Son dönemde neredeyse sevdiğim tek yazar olan Münir öldü.
Üslubunu seviyordum.
Yazılarını sabırsızlıkla bekliyor ve öğreniyordum.
Benim için ufuk açıcıydı, dünyayı daha iyi algılamama katkı sağlıyordu.
Kuşkusuz başka pek çokları için olduğu gibi benim için de büyük eksiklik.
Allah rahmet etsin.
*
Aşağıda Hakan Aksay'ın Münir'e dair olan iki yazısından alıntılar yer almaktadır.
*
"Ölüyor olmak - canlı olmaktan ölü olmaya geçiş - olağanüstü bir şeydi. Beden olarak yoktum ama benlik olarak oradaydım. Uçuyordum. Ama kanatların, kemiklerin ve kasların çabasıyla değil, başka bir kıtanın topraklarında yere konup çimlenmek üzere rüzgârların akıntısında okyanusu aşan ağaç tohumları gibi, kendi kanatları ve itici gücü olmayan bir uçuşla. Bir ekran veya pencere vardı. İçinde bal peteği renginde, beyazdan sarı ve koyu kahverengiye uzanan, kaynaşan ışıklı bir kitle, korkunç bir süratle soldan sağa ve doğudan batıya doğru gidiyordu. Bu süratin bir de sesi vardı. İçimde korku veya heyecan yoktu. Bildik bir kumsalda veya orman patikasındaymış gibiydim."
Öldükten sonra "fazlasını yaşamaya" başlamıştı Metin Bey. O fazlanın sınırı da düne kadarmış işte.
…
Sahi, ölümden korkar mıydın sen? Bir defa ölüme benzer bir şeyler yaşayan insanın korkusu azalır mı artar mı?
"Ölüme yakın bir deneyim geçirdim. İnsanın kalbi durup ölüm sürecine girdiğinde ne olduğunu biliyorum. Ondan beri ölüme karşı duyduğum en güçlü his merak oldu. Döndürüldüğüm kapıdan bu defa içeri girdiğimde ne olacak? Bilinmeyenlerle dolu bu kâinatta her şey olabilir, diye düşünüyorum. Her şey ve hiçbir şey. Hayatıma o kadar değer vermiyorum. Başkalarının verdiği mücadeleye saygım var. Ama kendi hesabıma ben günlerim korkunç ilaçlarla uzasın, ömrüm ilaç ve yabancı kokan, ağaçlardan, denizlerden ve göklerden uzak yerlerde sonlansın istemiyorum. Önü ve arkası sonsuz zamanın içinde birkaç ay veya birkaç yıl daha fazla, ne önemi var?"
Bir başka yazında da şöyle diyordun:
"Hayata fazla asılmamak lazım, diye düşünüyorum. Dünyayı fazla ciddiye almamak lazım. Ben de başka bir yere gitmek için burada olduğumuza inanıyorum. Ama o yer ne din kitaplarında anlatıldığı gibi olacak ne de romancıların tahayyül ettiği gibi. Aklın alamayacağı kadar acayip olan bu kainatta aklın alamayacağı acayip bir yer olacak."
Sırası mıydı şimdi ölmenin, Metin Bey! (t24.com.tr)
*
Huzuru ise bambaşka bir yerdedir:
“Bana ayrılmış olan günlerin büyük bir bölümünü tüketmiş olmak beni ürkütmüyor. Doğa, Tanrı ve insanlarla barışığım. Hiç kimseden - bana kötülük edenler dâhil - nefret etmiyorum. Hiç kimseden intikam almak arzusunda değilim. Hiç kimseyi kıskanmıyorum. Kendimden başkası olmak istemiyorum. Sahip olduğum şeyler bana yetiyor. Doğanın sofrasından aç gözlülük yapmamış olarak kalkmak istiyorum.
Çok sevdiğim bir işi yapıyorum. Hiçbir zaman kendimi emekliye ayırmayacağım. Bunayıncaya veya ölünceye veya istenmeyinceye kadar çalışacağım.”
Türk basını Metin Münir'siz eksik kalır (t24.com.tr)
*