İngilizceden Çeviren: Aydın Osman Erkan, Birinci Baskı: Şubat 1996, nart yayıncılık, İstanbul
Fransız asıllı Hollanda görevlisi olan yazarın 1818-1824 döneminde ticari amaçlarla gittiği Anapa ve çevresini kapsayan bölgedeki kıyı Çerkesleri arasında görüp yaşadıklarından bir kesit anlatılıyor.
*
Kitapta anlatılanlardan bazı örnekler şöyle:
*
“Rusya basınında… Marigny… adı altında bir eser yayınlanmıştır… Yazarın yokluğunda yayınlanmış olan kitap, her türlü yanlışlıklar ve kasti hatalarla doludur./ Devlet sansürünün çok kuvvetli ve devlet izni olmadan hiçbir şeyin doğru dürüst yayınlanamayacak olduğu Rusya’da, yayıncı özür dileyerek bu ilginç eserde yazarın orijinal kitabından birçok olumlu kısımları koyamamıştır veya Rus hükümetinin arzuladığı gerçeğe uymayan ekler yapmıştır./ İngiltere’ye ulaşmış olan Rusça kitap Rus hükümetinin Kafkasya halklarını ne kadar küçümseyerek yanlış bir şekilde göstermek istediğinin bir kanıtıdır.” (Marigny, “1837 yılı İngilizce Baskısı Editörü” imzalı Giriş Bölümü, s. 9, 10)
“Ünlü Doğubilimci, kaşif ve Kafkas dilleri uzmanı Klaproth’a… göre Kafkas berzahının nüfusu… 2.375.487 kişidir./ Çerkesler 51.130 aile/…/ Osetler 33.915 aile/ Mitscehi 35.850 aile/ Lezgiler 138.700 aile/…/ Toplam 527.887 aile”. "Mitsdjehhi". (Marigny, s. 13, 14, 189)
“Coşkun bir hürriyet ve bağımsızlık aşkı, hiçbir şeyin kıramayacağı yiğitçe kahramanlık, onları komşularına karşı üstün kılmaktadır.” (Marigny, s. 15)
“Çar’ın hizmetinde görevli, Fransız soylusu Dük de Richelieu, gereksiz bir savaşın durdurulmasını arzuluyordu”, planının kabul edilmesi üzerine 1817’de Mösyö Scassi eliyle “Rusların Çerkeslerle ticari ilişki kurmak için giriştikleri ilk deneme” gerçekleştirilmiştir. (Marigny, s. 17)
“Çerkesler için konukseverlik kavramının her şeyden öte kutsallık ve onurluluk ölçüsü olduğunu nereden bilebilirdim?” “Ben hemen, Pşı (Prens) Mehmet İndariko’nun konukları olduğumuzu… anlattım… ziyaretimizin mutlu bir geliş olduğunu söylediler.” (Marigny, s. 20)
3 Mayıs “Cenovalıları çok iyi hatırlar ve pek severlermiş, onları kardeş sayarlarmış. Bu duyguları aynı zamanda Fransızlar için de geçerliymiş… Çerkeslerin Avrupai bazı özellikleri başka hiçbir Doğulu ulusta yoktur.” (Marigny, s. 23)
“Burada billur gibi bir ırmak ve etrafında binbir çeşit karaağaç, yabani elma, armut, ardıç ve başka dev ağaçlar bulunuyordu… rehberimizin hoş ve dürüst tavrı, güzel yüzü bana güven verdi.” (Marigny, s. 26)
“Lacroix, Çerkeslerle ilgili ayrıntılı bilgi vermektedir… bu bilgilerin tam olarak doğru olmadığını ve yanlışlıklar bulunduğunu anlamaktayım.” (Marigny, s. 32)
“M. Tausch’un zekası ve yetenekleri beni çok etkiledi. Bu komisyoncu genç bir Almandı. Rus yönetimi süresince Anapa’da ticaretle uğraşırken Çerkeslerin içinde yerleşmeğe karar vermiş, burada kalmıştı. Mükemmel Adigece konuşuyordu ve M. Scassi tarafından çok gerekli kabul edilerek Pşiate’deki işlerin başına getirilmişti… Çerkes adet, yöntem ve törelerini kabul etmiş ve halk tarafından pek sevilmişti.” (Marigny, s. 34)
“Bütün bu ülke bana pek çok verimli göründü.” (Marigny, s. 35)
“Atiokhay ismini taşıyan bu Çerkes… bir prense tabi bir soyluydu. Malikanesi… görmüş olduğum en güzel İngiliz bahçesi ile çepeçevre çevrili, sevimli bir ormanın içindeydi./… çok keyifli bir zaman geçirdim. Verilen yemekleri çok nefis buldum, fakat biraz fazla yağlı ve tatlıydılar… dünyanın en iyi iki arkadaşı olarak ayrıldık.” (Marigny, s. 38)
“Çerkeslerde aşırı süslenme geleneği yoktur… Aralarında mükemmel bir eşitlik bulunur, başka milletlerde bu derece adil olarak görülmemiştir.” “Bu ülkede güzel kızlar kendileri gönüllü olarak Türk haremlerine satılmak istemektedirler… Çerkes kızı girdiği haremde… oranın hakimi ve yöneticisi olmaktadır. Sonra birçoğunun büyük servetlerle tekrar Çerkesya’ya döndükleri çok rastlanan olaylardandır. Bunların çoğu zengin evlere veya paşa konaklarına gitmekte ve orada Çerkesya’da mümkün olmayan bir saltanat sürmektedirler. Yalnız prensler hiçbir zaman çocuklarını satmazlar.” “Çerkes hukuk sisteminin ne kadar etkili olduğunu öğrenmiş oldum.” (Marigny, s. 40, 41)
“Çerkeslerde tüm anlaşmazlık davalarına… milli kurullar tarafından… bakılır… kararlar… kutsal sayılan eski adet ve töreler göz önüne alınarak… adil olarak alınır.” (Marigny, s. 42)
(“Çerkeslerin cengaver ruhları, kavgacı karakterleri, sakin işlerden hoşlanmamaları, zengin olmamaları, aralarında bir nevi hırsızlığın hoş görülmesini sağlamıştır.”) (“Parantezler içindeki bu kısım Rusça baskıda, Ruslar tarafından ilave edilmiştir.”) “Ülke yasalarına göre hırsızlık resmen suç sayılır, ama bazı hırsızlıklar, eğer büyük bir ustalıkla ve akıl gerektiren bir beceriyle yapılmışsa hoş görülebilir… İnsan kaçırma hiç hoş görülmez… Hırsıza ilk olarak çaldığını tazmin etme cezası verilir; bu, çalınan şeyin yedi katıdır.” (Marigny, s. 43)
(Bence hırsızlık konusu mülkiyet kavramına bakıştan kaynaklanıyor olmalıdır! Şeyler herkesindir ve onları almak hırsızlık değil, haktır, anlayışının henüz tam terk edilmediği bir geçiş dönemi çağıdır, o toplum için henüz zaman, ve o eski anlayışın bir ölçüde görülen izleridir, hırsızlık konusuna bakış, sanki!)
“Burada konuşma hakkı kutsaldır; ne rütbe, ne ünvan, ne de yaş kimsenin konuşma hakkını engelleyemez.””Prens’in derhal beni görmek istediğini bildirdi… İndariko, üzülerek bana kendisine karşı yapılan saldırıları anlattı. Onu, Rusları Çerkesya’ya sokmak istemekle suçluyorlar ve benim… bir casus olduğumu… ilk çıkacak Rus-Türk savaşında… oğlu Nogay’ın Ruslar safında çarpışacak bir birliğin başına geçeceğini… iddia ediyorlarmış!/… Bence, bizler Anapa’daki Osmanlı Paşası tarafından kışkırtılmış bir sürü dehşetli dağlı tarafından tehdit edilmekteydik./ Paşa’nın son zamanlardaki davranışları… bu kanımı güçlendiriyordu.” (Marigny, s. 52, 53)
“Çerkesler kesinlikle din yobazı değildirler. Çerkes Müslümanlarının dinlerini pek o kadar ciddiye almadıklarını da saptadım.” (Marigny, s. 57)
Bu “ülkede kızlar çok serbesttir, adeta Avrupa’daki gibi… Ana Prenses bir dostluk gösterisi olarak elini uzatıp benim elimi sıktı”. (Marigny, s. 67)
“Avrupalı hanımlar bilsinler ki Çerkes hanımlarının onlardan hiçbir eksik ve geri kalan yanı yoktur.” (Marigny, s. 68)
“Moudrov… kuracağımız ticari istasyonlar için Çerkeslerin şüphelerinin daha da fazlalaştığını belirtti. Anapa’da bazı Türkler, onun ve Tausch’un Rus ajanı olduklarını ve Rusların Çerkesya’ya sinsi yollardan gelmeleri için çalıştıklarını söylüyorlarmış.” (Marigny, s. 72)
“Şapsığların hücumunu görmek için giden M. Tausch, iyi haberle geldi. Sayıları 200 kadar olan Şapsığ savaşçıları, çarpışmaya gerek görmeden sorunun çözümünü Milli Meclis’in kararına bırakarak geri dönmüşler… Çerkeslerde kabileler arası savaşlar olduğu söylenir. Bu aslında doğru değildir. Anlaşmazlıklar her zaman olabilir, fakat kavgalar genellikle bu şekilde sonuçlanır.” (Marigny, s. 77-80)
“Atiokhay’la yaptığım konuşmadan sonra, Paşa bizim daha önce Nathuaç bölgesine gezi yaptığımıza iyice inanmış oldu. Orada neler yapmış olduğumu ve tekrar gidip gitmeyeceğimi sordu… Paşa’nın ismi Seyit Ahmet idi. Bizim ticaretimizin gerek Anapa ve gerekse kendisi için yararlı olacağına inanmıştı… Sonunda yardımcı olmaya karar vermiş olmalı ki…”. (Marigny, s. 103)
“7 Mayıs 1823 günü Anapa Valisi Seyit Ahmet Paşa’ya şu haber geldi: Bir iki gün önce 3000 kadar Çerkes süvarisi Rus Kazak bölgesine bir saldırı düzenlemiş ve çok sayıda esir alarak geri dönmüşlerdir. Paşa bu harekatı düzenleyen Adige Prenslerine çok kızdı. Kendisi Ruslarla olay çıkartmak istemiyor ve çıkan olaylarında, Ruslar tarafından, sanki Paşa’nın emriyle oluyormuş gibi zannedilmesinden çekiniyordu…/ Çerkesleri kontrol edecek bir gücünün de olmadığını biliyordu. (Marigny, s. 110-112)
“Bazen Türklerle Çerkesler arasında çıkan anlaşmazlıklar ve kavgalar Anapa’nın ve ticaretin düzenini bozuyordu… bir keresinde bazı topçu askerleri bir Çerkesin karısına hakaret ederek herkesin içinde küçük düşürmüşler. Bunun üzerine birçok Çerkes… Paşa’ya bu hakaret için gerektiği şekilde özür dilenmediği takdirde, bütün Türklere karşı saldırıya geçeceklerini bildirir… Suçlu asker Paşa tarafından hemen hapse atılır ve tazminat… vermeye mahkum edilir.” (Marigny, s. 113)
“Paşa… Avrupa’nın ne denli güçlü olduğunu bir türlü anlayamıyordu… Bunların hiçbir coğrafya bilgisi yoktu; onlara harita üzerinde bir şey anlatarak fikir vermem imkansızdı… Paşa hazretlerinin milyon hakkında hiçbir fikri yoktu. Yani milyon nedir bilmiyordu! Ona parmaklarının yardımıyla on kez yüzbini toplamasını öğretmeye çalıştım…/ Sonuç sıfırdı. Hiçbir şey anlamadılar ve hepsi iki eline bakıp kaldı. Sonunda bir çözüm buldular ve “çook” dediler.” (Marigny, s. 115)
“24 Mayıs günü İndariko’nun oğlu Prens Nogay… Pşiate’den geldi… Nogay kendisini bizim konağımız olarak ilan etmiş ve daha önce gelip yardımcı olamadığı için özür dileyerek Anapalılardan bir şikayetimiz olup olmadığını sordu. Ben ilk gelişimizde karşılaştığımız zorlukları ve şüpheci halleri anlattım. Bunun üzerine kızan Prens, Paşa’ya bu davranışının hesabını sormaya gidecek oldu. Yalvar yakar zor vazgeçirdik… Paşa’nın benim kendisini şikayet ettiğimi sanacağını anlatarak onu sakinleştirdik.” (Marigny, s. 116)
“Bu ticari ilişkiler Rusların Çerkeslere güven vermesi için iyi bir fırsat sayılabilirdi. Bunu anlayan Ruslar M. Scassi’nin önerisi üzerine Prens Mehmet İndariko’ya değerli armağanlar göndermişler ve Rusya’nın dostu ilan etmişler.” (Marigny, s. 117, 118)
“Tausch… Kırım’a dönüp akrabalarının yanında üç yıl yaşamış; bu arada Çerkesya’yı çok özlemiş, bir tür vatan hasreti çekmiş… eski patronu onu tekrar aynı işe davet etmiş ve o da yine komisyoncu olarak Çerkeslerin arasına dönmüş.” (Marigny, s. 119)
“Her kişinin o heceyi söylerken telaffuzu değişebiliyor. Bana göre bazı kelimeler ve heceler alfabeyle simgelenemeyecek kadar zordur.” (Marigny, s. 120)
“Paşa’nın adaletini bir denemek istedim. Buranın polis şefi olarak kabul edilen tüfekçibeşı, bizim tüccar Ali Ağa’ya satmış olduğumuz bazı malları ondan bedava almak istiyormuş. Halbuki biz bu yetkiliye çok miktarda armağan da vermiştik. Onu Paşa’ya şikayet ettim. Paşa derhal tefükçibaşını huzuruna çağırdı ve benim önümde adamı rezil etti… geri ödemesini emretti… Araya giren bazı Ermeni tüccarlar bana, tüfekçibaşıdan bu paraları geri almamamı, yoksa adamın bana müthiş garazı olacağını söylediler. Ben gittikten sonra acısını onlardan çıkarabilirmiş. ” (Marigny, s. 121)
“Görkemli dağlar… şahane bir manzara arzediyordu.” (Marigny, s. 125)
“Çerkeslerle ticari ilişkiler kurmak isteyen Rusya hükümeti, birçok Çerkes prensine kıymetli armağanlar göndermiş. Bunlar arasında özellikle İndariko’ya… Çar Aleksandr tarafından gönderilen, üzerinde çok kıymetli taşlar bulunan bir kama da bulunmaktadır. Bütün bunlara rağmen İndariko Rus taraftarı olmamış”. “Guaşe bana… kamayı gösterdi.” (Marigny, s. 126, 127, 129)
“Çerkesler çok ince ruhlu ve sanatkar insanlardır.” “Bu insanların ilkel dinlerinin, belli belirsiz çok eski çağlara dayandığı kesin.” (Marigny, s. 133)
“Anapa… alış veriş yapılacak mallarla dolu değildi. Ağustos ayında gelmesi beklenen kervan Kuban’ın sol kıyısında Rus Kazaklarının hücumuna uğrayıp tamamen ve acımasızca yok edilmişti.” (Marigny, s. 135, 136)
“Anapa’da geçen yıl Türkler ve Çerkesler arasında çıkan anlaşmazlığın tekrar alevlendiğini… yolların güvenli olmadığını söyledi.” (Marigny, s. 141)
“Kazak Generali Vlassov bu bölgeye dehşet salmış ve birçok Çerkes yerleşim merkezini yerle bir etmiş, 2000 kadar masum insanı da kılıçtan geçirmişti./ Paşaya göre Çerkesler bu mezalimin bedeli olarak Ruslardan ağır tazminat taleb etmişlerdir… Çerkes prensleri ile anlaşamayan 10.000 kadar göçmen Nogay Tatarı tekrar nehri geçip Rusya’ya dönmüşlerdir.” (Marigny, s. 143)
“Öz vatanından… ayrılmış olmak bence yürek yakıcıdır.” “Anapa’da rastladığım Rusların çoğu asker kaçaklarıydı… mutlu görünürlerdi. Türklerin ve Çerkeslerin yanında kendilerini üstün ve gururlu göstermek isterler, fakat… tuhaf bir vaziyet ortaya çıkardı… Çerkesya’da köleler çok büyük bir şefkatle muamele görürler, aileden biri gibi sayılırlar. Bunların durumu… Avrupa’da, evimizdeki hizmetçilerle bile kıyaslanmayacak kadar iyidir./ Anapa’da tanık olup öğrendiklerimden sonra, bende köle kelimesinin dehşet verici anlamı yok oldu. Türkiye ve Mısır’a gönderilmek üzere hazırlanmış erkek ve kadın köleler gördüm. Bunların çok azı üzgün ve kederliydi.” (Marigny, s. 145, 146)
“Boğaz’daki Rus alışveriş ve değiştokuş pazarı, bir bildiriyle Çerkeslere çok uygun ve ucuz fiyatla tuz satabileceğini ilan etti. Çerkesler ellerinde bulunan yerli mallarıyla birden bu pazar yerine hücum ettiler. Bu olay Anapa tüccarlarını o kadar kızdırdı ki Çerkeslere engel olmak için silahlı müdahale yapmayı bile teklif ettiler. Sonradan elindeki ticareti kaptırmaktan korkan paşanın tüccarları kışkırttığını ve onlara top bile vermeğe söz verdiğini duydum.” (Marigny, s. 148)
“Buradaki Türk tüccarların benden nefret ettiğini bildiren birçok ihbarlar gelmekteydi. Çünkü F. Garibaldi’nin yapmış olduğu ticari faaliyetlerden sadece iki kişi faydalanmıştı. Bunlar da Trabzonlu Müslüman bir tüccar olan Gençe Ağa ile Ermeni Baltazar Efendi idiler. Diğer tüccarlar bunları çekemeyip dükkanlarını yakmak istemişler ve beni öldürtmek için İstanbul’dan kaçmış sabıkalı bir kiralık katil tutmuşlar. Bana gavurları Anapa’ya soktuğum için kızıyorlarmış… Beni öldürtmek istedikleri katil, Eyüp Çavuş adında bir adamdı. Sık sık yanımıza gelirdi, biz de ona rom ikram ederdik…/… Onu kiralayan patronlarına, benim önemli olmadığımı ve Ermeni Baltazar Efendi’nin zengin bir tüccar olduğunu söyleyerek 11 Haziran günü zavallı adamı dükkanının önünde bıçaklayarak öldürdü.” (Marigny, s. 149, 150)
“Baltazar Efendi’nin katlinden birkaç gün sonra Anapa’ya gelip bana yardımcı olan ve beni koruması altına alan Çerkes konaklarımdan Prens Nogay’a da minnettarım. Bu genç cengaver heyecanlı bir şekilde Anapa halkına bana karşı saygılı olmalarını emretti…/ Eyüp Çavuş ülke içlerine kaçıp Çerkeslere sığındı.” (Marigny, s. 152)
“Temmuz ayı boyunca Anapa’da Çerkes prensleri ve beylerinin iki büyük toplantısı, yani kurultayı oldu… Seyit Ahmet Paşa kaleden sekiz fersah içeride bulunan bir toplantıya bizzat katılmak için gitti. Bunun sebebi çok önemliydi. Paşa o civardaki Çerkes liderlerini padişaha bağlılık yemini ettirmek için gayret sarfediyordu… Padişaha pek aldırış etmeyen prenslerin de halkını kandırıp onlara karşı kışkırtıyordu. Paşanın söylediğine göre… Çare, Çerkeslerin koyu Müslüman olup, Sultanın emrine girmeleriydi./ Şimdi anladığımıza göre Şapsığ prenslerinin halk tarafından iktidardan indirilmesi, Seyit Ahmet Paşa’nın entrikaları sonucu olmuştur. Bu kez paşa aynı şeyi Kabartaylar, Abzehler ve Bjeduğlar için yapmaya kararlı idi. Onları bir Türkün yönetimine sokup, padişaha bağlılık yemini ettirmek amacındaydı. 2 Ağustos günü bunda başarılı olduğunu evinde tantana ile halka ilan etti. Ne kadar başarılı olduğu tabii belli olmaz!” (Marigny, s. 156-158)
“1824 yılının sonuna doğru Anapa Sancağı Trabzon Paşalığı’na bağlandı… 1825 yılında Trabzon Valis Çeçenoğlu Hasan Paşa bizzat Anapa’ya gelerek, padişah efendilerine bağlılık yemini ettikleri taktirde Kuzey Kafkasya’nın tüm halklarının Ruslara karşı dış güvenceye sahip olacaklarını ve bağımsızlık mücadelelerinde yalnız kalmayacaklarını ilan ederek köy köy dolaştı. Kuzey Kafkas halklarının büyük kısmı bu teklifi olumlu karşıladılar; fakat bir koşulla ki tam bağımsızlıklarına hiçbir zaman halel gelmeyecekti.” “1826’da sadece iki Rus gemisi Nathuaç sahillerine ulaşmış ve bundan sonra ilişki tamamen kesilmiştir. 1826 yılında Anapa’yı ziyaret eden küçük bir Rus savaş gemisi, Çeçenoğlu tarafından büyük bir dostluk gösterisiyle karşılandı. Bundan sonra Rusların gerek paşadan, gerekse Çerkeslerden şikayet edecek mazeretleri kalmamıştı./ Buna rağmen Kuban’da savaş devam ediyor… Kazak General Vlassov, kılıç ve ateşi her yere götürdü ve dönüşünde bazı önemli esirler getirdi…/ 1827 yılında Rus savaş gemisi “Kritski” özel bir görevle Anapa’ya geldi. Rus Çarı 1’inci Nikola tarafından Anapa paşasına pırlanta taşlarla süslü bir enfiye kutusu hediye olarak gönderilmişti… Rus komutan, Çeçenoğlu Hasan Paşa tarafından askeri törenle karşılandı./ Haziran 1827’de Rusya… Rus ticaretine yardımcı olduğu için İndariko ailesine 15.000 ruble armağan etti. Aynı zamanda Şapsığ kabilesi ile… anlaşmazlıkların düzeltilmesini sağladı…/… 1828 yılının şubat ayında Kemirkoy… Berzuk ile Hatukoy… Aslangeri Yekaterinador’a geldiler ve askeri törenle karşılandılar. Anlattıklarına göre, Rusların amansız düşmanı sayılan Çeçenoğlu Hasan Paşa kendilerini ziyaret ederek Kuban’ın en eski ve gerçek sahiplerinin onlar olduğunu söylemiş ve çıkacak ilk savaşta diğer Çerkes liderleriyle birlikte Osmanlı saflarında Ruslara karşı savaşmalarını istemiş… bu iki Çerkes prensi, çıkacak muhtemel bir savaşta Anapa paşasının yanında yer almayarak tarafsız kalmak istediklerini ve Rusların da bunu bilmesini arzu ettiklerini belirtmişler. Fakat bundan bir süre sonra çıkan savaşta… diğer kabilelerin tepkisini göze alamayarak… İkisi de bizzat at üstünde Rusya’ya karşı savaşa katıldılar./ Mart ayında Anapa komutanı Çeçenoğlu Trabzon’a gitti, yerine iki tuğlu Osman Paşa’yı bıraktı./ 14 Nisan 1828’de Rusya… savaş ilan etti… bir Rus donanması… Anapa’ya hücum etti.” (Marigny, s. 159-163)
Bu dönemde süren “sonucu olarak Prens Mençikov, Anapa’dan 15 verst uzaklığa kadar bütün Çerkes köylerinin yakılmasını ve yok edilmesini emretti.” “28 Mayıs’ta… talih Ruslardan yana döndü. 10 Haziran günü lağımlar kazılarak kalenin içine kadar girildi… kayıtsız şartsız teslim oldu.” (Marigny, s. 164, 165)
“AVRUPA HÜKÜMETLERİNE HİTABEN ÇERKESYA BAĞIMSIZLIK BİLDİRİSİ/ Ağustos 1835, Londra/… Çerkesler Sultan’a sadakatlarını dile getirmek ve yardım istemek için çok sayıda heyet gönderdiler ama hepsi de soğuk karşılandılar. İran’a müracaatları da başarıya ulaşamadı. Nihayet Mehmet Ali’ye… başvurdular ama… yardım elini uzatamayacak kadar uzakta idi…/… /… 200.000 insanımız Rus işgali altında kaldı… Aramızda, bizim barbarlığımızı kendi ülkelerinin uygarlığına tercih eden binlerce Rus var.” “Ama bağımsızız…/ The Portfolio’dan, cilt 1. sf. 187” (Marigny, s. 168-172)
“DAVİD URQUHART’IN ÇERKESLERE MEKTUBU/ Londra, 21… (Şubat 1835)/… İngiltere Rusya ile savaş halinde olmadığı için ona karşı askeri harekatlara destek veremez.” “Birlik konusuna özel önem veriyorum. Çünkü Rusya’dan çok, birleşememek sizin esas düşmanınızdır.” “Değerinizi farketmeyen ve size ihanet eden Osmanlı İmparatorluğu kendisinin savunucusu olduğunuzu Avrupa'dan öğrenecektir. İngiltere’den yardım isteyen Lezgiler, Kabardeyler, Çeçenler, Osetler, Çerkesler ve Abzehler ilk defa aynı noktaya bakmaktadırlar” “DAVUD” (Marigny, s. 172-176)
*
29.4.2024
***