5 Kasım 2023 Pazar

TARİHÇE-İ (GAZAVAT-I) DAĞISTAN

Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 2000, İstanbul


Beşten az olmayan hadiselerin tanığı kişilerce Arap harfleriyle Türkçe yazılmış olup Elyazması İstanbul/Bayazıt Kütüphanesinde bulunan 1824-1855 dönemine ilişkin bazı olayları anlatan eser.

Bir bölümü hikaye anlatımı şeklinde.

Genelde Şamil övgüsü yapılıyor.

Sunuş yazısında şunlar söyleniyor: “İslam Dini uğrunda Cihadı emreden “Nakşibendi Şeyhi ve İmam olan Dağıstanlı Ulu Kahramanımız’ın (ki Ataları, Kumuklar’dan gelip, Avarlar bölgesine yerleşmiş olduğu, tevatürle biliniyor) asıl adının… “Şamil” değil, bir (İsrail/’İbrani Peygamber’inden gelen) “Şamuil” olduğu, hep tekrarlanmıştır. Zaten, Hazret’in Elyazısiyle İmzası ve kullandığı… Mührü artasında da, adı böyle yazılı.” Eser’in Dili “Kumuk ve Terekeme Ağzı ile Temiz Türkçe’dir.” “Eser’de, bazı Şamhal ve Hanlar ile Zengin Kişiler’in, mülk ve mallarını korumak için, Rusya’dan; Rütbe, Madalya, hatta Aylık (Maaş) alarak, Mücahedeyi engelleyen “MÜNAFIK” (Nifakçı)larla da, amansız mücadele eden çelik iradeli ve “Şeri’at” hükümlerini yürüten İmam Şamuil Efendi’nin, sık sık “Şehid” olmayı gözealarak, beş on misli kalabalık ve teknik imkanları üstün Rus Orduları’nı yenmede, “Kerametli” bir “Veli” olduğu da, misallerle anlatılıyor.” “Bu yüzden, O’nun Mübarek-Şanlı Adı, bütün Dağıstanlılar’ın gönlünde… “Hür Yaşama ve Yüksek-Vatansevgisi Timsali” olagelmiştir.” (Kırzıoğlu, s. VII-IX, 71)

Ayrıca Sunuş’ta, “1909 Eylülünde icad edilen ve “Dağıstan Fethi’nin 50. Yıldönümü Şenlikleri Hatırası RUS-OYUNU olan “Şamil/Şeyh Şamil” adlı, bıçak ve kama ile oynanan dans’ın mahiyeti”nin “Revan ve Gümrü’den göçme Türk Ailelerinin Gençleri”nin “yalan ve uydurma haberleri” ile Şamil’e mal edildiğini, oysa Nakşibendilerde “Oyun/Raks ve Çalgı” olmadığını, sorduğunda Şamil’in torunu “Sa’id ŞAMİL/CHAMYL” Beğ (Pasaportunda, Soyadı böyle yazılıydı)”in Azerilerin “böyle bir raksı, Mübarek Dedemiz’in adıyla anmaları, cehaletlerinden olup, O’nun Aziz-Ruhu’na hakarettir” diyerek, bu Oyun’un 6 Eylül 1909’da Rusya’nın “Kafkasya Fethi’nin 50. YILDÖNÜMÜ Kutlama Şenlikleri hazırlığı sırasında” bestelenip Rus okul ve diğer kurumlarında benimsenip yayıldığını anlattığı, Şerafeddin EREL’in de sorduğunda aynı şeyleri söyleyerek “Hükümetimiz’in, Rus-Kazakları oyunu “Kazaska”yı da andıran bu oyunun, ülkemizde oynanmasını yasaklaması için, nasıl davranalım?” dediği de, belirtilmektedir. (Kırzıoğlu, s. X, XI)  

*

Aslında içler acısı bir durum var.

Tarihsiz bir tarih.

O kadar insanın öldüğü yıllarca süren bir mücadele yapılıyor, ve olanlar ancak bu kadar ve bu şekilde yazılabiliyor.

Gerçekten içler acısı!

Olanların derli toplu bir anlatımı dahi yok!

Anlatılanlara göre olan da Ruslarla savaştan daha çok din için, şeriat için denilerek yapılan bir iç savaş.

Mesela Gimri’ye Ruslarla gelen askerler Rus ya da Kazaklar’dan daha çok şu bölge halklarından oluyor: “Rusiyye, külli ‘Asker getürdi: Baki, Şeki, Şirvan, Karabağ, Baki, Kuba ‘Askeri’ni (ayrıca) Şamkhal ve Camaz (?) ve Ahmed Khan, külli ‘Asker cem’edüp, geldiler.” Gazi’nin “‘Askeri bozuldu, firar eyledi”, Gazi ile Şamil Gimri’de “evlere girdiler. Rusiyye (lü), (o evleri) muhsara eyledi.” Gazi “yıkıldı.” (Kırzıoğlu, s. 10, 11)

Mesela şöyle iç iskanlar yapılıyor: Gazi “Enderey Hhalkı’nı getürdi, o yerde sakin (iskan) eyledi. Bir zaman oturdular, sonra kaçıp Rusiyye’ye gitdiler… Hıyanetlik etdiler, Münafık oldular.” Derbend’e sefer yapılıyor. (Kırzıoğlu, s. 8)

Mesela Şamil yolda oturan kadınlara deynekle, içki içip eğlenenlere “şeri’at ölmedi” diyerek kama ile saldırıyor. (Kırzıoğlu, s. 12-15)

Keramet deniyor: Şamil’in evleri özellikle ateşe verilince de yanmıyor, “Ondan büyük keramet, ne olsun?” (Kırzıoğlu, s. 19, 20)

Ahulgoh’tan kaçışta, Şamil oğlu Gazi Muhammed’i “her kim çıkarsa, sonra ona çok eşya verürem” diyor, “Hiç, kes, (buna) cüret edemedi”, oğlunu kendi arkasına bağlıyor, kaçıp kurtuluyorlar, kurtulan 30 kişi oluyor, Şamil “ağladı: “Siz, meni koymadınız ki, o yerde Gazavat edüp, Şehid olaydım. Şimdi biz bu hal ile, ne yere gidek? Küllisi, bize düşmandur. Etmek (ekmek), ne yerden alak?/ Nice gündür, acdılar.” Gimri suyunun bir tarafındalarken suyun karşı tarafından “Karayul, tüfenk atdı. Suyun o tarafında, Gimrevi’den kim olduğunu, Şamuil Efendi bildi. O vakit, kılınç çıkardı”, üç aya kalmaz bu kılıcı boynuna vururum deyip gidiyorlar, arkadan Ahmed Han ve Hacı Murad geliyorlar, ama “Allah gözlerini kör eyledi (göremediler)”, döndüler, oğul Gazi güçsüzlükten-açlıktan başını tutamıyor, bir atlı ekmek veriyor. (Kırzıoğlu, s. 28-31)

Ahulgoh’tan kaçtıktan “Sonra, Veden’e geldükte, o yerde cem’-oldular. Şu’ayb Jumtari ve Cevad-Khan Dargı geldiler”, “biz sene kuluk (kuluz)... Bu yerde, üçminğ Refikler bulunur ki, her birisi, (yararlık gösterip) İgit ola” diyorlar, Şamil de ailesini “Şubud Kazası’nda sakit eyledükten sonra; herbirisini, bir tarafa Naib dikti. Ve emreyledi ki: “Dağ Kazası’ndan her kim gelse, zakhire almaka, öldürünğ ve atların, silahların alınğ”. Onlar da, geleni aldılar. O Kaza Şamil’den yana oldular. “Sebep, o iki adam oldu.” (Kırzıoğlu, s. 32)

“Akhılkoh Muharebesi’nde… bir günde, beş minğ Soldat kırılurdu. Hatta, Beler Muhammed Riküni, bir günde yüz Soldat öldürürdü.” Şamil Şubut’da zayıf bir durumda iken Cirgevi bir kadın gelip ben cariye değilim, bunlar beni satıyorlar, davamı gör diyor, Şamil’in “Şeri’at icra edesi iktidarı, yok idi”, ama yine de kılıç kuşanıp gidiyorlar, onu öyle görünce kadını bırakıp kaçıyorlar, halk gelip şeriatı kabul edip emrine giriyor, cihad başlıyor, o sırada “Dağıstan küllisi, Rusiyye(ye) tabi’ olmuşdur, Çaçan (Vilayeti, bile). Şubut Khalkı, gayretli khalkdur… Çaçan’dan adamlar gelürdü. Şamuil Efendi, onlara i’tibar edemeyürdü; çünkü, kuvveti az oldukuna göre… Sebep odur ki, Çaçan (Vilayeti), Russiye elinde idi”, orada çok Rus subayı vardı ve Rusya onlardan vergi ve on evden bir asker alıyordu ve Rus generali “müşavere edürler ki, onlardan Khatunlar alıp, Matuşka (Odalık/Metres) edeler.” Bu haberi işiten Çeçenler Kazan gibi yapacaklar diyerek Rus hainliğini anlayıp Şamil’e “çok geldiler: “Biz de, (sana) ita’at ederüz”, deyü. Şamuil Efendi, i’tibar edemedi; ve hem Şubut Khalkı, razı olmadılar./ Hasıl-ı kelam, Çaçan Khalkı-İgit ve hem gayretli adamlardır.” Rus hainliğini kabul etmeyip Şamil’e “çok geldiler. Sonra, Şamuil Efendi, onlara i’tibar edüp, va’ad verdi. Hikmet-i İlahi, Şamuil Efendi ‘aciz kalmıştı; bir kes ‘akıl edemezdi (düşünmezdi) ki, Çaçan Rusiyye’den yüzdöndüre”, kendileri ayağına geldiler. Şamil Ocak ayında Şubutluları Çeçene sefer için topluyor, onlar meyilli olmayınca siz gelmezseniz de ben adamlarımla giderim, “Çaçan, ita’at edür; onların ‘askerini getürüp, sizi terbiyye ederem!”, o zaman Şubutlular ekin ekmek için süre istiyorlar, ona razı oluyor, “Çaçan’a gittiler. Ahal-i Çaçan, geldi, küllisi Şeri’atı kabul eylediler ve emrine muti’ oldular”, Şamil ova köylerini “bu tarafa göçürünğ” deyince ona da razı oldular, Çeçene dört naib atıyor, Kikhi tarafına Hakverdi Muhammed, Kürmüşki tarafına Şu’ayb, Kermecik tarafına Cevad-Khan, Kürguhk tarafına Hacı-Taşo naib atandı, ahali de razı oldu. (Kırzıoğlu, s. 32, 33)

“Sonra, Veden’e geldükte, o yerde cem’-oldular. Şu’ayb Jumtari ve Cevad-Khan Dargı geldiler”, “biz sene kuluk (kuluz)... Bu yerde, üçminğ Refikler bulunur ki, her birisi, (yararlık gösterip) İgit ola” diyorlar, Şamil de ailesini “Şubud Kazası’nda sakit eyledükten sonra; herbirisini, bir tarafa Naib dikti. Ve emreyledi ki: “Dağ Kazası’ndan her kim gelse, zakhire almaka, öldürünğ ve atların, silahların alınğ”. Onlar da, geleni aldılar. O Kaza” Şamil’den yana oldular. “Sebep, o iki adam oldu.” “Akhılkoh Muharebesi’nde… bir günde, beş minğ Soldat kırılurdu. Hatta, Beler Muhammed Riküni, bir günde yüz Soldat öldürürdü.” Şamil Şubut’da zayıf bir durumda iken Cirgevi bir kadın gelip ben cariye değilim, bunlar beni satıyorlar, davamı gör diyor, Şamil’in “Şeri’at icra edesi iktidarı, yok idi”, ama yine de kılıç kuşanıp gidiyorlar, onu öyle görünce kadını bırakıp kaçıyorlar, halk gelip şeriatı kabul edip emrine giriyor, cihad başlıyor, o sırada “Dağıstan küllisi, Rusiyye(ye) tabi’ olmuşdur, Çaçan (Vilayeti, bile). Şubut Khalkı, gayretli khalkdur… Çaçan’dan adamlar gelürdü. Şamuil Efendi, onlara i’tibar edemeyürdü; çünkü, kuvveti az oldukuna göre… Sebep odur ki, Çaçan (Vilayeti), Russiye elinde idi”, orada çok Rus subayı vardı ve Rusya onlardan vergi ve on evden bir asker alıyordu ve Rus generali “müşavere edürler ki, onlardan Khatunlar alıp, Matuşka (Odalık/Metres) edeler.” Bu haberi işiten Çeçenler Kazan gibi yapacaklar diyerek Rus hainliğini anlayıp Şamil’e “çok geldiler: “Biz de, (sana) ita’at ederüz”, deyü. Şamuil Efendi, i’tibar edemedi; ve hem Şubut Khalkı, razı olmadılar./ Hasıl-ı kelam, Çaçan Khalkı-İgit ve hem gayretli adamlardır.” Rus hainliğini kabul etmeyip Şamil’e “çok geldiler. Sonra, Şamuil Efendi, onlara i’tibar edüp, va’ad verdi. Hikmet-i İlahi, Şamuil Efendi ‘aciz kalmıştı; bir kes ‘akıl edemezdi) ki, Çaçan Rusiyye’den yüzdöndüre”, kendileri ayağına geldiler. Şamil Ocak ayında Şubutluları Çeçene sefer için topluyor, onlar meyilli olmayınca siz gelmezseniz de ben adamlarımla giderim, “Çaçan, ita’at edür; onların ‘askerini getürüp, sizi terbiyye ederem!”, o zaman Şubutlular ekin ekmek için süre istiyorlar, ona razı oluyor, “Çaçan’a gittiler. Ahal-i Çaçan, geldi, küllisi Şeri’atı kabul eylediler ve emrine muti’ oldular”, Şamil ova köylerini “bu tarafa göçürünğ” deyince ona da razı oldular, Çeçene dört naib atıyor, Kikhi tarafına Hakverdi Muhammed, Kürmüşki tarafına Şu’ayb’ı, Kermecik tarafına Cevad-Khan’ı, Kürguhk tarafına Hacı-Taşo naib atandı, ahali de razı oldu. (Kırzıoğlu, s. 32, 33)

“Sonra, KHırıc Kazası’na geldi. O yerde, Münafıklar’dan on adam katleyledi.” (Kırzıoğlu, s. 34)

Başka bir yerde hiç yok denen, iki yerde daha farklı anlatılan bir olayın hikayesi daha farklı bir şekilde şöyle anlatılıyor: “Hiri canibine getmek taleb eyledi. Çünkü Hiri/Hirü, “Rusiyye gelen yoldur, dutarım” deyü… Onlar… razı oldular. Sonra onlar, dediler ki: “Bizde bir adam var: Fukaralara çok zulm-edür… Onu, sen öldürsen, biz çok razı oluruk!”/ O adamı getürdüler, ismine Gubaş derler. Sonra, Şamuil Efendi, “Sizden adam öldürmenem” demişdi; ona göre öldürmedi, gözlerini çıkharmağa emr-eyledi. Yedi kuvvetli adam geldi, o adamı yıkhamadılar. Sonra, kement ile vay ile yıkhup… gözlerini alup, yakhın yerde habseylemişler.” Sabah namazı vakti adam hançerle gelip “Oniki yerden Şamuil Efendi’yi mecruh eyledi”, yardıma gelen Aşir’i de öldürdü, sonra adamın “barmakların kesüp, khançeri aldılar; sonra öldürdüler.” (Kırzıoğlu, s. 34)

Irınlı’da Ali Beg’in “Khaneleri’ni yakdılar.” Ilık’ta Ahmed Han’ın “ne kadar tarlası, biçini varsa atlara yedürtdü.” Kilbakh’tan rehin aldı, “Kilbakh’ı (ve) bir niçe Karyeleri göçürdüp; gayri yerde vatan saldılar.” Ansal münafıkları Bumhıta’ya baskın yaptılar. Gimri’de iken Ruslar gelince Şamil kaçıp kurtuluyor. “Sa’idyurt”ta çok Rus öldürülüyor. “Sonra döndü, Eski-Dargı’da vatan saldı, sakin boldu.” Hakverdi “Müzlek üzerine gitdi”, oradan Rus generalinin sözlüsü olan hıristiyan bir kızı da “esir” getiriyor, müslüman olan bu kızı Şamil “kendine ‘akd (nikah) eyledi.” Kilbakhlılar eski yerlerine gidip münafıklar toplanıp kale yapıyorlar, Şamil onlarla savaşıyor, çok adam öldürüyorlar, Nasran’a gelip savaşıyorlar, Şamil’in askeri “bozuldu; Naibler, kaşdılar”, Şamil dönüp naiblere çok kızıyor. Ruslar Cizge’ye girip kale yapıyorlar, Andal naibi askerleri ile kaçıyor, Şamil naiplere kızıyor, orada “Galban Naibi ve Baysolo’yu öldürmek taleb etdi, gine öldürmedi”, naibleri görevden aldı, “hatta, Şu’ayb Naibi de, ‘zzl eyledi.”(Kırzıoğlu, s. 35, 36)

Şamil ve ulemalar görüşüp “Padişah-i ‘Alem-penah Sultan Mecid Efendimiz’e, kağız yazalar”, hikayesi uzun anlatılan bir yoldan mektup İstanbul’a getirilir, cevap için altı ay süre denir, “kağızları Derisa’adet’e” getiren “(Cizgevi) Şeykh” o arada “Hacc’a gedür”, dönerken ölüyor, mektuba cevap alınamıyor. (Kırzıoğlu, s. 38-41) 

(Cevap yok, ama Sunuş yazısında şunlar söyleniyor: Mektupla "Dağıstan'a Yardım" dileğinde bulunulunca bunun müsbet bir tesiri olarak "Osmanlı(gönderilen) Ca'fer-Usta" adlı bir yetkili'nin Dağıstan'a gelip" bir değirmen gibi çalışan barut fabrikası kurduğu anlaşılıyor. (Kırzıoğlu, s. IX)

Oysa, Cafer Usta'nın Dağıstan'da barut fabrikası kurduğu doğru olmakla birlikte, bu eserde anlatılanlardan Cafer Usta'nın Osmanlı "yetkilisi" olduğu ve ayrıca Osmanlı tarafından "gönderildiği" anlamı çıkmıyor. Bu konuda başka bir bilgi varsa o ayrı ve elbette olabilir.)

Şamil Emirhan’a “İstikhare eyle!” diyor, rüyayı yorumlayıp hareket ediyorlar, Kharaca tarafına gittiklerinde adamlarını yatar görünce Şamil “Ya Rabbi, men Din içün dolanuram; eğer razı değilsen, ‘Askerim(i) selameti çıkhar, men de gedüm” diyerek dua okuyor. Ansal alınıyor. (Kırzıoğlu, s. 42)

Bilik, Möküsükh, Jatanukh, Jatan, İkilic, Hujald alınıyor, esir ve ganimet elde ediliyor. Khunzakh “Kal’anın etrafında olan Ahali’yi, (yerinden) kaldırmakla, maslahat görüldü.” (Kırzıoğlu, s. 43)

Targu, Burandib, Avar alınıyor, ara yerde Hunzah kalıyor. Kazanış, Zıran, Cizgey, Kilbakh, Jubut, Miyat alınıyor, Khaydak ve Tabasaran itaat ediyor, sonra Khaydak Rusya’ya dönüyor. İrneli ve Karana alınıyor. Cizgey/Cirgey de. Ağkuşa, Judakar, Korada Ruslardan yana kalıyor. Danyal Beg “hicret eyledi.” Önemli yer Çokh alınıyor. (Kırzıoğlu, s. 45-48)

Rus askeri üzerine geldiğinde Şamil “Evvela, elinde (esir) olan Rusiyye Zabitleri’ni katl eyle(t)di”, ailelerinizi çıkarıp “karyeleri yakın” diyor, Zililer yakmaya razı olmuyor, “‘Andı’nı Bekülül’ü yakdı”, razı olmayan Zililileri bir “hile ile” evlerinden çıkarıp razı olmayanların “kılınç ile boynunu urdu”ktan sonra “karyeni yaktılar.” Ruslar Andı’ya gelirken Şamil’in askeri kaçıyor. (Kırzıoğlu, s. 49)

“Varansof” haber gönderip görüşelim dediğinde Şamil, ülkeme gelmişsin, cevabı kılınçdır, “Men, Çaçan’a gedürem, vaktına hazır bolsun” şeklinde cevap veriyor, ovalık “Çaçan’a gitdi. Naibler, Şamuil Efendi’ni görüp, ağladılar, o kadar şad boldular ki, dediler ki: “Biz ele bildük, sen bizi yad etmisen (un utmuşsun), gayri Dağ (Kafkas)-Naibleri’ne kıyas eyledünğ”, Şamil “yemin eyledi (Çaçanlar’ın sadakatini unutmadığına). Sonra Naibler, yemin eyledi ve gayri Neferatlar yemin eyledi: “(Ruslar ile) Muharebe etmege ve Gazavat etmege”. Naibler cem’ oldular.” “Varansof’un yanında , Münafık ‘Andılı Musa vardı.” Rus erzakı alınıyor. Ruslar Andı meydanında bir ay bekliyor. “Cevad-Khan, Dargı’ya yerüşdi.” Ruslar Dargı’ya yaklaştıklarında Şamil “Çaçan Naibleri’ne kağız yazdı”, firar etti demesinler dedi, “Dargı’ya yerüşdi”, çok çetin savaş oldu, “Dargı’nı, yakdı(rdı)”, Rus askeri çadır kurup meydanda bekledi, “Rivayet olunur ki, Varansof ve Dargı’ya gelen ‘Asker, yüz elli minğdür. Baki yerde(de) niçe ordu var./ Mukaddem esir al(ın)an Rusiyye Zabitanları’nı, katl-edüp, (cesetlerini de) Dargı’da bir yere atıvermişdi.” Bando çaldırılıyor, Rus erzakı ele geçiriliyor. “Suheyb (Şu’ayb) Naib rivayet edür ki”, hiç asker gitmeyen bir dereye abdest almaya gittiğinde orada “üç yüz Soldat (cesedi) tapdum (buldum), mecmu’unun başı kesilüpdür; hiç Bizüm ‘Asker’ünğ haberi yoktur; Hikmet-i İlahidir, bize veren Nusretdür… o günü, ele keramet (gaaib’den: Kırklar’ın, Erenler’in yaptığı işdi) göründü, zahir oldu; çok adam, (bunu öğrenip) bildi./ Varansof, Dargı’ya geldi”, askeri aç kaldı, ağladı, Jumteri ve Aları’da kaldılar, Şamkhalberdi’de savaş oldu, “o yerde Suhayb Naib, Eldar Naib, Şehid oldular”, Rus askeri aç-susuz kalıp ağaç yaprakları yediler. “Varantsof”a süt için bir inek varmış, yüz adamıyla karargahta olan “Mustaafa-Khan oğlu Cevad-Khan” aç kaldıklarında bu ineği kesip yemişler, rütbesi alınıp “hem, “Git” deyü izin verür./ Cevad-Khan, yüz altun verür bir Çaçanlı’ya, o da götürür yaman yollardan, vay (büyük sıkıntı) ile Şura-Kal’a’ya yerüşür; çok Refiki yolda telef olur.” O sırada Şamil’in karısının ölüm haberi gelir, naibler sen git deyince gider, “gitmese idi: Varansof, rayi’ olup, teslim olmak fikrinde varmış; kurtuldu.” Bu seferde 50 binlik Rus ordusundan 13 bini sağ kurtulmuş. Müslüman olan bir Rus generali yeminle söylüyormuş ki, o seferde gelen Rus askeri 150 binmiş, 100 bini Dağıstan’da “batdı”, 50 bini “Dargı’ya getürmişdi; o da, üç minğ kaldı.” (Kırzıoğlu, s. 49-54)

Çokh’da Şamil “yemin eyledi: Hansı Naib, uşal (gevşek) dursa, onu öldürsem (gerek)”. (Kırzıoğlu, s. 57)

Ocak ayında Rus askeri “Şalı’dan Çaçan’a yol aşmağa” geliyor, savaş oluyor. “O ilde (yılda, İstanbul’dan, Mücahidler’e yardımcı olmak üzere gönderilen) ‘Osmanlu Ca’fer geldi. Şamuil Efendi (ona) Barut Karkhanesi (İmalathanesi) yapdurdu, su ile (değirmen gibi) işliyür.” “Onsekiz yaşında Gaazi Muhammed, Naib oldu.” (Kırzıoğlu, s. 58)

Şamil yanına iki naib daha verip Hacı Murad’ı “Khaydak üzerine gönderdi”, o da Şamhal’ın kardeşini öldürüp ailesini “esir eyledi”, kadın “Camu Khan’(ın) Hemşiresi” idi, halkın ricalarına rağmen Hacı Murad kadını bırakmıyor, “kendi adeti üzere getdi”, Şamil onu oraya bir düzen sağlaması için göndermişti, “o kendi bildüğüne getdi. Ve hatta, Khalk’ın ricasını kabul eylemedi”, Şamil de onu “Na-iblik’ten saldı.” “Haci-Murad, Naiblik’den çıkhdı. Sonra, hile(ye) başladı. Çünki, gayretli adem idi, yüreği kabul etmedi Gayri Naib olmaka.” Hunzah’ta adam toplamaya çalıştı, “Bir niçe khiyanetliği, zahir oldu”, Şamil asker gönderdi, ulemalar gönderdi, savaş için toplananlar dağıldılar, Şamil affetti. “Sonra nemnamlar (nifakçılar) dil eylediler: “Şamuil Efendi seni, katledecek”. O da Ruslara kaçtı, ailesi kaldı. Şamil Şali’de Ruslarla savaşırken Hacı Murad Sunç-Kal’asından  mektup yazıp ailesini isteyince önce sessiz kalan Şamil ikinci mektuba göndereyim de senin gibi münafık mı olsunlar diye cevap veriyor, aileyi vermiyor. “Sonra Haci-Murad, (Şirvan’daki) Car-Tala’ya gitdi, pişman oldu”, Şeki’ye gitdi, dönüşte yanındakileri katledip “yeddi refiki ile firar eyledi”, yoldaki çatışmalarda otuz adem öldürüp kendileri de öldüler. (Kırzıoğlu, s. 59)

Khaydak ve Tabasaran halkından gelen taleplere Şamil onlara itibar etmediğinden uzun süre cevap vermiyor, sonunda bir naib gönderiyor, Şılahı’da tabyalar yaapmaya başlıyorlar, Rus askeri geliyor, onların yanında “Başlu ve Terekeme ve Tabasaran ve Derbend ve Küre ve Kuba ve Akhdı küllisinin ‘Askeri cem’olup, Rusiyye(lü) ile geldiler. Khaydak ‘Askeri cem’olup, ırakda durdular. İkiyüz adem (ile) Naib’e geldiler”, Ruslar yok ettiler. Car-Tala halkı da Ruslarla savaşırız diye Şamil’e çok haber gönderdiler, ama o “meyil vermezdi.” “Akhiri, Padişah-i ‘Alem Penah Efendimiz (Sultan Mecid, 14 Ekim 1853 günü Rusya üzerine) Sefer açdı”, oradan Gümrü’ye gelir diye Şamil naiblerini topluyor, “İndi (şimdi, Şirvan’daki) Car Kal’ası üzerine gitmek vakti geldi. Fikrinde var ki: İslam (Osmanlı) ‘Askeri’ne karşı giderem. Ona göre, çok tedarük ile Sefer eyledi, Car Kal’ası’na yerüşdi”, buradaki Rusları imha ettiler, sonra çok Rus geldi ve burada şiddetli savaşlar oldu, sonra Osmanlı Ordusu’nun 1 Aralık 1853 Başgedikler bozgununun haberi geliyor, “me’yus” oluyorlar, Car halkı da gelmiyor, “yağmur, sovuk da çok oldu”, Kedıkh’a geldiler, savaştılar, döndüler, sonra Ruslar Kedıkh kalesini kendileri yıkıyorlar. (Kırzıoğlu, s. 60, 61)

Çavçavadze ailesi esir ediliyor, Şılda’ya, sonra da Dargı’ya getiriliyorlar, Osmanlı’dan haber bekleniyor, 1854’de Osmanlı askeri Kars’da yeniliyor, ancak ondan sonra gidiliyor, esir aile fertleri 9 ay tutuluyor, görüşmelerden sonra “Şu’ayb-Yeri ile Uysungur-Kal’anın” orada sözleşilip Cemaleddin ile Miçik Nehri yakınında değiş-tokuş yapılıyor, Jantiye’de tutulan general da veriliyor, “(araba) akçası getürdiler”, Şamil oğluna kavuştuğu için “ağlıyurdu.” (Kırzıoğlu, s. 61-63)

*

Kitaptan diğer bazı notlar da şöyle:

Ruslar eşrafı elde edip Dağıstan’a hakim oldu, böylece “Din, zaif olup, bütün bütün Şeri’ate muhalif işleri duturdular.” (Kırzıoğlu, s. 1)

1824’ten itibaren şeriatı savunan Şeyh Gaazi Muhammed Gimrevi “Altı adem ile” Gimri’de halka şeriat vaaz etti, “Ba’zısı kabul etti ve etmiyenlere de, kılınç darbe ile kabul etdirdi; ve hem, orada oturdu.” (Kırzıoğlu, s. 3)

“Khunzakh”a saldırıldığında “Gaazi Muhammed Efendi, Kendelel ve Bakulul ‘Askeri’ni, Tilmizi ve hem khas olan Refiki Şamuil Efendi’ye verdi. (Ordu) Başı etdi.” Farklı noktalarda muharebe edilirken Gazi’nin “Askeri bozulup, firar etdiler. Şamuil Efendi’de olan Bakulul ve Kendelel ‘Askeri, onları firar eden görende, onlar da Khunzakh tarafı oldular. Ol vakit Şamuil Efendi, biraz adem ile kaldı. Sonra… Şamuil Efendi çıkmadı; mağrib vakti çıktı. Bakulul ‘Askeri üzerlerine hücume düp, refiklerinin silahlarını aldılar ve hem Şamuil Efendi’yi, öldürmeğe kasdettiler./ O vakit Şamuil Efendi’ye: Derviş Nur-Muhammed Alankhavi ve Mililti Kaadi oğlu (yardımcı oldu), öldürebilmediler”. (Kırzıoğlu, s. 5)

Sonradan İmam olan Hamzat’ın Gazi’nin emrinde mücadele ettiği dönemde Ruslar Hamzat’ı “da’vet eyledi, ta’zim ile Kal’a’ya götürdü, hiyanetlik edip, dutdı. Hamzat Beg’in (koruma) ‘Askeri, dönüp geldiler. O vakıt Rusiyye(lü)… Tiflis’e gönderdi. Bir zaman (orada) kaldılar. Sonra Hamzat Beg, iki rehine verdi; kendileri çıkhdı, Dağıstan’a geldi. Hiçbir işe karışmayıp… evünde oturdular, ta ki (Tiflis’te Rehine kalan) Oğlu’nun ölüm haberi geldi. O güni… (Gaazi-) Muhammed Efendi’nin yanına vardı.” Bu durum halka “acaib geldi. Ancak, Gaazi Muhammed Efendi’nin re’yi ile otururdı.” (Kırzıoğlu, s. 6)

Gazi “Enderey Hhalkı’nı getürdi, o yerde sakin (iskan) eyledi. Bir zaman oturdular, sonra kaçıp Rusiyye’ye gitdiler… Hıyanetlik etdiler, Münafık oldular.” Derbend’e sefer yapılıyor. Sonra Gazi “‘Asker cem’edüp, Çaçan tarafından Kızlar Şehri’ne ‘azimet eyledi”, “hikmet-i İlahi, karga kuşu ol kadar geldi”, “o şehrin mal-i ganimetini ve esirini götürüp çıkhdılar ki, hesabını kimseler bilmez.” Daha sonra da Rus askeri gelince Şeyh “El-Yıraki” “Rusiyye ile musaleha etmege ruhsat verdi.” (Kırzıoğlu, s. 8)

Gazi Şeyh “El-Yıraki (ile) beraber, Çaçan’a sefer eylediler. (Yolda) Rusiyye’de olan Karyeler (Ahalisi) kaşdılar, evlerini yakıp ateşledi.” Sonra Rus askeri geliyor ve Gazi’nin “‘Askeri, iki top da alıp, kaşdılar.” Rusya’dan gelen bir müslüman muhacir olan çok sevdiği Hasan Hüseyin’i Gazi “Çaçan’a geldükte… kendi yerine onu (Vekil koyup) geldi”, sonra Çeçenler’den haber geldi, “Hasan Hüseyin, (Siz Çaçan’dan ayrıldıktan sonra), Rusiyye’ye kaşdı; bizim üzerimüze, Rusiyye ‘Askeri getürüp, geldi; biz de onu, öldürdük ve hem gelen Rusiyye (lü) yi kırduk. Ol vakıt Gaazi… ağladı.” (Kırzıoğlu, s. 9, 10)

*

5.11.2023 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder