Kadircan Kaflı, Hazırlayan: Erol Cihangir, 2004, Turan Kültür Vakfı, İstanbul
1942'de yayınlandığı belirtilen eserin yeniden basımı olmalı!
*
Yayına hazırlayan girişteki iddialı yazısında ari ırk teorisine karşı çıkıyor, Avrupalıların temelsiz uydurduğunu belirtiyor.
*
Kitap önemli bilgiler içeriyor, ama, sanki, biraz özensiz hazırlanmış gibi!
Bir yerde birbiriyle çelişen bazı ifadeler bulunmasının yanısıra bazı konularda başka eserlerde anlatılanlardan farklı anlatımlar var ve bu durum da anlatılanlardan bazılarının güvenilirliliği konusunda kuşku yaratıyor.
Mesela, şu ifadelerde olduğu gibi:
"Hamzat, 1835 senesi Eylül'ün 19 uncu Cuma günü Hunzak camiinde imamlık vazifesini yapacağı sırada... iki kardeşten Osman tabancasını onun göğsüne boşalttı. Hacı Muhammed, Osman'ı öldürdü. Hacı Murad Hacı Muhammed'i yere serdi, müridlerin hiçbiri kurtulamadılar." (Kaflı, s. 146)
"Hamzat ölmeden evvel "Benden sonra imamlık ve reislik Şamil'indir" demişti", ama Şamil kabul etmek istemiyor, ısrar üzerine "geniş yetki" isteyip kabul edilince İmam oluyor. "Bu önemli hadise 1834 senesi Eylül'ünün ikinci günü oluyordu." (Kaflı, s. 149, 150)
Şamil "Hamzat'ın amcasının yanında olan Avar prensi Buluç'u, Gimri'ye getirdi, çocuk dereye atlayan ve yüzen yerli çocukları görerek özendi, kendisi de atladı ve boğuldu. Şamil'in onu köprüden aşağı attırdığı hakkında rivayet bundan çıkmıştır." (Kaflı, s. 150, 151)
"Gazi Muhammed Paşa ile Sultan Abdülhamid Yıldız Sarayında görüştüler. Kafkasya'yı kurtarmak için yapılacak harekete Osmanlı devleti mümkün olan bütün yardımı yapacaktı. Bunun üzerine Gazi Muhammed Paşa, beyannameler hazırladı, direktifler vardi ve beş kişiyi gizlice gönderdi... Türk ordusu Kafkas cephesinde harekete başlar başlamaz Dağıstan, Çeçenistan ve Çerkezistan'da isyan çıkaracaklardı. Türk ordusu... Kuzey Kafkasya'nın yardımına koşacaktı. Bu sırada Türkiye'deki Dağıstanlılar arasından iki bin süvari toplanmış, Gazi Muhammed Paşa kumandasında denizden Trabzon yoluyla Kafkas cephesine gönderilmişti. Bunun birkaç misli Çerkes süvari kuvvetleri de karadan giderek Kars'da toplanacaklardı." "Çeçen ülkesinden bir gizli toplantı yaparak ilk kararları verdiler... Dağıstanlılar isyan edecekler, Çeçenler de Dağıstan'a geçeceklerdi." "24 Nisan 1877'de Rusya Türkiye'ye savaş açtı... reis olarak Abdurrrahman efendiyi seçtiler... Kendisi Dağıstan'ı, Şemşirli Ali Eldan bey de Çeçen ülkesini idare edeceklerdi", "dokuz Mayısta Dağıstan ayaklandı. On iki Mayısya Kuban şahlandı." (Kaflı, s. 186, 187)
"Kars'taki Türk ordusu teslim olmaya karar verdi. Gazi Muhammed Paşa emrindeki Dağıstan ve Çerkes kuvvetleri bu kararı kabul etmediler, kuşatma hattını yardılar ve Erzurum'a geldiler./ İki kardeşi Şamil'in mücadelesinde şehid düşen kendisi Rus ordusunda general rütbesine kadar yükseldiği halde vatanının ve milletinin felaketine tahammül edemeyen Musa Kunduk birkaç yüz yurttaşla birlikte Türkiye'ye göç etmiş... padişah onu paşa yapmıştı. 1877 savaşında... yararlıklar göstermişti." (Kaflı, s. 188)
"Osmanlı hükümeti, bir günahları varmış gibi, Gazi Muhammed Paşa ile küçük kardeşi Muhammed Kamil Paşayı önce Bursa'ya sonra Medine'ye sürgün etti." (Kaflı, s. 189)
*
Kitaptan diğer bazı notlar da şöyle:
Kuzey Kafkasya konusunda "verilen hüküm ve yargıların "doğru" olanını izah ve ispat etmek gerçekten "yanlış" olanını düzeltmek ve izah etmekten daha zordur. Sözkonusu "Kuzey Kafkasya ve Kafkasyalılar" işte böylesine çetrefil ve sağlıklı bir cevap vermeyi zorlaştıran konuların başında gelmektedir." "Kafkasya hala bir yere yerleştirilememiştir." Bunun birinci sebebi yabancıların çalışmalarının olduğu gibi alınması, ikinci sebebi de bunların "hiçbir tefsire ve tenkide tabi tutulmadan" kabul edilmesidir. (Kaflı, içinde, Kuzey Kafkasya'nın Tarih Metodolojisi Üzerine, Erol Cihangir, s. 7, 8)
"Kafkas ırkı ve Kafkas dilleri" denilen "çarpık" bir tez ortaya atılmıştır. "Batılıların meseleleri bu denli çarpıtmalarının esası ise, kendilerine bir tarih ve bu tarihin felsefi zeminini yaratma endişesine dayanmaktadır." Ortaçağ kilise doktrininden kopa Batı için yeni Tanrı "kan bağının" belirlediği ırkçılık olur. "Fizik ile felsefe arasındaki geçiş... "ari ırkçılık" anlayışının doğmasına sebep olur... dünyanın son dörtyüz yıllık zaman dilimine hakim olan bir Tarih tez'i uydurularak genel kabule sunulur. Bu tez... "Eski Yunan Efsanesi"ne dayanmaktadır", "başını da çeken Almanlar olur... "Kafkas ırkı" kavramını ilk defa kullanan ve tanıtan kişi 1795'te yayınladığı eserinde Blumenbach olur... "Kafkasyalı" gibi bir tuhaf adın kullanılması, "bilimsel" ve "ırksal" temellere dayanmaktan çok uzaktır, fakat, yine de ona göre en mükemmel beyaz ırk "Gürcüler"dir." Ari ırk Himayalarla ilişkilendirilir ve "Indogermian" dil teorisi geliştirilir. 19. yüzyıldaki sömürgecilik döneminde Batılıların "Hint ve İran'a gösterdikleri bu ilginin ardında Hindistan alt kıtasından bölgeye girme çabaları arasında su götürmez bir ilişki vardır." Alman birliğinin sağlanmasındaki geç kalmışlığın getirdiği buhran "Kant, Fichte, Herder ve Schiegel'ler tarafından geliştirilecek şövenizm ve ırkçılığın doğuşuna zemin hazırlayacak uzun bir sürecin başlamasına sebep olacaktır. Sosyo-politik buhranla, Alman romantizminin tepkisi bir araya geldiğinde, hemen hemen kimsenin dikkatini çekmeyen, dünya ile ilişkisi son derece az olan Kafkasyalılar Alman ırkçılığının teorik temelleri için son derece bulunmaz bir fırsat olur. Onuru kırılmış Alman kamu vicdanı nazarında, kendilerinden önce geliştirilmiş "eski Yunan" tarih tez'i de yeterli değildir. Ve bu noktada Almanlar Avrupa'nın öngördüğü Yunan temelli tez'den saparak, kendilerine özgü Indocermen ve Kafkas ırk'ı tez'ini öne süreceklerdir... eski Yunan tez'ine uygun bir mit bularak. Bu mit bilindiği gibi Promete'dir. Promete, kahramanlığın ve fedakarlığın sembolü olarak, insanlar için ateşi çalması Ari bir davranışın ifadesidir. Nitekim Gobineau onu, beyaz ırkın atası olarak görür... Bir millet üst kimliği yaratmada ortalama şartlardan biri olan "mitoloji"nin" de varlığıyla "Indo-Eurepean kavramının içi de doldurulmuş oluyordu." (Kaflı, içinde, Kuzey Kafkasya'nın Tarih Metodolojisi Üzerine, Erol Cihangir, s. 9-13)
"I. Dünya paylaşım savaşı arefesinde petrolün önem kazanmasıyla o güne kadar uydurulan mitler (promete, Kafkas ırkı v.b. gibi" "Kavimler Kapısı" Kafkasya "halkının başına geçirilir... Kafkasya halkları da "promete" miti ile süslenmiş ve "en ari ırk" yalanıyla taçlandırılarak bölge halkı hiçbir yerle temas kuramamacasına tıpkı Promete gibi Kaf dağının başına tecrit edilerek zincire vurulur. Belki de bölge halkının asıl trajedisi de bundan sonra başlar... Kafkasya halkı Rusların insafına terkedilir./... insanın tek kökenli olarak yaratıldığına ilişkin Kitab-ı Mukaddes geleneğinin reddedilerek, farklı ırkların ayrı ayrı yaratılmış olduğu iddia edilmesi anlamını taşıyan -çokkökenlilik- Batı Avrupa ırkçılığı... bir sonuca ulaşabilmiş değildir.../ Konunun... Batı'nın bölge halkı arasına atmış olduğu politik amaçlı emperyalist bir anlayıştan başka bir şey olmadığı... yeniden Avrupa ırk ve uygarlığına eklemeler yapmak için Hititlere (Etiler'e) yönelmesidir." Kafkas halklarına ilişkin "eski Yunan efsanesinden, Nordik halklara, Hititlerden, Kafkasya'ya ve Hindistan'a kadar uzanan bu "Indo-Aryen sınıflandırması" bir yana "sahanın tek otoritesi olan Gumiliyev... onların tartışmasız Bozkır halklarından olduğunu ispatlamaktadır... Batı ile Doğu arasındaki, Batı'nın öngördüğü ayrımın ilişkisi emperyalizm ile sömürgeciliği tabii karşılama amacına dayanmaktadır. Nitekim 1830-1860 arası Ari modelin yükseliş döneminde, yenenler yenilenlerden daha ileri ve dolayısıyla "daha iyi" olarak görülmekte"dir. "Batılı Ari "ırk" tez'i, sakil bir şekilde zihin bulanıklığı yaratmadan başka bir şeye yaramadan öylece ortada durmaktadır." (Kaflı, içinde, Kuzey Kafkasya'nın Tarih Metodolojisi Üzerine, Erol Cihangir, s. 14-16)
"Kuzey Kafkasya hakkında böyle derli toplu bir kitaba hiç bir dilde tesadüf mümkün değildir." (Kaflı, s. 18)
Kafkasya bölgeleri birbirine karşı "koruyacak kuvvetlerin biricik ve en iyi bekleme noktasıdır. Asıl büyük ve önemli vasfı Türk birliğinin ana direği olmasıdır./ Urallar'ın güney yamaçlarıyla Hazar denizi arasındaki geçit, tarihte "Milletler kapısı" diye meşhurdur.../ Rus Çarlığı ancak Kafkas dağlarına yuvasını kurduktan sonra Asya Bozkırlarına hakim olabilmiştir." (Kaflı, s. 24)
Kafkasyalılar "hiç bilmeyerek İngiltere'nin Hindistan hakimiyeti için Rus'lara karşı metin bir set oldular." "1864'de kuzey Kafkasya'nın istilası tamamlandıktan sonradır ki, 1874'de yakın Türkistan, 1875'de Buhara, 1876'da Hive, 1877'de orta Türkistan ve aynı senede Osmanlı devletinin topraklarından olan Iğdır, Kars, Artvin, Ardahan ve Batum Slav istilasına uğradı." (Kaflı, s. 26)
Savaş sırasındaki Dağlı "nüfusları 4.000.000 dan aşağı değildi. Sadece Dağıstan'ın nüfusu 500.000 idi." 1920'lerde nüfus Çeçenistan 245.000, İnguşya 152.000'dü. (Kaflı, s. 42)
"Müşir Süleyman Paşa'nın... meydana getirdiği "Tarihi Alem"de (Cocan yahut Avar tatarları) başlıklı bir bölüm vardır. Cocan, Çeçen demektir." "Türkler 693 senesinde Cocan Tatarları hükümdarının demir ocaklarında çalışıyorlardı... Daha sonra Türkler kuvvetlendiler, galip geldiler. Cocanların bir kısmı batıya kaçtılar, Volga'nın batısına geçtiler. Avar diye tanındılar." (Kaflı, s. 49, 50)
Müller tasnifi "4. Çeçen grubu: Çeçen, İnguş, Kalkay, Kist, Karabulak." (Kaflı, s. 51)
"Çeçenlere gelince bunlar Hazar Türkleri soyundan Cacen kabilesidir... Bunların milli isimleri Miçegi veya Kist'dir./ Lezgi ve Avarların miktarı 1.300.000, Çeçenlerin 750.000 dir. Sayıları 110.000 tahmin olunan İnguşlar da Çeçenlerle aynı soydan gelmişlerdir... Yedinci asırda yapılmış olan Moiz Khoren'in coğrafyasında Çeçenlerle İnguşlar bir kavim olarak anılmaktadır." (Kaflı, s. 52)
"Milattan beş asır evvel yetişen meşhur Yunan şairi Eşil, Çerkeslerden bahseder." (Kaflı, s. 54)
"Batılı tarihçiler Kafkasya için "milletler ve dağlar memleketi" diyorlar". (Kaflı, s. 60)
"Kafkas dilleri ile en çok Alman alimleri uğraşmışlardır... onsekizinci asırda... sınıflara ayırdılar", "3. Kist (Çeçen)". "20. yy.'da" "3. Çeçen-Dağıstan". (Kaflı, s. 62, 63)
"Eti İmparatorluğunu İskit'lerin önünden kaçan kuzey Kafkasyalıların yani Çerkeslerin kurdukları hakkındaki iddia.../... Kuzey Kafkasya'da soy birliği olduğu gibi dil birliği de vardır." (Kaflı, s. 64)
"Çeçen köylerinde müdafaa kuleleri yoktur. Bunların müdafaa vasıtaları ormanlardır... Çeçenler kılıçla değil, balta ile mağlup edilmişlerdir." (Kaflı, s. 68)
"Bütün ilk ve ortaçağ milletlerinde olduğu gibi Dağlılar arasında da kan davası görülürdü." (Kaflı, s. 72)
"Kahramanlık ve misafiri sevmek Dağlıların başlıca parlak vasıflarıdır... Kimseye boyun eğmeyişleri, hiç kimseyi kendilerinden üstün görmeyişleri..." (Kaflı, s. 73)
"Tibet için "Dünyanın damı" denir. Kafkasya ise dünyanın temelidir... Tarihi olmayan millet, millet değildir./ Büyük milletlerin tarihleri, tarihin şairi olan efsanelerle başlar, efsanesiz tarih temelsiz, renksiz ve kurudur." Yaratılışta kaosu gidermek için Allah "Sofaklis adındaki Meleğe dedi ki:/- Cennetten alacağın incileri yeryüzüne serp, dünya durulsun! Melek o incileri Kafkasya'ya saçtı./ Yeryüzünde ateş yoktu... Promete acıdı, tanrılar tanrısı Zeus'dan ateşi istedi. Verimeyince çaldı ve yeryüzüne kaçırdı, insanlar sefaletten kurtuldular. Fakat Zeus kızdı... Promete'yi... Elbruz tepesine, kayalara zincirle bağlattı... Her gece bir karakuş gelir onun ciğerini yerdi. Sabah bir beyaz kuş göğsünü sıvazlardı... Bu hal on beş asır sürdü, Herakles onu kurtardı." (Kaflı, s. 80)
"Kuzey Kafkasya'da mitoloji kahramanlarına "Nart" derler... Tlepş yani demircilerin Tanrısı... Promete'yi andırıyordu./ İslam mitolojisinde Kafkasya Kafdağı diye meşhurdur. Burası dünyanın en esrarlı yeridir... masallara mevzu olmuştur." "Kafkas efsaneleri ile Yunan efsaneleri arasında pek sıkı bağlantılar vardır". (Kaflı, s. 82, 83)
"Milattan dokuz yüzyıl önce İlyada'nın şairi Homeros kuzey Kafkasya'nın kahramanca hareketlerin memleketi olduğunu yazar.../ Tarihçi Heredot'a gelince kuzey Kafkasya üzerinde özellikle durur. Fakat hep İskit'lerden bahseder." ." (Kaflı, s. 86)
"Büyük İskender'in... zafer yolu da Kafkasya'dan uzakta kalmıştır./... Roma imparatorluğu orduları... kuzey Kafkasya'ya gidememişlerdir." ." (Kaflı, s. 87, 88)
"Orta Asya'dan gelerek... (620) senesinde bir devlet kuran Hazarlar burada (1055) senesine kadar kaldılar." ." (Kaflı, s. 89)
Araplarca "Hazarların idarelerinden memnun olmayan Dağlıların yardımı temin edildi. Hazarlar mağlup oldular Araplar Alanlar kapısı denilen Daryal geçidinden Kuzey Kafkasya'ya girdiler. Dargo'da diğer bir savaşı kazandılar, Hazarların idare merkezi olan Balancar'ı aldılar... Araplar, Dağlılara verdikleri sözde durmadıklarından... bir isyan koptu. Hazarlar da bu fırsatı kaçırmadılar". 728'de "bütün Dağıstan müslüman olmuştu... yerliler arasında hürmet kazanmış olanlar tayin olundu... Dağıstan'da... derebeylikleri böylece kuruldu. 730'da Ebu Müslim ordusu ile birlikte çekildi, Arap hakimiyeti sözde kaldı." ." (Kaflı, s. 89, 90)
"Kuzey Kafkasya'nın ovalık kısımlarında bazı ordular görülüyor... orada sürekli bir hakimiyet kuramıyorlardı." 1395'te Timur "Kafkas dağlarının ortasına daldı. Daryal geçidinden Tebriz'e indi." "Altınordu'nun en kudretli zamanında bile mahkum olmayan Kuzey Kafkasya daima hür yaşadı." Yunanlılar ve Cenevizlerle ilişkileri oldu. Türkler İstanbul'u fethedince Cenevizliler daha az gelmeye başladı. ." (Kaflı, s. 92, 93)
"Kuzey Kafkasya on altıncı yüzyıldan başlayarak tarihin en buhranlı... dalgaları içinde çalkalanmaya başlamıştır. Burası üç büyük devletin, İran, Türkiye ve Rusya'nın ihtiraslarına sahne olmuştur." (Kaflı, s. 95)
"Sokullu... kanalla birleştirecekti... 3000 yeniçeri ile 20000 sipahi gönderildi", ancak Kırım hanlığının "arkasının Osmanlılar tarafından çevrilmiş olacağını düşünerek" çekinmesi sonucunda sonuç alınamamıştır ." (Kaflı, s. 102)
İran'la yapılan anlaşma ile 1590'da "Çerkezistan Osmanlılara kaldı. Sınır Hazar denizine ulaştı. Kuzey Kafkasya üzerinde hiçbir hakimiyet kurulamadı." (Kaflı, s. 104)
"Rusları zorla Avrupalı milletler seviyesine çıkartmaya çalışan büyük Petro... Terek nehrinin kuzeyinde ve Kuban bölgesinde bulunan Kazakları disiplin altına alıyor, stanitsa denilen meşhur askeri garnizonları kuruyordu." (Kaflı, s. 106)
"Derbend... geçmek imkanını veren tek yol üzerinde bulunuyordu. Bir tarafta deniz, diğer tarafta yalçın dağlar vardı. Geçit iki kilometre ya var ya yoktu... Araplar buraya "Kapıların kapısı" ismini vermişlerdi." (Kaflı, s. 115)
*
5.6.2023
***