Tarihte defalarca olduğu üzere günümüzde de Rusların vahşi silahlı saldırısına maruz kalan Çeçenler dünyada sadece vicdanlı bazı bireyler dışında hiçbir yerden destek görememişlerdir. Öyle ki moral desteği dahi söz konusu olmamıştır.
“Sol”dan ise genelde destek bir yana tam tersine düşmanca bir yaklaşım gelmiştir.
Ülkemizde “Ak” değil ama “Beyaz” Türklerden solumsular dahil birçok kesim Çeçen düşmanlıklarını apaçık sergilemişlerdir. Türkiye’de genelde “beyaz” Türkler Ruslarla iş yapıp çıkar sağlayan belirli sermaye gruplarının temsilcisi olarak Rus vahşetini destekler bir tavır içinde olmuşlardır.
Bunlardan soyadı Altaylı olanı 1996’da amiral gemisi olan gazetede Çeçenlere “it” diyen bir yazı yazıp o sensin cevabını alırken, aynı gazetenin yöneticisi ve beyaz Türklerin şefi konumundakilerden biri olan Özkök Çeçen katliamının yoğun olarak sürdüğü 2000’li yıllarda Putin adına Rus vahşetini aklama görevlisi olarak çalışan Yastrajemski Ankara’ya geldiğinde onunla görüşmek için özel olarak İstanbul’dan Ankara’ya gelip görüştükten sonra o zamanki Türk basınının “amiral gemisi”nde onun şaraptan çok iyi anlayan ne medeni bir insan olduğunu anlatan övgü dolu bir güzelleme yazısı yazabilmiştir.
Türkiye’de “sol” kesimden Rus vahşetine destek veren başkaları da çıkabildi!
Mesela Perinçek ve Yalçın Küçük gibi pek “keskin” solcuların yaptığı gibi!
Solumsu kesimin çok büyük bölümü bildiğim kadarıyla Rus vahşeti karşısında en azından büyük ölçüde sessiz kaldı!
Sanki insanlık diye bir şey yokmuş gibi!
Çeçen düşmanı başka çeşitli yayın örnekleri de bulunmaktadır, ama bu konudaki zirve için Perinçek ile Küçük yarışmıştır.
Perinçek sahip olduğu yayınlarda ısrarla Çeçen düşmanı yayınlar yapmıştır, ama zirveyi tek bir yayındaki marifeti sonucunda Küçük’e kaptırmıştır.
Türk “sol”undaki Çeçen düşmanlığının zirvesi sayılabilecek bu yayın Küçük’ün Bakış adlı kitabındaki bir kaç paragraftan ibarettir. Küçük o kadar becerikli olmuştur ki, o yayındaki kısacık ifadeleriyle zirveyi hak etmiştir.
Küçük şunları yazmıştır:
*
“Müslümanın ihaneti karşısındayız/ Çeçenya’da olanlar çok öğreticidir. “Çeçen Celladı” Yeltsin’in seçim şansını artırmak için ansızın ateşkesen ve sarhoş Yeltsin seçildikten sonra ansızın ateşe başlayan da Çeçen yobazlarıdır.” “Çeçen yobazları ile Washington arasında irtibat vardır. Amerikan basınına göre, bu irtibat, Türkeş tayfası tarafından kurulmaktadır.” (Küçük-Bakış, s. 73)
“Yalnız ihanet, yerli hacivattan daha yaygındır. Dünyada islam, Hamas türü birkaç örgüt dışında, tümüyle Washington’un senaryolarını sahneye koymaya hazırlanmakta ya da koymaktadır. Çeçen yobazları, bunun açık örneğini vermişlerdir ve üstelik Necmi Hoca benzeri, bütün dünyayı kendileri kadar aptal sanmaktadırlar. Seçimden çok kısa bir zaman öncesinde, Necmi Hoca’nın Çeçen ikizleri, Çeçenlerin kasabı ve sarhoş Yeltsin’in seçim şansını artırmak için ansızın ateş kesip barış havası verdiler ve Çeçen sorununu barışçıl yoldan çözmek isteyen komünist adaya karşı sarhoşu desteklediklerini açıkça ilan ettiler. Sarhoş seçilince de, Necmi Hoca’ya benzer pişkinlikle ateşi bozdular. Şimdi, sarhoş Yeltsin’in askerleri “bizi kesiyor” diye haykırıyorlar./ Yaptıklarının adı ihanettir. Çeçen halkını satmaktır./ Fakat bunda, herkesi aptal sanmalarının dışında şaşırtıcı bir yan yoktur. Amerikan gazetecileri, W. Safire örneği gizli servislerden bilgi almakla tanınanlar başta olmak üzere, Türkiye’nin gizli servislerinin Türkeş üzerinden Çeçenlerle bağ kurduğunu yazmaktadırlar. Bu bağ, aynı zamanda Washington’un bağı sayılmaktadır.” (Küçük-Bakış, s. 89)
*
Küçük bu kısacık yayında Altaylı’nın “it” dediği Çeçenleri “Çeçen yobazları” şeklinde niteleyip onlara “aptal” dedikten sonra, “neresini düzeltmeli” dedirten türden ve baştan sona yalan, yanlış ve haksız olan ifadeler sıralamayı başarmıştır.
Küçük’ün bu ifadeleri bence sadece insanlıktan nasibini almamış birinin ifadeleri olabilir.
Amerikan gazetecilerini referans gösterip katliama uğrayanları gözlerden saklamak az marifet değildir.
“Çeçenlerin kasabı ve sarhoş Yeltsin’in seçim şansını artırmak için ansızın ateş kesip barış havası verdiler ve Çeçen sorununu barışçıl yoldan çözmek isteyen komünist adaya karşı sarhoşu desteklediklerini açıkça ilan ettiler. Sarhoş seçilince de, Necmi Hoca’ya benzer pişkinlikle ateşi bozdular.”
Bunların tamamı yalandır.
Ve bence bu yalanları yazabilmek için insanın vicdanını kaybetmiş olması şarttır.
Küçük’ün yazdıklarına göre katliama uğrayan Çeçenlerin bunu dile getirme hakları bile olmamalıdır.
Aynı Küçük’e göre tarihleri Rus katliamlarıyla dolu olan Çeçenlerin hiç kimseyle bağ kurma hakları da olmamalıdır.
Ve sanki başka türlüsü olamaz ve Çeçenler dünyayla sadece “Türkeş üzerinden” bağ kurmak zorundadırlar.
Bir de “Çeçen sorununu barışçıl yoldan çözmek isteyen komünist aday” sözü yok mu, “pes” dedirtmektedir.
Küçük bütün bunları analiz diye yazabilmektedir.
Bence insanca bir bakışla bir insanın bu yazılanları nasıl yazabildiğini anlamak mümkün değildir, katledilen insanlar için bunları sadece insanlıktan yoksun olanlar yazabilir.
Daha önce Küçük’ün yazdıklarına sempatiyle bakan biri olarak bu yazılanları ve diğer “sol” benzerlerinin yazdıklarını görünce ne denli “aymaz” olduğumun ve “sol” adına büyük laflar edenlerin ne denli küçük olduğunun ve bunların insanları nasıl insafsızca aldattıklarının farkına vardım. Bu tür insanlık dışı nitelikte gördüğüm “sol” ve “komünist” bakış sahiplerinden iğrenir oldum. Gerçeklikten kopuk tamamen şematik bakışların ürünü olan bu “yüksek” politika laflarının “insan” için hiç bir değeri olabilir mi, diye düşündüm.
İnsanlık bu kadar mı ucuz, dedim.
İnsanlık değerlerine inanmayı sürdürürken “sol” insanlığı şimdi mi kaybetti, yoksa insanlığı hiç yok muydu, der oldum.
Küçük bunlarla da yetinmemiş, başka bir yayında tamamen uydurma nitelikte olan şunları da yazabilmiştir:
*
“Çerkes kadın da köle statüsündedir." "Türkiye'ye geniş Çerkes kavminden Çeçenler çok az göç etmişler”. “Belki de Türkiye için asıl "lütuf" buradadır; çünkü, Çeçenler'in tümü nakşibendi ve kadiri tarikatı mensubudurlar ve Rusya'ya karşı savaşlarında şeriat yönetimini getirmek en baş amaçları arasındadır." (Küçük-Sırlar, s. 91-95)
*
Bunlar da gerçekle ilgisi olmayan, dile getirilmesi dahi şaşkınlıkla karşılanması gereken ve neresini düzeltmeli denebilecek türden genellemelerdir.
Öncelikle Çeçenler Çerkes kavminden değildir ve ayrıca hepsi tarikat mensubu hiç değildir. Kadın da kesinlikle köle statüsünde değildir. Rusya’ya karşı savaşlarındaki amaç da kendi dinlerine de uygun olarak her toplum gibi kendi bildikleri şekilde özgürce yaşamaktan ibarettir.
Yine her toplum gibi Çerkesler de kendi geleneklerine uygun bir yaşam sürdürmektedir. Bu yaşamın Türkiye’deki kısmı Albayrak’ın, Kafkasya’daki kısmı ise Bell’in eserlerinde bir ölçüde anlatılmaktadır. Bu eserlerde de görüleceği üzere Çerkes yaşamı kadının köle, herkesin de tarikatçı olmadığı bir yaşamdır. Çeçenlerin yaşamı da çok büyük ölçüde benzerdir.
Belirtilen genellemeler 1944’de bazı halkların tamamını suçlu ilan edip cezalandıran Stalin anlayışıyla kıyaslanabilecek türden insanlıkdışı saçmalıklardır, uydurmalardır. Ne yazık ki profesör unvanlı Stalinsever bir çok bilmiş tarafından yapılmaktadır.
Bu tür "sol" yaşadığı ideolojik körlük yüzünden "insanlık" duygusunu kaybetmiş gibi görünmektedir.
*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder