*“Mahmud Şevket Paşa: (1856 Bağdat-1913 İstanbul) / Babası Kuzey Kafkasya’dan Irak’a gelip yerleşen Çeçen Kethüdazade Süleyman beydir.” (Aydemir, s. 206)
"11 Haziran 1913'te İTF hükümetinin sadrazamı Mahmut Şevket Paşa'nın bir grup suikastçı tarafından öldürüldüğünde akla hemen bir komplonun tezgahlandığı geldi. Gürcü bir ailenin çocuğu olarak Irak'ta yetişen Mahmut Şevket Paşa, yetenekli ve saygı duyulan ünlü bir devlet adamıydı. İTF üyesi değildi onun hükümetteki varlığının İTF'ye prestij kazandırması nedeniyle bu fırkaya karşı olanların başlıca hedefiydi. O zamanlar pek çok gözlemci sadrazamın katlinin kargaşa tohumları dikmek ve İTF hükümetini devirmek isteyenlerin planlı bir girişimi olduğunu düşünüyordu, öyle ki olay Alman hükümetini bile sarsmıştı./ Şüpheler çabucak Rusya'ya yöneldi. Komplonun şüphelilerinden biri olan Prens Sebahattin'in suikasttan kısa bir süre önce İstanbul'u bir Rus gemisiyle terk ettiği biliniyordu. Ayrıca Rusya Büyükelçiliği'nin baş mütercimi olan ve İttihatçılara inatla karşı duran Andrey Mandel'in de hadisede parmağı olduğu dedikoduların konusuydu. Fakat en ikna edici delil, Kavaklı Mustafa'nın bir Rus gemisinde yakalanması oldu. Suikasttan hemen sonra Rusya'ya kaçtığına inanılıyordu. Osmanlı makamları Kavaklı Mustafa'nın ve suikast şüphelilerinden teğmen Şakir Niyazi'nin bir Rus gemisinde Odessa ile Mısır arasında seyahat ettiği bilgisine ulaştı. 23 Kasım 1913'te gemi İstanbul'a demirlediğinde Osmanlılar harekete geçtiler. İstanbul Muhafızı Cemal Bey ve Dahiliye Nazırı Talat Bey'in emri ile pek çok polis memuru gemiye çıktı. Kavaklı Mustafa'yı Osmanlı mülkü dışında oldukları uyarısına aldırmayarak tutukladılar. Rusya Büyükelçisi Girs, Kavaklı Mustafa'nın bir Rus gemisinden zor kullanılarak çıkarıldığını öğrendiğinde hemen Bab-ı Ali'ye protestosunu iletti ve tutuklunun iadesini istedi. Talebi beyhudeydi. Acil meseleler Talat Beyin İstanbul'dan ayrılarak Edirne'ye gitmesini gerektirmişti ve bu esnada Kavaklı Mustafa boğularak öldürüldü. Girs günlerce protestolarını ilettikten sonra vazgeçti. Rusya büyükelçisini teselli etmek için İstanbul Muhafızı Beyrut'a tayin edildi./ Diğer taraftan Şakir Niyazi gemiden kılık değiştirerek kaçmayı başardı ve Odessa'ya sığındı; daha sonra Rus ordusunda hizmet etme teklifi aldı. İTF onun yeterince büyük bir tehdit olduğunu düşünerek biri Türk diğeri Ermeni olan iki ajanını faaliyetlerini gözlemek için Rusların liman şehrine gönderdi. Rusların Mahmut Şevket Paşa suikastına ne düzeyde dahil oldukları bilinmemektedir. Fakat İttihatçıların şüphelenmek için iyi sebepleri vardı. Rusların Hürriyet ve İtilaf'ı tercih ettiği biliniyordu, Mahmut Şevket Paşa suikastı şüphelileriyle bağlantıları vardı ve İttihatçıları devirmek için Odessa ve Batum'da faaliyet yürüten komploculara yardım ediyordu." (Reynolds, s. 102, 103)
"Kuzey Kafkas diasporasının Kafkasya'da bulunan itibarlı akrabaları ile ilişkileri de Jön Türkler tarafından etkin olarak kullanılıyordu./ İttihat'ın 1911'deki kurultayının, pantürkizm doktrininin benmenmesi ve İttihatçıların "Çerkes politikası" açısından büyük önemi vardır... Müslümanların yaşadığı bütün ülkelerde, özellikle de Rusya'da ve İran'da İttihat... şubelerinin açılmasına özel bir önem atfediliyordu... pantürkist örgütlerin gelişimi hız kazandı.../.../ 1914 yılında İttihat... kararı ve... emriyle Şimali Kafkasya Cemiyet-i Siyasiyesi kuruldu... "... İttihat hükümetinden ve özellikle de Enver Paşa'dan maddi yardım alıyordu... yeni üye kaydı gizli yürütülüyor ve ancak İttihat'ın güvenini kazananlar üye olabiliyordu. Bu özgül kuruluş, Türkiye'de Kafkas politikasıyla ilgilenen bir odaktı ve bu ilgi milliyetçiydi... Örgüt Enver ve Talat Paşaların yönetimi altındaydı..."/... Cemiyet içinde... Kafkasya'ya müdahale edecek özel birimler oluşturuluyordu. Erzurum'da bulunan 9. Ordu... cemiyete yardımcı olmak maksadıyla... 100 kişilik bir casus ağı oluşturmuştu. Kafkas Cemiyeti... Teşkilat-ı Mahsusa... birimleriyle sıkı bir dayanışma içindeydi./... Cemiyet, 1917 yılında Kafkasya'daki... Çerkes önderleriyle isyan çıkarma konusunda faal bir yazışma yürütüyordu. Bu amaçla, Türk ordusunda subay olan Çerkeslerden... Kafkasya'ya gönderilmişti./ Kuzey Kafkasya'da topyekun isyan hazırlığı, 1 Ağustos 1917'de Berlin'de yapılan gizli bir toplantıda tartışıldı. Alman tarafı... Türk tarafı... Bu toplantıda yalnızca, Çerkes kökenli yeni ajanların, isyan hazırlamak ve Rusya ordu birliklerinde propaganda yapmak üzere Kafkasya'ya gönderilmesi kararı alındı... propagandayı... halkların kendi kendilerini yönetme hakkına dayandırmaları gerekiyordu. İttihat... ortak karar uyarınca, 1917'de Kafkasya İstiklal Komitesi kurulmuştu./ Şimali Kafkasya... Türkiye'nin... taarruzuna faal bir biçimde katılmıştı... "Türk hükümeti... Kuzey Kafkasya'da... bir islami hükümet kurdurma siyasetini yerinde buluyordu... Met İzzet Paşa kumandasındaki bir Türk birliği kuzeye doğru ilerledi. Türkiye... yardımda bulunacağını dağlılara göstermek istemişti."/ Şimali Kafkasya... ilişkiler kurdu... üyelerinden Aziz Meker, Viyana ve Berlin'de Rus Bolşevikleriyle, bu arada Lenin ile de bir araya geliyor ve onunla Kafkas sorunlarını görüşüyordu./ Şimali Kafkasya... çalışmalarını Mondros Mütarekesi'ne kadar sürdürdü... İttihat'ın birimi sayılarak İngiliz kumandanlığı tarafından dağıtıldı./ İttihat... mekanizmasında Çerkeslerin rollerinin güçlenmesi... aynı zamanda... hemşehrileri Mahmut Şevket Paşa'nın şahsında buldukları etkin himaye sayesindedir... 1909-1911 yıllarında Osmanlı... nda Mahmut Şevket Paşa düzeyinde bir başka siyasi etkinlik adamı yoktu... Çerkes subaylar... hemşehrilerinin himayesi sayesinde, kariyerlerinde hızla yükseliyorlardı./.../... Mahmut Şevket Paşa'nın görevden alınmasının asıl nedeni, orduda, İttihatçıların izledikleri iç ve dış plitikalardan... hoşnutsuzluktur... ardından Savunma Bakanlığı görevine... çok popüler olan bir başka Çerkes, Nazım Paşa atandı. İlk Balkan Savaşı'nda... Nazım Paşa... bastonla cepheden kaçan subayları döverek savunma hattına bizzat öncülük etmişti... İttihat liderleri... hükümeti devirmeye kalkıştıklarında (10 Ocak 1913)... Çerkes asıllı... Yakup Cemil, Nazım Paşa'yı... öldürmüştü./ Sevdikleri Savunma bakanının öldürülmesi orduda, özellikle Çerkesler arasında infial uyandırmıştı... Enver Paşa, Çatalca'da... mevzilerin başına bizzat geçme kararı verdi. Ancak daha birliklere ulaşmadan... Abuk Ahmet Paşa ve... Yaver Paşa tarafından yolu kesildi... "katillerle ortak hiçbir işleri olamayacağını..." bildirdiler... "... Enver, aynı gece... geri döndü."/... komplocular telaşa düştüler ve ordunun taleplerini her an yerine getirmeye hazır hale geldiler. Bu nedenle Mahmut Şevket Paşa'nın sadrazam ilan edilmesi... Çerkes subayların tepkisini hafifletme... çabası olarak da değerlendirilebilir... gerginlik devam etti. Bu yüzden Mahmut Şevket Paşa, 20 Ocak 1913'te, tepkili subaylarla şahsen buluşup görüşmek üzere Çatalca tahkimatına gitti... birleşme çağrısı yaptı... barış sağlanmasında Mahmut Şevket Paşa'nın kimliğinin özel bir rolü olduğu görülüyor.../... İttihat... Merkez Komitesinin uygun görmediği kişi olmuştu... 11 Haziran 1913'te Mahmut Şevket Paşa'nın öldürülmesi bir engeli ortadan kaldırdı... bazı veriler, İttihat... üyelerinin... suikastından haberdar oldukları halde önüne geçmediklerine dair kuşkuyu güçlendirmektedir... orduda tekrar huzursuzluk işaretleri belirdi... Hükümet bir komployu açığa çıkarmayı ve... iki Çerkes generali... tutuklamayı başardı... İttihat... her kıpırdanma işaretini acımasızca ezdi... nüfuzlu Çerkes subayların büyük bölümü İttihat safına geçti./.../... 1908-1910 yıllarında Çerkeslerin asıl dayanağı... Prens Sabahattin'di." (Avagyan, s. 136-146)
“Binbaşı Eşref'in anlattığına göre olayın asıl nedeni kin güdüsü idi. Eşref, 1913'te... öldürülen Sadrazam Mahmut Şevket Paşa'nın yaveriymiş; suikast sırasında sadrazamın yanındaymış. Silah atanları görmüş ve sonradan bunlar arasında bulunan Yüzbaşı Kazım adında birinin asılmasına sebep olmuş./ Asılan Yüzbaşı Kazım da Çerkes Ethem'in ağabeyi Yüzbaşı Tevfik'in akrabası oluyormuş./ Demek ki, yedi yıl sonra intikam almak istemişti Tevfik." (Selçuk, s. 153-158)
*"Batı Karadeniz kıyılarında birkaç askeri harekatın başını çeken Çeçenzade Hacı Hasan Paşa Trabzon valisi olarak atandı." (Avagyan, s. 36)
Çeçenzâde Hacı Hasan Paşa 28 Ocak 1824’de Trabzon’a vali olarak atanmıştır. O dönemde yoğun bir şekilde Osmanlı-Rus çekişmesine sahne olan Anapa’nın yöneticiliği de uhdesine verilmiştir ve o bölgenin halkını Osmanlı’nın yanına çekmek için önemli faaliyetlerde bulunmuştur. Hacca giden ve dönüşünde orada Arap eşkıyası tarafından soyulan ve yaralanan Çeçen ümerasından Caferhanzade İbrahim Bey’e de önemli miktarda maddi yardım yapmış ve bu durumu 25 Ağustos 1824 tarihli yazı ile Sadaret’e bildirmiştir. Erzurum Valiliği uhdesinde bulunan Çeçenzade Hacı Hasan Paşa’ya bu kez Sivas Valiliği de verilmiştir. Çeçenzade Hacı Hasan Paşa sonradan kusurlu bulunarak Tokat’ta mecburi ikamete gönderilmiş ve bundan 3 yıl sonra 10 Temmuz 1833’de Hakkın rahmetine kavuşmuştur. (Tosun) (Murat Dursun Tosun, Çeçenzâde Hacı Hasan Paşa)
*"Salamov'a göre Yusuf Hacı Baybatırof "ateşli bir devrim aleyhtarı" idi. O 1919'da Türkiye'ye göçmüş ve 1924'te orada vefat etmiştir, fakat naşı Çeçenistan'a geri getirilmiştir." “Dağıstanlılar'ın "arz-ı mev'ud"u (hasretini çektikleri toprak) olan Türkiye'ye bir göç ümidinin, dikkati başka yöne çevirdiği de bir gerçektir." "A. Ippolitov/ Fort Shatoy/ 15 Kasım 1968". (Bennigsen, s. 244, 319-327)
*Göz “alıcı bir güzelliğe sahip genç bir kadın vardı… On sekiz yaşında görünen bu kadın… Şamil’in üçüncü eşi Emine’ydi. Kistlerdendi. Üç yaşındayken bir baskın esnasında esir olmuş ve Şamil’in çocuklarıyla beraber büyümüştü… Gazi Muhammed’le… çok iyi anlaşmıştı./ Emine on altı yaşına bastığında… Şamil, onu üçüncü eşi olarak aldı.” “Emine’ye haber gönderip yanlarına davet ettiler. Bu neşeli kadın, genellikle odanın kasvetini dağıtmayı başarıyordu. Prenses Anna’yı yaşıtı bir arkadaş gibi gören Emine, onunla yakın bir bağ kurmuştu. Birlikte Hacı’ya sataşmanın yeni yollarını bulurlardı. Dindar bir Müslüman olan kahya, bir gavurla temas ederse kirleneceğine inanıyordu… Emine’nin kışkırttığı Prenses Nina, avluda ve ahırda kahyaya çarpıyor… dokunuyordu. Her temastan sonra kahya, yedi kere abdest almak zorunda kalıyordu… kadınlar, gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı…/ Emine’nin kadife gibi bir sesi vardı…/ Gazi Muhammed Büyük Avul’a geldiğinde, Emine sevincini gizleyemezdi, Kuş gibi şakımaya başlar… odasını hazırlamaya giderdi.” “Prenses Anna’nın aksine Emine, Şamil’in büyüleyici cazibesinin farkında değildi. Esirlere söylemese de, gönlü hala Gazi Muhammed’deydi.” “Zahidet, Şamil’in Anna’yı kendisine ayıracağını düşünüyordu.” “Prenses Nina, gençliğini ve umudunu koruyordu. Emine’yle arkadaşlıkları ilerlemişti… Emine, üvey oğluna duyduğu aşkından bahseder, (Benim notum: oysa, az önceki ifadede söylemiyordu!) Prenses Nina Tiflis’te yaşadığı maceraları ve medeniyetin şaşaalı yönlerini anlatırdı.” “Hacı Rebel… Prenses Nina’nın Cemaleddin’in eşi olarak Büyük Avul’da kalacağını söyleyince, Nina küplere bindi.” “Emine, Şamil’in özgürlük teklifini reddetti. Ara sıra da olsa Gazi Muhammed’i görebiliyordu ve bundan vazgeçmeye hiç niyeti yoktu… Büyük İmam Şamil’in, oğlunu kıskandığından ve çoktan Emine’nin nasıl bir geleceği olacağına karar verdiğinden haberi yoktu… bir daha asla Gazi Muhammed’le yan yana gelmeyecekti. Gazi Muhammed, gece cepheye gönderildi.” “Runovsky, İmam’ın Emine’yi boşadığını öğrendi.” (Blanch, ŞŞE, s. 455-479, 565-582)
*“Cemaleddin”. “Şamil, oğlunu önde gelen naiplerinden Talgik’in kızıyla evlendirmeyi planlıyordu. Casuslar, bu kızın bir fidan gibi zarif olduğunu söylüyordu… Babasının isteğine boyun eğen Cemaleddin, eşiyle yaşamayı reddetti.” (Blanch, ŞŞE, s. 521-546)
*“Şamil’in maiyetinde Tauş’un yanı sıra Gazi Muhammed’in yaverliğini yapan neşeli, bodur ve genç bir Çeçen olan Ömer…” (Blanch, ŞŞE, s. 547-563)
*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder