11 Ağustos 2023 Cuma

ÇERKES TARİHİ

HAYRİ ERSOY-AYSUN KAMACI, Birinci Baskı-Eylül 1992, tümzamanlaryayıncılık, İstanbul


Epeyce ayrıntılı bir Abhaz tarihi anlatımı var.

Bölgede uzun süre çok kanlı Bizans, İran ve Arap çatışmaları yaşanmış. 

*

Çerkes kavramı konusunda üç farklı tanım veriliyor ve sonuçta sanki Çerkes kim belirsiz kalıyor! (Ersoy-Kamacı, s. 15-17)

*

Çerkes tarihine ilişkin aşağıdaki anlatımda yer alan bazı hususlar bana pek uygun gibi gelmedi!

Özellikle de tanıma ve yardım konularında söylenenler başta olmak üzere İngilizler ile ilgili olanların çoğunluğuna katılamadım!  

"Kuzey Kafkasyalılar'la Osmanlıların ilişkileri ortak düşmana karşı ortak tavır şeklinde gelişmişti. Edirne antlaşmasıyla Osmanlı Devleti bu değerli müttefikini feda etmiş, Ruslara karşı kendi asli çıkarlarını korumaya çalışmıştı. Çerkesler bir muhtıra ile hem Babıali'yi hem de İngiltere'yi uyardılar. Hemen ardından İngiltere ciddi tedbirler almaya karar verdi./ İngiltere'nin İstanbul konsolosu Ponsonby... Londra'yı Çerkes ulusal savaşını desteklemeleri konusunda sık sık uyarıyordu. Ona göre Çerkeslerin desteklenmesi İngiltere'nin çıkarınaydı./... Urquhart, Lord Ponsonby'nin isteğiyle İstanbul'daki Çerkes temsilcisi Zaniko Sefer Bey ile görüşerek ondan aldığı bilgiler ve tavsiye mektupları ile Çerkezistan'a gitti... Çerkes dostu olarak döndü... Polonyalılardan gönüllü kıtalar oluşturdu... J. Stuart... J.S.Bell, J.A.Longvordh ve J. Hudson'un da Çerkezistan'da bulunduğunu görüyoruz. Bu girişimler sonucunda Çerkezistan'a İngiltere'den yardımlar gelmeye başladı. Ancak Karadeniz'deki Rus donanması bu İngiliz yardımlarını engellemek için büyük mücadele veriyordu.../ Edirne Antlaşması'nın Çerkezistan'la ilgili maddesini tanımayan İngiltere 1837 yılında Başbakan Lord Palmeston'un bir notası ile Çerkezistan'ın bağımsızlığını resmen tanıdı./ Çerkes ulusal sorunu bu şekilde yepyeni bir boyut kazanıyordu. Şeyh Şamil'in Çerkezistan'a gönderdiği naibi Muhammed Emin Çerkeslerin örgütlenmesini gözden geçirerek bazı yenilikler yaptı. 1841 yılında Abzah, Şapsığ, Ubıkh ve diğer kabilelerin ilk defa demokratik kurallar üzerinde kurulu birliği sağlandı. 1848 yılında toplanan Adagum konferansında Muhammed Emin Çerkeslere lider seçildi. Başta Zanıko Sefer Bey olmak üzere bazı Çerkes feodalleri bu birliği engellemek istedilerse de sonuç değişmedi./ 1854 yılındaki Kırım Savaşı sırasında Osmanlı-İngiliz-Fransız güçleri ile iletişim kuran Çerkesler Anapa ve Sohum yolu ile silah ve teçhizat bile almışlardı. Ancak 1856 yılında yapıla Paris Antlaşması da Edirne antlaşması gibi Çerkeslerin müttefiklerince feda edilmesi ile sonuçlanınca, Osmanlılar ve İngilizler, Ruslar'ın Akdeniz'e Balkanlar'dan inmesini engellemek için Kafkasya'yı yine feda ettiler... Rusya, harp bittikten sonra tüm güçleri ile Çerkezistan'a saldırdı. Bu korkunç bir saldırıydı. Ruslar önlerine gelen bütün köyleri yakıp yıkıyor, ellerine geçirdikleri herkesi öldürüyorlardı. Aynı zamanda işi sağlama alıyor, Çerkeslerden boşalttıkları topraklara Rus göçmenleri yerleştiriyorlardı." (Ersoy-Kamacı, s. 90-94)

*

Bence Çeçenlerle ilgili şu anlatımın siyah yazılan kısımlarda da üç tane maddi hata var!

"Çeçenler, Çerkes halkları arasında ulusal ve kişisel dinamizmi en yüksek olanlardandır. Kuzey Kafkasya'nın otohtonudurlar. Kafkasya'ya dışarıdan geldiklerine dair tarihsel bir kayıt yoktur. Üç ana kola ayrılırlar", "Çeçenlerin geçmişini İ.Ö. yaşamış olan Massaget, Gargar, Sarmat gibi halklara bağlayan araştırmacılar da vardır... inatla varlığını korumuş olan Çeçen halkı... Şeyh Şamil'in anıtlaşmasında büyük rol oynamışlardır./ İsmaliyetle 7. yüzyıl'da tanışmalarına karşın Çeçenlerin Müslümanlığı bir ulusal din olarak kabul etmeleri XVII. yüzyıl'dadır. Efsanevi kahraman Hacı Murat da Çeçen'dir./... 1864 yılından sonra Çeçenlerin de bir kısmı göçe katılmış yaklaşık 3000 aile Osmanlı topraklarına göçmüştür. Bu aileler Maraş (Göksun), Sivas, Kars, Mardin (Kızıltepe)... Ürdün, Suriye gibi yerlere yerleşmişlerdir./ Çeçen göçü sürgün niteliğinde olmadığı için nüfusun çok az bir kısmı (özellikle de dindar olanlar) Osmanlıya geçmiştir./ Günümüzde Türkiye'nin değişik yörelerinde bin civarında Çeçen olduğu tahmin edilmektedir. En yoğun oldukları yer Maraş'ın Göksün kazasıdır./... Çeçenler... 11 Mayıs 1918 yılında kurulan Kuzey Kafkasya Dağlıları Cumhuriyeti'ne dahil olmuşlar". "Günümüzde 1.000.000 civarında bir nüfus gücü ile K. Kafkasya halkları arasında var olma şansı en yüksek olan Çerkes halkı olmasının yanında diğer Çerkes halklarının da güvencesi durumundadırlar." (Ersoy-Kamacı, s. 107, 108)

*

Kitaptan diğer bazı notlar:

"En çok zorlandığımız konu "Çerkes Tarihi" konusudur." (Ersoy-Kamacı, içinde Önsöz, s. 10)

"Çerkesler... incelenmesi oldukça güç... halklardır. Ancak kültürleri ve tarihleri... konusunda netleşmemiş bir çok nokta vardır. Bunda... köklerinin insanlık tarihinin ilk dönemlerine kadar uzanmasının etkisi büyüktür... Çerkes terimi... üç şekilde tanımlanıyor." (Ersoy-Kamacı, s. 15-17)

"Kafkasya Doğu kültürünün Avrupa'ya geçiş sahası olduğu gibi, tersine geçişler de yine Kafkasya üzerinden gerçekleşmiştir. Mitolojinin hakkı vardır: Promete ve Hephaistos Yunanlılar'a Kafkasya'dan geçmiştir." (Ersoy-Kamacı, s. 22)

"Romalılar 2. yüzyılda Kolkhide Krallığını ele geçirdiler." (Ersoy-Kamacı, s. 30)

Bölgede uzun yıllar İran ile Bizans çekişmesi yaşandı. "Abazgia lideri Opsita sağ kalan adamları ile birlikte Kuzey Kafkasya'ya geçip Hunlara sığındı." (Ersoy-Kamacı, s. 38, 39)

"Sotterikh'in... başka bir görevi daha vardı. Gerektiğinde Bizans'ın yanında savaştırılan Kuzey Kafkasyalı halklara harçlarını dağıtacaktı. O para İmparatordan yana olan halklara (barbarlar) yılda bir kez dağıtılırdı." (Ersoy-Kamacı, s. 55)

"Hazarlar, 8. yüzyılın 20.'li yıllarında tüm Kuzey Kafkasya'yı ellerinde bulunduruyorlardı." (Ersoy-Kamacı, s. 71)

"1578 yılında Osmanlıların Sohum'u işgali ile Osmanlı yönetimine giren Abhazya yaklaşık 300 yıl Osmanlı idaresi altında bulunmuş, 1810 yılında bu defa Ruslar'ın Sohum'u işgali ile Rus egemenliğine girmiş ancak bu işgal Abhazların Ruslara karşı direnişini kıramamış Kafkas-Rus savaşlarının bittiği tarih olan 1864 yılına kadar Rus'larla mücadelelerini sürdürmüşlerdir.../... Abhaz halkı da kardeş Adige halkı gibi Ruslar'ın sürgününe uğramış... / Halkının yarısından fazlasını kaybeden Abhazya'da bağımsızlık tutkusu söndürülememiş, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Anadolu'ya daha önceleri göçürülmüş Abhazlardan oluşan bir gönüllü birliğin (takriben 1200 kişi) Osmanlı gemileri ile Sohum'a çıkması üzerine Rusya'ya isyan edilmiştir. Yaklaşık 4 ay süren bu bağımsızlık hareketine Osmanlılar vadettikleri yardımı yapmayınca, yalnız kalan Abhazlar direnişi bırakıp en son ve en acı sürgünü yaşamışlar ve bu son göçte 30.000 civarında Abhaz Anadolu'ya geçmiştir." (Ersoy-Kamacı, s. 79-81)

"Çerkesler Moğollar tarafından Kafkas dağları eteklerinde sıkıştırılınca sınırları oldukça daralmıştır." "Adige halkının nüfusu konusunda da bir netlik yoktur." (Ersoy-Kamacı, s. 85)

"Çerkesler tarih boyunca Grekler, İskitler, Romalılar, Bizanslılar, Hunlar, Avarlar, Hazarlar, Kıpçaklar, Altınordulular, Kırmlılar, Araplar, İranlılar, Osmanlılar, Gürcüler, Doğu Avrupa Slavları ve 11-12. yüzyıllarda Çerkes masallarında Frank şeklinde sözedilen Batı Avrupa halkları ile ilişkiye girmişlerdir. Bu ilişkilerin bir kısmı geçici olmuş, bir kısmı ise asırlarca sürerek bu halkın tarihinde derin izler bırakmıştır. Yunanlılar'la ilk ilişki M.Ö. 8-5. yüzyıllar arasında... başlar." (Ersoy-Kamacı, s. 86)

"Osmanlı pazarlarında da her zaman köle ve cariyelere rastlanmıştır. Saraylarda ve konaklarda Adiğe, Abaza köleler bulunurdu." (Ersoy-Kamacı, s. 87)

"Müthiş İvan IV. (1547-1584) Çerkes (Adiğe) hükümdarı Timorok'un kızı Meryem ile evlenmişti. İvan, Adiğelerle kurduğu bu akrabalık ilişkisini kullanarak Hazar Denizi yoluyla Terek Irmağının mansabına çıkmış ve bu civarlarda bir kale yaptırmıştır." (Ersoy-Kamacı, s. 89)

"18. yüzyıl'ın başlarından başlamak üzere, Rusların Kafkasya üzerine akınları daha düzenli ve daha sistematik olmaya başladı. Sıcak denizler ve Hindistan... Petro I. bu amaç doğrultusunda 1720 yılında Terek Irmağının aşağı mezrasında Rus köy ve kasabaları kurdu. 1735 yılında elindeki bazı toprakları İran'a bırakmak zorunda kalan Ruslar bu kayıplarını Çerkeslerden toprak alarak telafi etmek istemiş ve bu amaçla Kuzey Kafkasya'ya saldırmıştır. Ancak Ruslar bu savaşı kaybettiler. 1768-1774... Kırım bağımsızlığına kavuşmuştur. Kırım'ın bu bağımsızlığı ancak 9 yıl sürdü ve Ruslar tarafından tamamen işgal edildi. Dolayısıyla Kırım'a tabi oldukları varsayılan Kuban Irmağı'nın Kuzeyindeki Adiğe ve Nogaylar, Svarov tarafından toptan kılıçtan geçirildi./ Soykırımdan kurtulabilen Çerkesler ve Nogaylar, Kuban Irmağının sol sahiline iltica ettiler. 1768-1774 yılları arasında Kuzey Kafkasya steplerinin Çerkeslere açık olması Rusları ürkütmekteydi. Katerina II. Mozdok'tan Azak Denizi'ne kadar Mozdok-Azak askeri hattını kurarak bölgenin Kuzeyinde kalan Çerkes ve Nogay topraklarına Rus-Kazak göçmenleri yerleştirdi./ 1776 yılında... Potemkin karargahını... Yekatarinagrat'da tahsis etti" ve şu faaliyetlerde bulundu, önce propaganda için iki cephe kurdu, Terek ve Kuban cepheleri, bu arada "Leçi Kazakları'nı Kafkasya'ya sürüyor ve zorla Kuban'a yerleştiriyordu./ Önceleri Osmanlılar tarafından pek önem verilmeyen Çerkesler'in I. Abdülhamit zamanında birdenbire değer kazandığını görüyoruz. Ruslar Taman, Kuban, Dağıstan ve Gürcistan'a yerleşmeye başlamışlardır. Osmanlılar Rus yayılmacılığına karşı topraklarını koruyabilmek için bir Çerkes duvarı oluşturmaya karar verdiler. Çünkü Çerkesler gerektiğinde... 80.000 kişilik bir ordu çıkarabilirlerdi. Osmanlı... Ferruh Ali Paşa'yı... 1781 yılında Kafkasya'ya gönderdi... Ancak Ferruh Ali Paşa çalışmalarını tamamlayamadan İstanbul'a geri çağrılmıştır. Bundan sonra da Çerkezler'in İstanbul'a bağlanması işinin suya düştüğünü görüyoruz./ Bu arada Rus-Çerkes savaşları bütün hızıyla sürmektedir. 1787-1791 Osmanlı-Rus savaşlarında Ruslar ilk defa olarak Kuban nehrini geçtilerse de ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldılar... Battal Hüseyin Paşa savaşmak yerine Anapa'da oturmayı uygun gördüğünden Çerkesler, dalga dalga gelen Rus ordularına karşı yalnız savaşıyorlardı. Ancak Selim III.'ün emriyle Battal Hüseyin Paşa 1790 yılında Anapa'dan hareket ederek Kuban Irmağını geçti ve Kabartay bölgesine vardı. Emrindeki 30.000 kişilik güce Çerkes kuvvetleri de katılınca çok büyük bir ordu ortaya çıkmıştı. Ancak, beceriksiz bir komutan olan Battal Hüseyin Paşa Rusların üzerine yürümek yerine daha küçük birliklerle onları denemeye kalkınca gönderdiği birlik yenilmiş, bu nedenle Çerkes beyleri ile arasında problemler çıkmış, Rus orduları da iyice yaklaşmıştı. Bunun üzerine birkaç adamıyla birlikte Ruslara iltica etti. Osmanlı ordusu Çerkeslerin koruması altında hızla Anapa'ya çekilirken Çerkesler yine yalnız kalmıştı. Ruslar 1791 yılında Anapa'yı kuşattılar, 15 günlük direnişten sonra kale düştü ve kaleyi savunanlar katliamdan geçirildi. 1792 de yapılan bir antlaşma ile Kuban Ruslarla sınır kabul edildi ve Ruslar ellerine geçirdikleri bu yeni toprakları hızla kolonizasyona tabii tuttular. Aynı yıl içinde Kuban Irmağının sağ sahilini Kazaklarla iskan ettiler. Ayrıca 1794 yılında Adiğelerin Bjeduğ kabilesi topraklarının bulunduğu bölgeye Yekaterinador (Krasnador) kentini kurdular. Aynı yıllarda... Güney-Doğu'ya, Terek'e ve Terek boyunca Hazar Denizi'ne doğru kaleler zinciri oluşturdular... Rusların... Gürcistan'a ulaşacak güvenli yollara ihtiyacı vardı. Çerkesler ve Dağıstanlılar yüzünden Gürcistan'a geçmeleri olanaksızdı... Daryal Geçidi'ni de ele geçirmeleri gerekiyordu... Kabartay Çerkesleri ile Dağıstan Çerkeslerini (Lezgi, Avar, Çeçen vb.) birbirinden ayıracaklardı. Bu hesaplarının ne kadar doğru olduğu, sonraki yıllarda... ortaya çıkmıştır./ Pavel I. 1801 yılında Gürcistan'ı Rusya'ya kattı. 1803 yılında Migrelistan, 1804 yılında İmeretya ve Guria Rusların eline geçti... Ruslar 1810 yılında... Sohum'u işgal ettiler. Bu şekilde Kuzey Kafkasya Ruslar tarafından ört yönden de kuşatılmış oluyordu. Sıra Çerkeslerin Karadeniz'le ilişkilerini kesmeye gelmişti", kaleler yaptılar ve 1838'de "Karadeniz kıyılarının bu kaleleri "Karadeniz Sahil Hattı" adıyla kurulan özel bir yönetime bağlandı./ Rusların yarım asırda yarattığı bu çevirme kaleleri Çerkeslerin 1840 yılındaki şiddetli saldırılarına bir yıl bile dayanamadı." (Ersoy-Kamacı, s. 90-94)

"Rus Çarı Aleksandr II 1861 yılında Kafkasya'yı ziyaret ettiğinde... "Ya yeni gösterilen yerlere yerleşmelerini ya da Osmanlı topraklarına göç etmelerini" söyledi. Oysaki daha savaş kaybedilmemişti... Petersburg'da çoktan Çerkes muhacereti ile ilgili bir komisyon kurulmuştu bile./... Ubıkh ve Ciget... halklarının tamamı Adiğeler'in de yüzde sekseni Osmanlı topraklarına sürüldü. 1864 sürgünü hakkında birçok tahmini rakam verilmesine karşı en çok kullanılan değerler 1.000.000-1.500.000 kişidir." (Ersoy-Kamacı, s. 94, 95)

"Kuzey Batı Kafkasya Adiğeleri nüfuslarının yüzde seksenini bu göçte kaybettiler", "Balkanlardan Arap çöllerine kadar... dağıtıldılar." "Yeni yerleşim yerleri Osmanlı Devleti'nin politik çıkarları doğrultusunda belirlenmişti. Örneğin Kürt halkı ile Türk halkının arasındaki tarihsel sürtüşmeleri bitirmek için Sinop Rsyhanlı arasına düz bir çizgi halinde Çerkesler yerleştirildi. Suriye Ürdün gibi... ülkelerde ise yine Türklerle Arapların arasına yerleştirildiler./ Bundan başka İstanbul yönetimi kendi halkına karşı da Çerkesleri kullanmayı düşünüyordu. Olası bir Anadolu isyanının İstanbul'a ulaşmasını engellemek için Adiğe ve Abhaz (Abaza)lardan oluşan yoğun bir nüfusu Marmara bölgesine yerleştirdi. Balkanlarda ise durum aynı, ama hedef farklıydı. Çerkesler'in bu defa Müslümanlarla Hıristiyan tebanın arasına yerleştirildiklerini görüyoruz. Ancak sonrada Berlin Antlaşmasıyla Balkanlardan göçürülmüşlerdir./ Günümüzde TC sınırları dahilinde 3.000.000 civarında Adiğe olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca Suriye, Ürdün, Yugoslavya, ABD vb. birçok ülkede Adiğe toplulukları mevcuttur. Bunların toplam miktarının da 1.000.000'dan az olmadığını düşünüyoruz." "Kafkasya'da: 507.000". (Ersoy-Kamacı, s. 96, 97)

"Asetin... Türkiye'deki nüfusları tahminen 40.000 kişidir. Kurtuluş savaşının önemli komutanlarından Bekir Sami (Kundukh) Bey de Asetin'dir." (Ersoy-Kamacı, s. 104)

(Bekir Sami Kundukh asker miydi?)

"Dağıstanlılar için genellikle "Lezgi" denmesine karşılık Dağıstan etnik bir mozaiktir." (Ersoy-Kamacı, s. 110)

"Ferruh Ali Paşa'nın katibi olan Haşim Efendi Çerkesleri şöyle tanımlıyor: Çerkesler ve Abazalar, akıllı şeci, bahadır, sözlerine sadık, yalan söylemez ve yalan yere yemin etmeyen kimselerdir... kendilerine yemin verdirildi mi, buna aykırı hareket etmesi imkansızdır." (Ersoy-Kamacı, s. 159)

"Toplam 500.000 (beşyüzbin) kişi Lezgi dillerini konuşmaktadır." "Lezgi dili, Avarcadan sonra en yaygın Dağıstan dilidir. 360.000 (üçyüz altmışbin) kişi tarafından kullanılır." (Ersoy-Kamacı, s. 170, 171)

(Aynı sayfada-bölümde iki farklı rakam veriliyor!)

*

11.8.2023

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder