24 Nisan 2022 Pazar

Rüzgarla Yarışan

Diasporadan Çeçen Hikayeleri


Atila Doğan, Nisan 2022, Kafdav Yayınları, Ankara


Ankara Çeçen Derneği Başkanı kıymetli Atila Doğan'ın kitabı bu.

Hemen söyliyeyim ki, çok beğendim.

Yazarını kutluyorum.

Ve, devamını diliyorum.

*

Kitabın başında şöyle söyleniyor: "... bu insanlar dillerine, örflerine, adetlerine yabancı, çok zor bir coğrafyada, devletin zayıfladığı ve herkesin kendi kurallarını koyduğu bir dönemde, yaşama savaşı verdiler.../... Amacımız, Çeçen insanının duruşunu, karakterini, bakış açısını, kimi geleneklerini satır aralarında vermek, muhacerette olsalar da kimliklerine sahip çıktıklarını, oldukları gibi yaşadıklarını dile getirmektir. Diğer yandan da bu öyküler sayesinde terk etmek zorunda kaldıkları vatanları ile kayıp ruhları arasında bir bağ kurabilmektir./ Öyküler aşkla, tutkuyla değil, yürek burkan bir sızıyla ve hüzünle kaleme alınmıştır... yalnızca hakikat içerir./ Bu sadece geçmişe bir tazim ve unutulmuşlara yazılmış bir mezar taşıdır." s. 7

Tam da söylendiği gibi yapılmış, öyle yazılmış: Sızı ve hüzün kitabın neredeyse her satırına sinmiş!

*

Aslında henüz tam yazılmamış olan Çeçen tarihi acılarla dolu.

Anavatanda da böyle diasporada da.

Çeçen hikayelerinin o acılardan izler taşıyor olması da çok doğal bir durum.

Doğan'ın bu kitabında da o acılardan yansımalar var!

Bence, okunması da, yazarının ifadesindeki gibi, aynı şekilde, "yürek burkan bir sızıyla" oluyor!

Benim için öyle oldu, öyle bir sızıyla okudum!

Okuduklarımda, bir kısmını dinlediğim, bir kısmını bizzat gördüğüm yaşamlardan yansımalar buldum, bazı hikaye kahramanları çok tanıdık geldi, yani, bence, anlatılanlar tam olarak ve tamamen "bizim" hikayelerimizdi!

Hem de çok güzel bir uslupla anlatılan!

Bir çırpıda okudum!

Yazarına imrendim!

*

Benim bildiğim kadarıyla diasporadaki Çeçen yaşamından ilk hikayeyi Harunhan Remzi Öztürk Diasporada Kafkas Hikayeleri adlı kitabında anlatmıştı, bu konuda bir öncü olarak.  Öztürk'ün kitabında genelde kitaba konu olan Kafkas hikayelerinin arasında bir bölüm olarak diaspora Çeçen yaşamına da değinilmişti.

Bu kitap ise tamamen diasporada Çeçen yaşamını konu edinen Çeçen hikayelerini içeriyor ve bu anlamda konusunda tam bir öncü.

Hem de çok güzel yazılmış.

Yazarına tebrikler.

*

Daha önce yazarın Hacı Ziyabi Doğan adlı yazısını okuduğumda, anlatılan ne romanesk bir yaşam, romanı yazılası, fimi yapılası bir yaşam, diye düşünmüştüm.

Yazar, bu kitapta, anlaşılan, "Hoca, Bir Rüyanın Peşinde" adıyla, bu yaşamın bir kısmının hikayesini yazmış, çok da iyi yapmış. s. 49-63

Umarım burada bırakmaz, bir bütün olarak devamını da içerecek şekilde o yaşamın romanını da yazar ve dilerim filmi de yapılır!

*

Bir yerde, Garip adlı hikayede, "Melek... O gün karar vermişti. Nerede bir Çeçen hatta Çerkes görse kaçacaktı. Bu yaralı ve Araf'ta kalmış toplumun beklentilerini karşılayamaz olmuştu", s. 21, denmiş.

Bence, çok derin bir yaraya parmak basılmış!

Yani, sanki, ne seninle ne sensiz, gibi!

Ve, yine bence, keşke, bu konu, öyle kısaca değinilip geçiştirilmeseydi, zira, bence, bu konu çeşitli yönleriyle uzun uzadıya anlatılmaya layık, çok yürek burkan bir konu!

Umarım, bu konu başka eserlerde derinlemesine işlenir ve travmaların nerelere kadar ulaşabildiği ortaya serilir! 

Anadilini konuşan birini duymanın sevinci!

Özlemler!

Eksiklikler!

Eksik hissetmeler!

Eksik kalmalar!

Potansiyelin ortaya konamaması!

*

Kitapta anlatılan türden dayanışma örnekleri elbette gerçek yaşamda da var ve bunlar göz yaşartacak ölçüde sevindirici haller de!

Ya her türden aksi durumlar!

Ya yoksunluklar!

Ya kuşaklar boyu süregelen diğer yoğun acılar!

Ve hatta, gelecekte acıları azaltmanın yol ve yöntemleri!

Bunları kim, ne zaman anlatacak!

Dilerim, bu eser geç kalmış bir başlangıç olur ve yaşanan acılar diğer yönleriyle de yazılıp anlatılır!

Hatta, diğer güzellikler ve sevinçler de!

Ve, özellikle, olumsuzluklar ve özeleştiri de!

*

Ama, acaba anlatılır mı?

Bir süre sonra anlatılacak bir şey kalır mı?

Eskiden, mesela,

.kadınlar için, Yahxa, Toita, Nai, Taşu, Deşi, Deti, Çata, Bazag, Semilt, Tahxla, Hxacxa, gibi,

.erkekler için de, Vahxi, Visita, Elbruz Dukx, Aadi, Alsbeg, Dabu, Çöçi, Pişto, Kido, Mido, Albi, Muspi, gibi,

isimlerimiz vardı.

Hepsi kayboldu!

Başka pek çok şey de.

Şimdi kaybolma sırası dilde mi?

Ve, dil kaybolursa diasporada anlatacak bir şey kalır mı, acaba?

*

23.4.2022

Cuma Bayazıt

*

Kaybolan isimlere ek:

Kadınlar için: Aasi, Sekint, Batti, Tahxu, Patahx, Dodolug, Marzet, Ezinet, Şehidet, Goma, Kxoka, Koaka, Lile, Lula, Selita, Meyse, Maysa, Ğorğa, Aba, Goma, Nai, Basiğız, Nuriğız. Meyse, Maysa, Ğorğa, Aba, Neykiğız, Mala, Seyhat, Sobika, Zalğa.

Erkekler için: Doşa, Tuhx, Hxasi, Bisolt, Bibolt, Eela, Mukuu, Muka, Burti, Vala, Cahambi, Gilhxa, Eidilbi, Lisan, Gina, Visirğan, Baaldin, Hxasi.

26.4.2022 ve...


11 Nisan 2022 Pazartesi

GELECEK 10 YIL

NEREDEYDİK...

NEREYE GİDİYORUZ


George Frıedman, İngilizceden Çeviren: Tayfun Törüner, 2. Baskı: Temmuz 2012, Pegasus Yayınları, İstanbul


Kitap bana bir bütün olarak çok çarpıcı geldi!

Makyavel'in bıraktığı yerden alıp, amaç için her şey mübah anlayışını, daha ötelere taşıyor!

Genelde dünyada işlerin nasıl yürüdüğünü anlatıyor!

Özellikle, hayal aleminde gezinen benim gibi iflah olmaz bir hümanistin aymazlığına büyük bir darbe indiriyor!

Dünyanın biraz daha iyi görülmesi için kuvvetli bir ışık tutuyor!

Ahlak ile yalanı, erdem ile ikiyüzlülüğü, açıkça bağdaştırıyor!

Bir yerde şöyle söylüyor:

"Amerika'nın büyüklüğünü belirleyen üç başkana bakıyorum. İlki cumhuriyeti kurtaran Abraham Lincoln. İkincisi ABD'ye dünya okyanuslarını veren Franklin Roosevelt. Üçüncüsü Sovyetler Birliği'nin altını oyup imparatorluğun sahneye çıkışını hazırlayan Ronald Reagan. Üçü de son derece ahlaklıydı... ve amaçlarına ulaşmak için yalan söylemeye, yasaları yok saymaya ve ilkeleri çiğnemeye hazırdılar" 16

-"Başkanların geçmiş bütün büyük başkanlarımız gibi erdemli olmaları gerekecek... buna uygun bir ikiyüzlülükle birlikte" 28

Net bir şekilde yalan ve kötülük öneriyor!

*

Öğretici de.

Mesela şu ifadeler:

-"Yirminci yüzyıl boyunca ABD Rusya-Almanya anlaşması gibi Avrasya'yı birleştirip temel Amerikan çıkarlarını tehdit edecek durumları engellemek için tam üç kez harekete geçti. 1917'de... Rusların Almanya'yla bağımsız barışı sonucunda olayların akışı İngiliz-Fransızlar için tersine döndü. İkinci Dünya Savaşı'nda araya giren ABD, İngilizler'e ve... Ruslara yardım etti ve Almanların geniş Rus topraklarını işgalini önledi. 1944'te ABD Batı Avrupa'yı işgal etti ve sadece Almanları değil, Rusları da bloke etti. Rusların Avrasya'ya egemen olmasını önlemek için de 1945'ten 1991'e kadar çok büyük kaynaklar harcadı./ Gelecek on yılda Birleşik Devletler'in Rus-Alman anlaşmasına vereceği karşılık yirminci yüzyıldakiyle aynı olmalı" 174

*

Ayrıca, genelde Avrupa'yı, ve hatta, Orta Doğu'yu bu kitaptan biraz daha öğrendim!

*

ABD için yurt içinde ve dışında farklı politikalar vaaz eden şu ifade de bence ayrıca öğretici: 

"Dahili politika için İnsan Hakları Beyannamesi nasıl temel oluyorsa, güç dengesini korumak da Amerikan dış politikası için temel olmalı" 311

*

Kitapta bence açık bir yanlış da var: Birçok yerde tekrarlanan, bana göre hiç doğru olmayan şu görüş bu kitapta da kendine yer bulmuş:

"Rusların korktuğu konu, Çeçenistan'ın Rus Federasyonu'ndan ayrılması durumunda başkalarının da onu izlemesi ve bütün yapının çökmesiydi" 167

Bence, hiç öyle bir şey yoktu!

Herkes seçimini yapmıştı ve 1992 itibariyle Rusya'dan ayrılmaya niyetlenecek hiçbir "başkası" mevcut değildi!

Ruslar da bunu çok iyi biliyor ve bundan hiç de korkmuyorlardı!

*

Bence kitapta yer alan şu ifadelerdeki tespitler çok değerli:

-"Her ticaret devrinin sonu bir çöküştür ve genelde bir sektör buna öncülük eder. Clinton'un yükselişi 2000'de internet balonu patladığında sona erdi; Reagan'ın 1980'lerdeki yükselişi tasarruf ve kredilerin çökmesiyle gösterişli bir şekilde bitti. Bu şekilde bakarsak 2008'de olanlarda sıradışı bir şey olmadığını görürüz./ Böyle yükseliş ve çöküşlerin nedenleri basit. Ekonomi büyürken çabucak tüketebileceğinden fazla para yaratır" 67

-"On sekizinci yüzyıl Amerikası'na gelen ve tüccar ile soyluları tedirgin eden İskoç-İrlandalı göçünden beri Amerikalılar göçmenlerden hep korkmuşlardır" 261

 "... ekonomik büyüme ve küçülme demografik güçler ve ve teknolojik yeniliklerle yönlendirilir" 287

*

Sonuç itibariyle çok yararlandım!

Kitabı ufuk açıcı buldum!

*

Kitaptan diğer bazı notlar da şöyle:

-"... jeopolitik gerçeklik başkanlara, küçük uluslara veya sıradan vatandaşlara uygulandığı şekilde erdem kullanma lüksünü vermez. Doğrudan erdemle ilerlemeye çalışan iki başkan, Jimmy Carter ve George W. Bush başarısız oldular" 43

-"ABD bu neredeyse egemen güç durumunda sadece yirmi yıldır bulunuyor. Emperyalist dönemin ilk on yılı... uçarı bir fanteziydi... 2011 ila 2021 arasındaki on yıl Birleşik Devletler'in, dünyanın düşmanlığıyla başa çıkmayı öğrenmeye başladığı on yıl olacak" 48

-"Birleşik Devletler'in kurucuları ahlaki inançlarından dolayı emperyalizm karşıtıydı. Britanya İmparatorluğu'nu yenmek, ulusal özerklik ve doğal haklar ilkelerine dayalı bir cumhuriyet kurmak için hayatlarını, servetlerini ve kutsal onurlarını ortaya koydular. Diğer ülkelerle emperyalist ilişkiler... bu temel ilkelerle ters düşüyor" 53

-"... kaçınılmaz bir imparatarorluk var. ABD'yi bu küresel sistemden düşürmek neredeyse imkansız" 55

-"Amerikan başkanı en çok dış politika yaparken Makyavel'in prensine benziyor" 58

-"... küçük çatışmalar ve İran'la savaş tehdidi... Geçtiğimiz on yılı bu belirledi ve gelecek on yılın en azından ilk bölümünün odak noktası da yine bunu yönetmek olacak" 83

-"Ondokuzuncu yüzyıldan beri yürürlükte olan İslam dünyasını yeniden yapılandırma çabaları gelecek on yılda da önemli bir jeopolitik tema olmaya devam edecek" 85

-"Ekonomik sorun zaman içinde kendi kendine çözülür. Terörizmle ilgili zorlu jeopolitik görevlerse tutarlı kararlar gerektiriyor" 100

-"Prusyalı... Clausewitz'e göre, savaş politikanın başka araçlarla sürdürülmesidir... Bir başkan bir ulusu savaşa sokacaksa düşmanı ve elde edilmek istenen amacı açıkça belirtmelidir" 102

-"Demokraside halk desteğinin temeli, düşman tehdidinin açık seçik ortada olması ve o tehdide karşılık verme amacının açıkça belirtilmesinden geçer... Truman'ın başkanlık dönemi, 30.000'den fazla Amerikalı'nın öldüğü bir savaş olan Kore Savaşı'ndan polis harekatı diye bahsetmesiyle anılıyor. Diğer taraftan Roosevelt'in... savaşı... sayısız dalavereyi yıpranmadan atlattı çünkü Roosevelt düşmanın kim olduğunu ve onunla neden savaşmamız... gerektiği konusunda açık ve netti" 103

-"Terörizm zayıflıktan türüyor. Teröristi olduğundan daha güçlü göstermek için psikolojiye odaklanıyor. Teröristin amacı öyle olmadığı halde ciddi bir tehdit olarak algılanmak" 104

-"Bush kazanamayacağı savaşlara... büüyük kaynaklar aktardı... Birleşik Devletler'in çeşitli alanlardaki stratejik çıkarlarını yönetmeyi de unuttu. Mesela İslam dünyasına kendisini o kadar kaptırmıştı ki Rusya'nın tekrar yükselmesiyle ilgilenmek için konuya yeterince dikkat ve kaynak ayırmadı./... Başkanın görevi kamuoyuyla uyuşuyormuş gibi görünüp sessizce kendi ahlaki ve stratejik hedeflerini izlemek... kamuoyunu tatmin edebilmeli. Her şeyden önemlisi başkan halk tutkusunun hedeflerini etkilemesine izin vermeden İslam dünyasıyla olduğu gibi mücadele etmeli./... Başkanın görevi tehdidi... tutarlı bir stratejiye oturtmak... Tek başına korku, stratejiyi yönlendiremez./ Başkan... imkansızı deneme veya etkisine nazaran pahalıya patlayacak hareketlere girişmenin çekiciliğine dayanmalı. Halka yalan söyleyebilir ama kendine asla yalan söylememelidir" 106, 107

-"Terör aşılamak bir orduyu yok edebilir; örneğin Moğollar kan dökme arzuları ve acımasız vahşetlerinin bilgisiyle düşmanlarını felce uğratıyorlardı. Yunan kent devletleri savaşları ölene dek sürdürürlerdi çünkü işgal edilirlerse onları bekleyen kölelikten korkuyorlardı. Bu yüzden terörün kesin etkisini tahmin etmek zordur" 108

-"Konvansiyonel savaşta, terör büyük güçlerce uygulanıyor" 109

-"Sadece bir ülke sıfırdan nükleer silah yarattı ve bu ülke Birleşik Devletler'di. İngilizler... katkılara karşılık olarak aldılar. Fransızlar da teknolojiyi Amerikalılardan aldılar, sonra İsrail'e hediye ettiler. Ruslar bilgiyi Amerikalılardan çaldı sonra Çinlilere ve Hintlilere transfer ettiler. Çinliler teknolojiyi Pakistanlılara verdiler... son derece zor... İran hala çabalıyor ve Kuzey Kore doğru yöntemi bulabilmiş değil" 116

-"1920'lerde Fransızlar... Suriye bölgesini ayrı bir ülkeye dönüştürdüler" 119

-"... sadece Suriye, tarihinin İncil zamanına dayandığını iddia edebilirdi. Lübnan, Ürdün ve Filistin, Fransız ve İngiliz icatlarıydı, sadece politik yönden uygun olmaları sebebiyle yaratılmışlardı.../.../ Yahudilere gelince... Avrupa Diasporası'nın üyeleri 1880'lerden beri o bölgeye taşınıyor... Göç, Avrupa'nın ulus devlet zihniyetiyle harekete geçen Siyonist hareketin bir parçasıydı, amaç Yahudilerin en son İncil zamanında kontrol ettikleri bölgede bir ana vatan kurmaktı" 120

-"Filistin ulusal kimliği sadece 1967'den sonra İsarail'in işgaline direnmeleriyle ortaya çıktı. Ayrıca Filistin'in bir ulus olma isteği Yahudilerden olduğu kadar Araplardan da şiddetli tepki görüyordu" 124

-"Ulusal çıkarları kovalamak göründüğünden daha az belirgin hatlara sahip./.../... İsrail'in durumu... ABD politikasını hiç yönlendirmedi. 1948'de İsrail kurulduğunda ABD'nin öncelikli çıkarı, Sovyetler Birliği'nin kuşatılmasıydı ve Amerika tamamen Türkiye ve Yunanistan üstüne odaklanmış durumdaydı... hem Yunanistan hem de Türkiye için Sovyetler bir dış tehditti. ABD için, Türkiye bölgenin kilit ülkesiydi. Sovyet donanmasını... engelleyen... İstanbul Boğazı'ydı.../ ABD'nin Orta Doğu'daki kuşatma politikasına en büyük engel Fransa ve İngiltere'nin İkinci Dünya Savaşı'ndan önce sahip oldukları bölgedeki etkiyi tekrar kazanmaya çalışmalarıydı... 1956'da... Süveyş Kanalı'nı millileştirme.../ Ne İngilizler... ne Fransızlar, Mısır'ın kanalı kontrol etmesini istiyorlardı. İsrail de bunu istemiyordu. 1956'da bu üç devlet İsrail'in Mısır'ı işgali için bir senaryo hazırladılar ama işin içinde bir hile vardı.../ Amerikan bakış açısıyla, bu macera sadece başarısızlığa mahkum değildi, ayrıca Mısır'ı Sovyetler'in yanına iterdi ve onlara güçlü ve stratejik bir müttefik sağlamış olurdu... Eisenhower... müdahale etti... 1950'lerin sonlarında, İsrail ve ABD arasında bir düşmanlık söz konusuydu./.../ O sıralarda ABD İsrail'i... çok önemli görmüyordu. Ama Süveyş Krizi'nden sonra, Birleşik Devletler stratejik ilişkilerini tekrar gözden geçirmeye başladı. Amerikalılar Süveyş'te Mısırlılar lehine müdahale etmişlerdi ama Mısırlılar her şeye rağmen Sovyet tarafına geçtiler. Fransızlar ve İngilizler geride... Abdülnasır'ın... Arap milliyetçiliği doktrinine olumlu bakan bir sürü rejim bırakmışlardı. Suriye 1956 yılında Sovyet tarafına geçmeye başlamıştı ama 1963'te sol yanlısı askeri darbe bu pozisyonu mühürledi. Benzer bir darbe aynı yıl Irak'ta oldu./ 1960'larda, Amerikalıların Araplara desteği son derece tartışmalı... görünmeye başlamıştı. ABD'nin İsrail'e tek yardımı yiyecek olmasına rağmen Arap dünyası kararlı şekilde Amerikan karşıtı olmuştu... ABD bir süre daha mesafeyi korudu, Fransizların Tel Aviv'le ilişkilerini yürütmesinden memnundu. Ama ABD bölgedeki Sovyet karşıtı rejimlere uçaksavar sistemleri vermeye başlayınca İsrail de hediye listesine eklenmişti./ 1967'de... Fransa... İsrail'in komşularına saldırmasını istemiyordu. İsrailliler... Altı Gün Savaşı'nı başlatınca Fransız silahlarına erişimleri kesildi... 1967'de... aldığı galibiyet... ABD'de İsrail yanlısı bir destek yarattı.../... Her zaman ABD stratejik düşüncesinin ortasında yer almış olan Türkiye, Amerikalılar için olduğu gibi Sovyetler için de kilit konumdaydı.../ İsrailliler artık stratejik bir değer oluşturuyordu ve karşılığında da ABD'nin birdirbir oynamasını sağlıyorlardı. ABD, Irak... için İran'ı silahlandırdı.../ Yaygın inanışın tersine, Mısırlılar ve Suriyeliler ABD'nin İsrail'e desteği yüzünden Sovyet yanlısı olmadılar. Aslında, tersi olmuştu. Mısır'ın taraf değiştirmesi ve Suriye'deki ihtilal, İsrail'in silah kaynağı olarak Amerika'nın Fransa'nın yerini almadan önce oldu, bu gelişmeler Mısır ve Suriye'nin yürüttükleri politikaya bir cevap olarak ortaya çıktı... Bu Birleşik Devletler'in Akdeniz'i güvence altına almasına yardım etti ve Türkiye'nin üstündeki baskıyı azalttı. O noktada ABD stratejik -ahlaki değil- nedenlerden İsrail'e büyük çapta yardım sağlamaya başladı./.../ Filistinliler bu "uluslararası teröristler" arasında ana güç haline geldiler. Bu ABD ve İsrail'in birbirlerine daha da sıkı bağlanmasını sağlayan bir gelişme oldu. Birleşik Devletler... Sovyet destekli terörist organizasyonları bitirmek istiyordu. İsraillilerin isteği ise Filistinlilerin örtülü imkanlarını yok etmekti. CIA ve Mossad... sonraki 20 yıl boyunca yoğun işbirliği yaptılar.../ Sovyetler Birliği'nin çöküşü... bu dinamiği dramatik bir şekilde değiştirdi. Türkiye artık risk altında değildi. Mısır çürüyen zayıf bir devlet olmuştu" 125-131

-"İsrail için sorun hep İncil zamanındakiyle aynı kaldı... Yahudilerin eski krallığını yenebilenler sadece uzaktan gelen Babil, Pers, Büyük İskender'in Yunanistan'ı ve Roma gibi büyük güçlerdi... bazen ya gücünü abartarak... onlarla sonucu felaket olan savaşlara girdi" 137

-"ABD'yi İsrail'den alenen uzaklaştırmak... ABD için de yerel politik sorunlara neden olur. Yahudi oyları az ama Yahudi politik etkisi büyük, bunun nedeni de dikkatle organize edilmiş ve iyi finanse edilmiş lobi çabaları" 139

-"Arap-İsrail güç dengesi bozuk... ABD için o bölgede İsrail veya başka herhangi bir ülkenin hareket özgürlüğü olması kendi çıkarına değil. Söylediğim gibi, güç dengesi ABD'nin yönetim ilkesi olmalı. ABD bölgesel güç dengesini oluşturmak için Arap devletlerine kısmen yaklaşırken İsrail'den kısmen uzaklaşmalı" 141

-"Doğu Akdeniz ile Hindikuş arasındaki bölge ABD politikasının odak noktasında yer almaya devam ediyor... üç ana çıkarı var: Bölgesel güç dengesini sürdürmek; petrol akışının kesilmemesini sağlamak ve bölgeyi merkez edinen... İslamcı grupları bastırmak" 143

-"Afganistan'ın geliştirdiği hükümetten ABD'nin hayati bir çıkarı olmadığını kabul etmesi..." 145

-"Muzaffer bir Hindistan ABD'nin en büyük arzusu olan dengeyi yok edebilir. Hindistan'la ilgili bu sorunsa terörizmden veya Afgansitan'da devlet kurmaya kalkışmaktan daha önemli./ Bu yüzden gelecek on yılda bu bölgedeki öncelikli Amerikan stratejisi güçlü ve tutarlı bir Pakistan'ın kurulmasına yardım etmek olmalıdır" 146

-"İsrail'den uzaklaşma konusunda olduğu gibi, başkan Afganistan, Pakistan ve Hindistan stratejileri konusunda da fikrini açıkça ifade edemeyecek... Afgan savaşı muhtemelen... bir barış anlaşmasının imzalanıp isyancı gücün (bu durumda Taliban) kontrolü almasına izin vererek sonuçlanacak" 147

-"ABD diğer stratejik çıkarlarını idare edebilmek için Irak'tan çekilmek zorunda. Ama bu çekilmeyle beraber radikal şeyler düşünmeli./ Gelecek on yılda, İran'la ilgili en çok arzulanan seçenek şu an için düşünülemez gibi görünen bir hamleyle gelecek... Roosevelt ve Nixon'un seçtikleri yolla aynı: Daha önce stratejik ve ahlaki tehdit olarak algılanan ülkelerle ittifak yapmak. Roosevelt, Stalin'in Rusyası ile ABD'yi müttefik yaptı ve Nixon Mao'cu Çin'le ittifak kurdu, her ikisi de daha tehlikeli görünen üçüncü bir gücü bloke etmek içindi.../... Amerikan başkanı stratejik hedeflerine ulaşmak için elini İran'a uzatmak zorunda" 151

-"... hem ABD hem de İran çıkar sağlar... ABD-İran ittifakı da tatsız ama gerekli ve aynı zamanda da geçici olur" 153

-"Suudi Arabistan'a -Washington'da istediğini almaya alışmış bir devlete- ..." 156

-"İran için muhtemel karşı denge oluşturabilecek... tek ülke Türkiye ve gelecek on yıl içinde, ABD ne yaparsa yapsın bu mertebeye ulaşacak. Türkiye... Orta Doğu'daki en büyük ekonomi. Bölgenin -Ruslar ve belki İngilizler hariç- ve büyük ihtimalle Avrupa'nın en güçlü ordusuna sahip" 157

-"ABD'yle daha uzun vadeli işbirliğine açık olanlar Türkler ve Türkiye ABD için başka yerlerde de önemli olabilir; özellikle Rus niyetlerine karşı tampon görevi yaptıkları Balkanlar ve Kafkaslar'da" 158

-"İran'ın eskiden beri önemli bir donanma gücü olmadı ve limanlarının yerleri yüzünden gelecekte de olamaz. Türkiye tam tersine Akdeniz'de sık sık egemen güç oldu ve yine öyle olacak. Gelecek on yıllık süreçte Türkiye'nin bölgede egemenliğe yükselişini görmeye başlayacağız" 159

-"Rusya Federasyonu çok zayıfladı ama hayatta kaldı ve gelecek on yılda da giderek artan bir rol oynayacak./ Rusya... yıkımını yaşarken, Birleşik Devletler kalan tek küresel güç olarak ortaya çıktı. Gezegeni üstünkörü, neredeyse üşengeç bir şekilde yönetebiliyordu... ABD Rus sistemine baskı uygulayabilirdi... çökmesine neden olabilir.../ O zamanlar, Rusya'nın bu keşmekeşten nesiller boyunca çıkamayacağı düşünüldüğü için bu çabanın lüzumu yokmuş gibi görünüyordu.../.../... Putin... farklı bir Rusya yaratmıştı. Bu arada, çalışmaya ara vermeyen tek kurum istihbarat teşkilatlarıydı. Nesiller boyunca Rusya ve imparatorluğunu birarada tutmuş bir kurum olarak 1990'larda neredeyse bağımsız bir devlet veya suç örgütü gibi çalışmışlardı. Putin... 2000 yılında... Rusya'ya gücünü geri kazandırma işine koyuldu" 161-164

-"2004 yılındaki Ukrayna seçimlerinin esas galibi Viktor Yanukoviç geniş çaplı seçim hilesiyle suçlandı ve hiç kuşkusuz suçluydu... gösteriler yapılmaya başlandı. Moskova, Turuncu Devrim... Rusya karşıtı... bir ayaklanma olarak algıladı. Ruslar ayrıca bunun popüler bir halk ayaklanmasından çok, CIA ve İngiliz MI6 tarafından desteklenmiş ve dikkatle yönetilmiş bir darbe olduğunu iddia ettiler.../.../... kuşatmak elbette bir ABD stratejisiydi. ABD'nin temel çıkarı her zaman güç dengesi olmuştu... 2004'te Rus gücüne karşı denge olarak temelini Ukrayna'yla kurmak... niyetiyle bölgesel denge sağlamak için harekete geçti./.../ Özellikle Gürcistan'daki ABD varlığı kasıtlı bir provokasyon olarak kabul edilebilirdi çünkü... Çeçenistan bölgesiyle sınırı vardı. Rusların korktuğu konu, Çeçenistan'ın Rus Federasyonu'ndan ayrılması durumunda başkalarının da onu izlemesi ve bütün yapının çökmesiydi" 165-167

-"Amerikan başkanı gelecek on yılda yeni ve tutarlı bir strateji yaratmak zorunda olacak" 170

-"Yirminci yüzyıl boyunca ABD Rusya-Almanya anlaşması gibi Avrasya'yı birleştirip temel Amerikan çıkarlarını tehdit edecek durumları engellemek için tam üç kez harekete geçti. 1917'de... Rusların Almanya'yla bağımsız barışı sonucunda olayların akışı İngiliz-Fransızlar için tersine döndü. İkinci Dünya Savaşı'nda araya giren ABD, İngilizler'e ve... Ruslara yardım etti ve Almanların geniş Rus topraklarını işgalini önledi. 1944'te ABD Batı Avrupa'yı işgal etti ve sadece Almanları değil, Rusları da bloke etti. Rusların Avrasya'ya egemen olmasını önlemek için de 1945'ten 1991'e kadar çok büyük kaynaklar harcadı./ Gelecek on yılda Birleşik Devletler'in Rus-Alman anlaşmasına vereceği karşılık yirminci yüzyıldakiyle aynı olmalı" 174

-"Amerikan başkanı Rusya'yı sınırlamak ve o ulusun uzun vadeli zayıflıklarının yarattığı kötü etkileri göstermeye başlaması için harekete geçmek zorunda. ABD-cihatçılar savaşının bitmesini bekleyemez. Hemen harekete geçmeli" 176

-"Polonya tarihi olarak hem Almanya'nın hem de Rusya'nın tekerine sokulan çomak. Orada sıkıca durmasını sağlamak Amerika'nın çıkarına olur. Almanya'yla ittifak halindeki Polonya, Rusya için bir tehdit ve tersi de aynı şekilde doğru. Polonya ikisi için de tehdit olarak kalmalı çünkü ABD ikisinin de kendini fazla güvende hissetmesini istemez" 177

-"Kafkaslar'daki durum sadece Türkiye tarafından halledilebilir... ABD için, Rus kademesinin nerede olduğu önemli değil, Kafkaslar'da bir yerlerde olduğu sürece fark etmiyor. Tek felaket sonuç Rusya'nın Türkiye'yi işgal etmesi olurdu ama böyle bir şey düşünülemez. Rus-Türk ittifakı daha gerçekçi bir tehlike./ Türkiye ve Rusya tarihi rakipler... ikisi de Balkanlar'da ve Kafkaslar'da karşı karşıya gelmiş... Türkiye gelecek on yılda... Ruslarla işbirliği yapabilir... Türkiye sadece varlığıyla bile Rusya'ya karşı ABD çıkarlarına hizmet ediyor... Gürcistan ABD için az getirisi olan bir yük. Yani Gürcistan'daki ABD stratejisi ortadan kalkmalı.../... Gürcistan... Türklere ABD'nin pozisyon değiştirebileceğini gösterir ve güvenleri aşırı artan Türklerin ABD'ye daha temkinli yaklaşmalarına neden olur ve bazen temkin iyidir.../... Amerikan petrol şirketleri de Orta Asya petrol ve gaz yataklarına ihtiyaç duyuyorlar. Uzun vadede, ABD Afganistan'dan çıkacak. Ayrıca yine uzun vadede ABD bölgede egemen bir güç olamaz. Coğrafya Amerikan egemenliğini engelliyor ve Ruslar da bunu biliyorlar" 182, 183

-"Rusya ABD'nin küresel konumunu tehdit etmiyor ama Avrupa ve özellikle Almanya'yla da işbirliği yapma ihtimali on yılın en önemli tehdidini oluşturuyor. Daha tomurcukken kopartılması gereken, uzun vadeli bir tehdit bu.../ Uzun vadede Rusların başı dertte ve uluslararası ilişkilerde önemli bir rol oynayamazlar. Ticaret mallarının ihracatına bağımlı olmaları kasalarını doldurur ama ekonomilerini büyütmez" 184, 185

-"Gelecek on yıl açısından Avrupa'nın ikilemini iki sorun oluşturuyor. Birincisi yeniden doğan Rusya'yla Avrupa'nın ne tür bir ilişki içinde olacağının belirgin hale getirilmesi. İkincisi Avrupa'nın en dinamik ekonomisi olan Almanya'nın hangi rolü oynayacağının belirlenmesi" 187,188

-"Coğrafi sebeplerin etkisinde ortaya çıkan bu korkular... sonucunda yirminci yüzyıl Avrupası ortaya çıktı... Avrupalılar coğrafyanın sonuçlarını ortadan kaldırmak için milliyetçiliği yok ettiler ama... milliyetçilik kolay bastırılamıyor ve coğrafyanın da dediği olmalı.../ Her iki dünya savaşı da tek senaryoya göre başlatıldı: Almanya, coğrafi konumu yüzünden güvensiz olduğu için şimşek hızıyla Fransa'ya saldırdı. İki olayda da amaç Fransa'yı çabucak yenmek, sonra Rusya'yla ilgilenmekti. 1914'te Almanya Fransa'yı hızlı bir şekilde yenmeyi başaramadı... çatışma uzatılmış bir savaşa döndü... Bolşevik İhtilali'nin Rusya'yı savaştan çıkarıp Almanya'yı kurtaracak gibi görünmesiyle ABD Avrupa'ya birliklerini gönderdi ve Almanya'nın emellerine ulaşmasını engelleyerek dünya sahnesinde ilk büyük rolünü oynadı./ 1940'ta Almanya Fransa'yı işgal etmeyi başardı ama yine de Sovyetler Birliği'ni yenemeyeceğini keşfetti. Bunun bir nedeni ABD'nin dramatik çıkışının ikinci perdesiydi. ABD... Almanya'nın... yok edilmesine yardım ettiğini görünceye kadar Sovyetler'i savaşta tutacak yardımlar sağladı./.../... 500 yıl boyunca, Avrupa dünyaya egemen olmuştu. Ağustos 1914'te başlayan kendini yok etme dalgasına kadar Avrupa, Asya ve Afrika'nın birçok bölgesini doğrudan kontrol ediyordu ve dolaylı olarak gezegenin geri kalanına hükmediyordu.../ Almanya'nın kuruluşunu izleyen savaşlar bu imparatorlukları yıktı... Avrupa'yı birkin bıraktı. Eski imparatorluklar... Birleşik Devletler ve Sovyetler Birliği arasında paylaşılarak parçalara bölündü. Başta ikisi de bu durumu... ticari ilişkiler yöntemiyle sürdürdüler./... Soğuk Savaş'ın kalbinde... Sovyetler... korkusu yatıyordu. Batı Avrupa için tehlike alenen belliydi. ABD'nin korkusu Sovyet insan gücü ve kaynaklarının Avrupa endüstrisi ve teknolojisiyle birleşip kendilerininkinden büyük bir güç yaratma ihtimaliydi. ABD çıkarlarına yönelen tehdidi hissedince, Sovyetler Birliği'ni, kendi bölgesi içinde ve özellikle de Avrupa'da kuşatmaya odaklandı./ Gelecek on yılda oynanacak oyunlar için sahneyi iki olay hazırladı. İlki on dokuzuncu yüzyıldaki birleşmesinden beri hep savaşları tetiklemiş olan Almanya'nın Avrupa'daki rolü sorunuydu. İkincisi Avrupa'nın gücünün azalmasıydı. 1960'ların sonuna gelindiğinde Sovyetler Birliği dışında hiçbir Avrupa ülkesi gerçek anlamda küresel değildi" 190-192

-"Amerikalılar Avrupa ekonomik birleşmesini NATO'ya destek olarak gördüler. Avrupa ise bunu... dünyada kendilerine yer bulmak için kullanacakları bir yol olarak da gördüler. Eğer geri kazanılacak bir güç kaldıysa, bu güç bir çeşit federasyonla kazanılacaktı. Avrupa ve iki süper güç arasındaki dengeyi kurmanın tek yolu buydu. Böyle bir federasyon... Almanya'nın da sorununu çözerdi. Gelecek on yılın kilit konularından biri ABD'nin Avrupa'nın birleşmesini aynı şekilde görmeye devam edip etmeyeceği./ 1992'de Maastricht Anlaşması Avrupa Birliği'ni resmen oluşturdu ama bu mefhum aslında eski bir Avrupa rüyasıydı.../ Avrupa Birliği... ek olarak, Avrupa'yı... ABD'nin eşiti olarak dünya gücü konumundaki eski pozisyonuna döndürmeye yönelik bir adım gibi görünüyordu. Avrupa Birliği'nin başının derde girmesine neden olan da bu hırstı./ On sekizinci yüzyılın sonlarında, on üç İngiliz sömürgesi bir Kuzey Amerika konfederasyonu kurduklarında ekonomik ve politik meselelere getirilen pratik bir çözümdü bu. Ama... daha üstün gerçeklere adanmış ahlaki bir misyon olarak da görülüyordu. Bu gerçekler arasında "bütün insanlar eşit olarak yaratılır ve yaratıcıları tarafından geri alınamaz haklarla donatılmıştır" fikri de vardı. Birleşik Devletler lşberal toplumun yararlarıyla birlikte risklerin ve mecburiyetlerin de geldiği fikrine dayanıyordu. Benjamin Franklin'in dediği gibi, "Her kim geçici güvenlik için temel özgürlüğünden vazgeçiyorsa o ne özgürlük ne de güvenlik hak ediyordur." Merkezinde bu tür duyguları barındıran ABD'de maddi rahatlık ve ahlaki amaçlar el ele ilerlediler./ ABD aynı dili konuşan ama diğer konularda son derece farklı olan bağımsız ülkelerin yarattığı bir federasyondu. Bu farklılıklar ayrılığa neden olunca ABD'nin geri kalan çoğu eyaleti birliği korumak için savaş açtı. Eğer ABD ahlaki olduğu kadar pratik bir proje olarak da görülmeseydi bu gönüllü fedakarlık imkansız olurdu./ ABD'de iç savaş, federal hükümetin üstün ve dış ilişkilerde tamamen egemen olduğunu belirlemişti. Federallerin zaferi Konfedere devletlerin, egemenlik her eyalet için bağımsızdır, iddialarına son verdi./ Avrupa Birliği'ndeyse konfederasyon modeli tam tersine hala yerinde duruyor ve her ulus devletin egemenliği kendisinde. En temel öncelikler düzeyinde bile Avrupa Birliğ otorite iddialarına ve fedakarlık talep etme hakkına ciddi sınırlar koyuyor" 195-197

-"Önümüzdeki on yıla bakarsak Almanya'yı engellemek için kurulan hassas dengenin Almanya istediğinden değil, şartlar öyle gerektirdiği için dağıldığını görürüz./ Ayrışma 2008 krizinde başladı.../.../... Kendi finans sistemini kontrol etmeyen bir ülke egemenliğini kaybetme yolunda büyük yol katetmiş demektir. Bu, Avrupa Birliği'nin gelecekteki sorununa işaret ediyor. Almanya gibi daha güçlü ülkeler ekonomik kriz sırasında egemenliklerini koruyup güçlendirdiler, daha zayıf devletler egemenliklerinin azaldığını gördüler. Gelecek on yılda bu dengesizliğe çözüm bulunması gerekecek" 198, 199

-"Almanya direndi. Doğu Avrupa bankalarının kurtarılmasının altına imza atmak istemiyordu.../ 2008 krizindeki bu fikir ayrılığı Avrupa'nın tek bir ülke olmaktan ne kadar uzak olduğunu gösterdi.../... Durgunluk Avrupa'yı vurunca, vergi gelirleri azaldı ve sosyal hizmetler için borçlanma arttı. Bazı ülkeler devasa bir kıskaca yakalandı... Para biriminin değerini ayarlamak duraklamayla başa çıkmanın ana mekanizmasıydı ama Yunanistan gibi ülkeler kendi para birimlerini kontrol etmiyorlardı; kendi para birimleri bile yoktu. Güç asimetrileri Avrupa Birliği'ni savaş alanına çevirdi. Almanya zayıf ülkeleri kurtarmanın sorumluluğunu üstlenmek istemiyordu ama daha zayıf ülkeler kendi ekonomilerinin kontrolüne sahip değildiler ve kaderlerini ellerine alamadılar. Buradaki soru, Avrupa Birliği'nin... bu merkezkaç gücüne dayanıp dayanamayacağı. Cevap kısmen Almanların ne yapacaklarında yatıyor" 200, 201

-"... ekonomiyi düzeltmenin en basit yolu devalüasyon. Ama örneğin Yunanistan bu seçeneğe sahip değildi çünkü kendi para birimi yoktu./.../... Gelecek on yılda sular çekildiğinde göze her şeyden çok çarpan şey, Almanya'nın gücü olacak" 202

-"İngiltere'nin hedefi ulusal güvenliğine tehdit olarak gördüğü birleşik bir Avrupa'yı engellemek oldu her zaman. Ayrıca Fransa ve Almanya'nın yönetimi altındaki Avrupa askeri gücünü katlanılamaz gördü. İngiltere için böyle bir ittifakta küçük ortak olmak ne mantıklı ne de gerekli" 203

-"Almanlar... Fransa'nın ekonomik sorunlarını çözmeye veya Amerikalılara karşı Avrupa askeri gücünün yaratılmasına hiç hevesli değiller. İlkinin yükünü, ikincisininse risklerini istemiyorlar./ Almanların önündeki başka bir sorun... Birleşik Devletler'le ilişkilerinin bir kez daha gerilemesi. Almanya ihraç eden bir ülke, ABD ise Avrupalı olmayan büyük bir müşteri" 204

-"Rusya'nın Avrupa yarımadasının doğusunda artan varlığı Amerikan çıkarlarını tehdit ediyor" 205

-"... nüfus azalması yakında Almanya'nın sanayi kuruluşlarını işçi açığı olarak vuracak... Kendi nüfus azalmasıyla bile Rusya'da, Almanya'nın hem Rus işçi ithal ederek hem de üretimini Rusya'ya taşıyarak kullanabileceği işçi fazlası olacak. Nüfus azalmasıyla başa çıkmanın tek yolu göçü teşvik etmek ama Avrupa'da göçler ve ulusal kimlik arasında bir anlaşmazlık söz konusu./ Eğer Almanya fabrikalarına işçi getirmek istemiyorsa fabrikalarını işçilerin olduğu yere taşıyabilir. Rusya da nüfus azalması yaşıyor ama... zayıf bir ekonomisi olduğundan işçi fazlalığı var, bu demek oluyor ki insanlar ya işsiz ya da iş imkanları az. Eğer Ruslar... modern endüstriyel ekonomiyi geliştireceklerse teknoloji ve paraya ihtiyaçları olacak ve Almanlarda bu ikisi de var.../ Almanya'nın arkasında -ekonomik çıkarlarla kendisine bağlı olan- Fransa varken Rusya Avrupa'nın merkezine daha da yaklaşacak ve AB'de yeni bir dinamik yaratacak" 206

-"ABD tarafından dengelendiği ve kendisi de tam ortasında durduğu sürece Birleşik Krallık, Paris-Berlin ekseninden rahatsız olmayacaktır. Ama buna Moskova'yı eklemek Avrupa kıtasına çok fazla ağırlık bindiriyor ve İngiltere'nin ticari ve stratejik çıkarlarına meydan okuyor./ Gelecek on yılda Almanya bu defa tarihi düşmanı Fransa ve Rusya'yla müttefik olarak Kuzey Avrupa Ovası'ndaki yerini yine alacak. İngiltere ABD'ye daha da fazla yaklaşacak... yeni çevre -Doğu Avrupa- eylemlerin odağı olacak... AB'nin Avrupa'nın düzenleyici ilkesi olması zor görünüyor./ Komünizmin yıkılmasından beri geçen zamanda yapılan inanılmaz bir politik ihmal de ABD'nin Avrupa'ya yönelik bir strateji oluşturmamış olması. Bu yakında değişecek, 1990'larda ABD Avrupalılarla sadece bir çıkar ortaklığını kabullendi... AB'nin ortaya çıkışı ABD tarafından hiçbir zaman bir meydan okuma olarak görülmedi" 208

-"Gelecek on yılda, Amerikan bakış açısından ideal çözüm Fransız-Alman bloğunu bölmek olur.../ ABD... Rus-Alman anlaşmasını bozmak için de elinden gelen her şeyi yapmalı... İngiltere'nin yaptığı gibi Avrupa'ya güç dengesi ilkesini uygulamalı... İngiltere ABD'ye... İskandinavya'dan İber Yarımadası'na kadar uzanan Atlas çevresindeki diğer ülkeleri etkileyecek bir platform sağlıyor. Bunlara İsveç, Danimarka ve Hollanda dahil. Gelecek on yılda Amerikan ve İngiliz ulusal stratejileri büyük boyutlarda örtüşecek./ Avrupa'daki bu dengeleme hareketi ABD'nin Türkiye'yle ilişkilerini geliştirmesini gerektiriyor... Türkiye'yle güçlü bir ittifak ABD'ye Karadeniz'de etki alanı sağlar... Avrupalılar Türk göçünden korkmaları sebebiyle Türklerin AB'ye girişlerine engel olacaklar. Türkiye gelecek on yılda kesinlikle daha güçlü olacak ama tek başına hareket etmeye hazır değil. Etrafındaki bölge fazlasıyla dengesiz ve Kafkaslar'daki Rus tehdidi onların ABD'yle güçlü ilişkiler içinde olmalarını gerektirecek. Türkler bundan pek hoşlanmayacaklar ama başka çareleri yok" 210, 211

-"Elbette Türkiye'yle ilişkiler ABD'ye Balkanlar'da, Kafkaslar'da, Orta Asya'da, İran'da ve Arap dünyasında seçenekler sağlar. Ama ABD bu değerli ülkelere tek tek odaklanmamalı... birçok ülkeye ulaşmalı" 212

-"Amerikan stratejisi tekrar kandırıcı bir yol izlemeli. ABD'nin sadece kendisine yaklaşmak isteyen ülkelere yaklaştığına Avrupa'yı inandırmalı.../ İnandırıcılık özellikle Polonya için kilit nokta olacak... İlk olarak, 1939'da Fransızlar ve İngilizlerin... kendilerini kandırdıklarını belirtmeli. İkinci olarak, ABD Polonyalılara tatsız bir hatırlatma yapıp birilerinin yardıma gelebileceği kadar uzun süre dayanamadıklarını söylemeli" 213

-"Gelecek on yıla girerken... ABD Moskova ile Berlin hükümetlerinin arasındaki ilişkinin yoğunluğunu, kendisi böyle bir ilişkiyi sınırlandıracak bir yapı inşa etmeden önce, artıracak bir endişe yaratmamalı... Reagan'ın bilinçli incelik eksikliği ve Roosevelt'ın kaygısız yalancılığı gerekecek. Başkan çok akıllı görünmeyip ikna edici şekilde yalan söyleyebilmeli. Böyle bir kandırmacanın hedefi gelecekteki müttefikler değil, düşmanlar olacak. ABD zaman kazanmak zorunda./ İdeal Amerikan stratejisi, saldırganların gözünü korkutacak... yerel askeri güçlerin gelişimine katkı sağlayacak malzeme yardımı yapmak olacak.../.../... Macaristan ve Romanya... Karpatlar hattını tutmak açısından önemli ve ikisi de ABD'nin onlara sunacağı teşviklere olumlu yanıt verebilir. Baltık devletleri ayrı bir konuyu temsil ediyor. Savunulmaları imkansız olabilir ama... kılçık olabilirler./ Tüm bu manevraların önemi öncelikle savaştan kaçınmak, sonra da gelecek on yıllarda Amerikan hegemonyasına meydan okuyacak bir güç yaratma potansiyeline sahip olabilecek bir Rusya-Almanya ilişkisini engellemek" 214, 215

-"Bölgesel dengenin devam etmesi durumu Japon-Çin ilişkisinden değil, her iki Asya devletinin ABD'yle olan ilişkilerinden dolayı olacak. Çin ve Japonya güçlendikçe, birbirlerinin yükselişini kaçınılmaz şekilde fark edip endişelenecekler./... Gelecek on yılda Çin... ekonomik alanda bir serbest oyuncu olarak devam edince, Japonya ABD'den Çin'e karşı çıkarlarını koruması için garanti isteyecek ve duruşunu değiştirecektir. Ama ABD-Çin ilişkisinin dengesi Çin ekonomisinin gelecek birkaç yılda nasıl bir gelişme göstereceğine bağlı" 226

-"Japonya ve Çin... birbirleriyle çok fazla konuda rekabet halinde ve... yakın ilişki içinde olamayacak kadar derin farkları var. Ekonomik evresinin sınırına ulaşmış olan Japonya artık son yirmi yıldaki sessiz pasif dev olmayacak. Diğer taraftan Çin eskisinden biraz daha küçük bir ekonomik canavar olacak. ABD'nin zorlu görevi Batı Pasifik sisteminde her biri farklı evrelerde olan iki oyuncuyla da ilişkilerini idare edebilmek" 236

-"ABD Çin'in üstündeki baskıyı ABD'ye ihracatını kolaylaştırarak rahatlatmalıdır... Japonya'yı kısıtlayan her şey, az bile olsa ABD için değerlidir./.../... Japonya'nın bağımlılığını olabildiğince uzatmak ABD stratejisi olmalıdır" 237

-"Malakka Boğazı... Cebelitarık ve Süveyş Kanalı'yla beraber, denizcilikte dünyanın en dar geçitlerinden biri. Orayı kim kontrol ederse ticareti istediği anda kapatabilir veya akışını garanti edebilir./ Singapur coğrafi konumu ve teknoloji endüstriisinden dolayı artık son derece refah içinde yaşayan bağımsız bir ken devlet... egemenliğini korumak için de ABD'ye ihtiyacı var... Singapur iki jeopolitik gerçeği anlıyor: Dünyada en kötü şey zengin ve zayıf olmak ve güvenlik asla kesin bir şey değil. Malezya veya Endonezya'nın bir iki nesil sonra ne yapacağı tahmin edilemez./ ABD Singapur'u kolayca kontrol edemez. Bunun yerine onunla işbirliği yapmalı" 242, 243

-"ABD-Hindistan ilişkileri... gelecek on yılda bozulacak" 247

-"On sekizinci yüzyıl Amerikası'na gelen ve tüccar ile soyluları tedirgin eden İskoç-İrlandalı göçünden beri Amerikalılar göçmenlerden hep korkmuşlardır ama Meksikalıların göçü ile diğer iki göçü kıyaslamamak için temel bir jeopolitik neden söz konusu" 261, 262

-"ABD'nin yarıkürede güvenli bir yeri var. Bir imparatorluğun ayırıcı özelliği bölgesinin güvenli olması, çatışmaların uzakta ve ülkeye tehdit oluşturmadan gerçekleşmesidir. ABD bir bütün olarak bunu başardı" 272

-"Hem Arap hem Avrupa emperyalist dönemlerinin bitmiş olmasının nedeni, Afrika'dan kar elde edilebilecek olmasına rağmen bunun pahalıya mal olmasıdır. Afrika'nın ihracat ürünleri hammadde olduğundan, asker gönderip sömürge yönetimini tekrardan yerleştirme zahmetine girmeden, aynı maddeleri çok ucuza elde etme imkanı var. Şirketler mevcut hükümetler ya da savaş beyleriyle pazarlıklar yaparak, hiçbir yönetim sorumluluğunun altına girmeden istedikleri malları çok daha ucuza alabiliyor. Günümüzün kurumsal emperyalizmi, yabancı güçlerin gelip istediklerini olabilecek en ucuz fiyata alıp işleri bitince de çekip gitmelerine izin veriyor" 281, 282

-"Ekonomik evreler -patlam ve çöküş- yeni biten on yıldaki gibi spekülasyonlar ve manipülasyonlarla sürüklenebilir. Ama daha derin bir seviyede, ekonomik büyüme ve küçülme demografik güçler ve ve teknolojik yeniliklerle yönlendirilir./ Gelecek on yılda... refahın oluşmasına yardım eden demografik gelgitin zayıfladığını göreceğiz. Bebek patlaması diye anılan nesil -Truman ve Eisenhower dönemlerinde doğan çocuklar- şimdilerde altmışlarına merdiven dayamış, emekliliğe hak kazanmış... yarım yüzyıl önce ekonomik bolluk yaratmaya yardım eden demografik patlama, bu defa önümüzdeki yıllarda ekonomik yük yaratacaktır./.../ Gelecek on yıl, teknolojinin ihtiyacın gerisinde kaldığı bir dönem olacak... var olan teknoloji bazı durumlarda ilerleyebileceği sınıra kadar gelip dayanmış olacak ama eskilerin yerini alacak teknolojiler henüz hazır olmayacak.../... teknolojiyi geliştirmek için gereken zaman yüzünden dikkate değer yeni nesil teknolojik ilerlemeler 2020'lerden önce ortaya çıkmayacak./ İkinci sorun yeni icatlardaki oranın... orduya bağlı olarak gelişiyor olması. On dokuzuncu yüzyılda buhar motorunun geliştirilmesi ve İngiliz donanmasının gelişimi (ve emperyalist erişimi) el ele ilerledi. Yirminci yüzyılda ABD, küresel teknolojik gelişimin motoruydu... askeri satın almalarla ortaya çıkıyordu... Hem uçak hem de telsiz yoğun şekilde ordu tarafından teşvik edildi... Eyaletler arası otoyollar başlangıçta bir Sovyet saldırısı veya nükleer felakette askerlerin hızlı ulaşımını sağlamak için tasarlanmıştı. Mikroçipler hem nükleer füzeler... gerekliydi. Ve tabii son olarak internet... 1960'larda bir askeri iletişim projesi olarak başlamıştı./ Savaş dönemleri yoğun teknolojik değişim zamanları... ilk darbeyi araştırma ve geliştirme bütçeleri yiyecek. Bu, Amerikan savunma tedarikinde normal bir evre ve gelecek üç-dört yılda yeni tehditler belirlenmeden önce büyüme tamamlanmayacak... sivillere yansıması 2020'lerden önce olmayacak" 287-290

-"Devletin pazardan daha güçlü ve daha fazla kaynağı olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Piyasalar... kullanmakta harikalar ama temel araştırmada iyi değiller... devlet uzun vadeli yeniliklere yatırım yapmakta daha iyi... araştırmanın kalbi... muhtemel... Savunma Bakanlığı./ Teknolojinin, jeopolitik ve ekonomik refahın birbirleriyle kesişimi yeni sayılmaz. Filistinliler Levanten sahiline egemen olmuşlardı çünkü zırh yapmakta çok ustaydılar... Roma ordusu hala kullanılan yollar inşa etti... Alman ordusu modern füzeciliğin temelini yarattı... İngilizler radarı keşfetti. Önder güçler ve güç peşinde olanlar kendilerini daima askeri ve ekonomik baskı altında bulurlar. Buna olağanüstü yeni teknolojiler yaratarak cevap verirler./ ABD açıkça görülüyor ki bu tip bir güç" 304

-"Gelecek on yıl süresince ABD İslam dünyasındaki keşmekeşi, yükselen Rusya'yı, küskün ve bölünmüş Avrupa'yı ve hem devasa hem de derinlemesine sorunlu Çin'i idare etmeli. Buna ek olarak... bütün dünya için şu andaki ekonomik sorunlardan bir çıkış yolu bulmalı" 307

-"İngilizlerden öğrenmemiz gereken ders Asya ve Avrupa'da savaşmanın çok daha etkili ve ikiyüzlü yolları olduğu. Birincisi muhtemel düşmanın kaynaklarını ABD üstünden bir komşuya yönlendirmek. Dahili politika için İnsan Hakları Beyannamesi nasıl temel oluyorsa, güç dengesini korumak da Amerikan dış politikası için temel olmalı. ABD doğu yarıkürede... son çare olarak savaşlara girmeli./ Amerikan gücünün temeli okyanuslar... Küresel ticaret okyanuslara bağımlı. Okyanusları kim kontrol ediyorsa küresel ticareti de o kontrol eder. Güç dengesi stratejisi bir çeşit deniz savaşı ve Amerika'nın görevi, denizleri kontrol etmesini tehdit edecek meydan okuyucuların güçlenmesini engellemek" 311

-"Amerikan silahlı kuvvetleri şimdi İslam dünyasıyla mücadele edebilecek bir güç oluşturma takıntısında... Eğer bu doğruysa, o zaman ABD şimdiden kaybetti demektir çünkü bir milyardan fazla Müslümanı yatıştırıp uzlaştırmasının imkanı yok./ Ama ben böyle bir açıklamanın yanlış olduğunu... iddia ediyorum. Generallerin hep bir önceki savaşı yaşadığı ve gelecektekine aynı şekilde hazırlandığı söylenegelmiştir... Unutmamalı ki sistemli savaşlar (önde gelen güçlerin uluslararası sistemi yeniden belirlemek için yaptıkları savaşlar) neredeyse her yüzyılda yapılıyor. Eğer Soğuk Savaş'ı ve onun alt savaşlarını sayarsak o zaman yirminci yüzyılda üç tane sistematik savaş yapıldığını söyleyebiliriz.../.../ İlk odaklanma denizde olmalı. ABD'nin stratejik temeli Birleşik Devletler Donanması... Gelecek on yıl değişim zamanı./ İngilizlerin Sömürge Bakanlığı vardı. Romalıların Eyalet Valileri vardı. ABD'nin dış politikayla ilgilenen bir dizi karmaşık kurumu var. Sorumlulukları örtüşen on altı ayrı istihbarat servisi var... tek koordinasyonları başkanın onları yönetmesi... Amerikan dış politika aygıtı mantıklı olmalı.../ Amerikalılar, Birleşik Devletler'in bütün sorunları için kendilerinden başka herkesi sorumlu tutmaktan hoşlanıyorlar. Sorunun Fox Haber, özel çıkarlar veya özgür medya olduğu söyleniyor. Sorunun kökü ABD'de bir imparatorluğun olup olmadığı veya bu konuda ne yapılacağı konusunda görüş birliği olmamasına dayanıyor. Amerikalılar gerçeklerle yüzleşmektense karşılıklı iftiraları tercih ediyorlar... ABD'nin bunun tasarlanmadan bir imparatorluk olduğunu iddia ederken, aynı zamanda imparatorluğun cumhuriyet için derin bir tehdit oluşturacağını da iddia ediyorum.../ Makyavelci başkan diyerek hem gücü anlayan hem de ahlaki merkezi olan bir lider iddiasında da bulundum... sadece o, halk tarafından seçiliyor. Liderlik edip yönetmek onun işi ama başkan... tek başına yönetemez... kurumların olgunlukla işlemelerini sağlamalı... ABD olgunlaştı. Halkı da olgunlaşmalı./.../ Dört şeye ihtiyaç var: İlk olarak... durumu... kabullenecek bir devlet. İkincisi, bu gerçeği Amerikan değerleriyle uzlaştırma yükünü taşımaya hazır liderler. Üçüncüsü, güç ve ilkeleri anlayan ve her birinin yerini bilen başkanlar. Ama her şeyden çok... olgun bir halk gerekiyor... ülkenin büyümesi için muazzam bir irade hareketi gerekiyor" 312-315

*

9.4.2022 

1 Nisan 2022 Cuma

VEBA GECELERİ

Orhan Pamuk, 1. Baskı, Mart 2021, YKY Yayınları, İstanbul 

  

Gündüzleri veba yok mu ki kitabın adı Veba Geceleri olmuş!

Arka kapak yazılarından: 

“Pamuk yaşayan en büyük yazar.” (Le Point, Fransa) 

“Orhan Pamuk’un beş yıldır yazdığı ve son bir yılda her şeyi yeniden ele alarak bitirdiği çok beklenen romanı, ölüm korkusundan karantina karşıtlığına, tekke şeyhlerinden Yunan milliyetçilerine, hacı gemilerinden karantina isyanlarına, Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinin renkli ve panoramik bir manzarasını sunuyor ve hayat, ölüm ve aşk konularındaki temel soruları yeniden ele alıyor.” 

“… Orhan Pamuk büyük bir romancı.” (The New York Times, ABD) 

“Pamuk, en iyi kitaplarını Nobel’den sonra yazan eşsiz bir yazar.” (The Indipendent, İngiltere) 

*

Gerçekten de söylendiği gibi, Pamuk, bu kitabında, Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinin renkli ve panoramik bir manzarasını sunuyor, ancak yetinmiyor, hayata ilişkin birçok hususun yanısıra, bir yönüyle günümüz Türkiyesi'ni de anlatıyor, ve, bunu açıkça yapmıyor, birçok şeyi ima yoluna gidiyor, çağrışımlara yol açıyor.

Sonuçta günümüzdeki birçok meseleye de değiniyor!

Bu yüzden olmalı, kitap ilk yayınlandığında, bir taraftan bol övgü alırken, diğer taraftan dava konusu olduğu haberleri çıkmıştı.

*

Kitap bildiğimiz tarz romanlardan çok farklı, ve bence, romandan daha çok bir sohbet, bir rapor, gibi.

Toplumsal yapıyı-sosyolojiyi konu alan bir rapor!

Mesela, şu ifadeler:

-"Kişisel duyguların ve kararların tarihi belirlediği küçük bir ülkenin hikayesini yazdığımız için bu mutluluğu vurguluyoruz" 219

-"Kişiyi dikkatli olmaktan, kafasını çalıştırmaktan, önlem almaktan alıkoyan bir umutsuzluktu bu. "Nasıl olsa işimiz bitmiş" duygusuydu.../.../... Mingerlilerin terk edildiklerini anladığı ve herkesi suçladığı günlerdi bunlar. 1970'lerde Sovyet tarihçileri kaçak on yedi yolcu taşıyan Topikos sandalının Rus zırhlısı İvanov'dan ateşlenen bir topla batırıldığını belgelerle kanıtladılar. Adadan kaçak göçün bir türlü durmadığını gören uluslararası güçler, İngilizlerin teşvikiyle, ibret olsun diye, bir sandalı batırma kararı vermişlerdi... Rus dışişleri, İvanov'un "hasta taşıyan gemi"nin saldırısı karşısında kendini savunmak zorunda kaldığını ifade eden bir açıklamayı yapmaktan son anda vazgeçmişti" 259-261  

*

Bir yönüyle belki şaka gibi, ama bir yönüyle de, ülkede günümüzde de geçerli olan en temel anlayışlara dokunan şu ifadeler, kitabın dava konusu olmasını anlamayı kolaylaştırmaz mı?

-"Mingerli olmanın bir "kan meselesi" olarak algılandığı ve temellendirildiği 1930'lar ve 1940'larda "Hürriyet mücadelesi"nin bu en dramatik anı hatırlanmış ve Mingerlileri harekete geçiren şeyin, devletin kurucusunun bileğinden, parmaklarından bayrağa ve aşağıya, meydana ve toprağa damlayan kan olduğu açıkça yazılmıştır./ Bu kan binlerce yıl önce Aral Gölü'nün güneyinden adaya göç eden ve çok özel bir dili olan soylu Minger Milleti'nin kanıydı. Kolağası'nın eli ve bileği kandan kıpkırmızı kesilince, Doktor Nuri... yarayı yakından görmeye çalıştı" 328

-"1904... Pakize Sultan... babalarının ölüm haberini aldı.../... V. Murat'ın cenazesi.../ Belki de bu kitapta hiçbir şey Pakize Sultan'ın yirmi sekiz yıl hapis yatan babasının cenazesi kadar hazin değildir... bürokrasi... reformların da otuz iki yıl ertelenerek güdükleşmesine, bu özgürlükler geldiğinde ise artık iş işten geçmiş olduğundan hiçbir işe yaramamasına yol açmıştır" 503, 504

-"Abdülhamit'in hoşuna gitmeyen İslam'ın ve Türklerin eleştirilmesi gibi konuların "Hürriyet"ten sonra da iktidar sahipleri tarafından sevilmemesi. İstanbul'da yüz yıldan fazladır hala süren, üstü örtülü devlet desteğiyle sokakta gazeteci-yazar öldürme gelenek ve alışkanlığının "Hürriyet"le başladığını ekleyelim./.../ İtalyanların işgal ettiği adaların hepsinde büyük çoğunluk olan Rumlar durumdan şikayetçi değildiler. Tarihte ilk defa havadan bombardıman yapılan savaşı İtalya... kısa sürede kazandı... Libya İtalya'nın oldu... kolay yenildiğini gören Balkan ülkeleri... Osmanlı... savaş ilan etmişlerdi.../ Başkan Mazhar işte bu sırada, 1912 Eylülü'nde İtalya ile "gizli" Hanya Antlaşması'nı imzaladı.../.../... İttihat... Askerler ve partili kabadayılar gün ortasında hükümet toplantısını basıp bir bakanı da silahla öldürerek hükümeti istifaya zorladılar.../... Mahmut Şevket Paşa beş ay sonra üstü açık arabasıyla İstanbul sokaklarında... öldürüldü... arabasını ve... katillerin tabancalarını, 1980'lerde... müze... tarihsever romancı Orhan Pamuk takıntıyla ziyaret ettiğini bana söylemiştir./ 1913... Hong Kong'daki İngiliz... bir görevli... Doktor Nuri'yi ziyaret etti.../.../... Birleşik Krallık'ın Arnavutluk'ta fazla bir çıkarı olmadığını hatırlattı. Ama bu yeni... ülkeye... sıradan bir şehzadeyi değil, Pakize Sultan ile Doktor Nuri'yi önerebilirdi.../.../... Strabon'a göre insanların uzun boylu, sağlam ve dürüst... olduğunu okudu... onlar bir karara varana kadar... bir Alman prensinin getirildiğini" 511-515

-"... tapu sahibi kişiler mahkemelerde kendilerini ailecek canla başla savunmaya başlıyor ve davalar hiç sonuçlanmadan uzuyordu... "... Osmanlı hanedanının ülkeye dönüşü yasaklanarak mallarına çaktırmadan ve dolaylı olarak el koymak kolaylaştırılmıştır!" demişti... büyükdayım.../.../... hayatımın en büyük acılarından biri... 1984 ile 2005 arasında yirmi bir yıl Minger'e girmem engellendi... sahibi olduğum Minger pasaportunun süresi... uzatılmadı. Babam sayesinde sahip olduğum İngiliz pasaportuma... annem sayesinde sahip olduğum Fransız pasaportuma... vize vermediler. Adayı görememek... bu yirmi bir yıl boyunca bana çok ağır, çok acı gelmiştir... adada 1980'lerdeki askeri rejime karşı çıkan bildirileri imzalamamın... cezası olduğunu söylemişlerdir. Ama derin devleti siyasi polisten ibaret saymayacak kadar derinlemesine bilenler, asıl nedenin, büyükanneannemin mirascısı olmam... arazilerle ilgili olduğunu dürüstçe söylemişlerdir./ Daha tuhafı: Osmanlı arşivlerinde yıllarca sabırla çalışıp Ermeni, Rum, Kürt katliamları gibi nahoş konuları araştıran ya da bir dönemin milli çatışmalarının aslında sanıldığı gibi olmadığını kanıtlayan yabancı uyruklu Osmanlı tarihçilerinin İstanbul'daki arşivlerde çalışma izni birden esrarengiz bir şekilde iptal edilince ne kadar üzüldüklerini yıllarca görmüştüm. Cesur ve namuslu arkadaşlarımın dürüstlüklerinden dolayı Türk Devleti tarafından acımasızca cezalandırılmalarına tanık olmama rağmen, aynı ceza yirmi bir yıl Minger Devleti tarafından bana verilince yalnızlık ve suçluluk duygularına da kapıldım./... Avrupa Birliği tarafından aday ülke ilan edilince... sindirmek de zorlaştı... sonra (iktidar sahibi dost torpili ülkemde her zaman insan haklarından daha koruyucu bir kalkandır), en sonunda yeni bir Minger pasaportuna kavuşunca... geldim... siyasi polis tarafından her adımımın izleneceğini gördüm. 2005'ten sonra bu kitabı önce bir önsöz olarak yazarken, Minger'de arkadaş evlerinde, otel odalarında bavullarım, eşyalarım sürekli karıştırılırdı. Beni daha da üzen benim hakkımda "Türk casusu"... "İngiliz casusu" gibi sözlerin... gazetelerinde açıkça yazılmış olması değil, Londra'ya, Paris'e ya da profesör olduğum Boston'a gelince, evimde kalan adalı dostların... casusluk iddialarını tekrarlamaları, bu konuda çirkin şakalar yapmalarıdır./.../... 2000'li yıllarda, artık eski tarz imparatorluklar ve sömürgeler çok geride kalmışken, "milliyetçi", yalnızca devletin her dediğini onaylayan, iktidardakilere dalkavukluk etmekten başka bir niyet beslemeyen ve hükümeti eleştirecek cesareti olmayanlara itibar kazandırmak için kullanılan bir sıfata dönüşmüştür... "Kolağası" Komutan Kamil'in zamanında... itibarlı bir sıfattı./... Oğullarımın benim Minger sevgimle dalga geçmeleri hatta bazan alay etmeleri ve... babalarının her seferinde onlardan yana çıkması, evliliğimin de boşanmayla sonuçlanmasına yol açmıştır./ Konu "milliyetçilik ve dil"e geldiği için hayatımın mutsuz günlerinden bir başkasına kısaca değineceğim. 2012 yılında... Minger'in milli futbol takımı İstanbul'da son anda verilen (belki) haksız bir penaltıyla 1-0 yenip eleyince, güzel Türkçeyle güzel Mingerce arasındaki bölünmüşlüğüm bir ıstıraba dönüştü. Öfkel taraftarlar İstanbul'daki Minger lokantalarını... pek çok dükkanın camlarını kırdılar... tahrip ettiler... yağmalayıp kısmen yaktılar. O bir hafta gazetecilerden, herkesten kaçtım... konuyu unutmanın en iyisi olduğuna karar verdim./... Komutan'ın 1933'te bitirilebilmiş muhteşem türbesi... modern Zeynep-Kamil Hastanesi.../ Abdülhamit'in tahta çıkışının yirmi beşinci yılı törenleri için yapımına başlanan... kuleye İtalyan işgalinden hemen sonra nedense Minger Anıtı denmiştir" 523-526

*

Kitaptaki bazı ifadeleri en azından ben anlamsız buldum.

Mesela şunlar:

-"Gemiden çıkan paketlerin... atlı memurlara yüklenmesini seyretmeyi de severdi./.../Teta marka büyük saatin yerinde olduğunu büyülenerek gördü" 112

"İngiliz konsolosu Mösyö Corc " 130

*

Beş yıllık bir çalışmanın sonunda hazırlandığı belirtilen ve en önemli olayı veba salgını ve karantinası olan bu kitabın, korona salgını günlerinde yayınlanmış olması ise sanki ayrı bir hoşluk, hoş bir tesadüf!

Sanırım bu husus kitaba ilgiyi arttıran bir unsur da olmalı!

İnsan özellikle uğraşsa bu kadar denk getirebilir mi?            

*

Bu notu hazırlarken Murat Belge'nin Pamuk ile ilgili bir değerlendirmesini okudum. 

https://birikimdergisi.com/haftalik/10964/orhan-pamuk-ve-romanin-alt-turleri

Orhan Pamuk ve Romanın Alt-türleri, başlıklı bu yazıya, "Orhan Pamuk, birçok bakımdan fevkalade bir yazar" diyerek başlayan Belge, Pamuk'un birçok eserinin değerlendirmesini yaptıktan sonra, Veba Geceleri'ne geliyor ve şöyle diyor:

"Veba Geceleri salgınla ilgili yazma tasarısı olmadan da başlayabilirmiş izlenimi veriyor çünkü bir "ulus-inşa" sürecinin parodisi olarak adlandırılabilecek paralel bir olay örgüsü var. Olay Türkler, Rumlar ve Gürcü kökenli ufak bir grubun yaşadığı ama bir Osmanlı valisi tarafından yönetilen bir adada geçiyor. Hindistan'a gitmek üzere yola koyulan ama adada kalmaya karar veren bir padişah kızı (tahttan indirilen V. Murad'ın kızı) ve onun kocasına eşlik eden bir Osmanlı subayı adaya geliyor. Adada siyasi bir rol de oynayan bazı gerici Müslüman tarikatlar var. Orhan Pamuk, hem adanın hem de bağımsızlık ilanından sonra başkent olan en büyük şehrin ayrıntılı haritalarını çizmiş. Ulusların kuruluşu ve yükselişine ilişkin anlatıların paradigmatik bir özelliği olarak irili ufaklı siyasi aktörler arasındaki birçok entrika, siyasi rekabet ve çatışma da olay örgüsüne katkıda bulunuyor."

Elbette, Belge çok şey biliyor, benden de kuşkusuz çok daha iyi değerlendiriyordur, ama sanırım Belge bu kitabı en azından tam olarak okumamış, zira, kitapta "Gürcü kökenli bir grup" olmadığı gibi, padişah kızı ve beraberindekiler de Hindistan'a değil, Çin'e gitmek üzere yola koyulmuş bulunuyorlar.

*

Sonuç itibariyle, bence, bu kitap, büyük bir birikimin ürünü olarak ve çok emek sarfedilerek yazılmış bir eser.

Sevdim.

*

1.4.2022