Aytek Kundukh, Sadeleştiren ve Hazırlayan: Tarık Cemal Kutlu, 1987, Gözde Yayınevi, İstanbul
Asetin asıllı olan yazarın mürdizimi demokratik ve ulusal bir hareket olarak tanımlayıp övgülere boğarken müridizme bağnazlık diyen bolca alıntı yaptığı Rus yazarlarını eleştirdiği 1939 tarihli bir eser.
*
İçinde bir bölümde de yayına hazırlayan Kutlu'nun bazı notları bulunuyor.
Bu notlardan biri mitolojik ve şöyle:
"Greklerdeki Prometheus efsanesi denince burada hemen Pharmat efsanesini de söylemek gerekir. Konusu insanlığa kazandırılan ateş ile ateşi çalan kahramanın Kazbek dağında zincire vurularak hergün ciğerinin bir kartal tarafından yenilmesidir." Çeçen Nart Efsanelerinde, "Pharmat dağlarda yaşayan kuvvetli ve çok cesur bir insandır. Sanatkar ve iyiliksever birisidir." Çeçencede "phar... "demirci ustası"..." "Pharmat'taki -mat da... "dil" anlamındadır. Bu durumda sözcüğün anlamı: "demirci ustasının dili, demirci ustasının sırrı" demek olmakta... "demirci ustasının yeri" karşılığında kullanılmaktadır." "Grek mitolojisindeki Prometheus yarı tanrıdır... Prometheus'un anlamı da "önceden gören" demektir." Buna göre "Şimdi... sormak gerekir... İ.Ö. IX. ya da... X. yüz yılda ilk bilineni ile Homeros'in okuduğu destenlardaki Prometheus efsanesiyle, ondan 2000 ya da 2100 yıl öncesinden, yani İ.Ö. 3000 yıllarından kaynaklanarak gelen Pharmat mitinin asıl sahibi acaba kim olabilir?" "Batı'nın örnek olarak aldığı uygarlık kahramanı Prometheusdir." Düşünülsün, "Acaba Batı'lılara ateşi getirmekle demir uygarlığını... "önceden gören" bir yarı tanrı Prometheus mi kazandırabilir, yoksa Nart halkının içerisinden çıkan ve nitelikleri ile mesleği yukarıda açıklanan "bir demirci ustası" mı kazandırabilir?" "Kafkasya halklarının İ.Ö. 3000 yıllarından çok önceleri bile, atı ilk ehlileştiren halkların süvarileri oldukları da anlaşılmaktadır... Kas ve Önasya halklarının atı İ.Ö. 5000 yıllarında tanıdıkları da bilinmeyen bir gerçek değildir./ Pharmat efsanesindeki Pharmat'ın atı Turpal" dır. " (Aytek Kundukh, içinde Kutlu, s. 107-113)
Bir diğeri ise çok insani bir mesaj ve şöyle:
"Sonuç olarak; Kafkasya savaşları binlerce canın yok olmasından ve oldukça büyük bir yekun tutan toplu göçten başka hiç bir yarar sağlamamıştır./ Savaşımın ilkeleri ne denli ideal olursa olsun bir kişinin altmış kişi karşısında vuruşması, hasmının gücünü bilememesi, olanaklarla fenni kaynaklardan yoksun olması en uygar inançların bile zaferini sağlayamaz. Geçmişteki bu inan ve uygarlık etkili olabilir. Fakat çağımız bir hak olarak utkuyu tinsel uygarlıktan çok nesnel gelişmelere tanımaktadır." "Kafkasyalıların yeniden gladyatörler arenasına inmesini beklemek, umut etmek, zırha bürünmüş bir leoparın önündeki yalın şövalyenin kan, et kemik artıklarına dönüşmesinden başka bir sonucu olamaz./ Bu küçücük halkları savaşa sokmak, ya da savaşın heyecanını vermek ne sağladı, ne sağlayacak, ne sağlayabilir?../ Kafkasyalıların görevi benim şimdiki inancıma göre artık savaşmak olmamalı, varlıklarını koruyabilme ve kuşaklarını yaşatabilme savaşımı olmalıdır. Bu da doğal olarak insan haklarına uygundur". (Aytek Kundukh, içinde Kutlu, s. 131-135)
*
Kitaptan diğer bazı notlar:
*
"Rus komutanlığı Dağlılara karşı... provokasyondan yararlandı... rüşvetin her türlüsü uygulandı... Kafkasya'nın istilasında Rusya, başarısının en büyük kısmını işte bu metoduna borçludur. Ruslar başarılarının diğer bir kısmını Dağlı halkların gerek kendi aralarındaki ayrılıklardan ve gerekse burada gereken ortak teşkilatlanmadan yoksun olmaları yüzünden elde edebilmiştir./ Birleşme gereğinin yokluğu savaş sırasında bile kendisini göstermekteydi. (Aytek Kundukh, s. 11)
"XIII. yüz yıldan XV. yüzyıla kadar Kuzey Kafkasya'daki Tatar egemenliği Dağlıların... savaş sanatını çökertmiş", sonrasında da "Dağlılar, Rus ordusunda uygulanan Avrupa savaş sanatıyla karşı karşıya geldiler". (Aytek Kundukh, s. 12)
"I. Petro'nun zengin Hindistan'a yeni yollar bulmayı amaçlayan Orta Asya siyaseti ve bunu izleyen faaliyeti Asya'daki başlangıcı oldu... yolun üzerindeki Kafkasya, ilk konağı oluşturuyordu." "Rusya'nın hedefini, yok etmek istediği İran'la Türkiye teşkil ediyordu. Rusya aynı zamanda, İngiltere ile Fransa'nın Akdeniz havzasındaki egemenliklerine son vermek dileğindeydi." Ama o ülkeler Dağlıları desteklememiştir. (Aytek Kundukh, s. 13, 14)
Dağlılar "Avrupa yöntemiyle... örgütlenmiş değillerdi, kuvvetlerini birleştirememişlerdi... ortak planları yoktu... demokratizmin türlü biçimleriyle Ortaçağ feodalitesi şaşırtıcı biçimde birbirine karışmıştı. Din sorununda bile biçim ve inanış kararsızlığı göze çarpıyordu. Bir dış düşman tarafından bu durum da, Dağlılar arasında ayrılık ve uyumsuzluk tohumları saçıyordu." Yıkımdan "Dağlıları örgütlenmiş bir birliğe götürecek bir yol kurtarabilecekti./ Tarihte bu kurtuluş yolunu bulma uğrundaki araştırmalardan "Kafkasya Müridizmi" adıyla bilinen hareket doğmuştur./... savaş, Kuzey Kafkasya uluslarının yaşamları ve varolmaları için yapılıyordu. Bu savaşın başarısı... Birleşik Kuzey Kafkasya Devleti'nin meydana çıkması demek olacaktı... İran, Türkiye, İngiltere ve Fransa"dan başka komşuları Gürcüler ve Azeriler de yardım etmediler. Kurtuluş "manevi-ruhani bir kuvvette" aranmıştır. (Aytek Kundukh, s. 15, 16)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder