1 Ekim 2017 Pazar

KARAMAZOV KARDEŞLER

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Rusça aslından çeviren: Nihal Yalaza Taluy, XV. Basım Şubat 2017, İş Bankası Yayınları, İstanbul

Dostoyevski(D)'yi okuduğumda, gördüğüm, D'nin, koyu bir Rus ırkçısı ve dincisi olduğu, olmuştu; bunun üzerine, bu niteliklere sahip ve çok övülen birinin ne yazdığını daha dikkatli bir şekilde okumak isteğiyle almıştım, 1025 sayfalık bu kitabı.
*
Kolayca okudum, ama, övemiyorum!
*
Çok kolayca, sanki çalakalem türünden, yazılmış, gibi!
Sanki, amaç, bir şekilde görüş-düşünce aktarmak!
Her şeye değinilmiş!
Sanki, dönemin güncel konularından hiçbirinin atlanmamasına, çalışılmış!
Dolayısıyla, dönemin "havası" yansıtılmış denebilir; tabii, bazı insan özellikleri de...
Bence, özelliği, sadece, o kadar.
Bir de, Rus dinciliği ve Rus ırkçılığı!
*
Bolca parantez ve tırnak işareti var.
Aynı anda, siz ve sen içeren, şöyle cümleler de: "Size gelmedim; yukarı çıkıyorum, Hoşça kal! diye bağırdı" s. 366
*
Bence, bütünlüklü ve tutarlı, hiç bir tip yok; tiplerin hepsi, yapay ve tutarsız...
*
Kurgu da yok, gibi, bence; bir anlatıcı, nasıl isterse öyle anlatıyor; bölümler, her biri ayrı müstakil bölüm sayılabilecek nitelikte; muhtemelen, bölüm bölüm, dergide yayınlanma etkisi de olabilir; sonra da, birden bire, hiç yoktan, bitivermiş, oysa, daha devam edecekmiş gibiydi, ve, hikaye de bitmemişti!
*
Vaaz gibi, her biri müstakil bölüm olabilecek nitelikte anlatımlar var. Mesela, şu sayfalardakiler: s. 302-352, s. 377-432
*
Anlatıcı, birçok yerde, şu tür şeyler söylüyor:
-"İvan... saat ikide yatmıştı. Kafasından neler geçtiğini anlatmayacağım, hem ruhuna girmemizin henüz sırası değil; onun da zamanı gelecek. Zaten içindekileri aktarmaya ne kadar çabalasak, kolay olmayacaktı bu" s. 366, 367
-"Biz de söylediklerini olduğu gibi verecek yerde özetlemekle yetinelim" s. 493
-"Önceden şunu önemle belirteyim ki, mahkemede olanları değil tam bir bütünlükle anlatmaya, gerekli bir düzen içinde aktarmaya bile gücümün yeteceğini sanmıyorum... Bu nedenle sadece beni özellikle etkileyen, aklımda ayrı yer tutanları anlatacağım için okuyuculardan özür dilerim" 875
*
Aynı konuda tamamen zıt ifadeler var:
-"... eski konuşmalarından da bazı şeyler katmış mıydı, bunu söyleyemem", s. 381, "Alyoşa notlarına, hiç şüphesiz, Staretzle eski konuşmalarından da bazı kısımlar eklemişti" s. 382
-"Fenya... yüzbaşı buralarda mı?... Korkudan ödüm patlıyor!/.../... Mitya'dan bugün pek korkuyorum, Alyoşa", s. 463, "... oradan bir tatar koşturacak... Tatarın getireceği haberi bekliyorum./.../... Ama artık korkmuyorum; ne ondan, ne bıçağından" s. 467
*
Çocuklarla ilgili bir bölüm var, ama, bence, konuşmalar hiç çocuklara göre değil, s. 696-714, mesela, on üç yaşındaki Kolya'nın bazı konuşmaları şöyle:
-"Bir ulusun doğuşu gibi önemli tarih olaylarından söz açmadan önce konuştuklarımızın anlamını iyice bilmek gerek, dedi. Ben, kendi hesabıma, bütün bu kocakarı masallarına kulak asmam; zaten genel tarihe de pek saygım yoktur./ Kolya bunu ortaya ve kayıtsız bir tavırla söylüyordu" s. 732 -"Nefret ederim tıptan!/.../... Doktorluk da namussuzluk!" s. 734
-"Tanrıya diyeceğim yok. Şüphesiz, Tanrı sadece bir varsayım... Ama varlığının düzen için... dünyanın düzeni ve başka şeyler için gerekli olduğunu kabul ediyorum. Olmasaydı icat etmek gerekirdi onu.../.../... Voltaire Tanrıya inanmadan insanları severdi" s. 735
*
Tam anlamıyla fantastik bölümler var: "Şeytan. İvan Fyodoroviç'in Kabusu", s. 845-867, ve, ayrıca, s. 480-484
*
Kitaptan bazı notlar:
-"Fyodor... kendine özgü kırıtmalarıyla karşınıza hiç ummadığınız bir rolde çıkmaya bayılırdı. Hem bunu hiç gerekmezken, hatta o seferki gibi, kendi zararına yapardı. Hoş bu... pek çok akıllı insanda rastlanan bir özelliktir" 8
-"... askeri okula girdi. Bitirince Kafkasya'ya gitti, rütbe kazandı" 9
-"Gene de öğrencilerin hepsi onu seviyordu" 19
-"... sarhoşlara özgü kurnazca bir gülümseme..." 24
-"... mucize gerçekçide hiçbir kaygı uyandırmaz... Gerçekçinin imanı mucizeden doğmaz; iman, mucizeleri doğurur.../... hayattan vazgeçmenin en kolay özveri olduğunu anlayamazlar... gençliğin en verimli beş altı yılını ciddi öğrenime, bilime vermek çokları için göze alınamaz bir özveridir./... Tersine bir karara, ruhun geçiciliğine ve Tanrının yokluğuna varmış olsaydı hemen bir zındık, sosyalist olup çıkardı. (Çünkü sosyalizm... daha çok zındıklık, tanrısızlık; yerden göğe yükselmek için değil, göğü yere indirmek kastıyla inşa edilmiş bir Babil Kulesidir" 27, 28
-"Staretzlik bizde, Rus manastırlarında... Ortaya çıkalı yüz yıldan az bir zaman olmuştur. Oysa bütün Hıristiyan Doğu'da... bin yılı bulur... eski zamanda Rusya'da da Staretzlik vardı ya da olması gerekirdi. Fakat Rusya'nın geçirdiği çeşitli yıkımlar, Tatar istilası, iç karışıklıklar; İstanbul'un fethinden sonra Doğu'yla ilişkilerin kesilmesi yüzünden bu zümre ortadan kalkmıştır.../... Staretz; ruhunuzu, iradenizi alıp kendi ruhuna, kendi iradesine bağlayan adamdır" 29
-"Staretz Zosima... gençliğinde... Kafkasya'da subaylık yapmıştı" 31
-"... dünyevi günahlardan ezilmiş olan basit, alçakgönüllü Rus ruhu için en büyük ihtiyaç, teselli, kutsal bir varlık, bir ermiş bulup önünde secdeye kapanmaktır" 33
-""... dünya gerçek bir İsa Krallığı halini alacak..." Alyoşa'nın hayalleri bunlardı./... Ağabeyi İvan'ın... zındık olduğunu kesinlikle biliyordu. Küçümsense bile bu yüzden ağabeyine kırılmak elinden gelmiyordu.../... 40-50 yıllarının liberali, özgür düşünceli bir inkarcı olan Miusov... Birdenbire, manastırı ve "ermiş"i görme isteğine kapıldı" 34, 35
-"Tula derebeylerinden Maksimov" 39
(Derebeyi olarak mı çevriliyor; kont, baron, vs, olamaz mı?)
-"Bu keşişhanede yirmi beş ermiş, ruhlarının selameti için dünyadan ellerini eteklerini çekmiş yaşıyorlar; birbirlerinin suratlarına bakıp lahana yiyorlar" 41
-"Gerçekten, bazen, incinmiş olmak sadece zevkli değil, güzel de!" 52
-"Halkın sessiz, bitmez tükenmez sabırla dolu bir kederi vardır... Böyle bir keder avunma da istemez, çaresizlik onun besinidir. Sızlanmalar, kanayan yarayı büsbütün azdırmak ihtiyacından başka şey değildir" 56, 57
-"Sevgi bütün dünyayı satın alacak değerde bir cevherdir" 62
-"İçinizdeki sevgi çoğaldıkça Tanrının varlığına da, ruhun ölmezliğine de aklınız yatmaya başlar" 67
-""Toplu olarak insanları sevdikçe kişilere karşı sevgim o oranda azalıyor... kimseyle aynı odada iki gün bile geçiremem... Bana yaklaşan kimse kişiliği eziyor, özgürlüğümü sınırlıyormuş gibi geliyor bana. Yirmi dört saat içinde en iyi insandan nefret edebilirim..."..." 68, 69
-"Devletle Kilise arasında, mesela şu mahkeme gibi konularda bir uzlaşma bence aslında bütünüyle olanaksızdır. Karşılık verdiğim bir din adamı Kilisenin Devlet içinde belirli, özel bir yeri olduğunu ileri sürmektedir. Bense, tersine, Kilisenin bir köşeye sığınmadan Devleti içine alması gerektiğini öne sürdüm... geleceğin Hıristiyan topluluğunun gelişmesi sadece bu yönde olmalıdır./.../... Kilise gerçek bir saltanattır, hüküm sürmek için kurulmuştur; sonunda yeryüzünde tek saltanat olarak kalacaktır.../.../... her Devlet, Kiliseye aykırı ne varsa uzaklaştırarak ona üstünlük sağlamalıdır" 73-75
-"Tolumu zamanımızda bile koruyan... tek araç, suçluya vicdanının sesini duyurabilen İsa yasasıdır... bugünkü suçlu suçunu Devlet karşısında değil de, sadece Kilise karşısında kabul eder" 78
-"... tek, evrensel, egemen bir Kilise... yüzyıllar geçse bile bu kaçınılmaz sonuç gerçekleşecektir.../.../... Yeryüzünde Devletin yerini Kilise alacakmış!.../.../... tam tersine Devlet Kilise haline gelip Kiliseye kadar yükselerek, bütün evreni kaplıyor" 80, 81
(s. 73-81; Kilise: !?)
-""Bizim bütün bu sosyalist, anarşist, zındık ve devrimcilerden pek o kadar korktuğumuz yok," dedi. "... Fakat aralarında sayıları çok olmamakla birlikte, birkaç kişi var ki durumları tamamen başka: Bunlar hem Tanrıya inanan Hıristiyanlar, hem de sosyalistler... Bizi en çok bunlar kaygılandırıyor, korkunç insanlar! Bir Hıristiyan sosyalist, dinsiz bir sosyalistten çok daha korkunçtur."..." 82
-"Kadın bacaklarının şairi Puşkin..." 99
-"Zaten Karamazovluk şöylece özetlenebilir: Şehvetli, kar düşkünü ve akıldan sakat insanlar" 100
-"... dinsizliğe eğilimi, bir kırık sosyalizm rengi hatta cilası taşıyan... aptalların gözünü boyayacak bir dergi olacakmış... Sosyalist bir renk taşıdığım halde abonelerden aldığım parayı bankaya yatıracak, fırsat buldukça bir Yahudi eliyle bunları işletecekmişim" 103, 104
-"Aklın aşağılık saydığında kalp çoğu zaman güzellik buluyor. Sodom'da mı bu güzellik?... Feci olan yanı, bu güzelliğin yalnız korkunç değil, aynı zamanda esrarlı oluşu... Bu, şeytanın Tanrıyla boy ölçüşmesi; dövüş alanı olarak insan kalbini seçmiş" 139
-"Rus mujiği genel olarak dayak düşmanıdır. Bunu öteden beri söylerim. Köylümüz düzenbazdır, hiç acımaya gelmez... Bu Rusya mezbelelik azizim. Şu memleketten nasıl nefret ettiğimi bilsen... daha doğrusu Rusya'dan değil de içindeki kötülüklerden... hoş Rusya'dan da nefret ediyorum ya..." 172, 173
-"... bu, gelip geçici, Rus kadınına özgü bir güzellikti" 195
-"Hıristiyan milletini sevin, sürüyü yabanların ellerine kaptırmayın... Millete hiç durmadan, yılmadan İncil'i anlatın" 215
-"Şanlı İlyas'ı duymadın mı; sarıldığı gibi kaldırıp götürür" 222
-"... dünya bilimleri... ayrı ayrı parçaları imcelerken bütünü, hem de şaşılacak bir basiretsizlikle gözden kaçırdılar... Çünkü Hıristiyanlığı reddeden, ona isyan edenler bile aslında İsa'nın verdiği örneği aşamadılar" 224
-"Çirkefin tadı başka... Herkes kötüler, ama gene de içindedirler. Şu farkla ki, onlar gizli, ben apaçık yapıyorum... Cennet de senin olsun... gözüm yok... Farfaracıdır şu İvan, bilginlik filan laf... Ağzını açmadan suratına bakar, sırıtır... Bütün marifeti bu./.../... İnsanın parası oldu mu her şeyi elde eder" 227
-"... seviyorsunuz... Ama ona ihtiyacınız var: Sadakatinize, kahramanlığınıza fırsat vermesi, ihanetini başına kakmanız için gerekeli... Hep gururunuzdan geliyor bunlar" 253
-"Okul çocukları da acımak nedir bilmezler ha!.. Teker teker her biri Tanrı meleğidir, ama bir araya geldiler mi, hele okulda nasıl acımasızdırlar" 270
-"Rusya'mızda sarhoşlar insanların en iyisidir. En iyiler de alabildiğine sarhoştur her zaman" 271
-"Bir Rus mujiği okumuş bir insan kadar duygulu olabilir mi? Cahilliği yüzünden duygu nedir bilmez o" 297
-"On iki yılında... Birinci Napolyon, Rusya'yı istila etmişti; keşke o zaman yenseydiler bizi: Akıllı bir ulus, bir hımbıl yığınını alt ederek kendine katmış olurdu.../.../... Rus ulusu dayak ister" 298
-"Budalalık düzdür, kurnazlıktan yoksundur; zeka hileye, sinsiliğe başvurur. Akılda namussuzluk; aptallıkta doğruluk, namus vardır" 313
-"Bence, İsa'nın insan sevgisi dünyamıza göre mümkün olamayacak, mucize gibi bir şeydir. Gerçi o, bir Tanrıydı; biz Tanrı değiliz. Diyelim ki, derin bir acım var; karşımdakinin acımın ölçüsünü tam olarak öğrenmesi olanaksızdır" 314
-"Yakınlarımızı kuramsal olarak, hatta bazen uzaktan sevebiliriz, ama yakından hemen hemen hiçbir zaman sevemeyiz" 315
-"... geçenlerde Moskova'da karşılaştığım bir Bulgar, Slavların toplu olarak ayaklanmasından ürken Türklerle Çerkezlerin, Bulgaristan'ın her köşesinde yaptıkları caniliklerden söz etmişti bana; yani yakıp kestiklerinden, kadın ve çocuklara nasıl tecavüz ettiklerinden, mahpusları kulaklarından duvara çivileyip onları nasıl o halde sabaha kadar beklettiklerinden, güneş doğunca da onları astıklarından ve akıl almayacak daha bir sürü şeyden... Bir hayvan asla insan gibi zalim olamaz... şu tatlı zevk düşkünlüğünden gözü dönen Türklerin eziyetlerinden çocuklar da nasibini alırmış... minicik bebekleri şöyle yukarı hoplatıp, analarının gözleri önünde süngüleriyle yakalamaya değin varırmış, ki en tatlı hazzı da annelerin gözlerinden alırlarmış... Gözünde bir canlandır: Tir tir titreyen annesinin kollarında el kadar bir bebek, etraflarında da içeri giren Türkler... Neşeli bir numara yapmak düşüyor akıllarına: Bebeği okşuyor, gülsün diye gülüşmeye koyuluyorlar ve beceriyorlar da... bebek gülüyor. Hemen o anda Türk, tabancasını bebeğin yüzüne doğrultuyor, namlu ile yavrucak arasında yalnız dört verşok mesafe kalmasına dikkat ediyor. Minik oğlan keyifli keyifli gülerek ufacık ellerini tabancaya uzatıyor... sanatçımız o anda yavrucağın tam kafasına doğru nişan alarak tetiğe asılıyor; bebeğin kafası paramparça oluyor... Pek sanatsal, değil mi? Bu arada, derler ki Türkler tatlıya bayılırmış.../.../... Türkler ile ilgili hikayeler de girdi koleksiyonuma... Rusya'ya özgü parçalar da var elimde, hem Türklerinkinin yanında ala kalırlar. Bizde bilirsin, daha çok dayak, sopa, kırbaç geçer; ulusal bir nitelik kazanmıştır bunlar. Bizde kulak çivilemek yoktur, ne de olsa Avrupalıyız, ama sopa, kırbaç özbeöz malımızdır, elimizden alınamaz. Yabancı ülkelerde dayak faslı kalkmış galiba; ahlak mı düzelmiş, yeni yasalar mı insanlara birbirlerini dövmek için izin vermiyormuş ne..." 316-318
(Vahşet anlatımı, en azından, abartılı değil midir? Ve, abartı olduğu bilindiği halde, anlatım böyle yapılmamış mıdır? Öyleyse, amaç ne? Amacın iyi bir şey olması mümkün mü?)
-"Biz, Tanrının ışığına kavuşmuş bir kardeşimizin kellesini uçurmayı saçma buluruz, ama tekrar ediyorum, gene de aşağı kalmayız. Bizim, tarihten kalma, içten gelen büyük bir tutkunluğumuz, dayak zevkimiz vardır... Tatarlar öğütledi bunu bize; yadigar olarak da bir kırbaç bıraktılar. Ama yalnız atlar değil, insanlar da dövülür... Dayak atanlar arasında öyleleri var ki dövdükçe kızışıp sonunda tam bir şehvet duymaya başlarlar... Rus halkının avukatlara ablakat, "kiralık vicdan" diye ad takması hayli eskidir... bazı insanlarda çocukları, sadece çocukları hırpalama zevki tam bir tutkunluk hali almıştır. İnsan cinsinden başka yaratıklara karşı Avrupalılar gibi aydın ve insan sever, son derece hayırlı, yumuşaktırlar. Ama çocukları hırpalamaktan pek hoşlanırlar... O zavallı beş yaşındaki kıza aydın geçinen ana babası çeşitli eziyetler ederlerdi... Haber vermediği için küçük kızlarını kışın en soğuk gecelerinde helaya kapatmaya başladılar... Ceza olarak pisliğini yüzüne sürüyor, ağzına sokarak yemeye zorluyorlardı. Bunu yapan, kızın öz annesiydi!" 320, 321
-"Manastırlarımızda bu çeşit mensur şiirlerin... yenileri de yazılıyordu. Üstelik bunlar Tatar istilası sırasında yapılıyordu! "Meryem Ana'nın Cehennemi Dolaşması" manastır işi şiirlerin Yunancadan alınma örneklerinden biri. Bu ufak mensur şiirde cüretten yana Dante'den geri kalmayan sahnelere rastlanır. Meryem Ana cehenneme iner" 328
-"Şiir, tasarladığın şekilde İsa'yı kötülemiyor, tam bir övgü bu!... Ortodoks kilisesi anlayışı bu, öyle mi? Sen Roma'nın, hatta hakçası bütün Roma'nın da değil, Katolikliğin en kötü yanını, engizisyoncuları, Cizvitleri almışsın... Hiç, hiç öyle değildir onlar... Sadece hükümranlık, adi, maddi zevkler peşindedirler... Belki Tanrıya bile inandıkları yok" 347
-"Katolikler bu yüzden masonlardan nefret eder, onları rakip sayar, düşünce bütünlüğünün dağılmasının nedeni görürler" 349
-"(Herzenstube yaşlı, pek saygıdeğer bir adamdı, eyaletin en titiz, en dikkatli doktoruydu.) Nöbetin son derece önemli ve "büyük tehlikeler doğurabilecek çeşitten" olduğunu söyledi. Şimdiki halde kendisi hastanın durumunu tamamen anlamış değildi, ama... başka çareler düşünecekti" 374
-"İnsanın en değerli anıları aile ocağında geçen çocukluğunun anıları oluyor. Ailede bir parçacık sevgi ve dirlik varsa bu böyledir" 387
-"Tanrı, "Eyüp kulumu gördün mü?" diye sormuş" 388
-"Hıristiyan kalbinin anlamadığı yoktur! Onlara İbrahim, İsak ve Rebeka'nın menkıbelerini, Yakup'un Lavana'ya giderken uykuda Tanrıyla nasıl mücadeleye girip "Korkunç yerdi burası!" dediğini anlatır... kardeşlerinin... Yusuf'u nasıl sattıklarını... anlatan hikayeyi okumalı... Yusuf'un onları suçlayıp nasıl eziyet ettiğini, en küçükleri Bünyamin'i yanında alıkoymasını dinletmeli. Yusuf, "Seviyorum sizi, hem seviyor hem eziyet ediyorum!" demiş... Yakup'un... kalbinde gizlediği sözler şunlardı: Zamanı gelince soyundan, Yahuda sülalesinden dünyanın biricik umudu bir Barışçı ve Kurtarıcı doğacaktı... Peygamber Yunus'un efsanesini okuyun... İncil'den, en iyisi Luka'dan, İsa'nın mesellerini... Ondan sonra halkımızın ne kadar sevecen, iyilik bilir olduğunu... göreceksiniz.../.../ Tanrıya inanmayan, kullarına da inanmaz... Tanrı sözlerini bilmeyen bir ulus yok olmaya mahkumdur" 390-392
-"Petersburg'da, Askeri Lisede... öyle yeni alışkanlıklar, yeni fikirler peydahladım ki, tepeden tırnağa bir değişmeye uğradım, vahşi budalanın biri oldum... Subay çıktığım zaman alayımızın şerefi uğruna kanlarımızı dökmeye hazırdık, oysa gerçekte şerefin ne olduğunu bilenimiz yoktu... Sarhoşlukla, sefahat ve hovardalık alemlerimizle adeta övünürdük" 394
-"Evet, yüzyılımızda herkesin tekliğe kaçması, kendi kabuğuna çekilmesi, varını yoğunu başkalarından kaçırması insanları sadece hemcinslerinden uzaklaştırmak, karşılarındakini de kendinden nefret ettirmek sonucunu veriyor. Biriktirdiği servetin miktarı arttıkça 'Artık kudretliyim, hiçbir ihtiyacım kalmadı!' diye düşünür" 405
-"On dört yıldır cehennem azabı çekiyorum. Acı çekmek istiyorum. Asıl acıya kavuşunca yaşamaya başlayacağım... Tanrı kuvvette değil, doğruluktadır" 411
-"Dış dünyada Hıristiyanlığı yönetenlere bakın, İsa'nın simgesi ile tanrısal gerçeği çarpıtmadılar mı? Ellerinde bilim var; ama maddeden başka şey tanımayan bilim... İnsan varlığının en soylu yanı maneviyat inkar ediliyor... reddediliyor. İnsanlar, hele şu son zamanlarda bir özgürlük teranesi tutturdular; neymiş... Yalnızca esirlik ve kendine kıymadan ibaret!" 418
-"Rahipliğin durumu... Aşırı, gereksiz isteklerden kendimi çekerim, kibirli, bencil irademe itaatin gemini vurur, böylece Tanrının yardımıyla ruh özgürlüğüne kavuşarak manevi bir ferahlık duyarım... Rusya'nın kurtuluşunun halkta olduğuna inanıyorum. Rus manastırları da öteden beri halkın yanı başındadır... Halk da bizim gibi iman sahibidir; imanı olmayan, istediği kadar yüreği içtenlik, kafası deha dolu olsun bizim Rusya'da hiçbir işte başarı kazanamaz" 419, 420
-"... erkeklerin... vahşete varan kaba davranışları hep sarhoşluktan doğuyor... Rusya'nın kurtuluşu Tanrıdadır, Rusya'nın kurtuluşu, halkın imanında, tevekkülündedir!... Büyük ulusumuzun gerçekten soylu ağırbaşlılığına ömrümce tanık oldum ve hayret ettim... İki yüzyıl süren kölelikten sonra bile köle ruhlu olmamıştır!.../.../... ulusumuz başka uluslar arasında parlayacak..." 421, 424
-"Yaratılan her şeyi hem tümüyle, hem de... ayrı ayrı sevin... Sevdiklerin seni tanrısal sırra erdirir.../... Sevginin yardımıyla koskoca dünyayı fethedebilirsiniz. Sevgiden doğan alçakgönüllülük güçlerin en yamanıdır" 426
-"Sonuna kadar inan; herkes doğru yoldan sapsa, doğru yolda kalan tek başına sen olsan bile" 429
-"Bence cehennem, sevmemekten doğan bir acıdır... İbrahim'in bahçesi... " 430, 431
-"... arada bir bazı rahiplerin ölülerinin tabutta hiç bozulmadan kaldığına dair ağızdan ağza anlatılanlar cemaati duygulandırıyor... Bunlar arasında en çok, yüz beş yaşına kadar yaşamış ünlü evliya ve perhizkar Staretz Eyüp'ün hatırası anılırdı. Epey önce, 1810 sıralarında ölmüştü" 441
-"En koyu Hıristiyan diyarlarında, mesela Aynaroz'da bile çürüme kokusuna önem verilmez.../... Başkaları... "Onlar arada Türk boyunduruğu altında kala kala her şeyi unutmuşlar. Hangi saf Hıristiyanlığın sözünü ediyorsunuz, kilisede çanları bile yokmuş..."..." 444
-"... tatar geldi! diye sevinçle soluk soluğa bağırıyordu" 477
-"Celile'nin Kana Şehri/.../... İsa'nın anası da oradaydı.../.../... Celile'de Kana, Birinci Mucize bu... İsa ilk mucizesini yaratmak için kederli değil, sevinçli insanlara gitti, sevinçlerinin sönmemesine yardım etti.../.../... İsa hizmetkarlara emretti: 'Küpleri su ile doldurun.'... Sofracı başı, şarap olmuş suyu tattığı zaman, bunun nereden geldiğini bilmiyordu, ama suyu getiren hizmetkarlar biliyordu.../... ne oluyor?.. Oda niçin böyle genişliyor?.../... ihtiyar ona doğru geliyordu. Tabut ortada yoktu... Demek o da, Alyoşa da şölene, Celile'nin Kana'sındaki düğüne çağrılmıştı.../.../ İhtiyarın sesi, Staretz Zosima'nın sesiydi.../... ihtiyar devam etti./.../... uyandı./... dizüstü uyumuşken şimdi ayaktaydı... ölüye baktı. Daha bir an önce sesini duymuştu.../.../... Zayıf bir delikanlı olarak yere kapanan Alyoşa doğrulduğu zaman sağlam, cenge hazır bir erkekti, bunu geçirdiği vecd anında anlamış, duymuştu... "O saat ruhuma biri girdi," diye tekrarladı" 480-484
(Ne fantezi ama; fantezide öncü sayılmaz mı?)
-"Bir Rus söylüyor size bunu... bir Rus!"  496
-"Derin bir sıkıntı ruhunu kalın bir sis tabakası gibi sardı" 501
(Ne benzetme ama...)
-"Kıskançlık! "Othello kıskanç değil, karşısındakine inanan bir adam," diyor Puşkin; yalnız bu sözler büyük şairimizin zekasındaki olağanüstü derinliği göstermeye yeter... Gerçek kıskanç öyle değildir. Kıskanç adamın an ufak vicdan azabı duymadan manen ne kadar düşebileceğini, ne türlü adiliklerle bağdaşabileceğini düşünmek bile güçtür. Hem de adi, kirli ruhlu olmaktan gelmez bu... Tam tersine, temiz, özverili bir sevgiyle dolu gönlü yüce insanlardır... Othello'nun kötülük bilmeyen, çocuk gibi saf bir ruhu vardı; saftı ama, ihanete dayanamıyordu; bağışlayamıyor değil, dayanamıyordu. Gerçek kıskanç ise bambaşkadır... Bir kıskanç... bağışlayabilir... Yeter ki... "son defa" olduğuna... inanabilsin" 507, 508
-"Yürüyüşten insanın kişiliğini anlamanın mümkün olduğunu... beni bu kadar üzen şu manastır olayından sonra tam bir gerçekçi oldum. Bir iş tutmak istiyorum. Turgenyev'in dediği gibi: Yeter!/.../... Altın madenlerini bulup milyonlar kazanarak dönecek, bir toplum yöneticisi olacaksınız. Bizlere iyiye giden yolu gösterirsiniz. Her şeyi Yahudilerin eline bırakacak değiliz ya! Binalar yaptırıp şirketler kurarsınız" 514
-"Borç verdiğin adamı dostluktan silmek gerek" 517
-"Dimitri, nedense "Sadece sessizliğin fısıltısı duyuluyor" mısrasını hatırladı" 521
-"... ince Hollanda bezinden gömleği..." 522
-"Hafif olur kadın tabiatı, Hem hercai hem bozuk... Odysseus doğru demiş" 535
-"Yaratılmış her şeyi kutsal sayıyorum" 541
-"Hamlet'i hatırlar mısın: "Canım sıkılıyor Horatio...".../.../... Sen hayatında bir şey çaldın mı hiç?/.../... Devletin parasını demek istemiyorum, onu herkes çalar, tabii sen de.../.../ Başkasının malını kastediyorum" 542
-"Yüzünün ifadesi birdenbire değişti. Odaya girerken ciddi, trajik olan hali çocuklaştı. Bir anda uslanmış, küçülmüştü adeta. Çevresine çekingen bir sevinçle bakıyor, sık sık sinirli sinirli kıkırdıyordu; kovulup yeniden yüz bulmuş bir köpeği andırıyordu... çocuksu bir gülümseme..." 558
-"Zaten ömrüm boyunca çektiğim acıların baş nedeni mertlik, yücelik peşinde koşmam oldu. Diyojen gibi, elimde fener, mertlik peşine düşmüştüm, bir yandan da çeşit çeşit kepazelikler yapardım... dış görünüşünü sevmezdim onun; namussuzca bir gurur, her kutsallığı çiğneme isteği, tam bir imansızlık okunurdu her halinden" 617
-"Herif Polonyalı, Yahudi avukat bozuntularını toplar, değil üç bini, ihtiyarın elinden bütün Çermaşnya'yı alırdı" 669
-"Kolya, bir keresinde, Troya'nın kimler tarafından kurulduğunu sorunca Dardanelov genel olarak ulusların gelişmelerinden, göçlerinden, zamanın derinliğinden, efsanelerden söz etti. Ama Troya'yı kimlerin kurduğunu açıklayamadı" 687
-"Ben sosyalistim, Smurov./-Sosyalist ne demek?/-Tam bir eşitlik; mal, eşya ortaklaşadır, evlenme yok, din, yasalar isteğe göre, her şey öyle" 699
-"... benim tarzım budur. Bir kişiliğe biçim verip bir insan yaratmak" 709
-"Halka inanırım ben, şımartmamak koşuluyla" 728
-"Troya'yı Tevkros, Dardanos, İlias ve Tros kurdular!" 731
-"Ben sosyalistim Karamazov, tepeden tırnağa bir sosyalistim./ Ansızın sustu./-Sosyalist mi? diye güldü Alyoşa. Ne zaman becerdiniz bunu? Yanılmıyorsam daha on üç yaşındasınız./ Kolya içerledi:/-Bir kere, on üçümde değil, artık on dördündeyim... iş yaşımda değil, düşündüklerimde, öyle değil mi?/ Alyoşa alçakgönüllü bir tavırla,/-Yaşınız ilerledikçe çağın düşünceler üzerindeki önemini görürsünüz, dedi. Zaten söylediklerinizin size ait olmadığı kanısı uyandı içimde" 736
-"... koca Belinski de bu düşüncedeymiş" 737
-"Kolokol (Çan), Londra'da çıkan ve Herzen'in Rusya'ya gizlice getirttiği siyasi bir dergidir" 738-Dipnot 9
-"Rusya'da kalmış bir Alman... "Rus öğrencisine, şu ana kadar hiç bilmediği yıldızlarla dolu bir gök haritası gösterin. Ertesi gün bunu size, üzerinde düzeltmeler yaparak geri verecektir..." Almanın Rus öğrencisi için söylemek istediği şu: bilgiden yana sıfır oldukları halde alabildiğine bir kendini beğenmişlik.../.../... Ama ne olursa olsun ezmeli şu Almanları.../.../ Sucukçular (salamcılar), Rusların Almanlara verdikleri isimdir" 739, 739-Dipnot 10
-"Yoo, ailenizi Sicilya'ya göndermeye gerek yok. Onları Kafkasya'ya göndereceksiniz. Bahar gelir gelmez kızınızı Kafkasya'ya, eşinizi de romatizması için orada bir ılıcaya yollamalısınız. Sonra da Paris'e, ruh doktoru Lapelletier'nin kliniğine gitmesi gerekiyor" 744
-"... iyilik değil, kötülük istiyorum ben" 774
-"Yahudilerin paskalyalarında çocukları kaçırıp kestikleri doğru mu.../.../ Bir kitabım var: Orada bir yargılama okudum. Yahudinin biri dört yaşındaki bir çocuğun iki elinin parmaklarını bir bir kestikten sonra yavrucağı çarmıha gerer gibi duvara çivilemiş" 776, 777
-""Yazıya sosyalist bir çeşni vereceğim," diyordu... "çünkü bütün köklü Ruslar filozof olur..."..." 783
-"Tanrı var ve var olacak, zira insanlara sevinç bağışlayan Tanrıdır, bu ona özgü bir ayrıcalıktır. İnsanoğluna ibadet yolunda eriyip gitmeyi nasip et Tanrım!" 787
-"Ya gerçekten yoksa Tanrı? Ya bu düşünceyi insanların yarattığını söyleyen Rakitin haklıysa? Tanrı yoksa, yeryüzünün de, evrenin de başı insan demektir. Mükemmel! Yalnız Tanrısız erdemli olabilir mi insan?... Benim erdem anlayışım başka, Çinlininki başka; şu halde değişken bir şey... Öyle değil mi? Yoksa değişmez mi dersin?... İvan'ın Tanrısı yok, düşünceleri var... Mason o galiba" 788, 789
-"Aptallık yüzünden namuslu olan pek çok insan var... Bazı insanların düşmanlığı dostluktan daha yararlı oluyor" 790
-"Kadınlar öyledir ki birader, dertleri şeytan başına... birine, "Suçluyum, kusura bakma, affet!" demeye kaşlk, sitemlerinden soluk alamazsın! İçtenlikle, kolayca affetmez, paçavraya çevirir seni... ondan sonra bağışlar... Kendini bilen her erkek, şu ya da bu kadına kulluk etmeli... Gene de af dilemeye kalkma; asla, hiçbir nedenle yapma bunu" 791
-"Hem öyle sanıyorum ki, Amerika dalaverenin yatağı" 793
-"Katya'yı delicesine seviyordu, ama zaman zaman öldürebilecek kadar da nefret ediyordu ondan" 813
-"Kutsal Peder Suriyeli İsak'ın Sözleri adlı kitaptı.../.../... Suriyeli İsak'ın kitabı..." 832, 841
-"... kabuslarda, mide bozukluğundan falan, insan bazen adeta bir sanat eseri gibi düşler görürü... öyle ayrıntılar vardır ki, yemin ederim sana, Lev Tolstoy bulamaz bu kadarını... ben sadece bir kabusum" 852
-"Şimdi al bir aydın Rus inkarcısının ruhunu, ona balinanın karnında üç gün, üç gece küs duran Yunus peygamberin ruhunu karıştır: İşte sana yolun üstünde yatan düşünürün kişiliği" 858
-"Belinski'nin bütün gücüyle alaya aldığı romantizm damarı sende de var. Ne yapalım delikanlı... şaka olsun diye, Kafkasya'da hizmet etmiş emekli bir beşinci dereceden memur kıyafetinde, fraklı, göğsümde Aslan ve Güneş nişanıyla gelmeyi düşündüm... Faust'un karşısına çıkan Mefisto, kendini tanıtırken kötülük isteyip iyilik yaptığını söylüyor... Çarmıhta ölen İsa... göğe yükselirken ben oradaydım... iffetli Eyüp'ü meydana çıkarmak için nice ruhlara kıyıp şerefli insanları çamura düşürmek gerekmişti" 862, 863
-"İnsanlık, tüm olarak Tanrısızlığı kabul ederse... kendiliğinden, yamyamlığa başvurmadan çözülür bu dava" 864
-"Bazen düş görüyorum ben Alyoşa... ama uyku düşü değil bu. Uyanıkken, dolaşıp konuşurken görüyorum.../.../-Şeytan! Dadandı bana. İki, belki de üç kere geldi... belki Danimarka köpeklerinin kuyruğu gibi upuzun... boz bir kuyruğu vardır.../.../... Ve o aslında benim Alyoşa: Ben, kendim... İçimdeki bütün alçaklıklar, aşağılıklar ve kötülükler! Evet, "romantik"in biriyim, bunu anlamış o... gerçi iftira ya... Son derece aptal, ama başarısı da buradan geliyor. Kurnaz.../.../... "Sen," diyor, "bir erdem kahramanlığına hazırlanıyorsun, ama erdeme inandığın yok..."..." 869-871
-"İvan'ın hastalığının nedenini anlamaya başlıyordu: "Gururdan doğan kararın üzüntüsüyle aşırı bir vicdan azabı!" İnanmadığı Tanrı ve gerçekliği, hala teslim olmak istemeyen kalbini gitgide sarsıyordu./... "Tanrı yener!.. O da, ya gerçeğin ışıklarında dirilir ya da... inanmadıklarına hizmet ettiği için kalbi nefret dolu, kendisinden ve çevresinden öcünü alarak mahvolur..."..." 873
-"... hemoroitlilere özgü sarımtırak yüzlü..." 879
-"... bütün bayanlar emindi! "Suçlu olmasına suçlu, ama... temize çıkarılacak."..." 884
-"Bizim köylüler de hırsız mı hırsızdır, vicdan nedir bilmezler. Ya kızlar..." 892
-"Doktorların her birinin apayrı bir şey söylemesi epey komik oldu" 894
-"... cümleleri kuruluş bakımından tamamen Almancaydı. Ama... Rusçasını ömrü boyunca örnek, "Ruslarınkinden daha da iyi bir konuşma" saymıştı. Rus atasözlerinin dünyanın en mükemmel, en anlamlı sözleri olduğu iddiasıyla bunları bol bol kullanmaktan da hoşlanırdı" 895
-"Ruslar çoğun ağlanacak yerde gülüyorlar" 899
-"Geçen devrin en değerli yazarı, en büyük eserinde Rusya'yı, belirsiz bir gayeye doludizgin koşan yaman bir troykaya benzetiyor. ... alabildiğine koşan bu troykanın önünde bütün milletlerin saygıyla yol açtığını ekliyor.../ Gogol'ün Ölü Canlar'ından/.../... Karamazov ailesi... bu ailede bugünkü aydın topluluğumuzun ortaklaşa sahip olduğu temel unsurları bulmak mümkündür... sözüm ona "aile babası"na bakın... Baştan silik bir hilebaz, oldukça zeki bir dalkavuk, yaman da bir faizciydi. Her geçen yıl serveti arttıkça başı biraz daha dikleşti. İçindeki aşağılık duygusuyla dalkavukluk kaybolup sadece alaycı, zararlı bir sinik, korkunç bir şehvet düşkünü kaldı. Manevi değerleri tamamen yitirmiş, yerini hayata karşı doyulmaz bir hırs almıştı. Sonunda hayatta şehvetin verdiği zevkten başka şey göremez oldu... "Dünya batsın, ben rahat edeyim de..." der... bugünün babalarının pek çoğundan biri..." 925-927
-"... yanlış düşünceyle bütün suçu Avrupa medeniyetine yükleyerek "anayurt"a sığınırlar... manevi yönden karamsar bir mistiklik... manasız bir şovenlik... çünkü bunların ikisi de millet için Avrupa kültürünü yalan yanlış anlayarak... kötülüklerden çok daha feci sonuçlar doğurabilir" 929
-"... üçüncü oğluna geçelim... Bu, öbür iki kardeşinin tersine ne Avrupa düşkünü, ne aşırı halkçıdır. O, Rusya'yı olduğu gibi, tabii halinde temsil ediyor... biz iyilikle kötülüğün eşi bulunmaz bir alaşımıyız; biz kültürden, Schiller'den yanayız... Vermeyi zerre kadar sevmezsek de almaya -ne olursa olsun- bayılırız... Para veren olmazsa, istedikten sonra bulmasını bildiğimizi de gösteririz" 930
-"Bu tip insanların içinde her türlü çelişme yer bulabilir. Bir anda üstteki en yüce idealler sonsuzluğuyla dipteki en adi, çirkef dolu uçurumu seyredebilirler... Evet efendim, aynı anda iki çelişme göklerin enginliği ve çirkef uçurumu" 932
-"... saralılarda kendilerini suçlandırma bir tutkunluk halindedir" 941
-"Hem Karamazov'un böyle Hamlet'çe, orada ne olacağını düşünmesi mümkün mü?" 952
-"İngiliz parlamentosunda üyelerden biri geçen hafta söz almış, bakanlığa, nihilistlerin durumunu sormuş: Barbar milletleri adam etmenin zamanı gelmemiş midir gibilerden de laf etmiş.../.../-Kronşat'ı kapatır, buğdaylarını keseriz. Nereden alırlar?/-Amerika'dan" 962
-"... ruhbilimin inceliği de Kafkasya kartalı gibi yırtıcılık ve keskin gözlülükten bir an sonra zavallı bir köstebek gibi kör ve ürkek olunabileceğini göstermesinde değil mi?" 966
-""Bir suçsuzu cezalandırmaktansa on suçluyu affetmek daha iyi!" deyişini/ Büyük Katerina'nın sözü/ duyuyor musunuz? Benim gibi bir acize sizlere, Rus mahkemesinin yalnız cezalandıran değil, düşenleri tutup kaldıran bir el olduğunu hatırlatmak düşmez! Varsın başka milletler salt kanun maddelerine dayanarak hükümlerini versinler, biz ruha, öze yönelip bahtsızları kurtarmaya, kalkındırmaya çalışalım. Böyle olursa, Rusya da, adaleti de bu yolda ilerlerse, yarınımıza güvenle bakabiliriz... Doludizgin troykalar değil, heybetli Rus arabası, azametli, sakin yol alışıyla amacına ulaşacaktır. Müvekkilimin kaderi gibi Rus gerçekliğinin kaderi de sizin ellerinizde" 991
-"... tam bir Byron kahramanlığı!... bilmeceler söyleyen bir Sfenks..." 992
-"Biz İncil'i ancak nutuklarımızı söylemeden bir gün önce açarız, bu özgün eserden gereken bilgileri edinir, gereken yerlerde bunlardan faydalanarak karşımızdakilerin gözlerini kamaştırırız... bütün Hıristiyan Rusya'daki "Tanrı"mızın İncil'ini düzeltmeye kalkışmayalım" 993
-"Şüphesiz, rüşvetçilik bu durumda bile şerefli iş sayılmaz, ama eleştirmek de doğru değil" 1008
-"Amerika'ya kaçsam bile bunu neşe içinde, mutlu bir hayat sürmek için yapacak değilim... Amerika'dan şimdiden nefret etmeye başladım. Gruşa da... Rus, Rusya'ya ait o... Anayurdun özlemini çekecek... ruhuma göre insan değil onlar! Rusya'yı severim ben... Rus Tanrısını severim... Geberir giderim orada!/.../... Üç yılda İngilizceyi... belleriz. O zaman da Amerika'ya paydos! Amerikalı vatandaş olarak buraya, Rusya'ya kaçarız... Memleket özleminden saçlarım kendiliğinden ağarır nasıl olsa... Böylece tanıyamazlar belki. Tanırlarsa, varsın sürsünler... ben artık ömrümün sonuna kadar Amerikalı taklidi yapacağım. Hiç değilse öz vatanımızda öleceğiz" 1009, 1010
-"... keşke bir gün ben de kendimi gerçek uğruna feda edebilsem!" 1015
-"Bir yandan böyle bir keder, sonra da gözleme filan yenecek... Dinimizin garip özellikleri..." 1021
-"... hayatımızda en yüce, en güçlü ve faydalı dayanağımız ana baba evinden kalma hatıralarımızdır" 1023
-"... her şeyden önce daima iyi kalpli, sonra namuslu olalım" 1024
-"İyi, doğru bir şey yaptığınız zaman hayat öyle güzel ki!" 1025
*
Peki, o halde, D, genelde, niçin o kadar çok beğeniliyor-övülüyor?
Dinciliği ve ırkçılığı, nedeniyle mi, acaba?

1.10.2017

***
EK:

https://birikimdergisi.com/guncel/11022/rusya-nin-yeni-kuresellesme-onerisi

Rusya'nın Yeni Küreselleşme Önerisi

Slavoj Zizek

27 Mayıs 2022 Cuma

#rusya, #savaş, #ukrayna

Süregiden Ukrayna krizinde her iki taraf da kendi eylemlerini birer zorunluluk olarak sunuyorlar: Ukrayna'nın bağımsız ve özgür bir ülke olarak kalabilmesi için Batı, Ukrayna'ya yardım etmek zorundaydı; Rusya ise kendi güvenliğini korumak için Ukrayna'ya müdahale etmek zorundaydı. Son örneğe bakılırsa, Rus dışişleri bakanına göre Finlandiya NATO'ya katıldığı takdirde Rusya "buna karşılık vermek için bazı adımlar zorunda kalacak". Hayır böyle bir "zorunluluk" olmayacak, tıpkı Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasının bir "zorunluluk" olmaması gibi. Bu karar ancak Rusya siyasetine hâkim bir dizi ideolojik ve coğrafi varsayım kabul edildiğinde bir "zorunluluk" olarak görünür.

Bu varsayımlar tabulara yer vermeksizin yakından çözümlenmelidir. Putin'in politikalarıyla büyük Rus kültürü arasında katı bir ayrım yapmak gerektiğini sıklıkla işitiyoruz ancak bu ayrım çizgisi göründüğünden çok daha geçirgen olabilir. Ukrayna krizini yıllar yılı müzakerelerle çözmeye dönük sabırlı çabalarından sonra Rusya'nın en sonunda Ukrayna'ya saldırmak zorunda kaldığı fikrini kesinlikle reddetmeliyiz – birisi hiçbir zaman koca bir ülkeye saldırmak ve onu yok etmek zorunda değildir. Rusya'nın tavrının kökleri çok daha derine gidiyor ve bunları gönül rahatlığıyla metafizik olarak adlandırabiliriz.

Rus oligarkların babası (1992'de Rusya'da başlatılan hızlı özelleştirmenin orkestra şefi) Anatoly Chubais, 2004'te şöyle demişti: "Son üç ayda Dostoyevski'nin bütün eserlerini yeniden okudum ve bu adama adeta fiziksel bir nefret duyuyorum. O kesinlikle bir deha ama Rusların özel, kutsal bir halk olduğu fikri, acı çekme kültü ve sunduğu yanlış seçenekler bende onu parçalama isteği uyandırıyor." Chubais'in politik tutumundan hoşlanmasam da Avrupa'yla Rusya arasındaki karşıtlığın (kolektif ruha karşı bireyselcilik, fedakârlık ruhuna karşı materyalist hedonizm) en "derin" dışavurumu olan Dostoyevski konusunda haklı olduğunu düşünüyorum.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder