16 Mayıs 2018 Çarşamba

GENAR

KAFKASYA-1
ROMAN

Osman Çelik, Gül Matbaası, 1985, İstanbul


Bir tür, Tolstoy'un Savaş ve Barış'ı, gibi!
Önemli bir fark: Rus salon toplantıları yerine Kafkas köylerindeki meydanlarda yapılan düğünler var!
*
Arka kapak yazısında şöyle deniyor:
"Rusya, daha Çar IV. İvan zamanında Kafkasyaya gözünü dikmişti. İlk ciddi saldırı, 18. yüzyılın başında meydana gelmiş, Kafkas-Rus mücadelesi yüzelli yıldan fazla devam etmiştir. Kuzey Kafkasya, Rusya'nın sonsuz insan ve silah gücü karşısında yenik düşmüş. Halkın büyük bir bölümü, yurtlarını terketmek zorunda kalmıştır./ İlk karşılaşma ve bağımsızlık savaşları çok kanlı olmuş. Kuzey Kafkasya Halkı'nın direnme gücü kalmayınca, esaret hayatı ve zorunlu göç başlamıştır./ Yazar, Kuzey Kafkasya'nın dramını üç bölüm halinde romanlaştırmayı planlamış. KAFKASYA I.'de; İlk karşılaşmayı.. KAFKASYA II.'de; Bağımsızlık mücadelesini.. KAFKASYA III.'de; Göç olayını işlemeyi tasarlamıştır./ Elinizdeki kitap, birinci bölümü; KAFKASYA I.'i oluşturmaktadır. Diğer bölümler de, hazırlandığı zaman sırasıyla yayınlanacaktır."
*
Diğer iki bölüm yayınlanmış mı, acaba?
*
Bu kitap bir roman sayılır mı?
Bence, romandan çok, bir rapor...
Ya da bir tür hikaye etme!
Kurgu olmaktan ziyade, tarihten bilinen bir kesit ve kırsal bir toplum tipinin çok bilindik bir yaşantısı anlatılmış!
Ve, iyi ki, anlatılmış; ayrıca, her şeye rağmen, güzel anlatılmış!
Emek ürünü!
Kalemine sağlık!
*
Çocukluğumda bizzat yaşadığım köy yaşantısının bu denli ortak olduğunu bilmiyordum; öğrendim.
*
Dert edilip anlatılan iki temel konu:
Kafkasya'da islamiyetin kabul edilmesi.
Rus saldırılarına karşı direnme.
*
Metnin yazımı biraz özensiz olmuş!
Ve, yer yer, benzer-aynı şeyler tekrar tekrar anlatılmış; gelenekler ve düğünler gibi...
*
Mevcut olan kurgu kısmı ise, pek de hoş sayılmaz:
Gençler başarısız!
Uzmanlığı olmayan Ahmet Sena öğretiyor!
*
Mesaj güzel:
Geleneğe uy!
Bilinçli yaşa!
İyi insan ol!
*
Kitaptan bazı notlar:
-"Ahmet Sena.../... Varna.../... gün görmüş, bilgili insanlar arasında bulmuştu" 10
-"Sena Efendi'nin gölgesinde Yahudi durmadan servet biriktiriyor" 13
-"Bram'ın babası Bastı Dadu, Kırım'ın... bir Mirza'nın oğlunu p'ur (atalık) olarak almıştı. Karşılığında, Mirza'nın yanına oğlunu bırakmıştı.../ Bram.../... Ahmet Sena'ya hayran kalmıştı... İslam dinini... Sena'nın ağzından bir başka türlü tanıyordu. O Kırımlılar'a benzemiyordu./... O'nu memleketine davet etti.../ Ahmet Sena.../.../... kabul etti./... Kafkasya'ya böyle gelmişti" 15, 16
-"Daha önce belirttiğimiz gibi..." 19
-"O'nu bir bey gibi yetiştireceğine, kuvvetinden gurur duyan adi bir çoban yaptın" 57
-""O sadece, Kırım'da bir dostunun olmasını istiyor," dedi" 67
-"1722'de başlayan Osmanlı-İran savaşı aralıklı olarak devam ediyordu... Kaplan Giray, Osmanlı... destek olmak için, 1735 baharı Kafkasya'ya geçmişti... İran Ordusu'na arkadan vuracaktı. Batı Kafkasya Kabileleri'nden süvari birlikleri almıştı. 1707'de, ilk Hanlığı sırasında, Kabartay Bölgesi'nde uğradığı hezimeti unutmamıştı. Tahttan indirilmesine sebep olan Kabartaylar'a kızıyordu. Seferinin asıl amacını unutarak Kabartay Beyleri'ni ezmeye kalktı. Ancak, İran'a yardım etmek için Ruslar'ın Hazar Sahilleri'nden yeni bir cephe açmaları üzerine, yanlış yolda olduğunu anladı. Hemen tavrını değiştirdi... Kabartay'ın Kırım'a bağlı bir ülke değil, Kırım'ın dostu olduğunu söyledi. 1735... Ruslar'ın Kırım'a saldırmak üzere olduklarını öğrendi./.../... yurduna döndü" 75, 76
-"Laho, ırkının özelliklerini biliyordu. Kafkasya'da, Dadu gibi yüzlerce aile reisi vardı. Aşırı bir gururun esiri bu gibileri için yapılabilecek hiçbir şey yoktu... Kişilerin gururu herşeyin üstünde kalıyordu" 80
-"Kazanuko Jabağ isminde zeki bir adam, Kabartay Prenslerine danışmanlık yapıyor.../ Kabartay'da... fikir birliği... sonucu, daha önce Kırım Hanları'nın saldırıları püskürtülmüştü. Aynı şekilde, 1737'de Kabartay'a giren Rus Ordusu durdurulmuştu.../.../ Bram, mutlaka bir cami yapmak istiyordu... bir imam. Sırf bunun için batıya gitti... Kırımlı bir din adamı buldu... Adiğe Dili'ni bilmiyordu.../... Bir yıl içinde, sekiz aile yeni dini kabul etmişti./.../... yavaş yavaş... İslamiyet bütün ülkenin tek dini olacaktı. O zaman, Kafkasya'nın çehresi değişecekti. Birlik içinde olan, bir millet doğacaktı./.../ Bram'ın... Oğlu Genar ise, babasının geniş düşünce ufku içinde büyüyordu./.../ Kazanuko Jabağ öldükten sonra, Kabartay'da Prensler arasındaki iktidar kavgası büyümüştü.../.../ Hikayemizin başında tanıttığımız Ahmet Sena ile Bastı Bram işte bu yıllarda tanışmışlardı" 83-87
-"... o tatsız olay Natholar'ı da etkilemişti. Bastılar kadar olmasa bile..." 89
-"Şıble... bütün Bjeduğ kabilesine atar tutardı."Herifler Nogayların komşusu. Tatarlaşmış köpekler! Adiğe kim, onlar kim?" derdi.../.../... "Zeyide'nin çocukları" diyorlardı. Şıble, adeta unutulmuştu" 92, 93
-"Natuhay Kabilesi, Taman Bölgesi'ndeki Hatkoylar'ın güneyinde oturuyordu" 95
-"Limanlarda... katil... korsan.../.../ Sabe, Natuhay Sahili'nde bir tek şeyi beğenmemişti. O da, esir ticareti idi. Kendi soyundan insanların, gemilere bindirilerek götürüldüğünü gördüğü zaman korkmuştu.../... tartışmıştı. "Natuhay Beyleri, bu duruma neden engel olmuyorlar," diyerek... bakmıştı.../.../ Sabe, iç bölgelerden, güzel erkek ve kız çocuklarının kaçırılarak yabancılara satıldığını... görmüştü.../.../... Özellikle Osmanlı tüccarları, bu maksatla bir sürü ajan kullanıyorlardı. Çünkü, esir ticareti çok karlı bir işti... İstanbul'dan İskenderiye'ye... esir pazarları kuruluyordu. En değerli esirlerin alıcısı ise saraydı.../ Sabe... Bir yabancıyı gördüğü zaman şüpheyle bakıyor" 97-99
-"O şeytan gözlü Hatkoy..." 102
-"Şüphesiz kaçırma planını hazırlayan da, grubun başı olan yaşlı Hatkoy'du" 108
-"Alış-verişin, ticaretin kanunları acımasızdı. Onu meslek edinenlerin çoğu açgözlüydü" 110
-"Evlenmek amacıyla kız kaçırmak adetti... köle, cariye yapmak için birini zorla götürmek cesaretti.../... Yanında iki uşak vardı" 112
-"Paketlerin iplerini çözüp açtılar. Ortaya, yüzleri temizlenmiş iki insan kafası çıktı. Sabe, sakallı Hatkoy'u hemen tanımıştı./.../... Hatkoy Zepşi Taman Pazarı'nda ele geçirdiler. Kızınızı kaçırmaya kalktığını da itiraf ettirdiler" 113
-"O'nun bu hali, insanın büyük ruhi bunalımları atlattıktan sonra duyabileceği hesapsız bir iyimserlikti. Geçiciydi" 114
-"M.Ö. 8. asırdan itibaren Yunanlılar ilk ticari kolonilerini bu sahillerde kurmuşlardı.../ Roma... Bizans... Yunan ticari hayatını yok etmişti.../ Bizansın... Haçlı... içine kapandığı dönemde İtalyanlar sahneye çıkmıştı. Cenevizliler, Karadeniz'de ticeret yapma iznini 1170 yılında Bizans Kralı Emanuel'den almışlardı. O yıllarda Kırım'da Kaffa (Kefe) şehrini kurdular./... ticaret yapma izni alan Venedikliler, Cenevizlilerle büyük bir rekabete girşmişlerdi.../... Kafkasya sahillerinin tamamı Cenevizliler'in ticari tekeli altındaydı.../... ticari koloniler, Kafkasya'da yaşayan topluluklarla ticaret yapıyor.../ İç bölgelerle yapılan ticarette, Ermeniler kullanılıyordu.../... Kuzeyin... insanı... Fars, Arap, Türk sarayları bu insanlardan seçilen köle ve cariyelerle doldurulmuştu. Köleler, Mısır'da iktidarı ele geçirecek kadar çoğalmışlardı./ Moğol istilası, bir ara herşeyi alt-üst etmişti.../... 1453... 1475'de Kırım'ın Osmanlı... himayesine alınması yeni bir düzen getirmişti./.../... İtalyan Tüccarlarının yerini Yahudi ve Ermeni tüccarlar doldurmuştu... ticaret... izni alan Fransızlar... görünmeye başlamışlardı.../.../ Tsemez Kasabası ikiyüz metre kadar içerde idi... eski bir kale vardı... şimdi Türklerin elindeydi... Kale muhafızlarının, çevredeki yerli soylularla kurdukları özel dostlukları dışında, önemli bir faaliyetleri yok gibiydi./.../ Türkler, Tsemez'de bulunan palanga'ya, "Soğucak Kalesi" diyorlardı./.../ Tsemez ve çevresinde yönetim, yerli soyluların elindeydi" 122-126
-"Kafkasya'nın tamamı bir yana, Natuhay sahilinde bile, tek güçlü bir lider, bir idare merkezi yoktu.../... birlik sağlanamamıştır./ Şate, Tsemez önlerine gelen bir Fransız ticaret gemisini gördüğü zaman çok heyecanlandı. Bu geminin iki aylık yoldan geldiğini, bir saldırıya uğramadan yol alabildiğini... öğrenince çok şaşırdı" 128
-"Bizim bir devletimiz yok... suçlusu... biziz.../.../... Ben Kırım Hanlığının çok uzun ömürlü olmasını istiyorum. O yıkılırsa, biz de yokoluruz. Ruslar, Kırım engelini aşmadan bize bir şey yapamazlar./.../... "... Kırım Hanlarının da kırbacı üstümüzden eksik olmuyor," diyebilirsin... gelen tehlikenin çok daha büyük olduğunu göreceksin. Türkler, sahillerimizde birkaç kale yapıp gittiler. Nasıl yaşadığımıza karışmadılar. Ruslar öyle davranmayacak... Tatarları topraklarından kovup, yerlerine Kazakları, Rus köylülerini yerleştirdiler. İşte ben buna; "gerçek felaket" derim./.../... Kafkasya, birleşik bir devlet olabilir. Kırım Hanlığı öyle değil mi? Beş aile, Haan ailesini baş saymıyorlar mı?.../.../... köle ticareti... Kafkasya'yı da etkilemişti. Sahilde oturan bütün büyük soylular gibi, bu çirkin alış-verişe seyirci kalmıştı" 131-133
-"Toprak çok iyi işlenmiş, tarla ve bahçe haline getirilmişti" 139
-"... çitlerinin üzerinden, kendilerini gizlemeye çalışarak kadınlar bakıyordu" 144
-""Taktak" takma adıyla anılan genç..." 147
-"Subaneku..." 151
-"Gerçekte... ailelerin hiçbiri zannettiği kadar güçlü değildi. Bu aileler, birbirini kıskanan... güç adacıkları idi" 153
-"Ölçülü yemiş, ölçülü konuşmuştu" 156
-"Rostan'dan da ticaretten de nefret ediyordu" 159
-"Bu yolu gururum için seçtim. Yeni bir olay meydana gelmemesi için aza razı oldum" 162
-"İki yıldır, Bastıler'in yanındaa Ahmet Sena isminde bir Türk yaşıyor. Güngörmüş..." 163
-"... yüzlerce yerli sanatkar çeşitli alet ve silah yapıyorlardı. Fakat, dışarıdan gelenler daha üstün özelliklere sahipti" 165
-"Bastıler Müslüman olmuşlar, Natholar ise eski ata dininde ısrar etmişlerdi" 166
-"Ahmet Sena ne bir tüccar ne de başıboş bir gezgindi. Özel olarak davet edilmiş, Bastıler'in misafiri olarak gelmişti" 167
-"Bram... Kırım Türkçesini öğrenmişti" 168
-"Öğrenciler, kız-erkek karışık okuyorlardı... Müslüman ülkelerin hiçbirinde böyle bir şey yoktu" 170
-"Ahmet Sena... kadınları... erkeklerle birlikte günlük hayatın içinde bulunca çok şaşırmıştı.../... Bram'ın karısı... Libe'nin kendisine, "Kardeşim," dediğini öğrenince hayatının en büyük mutluluğunu duymuştu" 173
-"Batı Şapsığ... Anadoludan gelmiş bazı dervişlerin dolaştığını.../.../ Kırım'dan, Ubın vadisine bir grup din adamı geldi. Bunların arasında İstanbullu mollalar da var" 180
-""Adığeler, yeni bir inancın sancısını çekiyor," diyerek sonu gelmez düşüncelere daldı. "... Osmanlı, burayı neden bu kadar ihmal etmişti?... Bu insanlar yönetimde baskı istemiyorlar. Ancak, birşeyler öğretilmek istenseydi, itiraz etmeyeceklerdi..."/ "İnançlarına, gelenekleri yön veriyor. Bağımsızlıklarına toz kondurmak istemezler..."/.../ "... Kafkasya halkı, Anadolu insanına o kadar yakın ki!"/.../... bu adam Müslümanlığa karşı değildi... öğretilmediği için hala atavist idi. Şu anda, bir arayış içindeydi" 181, 182
-"Sena içinden... "İslamiyetin getirmek istediği mutlu hayat bu! Bu insanların gelenekleri güzel. Fakat, inançları batıl..."..." 184
-"Ahmet Sena, çok yer gezmişti... Ancak, şu anda gördüklerinin, hiçbir benzerini görmemişti./ Gördüğü herşeyde, vahşi bir güzellik vardı. yollar basit izlerden ibaretti...tabiat eldeğmemiş gibiydi" 185
-"Hacı Tahir ve Nazım Efendiler İstanbullu. Balahan ve arkadaşları Kırımlı" 188
-"Konyalıyım. İstanbul'da, Fatih Medresesi'nde okudum.../.../... Osmanlı topraklarından Kafkasya'ya birçok serüven adamı geliyordu" 190
-"Babam bilerek değil, bir inat uğruna Müslüman olmuştu... O'na, "Hayır!" diyemezdim. Ben de Müslüman oldum./.../ Kırım'da üç yıl kaldım. Oradan gerçek bir Müslüman olarak döndüm.../.../... halkımızın... inançlarından bir anda vazgeçebileceğine inanamıyorum. Eskiyi savunanlar olacak... bir terslik olmasından korkuyorum./.../... Kafkasya Müslüman olacak... Ama... Yavaş yavaş" 200, 201
-"Asil Vesteko! İzin verin önce dua edelim. Her işin başında dua etmek islami bir gelenektir.../... birkaç bin kişinin içinde, sadece yüz kadar Müslüman vardı./.../ Hacı Tahir Efendi... ellerini açarak kaldırdı... duasını içinden okudu.../.../ Türkçe bilenler yüksek sesle: "Amin!" dediler./.../ Atalarımız, Tha'nın (Allah'ın) huzurunda dua ettiler.../... Bugün ben Müslümanım! Tha'nın tek, eşi ve yardımcısı olmadığını kabul ediyorum.../.../ İslam dini, bize, yeni bir inanışın yeni bir hayatın kapılarını açacaktır.../... Yaşayışımızı büyük ölçüde değiştirecek, bu yeni dini kabul edip etmemek konusunu burada tartışacağız.../.../ Bize, Tha'yı en iyi şekilde tarif eden din, İslam Dini'dir" 203-205
-"Yerli hocalar bilgisiz. Yabancılar ise, dil bilmiyorlardı./.../ O'nun din adamlığına biraz da politika karışıyordu... en yetenekli Balahan, Adiğeler arasında İslam Dini'ni yaymak için Kırım Hükümeti tarafından görevlendirilmişti.../.../... Sert, emredici olmak istiyordu. Kafkasyalılar'a, Kırım Hanları'nın köleleri gözüyle bakıyordu.../.../ Kırımlı Hanzadeler gibi, Kafkasya'ya tepeden bakıyordu.../ Hacı Tahir Efendi.../.../ Osmanlı ülkesi, Kırım Hanlığı ve Kafkasya komşu ve kardeştir.../.../... yaşayan kuşağın gerçek dini görmesini istiyorum. Bunu... En büyüğümüz, İstanbul'daa oturan Sultanımız istiyor" 208-211
-"Balahan, Müslüman olmazsak, Kırım Hanı'nın dostluğunu... kaybedeceğimizi söyledi. Kırım Hanları, hiçbir zaman bizim dostumuz... olmadı.../ Kırım Hanları, canları sıkıldığı zaman ülkemize saldırıp yağma ettiler... Nogayları, Kalmukları üzerimize saldılar./.../ Kırım'da Han ne ise, Kafkasya'da da gelenekler odur. Gelenekler hem yöneticidir, hem de kanundur./ Geleneklerimiz yok olursa, biz de yok oluruz" 214
-"Çevrenizi saran iki büyük din var: Kuzeyde Hıristiyanlık, güneyde Müslümanlık... Batıp yokolmamak için... birine açılmak zorundasınız.../... İçinizdeki sıkıntıyı yüzünüzde gördüm... Bir arayış içindesiniz.../.../ Hacı Tahir Efendi, tipik bir Osmanlı Mollası idi. İyi niyetliydi.../... İstanbul'dan Kırım'a gönderilen "İyi niyet elçilerinden" biriydi" 216, 217
-"Ateşli silahlara heves büyüktü.../ Rus hükümetleri, doğu milletlerine her türlü ateşli silah satılmasını yasaklamışlardı" 228
-"Sena'nın belirli bir programı yoktu. O her şeyden bahsediyordu.../... öğrettiklerinde ilmi bir sistem yoktu" 229
-"Cesaret ve inanç birbirini tamamlayan şeylerdir" 232
-"Kafkasya'da bireyci bağımsızlık, din içinde geçerliydi. İnançlarından dolayı kimse kimseyi kınamıyordu" 233
-""İyi akşam," dileyerek çıktılar" 235
-"Yeni bir insan oldu. Sırıtarak değil, düşünerek konuşan bir adam oldu" 249
-"Ağam Dadu" 252
-"Geleneğin sert takipçisi Dadu: "Lanet olsun böyle adete!" diyen bir hali vardı" 253
-"... terbiye etmek istediği Bastı Ruhu'ydu.../... Ama, ciddiyeti bırakmıyordu" 262
-"Psıfabe Irmağı Elburuz'un karlı-buzlu yamaçlarından küçük bir kaynak olarak başlıyor. Sonra kollar alarak büyüyor. Köpürüp çağlıyarak Abzaah Bölgesi'ni aşıyor, Şapsığ Bölgesi'ne giriyordu... aşağılara doğru indikçe hafif hafif bulanıyor, Kuban nehriyle buluşuncaya kadar... ilerliyordu... Şapsığ Bölgesi'ne girdikten sonra... uysal bir tavır takınıyordu. Geçtiği her yerde ayrı bir müzik çalıyor. Bazen... tehdit ediyor, bazan da seviyor, okşuyordu" 279
-"Çifliğe mutlaka bir cami yapmalıyız. Din nedir?... öğretmeliyiz" 295
-"Osmanlı... Rusya'ya savaş ilan etmişti.../... Nogaylar, Don ve Volga boyundaki Rus askeri garnizonlarında bazı hazırlıkların yapıldığı haberini getirmişlerdi.../ Nogaylar... dolaşıyorlardı.../.../ Nogaylar çok başlı bir ulustu.../.../... her vadi, her köy savunma tedbirleri almağa başladı.../... o yaz, Don Kazaklarından bir grup, Mozdok kalesi civarına yerleştirilmişti.../.../... Kazaklar... büyük kısmı yoksul ve sefildi. Orduya asker veriyor, köle gibi çalışıyorlardı./... Bunlar için, Kafkasya'nın bakir toprakları bir cennetti. Göçetmek için can atıyorlardı./ Kabartay Bölgesine, Mozdok çevresine getirilenler bu tür Kazaklar'dı. Hepsi aç ve yoksuldu... yerleştikleri toprakları savunmaya... kararlı insanlardı./.../... gelişmeler... duyuldu.../.../ Her zaman öncülük eden Batı bölgesi, harekete geçmişti./... Anapa'da bir toplantı yapılması için karar verdiler" 347-349
-"Rus ordusunun Kırım'a nasıl girdiğini... defalarca anlattım. Şimdi de, Kabartay'da kök salmaya çalışıyorlar... "Bize ulaşamazlar!" demeyin. Önce, Kazak ve Kalmukları harekete geçireceklerdir. İmkan bulurlarsa, Nogayları kullanacaklardır.../.../... Yaşlılar endişeli, gençler heyecanlıydı... ortak duygu... Gerekirse savaşmaktı" 351
-"Karar verecek bir yönetim merkezimiz yok.../.../... Devlet olalım... diyorsunuz. Öyle değil mi?" 365, 366
-"Rusya güçlü bir devlet oldu. Kırım steplerinde durdurulmazlarsa, Kuban boylarına kadar inebilir" 377
-"Kırım Hanları'nın eski gücü kalmadı... Hanlar güçlü iken bizi soymak, can ve mal varlığımızı yağma etmek gibi çılgınlıklar yaparlardı... Buna karşılık Kazakları, Çar'ın Ordularını yurdumuzdan uzak tutarlardı. Han ve ordusu, yazın yağan dolu gibiydi. Her şeyi yakıp yıkar, kısa zamanda çekilir giderdi. Ama, Ruslar böyle davranmayacaklardır. Rus ordularının arkasında aç sürüler vardır. Ülkemize girerlerse bir daha çıkmazlar.../.../... birlik içinde olun! Bir baş seçin!... Hepimiz ondan emir alalım Bu ayıp değil! Tatarlar'ın Han'ı, Ruslar'ın Çar'ı var" 382, 383
-"Nenof! Bir Natho gibi hareket edeceğim. Korkma! Dedi./.../ Konuşulanları iyi dinleyin. Göreceğiniz her şeyi iyi değerlendirin" 385
-"Sena: "Siz toprağı, töresi olan bir kavimsiniz. Ama bölündünüz. Kabile ve soyluluk yarışına girdiniz...".../ İki büyük devlet savaşmaya karar vermiş. Kafkasya ise, arada ezilmemek için çare arıyordu... Kabartay ve Doğu Kafkasya nasıl bir hazırlığın içinde belli değildi" 389
-"Berzegler gibi mıntıkanın ileri gelen aileleri Müslüman olduklarından, artık meşe ağacına karşı duyulan saygı yavaş yavaş yok olmak üzereydi.../... Büyük çoğunluk, hala pagandı" 390, 391
-"Batı Kafkasya, Kırım'ın yoğun etkisi altındaydı... bu ilişkinin sonunda... müslüman olmuşlardı" 392
-"Taman yarımadasında... Hatukoy köyleri ile Tatar köyleri iç-içe, yanyana bulunuyordu.../... diğer Kuzey Kafkasya kabileleri kuşku içindeydi. Kırım Hanları'nın dostluğuna güvenmiyorlardı" 394
-"Kırım'la aramızda geçen olaylar, bir nevi aile içi kavgalardır. Hanlar, Kafkasya'yı Osmanlı ve Kırım mülkü saymışlardır... topraklarımıza gelip yerleşmeği düşünmemişlerdir./ Eğer Kırım engeli kalkarsa, Ruslar bunu yapacaklardır./.../... Jane ve Bjeduğlar, uzun zaman Nogay baskısı altında kaldı.../.../... Onlar bize, biz onlara alıştık. Çoğu, geleneklerimizi benimsedi... Akraba olduk./.../... Ruslar onlar gibi değil. Tatarlar ve Nogaylar bir vurunca, biz iki vurduk... Ama, Ruslar... Biz onların hakkından gelemeyiz" 398, 399
-"Osmanlı... safında yer alacağız.../... Bir ordu meydana getireceğiz.../.../ toplantının yankıları kısa zamanda bütün Kuzey Kafkasya'ya.. Kabartay'a, Çeçen-Avar yaylalarına... ulaştı" 401
-"Savaş ilan edildiğinde, Kırım tahtında Maksud Giray bulunuyordu.../... padişah tarafından Hanlıktan alındı. Yerine, Kırım Giray Han oldu./... İstanbul'a çağrıldı... anlatıldı.../ Kırım Giray'ın kış seferi için hazırlandığı haberi, kasım sonlarında Batı Kafkasya'ya ulaştı. Hanlığın açık bir daveti olmadığı halde.../.../... Batı Kafkasya... bir ordu hazırlayacak... Rusya seferine katılacak.../.../ Orta ve Doğu Kafkasya emniyet altında değildi... Mozdok ormanında bir Rus kalesi vardı... Kazak göçleriyle bir koloni oluşmuştu... iki yıl önce, 1767 yazında, alt tabaka halk soylulara isyan etmişti" 403, 404
-"Ruslar'ın Han Ordusu'na karşı çıkacaklarını sanmıyorum. Askerler, sınırı boşaltıp kalelere sığınacaklar... Karşınızda, sadece sefil köylüler kalacak" 410
-"Barışta, herkes başına buyruk yaşıyor. Ama, savaş kokusunu alır almaz birleşiyorsunuz.../... Çobansız bir sürü gibiyiz" 412
-"Kırım ordusu savaşa hazırlanmıştı./.../ Savaş, Rusya'nın Polonya'ya saldırmasından dolayı patlak vermişti" 413
-"Kafkasyalıların yardıma geldiklerini söylediği zaman, Kırım Giray memnun olmamış gibi bir tavır takındı.../.../... onları ordusuna kabul etmeyeceğini söyledi.../.../... biz size yardıma gelmedik... yurdumuzu savunmaya geldik. Ruslar... kale ve köyler inşa ettiler. Topraklarımıza yerleştiler.../ Kırım Giray... konuşmasını beğenmiş.../... düşündüren gelecekti. Kafkasya, küçük de olsa bir ordu hazırlıyor, topraklarının dışına çıkıyordu... ileride tehlikeli olabilirdi.../... düşündü. Sonra, Kafkas Süvari Birliği'nin, Kırım Ordusuna katılması için izin verdi./... Fransa'nın Kırım Konsolosu... Han'ın şeref misafiriydi.../... Kafkas... Tam bir disiplin içindeydiler" 414, 415
-"Tatar ve Nogaylar'ın kolay kurulup sökülebilen basit çadırları vardı.../ Kafkasyalılar'ın bazıları, Nogay çadırlarından edinmişti.../.../ Kafkas... Mevcudu yirmibinin üstündeydi" 418, 419
-"Kırım ordusunda hırsızlık olayları eksik olmuyordu" 422
-"Dinyester'in batı kıyısından hareket eden ordu, Balta şehrine doğru yürüdü./.../ Polonya Kralı III. Agust ölünce, Rus Çariçesi II. Katerina bu durumdan yararlanmak istemiş... Polonya'yı işgal etmiş.../.../... Bir Osmanlı şehri olan Balta... Türk halkını da kılıçtan geçirmişlerdi./.../ Kırım ordusu... yüzden fazla kasaba, sayısız köy yakılıp yıkıldı" 423-425
-"Şate'nin ölümü... bir daha hiçbir yağma hareketine katılmadı" 431
-"Yirmi binden fazla esir, sayısız hayvan ganimet.../... paylaşılacaktı... çeşitli hile..." 432
-"Han... hastalığı tekrar nüksetmişti./... Eflak Prensi'nin elçisi Rum asıllı Siropolo... Çariçe Katerina tarafından satın alınmış bir haindi./... Han, Siropolo'nun verdiği ilacı reddetmedi... öldü./.../... Han, Rusları korkutmuştu.../ Hanzadeler, gizliden gizliye iktidar savaşına başlamışlardır. Çoğu, Osmanlı yönetimine eskisi kadar bağlı değildi" 433
-"Psifabe Birliği, Şate dahil yirmi iki kayıp vermişti" 445
-"Yakın bir gelecekte... yeni bir inanç bulacağız.../.../... Çok tanrılı eski Adiğe dininde, ölüm ötesi aydınlık bir şekilde açıklanmıyordu... Tanrılar veren değil, daha ziyade isteyen durumdaydı.../ Eski Adiğe dini kurumlaşmamış, eğitimi olmayan basit kabile ve aile dini halinde can çekişiyordu.../.../ Bundan böyle bize müslüman olarak bakabilirsiniz. Dedi" 450, 451
-"Kafkasya'da, insanın nasıl bir ad, nasıl bir şöhret sahibi olacağı belli olmazdı. Hemen hemen herkesin, asıl adının yanı sıra, takma bir adı olurdu" 452
-"Nann, yeter! dedi" 456
-"Gubate... Sanki, iki ayrı kişiliği vardı. Biri sert, biri yumuşak. Biri vuruyor, diğeri okşuyordu" 464
-"Ruslar'ın Türkleri yenip bizi rahatsız edeceklerini sanmıyorum. Ancak, Don boyundaki Kazaklar'la, Volga boyundaki Kalmukları üzerimize salacaklar... Kanlı savaşlar olacak" 468
-"Osmanlı-Rus savaşı, Kuban boylarına kadar yayılacak... tedbir alalım.../.../... Rus ovalarına gittik... beş yüzden fazla Adiğe donarak öldü. Ne işimiz vardı orada?.../.../ Kabartaylar adam değil ki! Beyleri pis gururları yüzünden halkı paramparça ettiler. Bazıları... Ruslarla dost oldular.../.../ Bana iki bin kişi verin: Hem Demeley serserisini tepeleyeyim, hem de Mezdegü ormanındaki Rus köpeklerini kovayım./.../ Demeley önemli değil. Ruslar'a gelince artık çok geç. Terek nehri kenarına sağlam bir kale yaptılar... toplarla koruyorlar.../.../ Nogaylar... hiçbir yere yurt gözüyle bakmazlar.../.../... Yeter ki, sürülerini otlatacak bir yer bulsunlar./.../ Kalmuklar, tam anlamıyla Rus boyunduruğu altına girdi. Ruslar, Osmanlı'nın yaptığının aynısını bize yapabilirler. Kazaklarla kalmukları üzerimize salabilirler./.../... Bu adamların gözü Kırım'da, Kafkasya'da.. Gelirler, yurdumuzu işgal ederlerse bir daha çıkmazlar.../.../... hazırlıklı olmalıyız" 475-478
-"Dünyada dönen dolaplardan, milletler arasındaki siyasi oyunlardan haberi yoktu.../.../ Onu korkutan ne ölümdü, ne de yüzleri belirsiz düşmandı. Yapılması gerekeni bilmemekti" 482
-"... tedbir almalıyız.../.../... gelecek tehlikeye karşı bir savaş birliği kurmalıdır.../... vadimizin dışında olanları da bilelim... bütün Kuzey Kafkasya'yı birlik ve beraberlik içinde olmaya çağıralım" 484
-"Nogayların ne yapacağını Allah bilir. kul bilemez" 490
-"Uzun tartışmalardan sonra, savunma hazırlıkları yapılması için karar alındı.../.../... bir haber alma teşkilatı kurulacaktı./.../ Kaplu... serbest bir şehirdi./ Küçük anlaşmazlıkları Kale komutanı, Jane Beyi ve Osmanlı kadısı hallediyorlardı" 497, 498
-"Bu topraklar, bilinmeyen bir tarihten beri bizimdir. Zamanla Tatarlar geldi. Sonra, Osmanlı ortaya çıktı. Buraya ağaçtan bir kale yaptı. Kuzeyden gelen yağmacılara karşı bizi korurlar ümidiyle, atalarım onlara bağlılık yemini etti.../.../... Topu tüfeği olan Osmanlı kalelerini desteklemek başarının ilk şartı idi" 500
-"Mami" 504
-"Şayet bir Rus ordusu gelirse, karşı çıkılmamalı. Hatta, yerli halka dokunulmazsa, bu bölgeden rahat geçebilecekleri hususu da, kendilerine bildirilmeli./ Bu savaşta, asıl hedef biz değiliz. Ruslar, önce Osmanlı kalelerini düşürmek isteyeceklerdir.../.../ Bir Rus ordusu geldi. Bütün Osmanlı kalelerini düşürdü. Sonra da, bu kalelere yerleşti. Sahillerimiz bu şekilde el değiştirdi. O zaman ne yapacağız?" 506, 507
-"Onlara hayrandı. Çok uzakta, İstanbul'da oturan Padişahın emrini yerine getiriyorlardı. Kırımlılara imreniyordu. Han isteyince... beş kabile birden ayağa kalkıyordu. Galiba devlet olmak bu idi./.../... Kabartay prenslerini görmemişti. Lezgi ve Avar hanları hakkında ise hiç bir bilgisi yoktu" 514
-"Allah eksikliğini aratmasın, gereğinden fazla büyüğümüz var./.../... Birbirlerini dinlemeyen, birbiriyle anlaşamayan büyükleri ben ne yapayım?/.../ Ben, herkesin dinlediği bir büyük istiyorum: Tek.. Bir tane! Daha fazlasına gerek yok" 518
-"Erkeklerin büyük bir bölümü, savaşı Türkler'in kazanacağına inanıyordu" 519
-"Nan! (1)/.../ (1) Anne" 521
-"1741-1761 yılları arasında saltanat süren İmparatoriçe Elizabeth Petrovna, kendisinden sonra, Rus Tahtı'na Büyük Petro'nun soyundan birinin çıkmasını istiyordu. Fakat, Petro'nun soyundan Almanya'da Holstein Dükü ile evli kızı Anna'dan olan sadece bir prens vardı. Adı Karl-Peter Ulrich olan bu prens, daha on beş yaşındayken, 172'de (1742 mi?-Benim notum) Rusya'ya getirildi. Ortodoks yapıldı. Tahta varis gösterildi./ Prusya Kralı büyük Friedrich'in tavsiyesi ile, küçük bir Alman Prensliği olan Anhalt-Zerbst Beyi'nin kızı Sophia-Augusta ile 1745'de evlendirildi. Adı değiştirilerek Ortodoks yapılan Sophia'ya, Katerina Alekseyevna adı verildi./ Elizabeth (Elizaveta) Petrovna... kuşkulu idi. Tahtın varisi olarak ilan ettiği Karl Peter'i ve eşi Katerina'yı yönetimden uzak tuttu.../ Oldukça havai olan Veliaht Prens karısı ile geçinemiyordu... içki meclislerine devam ediyor, av peşinde koşuyordu./ Yalnız kalan Katerina, günlerini okumakla geçiriyordu.../.../... Elisabeth... ölümü üzerine; Karl Peter III. Petro adını alarak Rus Çarı, Katerina da Çariçe oldu./... saray erkanı Rus'tu... Tam bir Alman olan III. Petro, danışmanlarını Almanlardan seçti. Saray Almanlarla doldu. Çar ve çevresindeki Almanlar, Ruslar'ı hor görmeğe başladı./... geçen on altı yıl içinde sarayı ve Rus soylularını çok iyi tanıyan Katerina, gelişmeleri başka türlü değerlendirmişti. Ordu ve soylu çevrelerinde III. Petro aleyhine başlayan hoşnutsuzluğu çok iyi görmüştü./.../... Katerina... Soylu erkeklerle, özellikle Hassa Birlikleri'nin güçlü subaylarıyla ilişki kurmaktan çekinmez oldu.../ Saray içi bir devrimle, kocasını tahttan indirdi... öldürttü. Aşıklarından Aleksi Orlof ve arkadaşları bu işi çok iyi planlamışlardı./ Böylece Katerina, Rus Tahtı'nın tek sahibi oldu. Çariçe II. Katerina ünvanını aldı./... aşıklar edindi... otoriter bir saltanat sürdü./... ihtiraslı olduğu kadar yetenekli bir kadındı. Avrupa'daki Rus Elçilerini bir ajan gibi kullandı... dünyada olup biteni izledi./... tahta çıktığı günlerde, Fransa'da ilk Ansiklopedi hazırlanıyordu. Ansiklopediyi hazırlayan Diderot ve D'lambert ekibiyle ilişki kurdu. Avrupa'da çıkan bütün gazetelere... dergiye abone oldu.../.../... En yeni metodlarla Rusya'yı yönetmek istedi.../... 1768 sonbaharında savaş ilan edildiğinde, Katerina bilgili, tecrübe sahibi bir İmparatoriçe idi.../ Ayrıca şanslıydı. Zaman ve şartlar onun lehine çalışıyordu. Batı, özellikle Avrupalı aydınlar; Türkler'den... ne kadar nefret ediyorlarsa, o kadar da... Rusya'ya hayran idiler.../.../ Kırım Hanı, 1769 yılının ocak ayında Ukrayna'yı kasıp kavururken, Katerina onu izlemiş.../... karşı çıkmadı... Kışın ortasında... kolay olmayacağını hesaplamıştı. Orlov Kardeşler, Prens Potemkin, Suvarov gibi önde gelen generallerine, baharın yapılacak hareket için emir vermekle yetindi./.../... planı aynen uygulandı.../.../ Osmanlı tahtında padişah III. Mustafa vardı. 1757'de tahta çıktığı zaman, Avrupa'da yedi yıl savaşları devam ediyordu. Küçük Prusya Devleti'nin birkaç cephede başarılı savaşlar verdiğini, Avusturya ve Rusya gibi iki büyük devlete karşı varlığını koruyabildiğini görmüştü... öğrenmek istemiş.../... sarayın duvarları arasında kaldı./... savaş ilan edildiğinde; ordunun hiçbir hazırlığı yoktu" 523-527
-"Terek boyundaki Mozdok Kalesi, Orta Kafkasya'da gözcülük görevini yürütüyordu.../.../ Kazaklar, olur olmaz Ruslar tarafından savaşa sürülmelerini hazmedemiyorlardı.../ Bir Moğol Kabilesi olan Kalmuklar, iç sürtüşmeler yüzünden göçetmişler. 17. asrın ortalarında, Volga'yı geçerek Don Havzasında dehşet saçmışlardı... defalarca Kuzey Kafkasya'ya saldırmışlardı. Fakat bugün... Rus... denetimi altında idiler.../... Nogayların durumu daha karışıktı. Kuzeyde Ruslar, Kazaklar ve Kalmuklar vardı. Güneyde ise, Kuban ve Terek Nehirlerini geçmeleri mümkün değildi. Çünkü, asıl Nogay Kitlesi hiçbir zaman Kafkasyalılar'la iyi geçinmemişti.../.../ Rus askeri harekatı... nisan ortalarında başlamıştı.../.../ General Von Medeme, Don ile Kuban Nehirleri arasındaki Kuzeybatı Kafkasya'yı denetim altında tutacak. General Totleben ise, doğrudan doğruya Terek Nehri boyuna inecekti.../.../ Nogaylar... Ruslar'ın teklifini kabul ettiler" 531-534
-"On yıl kadar önce; Kabartay beyleri arasında... kanlı kavgalar olmuştu. Yenik düşen Pşı Kanşoko taraftarlarıyla Mezdegü ormanına yerleşmiş. Rus himayesini kabul etmiş, hıristiyan olmuştu. Ruslar Kanşoko'dan gördükleri yardım sayesinde Mozdok Kalesi'ni inşa etmişlerdi.../ Pşı Kanşoko artık hayatta değildi... taraftarları, Totleben Ordusu ve peşindeki göçmenleri görünce nasıl bir hata yaptıklarını anladılar./.../ İlk çatışma, Kabartay-Kazak çobanları arasında oldu" 536
-"Totleben, Kabartay Soylularını yatıştırdı... Kafkasyalılar'la bir alıp veremediği yoktu... Osmanlılar'la savaşıyorlardı... döneceklerdi.../.../ Hür köylülerden Mamsırıko Demeley isminde genç bir adam, eşitlik isteyen alt tabakanın lideri olarak ortaya çıkmıştı" 538
-"Rus ordusu... Asetin toprakları içinde kalan Daryal geçidine doğru yürüdü. Asetinler de, önemli bir tepki göstermediler./ Ruslar... Gürcistan'a ulaşmayı başardılar./... Demeley... yakalandı. Halkın arasına ayrılık soktuğu gerekçesiyle öldürüldü./ İran baskısı altındaki Doğu Gürcistan, özellikle Kehati ve Karthli Krallıkları, yüz yıldanberi Rus himayesine sığınmak istiyorlardı. Batıdaki İmereti Krallığı ise Osmanlı himayesi altındaydı.../ Ruslar... Gürcü Kralları tarafından iyi karşılandılar" 539
-"Zıbeko Hazeş ve arkadaşları Gubate'yi kaçırdılar./.../... Psifabe vadisi kana bulanmadan Bastıler'in şerefi kurtulmaz" 594, 595
-"Adiğeler töreyi unuttular. Sözlü bir kız evli bir kadın gibidir. Onu kaçırmak düpedüz namussuzluktur" 597
-"Zıbako Hazeş ve arkadaşlarını yargılayacak on Thamate seçildi.../.../... on yıl dönemeyeceklerdir" 600, 601
-"Arık, 'Bastıko Genar' değilim. Sadece, 'Genar'ım" 610
-"Kaplan Giray, Ruslar'ın alfatıcı sözlerine kanmış, Osmanlılar'dan habersiz, gizli tertipler içine girmişti. Kırım'ın bağımsız olabileceğini söyleyen Ruslar'a inanmış. Osmanlı Devletine sırt çevirmişti.../.../... Kırım-Osmanlı dayanışması yok olmuş gibiydi./ Genar... 1771 haziran sonlarında Kırım tarafına geçmeye karar verdi.../.../ Bazı Kırımlılar... Çariçe'nin, "bağımsız olabilirsiniz," sözüne inanmışlardı./... bazı Hanzadeler, Ruslar'ın gönüllü ajanı haline gelmişti" 624, 625
-"On Temmuz sabahı... Ruslar... Kırım'a girmişlerdi./.../... bazı Hanzade ve Mirzalar Osmanlı Ordusunu arkadan vurdular.../.../ Kırımlı yaşlı kuşak, 1736 Rus işgalini unutmamıştı... Tehlikenin büyüklüğünü bilenler korku içindeydi.../ Boğazın iki tarafında bulunan beş Osmanlı kalesi savunma tedbirleri aldı.../.../ Ruslar... Kendilerine yardım eden Sahip Giray'ı Han, kardeşi Şahin Giray'ı da Kalgay yaptılar./... Kefe üzerine yürüdüler./... Kefe Kalesi kısa zamanda düştü.../.../ Ruslar... halka yumuşak davranıyor. Taraftar toplamaya çalışıyorlardı./.../ 1771 Kasım... Şahin Giray başkanlığındaki bir Kırım Heyeti... Petersburg'a gitti. Kırım'ın bağımsızlığı... barışın şartları görüşülecekti./ Şahin Giray, zeki ve yakışıklı bir Hanzade idi. Fiziki yapısıyla Çariçeyi etkiledi. O kadar ki; Katerina Fransa'ya, Volter ve Diderot'ya yazdığı mektuplarında, ondan bahsetti.../ Rus politikası tutmuştu. Kırım, Osmanlı Devletinden koparılmıştı./.../ Polonya'nın cezalandırılması işi de... tamamlandı.../.../ Rus işgalinden kaçan Kırımlılar, Anapa civarında toplanmışlardı... Osmanlı... 1774 yazında Tsemez Koyuna bin kadar levent çıkarınca cesaretleri biraz daha arttı" 627-633
-"Osmanlı-Rus savaşı bitmiş... barış yapılmıştı... Kuban Nehri sınır kabul edilmişti./.../... Kuban Nehri'nin kuzeyindeki toprakları işgal edilen Jane ve Bjeduğ Beyleri ise, böyle bir kararı hiçbir zaman tanımıyacaklarını açıkladılar" 635
-"Küçük Kaynarca Antlaşması... Kırım'ın bağımsızlığını tanımışlardı./... Yarımadayı boşaltmışlardı./ Ancak, bu uygulama Rus gizli emellerinin küçük bir parçası idi. Kırım'dan çektikleri birliklerini Kuzey Kafkasya'ya naklettiler... Yekatarinograt kasabasını karargah olarak seçtiler.../.../ Prens Potemkin... Kalmuk ve Nogayları belli bölgelerde oturmaya mecbur etti.../... Kalmuklar, artan Rus gücünden korkmuşlardı. 1771... Hanları Ubaşi... uzaklaşmaya karar verdi... Çin Hududu'na ulaştı./.../ Kırım halkı, Sahip Giray... iktidarını istemiyordu.../ Devlet Giray evlilik yoluyla, Batı Kafkasyanın en ünlü ailelerinden Zanikolarla akraba olmuştu. Zaniko Mehmet Bey'in yardımıyla küçük bir ordu kurdu... Kırım'a geçti... Halk... coşkuyla karşıladı./... Giray Kardeşler, Kırım'dan kaçtı./ Devlet Giray... beş kabilenin beyleri tarafından Han seçildi... Osmanlı taraftarı olduğunu ilan etti./... Olaylar Kırım'ın bir iç meselesi şeklinde cereyan etmişti... müdahale etmemesi gerekiyordu./ Ancak... Potemkin; bu tertibe... aynı ustalıkla karşılık verdi... bir Nogay Hanlığı kuruldu. Başına Şahin Giray getirildi.../... Şahin Giray... Kırım'a girdi./ Devlet Giray'ın henüz bir ordusu yoktu... İstanbul'a sığındı./... Kırım... Nogay Hanlığı birleşmişti.../... Çariçe göçebeliğe son verdi, diyerek; Nogayların büyük kısmı Volga ötesine sürüldü. Direnenlerin çoğu kılıçtan geçirildi... kurtulan bazı küçük Nogay grupları, Kuban... güneyine sığındılar./.../ Şahin Giray... Rusya'ya sığınmaktan... başka çaresi yoktu./.../ Şimdi, Kuban ve Terek Nehirleri'nin kuzeyindeki çok geniş alanların iskan edilmesine sıra gelmişti./ Savaş içinde isyan eden Leçi Kazakları... sürüldü.../ Savaş içinde, Pugaçev isminde bir Don Kazak'ı... isyan etmişti... artıkları takipten kaçıyor... sığınacak yer arıyor.../.../... Deli Petro'nun rüyaları gerçekleşiyordu.../.../ Kafkasya'da, Osmanlı... ve Kırım'ın varlığı sıfıra inmiş gibiydi.../ Kuzey Kafkasya Osmanlı mülkü sayıldığı halde, hiçbir idari teşkilata sahip değildi.../ Bundan sonraki bir çatışmada, ateş hattına topyekun Kafkasyalılar girecekti.../... Ruslar'ın hazırlığı Kafkasya'ya yönelik bir hareketti.../.../... Kafkasya, kendi yarasını kendi sarmak durumundaydı.../.../ Kuban nehrini aşan gruplar... herkesi kılıçtan geçirdiler.../ Rus ordu birlikleri müdahale edince, zamanında çekilmesini bildiler... akınlarını sürdürdüler.../ Ancak, Ruslar da kararlıydı. Kazaklar inattı.../.../ Genar, işte bu ortam içinde yaşadı.../... Sadece vatanı için çarpışmak istiyordu./.../ Arık, ona göre yapılacak tek şey vardı. Savaşmak.../.../... gerilla grupları içinde, Genar'ın ekibi başı çekiyordu.../.../ Selim Giray'ı tahta çıkarmak için; 1778 yılının ocak ayında Canikli Hacı Ali Paşa yedi kalyonla İstanbul'dan Kırım'a gönderildi. Aynı yılın ağustos ayında, Kaptan Gazi Hasan Paşa kırk kalyonla Akyar'a çıkarma yapmak istedi. Her iki teşebbüs, Ruslar'ın sert tepkisiyle karşılaştı.../ Osmanlı... Kafkasya'da tutunmak istiyordu./... Zaniko Mehmet Bey, bir heyetin başında İstanbul'a gitti. Padişahtan yardım istedi. "'Kafkasya Mülkümdür' diyorsunuz. Onu korumuyorsunuz." dedi./ Padişah... bu açık daveti kabul etti. Ferah Ali Paşa 1782 yazında, Soğucak Muhafızı ve vali olarak Kafkasya'ya gönderildi... Tsemez koyunda çevrenin büyükleri tarafından törenle karşılandı./ Şahin Giray'ın muhalifleri... cesaret alarak ayaklandılar.../ Çariçe... böyle bir anı bekliyordu... Potemkin'e emir verdi... Rus ordusu, Kırım'ın tamamını işgal etti. Otuz bin kişiden fazla insan kılıçtan geçirildi.../.../ Genar 1782 yazı; Kırım kan ve ateş içindeyken, Kuban Nehri'nin kuzeyine bir baskın düzenledi" 636-646
-"Belirli bir kıyafeti olmayan Kazaklar, ölülerden çıkardıkları elbiseleri giydiler. Daha sonra Kafkasyalılar gibi giyinmeye başladılar./.../... kemikler dağıldı. Zamanı geldiğinde, tekrar dirilmek üzere vatan toprağına karıştılar" 660, 661
-"Genar... öldü./.../ Genar'ı, vatanını saran tehlike ve halkının perişan hali bitirmişti" 671, 672
*
17.5.2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder