Dr. Ayşegül Çoruhlu, Doğan Kitap'ta 7. baskı, (65. Baskı), Eylül 2019, Doğan Kitap, İstanbul
Vücudun pH dengesini koruma rehberi
Sağlıklı ve Uzun Bir Yaşam İçin
İdeal kiloya ulaşma hayalin bugüne kadar neden olmadı, şimdi nasıl olacak?
Sağlıklı, mutlu ve uzun bir ömür için tek yöntem alkali olmak!
Kitabın kapağında yer alan yukarıdaki ifadeler kitabın içeriğini de anlatıyor!
*
Benim açımdan, yepyeni bir dünya, yepyeni bir bakış açısı, oldu!
Bir devrim!
*
Konu insan.
Ve, insan sağlığı.
Fiziği,
Kimyası,
Biyolojisi,
Biyokimyası,
Metabolizması,
Manyetizması, ile.
*
Çok özet olarak, insan sağlığı insanın vücut sıvılarındaki pH dengesinin korunmasına bağlıdır, bu da, büyük ölçüde, alkali beslenmeyle mümkündür, deniyor.
*
Özetle, şöyle anlatılıyor:
*
-"Ortam her şeydir" 15
Modern yaşam "iç" ve "dış"ımızı kirletiyor.
Sorunun önemli bir kısmı "vücudumuzun iç ortamının kirlenmesi yani "asitlenme"dir" 16
Vücudumuz, doğal döngüye ilaveten, tükettiğimiz yanlış gıdaların sindirimi sonucunda asit son ürünler üretir; böylece iç ortamımız sürekli kirlenir.
Kirleten, "midemize buyur ettiğimiz zehirlerdir; bir tutam şeker de olabilir, bir tutam tuz da" 16
*
-"Hastalıklar bizi bulmaz, biz onların bizi bulmasına sebep oluruz./.../ Asitleniyoruz!/... Vücuttaki asidi azaltmanın yolu, asidin panzehiri alkaliyi artırmaktır./ Panzehir; alkali olmaktır. Basit bir kimya bilgisi: Asitler alkali ile yok olur. Alkali asidin zıddıdır. Alkali olmanın en kısa yolu, alkali beslenmektir" 17
-"Sebzeler vücudu alkali yapar ve... hastalıklardan korurlar./... Hem sağlık hem de hastalık hücrelerin içinde başlar. Vücudun bütün reaksiyonları hücre seviyesine olur./... vücuttaki... tüm kimyasal reaksiyonlar biyokimyanın alanına girer./ Bir hücrede asitlenmeye bağlı hasar çoğalınca, o hücrenin oluşturduğu dokuda fonksiyon kaybı olur, tahribat arttığındaysa... hastalık oluşur. Bu nedenle önce hücreleri korumanın bir yolunu bulmalıyız./... hücrelere hayat veren besleyici maddeleri ve oksijeni, kan akımı aracılığıyla hücrelere ulaştırmak zorundayız... aynı kan akımı aracılığıyla hücrelerdeki işlemler sonucu oluşan artıkları, "çöpleri" yani hücresel asitleri bedenimizden uzaklaştırmalıyız./ Bütün bunlar ancak vücut içerisinde alkali bir ortam bulunduğunda mümkün olabilir" 18
-"Hastalıkta ve sağlıkta ortak nokta Asit-Alkali dengesidir" 19
-"Yağ vücudun asit tamponudur./.../ Asitlenme arttıkça yağ depolamaya eğilim artar./.../... gençlikte, metabolizma ürettiği asitlenmeyi kendisi dengeleyebilir. Fakat vücudun temizlik kapasitesi yaşlanmayla birlikte azalır./ Hastalıklar... Önemli olan hepsinin aynı sebepten kaynaklanmasıdır: Vücuttaki aşırı doku asitlenmesi./... yaşamın kendisi bir bakıma asitlenmedir... Asitlenmeden kaçış yoktur, canlılık da doğası gereği toksik ve asitli son ürünler üretir. Yaşamın metabolizmaya ait normal süreçlerinin sonunda vücut asitli artıklarla kirlenir. Asitli beslenme buna tuz biber olur./... panzehir vücudu alkali yapmaktır./.../ Tabağımızda % 80 alkali, % 20 asit yiyecekler olmalıdır" 20, 21
-"Vücudumuzdaki yüz milyardan fazla hücre, tüm yaşamsal fonksiyonları için her gün yeni enerjiye ihtiyaç duyar. Bu enerji olmadan yaşam olmaz. Bu enerji yiyeceklerden gelir. Yiyecekler ve oksijen kanla hücrelere taşınır. Hücrede bir tür "yanma" işlemiyle enerji oluşur. Ama bu yanmanın sonunda ortaya "kül artıklar" çıkar. Bu küller asit artıklardır. Temizlenmezlerse hücre içi "asitlenir"./ Doğduğumuz günden beri vücudumuzun temizlik sistemleri bu asit artıkları yok etmekle meşguldür. Artıkların miktarı, vücudun temizleyebileceğinden daha fazla olursa, emniyetli bir yerde depolanmaları gerekir. En iyi depolardan biri yağ deposudur. Asit yükü fazlaysa, vücut bu depolardaki yağı enerji için kullanmayı tercih etmez. Çünkü asitlerin tekrar ortaya çıkmasını istemez./.../ Alkali beslenmeyle asitlenme azalınca, yağ depoları enerji için kullanılabilir hale gelir./.../ Asitlenmeyi artıran beslenme hatalarına örnek olarak kola verilebilir. Bir bardak kola... asitlenmesini... temizlemek için böbrekler 32 bardak suyu boşa harcar. Kola asittir, çünkü kolanın pH'ı 2,8'dir./.../ Basitçe pH, sıvıdaki (H+) hidrojen iyon miktarını gösterir. Sıvının asit veya alkali derecesini ölçme birimidir. 0-14 arası değerlerdedir./ Her sıvının bir pH değeri vardır./... Asit sıvının pH değeri 0-7 arasındadır. Değer ne kadar küçükse... Sıvının asitlik değeri o kadar yüksektir./ Hidrojen iyonu azaldıkça sıvı alkali olur. Alkali sıvılarda pH değeri 7-14 arasındadır. Rakam büyüdükçe sıvı daha alkali olur.../ Asit ve alkaliler aynı ortamda, miktara bağlı olarak her zaman birbirlerini nötralize ederler.../... Vücutta ne kadar az hidrojen iyonu varsa genel sağlık durumumuz o kadar iyidir./.../... En önemli olan kanın pH'ıdır. Kanın ideal pH'ı 7,35-7,45 arasındadır, kanın kendisi hafif alkalidir. Kan pH'ının bu aralık dışına çıkmaması hayati önem taşır. Bu hafif alkali kan değeri hep aynı aralıkta tutulur./ Vücut, kanın pH'ının asit tarafa kaymasına asla izin vermez... asit giderici tampon sistemleri kullanır. Bu tampon sistemleri; asitleri vücuttan atmak için devreye sokulan ve idrar, ter, dışkı, nefes vermeyle sonuçlanan işlemlerdir./... kanın pH'ı değişmez. Değişen, diğer vücut sıvılarının pH'ıdır" 23-25
-"Bizler aslında sadece "pil"iz./.../ Mevcut her şey gibi biz de atomlardan oluşuruz.../... atom; proton, nötron ve elektronlardan oluşan en temel maddedir./ Nötronların elektrik yükü yoktur./ Bizi ilgilendiren, protonlar ve elektronlardır. Bunların miktarları tüm kimyasal olayları belirler. Atomlar arası proton ve elektron alışverişi olmazsa, dünyada hiçbir kimyasal olay meydana gelmez./ Canlılık tamamen atomlar arası proton-elektron alışverişi demektir./ Protonlar artı (+) yüklüdürler. (H+ hidrojen iyonu bir protondur.) Elektronlar eksi (-) yüklüdürler./ Her atom, protonları elektronlarına eşit sayıda olduğunda dengededir./.../ Proton yüklü atomlar asit atomlardır. Sağlık için tehlike oluşturan bunlardır... Elektron yüklü atom, alkali atomdur. Protonu fazla olana elektron verebilir. Asidi alkali yapabilir./ Amaç, sürekli olarak proton ve elektron sayılarını eşitlemektir./.../ Vücuda ne kadar çok elektron yüklü besin girerse o kadar alkali oluruz./ Proton yüklü atom çok saldırgandır. Hemen... elektron alabileceği yapılar arar. Hücrede kendisine en yakın bulduğu yere saldırır. Bu protonların... bir başka adı var: Serbest radikal./.../ Serbest radikalin, elektronu eksik, protonu fazladır. Hareketleri "radikal"dir. Bulduğu en yakın yere saldırır. Tek derdi vardır: Kendine elektron bulmak. Serbest radikale elektron verense antioksidandır./... antioksidan maddeler de alkali maddelerdir.../... sağlıklıdırlar./.../ Bizler, milyarlarca hücresinde her saniye metabolik olayların olduğu, içinden proton ve elektronlar akan bir tür kimyasal elektrikle çalışan pilleriz!/.../... Metabolik olaylar olduğu sürece asit üretiminden kaçamayız./ Besinleri sindirmek, onlardan enerji üretmek, bu enerjiyle hücreleri tamir etmek, yeni hücreler yapmak, hormonları çalıştırmak, bunların hepsi metabolik olaylardır. Saç ve tırnağın uzaması, düşünmek, hatta uyumak bile metabolik bir olaydır. Bu olaylar gerçekleşirken, her saniye asit atıklar oluşur. Bunların vücuttan atılması zorunludur. Bu sebeple nefes alırız. Oksijen bibi alkali bir maddeyi alıp karbondioksit gibi asit bir maddeyi atmak için... O yüzden su içeriz... terleriz, dışkılarız. Vücut bu metabolizma artıklarını atmaya mecburdur" 27-29
-"Yüksek asitlenme, ortamdaki düşük oksijen yüzünden gerçekleşir.../ Oksijen miktarı düşük olan dokuda hücreler yeterince enerji üretemez. Çünkü her hücrenin enerji elde edebilmek için yiyecekleri oksijenle yakması gerekir. Yeterli enerjisi yoksa diğer fonksiyonların aksamasının yanı sıra, hücre kendini tamir edemez" 31
-"Kanser hücreleri, insan hücresi gibi gelişmiş bir hücreden daha ilkel bir hücreye dönüşerek enerji üretirler. Bitki hücreleri gibi oksijensiz enerji elde edebilirler. Bitkiler karbondioksidi kullanarak oksijensiz enerji üretebilirler. Hayvanlar ve insanlardaki oksijenle çalışan gelişmiş hücreler kanserleşince, ilkel bitki hücrelerine dönmeye başlar ve oksijensiz ortamda şekerle beslenip yaşayabilirler. Oksijene ihtiyaç duymazlar. Tek ihtiyaçları şeker ve... damardır.../.../ Vücuttaki asit yükü artınca asidin biriktiği bazı hücreler hasar görüp ölür. Bunda bir sorun yoktur, çünkü yerlerine yenisi gelir./ Ama bazı hücreler ölmek yerine adaptasyon geliştirir. Kendilerini ilkel bir hücreye çevirip ortama adapte olurlar. Böylece bu asitli oksijensiz dokuda çoğalmaya devam edebilirler. Bu tür hücre hiçbir görevini yerine getiremez, bağışıklık sisteminden saklanabilir, beyinden gelen emirlere uymaz, sonsuz kez çoğalabilir, çevresindeki hücreleri de kendisine benzetir. İşte bu, kanser hücresidir./... O, sadece hayatta kalmak için uyum gösteren, ötekilerden daha akıllı bir hücredir. Herhangi bir hücremizde de bu yetenek vardır./ Hücrede asit yükü artar, hücrenin DNA yapısı bozulur, hücre kendini tamir edemeyecek kadar enerjisiz kalırsa ölür. Ama ölmeyen hücreler arasından böyle akıllı olanlar çıkacaktır./.../ Kanser hücrelerinin bayıldığı şey yüksek asit, düşük oksijendir./.../ Kanın görevi;/... oksijeni ve sindirilmiş besin maddelerini hücrelere taşımak;/ Bunlardan enerji üretimi sonucunda hücrede oluşan asit artıklarını geri almak;/ Ve vücudun böbrek gibi temizlik sistemlerine götürmektir./ Bu iş için tüm vücut çok uzun bir kan damarı ağıyla örülüdür. Kan her saniye bu hatta dolaşır. Kanın içeriğindeki asit yükü artmışsa, bu asitler en yakın yere, damarın cidarındaki hücrelere zarar verirler.../... Vücut... bu asitlerin damarları zedelememesi için onları kolesterolle paketler ve zararsız hale getirmeye çalışır./ Bunun için karaciğer ve kemikler ona yardımcı olur./ Kanın asit yükü artınca karaciğerde daha çok kolesterol üretilir. Kolesterolün, kötü kolesterol dediğimiz LDL kolesterol kısmı asit paketleme işini yapar... Kandaki asitlerin ihtiyacı olan elektronu onlara verir. Damar çeperlerinde asitlenmeden zarar gören yerleri yama şeklinde onarmaya çalışır. LDL kolesterol asitlenerek okside LDL olur./ Yanına yardımcı mineral olarak en önemli alkali mineral kalsiyumu alır. Kalsiyumun deposu kemiklerdir. Kalsiyum ve asitler birleşip sertleşerek damar cidarında "plak" dediğimiz oluşumlara sebep olur. Bu plaklar zamanla... damarı sertleştirirler.../ Kolesterol bizim için çok gereklidir... % 80'ini karaciğer yapar... karaciğer ihtiyacından daha çok kolesterolü, damarlardaki asitleri tutacak LDL kolesterol kısmını da artırabilmek için üretir./... LDL, yani "kötü kolesterol", damarları asitlenmeden... korumak için kendini feda eder./.../ Bu şekilde kanın içindeki sıvı asitler kolesterol plağı olarak katı asitlere çevrilmiştir. Bu sayede kanın pH'ının asit olması ve damarların asitle delinmesi engellenmiş olur./... doymamış yağlar, LDL... gibi damarları asit hasarından korur.../.../ Vücut alkali olarak dizayn edilmiştir. Ancak yaşamsal metabolik olaylar sonucunda asit artıklar ortaya çıkar.../.../... Kemik sağlığını koruyan besinler, aslında bizi asitlenmeden korur.../... yıllarca vücuttaki asit yükü kemikten kalsiyumu çalıp durmuştur. Sonuçta kemikler sünger gibi olur.../.../ Kemikler alkali mineral deposudur. Kalsiyum dışında kemikteki magnezyum da önemli bir alkali mineraldir./ Osteoporozda kalsiyum gibi magnezyum da asitleri tamponlamak için kemikten çekilir./ Vücuttaki magnezyumun % 80'i kemiklerde bulunur. Geri kalan magnezyum ise kaslardadır" 31-37
-"Gençken kanda bikarbonat tamponu gibi başka tampon maddeler bol miktarda bulunduğu için, asitlenmeyi gidermede ilk aşamada onlar kullanılır, hemen kemiğe başvurulmaz. Gençlikte asit yükü de daha azdır. Çünkü asitlenme yıllar içerisinde birikerek ortaya çıkan bir durumdur.../.../ Asitlenmenin etkili olduğu diğer hastalıklar/ Asitlenmenin diş çürüğüne yol açtığını biliyoruz.../.../ Hücre içinde gerçekleşen kimyasal olayların amacı enerji üretmektir. Besinlerden gelen glikoz, oksijen ile yanarak enerjiye dönüşür. Her yanma kül üretir. Küller asittir. Hücrede her saniye yeni küller, asit artıklar üretilir... Her hücrenin içinde bunları temizleyecek bir sistem vardır. Ancak... kapasitesi sınırlıdır. Sınırı aşan asitler, saldıracak yer ararlar. Proton yüklü asit hücre, elektrona ihtiyaç duyar ve elektronu en kolay biçimde hücre zarından çalar. Böylece hücre içindeki asitler nötr ve zararsız olur ama hücre zarları asitlenir. Hücre zarlarının asitlenmesi onları sertleştirir. Normal duyarlılıklarını kaybederler. Uykusuzluk, kronik yorgunluk, depresyon hali bu şekilde oluşur. Hücre zarının asitlenmesi hormonlardan gelen emirlerin uygulanmasını zorlaştırır./ İnsülin de hücrelere emir veren bir hormondur./... hücrelerin zarlarında bulunan bir kilidin anahtarıdır... İnsülin olmadan hücredeki bu kapalı kapı açılamaz ve glikoz içeri giremez. Asitlenme sonucu sertleşen hücre zarlarında, bu kilit bozulur. Kanda mevcut insülin miktarı bu kapıyı açmaya yetmez. Kapıların açılması için pankreas daha çok insülin üretir... hücre zarındaki bu kapı insüline karşı duyarsızlaşır./ Bu duruma insülin duyarsızlığı denir./... daha fazla alkali sıvı üretmek için yorulan pankreas, insülin üretiminde yetersiz kalır.../... yüksek asitli idrar, idrar yolu enfeksiyonlarına, böbrek taşlarına zemin hazırlar" 38-41
-"Metabolizma... vücut sıvılarının pH'ını alkali yapmak ister ve sıvılardaki asit yükünü atmaya çalışır./ Vücut sıvıları hücre içi ve hücre dışı sıvılar olarak sınıflandırılabilir. Hücre dışı sıvı... vücuttaki dokular arasında dolaşan sıvılar... Bütün hücreler günlük olarak enerji üretirler ve artıklarını bu sıvılara bırakırlar. Organizmanın sağlıklı kalabilmesi için her gün bu metabolik asit artıklarından kurtulmak gerekir./ Vücudun bunu yapmak için kullandığı sistemlere tamponlama sistemleri denir.../.../... En büyük görev böbrek ve akciğerlere düşer..../... kandaki oksijen miktarının artırılması alkali olmak için çok önemlidir./…/... böbreklerin günlük asit temizleme miktarı sınırlıdır... Böbreğin atılım kapasitesinin üstündeki asit yükü... pek çok sağlık sorununa sebep olur" 43, 44
-"Asitlenmeye yol açan yiyecekler/ 1-Yanlış yağlar/.../ 2-Şeker/.../... Yemekleri düşük ısıda, 40 derecenin altında, yavaş ve uzun sürede pişirmeli ya da buharda, suda haşlamalıyız.../.../... Bu kitapta konu edilen asiditeye sebep olan en önemli sorumlunun kim olduğu sorulsa, cevap şeker olacaktır./.../ 3- Yanlış proteinler/.../ Vücudun gıda duyarlılığı gösterdiği birinci grup gluten grubu, ikincisi inek sütü grubu, üçüncü grup ise mayalı gıdalar grubudur./.../ 4-Yanlış tuz/.../ 5-Yanlış su" 61-83
-"Temel prensipte, yediğimiz bir besinin sindirim sonucu olan son ürünü alkali ise o besin alkalidir.../ Her öğünde asit oluşturan yiyecekleri, alkali oluşturan yiyeceklerin dörtte biri oranında tutmak idealdir.../.../ … alkali olmamızı sağlayan gıdalar.../.../ Alkali su/.../... Günlük ihtiyaç 2,5 ile 4 litre arasındadır./.../ Alkali tuz/.../ Vücuttaki en temel olaylardan biri, hücrelerin zarındaki sodyum potasyum pompasıdır. Bu pompalar olmadan hücreler emirleri uygulayamaz. Bu pompa her hücrede bulunur. Çalışmadığında o hücrenin ömrü bitmiştir... Sofra tuzu vücudun işini zorlaştırır. Himalaya tuzu ise, sodyum potasyum pompasının üzerinden enerji akışını kolaylaştırır./.../ Tuz hayatidir. Tuz zehir değildir.../.../ En ideal tuz Himalaya tuzudur.../.../ Aldığınız deniz tuzunu geceden suya koyup karıştırmadan bekleyin. Sabah tuzun eridiğini görürsek bu tuz doğal tuzdur.../.../ Sodyum, potasyum, magnezyum ve kalsiyum ile birleşen karbonat vücuttaki en önemli tampon sistemini oluşturur.../.../ Alkali yağlar/.../ Yağ hayati bir besindir.../.../... zeytinyağının kullanımını öneriyoruz./.../... Tüketilen Omega 6'ların miktarı, Omega 3'lerin iki katından fazlaya çıkmamalıdır.../.../ Doymuş yağ kötü.../.../ İnsülinin hücre zarında kendine ait reseptörleri vardır, glikozu hücreye sokar.../.../ Doğru yağ kullanmak hücre kapılarını oluşturan hücre zarlarını korur.../.../ Kilo vermek için iyi yağ yemeliyiz.../.../ Tohum yağları da iyi yağlar grubuna girer.../.../ İyi proteinler/.../ Et yendiği zaman özellikle bağırsak çalışmasını kolaylaştıracak lifli sebzeler yenmelidir.../ Kalsiyum kaynağı yeşil sebzeler, yenilen et miktarının en az üç katı kadar olmalıdır. Bu sebzeler çiğ olarak tüketilmelidir.../.../ Eti, peynir ve yumurta gibi diğer hayvansal proteinlerden ayrı tüketmemiz gerekir.../.../ Süt ve peynir/.../ İyi birer kalsiyum olduğunu düşündüğümüz bu besinlerdeki kalsiyum, kendilerinin sebep olduğu asitlenmeyi tamponlamaya bile yetmez.../.../... en ideal peynir, lor peyniridir.../.../ D vitamini olmadan kalsiyumun bağırsaktan emilimi azalır.../.../ Gıda duyarlığında ilk sırayı gluten grubu alır... özellikle beyaz unun asıl kaynağı olan buğdaydan vazgeçilmesi uygundur.../... Şeker, tuz ve buğdayın aynı derecede sağlığa zararı vardır. Gıdaların bu türlerine hiç ihtiyacımız yoktur./ Buğday yerine karabuğday unu kullanılabilir.../.../ Mayalı gıdalar... rahatsızlıklara sebep olabilir.../.../... Alkali beslenmede alkolün yeri yoktur./ Meyveler/ Düşük şeker içerikli meyvelere alkali beslenmede yer verilir.../.../ Tavuk/Hindi eti: Serbest dolaşan... uygundur.../.../ Balıklar/... iyi.../ Yumurta/ Serbest dolaşan... tavuk yumurtaları tüketilmelidir./ Yumurta beyazı ideal protein kaynağıdır.../.../ Baklagiller/ Barbunya, fasulye, mercimek, nohut, bezelye hepsi tavsiye edilir.../.../ Tohumlar/.../ Çiğ sebzeler/... renkleri koyulaştıkça alkali yapma güçleri artar.../.../... sebzeler çiğ yendiğinde içlerinde henüz emzimler canlıyken tüketilmiş olurlar. Bu emzimler hem sindirim hem de vücut içinde başka kimyasal olaylar için çok gereklidir. Bu emzimler ve vitaminler ısınma ile azalır... çiğ sebze tüketmek çok daha yararlıdır. En uygun yöntem buharda pişirmedir./.../ Buğday ve arpa çimi ve bu çimlerin suyu süper gıda grubundandır. Bu çimlerde, ihtiyacımız olan her türlü besin mevcuttur.../.../ Elma sirkesi... yararlıdır./.../ Akşam yatarken içilen 1 bardak elma sirkeli su hem sabah idrarını alkali yapar hem de idrar yollarını temizler./.../ Limon ve misket limonu yemek, alkali olmak için en pratik yollardan biridir.../.../ Mutfak karbonatı sodyum bikarbonattır... Bikarbonat vücudun en temel alkali tamponudur./.../... Karbonatla ağızdaki asitler yok edilir./.../ Sağlık aslında ucuzdur, pahalı olan bozulduktan sonra düzeltmektir" 85-118
-"pH dengenizi kendiniz ölçebilirsiniz" 119
-"10 adımda alkali beslenmeye geçiş/.../ 1-İdrarınızı takip edin./.../ 2-Su için./.../ 3-Sebze suyu içmeye alışın./.../ 4-Tuzunuzu değiştirin./ Sofra tuzunu bırakın./ Deniz ve Himalaya tuzu kullanın.../ 5-Oranlamayı öğrenin./ Alkali olmak için besinleri seçerken iç ortamınızın asit oranına göre miktar belirleyin./.../ 6-Kaçamaklarınızı alkaliyle dengeleyin./... çiğ sebzelerle beraber tüketin./.../... ideal olan hiç tatlı yememektir.../.../ 7-Balık ve iyi yağların tüketimini artırın./.../... zeytinyağını... tercih edin./.../ 8-Doğru kalsiyum kaynaklarını öğrenin./ Koyu yeşil yapraklı sebzeler, tohumlar iyi kalsiyum kaynaklarıdır./.../ 9-Alkali yapan besinleri öğrenin./... bazıları... Limon, yeşil limon, ıspanak, soğan, sarımsak, maydanoz, brokoli, kırmızı biber, salatalık, fasulye, tatlı patates, fındık, badem, susam, keten tohumu, hindistancevizi, hindistancevizi yağı, hindistancevizi suyu, zeytinyağı, balık yağı, nar çekirdeği yağı, üzüm çekirdeği yağı, akşam sefası çiçeği yağı, avokado, zerdeçal, kavun, incir, hurma, siyah turp, kuşburnu, karpuz, kırmızı pancar, armut, siyah erik, elma, kuşkonmaz, karnabahar, şalgam, keçi sütü, pırasa, dereotu, havuç, mercimek, kereviz, erik, bezelye, patlıcan, ceviz, kahverengi pirinç, karabuğday, darı, lor peyniri./ Az asitli besinler:/ Kuzu eti, hindi, tavuk eti, maden suyu, tereyağı./ Çok asitli besinler: Ketçap, mayonez, hazır soslar, soya sosu, alkol, çay, kahve, kafein çikolata, kızartmalar, kömürde pişirilmiş etler, işlenmiş etler, şekerli gıdalar, beyaz unlu gıdalar, bisküvi, cips, sofra tuzu, mayalı gıdalar, öalt içecekler, kahvaltı gevrekleri, şekerli besinler, sofra şekeri, bal, mısır şekeri, meyve şekeri, basit karbonhidratlardaki şeker, mısır, beyaz pirinç, beyaz un, inek sütü, inek peyniri, doymuş yağlar, kızartma yağları, etler, ungillerden buğday, arpa, çavdar ve yulaf, fermante ürünler, mikrodalgaya girmiş yiyecekler, suni tatlandırıcılar.../ Market ve bakkallarda paketlenmiş halde satılan ürünler yerine pazardan taze alışveriş yapmayı tercih etmelisiniz./ 10-Akşam yemeğinizi doğru seçin./.../ Akşam kanda hiç insülin olmamalıdır./ Akşam yemeğinde karbonhidrat tüketilmezse insülin ortaya çıkmaz. Bu durumda vücut yemekteki enerjiyi yağa çeviremez./ Oysa akşam yemeği karbonhidrat içerirse, insülin bunu bir an önce kullanıp ortadan kaldırmak ister... Biyolojik saate göre vücudun uyku saati 23.00'dır. İdeali bu saatten 5 saat önce yemek yeme işinin bitirilmesidir.../.../ Akşam yemeğine 40-45 yaşından sonra ihtiyacımız yoktur./.../ İnsülin akşam ortaya çıkmazsa vücut kendini uykuda tamir eder... İnsülin kandan atılmadan tamir işlemi başlamaz. Şeker kandan atılmadan insülin de yok olmaz./ Akşam en ufak parça karbonhidratlı, şekerli besin yediğinizde gece uykuda yaşlanırsınız" 123-131
-"Alkali olmak her hastalığın birinci çaresidir./ Konuya hücre düzeyinde yaklaşılmalıdır.../ Bir hücreyi sağlam tutacak şartları yerine getirmek, tüm hücrelerin ve o hücrelerden oluşan organların sağlıklı olmasını sağlar" 133
*
Bu çok önemli içeriğine karşın, kitabın dili ve sistematiği, bence, pek iyi değil.
Bazı tekrarlar da var.
*
Yazarın, daha sonra tanıtacağım, Kuantum Beslenme ve Sirkadiyen Beslenme, isimli iki kitabı da, aynı bakış açısını içeriyor, ve, ilave bilgiler veriyor.
*
7.1.2020
*
Instagram: dr.aysegulcoruhlu