18 Temmuz 2023 Salı

İMAM ŞAMİL Dağıstan ve Çeçenistan Dağlıların Bağımsızlık Mücadelesi


Sultan Yaşurka, Kitap editörü: Hadi Mansur, 2007, İstanbul


İmam Şamil ile ilgili ilginç sayılabilecek bilgiler içeren bir eser.

Ancak Türkçe metni ya yazımdan ya da tercümeden biraz sorunlu gibi!

Ve bu yüzden, kitaptaki çok renkli bilgilerin güvenilirliğine de bir ölçüde maalesef kuşku düşüyor.

Yine de farklı bir bakış açısı sağlayan kitabı ben çok yararlı buldum.

*


"Sovyet tarihçi S. K. Bushuev tarafından 1937-38 yılları arasında yazılan bu kitap 1939 yılında kitap haline getirildi. Kitabın yazılma zamanı, Bolşeviklerin Kuzey Kafkasya'nın Rusya tarafından sömürülme zamanını doğru gerekçelerle aydınlatmaya meyilli oldukları zamanına rast geldi./ Kafkasya'nın ve özellikle bazı milletlerin tarihi, genel tarihin çok zor ve yeteri kadar incelenmemiş bölümüdür." (Yaşurka, içinde Önsöz, Hadi Mansur, s. 1) 

Dağlıların "sosyal ve ekonomik hayatı çarlık zamanın belgesellerinde bu kadar zayıf bilgilerle açıklanmıştır... bilgi toplama teşebbüsleri... boğuluyorlar." (Yaşurka, s. 3)

Konu ile ilgili bilgilerdeki "materyalin tek taraflığını ve gerçekdışı olmasını", "Ermolov ile Paskeviç'in dağlılar üzerinde uyguladıkları aç kurt politikasını", "miliyetçi şovinist izlenmileri", "Engels'in dediği gibi 'kendilerini Rus çarlığın mücadelesinde en büyük şanla kuşatan' Dağıstan ve Çeçenistan'ın halkı, bu belgelerde sadece 'vahşiler', 'canavarlar', 'asi çete haydutları' ve 'imansız fanatiklerle', 'buyruk dinlemez barbar kalabalıkları' olarak" adlandırıldıkları şeklindeki ifadeler düşünülünce, mevcut materyalin denetlenmesi gerektiği açıktır. "Bu resmi evrakların tek taraflığı ve eksikliği... bizi diğer tarafın, yerel halkın önderlerinin belgelerini incelemeye zorladı." Abdurrahman, Karahlı Tahir ve Hacı Ali'nin yazdıkları "tarihi olaylarını yansımada çok önemli rol oynuyorlar." (Yaşurka, s. 3, 4)  

Konuyla ilgili Avrupalıların yazdıkları da önem taşıyor. (Yaşurka, s. 5)

"Ortaya atılan örnekler, tarihsel belgelerin ve kaynakların hali böyle iken, Dağıstan ve Çeçenistan'ın 19. asrın çok az incelenmiş birinci yarısının çok taraflı ve doğru tarihi tablonun çıkarılmasının ne kadar zor olacağını göstermektedir." (Yaşurka, s. 8)

*

Kitaptan diğer bazı notlar da şöyle:

"19. asrın ilk çeyreğinde Rus çarlık rejimi Dağıstan'ın ve Çeçenistan'ın sistematik siyasi fethine başlamıştır. Bu sistematik fethin ilk yılları, 1812 yılında meydana gelen savaştan ve Napolyon'un hezimetinden sonra Rusya, "Kutsal Birliğin" yobaz siyasetinde önder devlet haline gelmeye başladığı zamana denk gelmektedir." (Yaşurka, s. 9)

Rusya'nın "sömürmede kendisine dayanak" arayan bu "büyük devletçilik politikasının kökleri... çok uluslu devlete dönüşmeye başladığı ilk zamanlarda idi." (Yaşurka, s. 9)

"Astrakhan'ın fethedilmesi (1556 yılında)... zenginleştirdi ve Hazar Denizine yol açtı." "Fazla vakit geçmeden Dördüncü İvan 'Kafkasya'nın Kuzey-Doğu bölgesini fethetti'. Terek nehrinde bazı askeri yapılar ve kaleler inşa edildi. Yerel Kabartay ve Çerkez beyleri Moskova devletin hizmetine girdi." "Birinci Petro'nun tahta çıkmasından sonra, Dağıstan'a 1722-1723 yıllarında gerçekleştirdiği saldırı seferleri ile... sömürgecilik politikasının ikinci devri başladı." Birinci dönemde 1565'de diplomatik ilişkiler kurulup "Terki kentin temeli atıldı... Terek nehrin aşağı boyu İdil ve Don nehri boyunca ikamet eden Rus Kazakları dolduruldu... ikinci dönemde İsveç, Türkiye ve Almanya siyasetinin genel hatları belirginleşmeye başladı." Birinci Petro'nun Kafkasya'da oynadığı rol "'büyük devletçilik' eğilimlerin ve feodal düzenin çıkarlarına tamamen uymaktadır." (Yaşurka, s. 10)

"1. Petro Hazar... İran üzerinden Hindistan'a uzanacak bir ticaret yolu oluşturmak için birkaç kez denemede bulundu... İran'ın buradaki etkisini yok etmek zorunda idi." Terek bölgesine sürülen Kazaklar "yerleşim birimleri oluşturdular. Dağlılar topraklarından oldular... Bu politika Petro'nun seferlerinin belirgin özelliği olmaya başladı... 22 Aralık 1720 yılında köylere yerleştirilen Rus Kazakları İran seferine katıldılar. İran seferine çıkacak ordu 80 bin kişiden oluşurken, aralarında Rus Kazakları haricinde Astrakhan Tatarları ve Kabartaylı birlikler de mevcut idi." Gürcü ve Ermenilerden de İran'a karşı destek sözü alındı. "Petro 1. Sulak'a gelince 'birçok yerel hükümdarın elçisi', Tarki şamhalın... temsilcisi de dahil, itaat bildirgesi ve hediyelerle geldiler. Ama... dağlıların kendileri Rus ordusunu silahla karşıladılar ve hatta direniş sonunda zaferi elde ettiler." Güçlü direniş karşısında ordu "Astrakhan'a kadar çekilmek zorunda kaldı. Ancak... yeni ordular vasıtası ile Birinci Petro, Hazar Denizin kıyılarının büyük bir bölümünü işgal edebildi./... Derbent, Bakü, Reşt ve Hazar Denizi kıyıları... hükümdarlığı altına girdi.../... sonra Rusya... hareketine ara verdi... 1735 yılında Bakü, Gilyan ve Derbent, İran'a geri verildi." Ama yine de "Terek nehrin aşağı kesiminde bulunan Rus Kazaklarından Kizlyar güçlendirilmiş hat oluşturuldu ve 1736 yılında Mozdok kalesinin temeli atıldı." Rusya'yı 1768 ve 1787 tarihlerinde başlayan "Rus-Türk savaşları... bayağı engelledi. Yine de 1777-1780 yılları boyunca Mozdok'tan Azov'a kadar öncü kaleler şeklinde güçlendirilmiş hatlar oluşturuldu. İkinci Katarina 'Rus asillere' Kafkas topraklarını cömertçe dağıtıyordu (1782 tarihli emri). 1791 yılında ise Kafkas Şeridi Kuban nehrine kaydırıldı... işgal altında olan topraklar... Rus Kazak nüfus ile dolduruldu. Bu Kazaklar daha sonra Karadeniz Kazak Ordusuna dönüştürüldü... Büyük Petro'nun belirlediği siyaset... hayata geçiriliyordu./... Çarın Büyük ve Küçük Çeçenistan'ı... işgal etme teşebbüsüne yerel halk büyük ayaklanma ile karşılık verdi 1785 yılında. Bu gelişme... aktif direniş döneminin başlangıcı idi. Dağıstan ve Çeçenistan'ın halkları özgürlüklerini kahramanca savundular. Onlar, birinci ve ikinci işgal dönemin tüm metot ve yöntemlerini kullanıp, ayrıca feodal üstleri rüşvetle satın almaya çalışıp, üçüncü dönem olan sistemli siyasi fetih dönemine geçen çarlığın saldırısına karşı... özgürlük mücadelesinde 'en büyük şana nail oldular'. Bu yeni aşama 19. asrın 50. yılların sonunda bitti", ekonomik işgale adım atıldı. (Yaşurka, s. 11-13)

"1801 yılında Gürcistan Rusya'ya katıldı... Lezgin köyleri de yağmalanarak... Yine Bakü ve Derbent fethedildiler. Kura nehrine kadar Hazar Denizin tüm kıyıları Rusya'nın zimmetine geçti... İran, Rusya tarafından tamamen bozguna uğratıldı./... (1813) İran Karabağ, Gyandja, Şekin, Şirvan, Derbent, Kuba ve Bakü hanlıklarından Rusya'nın lehine çekildi. Daha sonra Dağıstan, Gürcistan, İmereti, Guriya, Mingreli gibi bölgelerden de çekildi." Bu gelişmelerden ve "Napolyon'un bozguna uğratılmasından... sonra- çarlık, Dağıstan ve Çeçenistan'ı siyaset metodu ile işgal etme politikasına devam etti. 'Avrupa'da savaşlar bitti ve Rusya... geç kalmadan, İran ve Küçük Asya'da sancaklarını dalgalandırdı'. Bu 'başarılardan sonra... Rusya, Dağlı halkları barışa sürüklemeye (?!) başladı ve bunun için dağlıları hayvanlarının otladıkları ovalardan ederek, zayıf kalmalarına zorladı ve birçok kaleler inşa etti'./ Böylece, 'Avrupa jandarması' ve 'Asya celladı' rollerini oynayan çarlık Rusya, Kafkasya'da üçüncü aşama fetih politikasının içinde buldu kendini./... Ermolov zamanında (1816-1827).../ Rus çarlığı Dağıstan'ın fethedilmesinde özellikle kaba ve barbarca metotları kullanıyordu: bazı köylerin tamamen yakılmış ekimlerin topyekün yakılması, büyük ve küçük baş hayvanlara el konulması, en iyi vadi ve ovaların Rus asillerin lehine işgal edilmesi ve direniş gösteren köylerde erkek nüfusun yok edilmesi ve buna ilişkin infazlar... çarlık bu cellatlık işinde... kendisini geliştiriyordu./ Bu 'hayvani ve barbar' politikasının en tutkulu taraftarı ve yürütücüsü Ermolov idi." Merhametsizliğiyle halkı tarifsiz dehşete düşüren Ermolov'un seferlerinde "Baş eğmeyen köyler temeline kadar yok edilir ve küller üzerine yeni Rus kaleler inşa edilirdi." Bu işleri yapan Ermolov yeni kaleler "boyun eğdirilmiş halkların elleri... devlet hazinesinden bir kuruş bile istenmeden yapılmıştır" diye övünürken, köyleri yakılanlar için "Canım benim Çeçenler... çok zor ve sıkışık durumda kaldılar... aileleri ile birlikte ormanlarda yaşıyorlar" diyerek dalga geçiyordu. Ormanlar yol açmak için kesilirken "Ermolov'un siyasetinin en yaygın metodu Çeçenleri 'açlık ile kuşatma' ile dize getirmek idi." "Çarlık Rusya'nın Kafkasya'da bulunan askeri-idare temsilcileri yöresel halkı yok etme metotlarında general Ermolov'dan pek farklı değillerdi. Mesela, Knyaz Bekoviç-Çerkasskiy bir askeri operasyonda... 300 aileyi yok etmişti./ Çarlık rejimin... acımasız yok etme politikası, Rus politikasının genel hatlarını belirliyor... Birinci Aleksandr, Ermolov, Bekoviç- bu cellatlar, köleliği yaymak ve derinleştirmek... zenginliklerini ve köle sayısını arttırmak için... Kafkasya'nın tümünü ateş ve kılıçtan geçirdiler.../ Ermolov defalarca bir hususun altını çizerdi: 'Dağlıları cezalandırmak gerek', "itaat teklif edilecek, kabul etmeyenler de, söz konusu toprakların kendilerinden temizlenmesine şahit olacaklar'." "Çarın idaresi 'ancak Rus silahından duyulan korkunun dağlıları itaatte tutabileceğini' inanıyorlardı. Bu amaç için seferlerden birinde Çeçenistan'da 'tüm büyük köyler ve muazzam ekmek depoları ile kasabaları' yok edildi. Hesapta, Çeçenlerin açlık ve zorluklar yüzünden kış aylarında teslim olması idi." Feodaller arasında var olan mücadeleyi de kullanan Ruysa asker de gönderip taraftarlarını "'itaatsizler' üzerine salıyor, bunlara değerli hediyelerle rüşvet vererek, yöresel halkı sömürme işinde destek sözü verip, imtiyazlarını her harikulade koruyabileceklerini vaat ediyordu./ Devamlı düşmanlık ilişkileri içinde bulunan yerel önderler de, doğal olarak, daha güçlü ve etkili müttefik arayışı içindeydiler. Bu desteği de, uşaklar gibi hizmet ettikleri Rus çarlıkta buldular... arşiv materyalleri... yazdıkları ispiyonlayıcı nitelikte mektuplar, ikiyüzlülük ve yağmalarla doludur. Mesela, Derbent valisi Gassan-Ali-Han'ın mektubunda, kardeşi Şih-Ali-Han'ın İran bağlantılı olduğu... bilgisi ile hain giibi davrandığı sözler yer alıyor. Bunun yanında Rus çarına 'kutsal cömertlikler' için şükranlar gönderiyor." "Tarkovskiy şamhalı Mehti-Han'ın temsilcisi de böyle ifadeleri kullanmış: '... şamhallar... tam itaati ile imparatorun her emrini yerine getirdiler ve... her zaman öyle olacağını bildiriyorlar'./ Sadık uşak hizmeti için bu feodaller çardan teşekkür belgeleri, para, idarede yerler ve değerli hediyeler alırdı." Neredeyse tüm feodaller düzenli maaş, çeşitli hediyeler ve rütbeler verilmesi istenir ve verilirdi. "Çarlığın işgalci politikasının zulmü ve köleleştirmenin en kabul edilmez formları işgal altında olan dağlı halklarda direniş hareketlerin patlak vermesine ve bunların çar ordusu ile onu destekleyen yerel feodallere karşı dönük olmasına neden oldu." (Yaşurka, s. 13-20)

O dönemde "Dağıstan ve Çeçenistan'da... sosyolojik ve ekonomik düzenlerin değişik form ve şekilleri" vardı, bölgedeki yapılar "bütünlüğe sahip olan ekonomi ve siyasi özellikleri aynı olan bölgeler" değildi, bölgede "sayısı oldukça fazla, tarihen oluşmuş devlet ve yarı devlet oluşumları bulunuyordu." "Çeçenistan... nüfusu- çok sayıda kabiledir: İnguşlar, Nazranlılar, Karabulaklılar, Galaşevliler, Kistiler, Cerahlılar, Galgayevliler, Tsorintsliler, Kaçalıklar, Miçikovlular-Auhovlular, Bragunlular, Çaberloylular. Çeçenistan'ın en önemli kısmı... 'topografik ve beşeri olarak mutlu yere sahip' olan Sunja vadisidir. Buradaki topraklar 'verimliliği' ile ünlüdür." "Toprak o kadar verimli ki, her yeri çalılar sarıyor." "Hayvancılık... en önemli gelir kaynağıdır." Toprak verimli ancak tarımsal alanlar azdır ve "Dağlık Çeçenistan'ın nüfusu" çok fakirdir. En önemli işlerden biri "Sunja ve Terek üzerinden Kızılyar kentine kadar götürülen kereste işi idi." "Düzlük boyunca dik bir şekilde yükselen yamaçları, düşman için birer zapt edilmez kaledir." "Ataerkil-soy yaşam şeklin kalıntıları olan 'soy kurumları' mevcut idi... 19. asrın ilk yarısında 100 bin kişiden biraz fazla nüfusu olan Çeçenistan'ın çok kavimli nüfusu... 'ailevi ilişkilerle sıkı bağlantı içinde idi'. 'Çeçenlerin her aşireti... başlatan ataerkil ile gurur duyar ve... soyunu korurdu. Kendi çapında tek bir dille bağdaştırılan küçük küçük cumhuriyetlerdi bunlar'./ Bodenstedtda 'birkaç bin yıldır halkı sayısız küçük kavimlere bölen sistemin bir milleti küçük kabilelere böldüğünü ve durmak bilmeyen iç çekişmelerle, ülkenin vahşi tabiatın, bunların bir araya gelmesine engel olduğunu' yazdı./ Çeçenistan'ın çok kavimli halkı ayrı toplumlara bölünür... Çeçenler arasında tartışma ve talepler seçilen en yaşlılar tarafından örf ve adetlerin bileşimi-adata göre çözülürdü./ Yaşlıların... kararları... tavsiye niteliğinde olup, yerine getirilmesi güçlünün iradesine bağlı kalabiliyordu." Rus "egemenliğine geçiş esnasında Çeçenistan'ın toplumsal düzeni, çökme aşamasında olan Ataerkil düzenin belirgin özelliklerinin birçoğunu taşıyordu. 'Çeçenlerin hiçbir zaman bey yada prensler olmadı... herkes eşit idi... sadece daha güçlü birinin hükümdarlığını kabul edebilirler'./... 40'lı yıllarda ziyaret eden Fransız elçi... Çeçenlerde 'kan davasının ebedileştirdiği iç çekişmeleri olan ataerkil yaşam şeklinin' devam ettiğini bildiriyor." "Çeçenler... sadece şahsi özelliklerle farklı olabiliyorlardı... Çeçenlerin komşuları hak yada güç vasıtası ile elde ettikleri topraklar üzerinde yaşar. Çeçenlerde ise toprak topluma ait olup... Özdenlik anlayışından ileri gelerek, bir Çeçen kendisini başka bir insanın hizmetine sunmazdı." "Ama aynı zamanda Çeçenistan'da Ataerkil yaşam şeklin çökme zamanı gelmişti." Bazı yazarlar "Çeçenistan'da şahsi toprak sahibi mülkiyetinin oluşmasından söz ediyorlar." "Mazide kalmış Çeçenistan'ın tarihi, güçlüler, zenginler ve topraksızlar arasındaki mücadele ile doludur. Uzmanlardan biri... bu ülkede her yerde güçlülerin topluma ait topraklara el koyduğu ve bu yüzden iflas eden özdenlerin memnuniyetsizliklerini dile getirmişti." "Otlanma için ayrılan ortak toprak genişliği gittikçe azalıyordu. Soy kurumları yerine yavaş yavaş, soy yöneticilerin zengin temsilcilerin meclisine yer veriyordu. Çoğu zaman bunlar... mollalardan... oluşuyordu." "Abdurrahman hatıralarında mollaların 'az iş yapıp çok gelir sağladığını' bildirmektedir./ Çeçenistan... nüfusu arasında 20'li 40'lı yıllarda, zengin feodal üstler olmaya başlayan aileler ile, hayvancılık ve toprak bakımından yoksul insanlar belirmeye başladı. Bu zaman içinde... kölelik sınıfı da varken, faziletlerinde yine de zengin feodal soylar faydalanıyordu. Az sayıdaki bu köle sınıfı... devamlı meydana gelen komşu topraklara saldırılar sırasında esir edilenlerden oluşuyordu. Köleleri iki altsınıfa bölerlerdi: ley ve yasırlar./ Ley, nereden geldiğini ve köklerini unutan köledir... hiçbir zaman satın alınmaz, ebedi olarak sahibinin malı olurdu.../... mal varlık eşitsizliğin büyümesi, zengin feodal üstlerin... sadece topluma ait toprakları değil, köleleri de bulundurmaya müsaade ediyordu./... yasırlar... fidye ile kurtulmayı ümit eden esirlerden oluşurdu." "Verimli İçkeriya'nın nüfusu Avar hanına yasak dediğimiz vergi öderdi belirli toprak arsalarından... Burada birçok şey iki taraf arasındaki güç dengesine bağlı idi." "İçkeriya'da güç kazandıktan sonra verginin ödenmesi için çaba harcamayı bıraktılar ve toprağı kendi mülkleri gibi kullanıp, verdiklerini de vermekten vazgeçtiler." "Kızılyar tüccarların aracılığı ile yürütülen ticaret, Çeçenistan'da soy-ataerkil yaşam şeklinin çökmesine neden olan sebeplerden biri idi... feodal sistemin oluşmasına katkıda bulunuyorlardı./... toplumsal sınıflar arası uçuruma yol açıyor ve devamlı tartışmaları doğuruyordu.../... sorunlar Çeçenistan'da... Büyükler Meclisi tarafından karara bağlanırdı. Ama... Güçlü ve etkisi olan birinin hakkı... üstünlük sağlayabiliyordu. Bu toplantılar... kavgalarla bitebiliyordu. Bazen... herkes iki tarafa bölünüyordu: yenilenler, ikamet yerlerinden kalkıp yeni yere gidip, orada yaşamlarını sürdürüyordu. Toplumun bir araya geldiği toplantılar Çeçenler için her zaman çok önemli enstitü idi." "Dağıstan'ın bazı bölgelerinde Çeçenistan'dakine benzeyen ekonomik ve sosyal özellikler bulunuyor./ Genel olarak Dağıstan'ın nüfusu Çeçenlere nazaran... refah seviyesi düşüktü." (Yaşurka, s. 21-32)

"XIX asrın birinci yarısında Andiya, dağlılar arasında ticarette önemli rolü oynuyordu... en büyük ticaret, esirlerin satışa çıkarıldığı insan ticareti idi." (Yaşurka, s. 35)

"Kuzey ve Orta Dağıstan'ın yaklaşık 500 bin nüfusu ile toplam alanı 50 bin kilometre üzerinde bulunan... Çarlığın onları istila etmesinden önce bölgede en az 45 sözde bağımsız toplum bulunurken, 27'si Orta Dağıstan'da idi." Buradaki durumu Castilogne şöyle ifade eder: "Tarım ve işçilik ürünlerinin abartılmamış beslenme, silah ve giyim için yeterli olan bu halk savaşçı bir halktır. Siyasal modeli demokrasinin en başlangıç noktası olup, korunması için mükemmel garantileri verir: fakirlik ve günahların olmaması, ki bunlar daha ileri medeniyette meydana gelir. Toplumun tüm sorunlarına beraberce çözüm bulunur. Örfleri ve şeriat onların muhakeme enstitüsüdür... molla ve kadılara başvuruda bulunuyorlar./ Bu iki fonksiyon bir kişide buluşur. Sivil idareyi temsil eden Kadı, seçimle tayin edilir. Molla görevi ise, okumuş insanlara verilir. Bunun için Arapça ve Kuran-i Kerim'i bilmek gerekir." (Yaşurka, s. 39, 40)

"Dağıstan ve Çeçenistan'ın dağlık bölgelerinde çökme aşamasında olan Ataerkil-soy yaşam düzeninin halen etkili kalabilmiş kuralları işliyordu... yarı Ataerkil ilişkilere dönüşme... ve feodalliğe geçiş gözlemleniyordu." "Kumuklardaa, hatırı sayılır malvarlıklarına sahip olan 'aristokrasi' sınıfı varken, toplumsal düzenin feodal düzeniyle benzerlikleri bulunuyordu. Orta, Kuzey ve Dağlık Dağıstan'da feodal ilişkiler formlaşma, oluşma ve güçlenme aşamasındaydılar. Dağıstan'ın Hazar Denizine kıyıları olan bölgelerde ve çarlık Rusya ile sınırı olan illerde bu tip ilişkiler daha yaygın ve güçlüydü. Nüfusun Çeçenistan'da gibi üç gruba ayrılmış olan Kuzey ve Orta Dağıstan'ın farkı da buydu: 1) soy asilleri ve diyanet... 2) sözde zengin özdenler ve 3) köleler-hakları ve kıymeti olmayan insanlar." (Yaşurka, s. 41)

"Andiya'da zengin insanlardan bazıları çok saayıda esirleri tutarlardı: 'insan ticaretinden-esirleri satmakta-zengin oluyorlardı." "Çeçen özdenlerinden farklı olarak, Kuzey Dağıstan'ın özdenleri, 'eski zamanlardan beri polislik cezalandırma hakkı olan' beyler tarafından yönetilir". "Dağıstan'ın bazı toplumlarında, Çeçenistan'da olduğu gibi, köleler bulunurdu... Dağıstan'da özgürlüğü olmayan insanlar arasında ilk sırayı esir Tuşinliler, sonra Gürcüler ve Ruslar tutuyorlar. Bur Tuşinli için 50 gümüş ruble ve fazlasını veriyorlar./ Sildiya, Camalyal ve Tindali'de daha çok Tuşinli esirler tutuluyor". Zor şartlarda aile çocuk satıyordu. "Dağıstan... cemaatlerin rolü büyüktü. Çeçenistan'dan farklı olarak burada cemaatler bir tek toplumdan değil, birkaçından meydana geliyordu" ve "cemaat halen en önemli enstitü idi.../ Burada biz Ataerkil demokrasinin güçlü kalıntılarına rastlıyoruz. Bu olgu, dağlıların Rus çarlığına karşı gerilla savaşında birlik ve kahramanlığı belirlemişti. Çarlığın askeri idaresi soy demokrasi düzeni bozmak ve hanlıklara ait feodal ilişki şeklini oluşturmak için sayısız reçeteleri boşuna üretmediler... feodal üstlere... avantajları sağlamak istiyorlardı." (Yaşurka, s. 42-44)

"Dağıstan'da anlık ihtiyaç baskısı altında... birlik... sürecinde iki noktayı görebiliriz-Gürcü çarlara karşı ve Rus saldırılarına karşı mücadele.../ Dağlılar... 19. asrın birinci yarısında (Beybulat, Gaz-Muhammed, Gamzat-Bek, Şamil), Dağıstan ve Çeçenistan'ın kavimleri izafi olarak güçlü bir birliği oluşturdular." "Hunzah kenti, Avar hanlığının merkezi durumundadır... güçlü feodal oluşumdu." (Yaşurka, s. 45)

*

18.7.2023

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder