Kökenleri konusunda yeterli açıklık yoksa da Çeçenlerin yakın dönemin aydınlık tarihi boyunca bugünkü vatanlarında yaşayageldikleri bilinmektedir. Temmuz/2005 tarihli Çeçen Raporu adlı bir çalışmamda Çeçenlerin kimliği konusunda bazı bilgiler yer almaktadır. (Bayazıt-Rapor, s. 1, 2)
*
"Kimilerinin Nuh'un çocukları, kimilerinin Urartuların torunları, kimilerinin İskitlerin Amazon kadınlarından (Savaşçı Kadınlar) doğan melezleri (Amazon melezleri), kimilerinin Romalı, kimilerinin de Arap orjinli olduklarını söylediği, kimilerinin Alman soyundan geldiklerini iddia ettiği, kimilerinin de Cücenlerle ilişkilendirdiği Vaynağhlar? Sahi, kim bunlar?" (Öztürk-Savaş Lordları, s. 9 ve ayrıca, Öztürk, Vaynağh, s. 17)
"Kafkasya milletlerinin en eskisi olan Çeçenler Kafkas ırkına mensuptur. Hatta bazı tarihçiler Kafkasya'da yaşayan beyaz ırkın onların devamı olduğunu söyler." "Dilbilimcilerine göre, Çeçen dili... köklerine Mitanni (M.Ö. XIV-XV yy. arasında), Urartu (M.Ö. IX-VI yy. arasında) gibi doğu devletlerinin yazılı kaynaklarında rastlanmıştır./ Çeçenlerin etnik yapısının M.Ö. III-II yy. arasında Ön Asya'da ve Kafkasya'da yaşamış olan "Hurri"lerden geldiği söylenmektedir. Çeçenlerin hem kültürlerinin hem de eski dinlerinin "Hurri" eserlerinde ve yazınlarında yer aldığı görülmektedir. Çeçenler'e M.Ö. I. yy'da güney Kafkasya'da ve Mezopotmaya'da sıklıkla rastlanmıştır." (Öztürk-Serhanların Kaderi, s. 3, 4)
"Kafkas milletlerinin en eskilerinden olan Vaynağhlar, Kafkas ırkına mensuptur. Hatta bazı tarihçiler, Kafkasya'da yaşayan beyaz ırkın onların devamı olduğunu söyler./ Dilbilimcilere göre, "Vaynağh" dili köken bakımından İbero-Kafkas dil ailesine girmektedir. Bu dilin kökleri Mitanni (M.Ö. XIV-XI yy. arasında), Urartu (M.Ö. IX-VI yy. arasında) gibi doğu devletlerinin yazılı kaynaklarında rastlanılmıştır.../ "Vaynağhların" etnik yapısının M.Ö. III-II. yy arasında Ön Asya'da ve Kafkasya'da yaşamış olan "Hurri"lerden geldiği söylenmektedir... Vaynağhlara, M.Ö. I. yy'da Güney Kafkasya'da ve Mezopotamya'da sıklıkla rastlanılmıştır./ İlk "Vaynağh" devleti M.Ö. IV. yy.'da Kuzey Kafkasya'da DURDZUKETİYA adı altında kurulmuştur. Bir Vaynağh prensesi de M.Ö. III. yy. da Gürcistan Devleti'nin Kraliçesi olmuştur./ "Vaynağhlar"; V-IX yy arasında SERİR, X-XI yy arasında Alanya, XIV. yy'da SİMSİM devletlerinin kuruluşlarına iştirak etmiştir. Vaynağhlar ilk alfabelerini eski Mezopotamya'dan almıştır. XI. yy'da ise "Vaynağh" alfabesinin Gürcü alfabesiyle benzerliği görülür. Daha sonraları XVIII. yy.da Vaynağh'da "Adjab" alfabesi ön plana çıkar. Bu alfabe Arap alfabesine benzemektedir./... Ruslar "1944 sürgününde" Vaynağh yazısının nerede ise tamamını imha etmiştir." "M.Ö. Gargarlar (Vaynağh ataları); Roma ve Perslere karşı direnirken, onların çocukları olan Vaynağhlar, Doğu Roma, Pers ve... Arap akınlarını önlemişler. Daha sonra, Vaynağhlar; bölgede dönem dönem güç olan Albanya, Alan ve Hazar egemenlikleriyle, "Uyumlu federatif bir birleşme" içerisinde rahat yaşamışlardır./ Bu huzurlu dönem XI.yy. başlarında Selçukluların bölgeyi bir güzergah olarak kullanmaya başlamaları ile sona ermiş. Daha sonra bölge ve Vaynağh toprakları; 1238'de Cengiz Han, 1395'te Timur akınları ile tırpanlanmış! XV. Yüzyıldan sonra ise Kafkasya... Osmanlı, Pers ve Rus İmparatorlukları arasında bir nevi savaş alanı haline gelmiş." "Rus birlikleri, 1732'de Albay Kohan komutasında tekrar Vaynağh topraklarına girmiş. Bu işgal denemesi de Rus birliklerinin yenilmesiyle sonuçlanmış. Bu yenilgiden sonra Ruslar dağlarda yaşayan Vaynağh'a "İnguş", ovalarda yaşayan Vaynağh'a da "Çeçen" demeye başlamış.” (Öztürk, Vaynağh, s. 19, 20, 26, 27)
“Anlaşılan o ki Nuh tufanı olarak bilinen bu doğa olayı ve Nuh adıyla Kur’an’da geçişi ile bildiğimiz kişi için sonraki kavimlerin farklı isimlerle zikrettiği isimlerin anlamlarını hayatı yaşayan, ömrü uzun anlamına geldiği tezi de tartışmaya açıktır. Ancak gerçek olan şu ki isimlerin sonraki neslin ona ait bir sıfatını veya bir özelliğini belirttikleridir. Bir kavme izafeten Kur’an’da zikredilen Nuh isminin topoğrafik, etnik isimleri Anadolu’da, Levant’da ve Mezopotamya’da açık bir biçimde görmekteyiz. Bu ise Nuh, Nah, Noh varyasyonlarını gündeme getirir. Bugünkü Suriye’nin kuzeyinde antik dönemde Hitit kayıtlarında gördüğümüz Nuhaççi krallığı, bugün Mitanni olarak isimlendirilen ancak Mısır kayıtlarında Nah arin olarak geçen, tarihçi Fahrettin Kirzioğlunun Nohçiden başka bir şey değildir dediği Nahçıvan isimleri bir gerçeği bize sunar. Buna oldukça önemli bir gerçeği daha ilave etmemiz gerekir; Hitit isminin bugünkü araştırmacıların verdiği isim olmak üzere Hititlerin kendilerine Neşha demelerini. Bu tarihsel olarak Çeçenlerin kendilerine verdikleri isimlerin varyasyonlarından birisidir.” (Hami ÖZDİL https://kafkascecen.org.tr/cecenler-ve-alan-devleti-yahut-cecenistanda-bulunan-alan-mezari/)
"Bugün görülen asıl Kafkas dilleri... zamanımızdan 7-10 bin yıl kadar evvel yaşadığı kabul edilen... ilk beyaz insan neslinin... yegane kalıntısı olduğu anlaşılan en eski ırka aittir." (Hızal, s. 25)
"Büyük fütuhat ve göç dalgaları sıralarında Kuzey Kafkasyalılar, daima fevkalade emin bir sığınak olan meşhur dağlarına çekildiklerinden etnik bünyeleri üzerinde ciddi bir değişiklik olmamış ve varlıklarını tarihin karanlık devirlerinden bugüne kadar koruyabilmişlerdir." (Hızal, s. 27)
"Tarih öncesi... devirlere ait anahtarlar, halen Kafkas ve Prene Dağları'nın yüksek vadilerinde yaşayan kavimlerin elindedir." (Hızal, s. 28)
"Kafkasya'da" isimli kitaptaki "tabloya göre insanlık neslinin üç büyük kolu vardır: Zenci, Moğol veya Turan, Kafkas veya Akdenizli. Kafkas cinsinin üç kolundan biri de "İndo-Cermen"dir. Kafkas kavimlerinden Çerkesler, Lezgiler, Çeçenler, Osetler bu koldandır... Kafkasya beyaz ırkın en temiz ve halis numuneleri ile dolu sayılır, Kafkasyalıların güzelliklerinden, inceliklerinden bahsedilir./ Tevrat'a göre Nuh'un oğlu ve beyaz insanların babası Yafes'in oğulları Kafkasya'dan dünyaya yayılmıştır. Eski Helen milletinin babası olan Defkalyon, Prometeus'un oğludur. Promete, Kafkaslı'dır.../ Çerkeslerin "İndo-Cermen" değil, ancak "İndo-Keltik" olduklarını iddia edenler de vardır." Ancak köken konusunda başka çeşitli iddialar da mevcuttur. "Kazakları Rus çarlığı, Dağlıları yok etmek için getirmiş, onların yerlerine koymuştur." Araştırmalardan "anlaşılıyor ki, kuzey Kafkasya'nın sahibi ve yerli halkı olan Dağlılar aynı soydan gelmişlerdir." (Kaflı, s. 54-58)
Erckert Hunzahlılar ile 4. ve 6. yüzyıllarda bölgenin kuzeyinde yaşayan Hunlar arasında ilişki olması gerektiğini iddia etmektedir. (Baddeley, s. 26)
Heredot’a göre bu insanlar Kimmerler (Gimrililer) ve İskitlerin torunlarıdır. Savaş başladığında “Arablar tarafından ülkeye getirilen hanlık sistemi” genelde uygulamada iken “bir çok yerlerde de demokratik bir yaşam süren özgür kabileler” vardı. “Çeçenistan” ismi Ruslar tarafından Sulak, Sunja ve Terek nehirleri arasında kalan alana verilirken ülkenin güney sınırı Andiler, Avarlar, Tuşenler ve Kevsurların yaşadığı dağlık bölgelere kadar uzanıyordu. (Baddeley, s. 30, 31)
"Milattan dokuz yüzyıl önce İlyada'nın şairi Homeros kuzey Kafkasya'nın kahramanca hareketlerin memleketi olduğunu yazar.../ Tarihçi Heredot'a gelince kuzey Kafkasya üzerinde özellikle durur. Fakat hep İskit'lerden bahseder." ." (Kaflı, s. 86)
"Müşir Süleyman Paşa'nın... meydana getirdiği "Tarihi Alem"de (Cocan yahut Avar tatarları) başlıklı bir bölüm vardır. Cocan, Çeçen demektir." "Türkler 693 senesinde Cocan Tatarları hükümdarının demir ocaklarında çalışıyorlardı... Daha sonra Türkler kuvvetlendiler, galip geldiler. Cocanların bir kısmı batıya kaçtılar, Volga'nın batısına geçtiler. Avar diye tanındılar." (Kaflı, s. 49, 50)
Müller tasnifinden: "4. Çeçen grubu: Çeçen, İnguş, Kalkay, Kist, Karabulak." (Kaflı, s. 51)
"Kafkas dilleri ile en çok Alman alimleri uğraşmışlardır... onsekizinci asırda... sınıflara ayırdılar", "3. Kist (Çeçen)". "20. yy.'da" "3. Çeçen-Dağıstan". (Kaflı, s. 62, 63)
"Tibet için "Dünyanın damı" denir. Kafkasya ise dünyanın temelidir... Tarihi olmayan millet, millet değildir./ Büyük milletlerin tarihleri, tarihin şairi olan efsanelerle başlar, efsanesiz tarih temelsiz, renksiz ve kurudur." Yaratılışta kaosu gidermek için Allah "Sofaklis adındaki Meleğe dedi ki:/- Cennetten alacağın incileri yeryüzüne serp, dünya durulsun! Melek o incileri Kafkasya'ya saçtı./ Yeryüzünde ateş yoktu... Promete acıdı, tanrılar tanrısı Zeus'dan ateşi istedi. Verimeyince çaldı ve yeryüzüne kaçırdı, insanlar sefaletten kurtuldular. Fakat Zeus kızdı... Promete'yi... Elbruz tepesine, kayalara zincirle bağlattı... Her gece bir karakuş gelir onun ciğerini yerdi. Sabah bir beyaz kuş göğsünü sıvazlardı... Bu hal on beş asır sürdü, Herakles onu kurtardı." (Kaflı, s. 80)
"Kuzey Kafkasya'da mitoloji kahramanlarına "Nart" derler... Tlepş yani demircilerin Tanrısı... Promete'yi andırıyordu./ İslam mitolojisinde Kafkasya Kafdağı diye meşhurdur. Burası dünyanın en esrarlı yeridir... masallara mevzu olmuştur." "Kafkas efsaneleri ile Yunan efsaneleri arasında pek sıkı bağlantılar vardır". (Kaflı, s. 82, 83)
"I. Dünya paylaşım savaşı arefesinde petrolün önem kazanmasıyla o güne kadar uydurulan mitler (promete, Kafkas ırkı v.b. gibi" "Kavimler Kapısı" Kafkasya "halkının başına geçirilir... Kafkasya halkları da "promete" miti ile süslenmiş ve "en ari ırk" yalanıyla taçlandırılarak bölge halkı hiçbir yerle temas kuramamacasına tıpkı Promete gibi Kaf dağının başına tecrit edilerek zincire vurulur. Belki de bölge halkının asıl trajedisi de bundan sonra başlar... Kafkasya halkı Rusların insafına terkedilir./... insanın tek kökenli olarak yaratıldığına ilişkin Kitab-ı Mukaddes geleneğinin reddedilerek, farklı ırkların ayrı ayrı yaratılmış olduğu iddia edilmesi anlamını taşıyan -çokkökenlilik- Batı Avrupa ırkçılığı... bir sonuca ulaşabilmiş değildir.../ Konunun... Batı'nın bölge halkı arasına atmış olduğu politik amaçlı emperyalist bir anlayıştan başka bir şey olmadığı... yeniden Avrupa ırk ve uygarlığına eklemeler yapmak için Hititlere (Etiler'e) yönelmesidir." Kafkas halklarına ilişkin "eski Yunan efsanesinden, Nordik halklara, Hititlerden, Kafkasya'ya ve Hindistan'a kadar uzanan bu "Indo-Aryen sınıflandırması" bir yana "sahanın tek otoritesi olan Gumiliyev... onların tartışmasız Bozkır halklarından olduğunu ispatlamaktadır... Batı ile Doğu arasındaki, Batı'nın öngördüğü ayrımın ilişkisi emperyalizm ile sömürgeciliği tabii karşılama amacına dayanmaktadır. Nitekim 1830-1860 arası Ari modelin yükseliş döneminde, yenenler yenilenlerden daha ileri ve dolayısıyla "daha iyi" olarak görülmekte"dir. "Batılı Ari "ırk" tez'i, sakil bir şekilde zihin bulanıklığı yaratmadan başka bir şeye yaramadan öylece ortada durmaktadır." (Kaflı, içinde, Kuzey Kafkasya'nın Tarih Metodolojisi Üzerine, Erol Cihangir, s. 14-16)
*
"Sovyet otoritelerinin İslam'ı yok etmek için gösterdikleri çabalar, öyle görünüyor ki başarıya ulaşmıştır." "Pek çok genç... inandığı için değil, sadece ailevi bir gelenek olduğu için bir "vird"in üyesi olduğunu söylemektedir." Tarikatın "bir üstadın yönetimi altında Allah'a giden yolu takip etmek düşüncesiyle bir araya gelmiş fertlerin mistik bir derneği olmaktan çok daha üstün bir şey olduğunu asla unutmamak gerekir." (Bennigsen, s. 89-97, 162, 171, 172)
*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder