3 Nisan 2023 Pazartesi

KUZEY KAFKASYA DAĞLILARININ ÖZGÜRLÜK UĞRUNDA MÜCADELESİ (1917-1920)

Altay Göyüşov, Türkçeleştirme ve Ekler: Sefer E. Berzeg, Kuban Matbaacılık, Ankara

*

Azeri tarihçi Göyüşov'un 2000 yılında Baku Devlet Üniversitesi tarafından yayınlanan bir kitabı bu.

Konusu adında yazılı.

Türkçe ve Rusça olanlar başta olmak üzere geniş bir kaynakçadan yararlanılarak hazırlanmış.

Yoğun bir emek ürünü ve Kafkasya Dağlıları konusunda bence çok önemli olan bir çalışma.

*

Kitaptan birkaç not şöyle:

Bölge tarihindeki olayların anlatımında "önemli miktarda tahrifler ve sahtekarlıklar yapılmış olması yanında, sessizlikle geçiştirilmiş sayfalar da bulun"maktadır. (Göyüşov, s. 6)

Tarihteki olaylarla günümüzde yaşananlar arasında birebir benzerlikler vardır. Bolşevikler Çarlık sınırlarını ihyaya çalışmışlardır ve bu durum günümüzde de tekrarlanmaktadır. Her iki dönemdeki uluslararası güçlerin yaklaşımı da aynıdır. Çeçenistan'ın Alhanyurt yerleşiminde 1919'da yapılan katliam 1999'da da aynen tekrarlanmıştır. Çarlık ve Sovyet dönemleri ile günümüzde olanlar "Velikorus (Büyükrus) şovenizminin" sürekli olarak var olduğunu göstermektedir. 1917-1921 döneminin öğrenilmesi Lenin ve Bolşevizm'e de gerçek değerinin verilmesi açısından gereklidir. Sovyet tarihçiliği olaylara "zorla sınıf mücadelesi rengini vermeye" çalışıp "milli bağımsızlık hareketlerini tahriflere uğratmışlar ve olayları sahteleştirme yolunu tutmuşlardır." (Göyüşov, s. 7, 8)

Sovyet tarihçiliği Lenin hükümetinin anlaşmazlıkları kışkırtıp Büyükrus şovenizminden bir araç olarak yararlandığını gizlemeye çalışarak olayların saptırılmasını ve tahrif edilmesini sağlamıştır. (Göyüşov, s. 12-17)

Batılıların bölgeyle ilgili incelemeleri önemlidir, ancak bunların bazı kusurları da bulunmaktadır. "Batılı tarihçiler, İtilaf Devletleri'nin (Antant) 1919 yılında Dağlılar'ın Denikin'le mücadelesi döneminde yer aldığı yanlış mevkii hiç belirtmemişlerdir." Onların o kadar eleştirdiği Lenin'in "işgalinde, Batılı devletlerin de dolaylı günahı vardır." Çünkü Kafkaslıları desteklemek yerine Denikin'i destekleyerek sonradan bölgeyi Sovyetlerin işgal etmesine neden olmuşlardır. Ayrıca Kafkasya'nın güneyinde de uluslararası hukuk ihlal edildiği halde Batılı devletler aciz kalmışlar ve bu hususlar Batılı tarihçilerin eserlerinde hiç yer almamıştır. (Göyüşov, s. 18, 19)

İncelemenin görevleri arasında, Sovyet tarihçiliğinin klişelerinin ortadan kaldırılması, gerçeklerin ortaya çıkarılması, 1917-1920 döneminde bölgede olanın bağımsızlık mücadelesi olduğunun ve bu sırada Beyaz ve Kızıl Rusya'nın birçok kez yerli halka karşı birleştiğinin kanıtlanması, Şubat 1917 sonrası bölgede ortaya çıkan milli çekişmelerin Bolşeviklerin iktidar mücadelesine dayandığının gösterilmesi, Ekim devrimi sonrası Lenincilerin yerli halklarla mücadele ettiğinin ve soykırımları araç olarak kullanmak suretiyle Rusların emperyalist yararlarının mirasçısı olduklarının ve Sovyetlerin bölgeye yerleşmesinin işgal yoluyla olduğunun kanıtlanması, Dağlı halkların imrenilecek metanetinde İslamiyetin önemli etkenlerden birini oluşturduğunun gösterilmesi, hususları da bulunmaktadır. 1917-1920 dönemi "birçok özellikleriyle günümüze benzemektedir." "Tarih, Rusya'nın Kafkaslar'ın kuzeyini ele geçirdikten sonra güneyine de el uzattığına iki kez tanık olmuştur." (Göyüşov, s. 23-25)

Genelde "hıristiyanlığı kabul eden Osetler... Rus emperyalizminin dayanağı haline" gelmişlerdir. (Göyüşov, s. 29)

"Osetya sürekli olarak, İnguşlar'la Kazaklar arasında meydana gelen çatışmalarda İnguşlar'ın düşmanları ile aynı cephede yer almıştır." 1917-1920 döneminde hıristiyan Osetler "İnguş soykırımlarına Ruslar'la birlikte yakından" katılmışlardır. Bolşevikler de Rus imparatorluk yararlarına sadık kalmışlar ve "dünkü bağlaşıkları İnguşlar'ın değil, Osetler'in yandaşı gibi davranmışlardır. Yani aslında Lenin hükümeti, Rusya'nın... emperyalist niteliğini korumuştur." İnguşlar özgürlükseverlikleri nedeniyle her zaman emperyalizm için tehlike oluşturmuşlardır. "Rusya'nın imparatorluk yararlarının irsi mirasçıları olarak Bolşevikler, bu iki halk arasındaki anlaşmazlıklarda, İnguşlar'ın onlara verdiği hizmetlere bakmaksızın Osetler'i destekliyorlardı." (Göyüşov, s. 30, 31)

Müslümanlık Dağlı direnişinin ana nedenlerinden biri olmuştur. Ruslar Kafkasya'da "mertlik ve temiz yüreklilikle" karşılaşmışlardır. Dağlılar bu yönleriyle manevi yönden işgalcilerden çok daha yüksektedirler. Rus sınırlarını koruyan Kazaklar birçok yönden Dağlıları örnek almışlardır. (Göyüşov, s. 32, 33) 

*

Katılıp katılmamak bir yana, tek başına, kitaptaki yöntemsel denebilecek bu hususlar bile, bence çok öğretici ve kıymetli.

*

Şubat 1917'deki Çarlığı sona erdiren devrimden sonra özerk yaşam konusunda umutlanıp barışçıl yöntemlerle geleceklerini düzenlemeye çalışan Dağlılar Ekim 1917'deki Bolşevik darbesini takiben büyük bir karmaşa ve silahlı saldırılarla karşı karşıya kalıyorlar. 

Asıl anlaşmazlıklar  "Bolşevik propagandalarının etkisi altında cephelerden kitlesel olarak firar eden askerlerle Müslümanlar arasında başgösteriyor". (Göyüşov, s. 136-157)  

Sanki Ruslar dünya savaşından çekilip Dağlılarla savaşıyorlar!

O dönemde yaşananların çok özet bir anlatımı kitaba göre şöyle:

Çarlık döneminde Dağlılar "barış içinde gelişme olanağından yoksun kalmış" olduklarından 1917 sonrasındaki mücadele "aydın kadrolarının azlığı, ciddi ekonomik gerilik, demografik problemler ve ideolojik alandaki uyuşmazlıklar gibi sorunların etkisi altında cereyan etmiştir", Dağlılar devrimden hemen sonra "Kuzey Kafkasya Dağlı Birliği" adlı kurumun bayrağı altında toplanmışlar ve mücadeleyi barış ve demokratik yollarla sürdürmeyi seçmişlerdir, böylece genelde mevcut olan "ikili iktidar durumu" Terekte "üçlü iktidar haline dönüşmüştür", Dağıstanda Şubattan sonra yerliler Geçici Hükümetin yerli organlarında tam denetimi ele geçirmişlerdir, Dağlı talepleri Baku ve Vladikafkasta yapılan kurultaylarda belirlenmiş ve "tek bir özerklik esası kabul edilerek bütün umutlar Rusya Kurucu Meclisi'nin çalışmalarına bağlanmıştır", Dağlılar Terekte de zamanla yerel iktidar organlarında belirleyici makamları ele geçirebilmişler, Rus-Kazak halkına karşı bile anlayışlı davranmış ve "sadece kendi iç yaşamlarını istedikleri şekilde kurma arzusunda olduklarını göstermişlerdi", fakat İmparatorluğun merkezi organları "bu asgari taleplerine bile ciddi bir direnmeyle karşılık vermişti", "sözde halkların geleceğini kendilerinin belirlemesi hakkını kabul eden sosyalist Sovyet organları da, Dağlı halklarının özgür yaşama isteklerine karşı mücadele vermişlerdi", bu kurumlar "bölgedeki milli anlaşmazlıkları kızıştırmayı" da başarmışlardı, sonuçta "Dağlı halkları, bu kez de, cepheyi bırakıp kaçan ve "savaş yeteneğini" sivil Müslüman halk üzerinde deneyen, müthiş bir başıbozukluk ve azgınlık içindeki Rus askeri birlikleriyle ve Kuzey Kafkasya'da sahip bulundukları ayrıcalıkları artık kaybettiklerini gören Kazaklar'la, silahlı çatışmalara girmek zorunda bırakılmışlardı", Groznide, Vladikafkasta vb. yerlerde "Dağlılar'a karşı dahşetli katliamlar uygulanmıştır", Dağlılar bu koşullarda bile demokratik yollara sadık kalıp çatışmaları önlemeye çalışmış ve "Rusya Kurucu Meclisi'ne katılma hazırlıklarını sürdürmüştür", haydutluk söyleminin de iftiradan başka bir şey olmadığını göstermişlerdir, Rus güçleri "Velikorus (Büyükrus) şovenizminin idealleri çerçevesinde birleşerek" yerlilere silah gücüyle boyun eğdirmeye çalışmış, "en feci vahşilikleri yapmaktan bile çekinmemiştir", Dağlılar mertlikle davranıp "manevi yönden işgalciden kat be kat yüksekte bulunduklarını kanıtlamışlardır", işgalciye nefret besleseler de güçsüze merhametli davranmışlardır, Şubat 1917 devrimi sonrasında Dağlı liderleri arasında da fikir ayrılıkları ortaya çıkmıştır, bu ayrılıklar Sosyalistler, İslamcılar ve Liberal-demokratlar arasında iç siyasi rekabete dönüşmüştür, liberal-demokratlar yerlileri Dağlı kavramı altında birleştirmeye çalışmışlar, ancak bir süre sonra "rahat kuruculuk döneminin yerini silahlı müdahalelere bırakması, din adamlarının girişimi ele alması sonucunu doğurmuştur", islamcılar ve liberal-demokratlar bağımsızlık ideallerine bağlı kalmışlardır, "Dağlı sosyalistler ise, Rusya'daki yoldaşlarının fitnelerine uymuşlar ve özgürlük hareketini belirsiz sosyal ideallere ve kişisel yararlara kurban ederek atalarının 300 yıllık mücadelesine ihanet etme yolunu tutmuşlardır", Dağlı yaşamında islamiyet köklü bir şekilde yer ettiğinden liberal-demokrat ve sosyalistler de "siyasi mücadeleleri sırasında İslami kavram ve deyimlere geniş yer vermişler ve... toplumun hukuki esaslarının Şeriat normlarına uygun olarak şekillenmesine çalışacaklarını belirtmişlerdir", liberallerin samimi olmasına karşın sosyalistler bunu söylerken halkı aldatmak istemişlerdir, islamcılar ise Şamil imametine yakın bir din devleti hedeflemişlerdir, islam düşüncesi Dağlı ruhunu şekillendiren ana etkenlerden biri olmuştur, laik Dağlı liderleri din ayrımı yapmaksızın yerli bağımsızlığından yana olurken "Dağlı Osetler'in hıristiyanlaşmış bölümü ise bağımsızlık mücadelesine kayıtsızlık göstermiş, hatta emperyalist Rus gericiliğiyle aynı yerde durmuştur", "Şubat devriminin ideallerinin yaşadığı dönemde Dağlılar milli hakları uğrunda demokratik araçlarla mücadele vermelerine karşın, Petrograd'daki Ekim devriminden sonra siyasi durum bütünüyle değişmiştir", Terekte Sovyetler Dağlı ve Kazak direnişiyle karşılaşmışlardır, bu iki güç "Bolşevik gericiliğine karşı bir araya gelerek özerklik esaslarını ortaya koysalar da sonuçta Velikorus şovenizmini kızıştıran Komünistler Kazaklar'ı Dağlılar aleyhine kışkırtarak, önce Terek Bölgesi'nde iktidarı ele geçirmiş, daha sonra ise Baku'da iktidara el koyarak buradan ve Astrahan'dan gönderdikleri güçlerle Dağıstan'a sokulmuşlardır... Bolşevikler... ortaya attıkları ideallerinin populizmden başka bir şey olmadığını, kendilerinin de Rus devletinin emperyalist özelliklerini aynen koruduklarını göstermişlerdir", Bolşeviklerin Terekte Rus güçleri koalisyonuyla iktidarı ele geçirmelerinden "kısa bir süre sonra Kazaklar'ın sınıfsal bir grup sayılarak yokedilme olasılığıyla karşı karşıya kalmaları, bölgedeki Rus birliğinin dağılması sonucunu doğurmuştur", bu koşullarda Bolşeviklerin yardım için başvurduğu Dağlılar Çarlık döneminde "bir alet işlevini görmüş olan Terek Kazak Ordusu'nu ağır bir yenilgiye uğratarak, Dağlı topraklarını iki parçaya ayıran Sunja Kazak stanitsalarını sürmüşler ve vatan topraklarının bir kısmını... kurtarmışlardır", Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmesinden sonra Dağlı liberal liderleri ülkeden ayrılmak zorunda kalmışlardır, barışçıl dönem bitip silahlı mücadele gerekince önderlik din adamlarına geçmiştir, ülkeden ayrılıp bağımsızlık için diplomatik mücadele sürdüren liberal aydınlar da "11 Mayıs 1918'de Kafkas Dağlı Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ilan etmişlerdir", sonrasında muhaceretteki hükümet "kardeş Osmanlılar'ın askeri yardımına dayanarak, 1918 yılının sonbaharında, milli mücahid güçlerle birlikte Dağıstan bölgesini Bolşevikler ve onlarla işbirliği içinde olan Biçerahov'un Rus-Kazak birliklerinden temizlemeyi başarmıştır", hükümet vatana dönüp barışçıl kuruculuk çalışmalarını sürdürmüş, ancak bu dönem kısa sürmüştür, Dağlılar "bu kez de General Denikin'in komutasında önce Terek'i sonra da Dağıstan'ı işgal eden Gönüllü Ordu'ya karşı mücadele vermek zorunda kalmışlardır", dünya savaşının sonunda Kafkasya'ya gelen İngilizler ise tarihsel bir hata yapıp Bolşeviklerle mücadelede Dağlılara değil Denikine önem vermişler ve "dolaylı olarak gelecekteki Sovyet işgali için verimli koşullar oluşmasına neden olmuşlardır", Dağlı hükümetinin Denikinciler tarafından dağıtılmasından sonra yerliler silahlı mücadeleye geçtiğinden önderlikleri de bir kez daha din adamlarına geçmiştir, "bu mücadele Denikin'in yenilgisiyle bitse de, Kafkasyalılar bu kez de Bolşevik işgaliyle karşı karşıya kalmışlardır", Denikin döneminde "uzun süre ikiyüzlü bir şekilde" Dağlı bağımsızlığını tanıdığını belirten "Sovyet Hükümeti" aslında hiç de o niyette olmadığını göstermiştir, "Denikin'e karşı birlikte mücadele adı altında Dağlı ayaklanmacılar arasına sokulmuş olan Rus Bolşevikleri... kendi siyasi propagandalarını yapmakla meşgul olmuş ve gelecekteki işgalleri için hazırlık yapmışlardı. Lenin hükümeti... doğrudan doğruya Rus İmparatorluğu'nun stratejik hedeflerinden yola çıktığını, bir kez daha kanıtlamıştı. Leninciler aynı zamanda, daha önce bağımsızlığını resmen tanıdıkları Kafkasya Dağlı Cumhuriyeti'nin topraklarına girmek suretiyle, bütün uluslararası hukuk normlarını ihlal etmiş" ve Rus saldırganlığının hukukla dizginlenemeyeceğini göstermiştir. Sovyetlerin Biçerahovla yaptıkları koalisyon ise Rusyadaki siyasi güçlerin hepsinin "Velikorus(Büyükrus) şovenizmine sadık olduklarını ve... içyüzlerini, bir kez daha göstermiştir", Sovyet işgali üzerine Dağlılar İmam Necmeddin önderliğinde yeniden silahlı mücadeleyi yükseltip parlak zaferler kaznmışlardır, XI. Kızılorduyu dağıtmışlar, ancak yine de bağımsızlıklarını koruyamamışlardır, "Rus-Sovyet hükümeti... Kafkasötesi'nin işgalini gerçekleştirdikten sonra bütün güçlerini bölgenin kuzeyine" yöneltmiştir, yaşananlar Kafkasya ve Kafkasötesi halklarının işbirliğinin önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir, 1920 başındaki işgal de Batı'nın acizlik ve pasifliğini göstermiştir, 1917-1920 döneminde Azerbaycan Dağlılara desteğini esirgememiştir, Denikin'in yenilgiye uğratılmasında Azeri ve Gürcülerden Dağlılara gelen karşılıksız yardımlar da etkili olmuştur, yaşananlar Kafkasya Türklerinin kaderi ile Dağlı müslümanların kaderinin birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu da göstermiştir, bir husus da Osmanlı yardımıdır, Dağıstan topraklarının emperyalistlerden temizlenmesi için uygun koşulları yaratan Osmanlı ordusu olmuştur, Nuri Paşa, Kazım (Kap) Bey, İsmail Berkuk, Hüseyin Efendi vb. gibi Osmanlı subay ve askerleri Dağlı mücadelesine doğrudan katılarak canlarını vermeye hazır olduklarını göstermişlerdir, Türkiyenin nüfuzunun önemi de bir kez daha görülmüştür, bu dönemde yüreği özgürlük aşkıyla çarpan Dağlı önderleri tarihe adlarını yazdırmışlardır, kişisel yararlarını gözeten sömürge yardakçıları da çıkmıştır, Çarlık, Sovyet ve sonrasında aynı karakteri koruyan Rus emperyalizmi "Dağlı halklarının doğal gelişimini engellemekte"dir, ortak dil konusu da önemlidir, Ruslar acımasız yöntemleri hep sürdürmüşlerdir, II. Dünya savaşı dönemindeki kitlesel sürgünler de Stalinizmin "icadı" olarak değil, Rus soykırım siyasetinin bir parçası olarak görülmelidir, köylerin top ve füze atışlarıyla yerle bir edilmesi geleneksel Rus politikasının bir şeklidir, propaganda ile de iftira atılmaktdır, aynı anlayışın uygulamalarına önce yağma ve haydutlukla mücadele denirken daha sonra terörizmle mücadele denilmektedir, ancak mücadele ruhu yok edilememektedir. (Göyüşov, s. 349-359)

*

Kitapta özellikle iki husus da öne çıkarılmış: Bolşevik karşıtlığı ile Dağlılara Azeri yardımı.

Bir noktanın abartılması başka bir noktanın kararmasına yol açar mı acaba, diye düşünerek, bu iki hususta yazar biraz abartıyor mu acaba, demekten de kendimi alamadım!

*

Bence okunup tespit ve görüşleri üzerinde konuşulması gereken önemli bir kitap.

*

Kitaptan diğer bazı notlar da şöyle:

Ruslar her tür vahşi yöntemle Dağlıların direnişini kırmak istemiş, ancak "Dağlı halkları, özellikle de Çeçenler, Çarlık Rusyası tarafından hiçbir zaman bütünüyle fethedilememişlerdi", doğa koşulları, din ve gelenekleri sayesinde direnmişlerdir. (Göyüşov, s. 47)

Askeri sömürgecilik politikası Dağlıları normal gelişme olanaklarından mahrum bırakmış ve "büyük insani zararlar oluşmasına neden olmuştur." (Göyüşov, s. 55)

Leninciler "Büyükrus şovenizminin yeni öncü gücüne dönüş"üyor. (Göyüşov, s. 162-167)   

"1917 Aralık ayının 21'inde, yeni Rusya anayasasının hazırlanmasına katılmayı reddetmek ve bu ülkenin... iç işlerine hiçbir şekilde karışamayacağını vurgulamakla aslında Dağlı Hükümeti cesurca adım atmış ve artık bağımsızlık yolunu seçtiğini açıkça göstermişti." (Göyüşov, s. 168-171)

11 Matıs 1918'de Dağlı birliği bağımsızlık ilan ediyor ve tanınma için çalışıyor, "Hükümet Başkanı Abdulmecid Çermoy, Kuzey Kafkasya'nın Bolşeviklerden kurtarılması için Gence'de Osmanlı Komutanlığı ile birlikte son askeri önlemleri almaya hazırlanıyordu". Sovyetler ise "Türklere karşı mücadele edecek bir güç oluşturmak istiyorlardı", Dağlı tehlikesi karşısında Bolşevikler 22 Mayısta Groznide bir kurultay topluyorlar, genç Çeçen-İnguların katılmasıyla Kurultay Alman-Türk emperyalistlerle görüşmeye "cüret etmiş" Dağlı hükümetini "halk düşmanları ve hainler" olarak niteliyor, bağımsızlığın "bir grup maceracı tarafından kabul edildiğini" bildiriyor, bu kararlar iktidar mücadelesinin kızışmasına yol açıyor, "İnguşlar'ın Kazaklar ve Osetler'le, Çeçenler'in Grozni Rusları'yla ilişkileri gerginleşti", hıristiyan Osetlerle birleşen Kazak birlikleri Ağustosta Vladikafkası ele geçirerek sovyetleri kaçmak zorunda bırakıyorlar, Kazak-Oset hükümeti kuruyorlar, Petrograd Bolşevik temsilcisi Orconikidze İnguşlara sığınıp yardım istiyor, İnguşlar gelenekler gereği kaçaklara yer verdiler, Hızır Artshanov'un İnguş birlikleri Orconikidze ve diğer sovyet önderlerini ölümden kurtarıyor. (Göyüşov, s. 180-187)

Terekte sovyet tüm gücünü Dağlılara karşı seferber etmesine rağmen onun için asıl tehlike Denikinden geldi, Ocak 1918'den itibaren faaliyette bulunan sovyet "Denikin karşısında hiçbir direniş gösteremedi", Denikine karşı mücadele veren Dağlılar olmuştur, özellikle Çeçen-İnguşlar içlerindeki küçük sapmalar hariç "daima tek bir siyasi güç halinde hareket etmişlerdir." (Göyüşov, s. 187-192)

1918 başlarında Terekteki Kazak-Bolşevik ittifakı sonrası durumu zayıflıyan Dağlılar Güney Kafkasya birliğine katılmak istiyor, ancak Ermeniler engelliyor, Gürcüler Dağlılara yakınlık duysa da "Almanların etkisi altında bulunuyorlardı. Tiflis, tehlikeli saydığı Osmanlılar'dan korunmak gayesiyle Almanlar'a sığınıyor... Almanlar ise bağlaşıkları olmasına karşın bu bölgede Osmanlı'nın etkisinin aartmasını istemediklerinden, Müslüman Dağlılar'ın Güney Kafkasya'lılarla birleşmesini de, Osmanlı gücünün artması olarak algılıyorlardı." Dayanak arayan Berlin Kuban Kazaklarına umut bağlamaktaydı ve Kazaklar da Dağlılara karşıydı, Alman baskısıyla Gürcüler Dağlılara ihtiyatla yaklaşıyorlar, Dağlı-Azeri ittifakının müslümanları güçlendirmesinden çekiniyorlar, ayrıca Dağlılarla tarihsel toprak anlaşmazlıkları da vardı, Dağlılara sadece Azeriler yardımcı oluyor, Dağlı temsilcileri "Osmanlı hükümetinin girişimiyle Trabzon'da toplanacak olan konferansa da davet edilmişti", tek bir devlet kurulması isteniyordu, Trabzonda başarı sağlayamayan Dağlılar taktiksel olarak birlik ideallerinde değişiklik yapıyorlar, "Trabzon'dan Batum'a gelen Dağlı Kurulu, burada Enver Paşa'yla görüşerek ondan da yardım talebinde bulunmuştu. Osmanlı hükümetiyle de görüşmek üzere Enver Paşa'yla birlikte İstanbul'a gelen Kurul, burada çok güzel bir şekilde karşılanmış", basın da geniş yer vermişti, o sıradaki Osmanlı Şeyhülislamı da Gunib Avarlarındandı, Dağlı Kurulu Batum konferansı arifesinde "11 Mayıs 1918'de Türkiye (Osmanlı devleti) ve onun bağlaşıklarıyla diğer bütün devletlere resmi bir nota vererek, Kuzey Kafkasya'nın bağımsızlığını ilan etti." (Göyüşov, s. 206-210)

Osmanlı Kafkas ordusu komutanı Vehip Paşa Dağlıların Osmanlı temsilcileriyle birlikte Batum'a hareket ettiklerini ve orada Güney Kafkasya ile birleşmek için çalışacaklarını belirtiyor, Dağlılar Batum'da Almanlardan onay istiyor, Von Lossov'un Bammat'a gönderdiği mektuba göre "güya Alman hükümeti Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'ne yardım ve destek vermeye hazırdı" ve Ukrayna'ya da vurgu yapılan bu mektupta Kuban'ın Dağlı topraklarına dahil edilmesi Brest-Litovsk anlaşmasının bozulması anlamına geleceğinden şimdilik bu konunun açık bırakılması halinde kendisinin olumlu yaklaşıp tarafları davet etmeye hazır olduğu belirtiliyordu, ama sonuçta Berlin diğer hususlara ilaveten bel bağladığı Kazaklarla ilişkilerini bozmak istemediğinden Dağlıları tanımaktan kaçınıyor, daha sonra İngilizler de benzer bir tavır takınıp Dağlıları Denikin'e tabi olmaya çağırarak "Bolşevikler'in Kafkasya'yı daha kolay ele geçirmelerini sağlayacaktı", Batılılar burada Dağlılar yerine Kazaklara dayanmakla kendilerini yenilgiye mahkum etmiş oluyorlardı. (Göyüşov, s. 211, 212)

Dağlılar 8 Haziran 1918'de Osmanlı ile yardım da öngören bir dostluk anlaşması imzalıyor, Gürcüler Osmanlı yardımını engellemeye çalışyor, "Bammat'ın, Abdulmecid Çermoy'a yazdığı mektupta ise, Talat Paşa'nın ona, Kuzey Kafkasya'da güçlü bir iktidarın kurulmasını istedikleri ve bunun için de insan, silah ve maddi araçlarla yardımda bulunacaklarına dair söz vermiş olduğu bildiriliyordu", ayrıca General Yusuf İzzet (Met) Paşa'nın"eğitici subaylarla birlikte Nuha-Ahtı yoluyla Dağıstan bölgesine gönderilmesi için gerekli mali ve askeri hazırlıklar da tamamlanmış bulunuyordu. Talat Paşa aynı zamanda, Kuzey Kafkasya'da askeri operasyonlar yapma konusunda anlaşmak üzere, Almanlar'la görüşmeler yapmakta olduğunu da bildirmişti. Sonuçta, Almanlar'ı razı etmek mümkün olmuş, hatta onlar da, belirli miktarda askeri yardımda bulunmaya da karar vermişlerdi. Fakat Türkler, Almanlar'ın buradaki operasyonlara birlikler göndermek suretiyle doğrudan doğruya katılmasını kesinlikle istemiyorlardı", bağımsızlığın ilanı ve Osmanlı ile dostluk Bolşevikleri rahatsız ediyor, "Halklara dekoratif özgürlük vadeden Rusya Dışişleri Komiseri Çiçerin, Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'ni resmen tanıdığı için Osmanlı devletine... bir itiraz notası da vermişti", böyle bir nota 16 Mayısta Almanlara da verilmişti, Dağlı bağımsızlığı tanıyan ikinci devlet Azerbaycandı, "Kafkas İslam Ordusu Komutanı'na" gönderilen telgrafta Azerbaycanın Dağlılarla sınırlar açıkça gösterilmek koşuluyla birlik kurmaya da taraftar olduğu belirtilmişti, ayrıca "Azerbaycan... Ruslar'la savaşan Dağlılar'a askeri malzemeyle de yardım ediyordu", Haziran 1918'deki İnguş yardım talebi de olumlu karşılanmıştı, 1918 yazının sonlarında Alman ve Türk askeri Güney Kafkasyaya girince Dağlı hükümeti üyelerinin bir kısmı İstanbul'dan Tiflise geldi, Bammat da Avrupaya gönderildi, askeri yardım konusunda Tifliste Yusuf İzzet (Met) Paşa ile görüşmeler yapılıyor, "24 Mayıs'ta ise Gence'de, Abdulmecid Çermoy başkanlığında Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin yeni hükümeti oluşturuldu", "Nuri Paşa, Gence'ye geldikten sonra Dağıstan (Kuzey Kafkasya) işlerine de el attı ve Haziran ayında İsmail Hakkı (Berkuk) Bey'i teşkilat kurmak üzere Kuzey Kafkasya Komutanı (Vekili) olarak Dağıstan'a gönderdi." "Nuri Paşa, bu özel birliğe Dağıstan'a geçme emrini Abdulmecid Çermoy'un israrlı taleplerinden sonra vermişti. İsmail Hakkı Berkuk'un emrinde Dağıstan'a 74 subay ve 577 asker gitmişti", tamamı Türkiyeli Çerkeslerden oluşturulan bu güç albaylar Tarkovski ve Caferov önderliğinde Bolşeviklerle vuruşan Gunibdeki "Dağıstan gönüllüleriyle birleşecek"ti, Arakan ve Çiryurtta da epeyce gönüllü toplanırken Ruslar da Astrahandan Dağıstana çok sayıda silahlı güç göndermişlerdi, Berkuk Bey 21 Hazirandan Bolşeviklere karşı savaşa teşvik eden bir bildiri yayınlamıştı, halktan yeterli ilgiyi görmemişti, bu durumda ancak düzenli Osmanlı birliği ile iş görülebilirdi. (Göyüşov, s. 213-216)

Sonunda Türk reel yardımı karışık duruma son verdi, Osmanlı tarafından "Dağıstan'ı kurtarmak için 15'inci Piyade Tümeni gönderildi", "Dağıstan gönüllülerinin de katıldığı bu askeri güçlere Yusuf İzzet (Met) Paşa Komutan, İsmail Hakkı (Berkuk) Karargah Başkanı olarak atanmıştı. Aslen Dağlı (Çerkes) olan Yusuf İzzet Paşa, iki taburla yardım etmeyi öneren Almanlar'a, bunun ancak Kayser Almanyası'nın Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'ni resmen tanımasından sonra mümkün olabileceğini bildirmişti./ Süleyman İzzet Bey'in (Çerkes-Tsey) komutasında bulunan 15'inci Tümen, 5 Ekim'de Derbend'e yaklaştı, "Ekim'in 5'inde saat 13'de başlayan çatışmalar ertesi gün saat 10'da Kuzey Kafkas Ordusu'nun kenti ele geçirmesiyle sonuçlanmıştı", bu sırad 15'inci Tümenin Batuma çekilmesi emri geldiyse de Nuri Paşa emrin ortadan kaldırılmasını sağlayabildi, Ekim'in 14'ünde Yusuf İzzet Paşa Osmanlı diplomatik kuruluyla birlikte Derbende geldi, 17 Ekimde Çermoy Biçerahova ültümatom göndererek 20 Ekime kadar bütün Dağıstan topraklarının boşaltılmasını istedi, Biçerahov Türkler iki hafta içinde çekilecekler, size anlaşmayı öneriyorum, diye cevap verdi. (Göyüşov, s. 219-224)

30 Ekimde Mondrosta Türkler savaştan çekiliyor, ancak Petrovsk için savaşa başlıyorlardı, 15'inci Tümenin katıldığı çarpışmalar 6 Kasımda Kazak-Rus-Ermenilerin tam yenilgisiyle sonuçlanıyor, bu savaşta Türklerden 5 subay ve 113 kişi asker şehit olmuştu, 7 Kasımda Petrovsk kurtarılıyor, Çermoy ve Yusuf İzzet Paşa Antant temsicileriyle görüşüyor, harekatın sona erdirilmesi talebine Yusuf İzzet Paşa merkezden bildirim beklediği cevabını verirken Çermoy Biçerahovla Dağlı güçlerinin savaştığını bildiriyordu, ancak İngilizler Biçerahovla anlaştığından Dağlılar da operasyonları durdurmaya razı oluyor, 9 Kasımda 15'inci Tümen komutanı Petrovska giriyor, Çermoy ve diğerleri de geliyor, tören düzenlenip Türk yardımı minnetle ifade ediliyor, "Kasım ayının 10'unda ise 56'ıncı Alay, 53'üncü Çeçen ve 43'üncü Dağıstan süvari birlikleri dışındaki Türk güçleri kentten çıkarılmıştı", Osmanlının bölgeden çekilme emri 11 Kasımda ulaşıyor, bu emirde isteyenlere istifa edip Azeri ve Dağlı ordularında hizmet etmeseçeneği tanınıyordu, Nuri ve Yusuf İzzet Paşalar ile çok sayıda asker bu seçeneği kullandılar, üç yıllık sözleşme öneriliyor, ancak bir süre sonra 9'uncu ordu komutanı Yakup Şevki paşanın emriyle "durum tamamen değişmişti", 30 Aralıka kadar bölgede hiçbir Osmanlı varlığı kalmayacağı belirtiliyordu, Yusuf İzzet Paşa "önce tahliye emrine uymadı ve General Thomson'la sürenin uzatılması isteğiyle hiçbir sonuç vermeyen uzun yazışmalar yaparak, sonunda geri çekilmek zorunda kaldı, 15'inci Tümen Petrovsktan hareketle 26 Kasımda Derbende gelmişti, aynı gün "Derbend halkının gözyaşları arasında Haçmaz yönünde hareket etmişti", Ekim 1917 sonrası dönem "çeşitli kıyafetlerdeki Rus güçlerinin" Dağlı haklarına tecavüzleriyle doludur, "Şubat 1917 Devrimi'nden sonra Dağlı halkları Rusya'nın değiştiğini, demokratikleştiğini umut ederek milli siyasi hakları uğrunda yasaların izin verdiği legal araçlarla mücadeleye başlamış ve özerklik talebinde bulunmuşlardı", ancak "Bolşevikler'in iktidarı ele geçirmesi onların umutlarını yoketmiş ve Dağlılar, Leninciler'in zorla sovyetleştirme siyasetleriyle karşılaşmışlardı", Dağlılar karşıydılar, fakat "Komünistler hiç de Dağlılar'ın düşünceleriyle ilgili değillerdi", Çarlığın ona layık mirasçıları olarak Kafkasyayı Rusyanın bir parçası sayıyorlardı, Dağlılar Çarlığın "vaktiyle Çeçen-İnguşları esaret altında tutmak için oluşturduğu Sunja Kazak stanitsalarını darmadağın ederek Terek Kazak Ordusu'nun varlığına son vermişlerdi", Osmanlı yardımı ile de kendi topraklarında iktidarı ele almışlardı, ne yazık ki "bu kez de Denikin kıyafetinde gelen İmparatorluğa karşı öz topraklarını savunmak zorunda kalmışlardı." (Göyüşov, s. 224-229)

Çermoy tarafından 13 Ekim 1918'de Derbendte törenle halk bilgilendirildi, 24 Ekimde de hükümet çalışmaları Temirhan Şuraya nakledildi, 12 Kasımda burada Dağıstan ve Çeçen-İnguş temsilcileri büyük bir toplantıda bağımsızlığı bir kere daha onaylayıp koruma kararını belirttiler, artık tüm Çeçenistan ve Dağıstan halkı hükümetin yetkisini tanımaktaydı, Aralık ayı için tasarlanan Dağlı kurultayı Çeçen ve Oset topraklarında Bolşeviklerle süren çarpışmalar yüzünden toplanamadı, ancak parlamento oluşturma toplantısı 15 Ocak 1919'da Temirhan Şurada yapıldı, 20 Ocakta Dağlı meclisi açılışı görkemli bir şekilde gerçekleştirildi, başkanlığına Kumuk Zubeyir Temirhan seçildi, Bolşeviklerle mücadele sürüyordu, Antant ise bağımsızlığı ciddiye almıyordu, İngilizler ve Batı Bolşeviklerle mücadele eden Dağlıları değil, Rusyayı ihya etmeye çalışan Denikin ve Biçeharovu destekliyordu, Batının bu tavrı Dağlıları haklarını tanımayan Denikin ile savaşmak zorunda bırakmış "ve sonuç olarak Kafkasya'da gelecekteki yeni Bolşevik işgalini kolaylaştırmıştı", Thomson 27 Kasım 1918 tarihli mektubunda Dağlılara kendisinin hükümetlerini tanıdığını belirtiyor ve Baku'daki görüşmede de öncelikle kendi emirlerini yerine getirmeleri gerektiğini, Türklerin bölgeden çıkarılmasını ve Türk-Alman lehine yapılan propagandanın son bulmasını söylüyor, İnguşların da sovyetlerce tutuklanan Britanya misyonunu kurtarmalarını istiyordu, İnguş gayretiyle Bolşeviklerden kurtarılan İngiliz Albay Rawlinson Dağlı birliklerine komutan atanıyor, "anlaşmada koalisyon hükümeti kurulması da gözönünde tutulduğu için 15 Aralık" 1918'de Çermoy kabinesi istifa ediyor, yerine 19 Aralıkta Kotse hükümeti açıklanıyor, Dağlılarla sözleşme imzalamış olan Kazaklar İngiliz himayesindeki Denikin-Biçerahov yaklaşınca cesaretlenip içyüzlerini göstererek Antant gözünde Dağlı saygınlığını yoketmek için sabotajlara başvurup çeşitli olumsuz propagandalar yapıyorlar, Ocak 1919'da Bakudaki Dağlı elçisi Ali Han Kantemir ile konuşan Thomson Türklerin nölgeden gönderilmesini istiyor, bu işlem sorunsuz gerçekleşmesine rağmen bazı sabotajlar "Çermoy hükümetine zaten baştan beri kuşkuyla yaklaşan General Thomson'u daha da kuşkuya düşürmüştü", bu sabotajlarda Sibirya hükümeti yetkisi Kolçak tarafında general yapılan ve "tek ve bölünmez Rusya için mücadele ettiğini" gizlemeyen Lazar Biçerahovun da eli bulunuyordu, Bolşeviklere yenilen Kazakların isteği üzerine Dağlılar onlara sığınacak yer verip anlaşma imzalıyor, Thomsonun da olumlu bulduğu bu anlaşma Biçerahovun baltalaması yüzünden gerçekleşemiyor, Biçerahovun para ile yaptığı entrikalar sonucu Kazaklar Dağlı hükümetine katılmaktan kaçınıyorlar, "Aralık ayı sonlarında İngilizler'in Rus-Dağlı çatışmasında  da benzer şekilde Ruslar'ın tarafını tuttuğu açıkça görüldü", 26 Aralıktaki Kazak-Köylü hükümeti toplantısında Rawlinson Dağlılarla 10 Aralıkta yapılan anlaşmanın bozulmasını gayeye uygun olarak değerlendiriyor, 31 Aralık 1918'de Thomsonun Rawlinsona gönderdiği talimatta, sınırlı bir alanda yetkili gördüğü Dağlı hükümetiyle birlikte esas olarak Bolşeviklere karşı savaş verilmesi , kişisel ve siyasi motiflerin arka plana atılması isteniyordu, İngilizlerin Dağlıları sınırlı bir bölgede yetkili gördüğü bu yaklaşım "Beyaz Ruslar'a Dağlı topraklarının işgali için uygun koşullar yaratmak suretiyle" Dağlıların Bolşeviklerle mücadelesinde yardımcı olmuyor, Dağlı ayaklanmasına yol açıyordu, Batı Dağlıların "tüm feryatlarına karşın daha önce de yenilmiş olan Kazaklar'ı desteklemek suretiyle, hem Bolşevikler aleyhine başlattığı askeri kampanyanın başarısızlığına, hem de gelecekte Kafkasya'nın Rusya tarafından bütünüyle yeniden işgal edilmesine olanak yaratmıştı, Dağlılar tarafından Thomsonun talimatının yerine getirilmesi mümkün değildi ve bu talimat beklendiğinin tam aksi sonuçlar doğurmuştu, "Çeçen-İnguşlar'ın Kazaklar ve Ruslar'a tabi olmaya hiç de niyetleri yoktu", Dağıstanlılar da aynı anlayıştaydı, İngilizlerin tavrı Dağlıları Avrupaya Çermoy'un başkanı olduğu bir heyet göndermek zorunda bıraktı, Bammat'ın Aralıkta yazdığına göre, 24 Kasımda Berne geliyor, Avrupalıların tavrı ise olumlu olmuyor, Fransızlar Rusyanın eski haline gelmesini istiyor, Amerika, Japonya ve İtalya bağnazca davranıyor, herşey İngilizlere bağlı görünüyor, 14 Aralıkta Londradan gelmesine gerek olmadığı yazılıyor, İngilizler yardım etmeyeceklerse "Bolşeviklerle anlaşma yolları aramaya mecbur" kalacaklarını söylüyor, Rusyadan ayrılma konusunda güvence alınırsa Bolşeviklere karşı mücadele edeceklerini belirtiyor, Denikin ise baskıcı adımlar atıyor ve Dağlıların birleşip bağımsızlık mücadelesine başlamasına neden oluyor, Vladikafkasta İnguşlar direnmeye başlıyor, Denikinin Tereke girmesiyle İngiliz parası yüzünden aralarında anlaşmazlık çıkan Lazar Biçerahov arenadan çekilmek zorunda kalıyor, Batılılar Denikinin Tereke girmesi için uygun koşullar yaratmak suretiyle Dağlı "egemen bir devletin... topraklarının işgaline dolaylı olarak katılmış oluyorlardı." (Göyüşov, s. 230-241)

1919 başında Denikin Tereke girdi, Rusyadaki iç savaşta "Kuzey Kafkasya'nın tahılı ve daha da önemlisi Baku'nun petrolü" önemliydi, "Beyazlar'ın Dağlılar'la ilk ciddi anlaşmazlıkları İnguş topraklarında başladı", Vladikafkası sovyetlerden temizlemeye gittiklerini belirtiyorlardı, İnguşlarsa Dağlı hükümetinden onay gerektiğini bildirmişlerdi, "İnguşlar, kısa bir süre önce dövüşerek bizzat kendileri Vladikafkas'a girmiş ve Bolşevik birliklerini silahsızlandırıp, Komiserlerini de esir almış bulunuyorlardı", Gönüllü Ordu Dağlıları tanımadığını bildirdi ve "işgalciler Dolakyurt ve Toyyurt köyleri önünde Dağlı güçleriyle karşı karşıya geldiler", direnişle karşılaştılar, 9 Şubatta İnguşlara ültümatom verdiler, istekleri Çarlığın bile talep etmediği gerçekleştirilmesi imkansız şeylerdi, silah bırakma talep ediyorlardı, zorunlu askerlik uygulamaya çalışıyorlardı, Beyaz Ordu saldırdı, 7 gün süren şiddetli çatışmalardan sonra İnguşlar kenti terkedip dağlara çekilmek zzorunda kaldı, İnguşların "Dolakyurt, Kantışevo, Bazorkin köyleri yerle bir edilmiş ve halkı vahşice katledilmişti", Denikinciler 2500 kayıp vermişti, bu olaylarla ilgili Cabağı başkanlığında bir İnguş kurulu Şubat 1919'da Tifliste İngiliz generali Beech ile görüştü, Beech Rusları haklı bulduğunu bildirdi ve İnguş taleplerine olumsuz cevap verdi, bu görüşmede İngilizlerin bölgede Rus hegemonyasına öncelik tanıdıkları anlaşılmıştı, İngiliz önerisine uyan Dağlılar Denikine bir heyet gönderdi, ama 9 Şubat 1919'da Denikin görüşmekten kaçındı, tesdüfen bir temsilcisiyle görüşebildiler, ama onun saygısız tavrıyla karşılaştılar, birkaç gün sonra Aldı'da toplanan Çeçen kurultayı Beyaz ültümatomuna Dağlı hükümetine başvurulsun cevabı verdi, sonuçta Terekte "savaş Batı'nın beklediği gibi Bolşevikler'le Denikin güçleri arasında değil, Dağlılar'la emperyalizm heveslisi Gönüllü Beyaz Ordu arasında başladı", İngilizler şaşırdı, Thomson Kotse'den açıklama istedi, Kotse 14 Şubatta Thomsona, Denikinin topraklarına saldırdığını ve bunun önlenmesini, yazıyor, Denikin de Bakudaki Kantemire "Denikin, sizin topraklarınıza tecavüz etmeyecektir" diyor, 13 Şubat 1919'da Denikinciler Kotseye Çeçenlere yönelik bir ültümatom veriyor ve bu ültümatomda "Çeçenler'in özerklik haklarının tanındığı ve özerk yönetimin başına da Albay Caferov'un atandı bildiriliyordu", bu ültümatom Dağlıları yeniden İngilizlere başvurmak zorunda bıraktı, Kantemir Thomsona, devletimizi tanımak istemedikleri anlaşıldığı belirtip acil önlem alınmazsa halk savaşı başlayacağını, bildiriyordu, Dağlı meclisi 17 Şubat 1919'da Denikini kınadı, buna aldırmayan Denikinciler 19 Şubatta Çeçen kurultayına Beyaz Ordu programını sundular, artık ilk andaki sert tavırlarını yumuşatmışlardı, eski rejimin ihyasına çalışmadıklarını, Rusyanın gelecekteki kaderinin halkın elinde olduğunu, milletlere kendini yönetme hakkının tanındığını, Bolşeviklerle mücadele esas gaye olduğu için halklara şimdilik kendi hükümetlerini kurma hakkı verilmesinin mümkün olmadığını belirtiyorlardı, aynı gün Kotse Thomsona Denikinin Dağlılara karşı düşmanlığı sürdürdüğünü bildirdi, Kantemir de 26 Şubatta Azerilere Denikincilerle anlaşamadıklarını ve Denikincilerin halka karşı saldırılarını sürdürdüğünü belirtip yardım talep etti, Thomson "açık bir cevap vermekten kaçınıyordu", "İngiliz misyonu da Temirhan Şura'yı terkederek Baku'ya gitmiş bulunuyordu", Şubat 1919'da Denikinciler tüm Çeçen köylerine ültümatom verip istedikleri kişilerin teslimini istiyorlardı, 5 Martta üç aysürecek şiddetli çatışmalar başladı, Goyti yakınlarında Şatilovun güçleri dağıtıldı, 18 gün sonra Ruslar Alhanyurt yakınlarında 700 kişi kaybetmelerine karşın Çeçenleri dağlara çekilmek zorunda bıraktılar, Denikini destekleyen İngiliz görevli Thomson Dağlıların aralarında belirgin olmayan ilişkiler bulunan ve bazıları Dağlı birliğini tanımayan halkardan oluştuğunu ve muhtemelen dağılacağını belirtiyor, Dağlı meclisinde çoğunlukla din adamları bulunuyor ve milliyetlere göre fraksiyonlar vardı, birçokları bu birliğin sağlamlığına inanmıyor, İnguşlar önemli bir güç oluşturup direniyordu, Çeçenlere de boyun eğdirilememişti, Nisanda Dağıstanda bağımsızlık yanlısı bir örgüt oluşturulmuştu, Dağlı subayların bir kısmı Denikine katılmıştı, olaylar Dağlı birliğinin direniş örgütlemesini olanaksız kıldı, Denikine karşı tavırda hükümet üyeleri arasında görüş ayrılığı vardı, parlamentoda her seferinde "Rus taraftarı muhafazakarlar kazanıyorlardı", İnguşlara vaadde bulunan Kotse hiçbir yardımda bulunamamıştı, Cabağıya göre Kotse hükümetinin tavrı "bilinmeyen nedenlerle" Çeçenleri savaşa tahrik ederek onlara acı akıbetler hazırlamaktan başka bir işe yaramamıştır, tek Dağlı gücü "700 askerden oluşan Dağıstan Süvari Alayı" idi, Çeçenistan Valisine göre "onlara da fazla güvenilemez"di, çünkü "komuta heyeti Denikinciler'e yakınlık" gösteriyordu, bu nedenle "Çeçenler Alay'a kuşkuyla bakmışlar" ve o da cepheden ayrılıp Dağıstana geri dönmüştür, Türk subayı Kazım beyin komutasında yeni bir birlik Çeçenistana gönderilmişti, "Dağlılar Cumhuriyeti Hükümeti ise suç işlercesine hareketsizleşmişti", halkla ilişkisi yoktu, Dağlılar birliğinin "Çeçenistan'daki olaylara kayıtsız kalmasının bir nedeni de bu" idi, 8 Nisanda ilan edilen seferberlik reel sonuçlar vermemiştir, Dağlı birliği ancak Uzun Hacı ile Akuşalının "dağlarda Çeçenler'e yardım gayesiyle gönüllü askeri birlikler oluşturduklarını öğrendikten sonra harekete geçmiştir", halkın çabası hükümeti de "kış uykusundan uyandırmıştır", 12 Nisanda meclis üyeleri propaganda için bölgelerine dağılmışlardır, 11 Nisanda parlamentoda hararetli bir görüşme olmuş, Cabağı hükümeti hareketsizlikle suçlamış, Kotse istifa etmiş, ama istifası kabul edilmemiştir, üyeler "Uzun Hacı'ya bir otomobil göndererek onu Temirhan Şura'ya davet etmeye ve Şeyh'ten" güvence belgeleri alarak bölgelerine gitmeye karar veriyorlar, buna göre meclis üyeleri "Uzun Hacının kefaleti olmadan halkın arasına girmekten çekiniyorlar", Uzun Hacı 13 Nisanda debdebeli bir şekilde Temirhan Şuraya geliyor, seferberlik ilanına yol açan olay Groznide meydana geliyor, 4 Nisanda Denikin Dağlıları görüşmeye davet ediyor, bir heyet Grozniye gidip Denikinciler ve İngilizlerle görüşüyor, Denikinin Dağlıları ültümatom vermek için davet ettiği anlaşılıyor, bu görüşme gerçekleştirilirken Kazaklar Çeçen köylerini yağmalıyorlar, ayın 9 (22)'unda Gudermes de işgal ediliyor, Dağıstan için de reel tehlike oluşuyor, Dağlı birliği 27 Nisanda savaş durumu ilan ediyor, Çeçenler örgütlü değildiler, Çeçen konseyi teşebbüsü ele alıyor, seferberlik ilan ediliyor, Lenin 24 Nisanda Grozniden petrol alınabilmesi için Petrovskun acele ele geçirilmesini istiyor, İngilizler Denikini Dağlılara karşı yumuşatmaya çalışıyor, Dağlı birliği iktidarsız görünüyordu, Uzun Hacı onlara tepeden bakıyordu, mecliste etkili olan subayların da dini önderlere tabi olmaları kuşkuluydu, onlar disiplinden yanaydılar ve Bolşeviklerden korkuyorlardı, Dağlıların laik bir düzen kurmalarını ummak zordu, subaylar arasında Dağıstanın "Kuzey Kafkasya Birliği'nden ayrılıp Azerbaycan'la birleşmesi düşüncesi de yayılmaya başlamıştı, bir kısım halk da aynı anlayıştaydı, Dağlı birliğine inanmıyorlardı, varlıklı Çeçenler de Denikine yakınlık hissediyordu, Çeçen güçlerine komutan atanan Albay Habayev Denikin onu Oset yöneticisi atayınca bu görevi kabul ediyor, birçok subay da Denikinin emrine giriyor, Caferov da Denikinle anlaşmaya çalışıyor, böylece "Kuzey Kafkasya'da şimdiye kadar benzeri olmayan bir generaller iktidarı yönetimi kuruldu", Gönüllü Orduya katılan müslümanlar bir bildiri yayınlayıp Bolşevikler yüzünden mecburen Gönüllü Orduya katıldıklarını belirtiyorlar, Bolşevikler de iktidarı ele geçirmek istiyorlar, yerli Bolşeviklerin bir çabası Dağlılarca engellenmişti, 13 Mayısta tutuklamalar yapılmıştı, 18 Mayısta Şuraya bir saldırı amaçlandıysa da püskürtülmüştü, Bolşevikleri önleyebilen Dağlılar Denikini önleyemediler, İngiliz desteği, yalan ve bölme ile Dağlıları oyalayan Denikinciler saldırıyor, etkisiz kalan Kotse istifa ediyor, subaylar Albay Caferova diktatör olmasını teklif ediyor, o kabul etmeyince General Halilov, Caferov ve Uzun Hacının katılacağı "üç kişilik bir Direktuar hükümeti" kurulmasını kararlaştırıyorlar, ama bu girişimler sonuç vermiyor, sonuçta subaylar 13 Mayısta General Halilovu girişimi ele almaya razı ediyorlar, meclis de oybirliğiyle onayladı, nasıl olduysa oldu on gün sonra Halilov "verilen görevi gerçekleştirmek yerine ihanet yolunu tuttu", 23 Mayısta eski Dağlı bakan Tarkovski Denikini temsilen Halilova gelerek Beyaz Ordunun Dağıstanı tanıyıp onun iç işlerine karışmayacağını bildiriyor, Halilov da "itiraz etmeye gücü olmadığını bildirmiş ve Dağlılar Hükümeti'nden vazgeçilmesi hakkında beyanatta bulunmuştu", bu konu meclisin yetkisinde olmasına karşın üyeler "Hükümet Başkanının bu beyanlarını nazara almışlardı", aradan sonra meclis "çalışmalarına devam etmiş, üyelerden Danyal Apaşev, Başbakan Halilov'un beyanatını gözönüne alarak" direnme olanaksız olduğundan meclisin feshini önermişti, oylama istenince teklifinin kabul edilmeyeceğini anlayan Apaşev mecliste Dağıstanlıların bundan sonra yer almayacağını bildiriyor, meclis oturumu da kapatılıyor, böylece "gerçekte Dağlılar Birliğ Cumhuriyeti'nin varlığı sona ermiş oluyordu", ayın 25'inde Dağıstan Fraksiyonu Halilovun başkanlığında kendi hükümetini oluşturuyor, Dağlı meclsi ise sadece toplantıya son verdiğini ilan etmiş, Birliğin kaderinin başka yerde hallolacağını bildirmişti, Uzun Hacı meclisdeki konuşmasında subaylara hitabederek, ekmeğinizin Kazaklardan geldiğini düşünüyorsunuz, onların huzuruna gidin, ben ve Allah ise özgürlük uğrunda vuruşacağız, diyor, birkaç gün sonra da onun önderliğinde Çeçen birlikleri Hasavyurtu ele geçirip oradaki Denikinci garnizonu yok ediyor, Ruslar da iki Çeçen köyünü yok ediyor, iki din adamı zıt fikirler öne sürüyordu, Halilovla uyuşan Denikin Kazakları Mayıs sonunda direnişle karşılaşmadan Derbende giriyor, Halilov da Petrovskta debdebeli bir şekilde karşılanıyor, 3 Haziranda Şurada Halilov Rusya için kadeh de kaldırmıştı, bu faciada halkın payı yoktu, bu durumu "General Tarkovski, Kaznalipov, Apaşev, General Halilov, Necmeddin Gotsinski vb. kişiler yaratmışlardır", halkın kızgınlığı Tarkovski ile Kaznalipova yönelmiştir, Halilov övülürken Kotse dahil Dağlı bakanlar hapsediliyor, ünlü Çeçen Şeyhi Ali Mitayev de aynı muameleye uğruyor, meclis üyelerinden bir kısmı Bakuya gidip kurtuluyor, Azerbaycan sonraki direniş merkezi oluyor, 1918 Mayısında bağımsızlık ilan eden Dağlılar tam bir yıl sonra Denikin tarafından işgal edilmiş oldu, Dağlılar bir kez daha silaha sarılıp savaşmaya başladılar, bu dönemde önderlik tamamen din adamlarına geçti, Çeçenistandan Uzun Hacı (Saltı'lı), Dağıstanda Ali Hacı Akuşalı önder oldu, bu mücadelede "kardeş Azerbaycan halkının özellikle hizmetleri olmuştur."(Göyüşov, s. 241-267) 

"Dağlılar Cumhuriyeti'nin varlığı, Azerbaycan'ın güvenliği için çok önemli" görülmüş, Ekim 1918'de bir Azeri-Dağlı sözleşmesi hazırlanmış, Çermoy ile Cabağı'nın katkısıyla hazırlanan bu sözleşmede dış tehdide karşı birlikte hareket öngörülmüştür, bir federasyon hedeflenmiştir, 9 Haziran 1919'da Dağlı hükümetinin düşmesinden kısa bir süre sonra Bolşevik etkisine giren Şeyh Ali Hacının Temirhan Şuraya saldırı için asker topladığı belirtiliyor, saldıranlar subayları vatanı Kazaklara sattıkları için cezalandırmayı amaçlıyor." (Göyüşov, s. 268-288)

Terekte mücadelenin ağırlığını asıl taşıyanlar Çeçen-İnguşlar olmuştur, aslen Avar olan önder Uzun Hacının asıl faaliyeti de Çeçenistan'da gerçekleşmiştir, Uzun Hacının Çeçenlerle birlikte Dağıstanda seferberlik yaratma çabaları Avaristanda Şeyh Muhammed Ansaltalının engellemesi yüzünden başarılı olamaz, bu işte Gotsinskinin parmağı olduğunu tahmin eden Uzun Hacı Necmeddinin "İmamdan İvana" dönüştüğünü ve Ruslara satıldığını söyler, Avaristanda başarısız olunca Vedene döner, Kazaklar buraya saldırdığında yakındaki Gunoy köyünün Çeçenleri yardımına koşarlar, Kazaklar kaçmak zorunda kalır ve ancak Şalide gizlenerek kurtulabilirler, Terekte ilk Çeçen-Denikinci çatışması da Beyazlardan kaçan Kızıl askerler yüzünden olmuştur, Çeçenler kendilerine sığınanlara gelenekleri gereği sahip çıkınca bunları almak için saldıran Denikinci Kazak Tümeni Goyti, Alhanyurt, Urus-Martan, Gehi, Çeçenaul vb. halkı tarafından yenilgiye uğratılmıştır, ancak Denikinciler Mart ayında tekrar saldırıp top ateşine tuttukları Alhanyurtu tahrip etmiş ve 3 gün süren savaş sonunda 700 ölü vererek köyü ele geçirebilmişlerdir, Çeçenler dağlara çekilmişlerdir, 2 Ağutosa kadar Denikinciler toplam 45 köyü viran hale getirmiştir, İnguş Hızır Artshanovun birlikleri Denikincilere ciddi zararlar vermiştir, 11 Ağustosta Uzun Hacı Denikincileri durdurmuştur, Çeçenler Şaliyi temizlemişlerdir, Denikin Moskovaya yönelen ordusunun bir bölümünü Kafkasyaya getirip komutanlığına Vrangeli atadı, yarar sağlamadı, Sovyet cephesinden getirilen Kazaklarla Dağlılar arasında 28 Eylül-9 Ekim döneminde büyük savaşlar olmuştur, Ruslar ağır yenilgiye uğratılmışlardır, Grozni de Uzun Hacı birliklerince kurtarılmıştır, "Uzun Hacı'nın önderliği altında dövüşmekte olan Aslanbek Şerip(ov), Grozni kenti çevresinde cereyan eden savaşlarda öldürüldü, Ruslar taktik değiştirip Kazaklarla eşitlik çağrısı yapmaya başladılar, Uzun Hacının başarıları Kızılların işine yarıyordu, "Lenin, kişisel olarak, Dağıstan ayaklanmasını günü gününe izlemekteydi", bu mücadele Bolşeviklerin ayakta kalmasında çok etkili olmuştur, Denikin Bolşevik cephesinden birlik ayırıp Dağlıların üstüne gönderiyor ve böylece kendisini yenilgiye sürüklüyordu, "29 Eylül 1919 günü Şeyh Uzun Hacı, resmen "Kuzey Kafkasya Emirliği'nin kurulduğunu bildirerek, kendisini Halife VI. Mehmed Vahideddin'in fermanına dayanarak Uzun Hayri Hacı Han adı altında Emir ve İmam ilan etti. Kendisini Osmanlı Sultanı Halife VI. Mehmed Vahideddin'in teb'ası olarak adlandırdı. Uzun Hayri Hacı Han'ın emirleriyle, Çeçen Milli Konseyi üyelerinden İnaluk Arsanuka-Dışınski Başbakan... olarak görevlendirildiler. Bu çok etnikli listede hemen hemen bütün Dağlı halkları temsil ediliyordu. Aynı şekilde listede çeşitli siyasi ideal ve inanışta kişilere de yer verilmişti. Örneğin, bazı tarihçiler Emir'in bakanlarından biri olan Habale Besleney'in (Adıge) Bolşevik olduğunu iddia etmektedirler", Andi, Vedeno, Şatoy, İtumkala, Grozni, iki İnguş valiliği Emirlik topraklarına dahildi, Ocak 1920'de Açhoy-Martan'da kazanılan zafer sonrasında Valerik, Kataryurt, Şaloji ve Urus-Martan da katıldı, 7 ordusu vardı, Şeyh Akuşalı ile İnguş Hızır Artshan(ov) komutanlardan ikisiydi, komutanlar arasında Hüseyin Efendi adlı bir Türk askeri de vardı, "Şeyh'in 4 Aralık 1919 tarihli bir emriyle ona General rütbesi verilmişti... Grozni Bolşevikleri'nin önderi N.F.Gikalo da Şeyh Uzun Hacı'nın silahlı güçlerinin 5. Ordusunun komutanıydı", para da bastırılmıştı."  (Göyüşov, s. 296-303)

Bolşevikler Eylül 1919'da Alkun köyünde yaptıkları gizli toplantıda Uzun Hacıya destek verilmesini kararlaştırmışlardı, Bolşeviklerin Uzun Hacıya doğrudan karşı çıkmaları ancak Kızıl Ordunun gelmesinden sonra olacaktır, Leninciler Grozniye girdikten sonra Uzun Hacı barışçı ilişkiler için temsilciler gönderdi, Bolşevik Kasterin onlarla İmama gönderdiği ültümatomda, Sovyetleri tanıyıp siyasal iddialardan vazgeçmesi halinde kendisinin dini önder olarak tanınacağını ve Sovyetleri Şeriata ve Kur'ana dokunmayacağını, bildiriyor, Mikheyev de "Lenin'in, Çarlık Rusyasının çeşitli bölgelerinin tamamen ayrılmalarına taraftar bulunduğuna" inandırmaya çalışıyor, ültümatom ulaşmadan Uzun Hacı Vedenoda ölüyor." (Göyüşov, s. 304-307)

Denikinin Dağıstana yönetici atadığı General Mikail Halil Ali Hacıyı çağırıp Denikinin Dağıstana kendini yönetme hakkı tanıyacağını belirtiyor, o da bu durumda muhalif olmayacağını bildiriyor, Halil halka da Beyaz Ordunun Bolşevizmi yoketmeyi gaye edindiğini, bu işte İngiliz, Amerikalı ve Japonların da ona yardımcı olduğunu, Dağlı birliğini tanımadığını, ancak Dağıstana kendi iç işlerini düzenleme olanağı tanıdığını bildiren açıklama ve Temirhan Şurada kurultay için davet yapıyor, ancak Gönüllü Ordunun davranışları bu mutabakatı bozuyor, Hacı Ali Akuşalı da Halile bir itiraz mektubu gönderiyor, sizin Kazakları çağırıp silahları onlara vereceğinizi duyuyorum diyor, iki tarafın silahlı güçleri karşılaşıyor, iç savaş ihtimali beliriyor, Halilin cevabı yatıştırıcı değil cepheleşmeyi daha da kızıştırı oluyor, "Avar Yöreleri dışındaki yerlerde dağlarda" Ali Hacının sözü geçiyor, Ali Hacı Temmuzda "Dağıstan Şeyhülislamı sıfatıyla" Britanya komutanlığına başvurup Beyaz işgali konusunda bilgi istiyor, Denikine de ültümatom veriyor, 19 Ekim 1919'da Levaşide Kantemir başkanlığında savunma konseyi kuruluyor, onursal başkanılığa da Akuşalı ve "giyabi olarak da Uzun Hacı seçildiler", coşkuyla karşılanıp hemen 500 kişilik destek bulan Osmanlı subayı Kazım Bey de rica üzerine "ayaklanmacıların cephe komutanlığı görevini yüklenmeye razı oldu", Gürcü ve Azeriler de askeri yardım yapıyor, Nuri Paşa da yardım için geliyor, 24 Ağustosta Derbendde ayaklanmacılar yeniliyor, İsmail Hakkı Berkuk da askeri uzman olarak çağrılıyor, 10 Eylülde onun önderliğinde Derbende saldırılıyor, civarda çatışmalar sürüyor, Gunib ve Temirhan Şura ele geçiriliyor, operasyonlar Osmanlı subayları tarafından yapılıyor, 24 Eylül 1919'da Azeriler Britanyadan Beyaz katliamını sona erdirmelerini istiyor, Ekimde İngiliz Holmen Dağıstanın Bolşevikler ve Enver Paşa ajanlarıyla dolu olduğunu söylüyor, Holmen Petrovskun Bolşeviklerle mücadelede ana dayanak olduğunu belirtiyor." (Göyüşov, s. 308-319)  

İngilizler drumu incelemek üzere Albay Rawlinsonu Dağıstana gönderiyor, o da Türkleri de görüyor ve ayaklanmanın milli değil Bolşevik özellikler taşıdığını bildiriyor, Dağıstan Rusyanın parçasıdır ve iktidar Denikine aittir diyen İngilizler ayaklanmanın kaotik ortam yarattığını ve Bolşeviklere yaradığını da düşünüyorlar, Denikinciler bu anlayıştan cesaret buluyor, Kasımkendde ise 4000 kişilik bir Dağıstanlı birliği Türkler tarafından eğitiliyor, Levaşide Nuri Paşanın emrinde yeni kurulmuş 1000 kişilik bir Dağlı gücü toplanıyor, 12 Aralık 1919'da Derbend yeniden geçici olarak kurtarılıyor, Derbend cephesinde Türk subayı Rufet Bey komuta ediyor, onun emrinde Gürcüler ve Bolşevikler de faaliyet gösteriyor, 12 Aralık 1919'da Denikinciler barış istiyor, 5-10 Ocak 1920 döneminde saldırıya geçmeye çalışsalar da Beyazlar püskürtülüyor, 5 Ocakta Petrovsk Dağlılarca kuşatılıyor, Denikin Dağlılar birliğini tanıyor, 5 Şubat 1920'de Derbend de kurtarılıyor, Gönüllü Ordu bitiyor, ama Dağlılar bu zaferden yararlanamıyor, Bolşevikler geliyordu. (Göyüşov, s. 320-325)

Bolşevikler Dağlılara yardımı değil "Sovyet işgali için gerekli ortamı" hazırlamayı amaçlıyor, Bolşevikler "ilk aşamada ayaklanmanın askeri önderliğini ele geçirmek gayesiyle Türkiyeli subaylar aleyhinde propaganda ve sabotajlara başlamışlardı, henüz açıkça karşı çıkma olanakları yoktu, Sovyet orduları yaklaştıkça "yerli örgütlere kendi iradelerini dikte ettirmeye çalışıyorlardı", Sovyet Rusya ile birleşme niyetlerini artık saklamıyorlardı, halk ise Denikinden Lenine geçmeye karşıydı, Bolşevikler emellerine engel gördükleri Türk subaylarından kurtulmaya çalışıp onları yasa dışı ilan edip propaganda yapıyorlardı, Orconikidze "Nuri Paşa, dağlarda Azerbaycan parasına dayanarak ara bozmakta ve Dağıstan'ın... bağımsızlığı için propaganda yapmaktadır" diye Moskovaya yazıyordu, Şeboldeyev de 20 Şubat 1920'de Gikalo'ya Nuri Paşanın hem İngilizlerle hem de Uzun Hacıyla ilişkide olduğunu belirtip "asıl tehlike Azerbaycan, İngiltere ve Antant'ın desteklediği yerli karşıdevrimcilerden gelebilir" diye yazıyordu, Bolşevikler Çarlık iddia ve yöntemlerini aynen tekrarlamaktaydı, Rusyaya katılma yanlısı olmayan sosyalit Korkmaz(ov) Nuri Paşa ile ılımlı ilişki yürütmeye çalışıyor, Kasımkendde Şubat 1920'de yapılan toplantıda iki fikir ortaya çıkıyor, bir grup Azerbaycanla birleşmeyi önerse de Dağlı bağımsılığı yanlıları üstünlük sağlıyor, sürgündeki Dağlı aydınları da dönüyor, Levaşide parlamento toplantıya çağrılıyor, Dağlı sosyalistleri bağımsızlık taraftarıydılar, Bolşevikler Rusyaya katılmaktan yanaydılar ve Türk askeri uzmanları uzaklaştırmaya çalışıyorlardı, önce birbirine düşürmeye çalışmışlardı, Osmanov adlı bir Dağıstanlı Bolşevikten Kazım Beyi Nuri Paşaya karşı kışkırtması istenmişti, ama başaramamışlardı, sabotajlar düzenlemişlerdi, Ali Hacı 24 Şubat 1920'de Kazım Beye islama değil Bolşeviklere hizmet ettiğini yazdığını belirtiyordu, halk Bolşevik propagandasını önlemiştir, 5 Martta Bolşevikler Kazım Beyi Urma köyüne çağırıp kuşatmak istiyorlar, bunu öğrenen Kazım Bey onlardan önce davranarak geceden saldırıya geçer ve o planı hazırlayan Bolşevikleri hapseder, asıl planlayıcı Şeboldeyev kaçıp saklanmayı başarır, Kazım Bey Ali Hacının işe karışması üzerine hapsolunan kişileri serbest bırakır, 12 Martta Bolşevikler ne olursa olsun Nuri Paşanın yok edilmesini emreder, ama mücadele sonucunda Bolşevikler dağıtılır, Nuri Paşanın önlemleri sonuçsuz kalıyor, çünkü "birkaç gün geçmeden Sovyetlerin XI. Ordusu Dağıstan'a girdi. En önemlisi ise, bu olaylar olurken Ali Hacı da Türkleri savunmadı", Bolşevik baskısı üzerine Ali Hacı Kazım Beyle ilişkilerin kesilmesine karar verip onu Levaşiye çağırıyor, Kazım Bey silah bırakmayı kabul etmiyor, Bolşeviklerin zor kullanmasını ise Ali Hacı önlüyor. (Göyüşov, s. 326-336)

Martta Terek Sovyet tarafından işgal edilince Dağlı aydınları gizli bir toplantı düzenledi, üç görüş tartışıldı, ayaklanma, eski Dağlı hükümetinin yönetime getirilmesi ve Bolşeviklerle ilişki kurulması, üçü de kabul edilmedi, aydınlar çaresiz kalınca girişim bir kez daha dini önderlere kalmıştı, 11 Mayısta Vedeno-Kayışyurtta (Kuetaş kort) bir kurultay toplanıyor, burada Osmanlı subaylarından İsmail Hakkı Berkuk, Aziz Meker ve Mustafa Şahin (Butba) da yer alıyor, "Uzun Hacı son dakikalarını yaşıyordu", dileklerini yazılı olarak bildirdi, kendisinden sonra İmam Şamilin oğlu Kamil Paşanın reis seçilmesini öneriyor, kurultay oybirliği ile kabul ediyor, o gelinceye kadar Derviş Muhammed Hacının vekalet etmesi kabul ediliyor, bu kararın kendisine bildirildiği Kamil Paşa Suriyedeydi, oğlu Said Şamili kendi yerine Kafkasyaya gönderiyor, "İmam Şamil'in genç torunu 1920 yılının Haziran sonlarında Tiflise geldi", Said Şamil lider sayılsa da Gotsinski fiili lider haline geliyor, "Akuşalı Ali Hacı ve İmam Necmeddin'in savaşma konusundaki azmi, tabiri caizse, dönemsel bir karakter taşıyordu", kibirleri ve aralarındaki rekabet şu veya bu Rus gücüyle ilişki kurmalarına neden oluyordu, Denikine karşı asıl savaşan Dargilerken Sovyetlere karşı savaşın ana unsuru Avarlar olmuştu, Denikin döneminde eylem dışı kalan İmam Necmeddin Bolşevik döneminde harekete geçip önderliği ele almış, fakat bu defa da Dargilerin büyük kısmı mücadele dışında kalmışlardır, bir nokta da Denikin döneminde Dağıstan yöneticiliğine atanan Mikail Halil ile İmam Necmeddin Gotsinski arasında derin bir dostluk ilişkisi olmasıdır, Çarlık döneminde Halil İmam Necmeddini sürgüne gönderilmekten kurtarmıştı, o da geleneklere uyup ona karşı olmamak için gazavata katılmamıştı, Narimanov İmama, devrimden önce hep birlikte Çarlığa karşı ayaklanacağız ve Türkleri sabırsızlıkla bekliyoruz demiştiniz, oysa şimdi Çarlığı ihyaya çalıştığına kuşku olmayan Denikin karşısında başınızı eğiyorsunuz, diye yazıyordu, Necmeddin Samurski ikinci yurttaş savaşı dediği ayaklanmanın yerli koşullarının dikkate alınmamasından başladığını yazar ve dini fanatizmin de etkili olduğunu ekler, Dağlı mücadelesinin asıl nedeni ise bağımsızlık düşüncesiydi, Denikine karşı olan da, Gotsinskinin Bolşeviklere karşı yürüttüğü de Ruslara karşı bağımsızlık savaşlarıydı, Sovyetlere karşı operasyon Gürcistandaki Didoy ve Antsukh-Kapuça yörelerinde başladı, o sırada yirmi yaşında olan Said Şamil Eylül başında Dağıstana geldi, bu gelişte bulunmuş olan "Erel, bu yolculuk sırasında Şamil'in torununa 50-60 kadar Dağıstanlı ve Çeçen'in refakat ettiğini yazmaktadır", Said Şamilin gelişinden sonra İmam Necmeddin Didatl köyünde bir kurultay topluyor ve ayaklanmaya Avarların yaşadığı Gunib, Avar ve Andi yöreleri de katılıyor, ayaklanmanın askeri önderliğini Albay Kaytmaz Alihan'ov) yürütüyor, Bolşevikler Hunzah ve Gunip kalelerine girip saklanıyor. (Göyüşov, s. 339-344)

23 Eylülde Dağlılar Botlikhde Bolşevikleri yok ediyor, komutanları Davidov ile Kundukh(ov) esir alınıyor, yeni asker getiriliyor ve Orconikidze 7 Ekimde Dağıstana geliyor, 10 Ekimde seferberlik ilan ediyorlar, Bolşevikler 13 Ekimde Arakan vadisinde milli güçlerle karşılaşıyor ve darmadağın ediliyorlar, "olaylar, 1920 yılı Eylül'ünden 1921 yılının Mayıs ayına kadar süren bir savaşa dönüşmüştü", "Samurski, kendi birliğiyle birlikte Hunzakh'ı Gotsinski'nin burayı kuşatmış bulunan birliklerine karşı savunurken" Bolşeviklerin yiyecekleri bitince Gotsinski güçlerine başvurup "Dağlı geleneklerine bağlıysanız... bize yiyecek gönderin" dediğinde şiddetli ateşlerine karşı Dağlılar kaleye yaklaşıp yiyecek bırakıyorlar, Bolşevikler IX. orduyu da gönderiyorlar ve bu ordu 29 Kasımda üç yandan Gunib, Hunzakh, Botlikh yönlerinden saldırıyor, 30 Aralıkta yeni bir Arakan savaşında bu Bolşevik güçleri de yok ediliyor, Sovyetler 20 Kasımda Dağıstanın özerkliği konusunda bir bildiri kabul ediyor ve yeni asker getiriyor, "Said Şamil, 4 Ocak 1921'de Andi'de yeni bir kurultay topladı", ayaklanmanın Çeçenistana da yayılması kabul ediliyor ve ayaklanma "hızla Çeçenistan'a da yayıldı", Sovyet literatüründe ayaklanmanın Mayıs 1921'de sona erdiği belirtilse de mücadele "daha uzun süre devam edecekti", sembolik lider Said Şamil savaşın "şiddetini kaybetmesinden sonra Türkiye'ye geri dönmüş, İmam Necmeddin Gotsinski ise 1925 yılında Çeçenistan dağlarında bir raslantı sonucu ele geçirilerek kurşuna dizilmişti. Kaytmaz Alihan da aynı şekilde üç oğlu ile birlikte öldürülmüştü", aktif "savaşlar döneminde göz boyamak gayesiyle Şeriat Mahkemeleri'ni yasallaştırmış bulunan Sovyet hükümeti 26 Ekim 1921'de" bu mahkemelerin cinayet konusundaki yetkilerini ellerinden almış ve 23 Ekimde müslüman din adamlarının seçme ve seçilme haklarından mahrum edilmesi kararı alınmıştı. (Göyüşov, s. 345-348)

*

3.4.2023

***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder