, son derece kıvrak bir süvari birliği şeklindeydi... onların yaklaştığı söylentisi, Türk mültecilerin yollara düşmesine yetiyordu./... Kazakların bir yöntem dahilinde saldırılarda bulunduğu ve bu yöntemin ısrarla tekrarlandığı görülüyor; bu da hareketlerinin merkezi bir otorite tarafından planlandığı anlamına gelir. Kazakların Türk köylerine saldırması çoğunlukla Bulgarlarla işbirliği içinde yürütülüyordu. Kazaklar... köyleri kuşatıyor, arkasından içeri salınan Bulgarlar talan ve katliam yapıyorlardı; böylece ortak plan dahilinde çalışıyorlardı." "Edirne'deki İngiltere Konsolosu Blunt, Çerkesler ve Türk birlikleri tarafından Kazakların elinden kurtarılmış mültecilerle karşılaştı. Bunların çoğunluğu kadın ve çocuklardan ibaretti". "İngilizlerin işlettiği Rusçuk'daki Stafford House Hastanesi, kesinlikle Rus topuyla ve kasten harap edilmişti... Rus ordularının... Müslüman köylerini yaktığı ve... top ateşine tuttuğu kesindir... Savaşın bitiminden çok sonra Aralık 1878'de, Rus piyadeleri Türk köyü olan Bürüncük'ü yağmaladılar", "Kara Ağaç köyüne geldiler... kadınlatrın ırzına geçtiler". "Ruslar her yönden kendisini en aşağı barbarlar ve vahşiler seviyesine düşürdü-onun için hiçbir kınama yeterince şiddetli değildir." "Bulgar ihtilalciler, Rusların doğal müttefikiydiler... beşinci kol görevi yürüttüler." "Avrupalı gözlemciler, Türk kadınların evlere hapsedilip 10 gün süreyle ırzına geçildikten sonra canlı canlı yakıldıkları Oklanlı... köyünde 120 Türk cesedini açıkta serili halde görmüşlerdi.../ Müslümanlara zulmedenler, çoğu zaman sıradan Bulgar köylüleriydi." "Prens, Bulgarlar hakkında acı konuştu. Eğer Türkler kötüyse, Bulgarlar onlardan bin defa daha kötü dedi." "Ruslar, sivil halkın talanını ve yağmalanmasını savaş aracı olarak kullandılar... Ruslar işgalin başından itibaren, Türk köylerini "istilacılar tarafından bilinçli bir şekilde yürütüldüğü belli olan" düzenli bir teknikle yakıp yıktılar. Bulgarlar ise kendi işlerine yaramayan her şeyi yakarak... Ruslara yardımcı oldular." "Türklere eziyet etmek konusunda, bu yöredeki Yunanlıların Bulgarlardan da ileri gittiği belirtilmelidir". "Rusların Filibe'yi almasından sonra, "kasabadaki Türk evlerinin hepsi tamamen yağmalandı... camiler umuma açık hela haline döndü." "Müslümanların Bulgarlara hücum ettiği de gerçektir... Bulgarlara karşı işlenen dehşet olayları diye anılan günlerde olduğu gibi, suçluların çoğunun yine Çerkesler olduğu görülüyor. Çerkesler çoğu zaman, düzenli Osmanlı ordusuyla birlikte geri çekilirken, köylülere hücum etmişlerdi. Çerkes talanından, Hıristiyan köyler gibi Müslüman köylerin de nasibini aldığı ve Çerkes hareketlerinin daha çok yağmayla sınırlı kaldığı görülüyor... Osmanlı ordusu hızla geri çekildiği için, Çerkeslerin kaçmaktan başka şeye harcıyacak pek bir zamanları olmadı. Ama durum müsait olduğunda Bulgarlar da öldürüldü. Osman Pazarı ve Curna'da belki 400 Bulgar öldürülmüştü." "Daily News... iflah olmaz bir Gladstone taraftarı olarak Bulgar vahşetinin uydurulması ve yayılmasının da sorumlusuydu... "zulüm" sözcüğü, Hıristiyanlardan başkası için kullanılmazdı." "Bulgar dehşet olayları sırasında olduğu gibi bu dönemde de, bazı gerçek dışı veya aşırı abartılı olarak Müslümanların katliam uyguladığı şeklindeki raporlar yayınlammıştır." "Osmanlı... cezalandırıyordu... Günetli mahallesindeki katliamla suçlanan 15 Çerkes elebaşı yakalanıp halkın huzurunda yargılandılar. Verilen cezalar ölüm, hapis ve... falaka dayağıydı... Osmanlıların ve Bulgaristan Müslümanlarının sicilleri mükemmelliyetten uzak olmakla birlikte, hükümet eliyle kitlesel imha ve zorunlu göç uygulayan Rusların ve... Bulgarlarınkiyle kıyaslandığında, tertemiz parlamaktadır." "Osmanlı orduları, 1878'in ilk aylarında hızla geri çekilmeye başlayınca, sığınmacılar da yeniden yollara düştüler... Savaş 1878 Mart'ında... sonlandığında, göçmenler bir kaç bölgede toplanmışlardı; Şumlu-Varna'da takriben 230.000, Burgaz'da 20.000, Rodop Dağlarında 10.000, Gümülcine'de 50.000 ve İstanbul'da 200.000 kadar kişi yığılmıştı. Birçokları bir kaç kez yer değiştirmişti." "Hayat kaybı ve genel zulüm bakımından, Müslümanların Bulgaristan'dan göçü, tarihin en vahimlerindendir", "çoğu tifo ve dizanteriden can veriyorlardı", "tifo-tifüs ve sıklıkla çiçek hastalığı görüldü." "İngiltere ve Batı Avrupa kamuoyunun... Osmanlı lehine dönmesi... Rusların, savaşa devam etmek yerine temkinli davranmasına yol açtı... Brophy'nin yorumuna göre, Ruslar Türklere doğrudan saldırmayı bıraktılar, fakat Türkleri... sürmek... için yerli Bulgar halkını kullanmaya devam ettiler", "kanuni erk, sadece Bulgarlardan oluşan... polis gücü ve mahkemelerin eline düştü... Türkler... destek umamazlardı. Şehirlerde, Türklere saldırmak ve yağmalamakta Bulgar polisi önde geliyordu. Kırsal alan polisi... ise Türk köylerinde yaşayanları soyup katletti ve köylü Türk kadınlarının ırzına geçti. Bu, polis terörü amansızdı." "Rus makamları gerçekleri ört bas etmeye gayret ettiler." "Kızanlık'ta imdatlarına yetişip kendilerine eski Zağra'ya kadar eşlik eden düzensiz Çerkes güçlerinin davranışını Yahudilerin şükranla andığını da eklemeliyim.../ Blunt, Bulgar ve Kazakların günler süren talan ve tecavüzünden sonra Kızanlık Yahuıdilerinin yarısının öldürüldüğüne dair bir rapordan da söz etti." "Çerkesler ve Tatarlar dahil tüm Müslümanlar, Yahudilere dost muamelesi yapmışa benziyorlar./... mültecilerin sayıları çoğunlukla gerçeği yansıtmıyordu." "Savaştan sonra Bulgaristan ve Doğu Rumeli olarak ayrılacak olan topraklarda, 1877-1878 Rus-Türk Savaşı başladığında bir buçuk milyon Müslüman yaşamaktaydı." "1877'den 1879'a kadar uzanan üç yıldan kısa sürede, belki de bir milyon Bulgar Müslüman'ı evlerinden atılmıştı. Bunların çoğu, zaten daha önce Rusya'daki evlerinden atıldıklarında buraya sığınmış olan Çerkes ve Tatarlardı. Bazıları geri döndüler... 500.000'den fazlası sığındıkları Osmanlı topraklarında temelli muhacir olarak kaldılar." "260.000 Bulgar Müslümanı katledilmiş veya... hastalık, açlık veya soğuktan ölmüştü. 1879'a kadar Bulgaristan'daki Müslümanların %17'si ölmüş, %34'ü de temelli mülteci haline düşmüştü." "Calvert... gözlemledi", "Rus Hükümeti, Hıristiyanların... Türk halkının geneline rast gele ve alenen kan dökmesine, talan ve yağmacılık uygulamasına, göz yummaktadır... yaygın, insafsız ve insanlık dışı felaket hali... Eğer şimdiki gidişatın, Mayıs 1876'da ortaya çıkan dehşet olaylarının neticesinde çıktığında ısrar edilecekse, bu olayların aslında, Bulgarların zararsız (Müslüman) insanlara kalleşçe zulüm uyguladığına dair haberlerin yarattığı, şiddetli öfke ve panik neticesinde meydan geldiği hatırlanmalıdır. Nitekim... Kızanlık Bölgesinde... tuhaf bir zulüm sınıfının gerçekleştiği... birkaç İngiliz doktor tarafından kanıtlanmış bulunuyor", "Müslümanların işlediği taşkınlıklar, sadece vahşet yapan Hıristiyan köyleriyle sınırlı kaldı. Halbuki Rus-Bulgar yönetimindeki Hıristiyanlar... nefretlerini... tüm Müslüman halka kusmaktalar." "Türklerin Hıristiyan kadınlara yakışıksız davranması... çok nadirdi... Halbuki, Rus istilasından beri Bulgarların... çok sayıda Türk kadın ve kızını canlarının istediği kadar edebe aykırı biçimde taciz ettiğini söylemek abartı olmaz./ Türk yönetimi altındayken, Bulgar köylülerin can ve mal garantisi olduğum kabul edilen bir gerçektir... şu sıralarda Bulgarların ana amaçları... Türk'ü mahvetmek ve Avrupa'daki yurdundan söküp atmaktır (... taşralı Yunan nüfusun da onlara katıldığını üzülerek belirtmeliyim)." "Türklerin... davranışı... Bulgarların uyguladığı insanlık dışı ve aşağılayıcı seviyeye hiçbir şart altında düşmemişti." "Türk yönetimi altındayken... en kötüsünün bile şimdiki yerel Rus yönetimiyle kıyaslandığında tertemiz kaldığı hususunda bütün dünya hemfikirdir." (McCarthy, s. 61-113) 


"1878'DEN 1914'E DOĞU BÖLGESİ" "24 Nisan 1877 günü, Rus askerleri Osmanlı sınırını aştılar." "Savaş sırasında Ruslara en çok korku veren Osmanlı stratejisi, deniz yoluyla Abhazya'ya yapılan bir şaşırtmacaydı. Osmanlılar 12 Mayıs 1877'de Sohumkale'nin kuzeyine asker çıkarttılar... Osmanlı askerleri arasında... Çerkes ve Abazalar vardı... hemşehrilerini Ruslara karşı ayaklandırmaya niyetliydiler. Bu işte başarılı oldular... Abazalar... Osmanlı birliklerine katıldılar... Çeçenistan ile Dağıstan'daki Müslümanlar arasında da Ruslara karşı isyanlar çıktı... hem Osmanlı istilası hem de Çeçenistan ile Dağıstan'daki isyanlar başarısız kaldılar... Kars ile Eleşkirt vadisindeki Ermeniler istilacı Rus güçlerinin tarafını tutmuşlardı, Kafkas Müslümanları da istilacı Türklerin.../ Doğu'da daha az gözlemci bulunduğu için... Doğu Cephesi hakkındaki haberler çok azdır... en işe yarar raporlar... Tiflis ve Trabzon'daki İngiliz konsoloslarından geldi." "Ruslar... vahşetin en önemli örneğini... direnmeden teslim olan Ardahan... gösterdiler." "Kars'ın... 3 gün boyunca yağmalanmasına müsaade edildi... ırza geçmeler yaygın olarak görülmekteydi." "Birçok Ermeni, savaş sırasında istilacı Rusları desteklemişti. Ruslar ayrılırken de birçok Ermeni, onlarla birlikte ayrılmalarının gerektiğini hissettiler... Belki 25.000 Ermeni, Osmanlı sınırının ötesine geçti... Osmanlı tarafına göç eden Müslümanların... sayısı ise 60.000'den fazlaydı." "Yerlerinden edilen... bir kısmı da Rusların daha önceden söküp attığında Osmanlı'ya sığınmış bulunan Kafkas dağlılarıydı ki bunlar yeniden göçe zorlanıyordu." "Lazlar da, Osmanlıların... mültecileri karşılamaya yeterince hazırlıklı olmadığını keşfettiler.../ Lazların Osmanlı Anadolu'suna iskan ettirilmeleri... her zaman hoş karşılanmadı." "Konsolos Biliotti", "Lazistan halkı Türkiye'ye değerli katkı sağlar. Onlar Çerkesler ve Abazalardan çok daha üstün karaktere sahipler". "Mark Sykes", "Ermenileri kendi başlarına gelen kötülükleri yaratmakla suçlamış, Türkleri ise Ermeni isyancıların söylediklerine inanıp, ona göre tavır almakla." "Rus... gücü, Ermeni ayrılıkçı hareketine ivme kazandıran ilave bir dayanak oldu." "Ermeni ihilalcileri... isyanlarını Avrupalıların etkinlikle destekleyecek kadar istekli olduğunu abartmışlardı. 1890'lı yıllarda... küçük çaplı Ermeni isyanları çıktı. Avrupalılar hiçbir zaman güç kullanarak müdahalede bulunmadılar." "1890'ı takip eden 20 yıl boyunca... Ermenilerle Müslümanlar arasında çatışmalar olağandı.../ 1895'te Zeytun'da... isyan, Zeytun ve Maraş bölgelerinin tümünü kapladı... Aynı yıl çıkan Van isyanında 400 Müslüman ile 1.700 Ermeni sadece bir ayaklanmada öldü.../ 1909'da Adana'da yaşanan olaylar, kötüye giden ortamın göstergesiydi... Ermenilerin Adana bölgesindeki Müslümanlara saldırması... Mersin piskoposu ihtilalci Musech'in etkisiyle 14 Nisan 1909'da başladı... Osmanlı yöneticiler... Müslüman nüfusunu... kendilerini korumaya çağırdılar... 17.000-20.000 kişi öldü; bunların %10 kadarı Müslüman, geriye kalanı ise Ermeniydi.../ 1890-1909 olayları, 1915'in psikolojik ortamının hazırlanmasında önemli rol oynadı... Her iki taraf da, başarısızlığın kendi ölümleriyle sonuçlanacağına inanıyordu... iki taraf da yüksek sayıda kayıplar verdiler." "Ermeniler dini ve etnik baskılardan değil, adaletsiz ekonomik sistem ile asayiş eksikliğinden şikayet ediyorlardı." "Osmanlılar Lazlar... Ruslar da Ermeniler... güvenebilirlerdi./ Ruslar ülkelerine göçü teşvik etmek için, resmi ilan yerine... söylentilerle... vaat ediyorlardı.../ Osmanlı... önleyebilmek için elinden geleni yaptı." "Ermeniler ile... Türkler arasındaki nefret, 1905 Rus ihtilali sırasında... doruğa çıktı." "Ruslar... Hıristiyanlar ile Müslümanların birbirlerine duyduğu derin nefreti kullanarak, Çar rejiminin düşmanlarını bölünmüş vaziyette tutmayı başardılar." "Çar, Ermenilerle Müslümanlar arasındaki düşmanlığı körükleyerek... kavga etmelerini temin etti." "Birinci Dünya Savaşı başladığında, her iki taraf da birbirinden en kötü davranışı bekledi ve ona göre davrandı." (McCarthy, s. 115-140)


"BALKAN SAVAŞLARI" "1911'e gelindiğinde" "Osmanlı Avrupa'sının... çoğunluğu Müslüman'dı.../ 1912 baharında... Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ, "Rus diplomat ajanlarının etkin gayretleriyle", Osmanlı Avrupa'sının parçalanmasına karar verdiler... öncelikle Osmanlı'nın Avrupa'dan sökülüp atılması konusunda birleştiler... paylaşılmasını sonraya bıraktılar." "Osmanlıların kaybettikleri toprakların küçük bir kısmını kurtarabilmeleri, sadece müttefiklerin kendi aralarındaki anlaşmazlıklar ve İkinci Balkan Savaşı (1913) sayesinde mümkün oldu." "Bölgedeki Müslüman nüfusu, her iki savaşın sonunda katliam, açlık, hastalık ve göç gibi nedenlerden dolayı çok azaldı." "1912'ye gelindiğinde ise, Bulgaristan Rusya'nın gözünden düşmüştü. Bu nedenle, Balkan Harplerinde Çarın katkısı görülmedi... Müslümanlar arasındaki can kaybı, 1878'dekinden daha yüksek oldu." "Ruslar nafile bir gayretle... çalıştılar fakat Avusturya'nın çıkarları galip geldi." "Balkan Savaşları sırasında yapılan katliamlar, o yıllarda, "ırk harpleri" denilen cinstendi", "anlatımları, 1877-1878 Savaşı'nda yazılanlara çok benziyordu." "Hıristiyan müttefiklerin hepsi, Müslüman köylülerin kitle halinde katledilmesine katıldılar... Bulgarların seçtiği infaz yöntemi yerli Müslüman halkı toptan yakmak oldu." "Yunanistan ile Bulgaristan... Her ikisi de diğerini... karaladılar." "Türkler yüksek sayılarda katledildiler. Bazı Batılı gözlemciler... sayıların 200.000'in üzerinde olduğunu bildirdiler", "hemen hemen tüm Müslüman ileri gelenler... öldürüldüler, malları gasp edildi." "Bulgar askerler de Türklerin talan, işkence ve katliamına katıldılar... Osmanlıların hesaplarine göre, sadece Kavala bölgesinde 7.000 Müslüman mülteci öldürülmüştü." "Model basitti: Osmanlı ordusu çekilmiş bulunduğundan şehirler barış içinde komitacılara teslim oluyor ve komitacılar da Müslüman halkı öldürüp onların mallarını yağmalıyordu." "Arnavutluğu istila eden Karadağlı askerler yolları üzerindeki her şeyi yerle bir etmişe benziyorlar." "Hem düzenli Sırp ordusu hem de komitacılar... Müslüman köyleriyle küçük kasabaları yağmalayıp harabeye çevirdiler." "Yunanlı askerler ve sivil halk, Selanik'i haftalarca yağmaladılar." "1913 yılında... hayli açlık çekildi." "Müslümanların Hıristiyanlara büyük ölçüde saldırması, ancak İkinci Balkan Savaşı sırasında, Türklere intikam alma fırsatı doğduğunda görüldü." "İkinci savaşta... geri dönen mülteciler Hıristiyanları ve bilhassa Bulgarları, onların Müslümanlara reva gördüğü muameleye tabi tuttular. Bulgar köylerinin kimi harap edilmiş kimi de talan edilmişti." "413.922 mülteci kayıtlara geçmiştir./... 1913 yılı sonlarına doğru, Müslümanlar tüm Balkanlar sathında azınlık durumuna düştüler", "bölgedeki Müslüman nüfusun %62'si artık o topraklarda yaşamıyordu", "çoğu Yunan-Türk nüfus mübadelesi sırasında olmak üzere 398.849 kişi de 1921-1926 yıllarında Türkiye'ye geldiler... mülteci durumuna düşen Müslümanların sadece 812.771'i hayatta kalabilmişti. Geriye kalan 632.408 kişi ise ölmüştü... Müslümanların %27'si can vermişti." (McCarthy, s. 141-187)


"DOĞU'DAKİ SON SAVAŞ/... Müslümanlar ile Ermeniler arasında bir iç savaş... insanlık tarihinin en feci savaşları arasındadır." "Müslümanlar hakkında, Büyük Savaş sırasında Osmanlı kaynakları dışında dürüst kaynak yoktu." "Ermeni İhtilalcileri... Van şehrini 13-14 Nisan 1915'te ele geçirip... ellerinde tuttular. Ruslar bu isyandan yararlandılar... Rus kuvvetleri Van'a girdi (31 Mayıs 1915)... Fakat Osmanlılar Temmuz sonunda... çıkardılar. Rus kuvvetleri, 4 Ağustos'ta... çekildiğinde, işgal ettikleri yerlerin tüm Ermeni halkı da onların peşi sıra gitti." "Zeytun Ermenileri 1914 Ağustos ayında... isyan ettiler." "Ermeni ihtilalcileri 29 Eylül 1915'te Urfa'da isyan çıkardılar." "Gerçekten isyanlar birbiri peşi sıra 23 Temmuz 1915'te Boğazlıyan'da, 1 Ağustos 1915'te (Maraş) Fındıkçık'ta, 9 Ağustos 1915'te Urfa'nın Germuş köyünde, 14 Eylül 1915'te (Musa Dağı) Antakya'da, 29 Eylül 1915'te Urfa'da, 7 Şubat 1916'da İslahiye'de, 4 Nisan 1916'da Akdağmadeni'nde ve 9 Nisan 1916'da Tosya'da başlamıştı". "Ermeni ihtilalciler Müslüman köylerine hücum ediyor, arkasından da misilleme olarak Ermeni köyleri özellikle Kürtlerin baskınına uğruyordu./ 1916 Ocak ayında Rus ordusu ilerlemeye geçti ve Osmanlıları yendi.../ Doğu'nun tamamen Osmanlı'nın elinden çıkmasını, Rus İhtilalinin önlediğine şüphe yoktur. Şubat 1917 İhtilalinden sonra, bazı Rus askerleri cepheyi terk etmeye başlamışlardı. Ekim İhtilali... Rus ordusunun Anadolu'dan tamamen çekilmesini sağladı.../ doğu'daki Osmanlı orduları 1917 yılında yeniden toparlandılar, 1918'de saldırıya geçtiler.../ Rus... çökmesinden sonra, Kafkasya'daki siyasi durum sürekli şekil değiştirdi. İlk etapta Kafkasya'daki üç ülke... bir birlik kurdular. Resmen Rusya'ya sadakat göstermekle birlikte aslında bağımsızdılar... Osmanlılarla pazarlık etmeye çalıştı... Gürcüler... Almanya ile anlaştılar... Azeri Türkleri... Osmanlı... halkıyla kolayca anlaştılar. Ermenistan... özellikle İngiltere ve Amerika'nın yardıma koşmasını bekleyerek bağımsız bir cumhuriyet olmakta direndi. Fakat boşuna beklediler." "Kürt aşiretleri, Van... ile Dersim bölgesinde Osmanlı'ya karşı savaşmışlardı... Savaşın başlangıcında Dersim Kürtleri Osmanlı ordusuna başıbozuk olarak katılmışlardı, fakat Osmanlı kaybetmeye başladığında taraf değiştirdiler, Osmanlı kafilelerine hücum ettiler." "Kürt aşiretleri... Ruslarla anlaştılar... savaş boyunca, çok sayıda Ermeni ve az sayıda Türk ile yerleşik Kürt'ün ölüm nedeni oldular./ Doğu Anadolu'daki Ermeni başkaldırması tesadüf sayılamayacak şekilde, Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşa gireceğini Rusların anlamasıyla aynı anda başladı. Rusların 2 Kasım 1914'te savaş ilan etmesinden önce, Ermeni çeteleri örgütlenmeye başlamıştı." "Şubat 1915'te... Rus hükümetinin Daşnaklara... 200.000 Ruble'den fazla bir meblağ para verdiği ortaya çıktı". "(Armen Garo lakaplı) Garekin Pastırmacıyan bin kişiden kalabalık bir çeteyi örgütledi.../ Ermeni gerilla birlikleri... hem Anadolu'da haydut ve eşkiya çeteleri kurdular hem de Kafkasya'da savaşa hazırlanmakta olan Rus ve Ermeni güçlerine katıldılar. Geniş kapsamlı iç göçler oldu... Ruslar tarafından askeri eğitime tabi tutulup örgütlendiler." "Musa Dağı civarında... yaklaşık 5.000 kişi... Osmanlı askerine karşı 53 gün boyunca direndiler", "bu ve diğer ayaklanma hareketlerinin hepsinin, Ermenileri sürmek emirlerinin verilmesinden çok önce yapıldığının bilinmesi gerekir. Van, Zeytun, Muş, Reşadiye, Gevaş ve başka kentlerle kasabalarda Osmanlı birliklerine karşı yürütülen isyan ve hücumlar, Osmanlı hükümetinin 26 Mayıs 1915'te kararlaştırdığı sürgün emrinden önce başlamıştı. 1915 Mayıs ayına gelindiğinde Doğu Anadolu bir iç savaşın ortasına düşmüş bulunuyordu./... Doğu Anadolu'daki Ermenilerle Müslümanlar 100 yıldır birbirlerine vahşet uygulamaktaydılar... 1915'ten itibaren, şiddeti durdurabilecek etkin asayiş kuvveti yok denecek kadar azalmıştı", "kanıtlar... içselleştirilmiş bir nefretin varlığını belirtmektedir. Gaddarca tecavüzler her tarafta açıkça ortadaydı ve öldürülmeden önce işkence yapılması olağan hale gelmişti." "Bu savaşın özelliği en başından itibaren sivil halkı hedef alan saldırılar oldu.../ Van... ayaklanmalar Mart 1915'te patlak verdi... 4.000 kadar Ermeni... Müslüman mahallelerini yakıp... Müslümanları öldürüyorlardı. 14 Nisan'a kadar şehir tamamıyla Ermenilerin eline düşmüştü.../ Van'daki katliamların ilk hedefi olarak Osmanlı yönetici ve dini liderleri ile aileleri seçilmiş görünüyor." "Müslümanlar... kaçmışlardı. Yollarda ise Ermeni haydutlar önce onların mallarını gasp etmiş, sonra kadınlarına tecavüz etmiş ve erkeklerin de büyük bir kısmını öldürmüşlerdi." "Bitlis Ermenileri, Rusların kente ilerlemesinin hemen öncesinde, Şubat 1916'da Osmanlı yönetimine karşı ayaklandılar. Müslümanlar... öldürüldüler." "Ruslar... Ermenilerin ayaklanmasını kolaylaştırmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar." "Osmanlıların tepkisi... diğer devletlerin... vereceği kararın... aynısı oldu... Ermeni halkı zorunlu göçe tabi tutmak kararı aldılar. Bu konudaki ilk emirler 26 Mayıs 1915'te gönderildi.../ İstanbul'un niyetlerinin Ermenileri huzur içinde taşıyıp yeniden yerleştirmek olduğu belliydi... Problemlerin nereden kaynaklandığı" "yerel yöneticilerin sorumluluğudur." "Asayiş sağlamak için ellerinde çok az sayıda güç vardı... Ermeni asilerine karşı... kendilerinden olanı korudular." "Yeterli güvenlik gücünün bulunmaması, sonradan ortaya çıkacak şu olaylara yol açtı; bazı Osmanlı memurları çıkarcıydı ve ellerine düşenden çaldılar. Bilhassa Kafkasya'dan göçe zorlanmış Müslüman kökenli bazı memurlar da... Ermenilerin durumundan istifade edip eski hesaplaşmalarının intikamını almayı düşündüler... büyük kar sağlayanlar oldu. Bu tür halk arasında, Müslümanlar kadar Hıristiyan Rumlar da vardı. Rumlar, Karadeniz sahillerindeki Ermeni arazileriyle evlerini satın aldılar... göçebe aşiretler, Ermeniler için en büyük tehdit ve ölüm nedeni oldular. Kafilelere eşlik eden az sayıdaki jandarmalar Ermenileri, örneğin Kürtlerin silahlı saldırısından koruyamıyordu. Aşiretler... çok sayıda insanı öldürdüler ve kadınları kaçırdılar...aşiretler onların gereksinimlerini çalınca, sonuç açlık oldu./ Bazı Osmanlı memruları, Ermenilerin soyulmasın hatta bazen öldürülmesine şahsen katıldılar. Osmanlı... yargıladı... idam edildiler.../ Ermenileri göçe zorlamak kararı sırf askeri açıdan incelendiğinde çok yerindedir, fakat... sonuç içler acısı oldu... Ermenilerin ölmesinin suçunu Osmanlı hükümeti ile birlikte Ermeni ihtilalcileri, onların destekleyicileri ve Ruslar da paylaşmalıdırlar./ Ermenilerin Müslümanları katletmesinin... en şiddetlileri... iki dönemde yer aldı. Birinci dönem, Osmanlı'nın savaşa girmesiyle... Ermeni isyanlarının ortaya çıkmasıyla başladı ve 1916'da Rusların Doğu Anadolu'yu fethetmesiyle son buldu. İkinci dönem ise, Rus... geri çekilmesiyle başladı... Rusların yerini alan Ermeni silahlı birliklerinin yenilmesiyle son buldu." "Rus İhtilali, Anadolu cephesindeki Rus askerlerinin topyekun geri çekilmesini de beraberinde getirdi." "Savaş sonrasında bir İngiliz kaynağı, Ermenilerin "Van ve Bitlis bölgelerindeki Kürt halkından 300.000 ile 400.000 kişiyi katlettiğini" bildirdi." "Müslüman köylüler... Rus askerlerinin yağmasından zarar gördüler, fakat... Ermenilerin elinde daha çok çile çektiler." "Erzincan'da olaylar, 1918 Ocak ayı sonunda başladı... Ermeni askerleri... Albay Morel adında bir Fransızın emrindeydiler." "Müslümanlar topluca katledildiler ve birçokları... yakılarak öldürüldüler./ Yüzlerce Müslüman... asıldılar." "Bayburt'ta... Müslümanlar... dağlara kaçıp saklandılar... Bayburt'ta 600'den fazla Müslüman öldürülmüş olmalıdır." "Erzurum'daki Müslümanların kıyımının son safhası 10 Şubat 1918'de başladı. O gün... çok sayıda Müslüman... öldürüldüler... Osmanlı... öldürülenlerin sayısını 8.000 olarak hesapladılar... Erzurum'u "harabeye dönmüş bir kent" diye betimlediler." "Ermeni asker ve çetelerin geçtiği bölgelerde çok az Müslüman köyü ayakta durabildi", "bilhassa geri çekilen Ermeni askerlerin yolları üzerindekiler, yerle bir edilmişlerdi... halkı ise kıyımdan geçirilmişti." "Kilikya'nın coğrafi tanımı... müphemdi... Adana ili, Maraş sancağı ve yakın çevresi akla gelirdi./ İtilaf devletleri... paylaşırken, Kilikya'ya Suriye'nin kuzey uzantısı olarak bakıp, bu bölgeyle Fransa'yı ödüllendirdiler... 1916... Sykes-Picot antlaşmasına göre... geniş bir bölgeyi kapsamaktaydı. Fakat savaşın sonlarına doğru, Fransızların bu kadar geniş bir yöreyi hiçbir zaman kontrol altında tutamayacağı anlaşıldı. Onlar da Kilikya'yı talep ettiler... Ateşkes... İtilaf ülkelerinin Kilikya'yı işgal etmesi şeklinde yorumlanamazdı, ama Fransızlar ateşkes maddelerine bağlı kalmak gereği hissetmediler./... Fransız birlikleri yerleştiler... sayıca yetersizlerdi... Fransızların komutasında çok az Fransız asker vardı... çoğu gerçekte kolonilerden devşirilmişti veya Ermeni birlikleriydiler... Kilikya'daki Fransız istilasının ilk temsilcileri Ermeni Lejyonu taburları oldu... 4 taburdu; yaklaşık 5.000 asker ve subaydan oluşuyordu ki bunlar Fransız birliğine Mısır'da yazılmışlardı... Ermenilerden oluşuyordu... bilhassa (ve sadece) Türklere karşı çarpışmak için işgale katılmış özel bir gruptular.../ 1918... Aralık sonunda Adana ilini istila etmeye gönderildiler... Dörtyol bölgesinde... yağmaladılar. Fransızlar... saldırıları bastırmaya çalışınca, Baylan'daki Ermeni askerleri başkaldırdılar. Diğerleri ise Fransız ordusunu bırakıp yerli Ermenilerden... oluşan birliklere katılıp Ocak 1919'da Arap Deresi ve Kırıkhane kasabalarına saldırdılar./ Ermeni Lejyonu İskenderun'a girer girmez Müslüman evlerini bastı... bazılarının ırzına geçtiler... Benzer olaylar Adana... Ermeni güçlerinin ayak bastığı her yerde görüldü... Türkler... yaygın şekilde katlediliyorlardı. Yerli Ermeni köylüler... yandaş gerilla çeteleri kuruluyordu... Türk köyleri bu çetelere yem olmaktaydılar... yardım isteyebileceği bir kuruluş yoktu çünkü yerel yönetim... Ermenilerin elindeydi. Fransızlar kendilerinin ve İngilizlerin Ermenileri dizginlemekte aciz kaldıklarını... ileri sürüyorlardı.../ Kilikya'da, Türklere karşı saldırılar sürerken, çok sayıda Ermeni de bölgeye göç etmekteydi.../ Ermeni Lejyonunun kesin tasfiye kararını, 16 Şubat'ta İskenderun'da başlayan olaylar getirdi. Orada Ermeniler, Müslüman olan Fransız askerlerine hücum edip isyan çıkartmışlar... ve sayısız Müslüman'ı katletmişlerdi... Suriye'deki İngiliz Kumandanlığı, Ermeni birliklerinin yöreden çıkarılmasını ve onların yerine düzenli İngiliz askerlerinin gönderilmesini emretti." "Ermeni birlikleri 18 Şubat-16 Mart 1919'da bölgeden çıkartılmalarına rağmen, Adana, Mersin ve Hamidiye'de yeniden konuşlandırılmış ve bir müddet de burada talana devam etmişlerdi./... Kilikya'da gerginlik devam etti... İngiliz... yerine... Fransız birlikleri yerleştirildi... bilhassa... Maraş Sancağı'nda, Türk ve Ermeni çetelerinin her ikisi de karşı toplumdan sivil halkı öldürmeye giriştiler." "Amiral Bristol Maraş'taki olayları gerçekçi şekilde rapor etmiştir." "Türk köylüler... yerli Ermeni halkının ve Fransız üniformalıların saldırılarını püskürttüler... Fransız askerleriyle yerli Ermeniler... yerli Türk halkını katlettiler... 1920 Mart ayında Türk kuvvetlerinin Maraş'ı Fransızlardan geri alması üzerine, olaylar doruk noktasına çıktı... binlerce Türk ve Ermeni öldürüldü." "Ankara... yönetiminin Maraş Sancağı'nda faaliyete başlamasıyla bölgedeki gerilim sona erdi ve katliamların sonu geldi." "Bristol, Maraş'ta... Fransızları suçlu buldu... Türk Ulusalcılarının, gayri Müslimleri yok etmek istemediğini, emin şekilde öne sürdü." "Türklerle Fransızlar arasındaki çatışmalar ile Ermeni ve Türk çetelerinin katliamları, 1921 Aralık ayında Fransızların, 30.000 Ermeni'yi de beraberlerinde alarak Kilikya'dan tamamen çekilmesine kadar sürdü... Ermeni halk... terk ettiler... Fransızlar... Ermenileri... tenkit etmeye başladılar." "Kar altında ve çok ıstırap ile Maraş'tan çekilmeleri sırasında, muhtemelen binlerce Ermeni can verdi." "Yörede... Türklerin çabucak örgütlenmesi sayesinde, oradaki durumun Erzurum ve Erzincan'a benzer şekilde gelişmesi önlendi... Güneydoğu Anadolu'nun herhangi bir köşesini istila etmeyi Fransızlara, hem can kaybı hem de maliyet açısından o kadar pahalıya ödettiler ki, Fransızlar işgale daha fazla devam edemez veya etmez oldular." "Kafkas Rusya'sındaki Müslümanların tarihi, 1917 Rus İhtilali... yakından ilişkilidir... Müslümanların katliamı , Osmanlıların Kars bölgesine ilk sakdırısı ve yenilgisi üzerine (1914-1915) başladı.../ 1917 baharında Rus ordusu... Irak'a kadar... ele geçirmeye hazırdı. Fakat Şubat'taki Rus İhtilali tüm savaş planlarını değiştirdi... Anadolu'daki Rus askerleri... toplu halde orduyu terk edip geri dönmeye başladılar. 7 Kasım 1917 Bolşevik İhtilalinden sonra, Anadolu'da Rus ordusundan eser kalmamıştı." "Ermeni... 1917-1918 arasında gerçekleşmesi imkansız bir beklenti içine girdiler.../ 1919'a gelindiğinde, Erivan İlinde... yaşamakta olan Müslüman halkın çoğunluğu, ya ölmüş ya da... mülteci durumuna düşmüştü." "Kağızman'ın Müslüman köylerinin çoğu Ermeniler tarafından yakılmıştı." "Ermeni devleti kurulmasına güçlü şekilde kendini adamış olan İngiltere bile, "asıl Ermenistan" ve Bakü'deki Türk katliamı karşısında, Ermenileri resmen uyardı." "19 Nisan 1919'da Kars'ı fiilen işgal etmeye başlayan İngilizler... yönetimi Ermenilere devrettiler... çoğunluk nüfusunu teşkil eden Müslüman halkın görüşü alınmamıştı.../ Müslümanların katledilmesine, İngilizlerin Kars'tan ayrılmasından önce başlanmıştı." "Kars'taki Müslüman görevliler... Müslüman cesetlerinin sayısını 40.000 olarak hesapladılar." "Kürtler ile Ermeniler ancak kan davasında görülecek şekilde dövüştüler, her ikisi de karşı taraftan ellerine düşeni öldürdüler... Rawlinson... kayıt etti./... 1919 yılında, Kars bölgesinde toplanan mülteci sayısı 25.000'i bulmuştu." "Ermeni birlikleri... devamlı vahşet uygulamaktadır." "Bakü... 30 Mart'tan 1 Nisan 1918'e kadar, Tatarlara saldırıldı... Müslüman nüfusunun neredeyse yarısı, şehirden kaçmak zorunda kaldı./ Sadece Bakü'de 8.000-12.000 Mülüman öldürülmüştü. 14 Eylül 1918 gecesi Ermeni kuvvetleri şehirden ayrıldığı sırada, Müslümanlar öçlerini aldılar ve neredeyse 9.000 Ermeni'yi öldürdüler. Türk birlikleri... geride kalan Ermenilerin güvenliğini temin ettiler." "Andranik'in birlikleri Tatar köylerini peş peşe ezdiler." "1919... Bristol... Ermeniler tarafından yerle bir edilen 420 Müslüman köyünden 60.000 mültecinin Azerbaycan'a geldiğini bildirdi." "Erivan ilinde yaşayan Müslüman halkın nüfusu, neredeyse Ermeniler kadar yüksekti. Onlar Kafkasya'nın en çok acı çekenlerinden biri oldular." "Ermeni Sosyalist Devrimcileri... katliamlardan şikayet ettiler." "Erivan ilindeki Müslümanların üçte ikisi yok oluvermişti." "Ermenilerin ölümleri gibi, Müslümanların ölümü de çoğunlukla göç sırasında meydana geldi." "Birinci Dünya Savaşı sırasında Doğu Anadolu cephesinde ve onu takip eden Türk-Ermeni Savaşı sırasında hareket halinde olan o kadar çok halk yığınları vardı ki, o zamanın anlatımları Doğu Anadolu ve Güney Kafkasya'daki tüm insanların göçe çıktığı izlenimini uyandırmaktadır. Bu bir abartma olmasına rağmen, çok da gerçek dışı değildir. Gerek Müslüman gerekse Ermeni olan, Doğu Anadolu'nun insanlarının çoğunluğu ya öldüler ya da evlerinden ayrılmaya zorlandılar." "Savaşın başlangıcında, Rusların cepheye yakın bölgeleri Müslümanlardan arındırmaya çalıştığı bilinmektedir... Ancak asıl Müslüman göçü, Rus İhtilalinin Emperyalist Rusya'yı yıkmasıyla geldi. Bu dönemde, Müslümanlar Ermeni Cumhuriyetinde gördükleri işkence sonucunda kaçtılar." "Ne onları sayacak ne de yardım edecek devlet organı vardı." "Bazı Müslüman mülteciler Sovyet istilalarından kaçarak Kafkasya'nın daha kuzey bölgelerine geldiler." "Kafkasya'dan gelen Müslüman mültecilerin sadece üçte birinin yani 135.000'inin öldüğü düşünülürse, 400.000'den fazla insanın göçe çıktığı ortaya çıkar./ Osmanlı'nın Doğu Anadolu illerinde, iki dalga halinde Müslüman mülteciler oluştu. İlki 1915 Nisan'ında Van'daki Ermeni ayaklaması ile başladı ve 1915 yazında Rusların geri çekilmesiyle son buldu. İkinci dalga, Rusların 1916'daki daha başarılı olan istilası ile başladı." "Türk mülteciler... evlerini terk edip bir yere yerleşiyorlar, ancak Rusların ve Ermenilerin ilerlemesiyle orasını da terk etmek zorunda kalıyorlardı. Erzurum'dan kaçan mülteciler... Maraş ve Adana gibi bölgelere, yaya olarak yürümek zorunda kaldılar./ Doğu Anadolu'daki iç göçler hakkında hiçbir kayıt tutulmamıştır." "2.300.000... nüfusun en az dörtte birinin mülteci durumuna düştüğünü gösterir. Muhacirin Nezaretinin sonradan yayınladığı bir raporda, Müslüman mülteci sayısının Birinci Dünya Savaşı sonunda 868.962'ye çıktığı belirtildi. Bu sayının sadece resmi mülteci olarak kabul edilen kişileri kapsadığı ve çok sayıda Müslüman'ın yollara düşmeden önce öldüğü hesaba katıldığında, göçe çıkanların oranı daha da artar... Doğu Anadolu'da iç göçe çıkmış olanların yarıdan fazlası ölmüş olmalıdır." "Niles ve Sutherland raporları... duyurulmadı... General Harbord, Yüzbaşı Niles'ın Doğu Anadolu'da, kendi komisyonundakilerin görmediği yerleri de gezip dolaştığından raporunda söz etmişti, fakat yine de Niles'ın yazdıklarını tamamen yanlış aksettirdi... Harbord komisyonunun yegane tercümanları Ermenilerden ibaretti." "Niles ve Sutherland... Van ve Bitlis... 1919'da her iki şehrin nüfusunun da savaş öncesindeki seviyelerinin sadece %10'una veya daha aşağısına düştüğünü saptamışlardır. Ermeniler, bir kaç tanesi dışında, tüm Müslüman evlerini yok etmişlerdi", "benzer durum, başka köylerde de saptanmıştı", "vahşetin hepsini bizim gezdiğimiz yerlerde Ermenilerin Türklere yapmış olduğuydu... 1915 ve 1916 yıllarında... Rusların verdiği zararlar şüphe götürmezken, kargaşanın az olduğu görülüyor. 1917'de Rus ordusu dağılıp gitti ve kontrolü tek başına Ermenilere bıraktı. İşte o dönemde Ermeni çeteleri ülkenin dört bir yanını sararak, sivil Müslüman halkı soyup katlettiler. Türk ordusu... ilerleyince, Ermeni ordusu dağıldı; düzenli-düzensiz tüm savaşçıları, Müslümanların malların gasp etmeye ve yerli Müslüman halkın canına kıymaya başladılar. Sonuç tamamen mahvolmuş; nüfusu eski seviyenin dörtte birine düşmüş... bir ülkedir.../ Kafkasya ve Doğu Anadolu'daki savaşların neden olduğu ölümleri hiç kimse saymadı." "Lozan... İsmet Paşa... Ölü sayılarını bir milyon olarak açıklamıştır." "Güney Kafkasya... diye anılan bölgeye Kuzey Kafkasya'dan gelen göçler, ölüm sayılarının az olduğunu gösterir." "Van, Bitlis ve Erzurum gibi illerde yaşayan Müslümanların en az %40'ı savaş sonunda ölmüş bulunuyordu... ölenler sadece Müslümanlar değildi. Ermenilerin ölüm oranı da en az bu kadar yüksekti... Ermeniler gibi Müslümanlar da kıyımdan geçirildiler veya akıllara durgunluk verecek kadar yüksek sayılarda açlıktan ve hastalıktan öldüler." (McCarthy, s. 189-267)


"BATIDAKİ SON SAVAŞ" "Türkler ile Yunanlılar arasında geçen 1919-1922 Anadolu Savaşı... bölgeyi Türklerden arındırmak hareketinin doruğa çıktığı bir süreç oldu." "Bulgaristan'da... ibretlik katliamlar, yağmacılık ve Müslüman mülklerinin harap edilmesi, yüz binlerce Müslüman'ın... kaçmasına neden olmuştu. Aynı yöntem, Anadolu'yu işgal eden Yunanlılar tarafından da uygulamaya konuldu.../ Yunan ordusunun Anadolu'daki amacı, Balkanlı müttefiklerin 1912'deki amaçlarının aynısıydı... bir Hıristiyan memleketi yaratmaktı... Müslümanların uzaklaştırılması gerekiyordu... nüfusun ezici çoğunluğu Müslüman'dı ve... Türk'tü... Rumlar ise sadece %14'ünü teşkil ediyordu... Rum ve Ermenilerin toplam sayısı 845.000'e, yani bölge nüfusunun %18'ine çıkardı... Müslüman nüfusu neredeyse 4 milyondu./... Osmanlı... hazırlıklı olmadığı sırada birçok cephede birden savaşmaya zorlanmış olmasının verdiği baskı altında... asayiş tamamen çökmüştü... savaş ortamından kaçıp gelmiş olan bir miyon mültecinin Batı Anadolu'da bulunması, bölgedeki yaygın açlığın nedenlerinden biri oldu... yüz binlerce erkek ölmüştü... halkın hiçbir güvenliği olmadığı görülmekteydi ve Yunanlı, Ermeni, Çerkes, Türk çeteleri buralarda at oynatıyorlardı... salgın hastalıklar halkı kırıp geçirmekteydi... Yunanlılar yine de Batı Anadolu'yu fethedemediler. Türklerin zaferi büyük çapta... yetenekli liderlerin, özellikle Mustafa Kemal Paşa'nın ortaya çıkmasıyla mümkün oldu... Batı Anadolu Müslümanları Anadolu savunmasının son direniş mevzileri olduğunu fark etmişlerdi... Osmanlı... acizdi. Bu nedenle Türkler, milliyetçi bayrak altında birleştiler ve kendilerini savundular." "1920... Temmuz'da İngilizler... İzmit yarımadasını alıp Yunanlılara adeta hediye ettiler... 1922 Ağustos ayında Türkler... ilerlediler... 9 Eylül'de İzmir geri alındı.../ Yunanistan'ın İzmir Sancağı'nı işgal etmesine izin kararı Paris Barış Konferansında (1919'da) alınmıştı... Mondros... böyle bir işgale izin vermiyordu... Karar, en baştan, yanlış bilgi ve iki yüzlülük üzerine kurulmuştu. Lloyd George ile Woodrow Wilson'un her ikisi de hararetli Yunan yanlısı ve Türk karşıtı idiler. Wilson... kendi savunduğu on dört maddenin ve... kendi geleceklerini tayin hakkının Türklere verilemeyeceğini açıkça belirtti. Lloyd George ise bu tür vicdani çekinceleri ağzına bile almadı... İtalya... İngiltere ve Fransa'nın çıkarlarına tehdit olarak algılanıyordu... İtalya, sadece işgalin geçici olması... şartıyla, isteksizce kabul etti./ İtilaf Devletlerinin aslında sahte ve değersiz bir dürüstlük gösterisi olan "İstila Kurallarına", Yunan Hükümeti işgalin başından itibaren uymadı... bir işgal ordusuydular.../ Şaşırtıcı olan İtilaf Devletlerinin özellikle de İngiltere'nin, Yunanistan'ın niyetini gerçekten anlamamış olmasıdır... Müslümanların katledildiği... raporlar üzerine, İngiltere... yavaş yavaş olan bitenin farkına vardı. İngilizler etraflarına, emperyalist kazanç sağlamak için değil de ulvi amaçlarla müdahale ettikleri düşüncesinden bir çember örmüşlerdi... Bu şekilde, dünyanın her yerinde manda rejimleri oluşturuyorlardı... Yunanlılar... ve hatta kendilerinin de gerçek emellerine gözlerini kapamışlardı./ Fransızlar daha az yanılgı içindeydiler... kolaylıkla taraf değiştirdiler ve savaşı Türklerin yanında bitirdiler... İngilizler... dostlarını kayıran inatçı bir gururdu." "Venizelos, sahte istatiklerin propaganda malzemesi olarak kullanılmasının yararına hararetle inanıyordu." "İngiliz... Osmanlı istatistik syılarının mevcutlar arasında en iyisi olduğunu biliyor... tatbikatta, Osmanlı sayılarını kullanıyordu." "İşgalin ahlaki dayanağı, İzmir'in Osmanlıların elinde kalması halinde, şehirdeki Hıristiyan nüfusun içine düşeceği varsayılan yaşam tehlikesiydi. Paris Konferansında, Türklerin Rumları katlettiği ve Rumların korunmaya muhtaç olduğu, inandırıcı şekilde tekrarlanıp durdu... gerçeği yansıtmıyordu. Aslında, Türklerin devlet makamları ve askeriyesi barışı temin ediyorlardı... fakat Lloyd George kendi temsilcilerinin raporları yerine Yunan... katliam haberlerine güvenmeyi yeğledi./ İşgal önerisine karşı çıkanlar da yok değildi." "Durum, Müslüman Türklerin Balkanlarda gördüklerinin aynısıydı... Müslümanları öldürüyor... kaçmaya zorluyordu... Yunanlıların İzmir'e ayak basmasıyla Müslümanlar katledilmeye başlandı ve 1920-1921 yıllarında yüksek gerilime ulaşan devlet destekli bir terör uygulandı... Yüz binlerce Türk yerlerini terk etti./ 13 Mayıs 1919 günü... İngiliz Amirali Calthorpe... işgal edileceği haberini verdi... Türkler... işgalin sadece Yunan askerleri tarafından değil de tüm İtilaf güçleri tarafından yapılması için adeta yalvardı... Vali... asayişi temin etmek için 100 kadar İngiliz, Fransız veya İtalyan askerinin de şehre gönderilmesini rica etti. Teklifi reddedildi./ Yunan birlikleri 15 Mayıs sabahı... Vilayet Konağına yaklaştıkları sırada bir el silah sesi havayı çınlattı.../ İlk kurşunu kimin sıktığı hiçbir zaman bilinmeyecektir... Asıl önemli olan, bu kurşunun doğurduğu sonuçlardır.../ Silah sesleri biraz azaldıktan sonra, (Yunanlı) askerlerle sivil halk, kapıları kırarak Türklerin olduğu belli olan evlere girmeye başladılar. Sivil halk harekatta çok aktif rol aldı", "evlerden yaylım ateşi açıldı ve... uzun bir yaralıyla ölü dizisi serildiğini gördük", "elleri havada yürütülen yaklaşık 30 kadar silahsız erkeğin katledilmesine istemeyerek şahit oldum. Bu katliamın tamamı Yunan askerleri tarafından işlenmişti", "Türkler... kurşunlandı... Türklere yapılan insanlık dışı en kötü muameleler, esir alındıkları sırada, öğlen vakti ulu orta deniz kıyısında yapıldı." "Şehrin merkezinde toplanmış olan güruh, Yunan askerlerinin yardımıyla şehrin çevre sokaklarına yayıldı. Mal mülk çalınıp tüm çevre alt üst edildi... gasp edildi... yüzlerce Türk... öldürüldü... Türklerin hiçbir savunma olanağı yoktu. O gün tahminen 700-800 Türk öldürülmüştü. Yunanlılardan ise üç asker ölmüştü. Şehri çevreleyen köylerde daha kötü vahşet işlenmişti." "Türklerin ve Yunanlıların hazırladığı raporlar arasında dağlar kadar fark vardı. Türklerinki Yunanlılarınkinden kat be kat daha güvenilirdi." "Rum halkı, ordunun silah depolarını yağmalayıp Türk köylerini talan ettiler ve Müslümanları av sürer gibi kovalayıp öldürdüler./ Yunanlıların uyguladığı... Rum halkı silahlandırmak programı İzmir'de başladı.../ Yunan askerleriyle sivil halktan güruh, özellikle Osmanlı ordu mensuplarına çok kötü davrandılar... katlettiler." "İtilaf güçleri... Soruşturma Komisyonu... Yunan askerleri ile subayları suçlu bulundu", "rapor örtbas edildi." "Yunanlıların girdiği her yerde, sivil Türk halkıyla jandarmalar düzenli şekilde silahtan arındırılıyordu." "İzmir'in işgali, birçok yönden, Lloyd George'un marifetiydi." "İlk başta Osmanlı polisiyle askeri ve Müslüman halk silahtan arındırıldı. Arkasından yerli Yunanlılara silah dağıtıldı... soygun, katliam ve ırza geçmeler başladı." "Aydın şehri hiçbir direniş göstermeden 27 Mayıs 1919 günü teslim alınmıştı... Yunanlılar Aydın'ı almakla, kendilerine İtilaf güçlerinin verdiği iznin ötesine geçmişlerdi... Türklerin evlerine ve mallarına sürekli saldırıldı." "Türkler, şehirde 2.000 Müslüman ile 300-400 Hristiyan'ın öldürüldüğünü tahmin ettiler." "Osmanlı anlatımına göre", "Aydın şehrinde yaşayan 30.000 Türk'ten sadece bir kaç aile kaldı. 5.800 ev yerle bir edildi ve şehrin civarındaki 81 Türk köyü yakıldı." "Bergama'yı yeniden işgal ettiler... evsiz barksız kalıp Soma'da toplaşan Türklerin sayısı 70.000'i buldu." "Türk köylülerinin katliamıyla Türk köylerinin yağmalanması, Yunanlıların İzmir'e ayak basmasının hemen ardından başladı... yağmalama ve katliam yaptılar... Yağmacılık ve katliam güneydeki Urla yarımadasına sıçradı, oradaki Türk köyleri de yakıldılar... 3.000 Türk öldürüldü." "İngiliz askerleri, Yunan askerlerinin Türk kadınların ırzına geçmesi olaylarını özellikle rapor ettiler." "Yunanlıların ele geçirdiği bölgelerde, Türk köylüleri gelişigüzel boğazlanıyorlardı." "Köylerin yakılması, katliamlar ve zorla göçe çıkartmaların, Yunan hükümetiyle ordusu tarafından onaylandığına kuşku yoktur." "Yunan ordusu yıkımı durdurmaya yeltenmemişti." "Toynbee, umduğundan çok farklı bir durumla karşılaştı... Türklerin katliamı ve kovulmasının Yunan hükümeti tarafından planlandığı sonucuna vardı." (McCarthy, s. 269-310)


"ÇERKESLERİN ROLÜ/ Yunan harekatının en tuhaf yönlerinden birisi de, Yunan ordusunun yanı sıra bazı Çerkes grupların da yağmacılığa katılmaları oldu. Bazı Çerkes liderleri (en iyi örneği Çerkes Ethem'dir 104) kendilerini Yunanlıların işbirlikçisi haline düşüren başına buyruk eylemlere giriştiler. Yunanlılardan hazzetmeyen başka Çerkesler ise, kendi halklarının çıkarı için Sultana anlaşılabilir bağlılık gösterip, Milliyetçilere karşı durarak İstanbul Hükümeti'ni desteklediler. Ancak Çerkeslerin çoğu... Müslüman din kardeşlerinin yanında yer aldılar. Bir kaç adet kendi çıkarlarını kollayanların haricinde Çerkeslerin çoğu, Milliyetçi kesimde yer aldılar. Yurtlarından atılmalarının üstünden 50 yıldan uzun zaman geçmişti... 1919 yılına gelindiğinde sadakatleri ve Milliyetçileri desteklemeleri bakımından artık Türkleşmişlerdi." "104 En iyi bilinen Çerkes çete reisi örneği, ilk başlarda Yunanlılara karşı gerilla hareketi yürütüp sonradan gerek Hıristiyan gerekse Müslüman yerli halkı yağmalamaya koyulan Çerkes Ethem'dir. Hatta bir ara, Yunanlıların yanında bulundu. Mustafa Kemal'in milliyetçi güçleri tarafından yenilgiye uğratıldı." "İtilaf devletleri arasında, İzmit şehri ve çevresi... geri alındığı takdirde, Rum ve diğer Hıristiyanların çok cefa çekeceğine dair bir korku vardı. Yunanlıların yöredeki davranışı, kendilerinden öç alınması için yeterince sebep yaratmıştı... Türklerin... öç eylemlerine girişeceği sanılıyordu, fakat İngiliz gözlemciler Milliyetçi birliklerin "disiplin ve iyi halleri" sayesinde, öç eyleminin hiç olmadığını rapor ettiler./ Yunanlılar 1921 Ağustos ayında... savaşı kaybetmeye başladılar... geri çekilirken önlerine gelen her şeyi, eskisinden daha vahşice, baştan aşağı tahrip ettiler... Tüm şehirler yakıldı... Rum ve Ermeni halkı da artık o topraklarda barınamayacaklarını biliyorlardı, bu nedenle nefret doruğa çıktı." "(Manisa)", "toplam nüfusu 40.000... 37.000 Türk nüfusundan sadece 6.000'inin yaşadığı sanılıyor." "Yunanlıların hıla geri çekilmeleri sırasında, Batı Anadolu'dan geçerken izledikleri politika basitti; ellerinden geldiği kadar, yolları üstündeki her Türk köyünü yerle bir etmekti", "öldürüldüler", "Sadece dağlara ve ormanlara kaçmış olanlar... kurtuldular." "Hayret verici olan, yöneticilerinin İngiliz kanuoyundan sakladıkları gizli İzmir raporunun Fransa'da 1920 yılında yayımlanmış olmasıdır." "Yahudilerin yarısından fazlası, Anadolu'yu ya terk etti, ya da öldü." "Yunanlıların Türkleri katletmesi kadar Türklerin de Yunanlıları katlettiğinden söz edilmelidir." "Rum ve Ermeni çeteleri, Yunan istilası altındaki topraklarda meydana gelen Müslüman katliamından sorumluydular. Aynı şekilde, Müslüman çeteler de, Batı Anadolu'daki Rum ve Ermeni halkının ölüm telefatının başlıca nedeni oldular./ En feci Hıristiyan katliamları Müslüman çetelerin işiydi. Bu çetelerin... bazıları da çıkarlarıyla birlikte yön değiştiriyorlardı (örneğin Çerkes Ethem'in etrafındaki çeteler)... bunların bir çoğu da sadece politik ortamdan yararlanan basit eşkiya idiler. Müslüman çetelerin işlediği en kötü vahşet, İznik-İzmit-Bursa bölgesinde 1920'nin ikinci yarısında yer aldı. İznik, Ortaköy ve Akhisar çevresinde... yüzlerce Hıristiyan öldürülmüştü." "İntikamın birçok yerde feci olduğu bellidir. Yunanlıların... askeri birliklerin elinde cefa çekmediği görülüyor, fakat Türk köylülerin intikamı farklı bir konudur." "Anadolu'daki Savaş sırasında milli kuvvetlerin Rumları hedefleyen başlıca resmi politikası, Yunanlıların Karadeniz sahillerinden İç Anadolu'ya sürülmesiydi". "Türk milli kuvvetleri sürgünün yapılmakta olduğunu hiçbir zaman saklamadılar. Bu olayı askeri gerekçelerle izah ettiler. Hakikaten durum onları haklı gösteriyordu... Rum çeteleri Karadeniz sahillerinde operasyon yapıyor, Türk köylerine saldırıyor... Karadeniz'de yaşayan Türklerin de istilacı Yunanlıların elinde İzmir, Aydın veya Menemen'deki kardeşleri kadar cefa çekeceklerini biliyorlardı./ Sürgün, düşmanlarını etkisizleştirmenin klasik bir Orta Doğu ve Balkan yöntemiydi... Osmanlılar gibi onlardan önce Bizanslılar tarafından kullanılagelmişti. Yakın zamanda Osmanlı Hükümeti 1914-1915'te yüz binlerce Rum ve Ermeni Hıristiyan'ını... sürmüştü. Sürgün, özellikle gerilla hareketine karşı etkili bir askeri taktikti... yerel desteğini kurutuyordu... 1920'de Karadeniz Rumlarını göç ettirmek Türk Milliyetçileri açısından bir hata olmuştur./... Yunanlıların Karadeniz kıyılarına güçlü bir askeri çıkarma yapmalarına imkan yoktu. Yerli Rumların, bir Yunan istilasına katılması gerçek bir tehlike değildi.../ Sürgün, çaresizlik anında başvurulacak bir yöntemdir." "Samsun'dan yola çıkan sürgünler... Sıklıkla aç ve susuz kaldılar ve bazen de soygunculara karşı korunmadılar... adedi kesin olarak bilinmeyen fakat yüksek sayıda, kayıp verdiler. Rumların varacağı son yer... Harput şehriydi." "Rumların sürülmesi çok insanlık dışı olaylar ve ölüm getirmiştir." "1912-1922 yılları arasında tahminen 65.000 Pontus Rum'u ölmüştür." "Rumlara karşı girişilen Türk eylemlerinin çoğu bireysel saldırı veya çete hareketleriydi... eğer Yunanlılar işgale kalkışmasalardı, bunlar gerçekleşmeyebilirdi.../ Sonradan Anadolu'daki Savaşa sahne olacak bölgelerin, Yunanlılar hücum edene kadar, tamamen sakin ve muntazam asayiş içinde olduğunun belirlenmesi gerekir." "Bu kitabımda Türkler aleyhindeki ispatlanmamış iddiaların hiçbirine yer vermedim. Bu iddiaların bazıları doğru olabilir." "Milli kuvvetlerin en büyük disiplin zaafı Yunan istilasının başladığı, İzmir şehrinde oluştu. Türk güçleri kente ulaştıklarında, Yunan ordusunun terk ettiği bir şehirle karşılaştılar... İleriki aylarda onları yüz binlerce Anadolu'nun Rum ve Ermeni göçmeni takip edecekti. Anadolu Hıristiyanları bir daha geri dönmediler. Milli ordu, ilk başlarda şehirde asayişi temin etti... Sonra bu durum değişti... bir kaç gün sonra, Hıristiyanların yaşamları ve mülkleri tehlikeye girdi... malları gasp edilmeye başlandı... öldürüldüler.../ İzmir'in sondramı, Osmanlı İzmir'ini yok eden büyük bir yangınla geldi. Yangın Ermeni bölgesinde başlamıştı. Yangının kimin tarafından başlatıldığı konusunda tarihi veriler biraz karmaşıktır; belki yerli Ermeniler, belki yerli Müslümanlar, belki de Milliyetçi askerler tarafından başlatılmıştı. Aslında bir değil birçok yangın olduğu düşünülebilir.../ 1912-1922 yılları arasında, aşağı yukarı 300.000 Anadolu Rum'u yok oldu... Türkler gibi onlar da açlık, hastalık ve katliam dolayısıyla can verdiler... Yunanlıların Anadolu'yu istilası... büyük felaket getirmiştir." "Yunan çoğunluğu yaratmak için kasıtlı olarak Türklerin Batı Anadolu'dan dışarı atılmasıyla çok sayıda mülteci yaratıldı." "Osmanlı... 1920'de "içeride" (yani İç Anadolu'da) 800.000 mülteci olduğunu hesapladı... birçok Müslüman mülteci, bir kaç kez bulunduğu yerden göçe çıkmak zorunda kalmıştı." "Lozan... 1,5 milyon Anadolu Türk'ünün Yunan işgal bölgesinde öldüğü veya mülteci durumuna düştüğü hesplamıştı." "İsmet Paşa'nın tahminlerini daha güvenilir kılmaktadır. Savaş sırasında, işgal topraklarında yaklaşık olarak 640.000 Müslüman öldüğüne göre, savaştan sağ çıkan mülteci sayısının da 860.000 olduğu tahmin edilebilir... Ölen Müslümanların yarısının mülteciler arasından olduğu düşünülürse, 1,2 milyon Anadolu Müslüman mültecinin Yunanlılardan kaçtığı ve bunlardan üçte birinin öldüğü hemen hemen doğrudur." "Daha önce Mora yarımadasında, Bulgaristan Savaşında ve Balkan Savaşlarında kullanılan tüm etnik ve dini temizlik yöntemleri, bir kez daha Anadolu'da ortaya çıktı. Aradaki fark, Türklerin Anadolu'da sırtlarının duvara dayanmış olduğuydu; daha fazla geriye itilecekleri yer kalmamıştı... savunmaya geçtiler ve ayakta kaldılar."(McCarthy, s. 311-352)


"MÜSLÜMAN TOPRAKLARININ SONU/ Savaşlar bittiğinde, Batı Avrupa'nın tamamı kadar büyük bir alanda yaşayan Müslüman toplulukları, sayıca çok seyreltilmiş veya yok edilmişlerdi. Balkanların muhteşem Türk toplulukları eski sayılarının çok küçük bir oranına indirilmişti. Çerkesler, Lazlar, Abazalar ve Türkler ile daha birçok küçük Müslüman gruplar zorla Kafkasya'nın dışına sürülüp atılmıştı... Anadolu tamamen değişmişti... Tarihin en büyük felaketlerinden biri yaşanmıştı." "Yüz yıl boyunca Ruslar, Müslümanları söküp atarak topraklarını genişletmişlerdi. Kırım Tatarlarını ve Çerkesleri sürmüşlerdi. Türkleri Güney Kafkasya'dan sürüp, onların yaşadığı topraklara Ermenileri yerleştirmişlerdi. Ruslar 1915'te, yeniden ilerlemeye hazırdılar. Ermeni ihtilalcileri... isyanlar çıkarmaya başlamışlardı... ve hatta Van şehrini de ele geçirmişlerdi.../ Osmanlı... aldırmazlık edemezdi... Osmanlı Ermenilerinin sürülmesi mantıklıdır... tüm grupların... davranışları o kadar insanlık dışı davranışlarla doludur ki, hiçbir grup ilk taşı atacak kadar günahsız değildir." "Osmanlı... Müslüman nüfusu... 1800'den 1912'deki Balkan Savaşları öncesine kadar geçen süredeki göçlerle... %70'ten %80'e yükseldi... en sonunda tamamen Müslüman ve Türk nüfusa sahip bir Cumhuriyet bıraktı." "Türkiye... dış politikasında barışsever tarafsızlık ilkesi güttü." "1923 yılnda... Memleketlilerinin neredeyse dörtte biri ölmüştü." "Müslüman ölülerinin birçoğu ne kayıtlara geçti ne de hesaplandı." "5 milyondan fazla mülteci yurtlarından sürülmüştü ve bunların birçoğu da ölmüştür." "1926 yılında tutulan SSCB nüfus istatistiği... halkın sayısını etnik kökenlerine göre (190 çeşit grup halinde)... yayınladı." (McCarthy, s. 353-365)


"OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDAKİ ZORUNLU GÖÇLER VE CAN KAYBI/ 1790-1923 arasında, 7 milyondan fazla insan zorla, Balkanlar, Kafkasya ve Anadolu'daki yurtlarından edildi. Aynı sürede, 6 milyon kişi daha, ölenler arasında sayıldı ve bir çok ölü de hiç kayıtlara bile geçmedi... O günlerin acısının anlatıldığı çoğu zamanlarda ise, sadece yerinden koparılan ve ölen Hristiyanlar dikkate alındı. Ancak, en büyük ölümler ve sürgünler Türk, Çerkes, Kürt ve benzerlerinin yani Müslümanların başına gelmişti.../ 1790'da Osmanlı... Bosna ve Romanya'nın büyük bir kısmını kapsıyordu... kaybedildi. Sırbistan, Romanya ve Bulgaristan'ın bağımsızlığını Rusya zorladı. Büyük Devletler... Yunanistan'ın bağımsızlığını dayattılar. Avusturyalılar Bosna'yı ele geçirdiler. 1912'ye gelindiğinde... Avrupa'dan, sadece küçük bir dilim, Doğu Trakya kaldı." "1877-1878 Savaşı/... çoğunluğu Türk olan 315.000 Bulgaristan Müslümanının kaçmasına ve 288.000'inin ölmesine yol açtı. Geride, Bulgaristan Müslümanlarının sadece %46'sı kalmıştı... Bulgaristan'a, Osmanlı... topraklarından 187.000 Bulgar gitti./ O dönemlerde... Montenerro'nun ele geçirdiği topraklardaki Müslümanların tamamı yok olmuştu, Sırbistan'ın ele geçirdiği topraklardaki Müslümanların %91'i (119.000'i) ve Romanya'nın ele geçirdiği topraklardaki Müslümanların %83'ü (152.000'i) yok olmuşlardı. Bosna Müslümanları... kaçtılar./ Balkan Savaşlarının başlangıcında, Osmanlı'nın Avrupa'da kalan topraklarındaki nüfusunun %50'nin biraz üstündeki kısmı Müslüman'dı... Osmanlı'yı alt etmek için Birinci Balkan Savaşı'nda aralarında birleştiler, sonra da ele geçirdiklerini paylaşmak için birbirleriyle savaşa tutuştular.../ Hristiyan halktan en çok kaybeden Bulgarlar oldu: 100.000 Bulgar... Bulgaristan'a kaçtı. Ancak en çok zulüm gören halk Müslümanlar oldu. Osmanlı Avrupasındaki Türklerin %27'si öldü ve %18'i sağ kalmakla birlikte mülteci haline düştü... Arnavutların çok sayıda katledilmesinin... hesabını hiç kimse tutmadı./ Türk Bağımsızlık Savaşı/ Bilinmeyen sayıda Rumlar, belki de 100.000 kadarı daha Birinci Dünya Savaşı başlamadan önce... Batı Anadolu'dan Yunanistan'a gitti. Yunan ordusu... 1919'da Batı Anadolu'yu istila etti... sonunda 1,2 milyon Türk'ü Batı Anadolu'daki evlerinden ve bilinmeyen sayılarda Türk'ü de... Trakya topraklarından dışarı zorladılar. Mustafa Kemal'in... Türk Milliyetçileri... 1922'de, Yunanlıları yendiler. Artık kaçma sırası Yunanlılara gelmişti. Savaş sonrası varılan bir anlaşmayla, Türkiye'de kalan Rumlar... karşılığında Yunanistan'da kalan Türkler mübadele edildi. 850.000 Rum ile 480.000 Türk değiş tokuş edildi. 530.000 Türk ile 310.000 Rum da ölmüştü./ Rus İmparatorluğu güneye doğru genişledi. 1779'da... 100.000 Kırım Tatar'ı... Osmanlı İmparatorluğu'na doğrun kaçtılar. Kırım Savaşı'nın akabinde 300.000 ilave Kırım Tatar'ı ve bilinmeyen sayıda Nogay Tatar'ı daha peşlerine takıldı.../ Doğudaki Rus istilası, çok ıstırapla 1920'ye kadar süren, Müslüman-Hristiyan nüfusun kitleler halinde yer değiştirmesine yol açtı." "Doğu Karadeniz bölgesinin Müslümanları olan 1,2 milyon Çerkes ve Abaza, 1860'larda, Osmanlı İmparatorluğu'na sürüldüler... üçte biri, çoğu açlık ve hastalıktan olmak üzere, can verdiler, 1877-1878 Rus-Türk Harbi... 78.000 Türk de Kuzeydoğu Anadolu'da zaptedilen toprakları terk etti; onların yerleri de Osmanlı... Doğusundan gelen 20.000 Ermeni tarafından sahiplenildi./ Birinci Dünya Savaşı/... sırasında Ermeni birlikleri Rus ordusuna katıldılar... öncü oldular. Savaşın yürütülüş biçimi sivil halkın çektiği felaketleri doruğa çıkardı. 1914 ve 1915'de Ruslar ile Ermeniler Doğu Anadolu'yu istila ettiler. İşgal, beraberinde, Türklerle Kürtlerin toptan katledilmesini getiriyordu. Ruslar... geri çekilmeye zorlandığında, 300.000 Ermeni Rusya'ya ve... bir miktarı da İran'a kaçtı... Ermeni mültecilerin pek çoğu, belki de yarısı açlıktan ve hastalıktan öldü. 1916'ya kadar Ruslar, daha fazla Türk ve Kürt'ü kaçmaya mecbur ederek geri dönmüşlerdi. 1915'den 1916'ya kadar bir milyondan fazla Müslüman, batıya doğru göçe zorlanmıştı. Ermeniler gibi onlar da açlık ve hastalıktan öldüler... Van... Müslümanlarının %62'si öldü./ Osmanlı... Ermeni nüfusundan algılanan tehdite, 440.000 Ermeni'yi Suriye'ye ve daha az bir miktarını da Irak'a yollayarak tepki gösterdi." "1920'ye kadar, 200.000 Türk Ermenistan Cumhuriyetinden kaçıp Türkiye'ye sığındı. Ateşkesten sonra, Fransızlar Kilikya'yı işgal ettiler... Ermeniler geri çekilen Fransızların peşinden gittiler. Toplam olarak 30.000 Ermeni ve bilinmeyen sayıda Türk mülteci konumuna düştüler." "Zorunlu göçlerin çoğunun tahmini sayıları bile bilinmemektedir." (McCarthy, s. 397-401)

*

13.6.2025

***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder