21 Ekim 2017 Cumartesi

KAFAMDA BİR TUHAFLIK

Orhan Pamuk, 1. Baskı: Aralık 2014, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul

Pek istekle başlamamıştım, okumaya, hatta, tam tersine bir önyargıyla, isteksiz sayılabilirdim, başlarken; ama, ilgiyle, istekle, çabucak okudum.
Okurken, yakınlarda okuduğum Dostoyevski'nin  Karamazov Kardeşler'ini, çağrıştırdı, bana, hep; ikisinin arasında, epeyce, benzerlik olduğunu düşündüm; Kardeşler'de, 1800'lü yıllar Rusyası anlatılırken, Tuhaflık'ta, 1900-2000'li yıllar İstanbul'u-Türkiyesi anlatılıyor; her şeye değiniliyor, hiçbir şey eksik kalmasın isteniyor, sanki, bence, ikisinde de, tipler, olaylar, kurgu, hikaye, yapay, ve, asıl amaç, bazı olayları-görüşleri aktarmak, hikaye de, sadece, bunun için bir araç; ayrıca, bazı abartmalar, ve, diğer bazı, benim katılmadığım, hususlar-görüşler de var!
Sonları da benziyor, bence, yazılacak şeyler var, ama, şimdilik, yeter, denmiş, gibi!
*
Epeyce müstehcen ifade!
Bolca parantez!
*
Ülkemizin bir döneminin bir tür anlatımı!
Roman değil, bir tür belgesel, sanki!
*
Hiç beklemediğim kadar iyi buldum, Kafamda Bir Tuhaflık'ı, katılmadığım yönlerine rağmen, son zamanlarda okuduğum, bana en iyi gelen bir kitap oldu.
Karamazov Kardeşler'dense, çok daha iyi, bence!
*
Kitaptan bazı notlar:
-"Kız da adı gerçekten Rayiha olan birinin yapabileceği bir doğallıkla uyandı, tatlılıkla gülümsedi.../ Yıllar süren bir evlilikten sonra aralarında konuşacak hiçbir şey kalmamış karı kocalar gibi..." 22
-"Bu evlerden dışarıya gelen yoğun nefes, ter ve uyku kokusunu köpekler fark ediyor olmalıydı" 57
-"... evi kendi elleriyle briket, çimento, teneke taşıyarak yapmışlardı" 60
-"... hem sağcı ve dindar, hem de solcu ve milliyetçi öğrencilerin (sağcı öğrencilerin hepsi dindar, solcuların hepsi milliyetçiydi) saygı... duyduğu... muhalif ruhlu öğrenci..." 71
-"... son on yılda arkalarındaki boş tepelere kanun dışı yöntemlerle yayılan gecekondu mahallelerinden gelen Anadolulu yoksul sürülerinin işgaline uğrayınca bu güzel liseyi yönetmek neredeyse imkansızlaşmıştı" 72, 73
-"... sabırsız askerlerine hücum ve yağma emrini veren bir Osmanlı paşası gibi..." 84
-"Ortaokulda, Türk olmanın dünyanın em iyi şeyi olduğunu ve şehir hayatının köy hayatından çok daha güzel olduğunu öğrenmişti" 86
-"... bitişikteki bakkalın Maraşlı Kürt-Alevi sahiplerini tanıyordu" 87
-"... caminin kurucusu Hacı Hamit Vural... Köyden getirdiği adamları ile her türlü haydutluğu yapan bu adama o sabah şükrettim... Camiyi dolduran kalabalığın uğultusu, fısıltıyla konuşanların coşkusu bir anda mutlu etti beni. Hep birlikte aynı coşkuyla namaz kılışımız, karanlığın içinden çıkıp gelen o sessiz ama vakur müminler ordusunun varlığı o kadar iyi geldi ki bana" 94
-""Savaş çıktı..." dedi... "Kıbrıs'ı fethediyoruz."... Ecevit'e komünist diyen Korkut onu affetmişti. Ekranda... Yunan... belirince bir küfür... kahvelere uğradılar. Mutlu ve heyecanlı bir kalabalıkla doluydu her yer.../... ders kitaplarında anlatılan, Orta Asya'dan gelen o Türklerden olduğunu hissetti o gece" 100
-"Kültepe'de, Duttepe'de olduğundan çok daha fazla Kürt vardı, ama Kürtler dahil kimse bu kelimeyi uluorta kullanmaktan hoşlanmadığı bu bilgi her iki tepede de insanların şahsi görüşü olarak şimdilik kafalarının bir köşesinde, tıpkı yalnızca evde konuşulan bir dil gibi uyuklamaktaydı" 103
-"Karşılıklı ateş bütün gün sürdü, kimse ölmedi... sokağa çıkma yasağı... Kültepe'de evlerde silah araması yapılacağı ilan edildi" 117
-"Duttepe'deki bütün silahlar, sol kitaplar, posterler, pankartlar toplandı... çoğunluğu gözaltına alındı... otobüslerde başlayan bir sıra dayağından sonra daha dikkatli uygulanan falakalı, manyetolu ve elektrikli işkenceden geçirildi. Yaraları kapanınca saçları kesilip silahlar, posterler ve kitaplarla fotoğrafları çekildi ve gazetelere verildi... davalar açıldı. Kimisi on yıl yattı, kimisi beş yıl, bir ikisi hapisten kaçtı, kimisi beraat etti. Bazıları da hapishanelerde karıştıkları isyanlar ve açlık grevleri sonucu kör oldu, sakat kaldı" 118
-"... şehrin ve ülkenin her yerinden Alevi ve Kürtlerin göç ettiği Gazi Mahallesi..." 142
-"1978 Aralık'ında Kahramanmaraş'ta Alevi mahallelerinin yakılması, yağmalanması ve Alevi katliamı hem Gazi Mahallesi'ni hareketlendirdi, hem de yeni güçler ve siyasallaşma getirdi.../ Karlıova Lokantası, Beyoğlu... bir eski Rum meyhanesiydi. 1964'te bir gecede Başbakan İsmet Paşa tarafından İstanbul'dan kovulan Rumlarla birlikte şehri terk eden sahibinden lokantayı devralan Bingöllü bir garson.../ Lokanta sahibinin çocuk yaştaki bulaşıkçıları... neredeyse tamamen boşalmış eski bir daireye taşındılar. Tarlabaşı'ndaki bu Rum yapısı üç katlı bina, aslında seksen yıl önce tek bir aile için tasarlanmıştı. Ama 1955'teki 6-7 Eylül olaylarında civardaki Ortodoks kiliselerinin yakılması, Yahudi, Rum ve Ermeni dükkanlarının yağmalanmasından sonra mahalleyle birlikte sınıf düşmüş ve alçı duvarlarla küçük dairelere ayrılmıştı. Artık... kirasını... Sürmeneli bir alıyordu" 143
-"Mardinli iki çocuğun düşü ise midye dolması satıcılığı yapmaktı.../... İstanbul'daki simitçilerin hepsi Tokatlıdır" 144
-"Atina'ya kaçan eski Rumların tapulu evlerine hakim olan Sürmeneliler çetesinin... Beyoğlu Karakolu ile aralarının çok iyi olması..." 145
-"1979'un Şubat ayında Milliyet gazetesinin ünlü köşe yazarı Celal Salik Nişantaşı'nda sokakta vurulup öldürülmüş, İran şahı ülkesini terk ederken Ayetullah Humeyni uçakla Tahran'a gelmişti. Bu olayları daha gerçekleşmeden tahmin ettiklerini ileri süren Mardinli bulaşıkçı çocukları da..." 148
-"... herkesin, en garibanla en salağın bile, gururla övündüğü bir "torpili" olduğunu öğrendi" 154
-"Akşam Turgut Paşa bütün garnizonu topladı, çıkar ve oy düşkünü gafil siyasetçilerin ülkeyi uçurumun eşiğine getirdiğini ama... ülkenin tek ve gerçek sahibi Silahlı Kuvvetler'in Türkiye'nin batmasına izin vermeyeceğini... söyledi.../.../ Askerler yolsuzluk yapan zenginleri çok fazla hırpalamazlardı. Siyasi suçluları, çoğu zaman "terörist" denen komünistleri ise cezalandırmak için falakaya yatırırlardı" 162
-"Babası  gece uykusunda kendiliğinden ölüvermişti... başka hiçbir yerde koklamadığı o benzersiz kokuyu aldı: Babasının, Mevlüt'ün kendi gövdesinin, nefeslerinin... kendi hayatlarının kokusuydu bu" 163
-"... dinimizde her şeyi tevil etmenin bir yolu vardır" 186
-"1977deki meydan savaşından Kültepeli solcular yenilgiye uğrayıp bütün bu yerler devlet destekli sağcıların eline geçince..." 194
-"İki yıl önceki askeri darbeden sonra bu komünist yoldaşların çoğu ya hapse tıkıldı ya da işkencede sakat bırakıldı... uyanıklar da Avrupa'ya tüydüler. Kürtçeden başka dil bilmez Ferhat yoldaşımız insanhakçılara yaltaklanıp Avrupa'da tutunamayacağı için fikirlerini yumuşattı, burada kaldı... Komünistin zekisi evlenir evlenmez fikirlerini unutup para kazanır, aptalı da bu saçma fikirler yüzünden hiç para kazanamadığı için... meteliksizleri bulup... onlara akıl vermeyi iş edinir" 196, 197
-"Öldürmeden önce atalarımız suçlulara işkence ederlermiş-insan geleneğin önemini böyle anlarda daha iyi kavrıyor" 209
-"Herkesin bildiği gibi şeref meselesi gibi laflar aslında insanların birbirlerini gönül rahatlığıyla öldürmeleri için icat edilmiş bahanelerdir" 211
-""Allah'lı kız adı olmaz!" dedi... "Her akşam pilav yiye yiye belki bir gün Çinli oluruz," diye..." 213
-"... evlerin tapusu 1964'te bir gecede Atina'ya yollanan Rumlarda olduğu için..." 217
-"Herkesin kendi evini... mahallelinin yardımıyla yapması Gazi Mahallesi'nde altı yıl önce buraya solcuların, Alevilerin ve Kürtlerin egemen olmasıyla başlamıştı. Onlardan önce Gazi Mahallesi Laz Nazmi'nin egemenliği altındaydı. Laz Nazmi, 1972'de dikenler ve fundalıklarla kaplı bu boş tepenin başında kendi gibi Rizeli iki adamıyla bir dükkan açmıştı" 230, 231
-"... köprünün çevre yolunda arsalar alıyorlar" 252
-"... eskiden Tarlabaşı bir Rum-Ermeni-Yahudi ve Süryani mahallesiydi... Kurtuluş, Feriköy... 1920'lerin başında sadece Rum ve Ermeniler yaşardı. Cumhuriyet'ten sonra Beyoğlu'nun gayrimüslimlerine ilk darbe 1942 yılında Varlık Vergisi'yle indirilmiş... 1955'in 6-7 Eylül'ünde Yunanistan ile Kıbrıs kavgası sırasında eli sopalı ve bayraklı kalabalıklar tarafından kiliselerin, dükkanların yağmalanıp tahrip edilmesinden, papazların kovalanıp kadınların ırzına geçilmesinden sonra Rumların çoğu Yunanistan'a gitmiş, gitmeyenler de 1964'te hükümetin bir kararnamesi ile evlerini, ülkeyi yirmi dört saatte terk etmek zorunda kalmışlardı./.../ Ama Yunanistan'a yollanmış Rumlardan bazıları hala tapu sahibi oldukları.../ Yıkımlar, herkese hoş gözüken temizlik, modernlik sözleriyle ilan edildi. Sahipsiz evlere yerleşen haydutlar, Kürtler, Çingeneler, hırsızlar temizlenecek... altı şeritli bir yol yapılacaktı" 258, 259
-"... altı şeritli yoldan yayalar geçmesin diye kaldırım kenarlarına ve yolun ortasına dikilen demir parmaklıklar ve beton duvarlar.../... İstiklal Caddesi civarında tutunabilen sokak satıcılarının hepsinin... polis muhbiri olduğunu..." 274
-"Söylenen hiçbir şeyi anlamayan ama her şeyi söylenmeden fark eden kızları..." 277
-"Atatürk resminin... komünist dergahının girişindeki... gibi, bir gün polis basarsa "... Atatürk'ü çok severiz!" diyebilmek için asıldığını anladı. Tek fark, komünistlerin Atatürk'e sonuna kadar inanmalarına rağmen onun aleyhinde sürekli atıp tutmaları... dindarların ise Atatürk'e hiç inanmamalarına rağmen onun aleyhinde hiç konuşmamalarıydı" 292
-"Yani şişman Muharrem ustalıkla... Patron'u aldatıyordu ama bunun ahlaki bir suç, hatta ayıp bir şey olduğunu düşünmüyordu... yeterince maaş almayan ve gaddarca sigortasız çalıştırılan büfe işçilerinin patronu hiç huzursuz etmeden kendi haklarına sahip çıkması olarak gördüğünü söyledi" 300, 301
-"Patron... Mevlüt'ü överdi: Konyalı Mevlüt dürüst, ahlaklı, çok şerefli bir insandı. Anadolu insanının saflığı ve hakikiliği vardı onda. Patron Anadolu insanını İstanbul'da ilk kendi keşfetmiş gibi bahsederdi onlardan. Bu Anadolu insanı seni bir kere sevdi, sana inandı mı, hayatını verirdi senin için./ Vurallar da çok şerefli insanlardı" 301, 302
-"Mevlut otuzundan sonra erkeğin hayatta kurt gibi yalnız olduğunu sokaklardan öğrenmişti" 304
-"Devlet yıllarca... elektrik hattını çekmiş. Vatandaş da yıllarca elektriği kullanıp, parasını vermemek için her türlü hileyi yapmış. Devlet hileci vatandaştan elektrik parasını alamadığı için elektrik satışını özelleştirmiş" 312
(Devlet hileci vatandaştan elektrik parasını alamadığı için, mi, yani?)
-"Köyleri yıkıldıktan sonra İstanbul'a göç eden Kürtler, yavaş yavaş kimi sokaklara yerleşiyor, çeteler kuruyorlardı" 316
-"Bosna'ya savaşa giden dincilerden, kadın başbakan Tansu'dan..." 321
-"Elektrik ve tahsilat işi devletteyken zenginler ve güçlüler "Elektriğiniz kesilecek" tehdidine "Aa, unutmuşum" der, aldırmazlardı bile" 323
-"Azerbaycan'daydık. Eski hareketten Tarık ve diğer milliyetçi, Türkçü arkadaşlar... Özel sektörden destek alın demiş Ankara. Türkçüler benden yardım isteyince hayır mı diyecektim... Aliyev'in kendisi KGB'dendir... Bakü'de savaş ağalarıyla gizli toplantılar yaptık. Soylu Azeri halkının (hepsi Türk'tür aslında ama araya Ruslar ve Acemler girmiştir) oyları... seçilmiş olan Elçibey... devrilmiş, küsüp köyüne geri dönmüştü... Rus ajanlarından yılmıştı. Bizimle Rus ajanı sandığı için görüşmek istemiyor... bizim alaturka darbenin yattığı haberi geldi. Ankara'dan... Aliyev'e... haber vermişler. Elçibey'in... evinin bahçesine bile çıkamadığını öğrendik... koşup İstanbul'a döndük./... bütün dünya Türk'ün düşmanıdır, ama Türk'ün en büyük düşmanı Türk'ün kendisidir" 327, 328
-"Hanımefendi'nin beyi Sürmeneli Sami çok nüfuzludur Beyoğlu'nda... bu Karadenizliler hep mafyadır" 331
-"... kimisi Maocu, kimisi Moskovacı eski solcu... "Biraz daha biriktirip İstanbul'dan Güney'e kaçacağız," derlerdi" 333
-"Devletin kaydından uzak durmak rahmetli babasının en büyük öğüdüydü" 341
-"Rum mallarını kiralayan çete bir gün gelir" 343
-"Özellikle son on beş yılda şehri pıtrak gibi saran otopark çeteleri..." 345
-"... artık... İstanbul'a hiç dönmeyebileceğini geçirdi içinden. Ama ilk üç günden sonra, köyde kalmanın... boş bir hayal olduğunu anladı" 352
-"Yeditepe Elektrik'in tozlu arşivi İstanbul'un 1914'te Silahtar fabrikasıyla başlayan elektrik... hafızasıydı.../... Anadolu'dan gelen yeni patronları... yakmak istiyorlardı" 354
-"Ev sahipleri... çoğunlukla birbirleriyle kavgalı oldukları için bu apartmanlarda merkezi ısıtma sistemi çoğu zaman iptal edilmiş olur. Herkes... başının çaresine bakar" 364
-"Çarşamba'ya dergaha gitti... Efendi Hazretleri her zamankinin tersine canlıydı" 368
-"Büyük işyerlerinin polisle, savcılarla ve koruyucu mafya çeteleriyle yakın ilişkileri olduğu için onları yalnızca elektrik cezalarıyla çökertmenin imkansız olduğunu biliyordum... Bay Bıyık, Mehtap Kulüp'ü denetleyen Cizreli Kürtlerin Güneş Pavyon'u çökertmek isterken Sürmeneli Sami'ye de savaş ilan ettiklerini bana açıkça söyledi" 371
-"... arkadaşının bu sözünü inandırıcı bulmadı ve o günkü sohbetleri boyunca birbirlerine yalnızca resmi görüşlerini söylediklerini kederle düşündü" 375
-"O kadar Allah, vatan, ahlak sözünden sonra yalnızca para kazanmayı düşünmeleri doğru mu?" 378
-"Hiçbir kadın Mevlut'u terk etmemişti" 381
-"... sokaklara çıkabilmenin... ne büyük nimet olduğunu anladı" 382
-"Yazara göre Ferhat Yılmaz, mafya çeteleri arasındaki kar paylaşım savaşının kurbanı olmuş iyi niyetli bir tahsildardı" 385
-"1998 sonbaharında... Efendi Hazretleri'ne pek çok kereler uğradı. Dergahta istekli ve ısrarcı yeni bir kalabalık vardı. Onlardan hoşlanmıyor... Gittikçe artan sakallı dindarlar..." 387, 388
-"O yıl... babalarından eve telefon almasını ısrarla istediler. Fiyatlar ucuzlamıştı..." 392
-"... akıllı biriyle sohbet etmenin güvenini duyuyordu" 394
-"Yıllardır üzerine titrediği, ölene kadar yakınında olmayı kurduğu büyük kızı altı ay içerisinde babasından tamamen uzaklaşmıştı" 398
-"11 Eylül günü Amerika'daki gökdelenlere uçakların çarpmasını.../.../... İkiz Kuleler'in yıkılmasından beş gün sonra..." 399
-"1955'teki 6-7 Eylül olaylarında yağmalanan dükkanı Ermeni patron ortağına devredip İstanbul'u terk edince..." 402
-"Camilerinden sessizliğinden... kendi gibi yalnız kalmış erkeklerle yarım saat aynı sakin mekanı paylaşmaktan haz alıyor ve yalnızlığına bir çare bulduğunu hissediyordu... Allah kelimesini kendi kendine daha çok mırıldanıyor" 408, 409
-"... yavaş yavaş derneği Halk Partililer ile muhafazakarlar arasında bölüyordu" 410
-"Bütün bu haydutların ve kabadayıların en namlısı Cizreli Cezmi..." 420
-"... insanın hem doğruyu söylemesinin hem de samimi olmasının ne denli zor olduğunu anladı" 426
-"Devletin... özel kentsel dönüşüm bölgesi ilan etmesi, yüksek apartmanlar yapılmasını teşvik ettiği haberi 2006 yılında ilk duyulduğunda mahalleliler çok memnun olmuştu" 434
-"Efendi Hazretleri... Son on yılda evinin çevresi, Çarşamba sokakları da çeşit çeşit tarikatın renk renk kıyafet giyen adamıyla dolmuştu" 439
-"Korkut'un Bakü'deki başarısız girişimi yüzünden "askeri darbeci" sıfatı yemiş olmasıydı. Milliyetçi muhafazakar iktidarlar tarafından hep hoşgörüyle karşılanan bu sıfat, son iktidarı sinirlendiriyordu" 449
-"Şimdi hepsinin birer cep telefonu vardı ama Mevlut'u kimse aramamış... sokaklara taşan mahşeri erkekler kalabalığı içerisinde namazını kılarken kendini iyice yalnız hissetmişti" 450
-"... hastalığı tam nedir anlaşılamayan babalarını doktor doktor gezdiriyor, sürekli ona yeni testler yaptırıyorlardı. Hasan Amca bezmişti doktorlardan, onlara görünmek... istemiyordu" 458
-"Buradan, kırk yıl önce, aşağıdan yukarı doğru hızla gecekondularla kaplanan diğer tepeler, fabrikalar gözükürdü. Şimdi yalnızca çeşitli yüksekliklerde bir apartmanlar denizi görüyordu" 461
-"Alçak bulutların şehrin üzerinde toplandığı bazı gecelerde, aşağıdan gelen limon rengi bir ışık altlarına vurunca, bulutlar şehri yukarıdan aydınlatan tuhaf lambalar gibi gözükürdü.../... Şehrin sokaklarında geceleri gezmek... kendi kafasının içinde geziniyormuş duygusu veriyordu" 462
-"İnsanlar mutlu, dürüst, açık olmak için yaratılmışlardı.../.../... Şehre söylemek... istediği şey şimdi aklına gelmişti işte. Bu hem resmi, hem şahsi görüşüydü; hem kalbinin hem de dilinin niyetiydi:/ "Ben bu alemde en çok Rayiha'yı sevdim," dedi... kendi kendine./ 2008-2014" 466
*

21.10.2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder