27 Ekim 2018 Cumartesi

Yolun Sonundaki Ev

Oya Baydar, 1. basım, Mart 2018, Can Sanat Yayınları, İstanbul


Roman denmiş, ama...
Daha çok, ülkenin, günümüzden geriye doğru yüzyıllık tarihinin hikayesinden kesitler anlatılmış.
Neredeyse, kurgudan çok, gerçekler!
*
Kahraman değil, kahramanlar var; onlar da "ev"in, daha doğrusu binanın sakinleri olan kişiler.
*
Çerkez, Kürt, Ermeni, Rum...
*
Anlatımda:
-Zamanda ileri geri yolculuklar,
-Normal bir anlatım sırasında araya giren diyaloglar,
-Cümlenin orta yerinde büyük harfle başlayan kelimeler,
-Bazen dışarıdan birinin konuyu hikaye etmesi, bazen de, konuşan kişinin anlatması,
-Bölüm bölüm farklı kişilerin bakış açısı,
var.
Bunlar da, bence, sanki, okumayı zorlaştırıyor, gibi!
*
İçerikte ise, çokça:
-Yenilmişlik,
-Güvensizlik,
-Umutsuzluk,
anlatımı var!
*
Her şeye rağmen, ilgiyle okudum, ilginç buldum!
Beğendim de.
*
Özellikle, günümüze yakın olan dönemi konu edinen bölümlerdeki, makale tadındaki, anlatımları hoş buldum.
*
 Bana:
-Yola dönük yüzünde balkonu ve asması, diğer tarafındaki avluda kocaman siyah dut ağacı olan bir evi,
-Camiye komşu, eski tarz misafir odası olan başka bir evi,
-İnşa sürecine benim de faal olarak bizzat katıldığım, ancak şimdilerde kendi kaderine terk edilmiş diğer bir evi,
de, bazı anılarla birlikte, hatırlattı!
*
Kitaptan bazı notlar:
-"... her dilden susuyordum" 9
-"... ailem Türkiye'de tutunamayıp o göller, ormanlar, karlar ülkesine göç edince Türkçeyi unuttum" 10
-"Bir toprağın yurt olması, vatan olması için oranın ruhunu, duygusunu, ille de sevinçlerini, acılarını, rengini, kokusunu içinde hissetmek gerektiğini bilmiyordum. Baba vatanımın dilini, duygusunu, insanını henüz tam öğrenememişken ayrıldık buralardan... Dil önemli değil, o kadar, aşılabilir ama nasıl hissettiklerini, neye değer verdiklerini anlayabilecek miyim?.../.../... morsalkımı kestirmeyeceğim, doğanın hakkını da kendi haklarımızı da korumaya çalışacağım.../... Zamanın umudun törpüsü değil gıdası, kaynağı, beşiği olduğu çocukluk yılları, sevincin kederi hep yendiği, zamanın sonsuz sanıldığı cıvıl cıvıl gençlik yılları" 12, 13
-"Yaşam kadar hayallerin, arzuların, mutlulukların da çocuk saflığında olduğu masumiyet çağının ışığa, renge, bayramlara aç çocukları için muhteşem bir görsel şölen, büyük eğlenceydi./... Her şey ihtiyaca göre, gerektiği kadardı. Fazlasına imkan da, ihtiyaç da yoktu" 14
-"... bir hala, üç yeğeni... Saraylıymış, Çerkez prensesiymiş. Bu Çerkezlerin soylu olmayanını hiç duymadım, diyor pipolu damat, kendinin de Çerkez olduğunu unutarak... Çocukların babasının kırk yıl önce... bir suikasta karışıp Avrupa'ya kaçtığı... söyleniyor./... Senin baban... Miralay Fuat'ın asıldığı suikast olayı olmalı bu, diyor... Sadrazama ateş açılan arabayı süren delikanlının çocukları kırk yıl sonra burada karşımıza çıksınlar! İnanılır gibi değil!.../.../... Babaları Çerkez'miş. Osmanlı sarayından mıymış neymiş. Adam ölünce Fransız kadın savaşta evinde sakladığı Alman subayına kaçmış, ikizleri de üç-dört yaşına geldiklerinde halalarına gönderip kurtulmuş" 22, 23
-"1913'ün meşum bir günüydü. Can dostumu, yoldaşımı kırk yıl önce astılar, suçu günahı yoktu.../.../ İkiz kızlar suikastta arabayı kullanan delikanlının çocukları, bunda şüphe yok" 24
-"Sadrazama suikastta ne benim ne de Miralay Fuat'ın dahli vardı. Sorguda da hep bunu söyledim, kimseyi ele vermedim. Miralay Fuat Bey'i suçlarsan idamdan kurtulursun dediklerinde bile... Böyle şeyler bizim fıtratımızda, ahlakımızda yoktur./ Belki Çerkezlikten, belki de aynı davada... yargılanmış olmaktan... yakınlık duyuyor... sormaktan çekiniyor. Mahremiyet ihlali Çerkezlerde hiç hoş karşılanmaz.../ İkizler... sarışın, Canset esmer" 25
-"Sadrazama bir otomobilden ateş edilmişti... Arabayı kullanan delikanlı karşı evdeki Hala'nın ağabeyi olmalı... Suikasta İngilizlerle Fransızların azmettirdiği söylenirdi, kimilerine göre de İttihatçıların komplosuydu. Engel olarak gördükleri sadrazamı feda edip İttihat Terakki istibdadını kurma bahanesiydi" 26
-"Çerkez mızıkasında çalınan Kafkas havaları, valsler" 29
-"Tatar böreği, Çerkez pilavı, Kayseri mantısı.../.../ Armonikadan yükselen nağmeler... Amca'nın Çerkez mızıkası.../ Amca aslında kimsenin amcası değildi... herkesin Amca dediği... yaşlı adam, armonikasında her biri ince bir "fiiiiii" fısıltısıyla biten Çerkez havaları çalardı" 30
-"Darağaçları kurmuşlardı, bizi asmaya götürdüler. Miralay Fuat darağacında sallanıyordu, gözümle gördüm, diye sayıklar, çırpınırdı Amca" 31
-"... açıkgöz Laz müteahhitlerin... inşa ettikleri... iki bina 60'ların sonunda dikilmişti... Müteahhit kardeşlerin yaşlı babası... zamanın gazetelerindeki yobaz Ticani karikatürlerinden fırlamış gibiydi. Rize'den gelip inşaat işine girmiş açıkgöz kardeşler ve amcaoğulları... hızla apartman üstüne apartman dikiyorlar.../ Hepsi: Babalar, oğullar, boy boy torunlar aynı tornadan çıkmışçasına birbirlerine benziyorlar; uzun burunları, çıkık çeneleri, fıldır fıldır küçük gözleriyle hepsi irili ufaklı fareleri andırıyorlardı. Onlara fareler adını... Pipolu Adam takmıştı. Laz müteahhitlere fareler derken Pipolu Adam'ın kimseyi küçümsemeye niyeti yoktu" 38
-"Amca'nın keyfi yerindeyse Çerkez mızıkasının eşliğinde orada dans edilir" 39
-"... eski bir armonika: Amca'nın Çerkez mızıkası" 42
-"Yalan bazen ne kadar sağaltıcı oluyor... Bilincimiz ve belleğimiz mutluluğumuzun en büyük düşmanı, bilinci köreltemeyince unutmaya sığınıyoruz" 46
-"Evi çocuğa hasret bırakmadım ben Tomcuğum, Umut'u doğurdum" 47
-"Sayılar, sözcüklerden daha iyidir, insanı aldatmazlar. Dil yalan söyler, kandırır; sayılar kesindir, gerçeği bildirir, dedi Canset" 50
-"Miralay Fuat Bey'i gözlerinin önünde asmışlardı. Onun hiç dahli yoktu suikastta, İttihatçıların iftirasına kurban gitti, derdi Amca... Ya Feride'nin dedesiyle birlikte asılanlar? İstiklal Mahkemeleri? Evdeki tabu konulardan biri daha işte" 61
-"Şimdi karısıyla küçük oğlunu bırakıp giderken evin eskiden canını sıkan bu tantanalı, civcivli haline şükrediyor. Güvendeler, sevgi çemberiyle çevrililer.../.../ Sandıkla silah, bilimle devrim, fokoculukla işçi sınıfı arasında sallandım bir süre. Bu iş legal partiyle, seçimle olmaz diyenler dağa çıkıyor ya da Filistin... saflarında gerilla talimine gidiyorlar. İşçi sınıfı öncülüğünde demokratik yoldan iktidara gelmek dedin mi pasifist, revizyonist oluyorsun. Feride bu laflara aldırmaz. Parti çizgisine bağlıdır. Onun tabiriyle "dağcı goşistler" kovboyculuk oynamaya meraklı çocuklardır ve bu oyunun sonu kötü bitecektir./ Feride kazandı, onun iradesi baskın çıktı... delikanlı değildi, iş güç sahibi adamdı... Devrim namlunun ucundadır diyen arkadaşlarının peşinden gitmedi... illegal işlerden mi korktum...düzene teslim part-time devrimci oldum./.../ Nereye değil ama neden gittiğini bir tek Feride'ye söylemişti... Gitme... dememişti. Bizim inandığımız devrim işçi sınıfının, emekçi kitlelerin eseri olacaktı, seçilmiş kahramanların ve silahlı mücadelenin değil, demişti... Onlar darağacına gönderilirken burada kalıp emekçi kitlelerin ayaklanmasını bekleseydim kendime saygım kalmazdı... dediğinde Feride susmuş.../.../... Geleceğe dair acaba'lar insanı tedbirli, korkak kılar, tetiği çekecek parmağı titretir. Kim söylemişti bunu? Son görüştüklerinde Deniz mi yoksa kurtarma operasyonunu örgütleyenlerden biri mi? Bana güvenirler güvenmesine ama onların gözünde pasifist, revizyonist karısının etkisindeki küçük burjuva akademisyenlikten devrimciliğe terfi edemedim bir türlü. İçini yokluyor, Bu maceraya devrimciliğimi ispat için mi atılıyorum yoksa?/.../... sahte kimliğini okşuyor... Silah külah işlerinde pek maharetli değilimdir. Yıllar önce Kazdağları'nda talim etmiştik biraz, alışamadım, bana göre değildi. Ben döneyim, dedim arkadaşlara... Kıl herif diye dalga geçtiler... Deniz sırtıma vurdu babacan bir edayla, Git len, dedi, güvenim tamdır sana, lojistik desteğe de ihtiyacımız olacak. O başkaydı... can adamdı... Onların darağacında sallanmasını mı seyredeceğim şimdi! Ömür boyu nasıl barışırım kendimle" 63-66
-"Çocukça güven duygusunu o gün mü yitirmişti? O dün mü hissetmişti kendinden başka kimsenin onu koruyamayacağını? Ev'in yıkılmaz bir kale olmadığını, kötülüğün her yere sızma gücünü? Erken tüketilmiş, yara almış çocukluk, aşınan masumiyet, içe kapanmaya dönüşecek umursamazlık hali, şikayet etmeyen, her şeye hazır, her durumda sakin "iyi çocuk" Umut.../.../ Anneannesinin ağlamaklı sesinde üzüntüden çok kızgınlık var: Alem ne diyecek şimdi... O silahlı adamların eve girdiğini bütün mahalle gördü. Vatan haini diyecekler, komünist diyecekler. Anlı şanlı asker ailesiydik biz, kocamın İstiklal Madalyası yatağımın başucunda asılı. Gelenlere gösterdim... Cevap bile vermediler, alıp götürdüler kızı. Hepsi o damadın başının altından çıktı.../.../... Bu ülkede hain kim kahraman kim, asılan mı günahkar asan mı.../.../ Baba seyahatten hiç dönmedi, annenin seyahati de uzun sürdü. Umut ikisini de özledi ama pek aramadı, aradıysa da... belli etmedi... Öğrendiğinde dokuz yaşındaydı... Okulun son günleriydi. Senin baban teröristmiş, dağda vurulmuş ölmüş, annen de komünistmiş, hapishaneye tıkmışlar dedi... bir çocuk./... büyük bir ferahlık, anlaşılmaz bir sevinç duydu. Küçük oğullarını sevmediklerini... düşünmüş... kahrolmuştu bunca zaman... Annemle babam beni seviyorlarmış, beni bırakıp kaçmamışlar.../.../ Karanlık.../... Rutubet, sidik, çürümüş et kokusu.../ Saman dolu bir çuval gibi fırlatıldığı hücrede, yerde yatıyor. Bilinci bir açılıp bir kapanıyor... "Bu ex olacağa benziyor. Bir iğne yap teğmenim, başımıza bela almayalım!"... sessizlik.../.../ Altını üstüne getirdikleri evden alıp zırhlı arabaya bindirir bindirmez gözlerini bağlamışlardı. Kontrgerilla.../... Garanti Fareler'dir ihbar eden.../.../ Kan bacaklarının arasından ılık ılık akıyor... Bebek.../ Sol bileğinden hastane karyolasına kelepçelenmiş.../.../ Son aşk gecesi... ölümlere inat hayatı yeşertme, sürdürme azmi.../.../ Kocasının vurulduğunu... siyasi tutuklu kadınlardan öğreniyor. İnanmıyor... avukat, Emre'nin Bekaa'ya... el-Fetih kamplarına ulaşmak için sınırı geçmeye çalışırken vurulduğunu söyleyene kadar. İnanmıyor... El-Fetih kamplarında ne işi var" 68-74
-"... beyaz kuğu hayaletleri gibi devinen genç kızlarda, Çerkez mızıkasının nağmelerinde..." 78
-"Tom, Çerkez mızıkasıyla bir Kafkas düğün havası çalarak kuğu gelinleri izliyor./.../ Şair... Sürreel bu, sürreel azizim, diye tekrarlayıp duruyor... armonika susuyor.../.../ O geceyi yazacaktı. "Son Sığınak" en sevilen şiiri olacaktı.../... Gerçekler onu acıtıyordu, alkole sığındığı gibi o gece bizim evde bulduğunu sandığı gerçekdışına sığınmaya çabalıyor, demişti Feride, Şair kayıplara karıştıktan sonra./ Belki eve bile değil o unutulmaz geceye aşıktı... Devrime ihanet etmiş miydi?... Şair döndüyse aşka dönmüştü, onu hayal kırıklığına uğratan devrime değil, aşka bedel ödemeyi yeğlemişti" 80, 81
-"İnsan geçmişine hep geç kalıyor, demişti bir keresinde. Merak ettiği, öğrenme ihtiyacı duyduğu zaman, yaşananı anlatacak kimseyi bulamıyor, birkaç eski fotoğraftan bir de tarih kitaplarındaki kuru yalanlardan başka bir şey kalmıyor elinde./ Babam merak etmemişti, bilmeyi istememiş, öğrenmeyi reddetmişti belki de. Geçmişinden kaçmıştı: bu ülkeden, bu evden, yok saydığı babasından, hatırlamanın ilmeğini tutan, bu yüzden hep kaçtığı annesinden... Bilinçsiz bir kaçış mıydı yoksa tasasız, sakin bir yaşam özlemi miydi?/.../ Bilmeden de olsa, babam zinciri uzaklaşarak kırmayı denemişti. Köklerinden kopmak, uzaklarda, başka coğrafyalarda, başka ülkelerde yeni bir hayat kurmak. Başka halkların, başka tarihlerin zincirine eklemlenmek ya da hiçbir yere eklemlenmeden öylece boşlukta yaşamak.../ Başarabildi mi? Sanırım evet... yetiyor mu bu yaşam ona? Bilmiyorum. Peki ben? Ben ne yapıyorum, neden babamın kopardığı zincirin kayıp halkasını bulmaya... çalışıyorum?... Ne arıyorum burada? Çocukluğumu mu, kimliğimi mi, geleceğimi mi?.../.../ Ben geçmişe geç kalmak istemiyorum" 86-88
-"... kız doğunca... bahar geldi sanki... Hatırlasana, kız bir Kürt'le evleniyor diye nasıl da küplere binmişti... Kürt olmuş, Çerkez olmuş, Türk olmuş ne kıymeti var, insan olsun yeter.../.../... burs kazanıp Fransa'ya gitmesi... söz konusuydu... Çerkez terbiyesi uyarınca kızlarının şımartılmaması gerektiğine inanan, kızıyla hep mesafeli olan babası bile sevincini gizlemiyordu.../ Sonra, bir de baktılar ki Irmak kazandığı bursu reddetmiş, gitmekten vazgeçmiş./ Bir aşk hikayesiydi, sıradan bir hikaye... Kürt aşiret reisleri diye küçümseyip geçecek misin! Hele de, Sizler daha göçebeyken biz bin yıldır burada medeniyet kurmuştuk diyen; buralar bizimdir, siz buralarda arsız ve saldırgan misafirlerimizsiniz tavrını saklamayan bu mağrur insanları ne yapacaksın!/ Kızın gözü hiçbir şey görmedi. Oralara gitmeyi, Kürtlerle birlikte yaşamayı, hepsini kabul etti.../... Tom'un ilk sorusu Kürt mü? olmuştu... Bilmiyorum, sormadım, dedi. Ne önemi var ki, siz de Çerkezliğinizle övünüp durmaz mısınız hep?/.../... gözlerine inanamadı, dedesi kayınpederiyle kucaklaşıyordu... Cumhuriyetçi bir aşiretti... Devlet bunca yıldır asa asa bitiremedi... bir çeşit "asılanlar kardeşliği" kurmuştu dünürlerle arasında./.../... Ev, bir kez daha darağacı kardeşliğiyle, ölüler üzerinden birleşti. Belki de ölüm yaşamdan daha yakınlaştırıcıydı. Acıyı ortaklaşmanın, sevinçten daha birleştirici olduğu gibi./.../ Benim adım Ant değil, sen öyle diyorsun. Türkiye'de Ant oldum. Benim adım Andreas, evde de Andi" 90-92, 94
-"Annemle arkadaşları, o kuşak, bütün hayatlarını bir hayal uğruna harcadılar... ama hiç de pişman olmadılar. Onları yaşatan, güçlü kılan umutlarıydı, hayatlarına o umut anlam kazandırıyordu" 95
-"Dil insanın ülkesidir, demişti... o kadar çok dilim var ki benim, ülkem neresi, onu da bilmiyorum. İhtiyaç da duymuyorum ille de bir ülkem olmasına... Vatan dediğin doğduğun yer değil doyduğun, huzurlu olduğun yerdir, der babam./.../... İnsan... bir gün, birden aile büyüklerini... tanıma isteği duyuyor içinde. O anın, kişinin gerçekten büyüdüğü an olduğunu düşünüyorum. Ama o an geldiğinde... tanımak istediğimiz insanlar ya bu dünyadan ayrılmış oluyorlar ya da kararmış belleklerin dehlizlerinde, unutma bahçelerinde dolaşıyorlar" 97, 98
-"... yabancılaştı. Türkçeyi unutmuştum, telefonda söylediklerini anlasam da cevap veremiyordum, iç sıkıntısı ve çaresizlikle susuyordum. Almanca konuşmayı deniyordu o zaman. Yine cevap veremiyordum; anadilimi anlamadığımdan değil söyleyecek söz bulamadığımdan. O zaman İngilizce birşeyler söylemeye çalışıyordu, ben yine susuyordum. Birbirimize ulaşamıyorduk. Çocuğu sıkmayalım, zorlamayalım, diyordu Oma, anlayış göstererek... iki farklı dünyaya aittik.../.../ O gelmedi, biz de... gidemedik... Hepsi aşılabilecek ama aşmak için gayret sarf etmediğimiz bahaneler. İşin aslında, geride bıraktığımız o farklı dünyaya, o hep gergin, kıpır kıpır, olaylara gebe tekinsiz iklime kısa bir süre için bile olsa dönme fikri bizimkilere huzursuzluk veriyordu. Burada, güven içinde sakin bir yaşam kurmuş olmaktan kaynaklanan bastırılmış mahcubiyet hatta utanç da olabilir nedeni" 100, 101
-"Şehirlerin ruhları vardır, kendilerine özgü kokuları, renkleri vardır... korur... Burada yaşadığımız gelişme, değişme değil; curcuna içinde başkalaşma, çöküş... vicdansız bir toplum olduk" 102
-"... bir kasırganın ortasında yabancı olan benim; bu şehrin, bu çağın, bu toplumun yabancısıyım. Zamanda ve mekanda sürgünüm" 103
-"... yenildik. Bazılarımız... yenilgiyi taşıyamadılar. Şair'in intiharının nedeni buydu: anlamsızlık duygusu, hayatına bir anlam verememiş olmanın boşluğu, pişmanlığı, bir de artık yeniden başlama umudunun tükenmesi./.../... dünya yenildi. Sizler oralarda, sanal cennetlerinizde bu konuların pek farkında değilsiniz ama dünya vicdanını, umudunu yitirdi" 106
-"Biriktirdiğin anılardan başka nedir ki hayat dediğin!/.../ Gündeliğin bunaltıcı, kemirici sıradanlığı, şiiri tüketen hoyrat gerçeklik, artık inanmaz olduğumuz devrime adanan sahtekar mısralar, alkolün ve Eski Tüfeklere meraklı müritlerin gideremediği hiçlik duygusu... Artık ne devrime ne dünyayı değiştirmeye ne eski yoldaşlara inanıyordu. Yenilmişti, biliyordu; ama genç kuşakların... umutla meydan okuyan pervasız cesaretlerini kuşanarak yollara düştükleri bir zamanda yenilgiyi itiraf etmek intihar demekti, bunu da biliyordu. Eski Tüfeklik bu çevrelerde var olmak için elinde kalan son koz, son payeydi" 108
-"Şair sana aşık olmaya hazırlanıyor. Sizin kızlarla birlikte o Çerkez düğünü gösterisi yaptığınız geceden beri" 112
-"Nişanlısı... güzel, ılık duygular akıyordu içine. Ya ötesi? Teni, bedeni tutuşturan cinsel çekim; kasıklardan başlayıp cinsel organdan ateşten bir yılan gibi süzüle süzüle geçen, karın boşluğunu dolaşıp göğsün ortasında kıvranan; dudaklara, yanaklara günahkar kızıllıklar yayan o benzersiz duygu? Bir kez yaşamış olduğu... başdöndürücü tensel çekim? Yoktu; ama yokluğu eksiklik değil de aradığı dingin huzurun garanti belgesiydi./ Sonraki günlerde, kural, sınır, utanç tanımaz bir sevişme sonrasında Şair'in koynunda doygun ve dingin yatarken hatırlayacak ve şaşıracaktı: Nasıl bu kadar huzurluyum; içimde ne günah duygusu ne aldatmanın vicdan kemirisi var. Tutkulu aşk günah tanımaz, suça girmez" 113, 114
-"Bebeğin gülüşü Şair'in tavşan gülüşüne benziyor... hiç bakışmadan kurulan iletişim, sessizce paylaşılan sır" 120
-"İnsan yaşamaktan sıkılır bazen; yine de müzmin bir alışkanlıktır yaşamak, sıkılsa da sürdürülen bir rutin. Kendinden sıkıldığında ne yaparsın, nasıl kurtulursun kendinden?" 121
-"Susmak... Becerememişti susmayı. Sansaryan Han'daki sorguda... kimilerinin tırnakları sökülürken, o bir fiske bile yemeden konuşmuştu.../.../ Neden nefret etmiştim onlardan? Hak edenler vardı içlerinde. Ne eleştiri ne farklı görüş kabul ederlerdi: "Eleştiri silahı silahın eleştirisine dönüşmemeli yoldaş!..."/ Yine de konuşmayabilirdim, susabilirdim. Korktum./.../... Biz de, sen de susacağız, demişlerdi tahliye edilirken. Öttüğünü seninkiler bilmiyor ama biz biliyoruz... bir yamuğunu görürsek gereğini yaparız" 122, 123
-"Her yeni kuşak miladı kendisiyle başlatıyor. Milattan öncesini de herkes kendine göre kurgulayıp anlatıyor" 124
-"Bana aşkı anlat, demişti Simin şiir kitabının adına zarif bir gönderme yaparak. O şiirler benim kavgaya, devrime inandığım döneme aitti, orada aşk figüran rolündedir, güdük kalır, diyememişti. Aşkı yaşayarak, yaşatarak anlatacağım sana demişti./.../ Aşkın, tutkunun, aşka sadakatin şiirini yazan Simin'di. Kocasını, evini, çevresini terk edip kurulu düzenin tabularını yıkacak kadar cesur, kendi hayatını ve çocuğunun hayatını yalanlar üzerine kuramayacak kadar kendine saygılı ve güvenli olan oydu. Tek bir cümle söylemişti dönmemek üzere giderken: Pişman değilim, seninle zenginleştim, derinleştim, bir de oğul kazandım. Bedel ödenmeden kazanılmıyor./... Sorun buydu: Hayat boyunca bedel ödemeden kazanmak istedim ben. Bedel ödemeden devrimci, bedel ödemeden ünlü şair, bedel ödemeden büyük aşk./.../... Ufacık kapsülü ağzına atıp ısırıyor... vakti yok" 125, 126
-"Amca öldü... Darağacında sallanan yoldaşın acısı, taş evdeki Ermeni sevgilinin unutamadığı hayali, Kafkaslar'daki köyden çıkıp -ki evlerinin basıldığı, annesinin kanlar içinde yerde yattığıydı bütün hatırladığı- eline sıkı sıkı yapışmış halasıyla yollara düşmüş çipil gözlü, çelimsiz yetim oğlan çocuğunun Kafkaslar'dan Şam'a, oradan Anadolu'ya uzanan yolculuğu, Çerkez mızıkasının neşeli ezgileri, esaretten kaçış, -hangi cephedeydi İngiliz esir kampı? Hindiçin'de bir yer ama neresi? Ne işimiz vardı oralarda?- oğlu gibi sevdiği damadının, içine sindiremediği ama gülümser gibi yapıp sustuğu acımasız şakası: "Savaşta kaçarken vurulmuşsun Amca, yaran kıçında!" Hepsi; doksan dört yıllık bir ömürde ne varsa, hepsi yokluğa karıştı" 133
-"... müzik perde perde açıldı, Kafkas Dağları'na uzandı; isyan, cenk, Kazaska havası oldu.../.../ Babam doksan dört yaşındaydı... Devirler değişti... ama gelen gideni hep arattı, korkular kaygılar değişmedi. Hiç değişmeyecek mi?... aynı kabusa mı yazgılı bu memleket?" 135
-"Köyü bastılar, bizim kahyayla birlikte Fırat'ı da götürdüler" 136
-"... aşk yüzünden çıktığı Diyarbakır yollarında yürürken genç kadının nasıl değiştiğini, bir erkeğe duyulan aşkın bütün insanları sarıp sarmalama sorumluluğuna, bilince, vicdana nasıl dönüştüğünü sevgiyle izliyordu.../... Umut'un sesi: Vatan haini olmayacağım, vatanı da kurtarmayacağım... Buralardan gideceğim.../... İstediği zaman görünmez olabilen, kendini fark ettirmemeyi başaran bir çocuktu o. Sayıların, kitapların, hayallerin ülkesine sığınmış bir uzaylı; bebekliğinden beri hiç ağlamayan, hüzünlü, düşünceli bakan, hiç şikayet etmeyen çocuk" 138
-"Hain kim, kahraman kim, tarih karar verir derlerse, bu da yalan. Tarihi yazanlara bağlı her şey. Kim iktidardaysa onun tarihi yazılır, bu yüzden bütün tarihler yalancıdır.../  Keşke Amca'ya daha fazla şey anlattırsaydık... İnsan gençken... geçmişine aldırmıyor. Sonra... sorabileceği kimse kalmıyor.../... geçmişine dönüp bakmayan... bir halkız... Mesela... O suikast olayı? Almancılara karşı İngilizlerden, Fransızlardan yana olanların işi miydi yoksa... İttihatçıların istibdadına karşı Hürriyet ve İtilafçıların darbesi mi?"139
-"Hala... zamanında çalıştığı, yardım ettiği Çerkez derneklerinden iki temsilci..." 142
-"Eskiden Kürtçe adlar yasaktı, Kürtlerin çoğunun iki adı olurdu bu yüzden. Nüfusta... bir Türk adı; aile içinde... Kürtçe bir ad.../.../... Coğrafya kaderdir" 156
-"... şehirde ne egzotik hava... ne de görülmeye değer fazla bir şey vardı. Eski, havasız, pis, yarı harap hanlar, fıskiyelerinden su akmayan şadırvanlı iç avlular, pek de ulu görünmeyen Ulu Cami... Sur dışında, yeni gelişen semtlerdeki apartmanlar... bunaltıcı, yapışkan sıcak, her yanı kaplayan sarımsı toz bulutları... Hevsel Bahçeleri'nin yeşili bile yaz sıcağına teslim olmuş, sararmıştı" 158
-"Irmak'ta... bu yabancı topraklarda onu etkileyen birşeyler var besbelli, diye düşünmüştü; ruhuna nüfuz edemediğim, kavrayamadığım, sadece sanatçı duyarlılığının sezebileceği birşeyler. Ben onun bin bir güzellik... bulduğu şehrin ruhunu kavrayamıyorum, Suriçi'nde saklı gizemi, kadim yaşamın izlerini göremiyorum./.../ Enişte Fırat! Onu... son kez 12 Eylül sonrasında Diyarbakır 5 No.lu Cezaevi'nde görmüştü... işkencenin kalıcı etkisi... bir cehennem.../... önce tanıyamamıştı" 160, 161
-"Irmak'ın telefondaki sesi buz gibi: Bir gece siyah bir arabaya bindirip götürdüklerinden sonra, on gündür hiç haber alamamıştık. Dün ensesinden kurşunlanmış olarak Elazığ yolundaki köprünün altında bulundu.../.../... Elleri arkadan bağlı, enseden tek kurşunla vurulmuş. Fail meçhul falan değil, herkes bu imzayı tanıyor" 163
-""Gökyüzü mavi atlastan, yeryüzü kaz bokundan"mışçasına resim yapamam ben" 164
-"Dağa çıkmak! Buralarda gençlerin yaşamına anlam katan sihirli sözcük... Ölüme meydan okuyarak kendini ispatlamak... kimliğine tutunmak" 167
-"Ölülerimizin mezarı, acılarımızın pınarı neredeyse vatanımız orası" 169
-"Mutlak sükunet tehditlere gebedir" 170
-"... artık dışarıya az çıkıyor... misafirin yolunu gözlüyor... eşe dosta ihtiyacı var./.../ Everek; şimdi Develi oldu. Kayseri taraflarında bir yer. Eskiden, tehcirden önce Ermeniler yaşarmış o bölgede... taş ustalarıyla meşhurmuş... babam. Bir Ermeni dilbere aşık olmuş. Sonra tehcir, Ermenilerin büyük felaket dedikleri olaylar... 1934-35 olmalı... Müzik odasında piyano.../.../... Gaddar bir ana gibidir ülkemiz, çocuklarını ya boğar ya kovar.../.../... yarı Türkçe yarı Fransızca... diaspora çevresinin hikayelerinden derlenmiş, bu toprakların bağrından doğmuş iç burkan bir macera. Ateşe verilen evler, cayır cayır yanan kasaba.../.../... yol boyu saldırılar, soygun, katliam, millet canını zor kurtarmış./.../... fotoğrafları gösteriyor: Çerkez kıyafetiyle Amca, Osmanlı subayı üniformasıyla Amca, Develi'de 23 Nisan'da şiir okuyan mektepli Tom.../.../... Eskiden Türk, Ermeni, düşman değildik, sevdalandığımız bile olurdu birbirimize... Köklerimiz orada... kovulduk, sürüldük, öldürüldük ama vatanımızdı... onca acı, onca kayıp ama o bizim diaspora gibi sizlere hiç düşman olmadı./ Travmayı yaşayan kuşak değil de onların çocukları, torunları, yani sonraki kuşaklar geçmişin peşine düşüyorlar. Sadece mağduriyetlerinin hesabını sormak için de değil, köklerine uzanıp kimliklerini pekiştirmek için. Diasporanın bilincini, kinini, taleplerini geliştiren, diri tutan onlar. Her yerde böyleymiş" 181-186
-"Develi... müzik odalarında piyano... anlatıyor: Hepsi Ermenilerden kalmıştı. Medeni olan ne varsa onlardandı. Ama kendileri yoktu, hiç Ermeni kalmamıştı Develi'de" 187
-"Yalnızsan hiçbir şey aynı olmaz, içindeki boşluk... yutar, soldurur" 192
-"... herkesin, her halkın yalnızlığı kendine" 194
-"Beyrut... Sonra Kara Eylül meselesi, FKÖ'deki çatlak, terörü reddeden Leila, Leila'nın Kara Eylül'e katılan ağabeyinin Türk istihbaratı adına ajanlık yaptığı suçlaması -soru soran, eleştiren, ayrılmak isteyen ajandır!- infaz kararı... Leila'yla birlikte... Lyon'a gidiş./ Leila'yı sevmiş miydi?.../ Yanlış zamanda, yanlış yerde bulunduğunu düşündüğü, inandığı şeylere inanmaz olduğu... kendini çaresizlik ipleriyle kıskıvrak sarılmış hissettiği o günlerde, bu aşktan başka sığınağı yoktu... Bir insana değil bir ortama, bir iklime, bir esintiye, bir kurtuluş ümidine tutuluyorsunuz... Leila'yı sevmek hem zorunluluk hem de kaçıştı... biz Mecnun değil mecburduk, demişti./... neden gitmiştim... Bir sadakat ve devrimci ahlak meselesiydi. Onlar darağacına götürülürken susup seyirci kalsaydım... ömür boyu... utanacaktım... cevabını bulamadığı... Eve dönmek yerine neden Lübnan'a, Filistin kamplarına yöneldim... O noktada bir boşluk vardı... macera... devrimci romantizm..." 196-198
-"Oğluna duyduğu sevgiyi gölgeleyen suçluluk duygusu çocuk büyüdükçe artmıştı... elimden geleni yaptım. Yine de.../ Nerede hata yaptım, sorusu... bütün anneler... sorar... Bir karıkoca Freud'a gitmişler: Çocuğumuz olacak... nasıl davranmalıyız diye sormuşlar. Ne yaparsanız yapın, nasıl olsa yanlış olacak cevabını vermiş" 203
-"Hiçbir şey değişmiyor buralarda... bu ülkelerin durmuş oturmuşluğu beni her zaman şaşırtmıştır" 205
-"Bilmemenin huzuru, dedi Canset. Yalanlarla korunan sanal huzur.../.../... Kendimi yersiz yurtsuz hissediyorum. Ayaklarım toprağa basmıyor, çünkü toprağım yok. De Laancolet Malikanesi'ne kavuşmayı tutkuyla istememin nedeni de buydu belki: kendi toprağıma, köklerime kavuşmak... Ama bak, ayaklarım beni yine buraya sürükledi.../.../... hiçbir yere geri dönmek istemiyorum... Sizin oralar benim oralar değil. Benim oralar neresi... yok belki de. İkimiz de ailemizin yersiz yurtsuzluk halinin mirasçılarıyız" 213, 214
-"Fırat köyün mezarlığında yatıyordu... Çocuklarının ölü bedenlerine kavuşabilmek... için... kapılarını aşındıran köylüler, Kemikler bile konuşur... derlerdi... "faili meçhul değil, belli" satırını kazıtmıştı... Köylüler... Hepimizde hakkı vardır, kimin davasına bakmadı ki... derlerdi./... ağıtlar... ölüyle ilişki kurmanın bir yolu olduğunu anlamıştı. Ölüm ne olağanüstü bir olay ne de sondu. Canlının kaçınılmaz kaderiydi... doğaldı. Onları kahreden, ölülerine kavuşamamaktı./ Öldürülen çocuklarının parçalanmış, yanmış, dağılmış bedenlerine kavuşup gömebilmek için çırpınırlar, ölülerini toprağa vermeden huzur bulamazlardı. Şamanizmden, doğal dinlerden, inançlardan süzülüp gelmiş bir ölüm kültüydü bu. Öteki dünyaya... inanmakla ilgisi yoktu. Topraktan fışkıran hayatın toprağa dönmesi... bir çeşit ölümsüzlüktü./ En az iki evden birinin dağlarda vurulup ölmüş evladı, bir yakını olan bu köyde Fırat'ın gördüğü saygı, büyük ağanın oğlu olmasından değil, çocuklarının dirisine olmasa da ölüsüne kavuşturan "Avukat Begimiz" olduğundandı" 215
-"Fırat'ın mezarını aradı. Taşı kırılmış, üzerindeki güller sökülmüştü. Hiçbir şey bulamayacaklarını biliyorlardı, maksat kutsalları çiğnemek... onurlarına... saldırmaktı.../ O gün mezarlıkta, "neden buradayım" sorusunun cevabı aklına... apaçık... düştü: Onlara reva görülen zulümden utandığım için. Fırat'ın aşkıydı beni buralara getiren, şimdi bu insanlar, bu topraklar hayatımın anlamına dönüştü. Aşkın, tutkunun nesnesi artık bir kişi değil, bir halk, bir iklim" 217, 218
-"Dönerci hışımla kapıya çıkıyor... bu Suriyeli piçlerle başımız dertte" 219
-"Semtin tek pastanesiydi o zamanlar. Bir Rum madamla oğlu işletirdi.../... Sizin hatırladığınız ilk sahipleri 6-7 Eylül'den sonra Yunanistan'a giderken dayıma devretmişler, 1964 tehcirinde dayımlardan da biz devraldık" 220
-"Hiçbir aidiyet bağı taşımayan, kendini sadece dünyalı insan olarak tanımlayan babam.../... antropolojik coğrafya... Sınır Tanımayan Doktorlar.../ Bu kadar uzakta yaşayınca cenazelere bile zor yetişiyor insan" 224
-"Nesnelerin kendi varlıklarını aşan sihirli gücü.../... Cansız nesnelerin direngenliği, kalıcılığı; canlının uçuculuğu, geçiciliği" 225
-"Coğrafya sertifikalarıma antropolojiyi de ekledim. Geleceğin bilim dalları değil, dedi babam, para da kazandırmaz, ama kendi tercihin. Kendi tercihim miydi? İnsanın kendi tercihi var mıdır, yoksa özgür seçimimiz sandığımız şey yüzlerce, binlerce etkileşimin kaçınılmaz sonucu mudur?" 226
-"Savaştan... kaçıp Batı'ya ulaşmak için ölümü göze alan... boğulan insanlar... Sınır kapılarında... durdurulan... aşağılanan... insanlar... perişan mülteciler... bombaların altında hala oyun oynayan çocuklar... tarifsiz acı... Gerçek olamayacak kadar korkunç bir dünya.../... Suriyeli mülteciler... dilenirken görüyorum... Dilsizler; dillerini memleketlerinde, yıkıntıların altında bırakmışlar. Yüzlerindeki açlığı, umutsuzluğu, çaresizliği görüyorum./ Uzaktan, tuzu kuru ülkelerimizden bakarken insanlık vazifemizi yapıp vicdanımızı soğutmak için el uzattığımız yardıma muhtaç zavallılardı, neredeyse soyut ve sanaldılar. Burada, hemen yanı başımızdalar, sanal değil gerçekler" 227
-"Oma... Son günlerdeki yenilmişlik halinin, beyhudelik duygusunun, hayatın anlamını beynini yüreğini kanatarak sorgulamasının yerini umut ve huzur alırdı belki" 228
-"Nesneleri biz var ediyoruz... sonra... bizden bağımsızlaşıyor... Yitirmenin hüzünlü çaresizliği" 229
-"Değişim üçüncü kuşakta başladı, torunlarla torun çocukları artık Fare değiller" 230
-"Almanya... Amerika'ya yerleştiğinden beri..." 230, 231
-"... patlayan bombalar, gencecik çocukların öldürülmesi, -Suruç'ta katledilenlerden biri en iyi öğrencimdi, ya Ankara'da Barış Mitingi'nde öldürülenler, yüzden fazla ölü, inanılır gibi değil, bu ülke nasıl geldi bu günlere-... kocasının Amerika'da, olmadı Kanada'da bir üniversiteye nakil ısrarı, "Artık bizlere bu ülkede hayat yok..." demesi.../.../... "Bizim herkes"... Hep azınlıkta, hep marjinal kalanlar... Halkın umurunda mı, kitlelerin umurunda mı.../ Kendinden ve her şeyden memnuniyetsizlik duygusu... yoğunlaşıyor" 233
-"... baban geçmişin bagajından kurtulmak istemişti. Bu evden, bu ülkeden kopup yeni bir hayat kurmak istiyordu... lanet zincirini kırma çabası" 236
-"Sadece dil değil benim sorunum; konuşan evleri, fısıldayan rüzgarları, haberci morsalkımları da anlamıyorum. Bir süredir aştığını sandığı o boşluk duygusu: yersiz yurtsuzluk, köklerine sarılamama, ait olması gereken yere ait olamama, duygusal yabancılık" 237
-"Ben evi korumak istiyorum... Türkçe konuştuğunu fark edince şaşkınlığı sevince dönüşüyor, dili açılıyor: O kadar çok şey yıkılıyor ki dünyada; ülkeler, şehirler, evler.../.../ Ne garip! Türkçeye döndün. Duygu-dil bütünlüğü.../.../ Psikolojideki "aile dizimi" teorisini hatırlıyor.../... Bu zamanda çocuk doğurmak akıl karı değil.../ Yine de... hayat sürmeli, başka ne umudumuz var ki.../... Şiddet, her yerde şiddet" 238-241
-"... kışkırtılmış zavallı kalabalıkların ne kadar acımasız, ne kadar zalim olduklarını görünce insana olan inancını yitiriyorsun bazen./... Dedemin babasını sadrazama suikasta karıştı diye asmışlar... Babamın dedesi de Kürt isyanları sırasında asılmış. Daha yakın zamanlarda senin babanın arkadaşları, siyaset adamları var idam edilenler arasında" 242, 243
-"... çocuklarımız burada yaşamayacak, burada ölmeyecekler. Dünyanın dört bir yanına dağılıyorlar.../.../... Bu ülke zorunlu ya da gönüllü sürgünler ülkesi. Dört bir yandan gelmişiz, dört bir yana dağılıyoruz" 246, 247
-"Genç işi bir evdi. İskandinav tarzı, düz, rahat koltuklar.../... Batı yayılmacılığı, tek merkezli hale gelen medyanın da katkısıyla kültürel zenginliği ve çoğulculuğu yok ediyor, yani yereli yok ediyor.../.../... Küçükken ne güzel oynardık, ne çok severdik birbirimizi. Şimdi uzaklaştık.../... Herkes bağımsızlaşma peşinde.../.../ Yorgun argın bir adam, Bu şehirde yaşanmaz, diye girdi içeri.. Trafik korkunç... sakın yanılıp da baba vatanıdır falan diye buralara gelmeye kalkma" 250, 251
-"... kendi gettolarımıza çekiliyoruz; biraz ötemizde başka bir şehir, başka bir halk, tanımadığımız, hoşlanmadığımız bambaşka bir yaşam sürüyor... Toplum ortasından yarılmış gibi sanki. Bir değil iki, üç, beş İstanbul var./ Sadece İstanbul değil, bütün Türkiye'de derin fay hatları var./.../... derin yarılma./.../... toplumsal deprem... beter. Doğu-Batı, Kürtler-Türkler, laikler-Müslümanlar" 253
-"Gelecekte dünyanın karşı karşıya kalacağı en önemli sorunun ekolojik yıkım olduğunu düşünüyorum./... buralarda korkunç bir insani yıkım yaşanıyor.../.../ Evi konuştular... hiçbiriniz orada oturmayacak olduktan sonra, taş yığınından başka nedir ki bina. Her giden, anılardan bir parça söküp götürdü... ikizlerden Simin örtünmüş doğru mu?/... epeyce oldu örtünmeye karar vereli.../.../ Kocası iktidara hep yakındı, şimdilerde de çok büyük ihaleler almış... Amerika'daki oğulları da Cemaat'e katılmış deniyor... çok içiyormuş, alkoliklik düzeyinde yani. İçkiyi de bırakmış, tövbekar olmuş" 254
-"Öyle bir toplumsal kargaşa... yaşanıyor ki bu ülkede.../ Sadece bu ülke, bu bölge değil, bütün dünya huzursuz./.../... benim güçlüğüm sadece dilde değil galiba... toplumun sosyolojisini biraz daha iyi bilmem... gerekiyor tam anlayabilmek için.../.../ Çocuklarımıza, torunlarımıza şöyle özbeöz Türk adı koyamadık gitti, dedi... dalgasını geçerek.../ Belki hiçbirimiz özbeöz Türk olamadık da ondan, dedi Berivan. Olmaya da gerek yok zaten. İnsanız işte./.../... Canset evin karakutusu... huzurevine taşındı" 255, 256
-"... acıyı hafifletmek istiyorum.../.../... Babaanneni hatırlattın bana. Son görüştüğümüzde, Dünyadaki bunca yıkım, bunca acı, bunca zulüm ağır geliyor, daha fazla yüklenmek istemiyorum. Ömür boyu böyle olmasın diye çabaladık, vardığımız nokta bu. Ağır geliyor, demişti.../.../ Feride o ağırlığı daha fazla taşımak istemedi. Bence ölümü ecel değil, tercihti.../.../... doğada mutlak özgürlük, mutlak bağımsızlık yoktur... atalarımızın genlerini taşıyoruz" 259, 260
-"Yahudi olan Zweig ülkesinden kaçmak zorunda kalmıştı... "... Benim dünyam mahvolduktan... sonra artık yaşama gücümü yitirdim," satırlarını yazarak karısıyla birlikte intihar etti./ Oma'yla ne ilgisi var?.../ İntihar demek istemedim... Sadece dünyadan da Türkiye'den de, hatta belki insandan da umudu kalmamıştı.../.../... hazırlık yaptığını, artık bitirmek istediğini düşünüyorum... İnsanın tek özgürlüğü, hayatına istediği zaman istediği gibi son vermektir" 261, 262
-"İnsanı diri tutan, hayatına anlam yükleyen şey, çözülmemiş bir denklemi çözme inadı da olabilir bazen" 263
-"Söz düşünceyi önceler mi?" 266
-"Yerinden doğrulmaya çalışıyor... kan sızıyor: Sakin, dingin, ılık.../... Yıkık konağın yangın yeri avlusunun duvarına... dayalı bir tuval: kızıl dağlar, siyah kuşlar.../... Bir el silah.../ Sonra sessizlik" 270
*
27.10.2018

23 Ekim 2018 Salı

Rus Çeçen İlişkileri Bağlamında Çatışma ve İşbirliği Dinamikleri

İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Yüksek Lisan Tezi

Beyza Gülin Güney, Birinci Baskı: Eylül 2017, Cinius Yayınları, İstanbul


Çeçen konusuna bir ölçüde vakıf biri olarak okuduğumda, kitabın, benim için yabancı olan, birçok ayrıntılı bilgi içerdiğini gördüm.
Ve, kitap, bence;
-Gerçekleri tespit edip bunlara dayanarak,
-Doğru bir analiz yapmaya çalışan,
-Tamamıyla iyi niyetli,
-Emek ürünü,
bir çalışma.
*
Ancak, doğruların yanında birçok yanlışı da içeriyor!
Bu da, benim için yeni olmakla beraber doğru olması muhtemel birçok bilginin doğruluğunu da, en azından benim için, kuşkulu hale getiriyor!
*
Sanırım;
-Bu durum, konuya tamamen yabancı olan yazarın, okumaya dayalı öğrenmeleri sonrasında, muhtemelen, edindiği bilgileri tam olarak sindirememiş olması nedeniyle, bir ölçüde, konuları ve kavramları, ve, özellikle de tarihleri, karıştırmış olmasından kaynaklanmış, ve,
-Kitap, büyük ölçüde, konu açısından "cahil cesaretiyle" yazılmış,
denebilir!
*
-Doğru ile yanlış iç içe, ve,
-Birbiriyle çelişen ifadeler de var!
*
Sonuçta, neresi doğru, neresi eğri, seçilemez olmuş, ele alınan konu, aydınlatılmaktan çok, daha karanlık bir hale getirilmiş!
Neresini düzeltmeli, denebilecek cinsten...
Böyle bir kitap nasıl yazılabilmiş?
Üniversitede nasıl kabul edilebilmiş?
*
Böyle yazılacağına yazılmasa daha iyi olmaz mıydı?
Nafile bir çaba sayılmaz mı?
*
Kitaptan bazı notlar:
-"Çeçenistan üzerine Türkiye'de yapılan çalışmalar yok denecek kadar azdı.../... ciddi kaynak sıkıntısı çektim" v
-""Rus Ordusu... Çeçenistan topraklarına 1994 yılından 1999 yılına kadar askeri müdahalelerde bulunmuştur. Bu çalışmada da... Kuzey Kafkas coğrafyasındaki etnik sorunların ve çatışmaların zamanla bu bölgeyi içinden çıkılamaz bir hale getirmekte olduğu... görülmektedir... bölgesel ve küresel aktörlerin çatışmaları tırmandıran politikalarıyla sürece dahil olmaları..." 1
-"Çeçenlerin... Çeçen kimliğini karşıt bir kimlik üzerinden tanımladıkları ve dahası kimliklerini 1944 yılında Ruslar tarafından topraklarından sürülen Çeçenler olarak ifade ettikleri görülmektedir" 4
-"Çeçen milliyetçilik anlayışı Batılıların milliyetçilik anlayışındaki "ulus bilinci" olarak algılanmamalıdır... kabilelerin büyük grup kimliğini kapsayan etnik kimlikleri bulunmaktadır. Her soy birçok kabileden oluşmaktadır. Her bir kabile üyesi ortak bir atadan geldiklerini iddia etmekte ve her bir kabile de kendi mahkemesine sahip, saygı duyulan bir büyük tarafından yönetilmektedir... Demokratik toplumlardaki gibi kabilelerin her biri meclis önünde kendini ifade etme hakkına sahiptir... Bir Çeçen kendisini önce Kafkasyalı, dağlı ve belirli bir soyun üyesi, sonra bir kabile üyesi, daha da ötesinde kendi öz kimliğini düşünerek tanımlamaktadır... Çeçenler uzun yıllar "askeri demokrasi"yle yönetilmişlerdir.../... çeşitli arkeolojik bulgular... Çeçenlerin Argun Nehri'ni çevreleyen bölgede yaklaşık 8000 yıl boyunca yaşadıklarını ortaya koymaktadır. Çeçenler 15. yüzyıla kadar yarı göçmen topluluklardı, dağlık alanlarda ikamet ediyorlardı, nüfusun büyük çoğunluğu mağaralarda yaşıyordu" 5, 6
-"Kafkas sıradağları... birbiriyle ilişkili bölgeler arasında da direkt ulaşım imkanı vermemektedir... Bu durum Çeçenistan üzerinden yapılacak ulaşımları cazip hale getirmekte ve bölgeye hakim olmak için çıkacak çatışmaları kaçınılmaz kılmaktadır" 7
-"Tarihsel süreç içerisinde Kuzey Kafkaslar hanlıklara, prensliklere bölünmüş" 8
-"Tüm Çeçen kabileler arasında "nokhchakka" adı verilen örf ve adetler ve benzer davranış biçimleri görülmektedir" 9
-"... Çeçen kimliğine yön veren bu sosyal yapı sayesinde 18. ve 19. yüzyıl'daki Rus sömürgecilerin planları 20. yüzyıla kadar ertelenmiştir" 10
-"... araştırmaların çoğunda Çeçenlerin esasen 18. yüzyılda Çeçenistan topraklarına yapılan ilk Rus müdahalesi zamanlarında İslamiyet ile ilgilenmeye başladıkları ve Çeçenlerin çoğunun da o zamanlar bölgede "Sözde Müslümanlar" olarak anılmaya başladıkları ortaya çıkmaktadır... izole yaşam Çeçenlerin benimsedikleri dinin gerekliliklerini de tam ve bilinçli olarak yerine getirmelerine engel olduğundan Çeçenlerin "sözde Müslümanlar" olarak anılmaya başlamalarına neden olmuştur./.../... Sovyet yönetimi yıllarındaki din eğitiminin eksikliğinden dolayı, Çeçenler İslam'ın ılımlı bir biçimini benimsemeye başlamışlardır... Çeçenlerin benliklerini ve ulusal kimliklerini İslamiyet ve Ruslarla olan çatışmaları üzerinden tanımladıkları söylenebilir./... Çeçen toplumuna yerleşen sufi tarikatlar da sosyal çatışmaların kaynağı olarak gösterilmektedir... Şeyh Mansur ayaklanması... 1840'lı yıllarda Avarlı Şamil'in isyanı gibi olaylar örnek verilebilir./ Sünni İslam, 7. yüzyıl ile 17. yüzyıl arasında Kafkaslara yavaş yavaş nüfuz etmiştir. 8. yüzyılda Araplar yoğun bir şekilde Kafkas halklarını İslamiyete döndürmeye çalışmışlardır. Ancak o dönem Türkler tarafından ilerlemeleri kontrol altına alınan Çeçenler dağlara geri dönmek zorunda kalmışlar ve Dağıstan dağlarında bu dini yaymaya başlamışlardır... 11. yüzyılda Dağıstan'da büyük ölçüde Sufizm hakimdi. Daha sonra Doğu Anadolu'dan ve Orta Asya'dan yayılan Nakşibendi tarikatı Kuzey Kafkasya'yı ve Dağıstan'ı etkilemeye başladı... Rivayetlere göre, Çeçenler Arapların ilk Kafkas işgallerinden itibaren İslamiyeti benimsemeye başlamışlardı. Ancak çoğu tarihsel mekanlar incelendiğinde, esasen 16. yüzyılda ovalarda yaşayan Çeçen kabilelerin Kumuk misyonerlerin yardımıyla İslamiyeti benimsedikleri öğrenilmektedir.../.../... Nakşibendi Şeyhi Mansur Uşurma... 1824-1859 yılları arasında Şeyh Şamil Dağıstanlı, İnguş ve Çeçenlerden oluşan İslam Devleti'ni kurmuştur... Bu bölgeye Pers, Osmanlı İmparatorluğu ve Kırım Hanlıkları'nın kısa süreli hakimiyetleri olmuş bu hakimiyetler sonucunda pagan inançlar benimsemiş kabileler arasında İslamiyetin Sünni kolu yayılmaya başlamıştır. Ancak 18. yüzyılda bölgedeki Türk etkisi kırılmıştır. 1864 yılına gelindiğinde bölge Ruslar tarafından hakimiyet altına alınmaya başlamıştır. O zamana kadar da Ruslara karşı organize bir şekilde savaşan Çeçen ayrılıkçıların direnişi önemli ölçüde bastırılmıştı./ Kafkaslar'da Çarlık Rusya'nın girişimleri dağlı halk arasında büyük bir korku uyandırmıştır.../... 1860'li yıllarda Şamil'in Rus ordusuna yenilmesinden sonra bölgede Kadirilik popülerlik kazanmaya başlamıştır.../... Sufilik, İslamiyetin hoşgörülü ve ılımlı yaklaşımını benimsemişti.../ Çeçenistan'da İslamiyetin etkisi Arap halifeliğinden beri etkili olmaktadır... Aslına bakılırsa Çeçenler İslamiyeti Ruslara karşı birleşmenin ve topraklarını savunmanın bir yolu olarak görmüşlerdir./... Çeçenler ortak bir kimlik ve dünya görüşü oluşturmak için dini kullanmaya başladılar./ Çeçenlerin bağımsızlıklarını meşrulaştırmanın bir aracı olarak Ruslara karşı mücadelelerini, sürgünlerini kullanmalarının yanı sıra Çeçen kimliğini oluşturan direniş ve sürgün unsurları da dini harekete geçirmek konusunda etkili olmuştur. Kendilerini Müslüman olarak tanımlayan Çeçenler olmasına rağmen, bir Hıristiyan kendisini Çeçen olarak hissetmeyebiliyordu... Sovyetler Birliği'nin yıkılması Çeçenler'in bağımsız bir şekilde kendilerini ifade etmelerine izin verdi... Sovyetler Birliği sonrası dinin sosyal hayatın içine bu şekilde uyarlanması ulusal kültürün geri kazanılmasına yardımcı oldu... Çeçenlerin büyük çoğunluğu İslam'ın katı kurallarını benimsemekte zorlandığından dolayı halkın benimsediği Sufi tabanlı İslamla şeriat tabanlı radikal İslam'ın sürekli olarak çatıştığı bilinmektedir" 11-16
-"Şeriat düzenini benimseyen radikal İslamcılar yalnızca Allah'ın emirleri doğrultusunda şekillenen tanrı ve insanlar arasındaki ilişkilerin toplumsal yansımalarına odaklanırken, sufiler ise Allah ve birey arasındaki kişisel deneyimlere odaklanmaktadır.../ Sufizm tarihi boyunca bireyi dinin ana unsuru olarak kabul etmiştir. Bu mistik anlayış biçimi İslamın kuruluş felsefesinden uzakta kalmakta ve dini toplumsal bir mesele olarak algılamaktan ziyade dinin kişisel bir mesele olduğuna odaklanmaktadır. Allah ile iletişim kurmanın tek yolunun bireyin kendi yaşadığı bireysel eğitimler sonucunda kazandığı deneyimlerle mümkün olacağını düşünmektedir./ Sufi tarikatlar genellikle merkezi yönetimin zayıf olduğu toplumlarda görülmektedir... Nakşibendi tarikatları ise Kafkas halklarını Sünni İslamın geleneklerine adapte etmeye çalışmışlardır... yanı sıra Çeçen toplumunda sosyal refahın sağlanması ve tüm Kafkasya'nın birliği için dayanışma çağrısı yapmışlardır./... Nakşibendi lideri Şeyh Şamil tarafından yaratılan direniş hareketine direnişçilerin sesli zikirler çekerek hazırlanmaları Kadiri şeyhlerinin barışçıl tutumlarıyla çelişmiştir... Çeçenleri Kadiri tarikatıyla tanıştıran Şeyh Kunta Hacı'nın ölümünden sonra Hacı'nın müritleri Nakşibendiliğe daha yakın aktif bir direnişe girişmişler ve isyanları devam ettirmek için Nakşibendilere katılmışlardır.../ Çeçen müritlerin çoğu sufi tarikatlara karizmatik liderlerden etkilenerek girmişlerdir... Zelkina'ya göre İslamiyet kutsal insanlardan ilham alınarak kutsal bir şekilde Çeçenistan'a getirilmiştir.../.../ Şeyh Şamil'in direniş hareketinin ana savunucularından biri olan Kadı Murtaza Ali al-Uradi... Çeçen halkını dinin bir gereği olarak bu direnişe ikna etmişlerdir./ Çeçenler, Şamil'in Kafkas halklarını birleştirme yeteneği sayesinde Ruslara karşı mücadelelerinde başarı olmuşlardır. Çeçen kimliği açısından Şamil'in mirasının en önemli yönü "sürekli direniş" tezini savunmasıdır. Çeçenler Ruslara karşı sürdürdükleri uzun çatışma yıllarında Şamil'i bir mertebe olarak tanımlamışlardır. Şeyh Şamil, Çeçenistan'da Ruslara karşı büyük zaferler kazanmıştır... Çeçenler her fırsatta en sadık ve en cesur askerlere sahip olmakla övünmektedirler./... Bugün Çeçenler Kunta Hacı'nın ölümünü reddetmektedirler... Kunta Hacı Çeçenler'in "Gandhi"si olarak bilinmektedir" 17-20
-"Çeçen kelimesi Rusça'ya Türk dilinden geçmiştir... Çeçen dili, Kuzeydoğu dil ailesi olarak adlandırılan Nakh-Dağıstan dil ailesinin Nakh koluna aittir. Nakh kolu Kafkas dil ailesinden yaklaşık 5000-6000 yıl önce ayrılmıştır" 21
-"Bağımsızlığını kazanan eski SSCB devletlerinin zamanla kontrol edilemez hale gelmesi... ardından Çeçenistan ayrılıkçı hareketinin ortaya çıkışı Rusların travmatik geçmişini, korkularını ve uluslararası itibar kaybını tetiklemiş ve Çeçenistan'a yönelik Rus müdahalesini adeta bir hayatta kalma meselesine dönüştürmüştür./... Rus kimliği tartışılır hale gelmeye başlamıştır. Zamanla Rus olmak etnik bir aidiyet mi yoksa siyasi bir aidiyet mi konusu gündeme gelmeye başlamıştır. Bu noktada Yeltsin ve çevresindeki bazı Ruslar, Çeçenlerin de Rus sayılmaları ya da Rus oldukları argümanı üzerine yoğunlaşmışlardır.../.../ Çeçenistan ve Kafkas ülkelerinin kontrolü önceleri Ukrayna üzerinden sağlanıyordu.../.../... Tarihi düşmanlık teması... 18. yüzyıl'da Rusların Kafkaslara girişiyle başlatılmaktadır. 18. yüzyılda Rus İmparatorluğu'nun Kafkaslarla ilk teması Rusların 1722 yılında bölgeyi işgali ile başlamıştır.../ 1783'te Çar II. Nikolay, Napolyon ordularının Çeçenistan'a yönelme gerekçesinin Müslüman haydutlardan Hristiyan Rusları korumak olduğunu iddia etmişti... Çeçenistan toprakları'nın, Rusya ile Müslüman topraklar arasında bir tampon görevi gördüğü bilinmektedir./ Rusların, Çeçenistan üzerindeki temel çıkarı, yalnızca ekonomik değildi... Çeçenistan'ın engebeli yüksek dağları... bir tampon görevi üstlenmiştir. Rusya... Ortadoğu'dan gelecek tehlikelere, işgallere karşı kendini uzak tutmak ki Çeçenistan bu durumda Rusya'ya ilk savunma hattı olarak hizmet edecektir.../ İkincisi ise, Müslüman cumhuriyetler üzerindeki etkisini korumaktır. Eğer Çeçenistan bir şekilde Rusya'dan bağımsızlığını ilan ederse, bu hareket... Dağıstan ve İnguşetya Cumhuriyetleri'ni de bağımsızlık konusunda motive edecek bir gelişme olacaktır.../.../... Grozni'nin kuzeybatısındaki sığ petrol kuyularından 1833 yılından beri petrol çıkarılıyordu... Rus petrol endüstrisindeki yabancı sermaye payı 1. Dünya Savaşı öncesinde yüzde 50'yi geçmişti... İngiltere, Grozni petrollerinin yüzde 50'sini elinde bulunduruyordu./...  Çeçenistan'ı Rusya için vazgeçilmez kılan en önemli unsur Grozni'nin... stratejik önemidir./ Rusya'nın Çeçenistan'ı işgal etmesinin en önemli nedeni... boru hattını kontrol altına almak ve zengin enerji yataklarının sahibi olmaktır... Dudayev döneminde (1991-1994 arası) Çeçenistan... Bakü'den Grozni'ye milyarlarca dolar ham petrolün ihraç edilmesini sağlamıştır.../ Ruslar, Çeçen ve İnguş topraklarındaki köy isimlerine göre bu iki etnik grubu Çeçen ve İnguş olarak adlandırmıştır... İnguşlar, Kafkas Savaşları sırasında Çeçenler'den ayrılmışlardır... İnguşlar, Çeçenler gibi Ruslarla savaşmayı reddetmişler ve... Çeçenler'den ayrılmışlardır.../ Rusya Federasyonu, 26 Nisan 1991 yılında "Ezilen Halkların Haklarını İade Yasası'nı" kabul etmiştir... 1994 yılında Çeçenler ve İnguşlar kesin olarak ayrıldıktan sonra Çeçenler, Moskova'nın İnguşlarla Kuzey Osetya nedeniyle yaşadığı gerilimlerden kaçınmak istediler. Bu nedenle Çeçenler, İnguşetya ile sınırları kesin olarak belirlenmeden önce İnguşları Kuzey Osetya'dan toprak talebinde bulunmaları için teşvik etmeye başladı./ Bunun üzerine İnguş liderler... Kuzey Osetya... sınırının yeniden çizilmesi talebinde bulundular. Ancak Boris Yeltsin, Çeçenistan'ın... ayrılmasıyla başlayacak ve... devam edebilecek domino etkisini önlemek için bu fikre sıcak bakmadı. Bunun üzerine İnguşlar, Prigorodni'yi ele geçirmeye çalışınca Osetler ile yeniden çatışmaya başladılar" 24-30
-"Sovyetler... dağılmasından sonra yaşanan çatışmalar sonrasında ayrılıkçı hareketler ve etnik yapılar ortaya çıkmaya başladı.../... Çeçenistan... ayrılıkçı taleplerin şiddete evrildiği tek cumhuriyetti" 33
-"İlk dönem Rusya... uluslararası sisteme entegrasyonu önem taşıdığından... eski SSCB ülkelerine yönelik stratejilerin geri planda kaldığı bir dönem olmuştur. Ancak ikinci dönemde ABD, Orta Asya ve Kafkasya'yı stratejik bölge olarak ilan edince Rusya ile çıkarları ters düşmüştür... 2001'den itibaren ABD, terörle mücadele stratejisi bağlamında... Rusya ile stratejik bir ortaklığa yönelmiştir" 37
-"AB... Çeçenistan meselesini Rusya'nın iç meselesi olarak kabul etmişler.../ Ancak Çeçenistan sorununa uygulanan bu ilke Yugoslavya'nın parçalanması sırasında uygulanmamıştı" 38
-"Anand'a göre Pakistan... İslam ümmetinin liderliğini sürdürmektedir.../.../ 1993 yılında Dudayev Müslüman ülkelere cihat çağrısında bulununca, Pakistanlı, Afgan ve İranlı gönüllüler Dudayev'in cihat çağrısına karşılık verdiler. Anand'a göre, Pakistan Servislerarası İstihbaratı... Afganları nasıl yetiştirdiyse Çeçenleri de Afganistan'daki ve Pakistan'daki eğitim kamplarında aynı şekilde yetiştirmişlerdi... 1999 yılında Afgan, Pakistanlı ve Arap militanlar Pakistan ve Afganistan'daki çeşitli militan kamplarında yetiştirilmişlerdi... bu kamplarda eğitim gören Şamil Basayev ve Çeçenistan'daki Ürdünlü savaşçı Hattab kamplarda eğitim gören diğer savaşçılarla birlikte Dağıstan'da yürütülen savaşa katılmışlardı.../ Pakistan... hatta Kuzey Kafkasyalı... öğrencilerin olduğu bir yerdir.../... Pakistan'ın siyasal İslamcı partisi Cemaat-i İslami'nin askeri ordusu Hizb-ul Mücahidindir. Bu silahlı ordu Çeçenistan'daki cihat hareketine para toplanması için önemli katkı sağlamıştır. Diğer bir grup ise... El-Badr'dir. Cihat komutanları... hedeflerinin Taliban ve İslami modelini Kuzey Kafkaslara... ihraç etmek olduğunu ifade etmiştir... Pakistan'daki Akora Khattak en iyi bilinen kamplardan biriydi. Bu dini okul içerisinde Çeçen militanlara bir yıl süreyle Kur'an eğitimi verilmiş ve... Çeçenistan'a gönderilmiştir" 39-41
-"Kuzey Kafkas... Nakşibendi... taraftarları... Çeçenistan'daki çatışmaların ve Arapların etkisiyle Nakşibendilik yerine Suudi tabanlı Vahhabiliğin daha katı bir formunu takip etmeye başladılar. Şamil Basayev 1994 yılında... Afgan... Khost'da gerillaların eğitim kamplarını ziyaret etmiştir. Daha sonra Ruslara karşı gerçekleştirilecek cihat için yetiştirilen gönüllülerden oluşan bir grupla Çeçenistan'a geri dönmüştür. Hattab'a zaman zaman "Rusya'nın Usame Bin Ladin'i" olarak atıflarda bulunulmaktadır... 1995 yılına gelindiğinde Hattab, Arap savaşçılarla birlikte yeniden Çeçenistan'a dönmüş ve Çeçen militanları yetiştirmeye başlamıştır. Pakistan kaynaklarına göre, Çeçen isyanlarına eski Afgan askerlerinin de destek verdiği bilinmektedir. Ayrıca çoğu Çeçenistan vatandaşının da... Kabil yakınlarındaki Kargha-1 kampında eğitim aldıkları tespit edilmiştir. Pakistan'dan ve Arap ülkelerinden gelen 70 militanın Çeçenistan'da Ruslara karşı savaşan militanlara destek vermek amacıyla bölgeye gönderildiği bilgisine ulaşılmıştır.../ Çeçen militanlara önemli destek sağlayan Pakistan İslami partilerinden biri de... Cemaat-i İslami'dir... 1999 yılında... Gaffur Ahmet... Çeçenistan'da Ruslara karşı yürütülen cihada destek verilmesi çağrısında bulundu... Çeçen Cihat Fonu kurulmasını sağladı... Cemaat-i İslami'nin lideri Gazi Hüseyin Ahmet de Çeçenlere... Pakistanlılardan yardım istedi.../... Yandarbiyev... Pakistan'a geniş çaplı bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Zelimhan Pakistan'da... önemli oranda destek elde etmiştir... Gazi Hüseyin Ahmet tarafından 200.000 dolarlık bir para yardımı da yapılmıştır... Taliban kontrolündeki bölgelerde... Zelimhan'ın ziyareti memnuniyetle karşılanmıştır. 1992 yılından beri, bu tarz örgütler silah, paralı asker ve çeşitli milletlerden yetiştirilen militanları Çeçenistan'a ihraç etmişlerdir... al-İslami... yaklaşık bir düzine birlik göndermiştir./.../... Pakistan... gizlice destek olmaktadır... Pakistan hükümeti Çeçenlere maddi ve manevi destek sağlayan bir aktör olarak görülmektedir... Pakistan yetkilileri Zelimhan'ı ülkede bir süre misafir etmişler ancak verdikleri vizenin süresi dolduğunda da ülkeden ayrılmasını istemişlerdir. Dolayısıyla Pakistan ve Taliban yönetimi... kendi çıkarları için Çeçenistan çatışmasını kullanmayı sürdürmüşlerdir./... İran dış politikasında realist politika... İslami dayanışmayı terk etmiş olması Tahran'ın dış politikasının tamamen ideolojik olmadığının kanıtıdır" 42-45
-"Ruslar, Çeçenleri 1992-1993 yıllarında Gürcü-Abhaz Savaşı sırasında Rus birliklerinin içerisinde Gürcülere karşı savaştırmış" 46
-"Kürt sorunu Rusların 1994'te başlayan Çeçenistan Savaşını doğrudan etkilemiştir. Ruslar, Türkiye'nin Çeçenlere destek vermesine karşılık Kürtleri desteklemişlerdir... Rusya, Türkiye'nin Çeçenisatn politikalarını desteklediği takdirde Moskava'nın da Kürt evinin açılmasına izin vermeyeceğini bildirmiştir./ Moskova, Türkiye'nin Çeçenistan'a savaşçı göndermemesi ve silah satmamasının yanı sıra... Dudayev'in Moskova'yla görüşmesi için arabuluculuk yapmasını da istemiştir... Rusya Başbakan Yardımcısı Çernişev... Çeçenlere gıda ve silah gönderen hükümet dışı bir örgüt olan Çeçen Yardım ve Dayanışma Komitesi'nin faaliyetlerine Türk yetkililerin derhal müdahale etmesini istemiş.../... 1995'te Duma'nın Kürt Parlamentosuna ev sahipliği yapması... üzerine Türkiye, NATO... (AKKA) uyarınca, Rusya'nın NATO'nun güney kanadı için taahhütlerini yerine getirmesini... duyurdu. Rusya bu indirimi, 17 Kasım 1995 tarihine kadar tamamlamalıydı ancak Türkiye sınırındaki indirimi erteledi. Bu konu ABD Başkanı Clinton'a iletildi ancak konu hiçbir platformda gündeme getirilmedi. O dönemdeki ABD ve Batı politikaları Rusya'nın NATO sistemine entegre edilmesine dayanıyordu.../ Rusya... Türkiye'nin Çeçenlere yardım gönderdiği iddiasında bulunuyordu. Hürriyet... 1996... bir röportajda, Perinçek, Tansu Çiller'in örtülü ödenekten Çeçenlere silah gönderdiğini... ifade ediyordu. Perinçek'e göre Türkiye'nin Çeçenistan meselesini desteklemek için hiçbir çıkarı yoktu. Çeçenisatn bağımsız olsa dahi Amerikan üssü olacak.../ 1996... bir Türk feribotu kaçırılmıştı. Rus tarafı bu eylemi gerçekleştirenlerin 10.000 üyesi olan Çeçen Dayanışma Komitesi üyeleri olduğunu savunuyordu.../... Rus tarafı, Çeçen Dayanışma Komitesi'ne Türkiye'nin verdiği destekten dolayı duydukları rahatsızlığı belirtiyordu./ İstanbul'da kalıcı oturum izni olan 25.000-100.000 arasında değişen Çeçen bulunmaktaydı. Çeçen Diasporasının İstanbul'da üst düzey yetkililerle gizli bir toplantı yaptığı duyumunu almaları üzerine, Rusya'nın da... bir PKK kampı kurulmasına izin vermesi... Çeçen Diasporası'nın İstanbul'da gizli bir toplantı yapması ve o toplantıda Afganistan'dan Kuzey Kafkaslara asker gönderilmesi kararı aldıkları yönündeki bilgiler Türkiye'deki Çeçenistan temsilciliğinin konutuna Çeçen bayrağı asılmasına izin verilmesi gibi gelişmelerle Türkiye-Rusya ilişkileri yeniden kızıştı" 48-51
-"Azerbaycan... 2001 yılından itibaren Çeçen mülteciler, terörist olabilecekleri gerekçesiyle Rusya'ya iade edilmişlerdir. Ardından Azerbaycan'daki Çeçenler, Çeçenistan savaşında savaştırmak için Azerileri silahaltına almaya başlamışlardır. Azerbaycan hükümeti de, Çeçenistan'da savaşmayı planlayan 12 Azeriyi ağır ceza mahkemesinde yargılamıştır. Bu gelişmeler sonucunda, Çeçenler Azerbaycan'ın ulusal bütünlüğünü tehdit eden bir unsur olarak görülmeye başlamıştır... Azerbaycan yetkililerinin Çeçenlere yönelik operasyonları yoğunlaşmaya başlamıştır... Çeçen mültecilerin çoğu, teröre karışıp karışmadıklarına dair ayrım yapılmaksızın Rusya'ya iade edilmişlerdi. Azerbaycan'da yaşayan Çeçen göçmenler zaten uzun süredir eğitim, sağlık haklarından yoksun bir şekilde yaşıyor ve yabancı düşmanlığına maruz kalıyorlardı... Bakü'deki Çeçen Kültür Merkezi kapatılınca iyice desteksiz kalmışlardır./... Azerbaycan... Rusya ekseninde bir Çeçen politikası izlemeye başlamıştır./... Çin... Çeçen meselesinde Moskova'nın yanında bir tutum sergilemektedir./... Çeçenlerin farklı çıkar grupları tarafından terörize edilmesi..." 52-54
-"İslam'ın radikal yönü gençleri cezbetmeye başladı. Çeçen ayrılıkçı gruplar... milliyetçi fikirlerde aradıklarını bulamayınca radikal İslami gruplardan medet ummaya başladılar... yabancı İslami kuruluşlar Kuzey Kafkaslara geldiler... bölge halkına fonlar dağıttılar.../... 1999 yılı... çifte radikalleşme zirve yapmıştı./... Dağlık alanlardaki ayrılıkçıların İslami savaşçılara dönüşümü uzun yıllar aldı. Hughes'a göre; Bu radikalleşme... aynı zamanda da Hattab'ın Vahhabi gönüllüleri askere alarak ve onları fonlayarak yaptığı bu insanları İslam dinine döndürmenin bir sonucu olarak kendini göstermiştir... Basayev'in bir zamanlar Ruslar'ın Çeçenistan'daki en yetenekli alan komutanlarından biriyken Ruslara karşı cihada kalkışması derin bir dönüm noktası olmuştur.../... Çeçenistan'daki bombalama ve kaçırma vakalarını... o dönemde Rusya... sıkıntılarının üzerini örtmek için Rus istihbaratının... Çeçenleri kullanarak düzenlediği yönünde iddialar bulunmaktadır... Maşhadov... çok yetersiz kalmış... radikal dini gruplardan medet ummaya başlamıştır. Bu sürecin iki tarafı da radikalleştiren... bir faktör olduğu ortaya çıkmıştır./.../... Başlangıçta bu insanların pek çoğu ... yalnızca bir iş elde etmek için bile terör eylemlerine katılmaktadırlar.../... yabancı cihatçılar için mali destek önemli bir motivasyon aracı olmaktadır. Bu yabancı savaşçılar... bir tür paralı asker olarak düşünülebilir. Bu durum elbette sadece Kafkaslara özgü bir durum değildir... Taliban Yönetimi'nin devamlılığını sağlayan en önemli unsur yabancı cihatçılara ödediği yüksek ücretlerdi./ İntihar saldırılarında bile paranın önemi ihmal edilmemelidir... ailelerine yüklü bir miktar para ödenmektedir. Ayrıca teröristlerin çeşitli suç örgütleriyle ilişkili olan Kuzey Kafkasya Diasporasından da para aldıkları unutulmamalıdır. Adeta aralarında bir iş bölümü bulunmaktadır... cihatçıların çoğu ki ağır suçlara karışanlar incelendiğinde, ayrılıkçı hareketin zayıfladığı dönemlerde terör örgütlerinden uzak kaldıkları veya izlerini kaybettirdikleri de görülmüştür... bu işi yalnızca ekonomik bir geçim kaynağı olarak bir süreliğine yaptıklarını akla getirmektedir.../.../ Pakistan 1980'li yıllar... zekat sayesinde... cihat gibi bir görev yükleyerek anlamlı bir yaşam amacı kazandırmıştı... Modernizmin yaygınlaşması dinin temel prensiplerini sorgulamaya açık bir hale getirmiştir. Sovyet-Afgan Savaşı sırasında... Sovyetler... çekilmesinden sonra Amerikan çıkarları değişmeye başlamıştır. 2000'li yıllar... gerekli para Arap ülkelerinden toplanan bağışlar aracılığıyla elde edilmiştir. Anand... göre, dünyanın birçok yerinden gelen İslamcıları barındıran Afganistan, kaçakçılık ve uyuşturucu ticareti terörist faaliyetlerin finansmanı için gerekli paranın elde edilmesini sağlamaktadır. Afganistan'dan gelen uyuşturucuyu Çeçen mafyalara ulaştırmak için Bakü bir sevk noktası olarak kullanılmaktadır. Daha genel bir ifadeyle, radikal dini gruplar uyuşturucunun nakliyesini Orta Asya, Pakistan, Arap ülkeleri, Türkiye, Kafkaslar ve Rusya aracılığıyla sağlamaktadır. Bu rota düşünüldüğünde, uyuşturucu ticaretinden elde edilen gelir Çeçen militan gruplara ulaşana kadar birçok elden geçmektedir. Bu durumda da Çeçen militanlara sağlanan fonların çok farklı kaynaklardan finanse edildiği gözlenmektedir./ Bir rivayete göre... bin Ladin, Çeçenistan'daki terörist gruplara 20 Rus nükleer savaş başlığına karşılık 2 ton afyon ve 30 milyon dolar para teklifinde bulunmuştur. Terör uzmanlarının birçoğu El-Kaide ile Çeçen gruplar arasında bağlantılar olduğunu söylemektedir. İsmi Hattab olarak bilinen bir savaş ağası... Ladin ile tanışmıştır./... El-Kaide'ye katılan Çeçen militanlar, 2001 yılının sonlarına kadar ABD destekli Kuzey İttifakı'na karşı El-Kaide ve Taliban güçleriyle birlikte savaşmışlardı.../... Ancak bu iddiaların aksine birçok Batılı uzmanın ifade ettiğine göre, Rusya Çeçenistan meselesine terör bağlantıları ekleyerek Çeçen isyancılara ve Çeçenistan'a yapılan askeri müdahalelere karşı Batı sempatisi oluşturmayı amaçlamaktadır./... 2015'te... Putin... Çeçenistan'daki terörün 1990'lı yılların başında CIA ve batılı istihbarat servisleri tarafından açıkça desteklendiğini... altını çizmektedir... ABD'nin yönlendirici rolüne ilişkin bilgiler olduğunu da ifade etmektedir./... Engdahl'ın... kitabında... Washington tarafından... Rusya'yı yok edecek bir planı içeren belgeler yer almaktadır. CIA ve Suudi Arabistan istihbaratından fonlanan mücahitler, 1980 yılının sonunda Afganistan'ı yerle bir etmişlerdi. Mücahitler, 1989 yılında Sovyet Ordusu'nu Afganistan'dan çıkmaya zorladılar. Ardından... CIA tarafından yetiştirilmiş olan Afgan Araplar Avrasya bölgesindeki Rus etkisini kırmak için bölgeye yerleştirildiler. Bu... Vahhabi... aşırı muhafazakar gruplar, 1980'lerin başında Afganistan'a gönderilen bir Suudi CIA elemanı tarafından Afganistan'a getirildiler. SSCB'nin içinde bulunduğu zor zamanlarda... Bush yönetimi "düşene bir tekme daha vurmaya" karar verdi. Washington, Afgan eski teröristlerini Rusya Federasyonu içerisine kaos ve istikrarsızlık getirsin diye yeniden konuşlandırmaya başladı.../ 1990'lı yılların başında Dick Cheney'in şirketi "Halliburton"... Hazar... kıyılarını incelemeye başladı. Bu bölgenin... ikinci bir Suudi Arabistan olacağı öngörülmeye başlandı... ABD Başkanı Bush, CIA'de eski bir arkadaşına Rus-Çeçen boru hattını yok etmesini ve... Kafkaslar'da kargaşa yaratma görevi verdi. CIA'nın Mücahit Stratejisi'nin kurucularından biri olan... Fuller, 1990'ların başında Kafkaslar'daki CIA stratejisini; "İslam'ın dönüştürülmesi ve Müslümanlara yardım politikasında Kızıl Ordu'ya karşı, Afganistan'da düşmanlarımıza karşı çok iyi çalıştılar. Aynı doktrinler Rus iktidarının kalanını da istikrarsızlaştırmak için kullanılabilir." sözleriyle tanımlamaktadır. CIA'nın bu operasyon için General Richard Secord adında eski bir askeri kullandığı, Secord'un da MEGA Oil adında paravan bir şirket kurduğu bilinmektedir... 1991 yılında Secord, Bakü'ye gitmiş... Afganistan'dan yüzlerce El-Kaide mücahidinin gizli bir şekilde Azerbaycan'a getirilmesi görevini üstlenmiş ve... bir havaalanı kurdurmuştur. 1993'e kadar MEGA Oil'de 2000 kadar mücahit istihdam edilmiştir. Böylelikle... Bakü'yü bir üsse dönüştürmüş... Elçibey'in darbe ile indirilmesi ve yerine ABD destekli olduğu iddia edilen Haydar Aliyev'in getirilmesi... BP ve Amoco'nun darbenin arkasında olduğuna ilişkin bilgiler ortaya çıkmıştır. Suudi istihbarat şefi, Turki bin Faisal Al Saud... Ladin'i Afganistan'a göndermiştir... Bin Ladin'in paralı askerleri, Pentagon tarafından bir süre baskın birlikleri olarak kullanılmış ve CIA tarafından yalnızca Azerbaycan değil aynı zamanda da Çeçenistan ve daha sonra da Bosna'da koordineli olarak çalışmışlardır... Hattab'ın Çeçence konuşan Suudi kökenli bir Arap olduğu bilinmektedir.../ Çeçenistan'da benimsenen geleneksel dini inançlar düşünüldüğünde, İslam'ın ılımlı bir kolu olan Sufilik daha baskındı. Ancak iyi finanse edilmiş ve donatılmış CIA operasyonları ve ABD destekli Mücahitler'in Kafkaslar'da artan nüfuzu sayesinde radikal İslamcı gruplar Ruslara karşı halka "Cihat ya da Kutsal Savaş" çağrısı yapıyordu. Böylece başlangıçta izlenen milliyetçi Çeçen direniş politikası kısa bir süre sonra dönüştürülmeye başlandı... Secord'un rehberliğinde Mücahitler'in terörist operasyonları komşu Dağıstan'a ve Çeçenistan'a doğru hızlıca yayılmaya başladı./ Çeçenistan'a gelen Arap savaşçıların sayısı oldukça az olmasına rağmen... ideolojileri çok kısa sürede benimsenmeye başlamıştır. Hattab... görüntüleri yayınlamasından sonra... takdir toplamaya başladılar. Ürdün'den gelen aslında etnik olarak bir Çeçen olan Ali Fethi Şişhani 1990'lı yılların başında Çeçenistan'da selefi bir cemaat kurdu. Çeçenlere sosyal refah sağlamayı ve fakirlere eğitim desteği vermeyi amaçladı. 1990'lı yıllarda ayrılıkçı Çeçenlerin çoğu fakir insanlardı ve dışarıdan hiçbir kuruluştan destek almıyorlardı. Bu yüzden... selefi gruplar Çeçen ayrılıkçıları etkilemeyi başardı... iyice fakirleşen dağlı insanları arasında Vahhabilik yaygınlaşmaya başladı. Yabancı radikaller zamanla para, savaş taktikleri ve dış bağlantılar aracılığıyla Çeçenistan'da tutunmaya başladılar. Şeriat yönetimi altında Kafkas Emirliği'nin kurulması çağrıları hız kazanmaya başladı" 56-67
-"Korkunç İvan'ın güneye doğru yaptığı saldırılar sonucunda Ruslar, -Terek ve Greben Kozakları olarak bilinen- iki Kozak grupla karşılaşmışlardır. Bu iki grup Terek deltasına ve Çeçenistan'ın dağlık alanlarına yerleşmişlerdir. İklim ve diğer koşulların etkisiyle çok sayıda Çeçen, 16. yüzyılda dağlardan inmeye başlayınca, Greben Kozaklarıyla karşılaşmışlardır. Kozaklar, serbest ve hukuk tanımayan topluluklardı. Ayrıca Müslüman komşularına yönelik yağmalar ve saldırılar düzenledikleri de biliniyordu. Kozaklar'ın çoğu Polonya ve Rusya'dan kaçmış kölelerden oluşuyordu. Bu köleler, Ortodoks Hrıstiyanlığa sıkı sıkıya bağlılardı. Etnik olarak Kozaklar karmaşık bir ırka sahiptiler. Kozakların eşlerinin çoğu Çeçen, geri kalanı ise Kumuklar'dan oluşuyordu. Çeçen kadınların çoğu baskınlar sonucunda tecavüz vb. yollarla Kozaklar tarafından ele geçirilmişti./ İlk Rus kalesi, Tarki'deki Sunzha Nehri kıyısında 1559 yılında inşa edilmiştir. Korkunç İvan, Greben Kozakları'nın bu kaleyi inşa etmeleri karşılığında Kozakların sergilediği yağmalama vb. kötü davranışları affedeceğini bildirmiştir. Aynı yıl Adige'den ulaklar Çarlık hükümetine, Ortodoks rahiplerin bölge halkını vaftiz etmek için Kafkaslara gitmek istediğini bildirmişlerdir. Ancak Ruslar o zamanlar bölgede hakimiyet kurmak için isteksiz ve organize olamayacak kadar zayıf olduklarından bu fikre sıcak bakmamışlardır./... Büyük Katherina zamanında Ortodoks Hristiyanlık yayılıncaya kadar, İslamiyet, Kuzey Kafkaslar'ın büyük bir çoğunluğunda zaten kökleşmişti. Ruslar, Kuzey Kafkaslara yavaşça nüfuz ederken Kakheti hanedanları Müslüman güçlere karşı güçlü Hristiyan komşularından yardım istemeye başladılar. Ruslarla ilk temas 1558'de Kral I. Levan zamanında kuruldu. Levan'ın oğlu... II. Aleksandr, İran ve Dağıstan'ın güçlü Şamkal Targusuyla girdiği çatışmalar sırasında Çarlık Rusya'dan yardım istedi. Rus Çarı Fedor, 1589'da Kakheti'den gelen elçilere, koruması altındaki bu krallığı almaya hazırlandığını ve Şamkala savaş açacağını söyledi. 1594'te Fedor, II: Aleksandr'ın yardımına 7000 asker gönderdi. Çar'ın desteği sayesinde Şamkal'ın başkenti ele geçirildi. 1590'da Ruslar Sunzha Nehri yakınlarında yeni bir kale inşa ettiler... 1604'te Çar Boris Godinov, Kazan ve Astrahan'dan bu bölgeye asker gönderdi. Fakat Çarlık kuvvetleri, Dağıstanlılar tarafından Osmanlı İmparatorluğu'nun yardımıyla geri püskürtüldüler./ 1615'te... Gürcü Kralları... Çar Mikail Romanov'a bir mektup gönderdiler fakat Çarlık'tan yardım gelmedi. Gürcü Krallar, 1624'te tekrar yardım istediler ancak Rusya "kötü zamanlardan" yeni kurtulmuştu. Kafkasya girdabının içerisine girmeye... hazır değildi... Rusya... zayıf olduğundan 1604'ten 1722'ye kadar, Kafkasya bölgesine ilişkin arzularından vazgeçmek zorunda kalmıştır./.../ 1785'te Ruslar, Şeyh Mansur'un başını çektiği Çeçen faaliyetlerinden haberdar olmaya başlayınca... bölgeye yerel halktan bir casus göndermişler. Bu sayede Mansur'un bölgede İslamiyeti yayma düşüncelerinden haberdar olmuş... General Potemkin gönderilmiş ve Mansur yenilgiye uğratılmıştır... Çeçen direnişi bir süre başıboş kalmıştır./ John Baddley'e göre, Rusya 1800'lerin başında Gürcistan'ı ilhak ettikten sonra Kafkaslar'daki imparatorluk stratejisi daha görünür hale gelmeye başlamıştır... stratejisi, bölgeyi Türkler'den ve İranlılar'dan korumak ve genişleyen sınırlarını daha güvenli hale getirmekti. Bu amaçları gerçekleştirmek için, Rus işgallerine direnç gösteren Çeçenleri kontrol altında tutmak gerekiyordu... 1816 yılında General Yermolov... atandı.../... Çeçenlerin boyun eğmemesi Yermolov'un daha sert politikalar geliştirmesine neden olmuştu. Yermolov, 1818 yılında, önce "korku, tehdit" anlamına gelen Grozni kalesini yaptırdı. Ardından "fırtına" anlamına gelen Burnaya adında bir kale de Dağıstan'da yaptırdı.../ Yermolov'dan önce Çarlık yönetimi kabile liderlerine rüşvet veriyor ve bir şekilde itaat etmelerini sağlıyordu. Ancak dağlılar boyun eğmeyince Yermolov daha sert önlemlere başvurmaya başladı... köylerin etrafı çevrilerek Çeçenler diri diri yakıldı. Yermolov'un yöntemlerinin işe yaradığını anlayan Ruslar bu yöntemleri Kafkas Savaşları sırasında da kullandılar.../... Yermolov'a göre, dağlılar, ovalık alanlara kesinlikle inmemeliydi... tarihçiler, Yermolov'un bu politikaları nedeniyle Çeçenler'in... ilkel bir topluma dönüştüklerini ifade etmektedirler.../... Mansur'dan sonra belki de en dikkat çeken Çeçen lideri, Şeyh Şamil olmuştu. Şamil, Rusların egemenliğini kabul edeceklerini ancak bunun için tek şartlarının bölgede şeriat düzeni kurulması olduğunu söylemişti. Ancak Rus tarafı, bu isteği geri çevirdi ve Şamil'in direniş hareketi zayıflayıncaya kadar bekledi... bölge yerlileri aracılığıyla Çeçen köylerine baskınlar düzenlediler... Çeçenler ait ağır silahlar ele geçirildi.../... Yermolov'un politikalarının canlandırılmasıydı. Ruslar, önce 1844 yılından itibaren bölgeye yeni kaleler dikmeye başladılar... Çeçenleri bu bölgeden zorla çıkarttılar... 1856 Kırım Savaşı'ndan sonra bölgeden Çeçenleri tamamen sürgün etme kararı aldılar. Stavropol'de aldıkları karara göre, Çeçenleri Manych kasabasına sürgün edeceklerdi. Ancak... bastırılan hareketinin yeniden canlanabileceği düşüncesiyle... vazgeçildi./ Kırım Savaşı'ndan sonra, güvenlik endişeleri nedeniyle İmparator II. Aleksandr, Kırım Tatarları gibi Çeçenlerin de Müslümanların hakimiyetindeki bir devlette yaşamalarının daha doğru olacağını düşünmeye başladı. Örneğin, Osmanlı... uygundu. 1864 yılında Çarlık yetkilileri bu uslanmaz dağlıların Kafkaslar'dan temizlenmesine karar verdiler... Böylelikle bu topraklara Ruslar, Ermeniler, Gürcüler, Ukraynalılar ve Kozaklar yerleştirilmişti.../ 1856-1864 yılları arasında yaklaşık 600.000 Müslüman Kafkas halkı Osmanlı İmparatorluğu'na gönderilmek üzere, bölgeyi terk etmek zorunda bırakıldılar. Sovyet kayıtlarına göre, 1860 yılında 81.360 kişi, 1865 yılında ise 22.500 Çeçen, Osmanlı İmparatorluğuna gitmek için göç ettirilmişti. Böylelikle 100.000 fazla Çeçen topraklarından edildi. Tarihçilere göre; belki de bölgede göç ettirilenlerin sayısı kadar Çeçen nüfusu vardı. Sürgüne gönderilen Çeçenler'den 80.000 kadarı, suçiçeği, dizanteri gibi hastalıklara yakalanmıştı. Kalan kısmı ise... sürgün yerine varamadan ölmüştü. Benningssen'e göre; bu olay zorunlu göç yoluyla soykırım politikasıydı... 1912 yılına kadar Terek Kozakları, dağlıların sahip olduklarından iki katı kadar daha fazla toprağa sahip olmuşlardır. En verimli topraklar Rus yönetimi tarafından Kozaklar'ın eline geçmiştir. 1864 yılında Çar II. Aleksandr, Kuzey Kafkas halklarının toprakları, dinleri ve geleneklerini koruma altına alan bir karar yayınlamıştır. Ancak bu yasal söz yerine getirilmemiş ve yüzlerce hektarlık Çeçen toprağının ya yeni yerleşimcilere verileceği ya da Rus devletinin malı olarak kabul edileceği ifade edilmiştir./ 1860-1865 arası sürgün edilen Çeçenler'den sağ kalanlar topraklarına geri dönme arzusuyla Ruslarla anlaşmaya çalışmışlardır. Hatta döndüklerinde Hristiyan olacaklarının sözünü bile vermişlerdir. Ancak Çarlık yetkilileri, ne zaman ki Osmanlı İmparatorluğu'nda sayıları giderek artan Kafkas halklarının varlığından rahatsızlık duymaya başladılar, o zaman Çeçenler'in topraklarına dönmesine izin verdiler. 1877 yılından sürgünden geri dönen Çeçenler, Nakşibendilerle yeniden işbirliği yapmaya başladılar. Çarlık rejimi, 1877 yılında çıkan isyanda, isyan liderlerinin 28'inden 23'ünü astırdı ve isyana katılan Çeçen halkını da Sibirya'ya sürgün ettirdi./... Çeçenler pasifleştirilmiş oldu... Rus köylüler Kafkaslara iyice nüfuz etmeye başladılar... modernleşme ve sekülerleşme yoluyla geleneksel Çeçen sosyal ağları kırıldı... yeni bir ayrım olarak kuzeye karşı güney, dağlıya karşı ovalı... asimile olmuşa karşı yerli gibi sosyal kırılmalar ortaya çıkmaya başladı./ 1877-1878 isyanını kanlı bir şekilde bastıran Çarlık yönetimi, Çeçenistan'daki hem ulusal hem de islami okullara zarar vermemişti. Hatta Dağıstan ve Çeçenistan'da dini misyonerlik faaliyetleri gösteren Ortodoks kilisesini dahi yasaklamıştır... 1913 yılında Çeçenistan'dan Rus hükümetine gönderilen bir rapora göre, bölgede 806 cami ve 427 medrese vardı. Çeçenler... Çarlık yetkilileri tarafından benimsenen bu dini hoşgörü dönemini, bugün bile olumlu olarak değerlendirmektedirler. 1996 yılında... Şirvan Basayev... "... Romanovlar dindar insanlardı... Yeltsin gibi dinsiz insanların yönettiği Rusya Federasyonu bizim için daha tehlikelidir." şeklindeki sözleri dikkat çekmektedir" 68-75
-"Bolşevikler... dikkatle gözlemleyerek... durumu fırsata çevirmişlerdir... savaş sonlanmadan Kızıl Ordu Kuzey Kafkasya'yı kontrol altına almayı başarmıştır./ Lenin... sloganlarını sürdürmüştür... Petrograd Milli Kütüphanesi'nde bulunan Hz. Osman'ın el yazması Kuran-ı Kerim'ini İslam Kongresine teslim etmiştir... Bolşevikler, 1920-21 yılları arasında Uzun Hacı liderliğindeki Çeçen isyanını bastırdıktan sonra bölgeyi tamamen ele geçirmişlerdir... Çeçenler Çarlık Ordusu'nun sert politikalarıyla bir türlü uzlaşamayınca Kızıl Ordu'ya sempati duymaya başlamışlardır. Ancak 1920 Ağustosu'ndan sonra Kızıl Ordu da Çarlık Ordusu'nun taktiklerini benimsemeye başlamıştır.../... Stalin, 1917-1918'de Dağ Cumhuriyeti'ni kuran ılımlı siyasetçiler ile Vladikavkaz'da bir araya gelmiştir... Sovyetlere karşı Said Bek isyanına karışanların Sovyet hükümeti tanındığı takdirde affedileceğini duyurmuştur. Avtorkhanov'a göre; Stalin bu toplantı sırasında resmi bir şekilde Sovyet Hükümeti'nin Dağlıların bağımsızlığını ve iç egemenliğini kabul ettiğini bildirmiştir... yeni bir Sovyet Dağ Cumhuriyeti yaratmalarını tavsiye etmiştir... Bu güvenceleri alan Çeçenler, Sovyet hükümetini tanımışlardır./ Bu dönemlerde... Stalin'in emriyle, Çeçenler'in yıldızının bir türlü barışmadığı, Kozak yerleşimcileri Rusya'nın iç bölgelerine doğru taşımaları olmuştu... kendi kaderini tayin etme ve ayrılma hakkının verileceği düşüncesi... cezbetmişti. Artık Bolşevik hükümetine farklı bir gözle bakılıyordu. Ancak Stalin, 1921 yılının sonlarına gelindiğinde, verdiği bu sözlerin hiçbirini yerine getirmemişti... 1920-1921... Said Bek isyanı Bolşevikler tarafından unutulmamıştı... Çeçenlere yönelik geniş çaplı bir operasyon başlatıldı. Stalin, Çeçenistan'a büyük bir askeri güç gönderilmesine karar verdi... köyleri talan edilmeye başlandı./.../ Bolşevikler, 1922 yılından itibaren açık bir şekilde uyguladıkları böl-yönet politikasına uygun olarak, 1921 yılında Sovyet hükümeti tarafından tanınan Çeçen Cumhuriyetini dağıtmaya karar vermişlerdir. Ardından 30 Kasım 1922'de Çeçen Özerk Bölgesi'ni oluşturmuşlardır... Çeçenlerin en yaşlı üyeleri rehine alınmıştır... yeniden askeri yöntemlere başvurulmuştur. Unshlikht... göre... 21.000 tüfek ve 3.000 tabanca Çeçenler'den alınmıştır... ayrılıkçı Çeçenler tasfiye ediliyor... devrim komiteleri oluşturuluyordu.../ Bolşevik... amaç, dağlıları küçük sayıda ulusal gruplara bölmekti... büyük bir etnik kimlik oluşturamayacak kadar küçük ve heterojen bir nüfusa sahip olmaları gerekliydi. Bu amaçlar doğrultusunda, 15 Ocak 1934'te Çeçen ve İnguş Özerk Bölgeleri tek bir özerk bölge olarak birleştirilmişti. 1936 yılının Aralık ayında Stalin... Çeçen-İnguş Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ni oluşturdu... Sovyetler önce birleşik bir "Waynakh" kimliği oluşturacak... içerisine farklı unsurlar getirilerek birbirine yabancılaştırılacak ki bu durumda İnguşlar ve Çeçenler Rus kimliği içerisinde asimile olacaklar.../.../... "Ruslaştırma" ortak bir hedef olarak uygulandı./... diğer bir yöntemi... dil... politikalar... Bolşevikler, 1921 yılında Sovyet Dağ Cumhuriyeti'nin kurulmasını kabul ettikleri gibi, yeni cumhuriyetin resmi eğitim dilinin de Arapça olarak belirlenmesine müdahale etmemişlerdi... Ancak kısa bir süre sonra Arapça resmi dil olmaktan çıkarıldı. 1923 ve 1925 yılları arasında tüm Kuzey Kafkas dilleri Latin alfabesine uyarlandı... amaç... İslam dininin uygulamalarından uzak tutmaktı... iki aşamalı bir strateji geliştirildi. Daha sonra Kremlin, Kuzey Kafkas halklarına Latin alfabesinden vazgeçip Kiril alfabesine dönmelerini tavsiye etti ve ikinci stratejinin uygulanması için 1938 yılına kadar beklendi. 1939 yılında ise... tüm SSCB okullarında ikinci zorunlu dil olarak Rusça'yı okutma kararı aldı.../ Bolşevikler... dini özgürlüklerin sağlanacağı vaatinde bulunmuşlardır. Bunun üzerine Kadiriler... bağlılıklarını bildirmişlerdir. Ancak Bolşevikler... Kuzey Kafkas Emirliği'ni ortadan kaldırmışlardır. Nakşibendiler... intikam... almak istemişlerdir. Ancak Stalin, 1920 yılının sonlarında, Nakşibendi şeyhlerini idam ettirmiştir... Sovyet... din karşıtı politikalar sayesinde daha fazla zarar görmüşlerdir./ Bolşevikler... dini oluşumlara yönelik suni muhalif gruplar oluşturmaya başlamıştır... 1918 ve 1926 yılları arasında Dağıstan'da etkili olan Nakşibendi tarikatını bölmek için; Şeyh Ali'yi Necmeddin Gotsinski'ye muhalefet ederek işe başlamışlardır. Ardından 1920'lerde Çeçen Devrim Komitesi'nin Başkanlığı'nı yapan Bammat Giray tarikatını yöneten Ali Miteavi de aynı amaçlar doğrultusunda kullanılmıştır... Bolşevik... işbirliği tamamen taktikseldir. Çeçenler tarikatlar aracılığıyla birbirine kırdırıldıktan sonra, 1925 yılında, önce Miteavi infaz edilmiş daha sonra da Şeyh Ali öldürülmüştür./ 1924 yılında Dağıstan hariç Kuzey Kafkaslar'daki tüm medreseler kapatılmıştır. Dağıstan'daki medrese de 1926 yılında kapatılmıştır... 1944 yılında Çeçenler'in sürgün edilmesiyle Kadirilik ve Nakşibendilik tarikatları da oldukça kötü etkilenmiştir... 1965 yılında müritlerin çoğu idam edilmişlerdir./ Gökay'a göre; Brejnev döneminde daha tutarlı bir din politikası geliştirilmiştir... 1979'da Afganistan'ı işgal etmesiyle... Kafkas halkları arasında kurduğu uzlaşı dönemi sonlanmıştır... dini politikalar Kruşçev döneminden tamamen farklılık gösteriyordu.../ 1929... kollektifleştirilecek ilk toprağın Çeçenistan olacağı... bazı zengin köylülerin (kulaklar) kişisel eşyalarına el konulmuş... tutuklanmış ve aileleri ile Sibirya'ya gönderilmişlerdir./.../ 1930... çok sayıda çiftlik kolhozlarda birleştirildi... Dağlık bölgeleri kollektifleştirmek ise bir işe yaramadı... Goiti, Shali, Benoi, Cheberloev gibi köylerde önemli isyanlar meydana gelmiştir.../ 1938'e kadar... 490 kollektif çiftlik oluşturulmuştur.../ 1937-1951 yılları arasında 13 millet Sovyetler Birliği'nin uzak alanlarına sürgün edilmişlerdir... etnik bir temizlik politikası uygulanmıştır... 1942 yılında da Alman Orduları'nın Kafkaslara ilerlemesi üzerine sekiz milyondan fazla Sovyet vatandaşı bölgeden tahliye edilmiş ve bu insanlar Kuzey Kafkasya'ya getirilmiştir.../ Kuzey Kafkaslar'da Alman ilerleyişi 1942 yılının sonlarına doğru durdurulmuştur. 24 Aralık'ta Kızıl Ordu savunmaya çekilmiştir. Daha sonra 1943'te Çeçen sınır kasabası Alman işgalinden kurtarılmıştır. Dunlop'un aktardığına göre; Çeçenler'den Alman birliklerine yardım edenler olduğu gibi... Sovyet savaş gücüne 12 milyon ruble katkı sağlayan Çeçen ve İnguşlar da vardı. Bolşevikler'den önce Çeçenler için zorunlu askerlik uygulaması yoktu, askerlik gönüllülük esasına göre yapılıyordu. Almanların Sovyet topraklarını işgalinden sonra Sovyet hükümeti içerisinde yüksek rütbeli Çeçen askeri yetişmesine izin verilmedi... bireysel olarak... askere alındılar... zorlu bir süreç başlamıştı. Çeçenlerin çoğu Rusça konuşamıyordu ve komutanlar onları domuz eti yemeğe zorluyordu... gizli polisi NKVD'nin kayıtlarına göre, 17.413 Çeçen askeri Kızıl Ordu'ya katılmaya devam ediyordu. Bu askerler, 1944 yılında Orta Asya'ya sürgün edilinceye kadar Sovyet Ordusuna hizmet vermişlerdi./ Şubat 1944'te Tüm Çeçenler büyük bir sürgünle karşılaşmışlar... Rus yerleştirilmiş... Grozni bölgesi oluşturulmuştur... 25 Haziran 1946 tarihinde Çeçen-İnguş Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti'nin feshedilmesi ile ilgili bir yasa yayınlanmıştır... yasa incelendiğinde, "Büyük vatanseverlik savaşı sırasında SSCB'nin halkları kahramanca ata topraklarının bağımsızlığını savunuyorken; çoğu Çeçen Alman ajanlarının kışkırtması ile Alman birliklerine katılmışlar ve Kızıl Ordu ile silahlı çatışmalara girmişlerdir." şeklinde ifadeler içermektedir... SSCB yasası... tüm Çeçen ve İnguşları hainlikle suçlamaktadır.../... 1948 yılına kadar sürgün sırasında ölenlerin sayısı 264.086 olarak belirlenmişti. Yalnız Kuzey Kafkaslar'daki ölüm oranı 144.704 olarak belirlenmişti. Bu oran Kuzey Kafkaslar'dan sürgün edilenlerin %25'ini oluşturuyordu.../ 1929-1930... Stalin'in... imha politikaları, Çeçen-İnguş... araştırma enstitülerinin yakılmasıyla başlamıştır... Kültürlerini Araştırma Direktörü, Halit Oshaev görevinden alınmış... eğitimli Çeçenlere yönelik de sert önlemlere başvurulmuştur./ Rus gizli polisi (GPU), Çeçenlerin devrim karşıtı bir merkez kurduğunu... kuruluşunun 1917-1918... liderleri Tapa Chermoev ve Vassan-Giray Jabagi tarafından kurulduğunu ifade etmişlerdir. 1932 yılında gizli polis... 3.000 kişiyi gözaltına almıştır... 1937 yılına kadar... Çeçen entellektüellere karşı başlatılan bu savaş devam ettirilmiştir./ 1937 yılında ise... genel bir operasyon düzenlenmiştir. Gizli polisin tutuklama listesinde olan Çeçenler, bölgesel parti komitesinin tüm Çeçen ve İnguş üyelerinin tutuklanmasını emretmiştir... 1937... tüm sekreterleri tutuklanmıştır... sivil memurlar tutuklanmıştır... Timur Muzaev'e göre; bu tasfiye süreciyle birlikte Çeçenlerin tüm lider ve aydınları ortadan kaldırılmıştır... 1937'de SSCB'de yaşayan Çeçenlerin sayısı 435.922 iken, 1939'da bu rakam 400.344'e kadar düşmüştür./... Stalin rejimi 1952 yılında, Kuzey Kafkas halklarına ait müze vb. kültürel mekanların da Rus olmayan unsurlardan temizlenmesi üzerine bir strateji geliştirmiş ve bu doğrultuda bazı mekanları kapatma kararı almıştır.../... Kruşçev... yumuşayan Sovyet politikası... 1957... Kuzey Kafkasyalıların topraklarına geri dönmelerine izin verilmiştir" 76-89
-"SSCB dağıldıktan sonra Rusya... ayrılıkçı hareketlerle karşı karşıya kalmıştır... Rusya'nın Çeçenistan'da izlediği strateji ise, Azerbaycan ve Gürcistan'da izlediği politikanın benzeri olmuştur. Rus yanlısı Çeçen muhalefet kullanılarak, Dudayev iktidarı tasfiye edilmeye çalışılmıştır./... muhalefet yaratılmış ve... silahlandırılmış... Rusya tarafından bağımsızlık talebiyle kandırılan İnguşları Çeçenler'den ayrılmaları için cesaretlendirmişlerdir... uzlaşılamadığında... askeri yöntemlere başvurulmuştur. Ayrılıkçı hareketlerin askeri yöntemlerle bastırılmasındaki en büyük neden, Rusya'nın potansiyel bir domino etkisinden korkmasıydı" 91
-"1993 yılına kadar.../ Petrol ürünleri, Rus firmaları aracılığıyla Karadeniz'den Sırbistan'a gönderiliyordu... kazanç 10 milyar doları buluyordu.../ Petrolden yeterli gelir elde edilememesi Dudayev'e karşı muhalif bir cephe oluşturdu. Rusya bu muhalif cepheye birlik desteği vererek Grozni'yi ele geçirmelerine yardım etti. Rus birliklerinin bölgeye gönderilmesindeki temel amaç, petrol ve doğalgaz tesislerini korumaktı. Rusya'nın gümrük noktaları inşa etmesine karşılık, Batılı firmalar petrol ihracatını Hazar Denizi üzerinden Bakü'ye, Türkiye'den Akdeniz'e... Ceyhan'a... bir rota çizme seçeneğini denemeye karar verdiler. Rusya yabancı petrol şirketlerini Hazar Denizi'nden uzaklaştırma yoluna gitti... Aliyev'in Azerbaycan iktidarına gelmesiyle, Batılı petrol firmaları Hazar Denizi'nde yapılacak yatırım anlaşmaları için bölgeye gelmişlerdi... Rusya'nın tek seçeneği... Çeçenistan'daki petrol boru hattının kullanılması gerekiyordu" 92, 93
-"Rusya... AKKA'yı ihlal ederek 1995 yılında Kuzey Kafkaslar'da 58. Ordu'nun kurulması olmuştur" 95
-"Yeltsin... 14 Aralık 1994'te Çeçenistan hareketini başlatmıştır" 96
-"... savaşın artan maliyeti, yaşanan kayıplar, Rus halkının ve dünya kamuoyunun tepkisi ve Hazar Denizi'ndeki Batılı yatırım firmalarının faaliyetleri düşünüldüğünde, Rusya'nın Çeçenlerle savaşı sonlandırması gerekiyordu... Dudayev'in ölümüyle... Maşhadov ile Rusya... Başkanlık seçimleri süresince silahlanmayacaklarına dair bir barış anlaşması imzaladılar... Çeçenlerin anlaşmaya razı olmasındaki en önemli faktör, Hazar Denizi petrollerinin Çeçen toprakları üzerinden taşınması için yapılan anlaşmaydı. Ancak Rusya... 1997 yılında Çeçenlerle imzalanan bu anlaşmaya uymamış ve petrol gelirlerinden Çeçenistan'ın payına düşen ödemeyi taahhüt edildiği gibi ödememiştir" 97
-"Putin yönetimi, Kuzey Kafkaslar'da... bölgenin gerçek formu olan sufi felsefenin hakim olduğu bir İslamiyet anlayışının yerleşmesine odaklanmıştır. Kanbolat'a göre... Putin de, Kuzey Kafkaslar'daki Rus karşıtı hareketleri bölmek için bölgede var olan Vahhabi hareketlere göz yummuştur./ Rusya, Putin'in iktidara gelişiyle... güç biriktirmeye başlamış... federal merkezin ayrılıkçı Çeçenlerle masaya oturma zorunluluğu ortadan kalkmıştır" 98
-"Kanbolat'a göre... Rusya'nın planı, Maşhadov ve Basayev arasındaki görüş ayrılıklarından yararlanmak ve bu güçlerden birinin diğerini tasfiye etmesini beklemekti. Maşhadov ve Basayev çatışması sürerken, Putin... Kadirov'a yerel yetkiler vererek, Çeçen isyanlarını Çeçenler eliyle bastırma yoluna gitmiştir... Böylelikle üç temel oluşum ortaya çıkmıştır... Kadirov güçleri... Maşhadov güçleri ve... Basayev güçleri.../ Batılı ülkelerin, Rusya'nın Avrasya'daki enerji tekelini kırabilmek için geliştirmiş olduğu Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı..." 99
-"Çeçenistan üzerinden yapılan yasadışı petrol ticareti, çatışmayı uzatan en önemli nedenlerden birini oluşturuyordu" 100
-"Rusya... kendilerini İslami terörün kurbanları olarak kabul eden İngiltere ve ABD... Böylelikle üç büyük devletin kader birliği yapması, Rusya'ya yönelik Çeçenistan'daki uygulamalar konusunda BM bazında bir yaptırım seçeneğini ortadan kalkmıştır./... Ruslar... Bush'un terör söylemini taklit ederek İslami terörle mücadele konseptini geliştirmiştir. Putin... Kadirov'un Çeçenistan'daki yönetimi dışındaki her türlü İslami faaliyeti terör olarak kabul etmiştir. 2000 yılında yaptığı İngiltere ziyaretinde Putin, Çeçenistan'daki Rus mücadelesinin kökten dinci İslama karşı bir savaş olduğunu ve İslami teröre karşı Batı ile birlikte olduğunu ifade etmiştir... Rus halkı da İslamiyeti köktendinci Vahhabilik olarak algılamaya başlamıştır. Batı ile Rusya arasında Müslümanlar konusunda gizli bir anlaşma olmuştur" 105, 106
-"Putin... bazı yetkilerini Çeçen elitlerle paylaşma yoluna gitmiştir.../... eski Çeçen ayrılıkçı komutanları ve liderleri Moskova tarafına çekmiştir... maliyet, yanı sıra bölgeye giren yabancı unsurların Çeçen halkını Rus kültüründen uzaklaştırması düşünüldüğünde... Çeçenleştirme politikası... negatif barışı, pozitif barışa çevirecek kapsamlı bir süreci de içeriyordu" 107
-"Beibulat... isyanı geniş kitlelere yaymaya girişti.../... Şeyh Mansur, Kafkasya'daki bağımsızlık savaşının başlatıcısı ve önderi olmuştu. Ardından Hamza Bek, Gazi Muhammed ve Şeyh Şamil de... bağımsızlık mücadelesini devam ettirerek... Kuzey Kafkasya İmamlığı'nı kurmuşlardır. Bu yapı zaman içerisinde tüm Kuzey Kafkasya'da kontrolü sağlamaya başlamıştır./... Hamza-Bek gibi, Şamil de önceleri Ruslarla uzlaşmaya çalışmıştır... 1839 yılında Şeyh Şamil'in hareketi zayıflayınca, Çeçen köylerine katliamlar yapılmış... Şeyh Şamil direniş hareketini dağlı paganlar arasında yayarak şeriat ve cihat fikirlerini tüm Çeçen kabilelere aktarmaya başladı. Nakşibendi tarikatı sayesinde bu bölgede pagan dağlılar dindar Müslümanlara dönüşmeye başladılar... Ruslara yönelik ılımlı düşünceleri nedeniyle Kafkaslar'dan ayrılmaya zorlanan Kunta Hacı, Şamil'in yenilgisinden sonra tekrar bölge dönmüş ve Çeçenleri Kadiriye tarikatıyla tanıştırmıştır... Ruslar için Kadirilik, Nakşibendilik kadar tehlikeli görülmüyordu... 1877-1878 yılları arasında sürgünden dönen Çeçen ve İnguşlar... yeniden tarikatlar etrafında toplandılar... Ancak... 1917... kadar... gaza... taktiklerinden vazgeçme kararı aldılar./... "auls" adı verilen dağ köyleri..." 108-110
-"1918'de Rusya'dan bağımsız ve teokratik bir yapıya sahip Kuzey Kafkasya Emirliği'ni kurmak için... ilan etmişlerdir... Bolşevikler tarafından hızlıca bastırılmıştır... 1922 yılında... Çeçenlere topraksal bir özerklik verilmiştir. 1936 yılında ise... Çeçen-İnguşetya Özerk Cumhuriyeti'ne dönüştürülmüştür.../... Nakşibendiler... 1917... Şubat Devrimi'ni desteklemişlerdir... Kadiriler de... 1917... Bolşeviklere bağlılıklarını bildirmişlerdir. Kafkas Emirliği ortadan kaldırılınca, Bolşevikler'in çok sayıda Müslümanı yanlarına çelmek için Kuzey Kafkas halklarına dini özgürlük vaatinde bulunduğu anlaşılmış ve Nakşibendiler de Bolşevikler'den intikam almak istemiştir... iç savaş sırasında Beyaz Ordu'nun yanında yer almışlardır... Nakşibendi şeyhleri katledilmiştir... kaçan Nakşibendiler Kadirilerin arkasına karışmış ve bunlar farkedilememiştir... NKVD'de albaylığa kadar yükselen Nakşibendi üstazadesinin oğlu olan Çeçen Bagauddin Arsanov, Nakşibendileri Sovyetler'e karşı gizlice korumaya çalışmıştır. Yine gizli bir Nakşibendi'nin 1950'lerde Çeçen-İnguş Cumhuriyeti'nin Başbakanlığı'na getirilmesi, Çeçen-İnguş Komünist Partisi'nin son sekreteri Doku Zavgayev'in de Nakşibendi üyesi olduğunun iddia edilmesi gibi örnekler verilebilir./... Ormrod... göre... 1930'lar... ulusal kültürlerini geliştirmek konusunda gerçek bir bilince sahip değillerdi... Petrol endüstrisi... Çeçenistan'da küçük bir burjuva kesim oluşmaya başlamıştı... SSCB'nin çözülmesiyle Çeçenlerin ulusal kimlik inşası... itici bir güç oluşturdu./ 1931-1933... kollektifleştirme hareketine karşı önce Benoi'de daha sonra... diğer köylerde Çeçenler tarafından ayaklanmalar başlatıldı... bir "Barış Komisyonu" oluşturuldu... gelecekte Çeçen halkının iç meselelerine kendilerinin karar vereceğini ilan etti. Böylece isyan bastırıldı.../ Gorbaçov Dönemi... Çeçenistan'daki tarikatlar... İslami demokratik bir devlet kurmaya giriştiler... ayrılıklar yaşandı... 1989'da müftüler yolsuzluk ve KGB geçmişleri nedeniyle istifaya zorlandılar... müftülük yediye bölündü... tarikatlar arasında liderlik için çatışmalar başladı" 112-115
-"Çeçenistan'da ilk petrol kuyularının 1826 yılında açıldığı bilinmektedir... Çeçenistan'da 1 ton ham petrol yaklaşık 1 dolara karşılık gelirken, Litvanya'da 150 dolara ulaşıyordu. 1922 yılına kadar Bağımsız Devletler Topluluğu arasında henüz gümrük birliği kurulmamıştı... gümrüksüz petrol ihracatı son derece karlı bir iş olarak görülüyordu" 116
-"Campana'ya göre; Çeçenler... Çeçenistan topraklarını ve Çeçen kimliğini savunmak için şiddete başvurulması, inanç sistemlerinin bir parçası olarak gösterilmiş... Çeçenlerin zihnindeki özgürlük kavramı, sözlükteki genel özgürlük tanımından uzak bir anlayışı temsil ediyordu. Çeçenlere göre özgürlük; barış ve refah içinde yaşamak anlamına geliyordu. Yanı sıra Çeçenlerin sıkça kullandığı iki mitolojik karakter vardı. Bunlardan biri Abrek'tir. Abrek kanlı çatışmalardan kaçmış ve dağlara saklanmış bir adamdır... daha sonra Çarlık ve Sovyetlere karşı direnen kişi anlamında da kullanılmıştır... İkinci mit ise kurt simgesidir... Avtorkhanov'un dedesi... "aslanın güçlü bir hayvan olmasına rağmen zayıflarla dövüştüğünü; kurdun ise yalnızca güçlü hayvanlarla dövüştüğünü söylemiştir. Eğer kurt bir savaşta öldürülürse bunu metanet ve sessizlikle karşılayacağını ancak aslanların bağıra çağıra ağlayacağını ifade etmiştir. Bu nedenle biz de Nokhchii'ler olarak savaşımızı hep güçlülere karşı verdik, öldüğümüzde de sessizce öldük." şeklinde ifade etmiştir./... bir Çeçenin hafızası incelendiğinde, travmalarla dolu olduğu görülecektir... 1956 yılından sonra geri döndükleri kendi topraklarında ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeleri... Vamık Volkan'ın da dediği gibi, sürgün deneyimi Çeçenler'in "seçilmiş travma"sı olmuştur./.../ SSCB döneminde... din eğitimi almak için giden insanlar, gittikleri ülkelerde dini eğitimin yanı sıra askeri eğitimler de almışlardır... radikal İslami gruplar eşliğinde geri dönmüşler ve Birinci Çeçen Savaşı'nda Çeçen direnişine katılmışlardır" 117-120
-"Çeçenistan Başbakanı Ahmet Zakayev'e göre; Dudayev güçlü bir devlet yapısı oluşturamamıştı... Dudayev; 1993 yılında... Çeçen parlamentosunu feshetmiş, ardından Anayasa mahkemesini ortadan kaldırmış ve Grozni belediye başkanını görevden almıştır... muhalefet cephesine katılmışlardır.../... Birinci Çeçen Savaşı sırasında Çeçenistan'da 30.000 kişilik bir ordu vardı.../... Dudayev, milli bir ordu kurmuş... kısa bir süre zarfında milis güçlerden yaklaşık 600.000 kişinin toplanabileceğine dair bilgiler bulunmaktadır... Troşev'e göre... Çeçenistan büyük oranda düzenli bir ordu ve askeri güç elde etmişti... Rus Ordusu Grozni'ye girdiğinde bölgede 9000 kişi gördüğünü ifade etmiştir. Bunlardan 350 kadarı da yabancı paralı askerlerden oluşuyordu... Basayev, SSCB ordusunda görev yapmış... Maşadov, SSCB Kara Kuvvetleri Albaylığı yapmıştır... her bir komutanlık aslında kabilelere göre oluşturulmuştu. Charles Brandy'e göre, her bölge komutanı kendi kabilesinin kurallarına göre hareket ediyordu.../ 1994 yılında... Çeçenistan devlet yapısı zaten çökmüştü. Dudayev'in iç siyasetteki stratejik hataları... çatışmalar yaşandı.../ Dudayev... Rusya ile... müzakere etmekten kaçınmış ve mücadele yöntemi olarak şiddeti benimsemiştir... otoriterleşen yönetimi... şiddetin şiddeti doğurduğu kısır bir döngü.../... Çeçenistan'da bilinen en büyük mafya Lozanskaya'ydı... Ruslarla işbirliği yapan Nikolay Suleymanov gibi isimler, Dudayev'e karşı muhalefet edilmesinde önemli rol oynamış.../... Dudayev Çeçen mafyasının desteğini almakta başarısız olmuştur... Andrew Meier'e göre; Rusya'nın Çeçenistan'ı işgal etmesinin nedeni, Çeçen mafyalarının Rusya'da artan gücü ve kurduğu tehlikeli bağlantılardan kaynaklanıyordu... Maşhadov... Çeçen mafyasından uzak durmaya çalışmıştır./... 1990'ların başındaki Çeçen ayrılıkçı hareketinin ideolojisi etnik milliyetçiliktir... Dudayev... ilk iki yılında İslam Devleti'nin kurulması üzerine konuşmaktan kaçınmıştır... Ruslara karşı savaşmak için benimsediği "gazavat" fikri, Çeçen gençleri cezbetmeye başlamıştır./ Thomas De Waal'a göre; Çeçen ayrılıkçı hareketinin oluşumunda İslamiyet'in çok az bir rolü vardı... Zamanla hem siyasal hem de radikal İslam... stratejisinin bir parçası olmuştur... ayrılıkçı savaşçılar Afganistan'daki Vahhabi hayırseverlerden ve Arap savaşçılardan destek almaya başlamışlardır. Yabancı savaşçıların Çeçenistan'a gelmesiyle, ayrılıkçılar arasında İslami bir giyim tarzı popüler olmaya başlamış.../ Çeçen savaş ağalarının radikalleşmesiyle, Çeçen ayrılıkçı hareketinin içerisine uluslararası İslamcıların nüfuz etmesi arasında da yakın bir ilişki ortaya çıkmıştır... Hattab'ın... Basayev'in görüşlerinin değişmesinde etkili olduğu bilinmektedir... Birinci Çeçen Savaşı sırasında... 300 Afgan-Arap savaşçının savaştığı ifade edilmektedir... Hattab'ın çeşitli kaynaklardan fonlandığı bilinmekle birlikte; Biirinci Çeçen Savaşı'nda önemli bir rol oynayan Müslüman Kardeşler'in çatısı altında bir araya gelen Riyad merkezli El-Haremeyn Vakfı da, Hattab aracılığıyla Çeçen ayrılıkçıları desteklediğini ifade etmiştir./... Çeçen halkının Vahhabilerin radikal fikirlerinden uzak kalmayı... Çeçenlerin yaşam tarzına uygun olmamasıdır... Vahhabiliğin radikal fikirlerinden etkilenen Çeçenler de vardı. Bu durumun ortaya çıkmasındaki en önemli neden; Vahhabi birliklere katılanlara para verilmesiydi... ayrılıkçıların Vahhabilerin zengin para kaynaklarına... erişmeleri sayesinde Vahhabiliğe karşı bir çekim oluşmuştur... Vahhabiler... sufi tarikatları tekfir ilan etmişlerdir. Türbe ziyaretlerini ve Kur'an okumayı bid'at olarak kabul etmişlerdir. Vahhabilik Çeçenistan'a savaşla birlikte bölgeye dışarıdan gelen mücahitler aracılığıyla yayılmıştır. Çeçen asıllı Ürdünlü Şeyh Ali F. Şişhani 1993 yılında Kafkasya'da Selefi cemaatini kurmuştur... Hattab, 1995... Birlikteki 80 kadar Arap 1994-1996... Ruslara karşı Çeçenlerin yanında savaşmıştır.../... yabancı savaşçılar... Urus Martan bölgesinde konuşlanmışlardır... şeriat mahkemeleri kurulmuştur... Yandarbiyev de... destek vermiştir... Basayev ve Udugov gibi savaş ağalarının asıl hedefi... Kuzey Kafkasya devleti kurmak olduğundan... daha serbest bir strateji benimsemişlerdir. 1997 yılında... Maşhadov'un iktidara gelmesiyle Çeçenistan'ın Moskova'yla geliştirilecek ilişkilerle geleceğini inşa edeceğini vurgulaması radikal savaşçılar ile Maşhadov'un fikirlerinin ayrışmasına neden olmuştur... radikaller... yabancı... fonları kullanmaya başlamışlardır. Bazı istihbarat kaynaklarına göre; 2000 kadar Çeçen savaşçı'nın, Ağustos 1996'da üç ay süreyle Pakistan'daki Taliban kamplarınaa askeri ve İslami eğitimi için gönderildiği tespit edilmiştir... Hattab ve yabancı savaşçılar 1997'de Rus birliklerine saldırılar düzenlenmesinde önemli rol oynamışlardır. Yine 1998'de Çeçen ve Dağıstan Halkları Kongresi'nin şeriat yönetimi altında Çeçenistan ve Dağıstan'ın birleştirilmesine yönelik toplantı düzenleyebilmesi de Hattab sayesinde gerçekleşmiştir. Öyle ki, bu kongre İslam Barış Koruma Alayı ve Müslüman ülkelerden gelen dış yardımlar neticesinde finanse edilmişti. 1999 yılında Basayev ve Hattab'ın Dağıstan'a girişi ikinci bir savaş çıkmasını tetiklemiştir. İşgal gerçekleştikten sonra Pakistan'dan Şeyh Abdullah ve Suudi Abdul Ömer bir fetva yayınlamıştır. Bu fetvada; birinci aşamanın Dağıstan işgaliyle tamamlandığı, ikinci aşamanın ise; Kuzey Kafkasları birleştirmek olduğu belirtilmiştir. Bu işgali gerçekleştirmek için Çeçenler'in İslami örgütlerden 25 milyon dolarlık finansal destek aldıkları söylenmektedir... 1998 yılında Maşhadov... yabancı savaşçıları ülkeden göndermek istemiştir anack Barayev gibi radikal Çeçenler sayesinde bu girişim engellenmiştir. Radikal Çeçen muhalefeti, ılımlı Çeçen muhalefeti karşısında güçlenmek için yabancı cihatçıların finansal ve ideolojik desteklerini kullanmaya devam etmiştir. 1999 yılında ikinci savaşın patlak vermesiyle... yeni yabancı savaşçılar silahaltına alınmıştır. Yurtdışından gelen fonlar... ikinci savaşın çıkışını daha da kolaylaştırmıştır. İslami vakıfların savaş için önemli miktarda fonlar gönderdiği de bilinmekteydi. Örneğin; Çeçen gerillaları desteklemek için 1997 yılında El-Herameyn Azerbaycan'da bir ofis açmıştı. Bu dernek sayesinde 1999 yılında Çeçenlerin bir milyon dolarlık bir yardım aldıkları bilinmektedir. Yine Rus istihbaratı'nın ulaştığı bilgilere göre; 2000'li yıllarda Körfez ülkelerinden Çeçen ayrılıkçılara 6 milyon dolarlık bir yardım geldiği de bilinmektedir./ 1996-1999... İktidar yerelde paylaşılmaya başlayınca elitler arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır... Çeçen milliyetçi elitleri iktidarda... Çeçen halkına vaat ettiği düzeni sağlayamayınca sosyal güvenlik sisteminin olmayışı, işsizlik gibi faktörler yasadışı yollardan gelir elde etmeyi cazibeli hale getirmiştir... Hattab'la... ittifak Basayev'e büyük paralar, uluslararası iletişim ağı, silahaltına alma ve yetiştirme hizmeti sağlamıştır... Raduyev de... fonlanmış, yine Arbi'nin de bu İslami... finansal destek almıştır. Ancak Arbi... radikal İslamcıların müttefiği olarak değerlendirilmektedir... Movşar ve yanındakiler, Hattab... aracılığıyla fonlanmaktadır... bilgilere göre; Movşar, 2001 yılında Hattab'dan 600.000 dolar para almıştır. Udugov, Çeçenler'in Moskova'ya karşı Afgan ve Orta Asya'lı mücahitleri kullanabileceğini belirtmiştir... Vahhabi ideolojinin savunucularından olan İslam Halimov ve Udugov'un Suudi Arabistan tarafından seçildiğine dair bilgiler de vardır. Birinci Çeçen Savaşı sırasında Suudi fonlarından gelen paralar Udugov'a aktarılmıştır. Hatta 1997... Udugov'un seçim kampanyası için de Suudi kaynaklarından para alınmıştır. Udugov'un 1999 yılında Çeçenistan'dan kaçtıktan sonra önce Suudi Arabistan'a gittiği sonra da Mısır'a hareket ettiği ve Arap ülkelerinin çoğundan para aldığı bilinmektedir./... Yandarbiyev Müslüman devletlerden para almıştır... paranın düşünceleri satın alabildiği görülmektedir./.../... Savaş ağaları Çeçen Savaşından önce bir yaşam tarzı ve iş olarak zaten savaşıyorlardı... savaş öncesi işsiz güçsüz insanlarken... radikal İslamı benimseyen savaş ağaları ve politikacılar, radikal İslamı çıkarlarını sürdürmek için bir araç olarak görmüşlerdir" 117-133
-"Yandarbiyev ve Udugov... savaşlarını küresel İslam savaşının bir parçası olarak yorumlamaya başlamışlardı. Basayev ise; Kuzey Kafkasları özgürleştirmek için radikal İslamı benimsemişti. Sufilik, Vahhabiler tarafından din dışı olarak kabul edilmesine rağmen, Basayev kendisini bazen de sufi olarak tanımlıyordu" 135
-"Çeçen Vahhabiler, başlangıçta Dudayev'e dini görüşlerinden dolayı muhalefet etmeye başlamışlardır. Ancak daha sonra Vahhabilik... Ruslara karşı... birleştirici bir unsur olmuştur. Nakşibendiler ise, silahlı mücadeleye karşı olduklarından tarafsız kalmayı tercih etmişlerdir... Maşhadov... 1997 yılında... Vahhabiliği yasaklamıştır. Ancak 1998 yılında Dağıstan Vahhabileri'nin Çeçenistan'a gelmesiyle Vahhabilik bölgede yeniden güç kazanmıştır. Hattab ve Şamil Basayev ittifakı sayesinde Çeçen Vahhabiler siyasi olarak da güçlenmişlerdir... 1999'da Dağıstan ve Çeçen Vahhabileri'nin ve Çeçen milliyetçileri'nin Dağıstan'ın bazı bölgelerini işgal etmesiyle İkinci Çeçen Savaşı ortaya çıkmıştır. İşgal üzerine Ruslar bölgeye asker gönderince, Maşhadov da 1997'de imzalanan Hasavyurt Antlaşması'nın ihlal edildiğini öne sürerek Vahhabiler'in yanında savaşa katılma kararı almıştır. Bu durum üzerine... Maşhadov'u destekleyeceklerini bildiren Çeçen Sufiler desteklerini çekmişlerdir. Mayıs 2000'de Moskova Ahmet Kadirov'u desteklemeye başlayınca, Kadiriler ve Nakşibendiler de Kadirov'un etrafında toplanmaya başlamışlardır" 136
-"Çeçenler'in Ruslarla barış anlaşması imzalamalarındaki en önemli etken, Dudayev'in petrol gelirleri konusunda söz verdiği refah yönetimini sağlayamamasıdır... Moskova'dan bağımsız bir enerji politikası geliştiremeyeceklerini anlamış oldular. Dudayev'in öldürülmesinden sonra yönetime gelen Aslan Maşhadov... Rusya'nın barış çağrısına yanıt verildi... Maşhadov, Hazar petrolünün taşınması karşılığında iki Rus birliğinin Çeçen topraklarından çıkarılmasını istemiştir. Rusya bu teklifi kabul edince, 1997 yılında Hazar petrolünün Karadeniz'e ulaştırılması için Azerbaycan, Rusya ve Çeçenistan arasında bir anlaşma imzalanmıştır. Anlaşmaya göre; Çeçenistan'a pompalanan petrol başına 4.57 dolar verilmesi kararlaştırılmıştır... barış anlaşması imzalanmasında itici bir güç oluşturdu./... 1997 yılında yapılan Hasavyurt Barış Anlaşması... İkinci Çeçen Savaşına kadar Çeçenistan Cumhuriyeti yarı bağımsız bir statüye sahip olmuş... İkinci Çeçen Savaşı yaklaşırken Çeçen Ordusu'nun mevcut 20.000 askere sahip olduğu milis güçlerle bu sayının 30.000'e kadar ulaşacağı tahmin ediliyordu... Gelayev kendi ordusunu Dudayev'in ordusu olarak tanıtmış ve Maşhadov iktidarına karşı gelmeye başlamıştır... Arbi Barayev gibi... gençler ise zamanla adam kaçırma, uyuşturucu ticareti, soygun gibi suçlara karışmışlar... Zamanla Maşhadov hükümeti halkın desteğini kaybetmiş ve meşruluğunu yitirmeye başlamıştır. Eski bölge komutanlarının merkezi otoriteden bağımsız kendi milis güçleriyle Çeçenistan'a hükmetmeye başlamalarıyla Maşhadov durumu kontrol edemez hale gelmiştir... Arsanov.... Basayev ve Yandarbiyev 1999 yılında Maşhadov yönetimine karşı Şamil Basayev'in yönetiminde Şura Meclisi'ni kurmuşlardır... Maşhadov... Basayev ile anlaşma yoluna gitmiş... Basayev yanlıları içerisinde... Hattab gibi yabancı savaşçıların da bulunduğu altı cepheye bölünmüşlerdir. Bu cephe komutanlarının bir kısmı adam kaçırma, terör saldırıları gibi eylemler gerçekleştirmişlerdir. Maşhadov yanlısı birlikler... sayıları 500'ü geçmeyen askeri personele sahiplerdir./ Maşhadov, 1997 yılında oy çoğunluğuyla seçilmiş olmasına rağmen... halktan yeterli destek göremiyordu... ılımlı bir liderdi. Savaş sonrası Çeçenistan'ı Moskova'yla birlikte yapılandırmayı düşünüyor ve seküler bir devlet kurulmasını istiyordu. Maşhadov'un bu ılımlı duruşu radikal Çeçenler'in bölgeye dışarıdan destek getirmesinde oldukça etkili oldu. Onlara göre, Maşhadov'un ideali Çeçenistan'ın Rusya'nın kukla devleti olmasıydı. Daha önce Çeçen ayrılıkçılarla masaya oturmaya yanaşmayan Moskova, Maşhadov'u... desteklemeye başladı... somut örneği de, 1997 yılında Çeçenistan ile Hasavyurt Barış Anlaşması imzalanmasıydı. Moskova... Maşhadov rejimini ekonomik ve siyasi olarak desteklemeye başlamıştı. Ancak bir süre sonra... strateji değişikliğine gitmiş ve Çeçenistan'ın belirli bölgelerine verdiği fonlarda kesinti yapmaya başlamıştı... Maşhadov yeni ittifaklar aramak durumunda kalmıştır./... petrol anlaşmasının ikinci yılında Maşhadov'un uyarılarına rağmen, Çeçen tarafına ödeme yapılmayınca petrol boru hatlarını koruyan Çeçen birlikler, petrol hırsızlığı yapmaya başladılar... Basayev gibi Çeçen cephe komutanları petrol kuyularını kontrol etmeye başlamışlar... alıcılar İnguşetya ve Dağıstan'da bulunan resmi işletmelerdi... Maşhadov... petrol mafyasını ortadan kaldırmakta başarılı olamamıştır./... savaş ağaları ortaya çıkmış... Çeçenistan'ı bağımsızlaştırmak fikri zamanla amacından sapmıştır... Zakayev; Çeçenistan'ın kuzey bölümünün Ruslara bırakılmasını, güney tarafının ise Ruslan Gelayev yönetiminde Çeçenler tarafından yönetilmesini önermiştir... Maşhadov'un Cumhurbaşkanlığı... sembolik bir makama dönüşmüştür... Basayev'in birlikleri... cephe komutanlarının öldürülmesiyle dağılmıştır.../... Ayrılıkçıların çoğu, Rus istihbarat servisinde de görev almışlardı... ikinci savaşta savaşan gruplar... farklı bir kesimi oluşturuyordu... Rus kültüründen oldukça uzak büyümüştü ve "Rus" olan her şeyden nefret ediyorlardı... İlk savaşın motivasyonu, Çeçen milliyetçiliği üzerinden yürütülürken, ikinci savaşta radikal İslamcı bir motivasyonla Kafkasları kontrol altına alma fikrine dönüşmüştür./... Basayev... Kuzey Kafkasya'yı Rusya Federasyonu'ndan ayırmayı amaçlamıştır. Bu amaçlar doğrultusunda, 1999... Güney Dağıstan'ı işgal etmişler.../... 2003 yılı itibariyle bölgede Çeçenistan'ın bağımsızlığını savunan üç birlik bulunmaktaydı... Batı'da... Doku Umarov... Beslan okul baskınını yöneten isimlerden biri olduğu söyleniyordu... Kriminal birlik komutanlarının yanı sıra, Basayev destekçileri de yabancı paralı askerlerden birlik komutanlarını seçmişlerdi. Çeçen ayrılıkçı birliklerinin başına Arap komutanlar atanmıştı... yabancı savaşçılar sırasıyla Suudi Arabistan'dan El Kaide... bağlantılı... Hattab, Pakistan'dan terör örgüütü El-Bedr ile bağlantılı Abdullah Cafer ve Suudi Arabistan'dan El-Harameyn terör örgütüne bağlı Ebu Darr'dır. Bu yabancı askerler hem Rus Ordusuna hem de sivil insanlara yönelik çeşitli terör eylemleri düzenlemişlerdir... Ebu el-Valid, hem İbn-i Hattab'ın yardımcılığını yapmakta hem de Müslüman Kardeşler ile Çeçenler arasında iletişim sağlamaktadır... çoğu... öldürülmüştür... bir dönem... yabancı savaşçılar önemli bir güç oluşturmuşlardır./... 1990'lı yıllarda Dağıstan'daki çoğu köy... Vahhabi topluluklar olarak kendilerini tanımlamışlardır... Kadirov; Vahhabi fikirlere karşıydı... 400 kadar köyden silahlı cemaat birlikleri oluşturulmuştu. Cemaat birliği içerisinden bir üye... aylık kazançlarının ortalama 100-300 dolar arasında değiştiğini ifade etmiştir./ Cemaatlerin oluşturduğu silahlı gruplar... Kafkaslar'ın diğer özerk cumhuriyetleri içerisinde de mevcuttu... Çeçen Ordusunun tek elden yürütülmesi zorlaşmıştır... cemaat silahlı grupları ortaya çıkmıştır.../... El-Kaide... çatışmanın bir parçası olduğunu bildirmiş... Pakistan'daki radikal gruplar da Çeçenistan'daki çatışmayı sürekli dile getirmeye ve yardım çağrısında bulunmaya başlamışlardır. Her ne kadar Usame Bin Ladin, Çeçenistan'daki çatışmayı yönetiyor görüntüsü vermeye çalışsa da, Çeçenistan'daki yabancı savaşçı sayısı çok fazla değildi, sayılarının 200 civarında olduğu söyleniyordu... Pankisi Vadisi... toplanma yeri... Hattab'ın 2002 yılında öldürülmesinden sonra, yabancı savaşçıların Çeçenistan'a verdiği maddi ve manevi desteğin ortadan kalkacağı düşünülmüştür. Ancak Hattab'dan sonra yerine geçen Abu Al Walid de tıpkı Hattab gibi Basayev'e destek vermeyi sürdürmüştür. Maşhadov... Ruslara karşı savaşmak için radikal Çeçenlerle ittifak kurmuştur... radikal düşünceler sufi tabanlı Çeçen halkından yeterli desteği göremiyordu... Basayev cephesi ve Maşhadov ise... maddi anlamda desteğe ihtiyaç duyduklarından yabancı savaşçılardan yararlanmışlardır.../ Moskova'nın Çeçenleştirme politikasının ortaklarından biri olan Kadirov... Moskova merkezli yaratılan Çeçenistan'dan oldukça memnundur. Bu nedenle de bağımsız bir devlet ihtiyacına gerek kalmamıştı. Paul Goble'nin aktardığına göre; Çeçenistan Cumhurbaşkanı Kadirov, "Size neden egemenliğe ihtiyaç duymadığımızı anlatayım. Toprağımız küçük, ekilecek biçilecek alan yok, doğum oranları çok yüksek. Petrol yakında bitecek. Peki, ben o zaman bağımsız devletimle ne yapacağım, nereye gideceğim." şeklinde... ifade etmektedir./ 1917 yılında... "kurt" sembolü, Çeçenlerin ulusal sembolü olmuştur.../... 2003 ve 2004... Kurt simgesi reddedilmiş... kule, petrol kulesi ve yükselen güneş simgeleri Çeçen armalarında kullanılmaya başlamıştır" 137-147
-"Maşhadov... 2004 sonrası... Çeçen ayrılıkçı hareketinin tüm Kuzey Kafkaslara yayılmasını desteklemiştir... Çeçen halkı, Moskova destekli yönetimin halkın sosyal problemlerine çözüm bulmakta yetersiz kaldığını... yerel elitlere karşı cihatçılar, gerçek bir çözüm üretecek güçler olarak kabul edilmeye başlamışlardır.../... 1994-1999 yılları arasında Çeçen ulus devletini yaratma girişimi başarısız olunca... Direniş hareketinin radikalleşmesi zamanla İslami ve selefi fikirlere zemin hazırlamıştır... Moskova destekli Çeçen Devleti'nin kurulmasıyla Maşhadov'un Devlet Başkanı olduğu Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti "fiilen" tanınmış bir oluşuma dönüşmüş ve 2000'li yılların ortalarından itibaren de Çeçen ayrılıkçı hareketini selefiler yönetmeye başlamıştır... Umarov, 2006 yılında Çeçen-İçkerya Devlet Başkanlığı görevinden ayrıldığını, Kuzey Kafkasya topraklarındaki mücahitlerin emiri ve cihat lideri olduğunu bildirdi... Kafkas Emirliği'ni kurduğunu duyurdu.../... direniş hareketi tüm Kuzey Kafkasya topraklarına yayılmıştır... Movladi Udugov ve Ahmet Zakayev arasında Selefilik üzerine fikir çatışmaları yaşanmıştır. Zakayev... İslami değerlerle Çeçen halkının çıkarları arasında ortak hiçbir değer bulunmadığını ifade etmiştir.../... Kadirov... Rusya'nın Ortadoğu politikalarına katkı yapabileceğini de kanıtlamıştır.../... Çeçenistan'da İsrailli girişimcilerin desteği ile süt tesisleri açılmıştır.../ Avrupa ve Ortadoğu'da milyonlarca Çeçen kökenli Rus vatandaşları.../... Kadirov... gönüllü Çeçen savaşçıları Esad rejimi'nin yanında savaşmaları... için Suriye'ye göndermiştir" 148-153
-"Kadirov'un adeta bir Çeçen Çarı gibi hareket etmesi... Politkovskaya'nın "Kremlin her şeyi ateşe verecek bebek bir ejderha besliyor." şeklindeki sözleri... Kadirov'un terörle mücadele yöntemleri gerek Rusya'daki gerek Batı'daki insan hakları gözlemcileri tarafından ciddi eleştiriler almaya başlamıştır.../... Çeçen toplumu içerisinde korku iklimi hakimdir... Rus milliyetçileri ve Kozaklar ise... Putin-Kadirov ittifakına tepki göstermektedirler./ Kremlin'de Vladimir Putin'e savaşçılar, kapitalistler ve dindarlar olarak adlandırılacak üç farklı grup danışmanlık yapmaktadır.../... Çeçenistan'ın bir türlü belirlenemeyen statüsü... Çeçen polis gücünün yasal bir zemine oturmamış olması.../... Çeçenistan bütçesinin büyük bir bölümü federal kaynaklardan sağlanmakta... Rusya... yabancı düşmanlığı daha tehlikeli bir hale getirilmiştir.../ Putin... yerel elitlere ve aşiretlere yetki verilmesi olmuştur. Ancak bu durum Balta'ya göre; istikrarsızlık yaratabilecek sorunlar arasında yer almaktadır.../... parametrelerden biri de, göç olgusudur... Rusya'dan ayrılmak isteyen çok sayıda Çeçen olduğu görülmektedir.../... Suriye'de 9.000 Rus vatandaşının Işid'in yanında savaştığı.../... Rusya'nın 2014 yılından itibaren Kuzey Kafkaslar'daki radikal grupların Suriye'ye geçmelerine izin verdiği iddia edilmektedir./... Uluslararası toplum, Çeçen-Rus çatışmasını sonlandırmak için yetersiz kalmıştır" 156-167
-"Çeçen-Rus Savaşları'nın travmaları henüz iyileşmemiştir. Çeçenistan'da gerçek bir siyasi süreç yürütülmemekte... tüm kilit federal kurumlar rejim konusunda memnuniyetsizliklerini dile getirmektedir... Kremlin'de bir iktidar değişimi meydana gelirse... Kadirov iktidarına meydan okumak için önlerine çıkacak herhangi bir fırsatı muhakkak kullanacaklardır./... Çeçenistan'da barış esasen Rus hükümetine bağlıdır... zaman gösterecektir" 169, 170
*
23.10.2018