26 Haziran 2017 Pazartesi

Bir Odadan Bir Odaya

Elif Güney Pütün, (Fransızca'dan) Çeviren: Nükhet İzet, 1. baskı/ Ocak 2012, Doğan Yayın, İstanbul

Arka kapakta, "Elif Güney Pütün, babası Yılmaz Güney'i bambaşka bir pencereden yansıtıyor... bir insan olarak... yepyeni bir Yılmaz Güney portresi sunuyor okura", deniyor.
*
Kolay okunuyor.
Asıl özelliği ise, elbette, Yılmaz Güney'in "insan" yönünün bir bölümünün yansıtılması!
Ve, bu yönüyle, öğretici, ve, daha çok da düşündürücü...
*
Kitap sevimli, Yılmaz Güney'in anlatılan "insan" yönü ise, sevimsiz...
*
Kısırlık...
*
Kitaptan bir not:
-"Ancak şimdi/.../ Ne siyah var ne beyaz ne de gri.../ Sadece gökkuşağı./ Bir gün mavinin huzuru, bir gün kırmızının öfkesi, başka bir gün yeşilin bağlılığı, beyazın belirsizliği, grinin hızı.../ Karanlıkların siyahı" 170
*

27.6.2017-Ankara

9 Haziran 2017 Cuma

BABIÂLİ'DE CİNAYET

GAZETECİYİ KİM ÖLDÜRDÜ?

Haluk Şahin, İkinci Basım: Mayıs 2017, Kırmızı Kedi Yayınları, İstanbul

Arka kapak yazısında, "Usta gazeteci-yazar Haluk Şahin'in... romanı, Türk basınının yakın tarihinin karanlık taraflarına ışık tutuyor... yeni medyanın iç yüzünü anlatan Şahin, gazeteciliğin son 10 yılda nasıl yozlaştığının altını çiziyor", deniliyor.
*
Kolay okunuyor; ilgiyle okudum.
Ama, romandan çok, gerçek durumu anlatan bir makale havası bıraktı, bende!
*
Şarkıcı Zeyna'nın, s. 132'de anlatılan gazeteci Kahraman'a tepki gösteren tavrı ile, Kahraman'ın, s. 134'de anlatılan genel yayın yönetmeni Korhan'la ilgili düşünün dile getirildiği bölümler, bence, yapay gibi!
Genel olarak tüm kahramanları da...
*
Kitaptan bazı notlar:
-"Yüksek bir balkondan apansız aşağıya düşerken bir yere takılan ve oranın nasıl bir yer olduğunu anlamaya çalışan birinin şaşkınlığıyla sordu" 11
(İlginç bir benzetme! Yapay değil mi?)
-"Altın işinde asıl para, çıkan külçelerin satışından değil, borsadaki hisselerin yükselişinden kazanılıyormuş. KIRSOM şirketinin kapattığı büyük arazide altın arama yasağının askıya alındığı haberi Londra borsasına ulaştığı anda, kazma vurulmasına yıllar olsa da, şirketin hisselerinin tavan yapması kaçınılmazmış. KIRSOM yükselince öteki şirketler de havaya: Bileşik kaplar hikayesi..." 38 
-"... psikanaliz bizim insanımıza uymaz. Batılılara uyar. Psikanaliz için fert lazım, bizde grup hakimdir... Bizim insanlarımız pek çok şeyi... grup istediği için yaparlar... Örgüt emretti diye katil olurlar" 75
-"Kahraman'ın aklının köşesinden kaçak bir elektrik akımı gibi şu soru geçti" 139
(Bu benzetme de ilginç; maksat benzetme olsun, kabilinden, sanki!)
-"Şuayip dine sığınmış, varlığı meçhul bir Tanrı'dan merhamet dileniyor, Ersin ise basit bir köy ortamında kimsenin okumadığı kitaplar yazarak hayatını temize çekmeye çalışıyordu. Aldığı dersleri oğluna aktarmaya çabalıyordu. Ne kadar naifti o da? Nasıl olur da tek tek insanların yaşadıklarının Tanrı'nın da tarihin de umurunda olmadığının farkına varamazlardı. Önemli olan şu andı" 213
*

10.6.2017-Ankara

2 Haziran 2017 Cuma

SAVAŞ VE BARIŞ

Lev Tolstoy, Çeviren: Cem Taşkıran, 1. basım, Ağustos/2005, Pan Yayınları, Ankara

Arka kapak yazısında, kitapta "1805-1813 yılları arasında patlak veren Napolyon Savaşları sırasındaki Rusya'nın genel durumu"nun yansıtıldığı, ve, "Tarihi roman özelliğini de taşıyan bu başyapıt"ın "sınıfsal çatışmalardan doğan yaşantıları da aktar"dığı belirtiliyor.
*
Girişteki metne göre, yazar, 1862 yılında evlenmiş, on üç çocuğu olmuş, Doğu dilleri ve hukuk bölümleri olmak üzere, iki kez yüksek okula başlamış, ancak ikisinde de yarıda bırakmış, 1851'de Rus ordusuna yazılıp 1854-55 arası Kırım Savaşı sırasında topçu teğmeni olarak görev yapmış ve bu kitabı 1865 yılında yazmışmış. s. 4
*
Başyapıt!
Sınıfsal çatışma!
Öyle mi?
*
Kısa cümlelerle yalın bir anlatım...
Kolay okunuyor.
*
Petersburg ve Moskova salon yaşamı...
Rus malikanelerindeki yaşam...
Genellikle prensler ve prensesler, kontlar ve kontesler...
Ve, epeyce savaşa değinme...
Kadın düşmanlığına dair ifadeler içeren bazı sevimsiz görüşler...
Birçok yerde de hoş değerlendirmeler ve ifadeler...
Bir de, Rus halkının vatanseverliğine kuvvetlice vurgu!
İçerikte bunlar var.
*
Kurgu, bence, hiç iyi değil!
Daha çok olayların hikaye edilmesi, sanki!
Bazı yerlerde, bir konu anlatılırken, birden, bambaşka bir konuya geçiliyor, s. 24, 39, 75, 77, 80, 89, 122, 181, 184, 188, 226, 230, 252, 337, 360, 361, 367, 388 ve 404'te olduğu gibi!
Bir de, yer yer, bir konunun özü belirtiliyor, sonra, zaman olarak geriye gidilerek, arka planının hikayesine geçiliyor!
Kitaptaki karakterlerin davranışları da, büyük ölçüde, yapay, şematik ve nedensiz! Öylesine! Nataşa'nın, 194. ve izleyen sayfalarda anlatılan aşkında olduğu gibi!
*
İlgili döneme ilişkin Rus salonlarının "hava"sının ve Rus yaşantısının yansıtılması açısından gayet güzel.
Sanki bir tür belge... belgesel!
Bunun dışında, çok fazla güzellik göremedim!
Sevmedim de!
*
Ama, yazıldığı dönem dikkate alındığında...
Çok da emek verilmiş!
*
Okuduğum, kitabın çok kötü bir baskısıydı!
Bolca yazım hatası var!
*
Kitaptan bazı notlar:
-"1805.../.../... O zamanlar Rusya'da kibarlar hep Fransızca konuşurlardı... üstelik, düşünceleri de Fransızca'ydı" 5
-"Kont (Batı toplumunda dördüncü derecede bir soyluluk ünvanıdır.)..." 8
-"Enghien Dükü (Bazı devletlerde prensten sonra gelen en yüksek soyluluk ünvanıdır.)..." 10
-"Duyduğuma göre, bütün soylular Bonaparte'ın tarafına geçmiş./.../... Fransa halkının düşüncesini bilmek imkansızdır.../.../... Bourbonlar, milleti kargaşalığın içinde bırakarak ihtilalden (Fransız ihtilali) kaçtılar, kendi canlarını kurtarmaya baktılar. İhtilalin ne anlama geldiğini anlayacak bir Napoleon çıktı.../.../... Napoleon büyük adam, çünkü ihtilalin üstüne çıkabildi, kötülüklerini attı, iyi taraflarını aldı... Yurttaşların eşitliği, düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü... böylece de güç kazandı" 13, 14
-"Napoleon'a karşı... İngiltere ve Avusturya'ya yardım etmek... bu doğru değil./.../... Savaşa gitmem gerekiyor... Çünkü burada sürdüğüm hayat bana göre değil" 17
-"... seçtiğin kadını artık sevmeyene ve onu basit bir şekilde görebilene kadar asla evlenme... İhtiyarladığın ve bir işe yaramayacağın zaman evlen. Yoksa güzel ve yüce olan her şeye veda etmen gerekir" 20
-"Bu sosyete kadınlarının, gerçekte bütün kadınların ne olduklarını bilseydin!... Bencillik, budalalık, her şeyin basit yönüyle uğraşma... Gerçek yüzlerini gösterdiklerinde kadınlar böyledir" 21, 22
-"... doğulu kadınlara benzeyen, ince yüzlü bir kadındı" 25
-"Diplomatlar ve memurlar, duygularını ve düşüncelerini saklamak zorundadırlar. Ben bunu yapamam.../... Bonaparte, hepsinin başını döndürdü. Teğmenlikten imparatorluğa nasıl yükseldiğini öğrenmek istiyorlar.../.../ Bu gençliğin sırları da apaçık ortada" 30
-"... bu zengin insanlar öyle bencil olurlar ki" 35
-"Napoleon Manş'ı aşıp karşıya geçerse İngilizlerin durumu acıklı hale gelir, değil mi?" 38
-"Türk çubuklarına pek meraklıydı" 41
-"... savaşın ilan edildiğini gösteren bildirinin St. Petersburg'ta yayınlandığını..." 43
-"Albay, Alman asıllı olmakla birlikte iyi bir yurtseverdi.../... İmparatorumuz için kanımızın son damlasına kadar savaşmalı ve ölmeliyiz. Yapılması gereken budur. Ve düşünce üretmekten olabildiğince kaçınmalıyız" 44
-"Bu dünyada, ne namus, ne de adalet var. İnsan, kurnaz ve kötü olmalı" 50
-"St. Petersburglular'a özgü güvenle, sakin duruyordu" 52
-"Yüzünde soylulara özgü olan, o keskin ve zarif güzellik hala vardı" 54
-"İsveç'in tutumu ne?/... açılmak üzere olan savaşın harekat planını yarı Rusça, yarı Fransızca anlatmaya koyuldu" 64
-"Her şeyden önce vatan vazifesi" 69
-"Güç iş değil mi?/.../... Bir karısı olmak" 70
-"Bunlar anılarım... ben öldükten sonra, Çar'a iletirsin" 71
-"Rus ordusu, 1805 yılının ekim ayında Avusturya'nın köylerine, kasabalarına yerleştirilmişti. Her gün artan asker sayısı yerli halkın sırtına bir hayli yük oluyordu... Braunau Kalesi.../.../... bin kilometrelik yol yürümüşlerdi.../... yüksek bir Viyana arabası, arkasında da bir Hırvat müfrezesi göründü. Kutuzov'un yanında oturan Avusturyalı generalin beyaz üniforması, Rusların koyu renk üniforması yanında, çok göze batıyordu.../.../ Kutuzov... subaylardan, hatta askerlerden biriyle birkaç laf ediyordu; bunlar onun Türkiye savaşından tanıdıklarıydı" 72, 73
-"Avusturyalıların yenildiği ve Ulm'daki ordunun dağıldığı haberi doğrulanmış oldu" 76
-"Kutuzov, Braunau ve Lintz'deki köprüleri yıktıktan sonra, Viyana'ya doğru çekilmeye başladı. 23 Ekim günü ordu Enns ırmağından geçiyordu" 77
-"O küçücük rahibeleri azıcık korkutmak için, ömrümün beş yılını verirdim. İtalyan'mışlar. Çoğu da gençmiş./.../... düşmanı... bulundukları yerden göremiyorlardı./ Birden, arkalarındaki tepenin üstünde toplarla, mavi kaputlu insanlar göründü. Fransızlar..." 78
-"Kazak atı" 79
-"Bonaparte'ın... yüz bin kişilik Fransız ordusu tarafından takip edilen, müttefiklerin güvenini kaybetmiş, yerli halkın düşmanca hisleri ile karşılaşan, erzak darlığı çeken... Kutuzov'un... otuz beş bin kişilik Rus ordusu, Tuna boylarındaki alçak mevkilere doğru hızla çekiliyordu. Ulm şehrinin teslim oluşundan sonra; kurtulabilen ve Kutuzov'a Braunau'da katılmış olan Avusturyalılar, onu tekrar bırakmışlardı. Viyana'yı savunmak falan artık düşünülmezdi bile.../ Kutuzov, 28 Ekim'de, ordusunu Tuna'nın sol kıyısına geçirdi ve ordu... burada ilk defa konakladı. Ayın 30'unda... Mortier yenildi... On beş gün geri çekildikten sonra, Rus birlikleri ilk defa düşmanı uzaklaştırmayı başarabilmişlerdi./... üçte biri eksilmiş ordunun... Kerms'deki bu mola ve Mortier'in yenilgisi, Rusların moralini yükseltmişti" 80, 81
-"Çar ile Prusya kralının Berlin'de yapacakları görüşmeye bağlı. Eğer Prusya müttefiklere katılırsa, savaş devam eder.../... Ne zeki insan şu Bonaparte.../.../... Avusturya aldandı, gülünç duruma düştü... öç alır... Ruslar için, müthiş yağmacı millet, diyorlar... ordusu mahvoldu, başkentine düşman girdi... Sardunya tahtına göz diktiğinden. Vazgeçer bu tahttan... Bize ihanet edecekler gibime geliyor. Gizli gizli Fransızlarla konuşuyorlar, kendi aralarında bir anlaşma yapacağa benziyorlar" 83
-"Fransızlar Viyana köprüsünü geçmişler.../.../... büyük bir telaş içinde, karmakarışık geri çekilen Rus ordusuyla karşılaştı./... Yol boyunca, göz alabildiğine uzanmış her türlü vasıta, birbirini geçmek için uğraşıyor... Emirler, bu insan selinin uğultusunda kayboluyordu" 84, 85
-"Fransızlar sonunda geri püskürtülmüştü.../.../ Ertesi günler Fransızlar tekrar hücum etmediler ve Bagration'un birliğinden geri kalanlar Kutuzov'un ordusuna katıldı" 90, 91
-"... beklenmedik bir şekilde zengin olup, Kont Bezuhov diye anılmaya başlayınca, işi o kadar arttı ki, yataktan başka hiçbir yerde yalnız kalamaz oldu" 92
-"... herhangi bir aşık genç kadar heyecanlı ve budala oluyordu" 94
-"Kasımın ilk haftasıydı. Kutuzov'un ordusu... Çar ile Avusturya İmparatorunun teftişine hazırlanıyordu" 97
-"Hayata değer vermeden ölmenin, Çarının gözleri önünde ölmenin mutluluğunu düşünüyordu. Çarına karşı duyduğu hayranlık, Rus ordusunun şan ve şerefi ve yaklaşan zafer, onu kendinden geçirmişti... Askerlerin, onda dokuzu Austerlitz savaşının öncesinde bu insanı sarhoş eden hissi duyuyordu./ Kasım'ın 17'sinde... beyaz bayraklı bir Fransız subayı Çar'ı görmek için, müracaat etti. Denildiğine göre, Çar Alexanderla Napoleon arasında bir görüşme teklif etmek için gelmişti. Bu teklifin reddedildiğini, ordu, memnuniyetle öğrendi... Fransızlar... geri çekildiler... 20 Kasım'a, Austerlitz meydan muharebesinin başladığı güne kadar" 100
-"Her asker, İngiltere'nin yardımlarıyla toplanan ve vatanımızdan nefret eden bu orduyu, yenmekten başka bir şey düşünmesin./.../ Napoleon" 101
-"Akşama doğru Rus ordusu tamamen yenilmişti. Yüzden fazla sahra topu, Fransızların eline geçmişti" 106
-"Onun hayallerinin kahramanı Napoleon..." 107
-"Fakat kadınlar... İster kontes olsun, ister aşçı, istisnasız hepsinin bir fiyatı vardır" 126, 127
(Peki, erkeklerin?)
-"Rus Çarı Aleksandr, Fransızlarla yeni bir görüşme için, 1808'de Erfurth'a gitti... iki imparator dost oldular. Napoleon, Avusturya'ya karşı savaşırken, Çar, ona yardım etmeye karar verdi. Bu şekilde Rusya, eski düşmanı Fransızlarla eski dostu Avusturyalılar'a karşı savaşmış oluyordu.../... Prens... Sabırlı ve kararından dönmeyen bir kişiydi... çiftliklerinden birinde çalışan üç yüz köle, serbest çiftçi oldular. Bu, Rusya'da yapılan ilk azat etme hareketlerinden biriydi" 132
-"Gördüğü, öğrendiği bunca şeyden sonra, hala faydalı olmaya, mutlu olup yaşamaya kalkışmanın aşağılatıcı bir şey olduğunu düşünmüştü... Şimdi tamamen ters fikirdeydi... saçları Grek usulü başının üst kısmında toplanmıştı" 135
-"... zihinleri hep meşgul olan kimselerin katı yürekli olduklarını söylüyordu./... 1805'te hizmetten zamansız ayrılması yüzünden Çarın kendisine kızgın olduğunu anladı... Çok geçmeden meclisteki komisyonlardan birinin başkanı oldu" 136
-"Hiç kimse haklı değildir, hiç kimse haksız da değildir" 138
-"O sırada sarayda büyük balolarda toplanıp bir araya gelen yüksek tabaka, her zaman olduğu gibi birkaç gruba ayrılıyordu... En kalabalık olanı, Fransız topluluğuydu... Fransız-Rus birleşmesine taraftardılar" 139
-"Kızları doğduğu zaman, her birine üç yüz köle ile bir arazi vermeyi düşünmüştü" 142
-"Saçları da, Yunan stili yapılmıştı" 148
-"... birazdan göreceği şeyleri... düşünüyordu. Mumlarla pırıl pırıl ışıldayan salon, orkestra, çiçekler, dans edenler, Çar ve St. Petersburg'un yakışıklı gençleri" 149
-"Birden salonda bir ürperti dolaştı... imparator göründü.... İmparator onuruna bestelenmiş "Polonez" dansı için çiftler oluşmaya başlamıştı./... İmparator gülümseyerek ev sahibesinin elinden tutup sıranın başına geçti.../ İmparator o gece üç ayrı hanımla dans etti, üçüncü dansı da bitirince müzik sustu... Orkestra... vals çalmaya başladı" 151, 152
-"Sosyetenin içinde çok yaşamış bütün insanlar gibi, Prens Andrey de değişik insanlarla karşılaşmaktan tat alırdı" 154
-"Nataşa mutluydu. İnsanları iyi yürekli, kusursuz kılan bir mutluluktu bu. Çünkü insan mutlu oldu mu ne kötülüğe, ne acıya, ne felakete inanır" 155
-"... bir davet veriliyordu. Fransız elçisi de gelmişti" 158
-"Oğlun, Prens Nikolay'a bir Alman öğretmen bul" 160
-"... kazaska oynadı" 168
-Sonya da Çerkez delikanlısı kıyafetine girmişlerdi.../.../... Ya şuradaki Çerkez kim?" 174, 176
-"Kazanlı bir Tatar' göstererek. Kazanlı Tatar, kendi kızından başkası değildi" 177
-"Mason teşkilatında da umduğunu bulamamıştı. Sahte duygular, ikiyüzlülük, her tarafta kol gezen kendini beğenmişlik.../.../... arkadaşlarını hor görmekten vazgeçti.../ Böylece, hayata olan ümitsizliği ve tiksintisi azaldı... aklından çıkarmaya çalıştığı soru... "Hayatın sonu ve amacı nedir?...".../ Piyer, birçok insanlar, özellikle Ruslar gibi, iyiliğe ve doğruluğa inandığı için talihsiz sayılırdı... Eline geçen her kitabı yutar gibi okuyordu... Alkol, onun için, bedensel olduğu kadar manevi bir ihtiyaç haline de gelmişti... İçince... arkadaşlarına karşı içten bir samimiyet ve iyi hisler duyuyordu" 182-184
-"İmparator Aleksandr ile Napoleon arasındaki anlaşma uzun sürmedi. 1811 yılının sonuna doğru Batı Avrupa hükümdarları, ordularını çoğaltıp, güçlerini arttırdılar. Toplanan ordular 1812'de Rus sınırlarına doğru ilerliyorlardı. Haziranın 12'sinde, Batılı kuvvetler sınırı aştı./ Napoleon'un öncüleri, Kazaklar'ı geri püskürtüp, sınırı aştığı.../... kendisine iletildiğinde Çar... "Savaş ilan etmeden sınırı geçmek ha.. Rus topraklarında bir tek düşman kalmadıkça barışa razı olmayacağım." demişti./ Çarın barış için yazdığı mektupların ve diplomatiklerin hiçbirisi beklenen etkiyi yapmadı ve savaş başladı" 215
-"Prensin oğlu için İsviçre'den getirttiği öğretmen Dessales..." 217
-"Çarın da bulunduğu birinci ordu birlikleri Drissa'daki güçlendirilmiş mevkilere yerleşmişti... kimse... savaşın batı Polonya'dan ileri geçebileceğine ihtimal vermiyordu./.../ Size bir iş bulmak için, Çar'a geldiğinizi bildireceğim.../... ustaca hazırlanmış planların, savaş anında, pek az işe yaradığını, tecrübesiyle öğrenmişti. Austerlitz'de bunu açıkça görmüştü" 219
-"Çar, başkomutanlığı üstüne almadan, birinciyle birleşmişti... bir yığın da vazifeli Rus ve yabancı vardı.../... birbirine ters fikirlerin kaynaştığı bu parlak ve yüksek toplulukta sekiz grup bulunduğunu... esas bozukluk, Çar'ın, yanındakilerle beraber, ordugahta bulunmasından doğuyordu. Sarayda böyle bir kalabalık uygun olabilirdi, fakat orduda bu durum felaketti. İmparatorun görevi memleketi idare etmekti, orduyu değil.../... Çar'a bir mektup yazdı... Alexander, bu tavsiyeye uyarak ordudan ayrılmaya karar verdi.../... tam savaş başlamak üzereyken, mutluluğumu görevime ve vatana bağlılığıma tercih edersem... şerefimdem de çok şey kaybederim" 220, 221
-"Savaş başlamış, maaşlar iki katına çıkarılmıştı. Alay, Polonya'ya gönderilmiş... Sefer başlangıçlarında görünen neşe, heyecan, onları da sarmıştı... Eğer, genel karargahta ümütsizlik, cesaretsizlik ve hepsinden çok hileler hüküm sürüyorsa bu, onların bileceği işti. Ordunun içinde, kimse nereye ve niçin gittiğini düşünmüyordu" 222
-"Fransızlar, Rus mızraklılarını önlerine katmış, kovalıyorlardı. Süvarileri görünce... durdular" 225
-"Temmuz başlarına doğru... can sıkıcı söylentiler yayılmaya başlamıştı. Smolensk'in düşmana teslim olduğu, Napoleon'un bir milyon kadar askerle yürüdüğü ve Rusya'yı ancak bir mucizenin kurtarabileceği fısıltıları dolaşıyordu" 229
-"Çar, yarın Moskova'da olacakmış. Olağanüstü bir soylular toplantısı yapılacakmış. Binde onkadar halk gücü teşkilatı kurulacak diyorlar" 231
-"15 Temmuz sabayı... Slobodski Sarayı'nın... Salonlarından birini soylu kişiler, diğerini ise madalyaları ve mavi kaftanlarıyla tüccarlar doldurmuştu.../... Soylularla tüccarlaarın aynı anda toplantıya çağrılmış olması onda "Toplumsal Sözleşme" ve Fransız Devrimi'ne olan eski inançlarını uyandırmıştı.../.../... Moskova Valisi.../... Oradan milyonlar akacak. Tüccarların bulunduğu salonu işaret etti:/ Bizler ise halk gücünü oluşturacağız.../.../... Moskova soyluları, bin kişide on kişilik bir gücü tam donanımlı olarak hazır bulunduracaklardı.../... Majesteleri, önünde saygı ile eğilen iki sıra meraklının arasında salona girdi.../.../ Soyluların toplandığı salondan tüccarların bulunduğu salona geçen İmparator, orada on dakika kadar kaldı. Piyer, duygulanan İmparatorun oradan gözleri yaşlı olarak çıktığını gördü... iki tüccarla çıktı" 234-236
-"Smolensk terk ediliyor. Düşman, en geç, bir hafta sonra Lisi-Gory'de olur. Derhal Moskova'ya gidin" 245
-"Smolensk'ten sonra da Rus askerleri Fransızlar tarafından yakından kovalandıkları halde çekilmeye devam ettiler./... Bir damla çamurlu, pis su için dövüşenler oluyor" 246
-"1805'ten beri Rusya, Napoleon'la bir darılıp, bir barışıyor ve bu arada sık sık anayasa değiştiriyordu. Oysaki, Anna Pavlovna'nın ve Kontes Elena'nın salonlarında hiçbir değişiklik olmamıştı... Anna Pavlovna'nın salonu milliyetçi ve vatanseverdi.../ Elena Bezuhova'nın salonuna ise Fransız taraftarları gelip gidiyordu. Burada herkes Fransız hayranıydı.../ Çeşitli önemli görevlerde bulunan Prens Vasil, bu iki rakip çevreyi birleştiren bir zincir gibiydi. Sevgili dostu, Anna Pavlovna ile kızının siyasi grubu arasında mekik dokuyor, bazen şaşırarak, öte tarafta söylemesi gereken fikrini, yanlış salonda ortaya atıyordu./ Temmuzun 29'unda Kutuzov'a, Çar tarafından, Prens unvanı verildi.../ St. Petersburg'da bunlar olup biterken Fransızlar Smolensk'i geride bırakmışlar, devamlı başkente yaklaşıyorlardı./... Borodino'ya gelinceye kadar, çeşitli sebepler Rus ordusuyla karşılaşmasına engel oldu. Viazma'dan geçtikleri sırada, Fransız İmparatoru, ordularına Moskova üstüne yürümeleri emrini verdi. Sayısız kiliseleri ile bu eski başkent, Napoleon'un merakını uyandırıyordu" 249, 250
-"... bölge soylular temsilcisi..." 257
-"... çiftlik kahyası... Köy muhtarı Dron'a... on iki at ile koşulmuş on sekiz yük arabası bulmasını emretti.../.../... Ama köylüler söz dinlemek istemiyor" 258, 259
-"... sarhoş kalabalık... Prensese, ne at, ne de araba vereceklerdi" 261
-"Başkaldırmış bu kaba saba köylülerin arasında tek başına kalmış" 263
-"İki saat geçmeden, eşya için araba ve at temin edildi. Köylüler, sandıkları, elleriyle yüklediler" 265
-"Moskova... boşaltılmıştı" 266
-"Borodino, tarafından dini bir alay geliyordu.../... Ayin bitince, Kutuzov... tasvirin önünde yere kapandı" 269
-"Çoğu yaşlıların yaptığı gibi Kutuzov, dalgın dalgın, başını çevirdi. Ne söyleyeceğini unutmuşa benziyordu" 271
-"Bence yaralı olarak ele geçirilen Fransızlar için kamp filan kurmamalı!.. Gözlerinin yaşına bakmadan hepsini öldürmeli, sonra da göz kırpmadan ölüme gitmeli" 274
-"Borodino savaşından bir gün önce, 18 Eylül günü Napoleon'un Saray Bakanı Beausset Paris'ten, Albay Fabrier de Madrid'den geldiler... Beausset, Kraliçe'den bir hediye getirmişti" 275
-"Sonra, o İtalyan asıllılara özgü kolaylıkla yüzünün ifadesini değiştirdi" 276
-"Kutuzov.../... ölüm kalım savaşına girmiş binlerce adamın tek bir insan tarafından idare edilemeyeceğini biliyordu... Zafer, ordunun manevi kuvveti denilen o ölçüsüz kudrete dayanır.../ Murat'ın esir edildiğini öğrenince..." 281
-"Saat üçte, Fransızlar saldırıdan vazgeçtiler. Kutuzov... görüyordu. Başarı, ümit ettiğinin de üstündeydi" 282
-"... iki ameliyat masası da doluydu... Yanındakinde bir Tatar oturuyordu... Tatar, birden acı bir çığlık atarak çırpındı" 285
-"Ve sevinç dolu yüreği tatlı bir acımayla sızladı" 287
-"Tarihçiler, Napoleon eski muhafızlarını da savaşa sürseydi zaferi kazanacaktı derler" 288
-"Rus ordusu ve halkı... Borodino'ya kadar çekildiler. Fransız birlikleri Moskova'ya... gittiler... Beş hafta böyle geçti" 289
-"Kibar çevrelerin gözdesi olan kadınların çıkar gözetmeyen dostu sayılan Bilibin..." 292
-"Yani Elena, üç erkekle birden evlenmek istiyor!" 293
-"Rus kilisesini yıkıp yerine Süleyman Mabedini kurmaktı" 295
-"Moskova yangınları.../.../... Kazak alayı... Bezuhov alayı..." 297
-"... bu on beş yaşındaki subayın..." 298
-"Rostovlar'ın paraca rahatlamaları için oğullarının zengin bir evlenme yapması tek çare..." 299
-""Bütün eşyamızın yüz bin ruble değerinde olduğunu söyleyen sen değil miydin dostum?" dedi. "Benim bu eşyaları bırakmaya niyetim yok. Yaralılarla uğraşmak, hükümete düşer..."..." 304
(Karısı kocasına, dostum, diyor, başka bazı yerlerde de, bazı yakınlar arasında böyle konuşma örnekleri var; "dostum", uygun bir ifade-tercüme mi?)
-"Kremlin'de silah dağıtıldığını, yarın herkesin Üç Tepe kapısının gerisinde toplanacağını..." 310
-"On üç Eylül gecesi, Kutuzov, ordunun, Moskova'dan geçerek Ryazan yakınına çekilmesi emrini verdi. Yürüyüş gece başladı" 311
-"Fransızların Moskova'ya girdiği on dört Eylül günü.../.../... Moskova'ya bakan her Rus, onun ana olduğunu hisseder" 312
-"Askerlerin çapulculuğa başladığını ve halkın köprüleri tıkadığını duyan General Yermolov, iki top getirerek yolu ateşle açacağını söyledi" 313
-"... tımarhane başhekimi de geldi.../.../... siyasi mahkumlar da var, mesela... Vereşçagin!/... Hala asılmadı mı o?.../.../... ayak takımına da baş kaldırttılar. Bunlara bir kurban gerekli herhalde.../.../... Bu Vereşçagin'dir, Moskova'yı kaybetmemize sebep olan adam!/.../ Kont, sakin sakin... Kendisini Bonaparte'a sattı. Onun yüzünden Moskova yok oluyor... Onu size teslim ediyorum. Alın!/... Öldürün onu!.../.../... Kalabalığı, o ana kadar frenleyen insanca duygu birden yok oldu. Yarı yarıya işlenen suç tamamlanmalıydı... bir insan dalgası, dayanılmaz bir kuvvetle ileri atıldı.../ Baltayla vurun.../... kan revan içindeki gövdesini bıraktılar" 314-318
-"Öğleden sonra, saat dörtte Murat'ın komutasındaki Fransız ordusu Moskova'ya girdi" 319
-"... güçlerinin üçte birini kaybetmişlerdi. Buna rağmen, Moskova'ya düzenli bir ordu halinde girdiler. Fakat bu terk edilmiş şehre girince o korkunç ordu birden yok oluverdi. Askerlerin yerini yağmacılar, çapulcular aldı. Beş hafta sonra, bu yağmacılar şehirden ayrılırken, sandıkları, değerli ve gerekli eşyalarla yüklüydüler. Amaçları artık, savaşmak ve fethetmek değildi. Sadece çaldıklarını korumayı düşünüyorlardı. Fransızlar, geri çekilmelerini büsbütün zorlaştıran bir ganimet yükünü de peşlerinde taşıdılar" 321
-"Kuru bir toprağa su dökülünce, toprağın üstünde nasıl kaybolursa, aç bir ordu da zengin bir şehre girince, öyle kaybolmakta idi. Bunun sonucu pislik, yangın ve yağmacılıktır./ Fransızlar, Moskova yangınını, Rostopchine'nin vahşi vatanseverliğine yüklerler. Ruslar da, Fransızların barbarlığına... Moskova, herhangi bir ahşap şehrin yanabileceği sebeplerden dolayı yanmıştı.../... Moskovalılar düşmanı, Berlin ve Viyana'daki gibi, tuz, ekmek ve şehrin anahtarıyla karşılamamışlardı. Şehri talihsiz kaderine bırakmayı tercih etmişlerdi. Onun için Fransızlar da, şehre değer vermedi" 322
-"Piyer 1809'da Viyana'da bir Alman öğrencinin Napoleon'a yaptığı bir suikastın bütün ayrıntısını biliyordu" 323
-"Biz Viyana'yı, Berlin'i, Madrid'i, Napoli'yi, Roma'yı, Varşova'yı, dünyanın bütün başkentlerini ele geçirdik... Bizden korkarlar, ama severler de!... Napoleon cömertliğin, merhametin, adaletin, dehanın ta kendisidir" 327, 328
-"Napoleon, birkaç saatten beri Kremlin sarayına yerleşmişti. Şu anda, Çar'ın odasında oturmuş, yağma ve çapulculuğu önlemek için, sert emirler yağdırıyordu.../... memur üniformalı..." 338
-"St. Petersburg'da... lüks dolu hayatı devam etmekteydi" 343
-"Çar.../.../... Napoleon'la ben, aynı zamanda saltanat süremeyiz.../.../... Rusya'da, Moskova halkı daha uzak şehirlere kaçarken, bir yandan da halk kuvvetleri toplanıyordu./ Bütün eyaletlerde herkes... fedakarlık ve sadakatten başka bir şeyden söz etmiyordu. Moskova'nın gerisine çekilen orduda ise, başkentin terkini ve yanmasını düşünen yoktu... Ordu, bir dahaki maaşını... v.s. düşünüyordu" 348, 349
-"Konuşmasında öyle has, öyle basit bir iyilik doluydu ki..." 364
-"İyilik ve dürüstlükle yoğrulmuş, gerçek bir Rus'tu o" 366
-"Şimdi ne Rusya'yı, ne savaşı, ne politikayı, ne de Napoleon'u düşünüyordu... Olaylar hakkında hüküm vermek ona düşmezdi.../.../ Napoleon, Borodino'da kazandığı parlak zaferden sonra, Moskova'ya girmişti. Ruslar geri çekilerek depolar, silahlar, cephaneler ve sayısız zenginliklerle dolu olan Moskova'yı terk etmişlerdi. Aradan bir ay geçmişti. Napoleon, iki kat bir güçle konumunu daha da güçlendirebilir ve yaklaşan kış için gerekli tedbirleri alabilirdi. Fakat bu askeri deha... en kötü yolu seçti. Doğru dürüst bir planı olmadan Moskova'dan ayrılıp... Smolensk'e dönüp harap memlekette amaçsız dolaşmak kadar felaketli bir hareket olamazdı... bunu yaptı. Ve sonuç kaçınılmazdı" 377
-"Fransızlar on sekiz Ekim gecesi çekilmeye başladılar" 378
-""Çete savaşı" adı verilen direnme hareketi düşmanın Smolensk'e girmesiyle başladı. Ekim ayının ikinci yarısında ise çete harbi en şiddetli bölümüne gelmiş bulunuyordu. Fransızlar Smolensk'e yaklaştığı sırada, bu çeteler yüzü aşmıştı. Çeşit çeşitlerdi" 380
-"Moskova'da, gösterişli İran üniformaları giyerken..." 388
-"Kasım... Fransızlar'ın kaçışı daha da acıklı hal aldı: Askerler soğuktan ölüyordu.../... yetmiş üç bin kişilik ordu Moskova'dan Viyazna'ya gelinceye kadar otuz altı bine inmişti... Bu eksiliş, Viyazna'dan Smolensk'e, oradan Beresine'e ve Vilna'ya aynı oranda devam etti./.../ Smolensk'e varınca, yiyecek için birbirlerine girdiler, kendi depolarını yağma ettiler. Yağma edecek bir şey kalmayınca da, kaçmaya başladılar" 398
-"Eskiden içine dert olan amaçsızlık, şimdi sonsuz bir özgürlük duygusu veriyordu ona. Niçin amacı olsun ki? Bugün bir inancı vardı, artık. Bazı kurallara, bazı törelere değil de, yaşayan ve her an yanında var olan bir Allah'a inanıyordu" 405
-"Fransızlar ayrıldıktan sonra, Ruslar, akın akın Moskova'ya geri dönmeye başladılar. Bir hafta içinde şehrin nüfusu on beş bine çıktı... birkaç ay sonra, Moskova'nın nüfusu, bir sene öncekini aşmıştı./ Şehre ilk gelen Ruslar... kendilerini yağmacılığa kaptırdılar. Böylece, Fransızlar'ın başladığı işe devam ettiler" 406
-"... o yüzde paslı bir kapı gibi zorlukla bir gülümseme açıldı.../... duyguları yüzüne öyle bir vurdu ki... kendine bile güçlükle açıklayabildiği bu aşkı anladılar. Heyecanına sevinç ve acı karışıyor ve Piyer gizlemeye çalıştıkça açığa çıkıyordu" 408
-"İnsan bilinen yolların dışına çıktı mı, her şeyini yitirdiğini sanıyor. Oysa, 'Gerçek' ve 'İyi' o zaman çıkıyor insanın karşısına. Hayat sürdükçe mutluluk var demektir" 412
-"1813.../ Nikolay, babasının ölüm haberini aldığı sırada, Rus ordusuyla birlikte Paris'teydi. Hemen istifasını verdi ve kabul edilmesini beklemeden Moskova'ya hareket etti" 418
-"Ölümünden çok sonra, köylüler hala... "Gerçek bir efendiydi: önce köylüyü, sonra, kendini düşünürdü. Ama hoşgörü yoktu. Efendi dediğin böyle olur!" diye düşünüyorlardı" 423
-"Dadı: "Geldi, hayatım," Diye cevap verdi" 433
(Dadı, evin hanımına, "Hayatım," diyor!)
*

2.6.2017-Ankara