2 Nisan 2017 Pazar

DOSTOYEVSKİ

çağının bir yazarı

Joseph Frank, Türkçesi: Ülker İnce, 1. Basım: Kasım 2016, Everest Yayınları, İstanbul

Girişte, kapağın iç kısmındaki yazı şöyle: "Stanford ve Princeton Üniversiteleri, Slav Dilleri ve Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü Onursal Profesörü Josaeph Frank, tüm kariyerini adadığı bu önsezili yazarın etrafında kaynayan siyasal, dinsel meseleleri bütünüyle kavramış. 26 yıllık bir çalışmanın ürünü olan bu eser, Dostoyevski'nin hayatının, eserlerinin ve yaşadığı dönemin bütünsel bir çetelesi niteliğinde." Judith Armstrong The Age
Editörün Notu'nda ise, yazarın beş cilt olan eserinin tek cilt olarak yayınlanmasının planlandığı ve "üçte ikisini atmak zorunda" kaldıkları belirtiliyor. s. 965
Bunun sonucunda da, 964 sayfalık bir eser ortaya çıkıyor.
***
Yazarı ve eserlerini tanıtıyor, özellikle 1840-1880 dönemi Rusya ve Avrupa düşünce ve edebiyat dünyası hakkında bilgilendiriyor.
Yararlandım.
***
Dostoyevski (D), bildiğim kadarıyla, genelde, hayranlıkla anılır.
Yıllar önce Suç ve Ceza'yı okumuş, ama yazarına duyulan hayranlığın nedenini anlayamamıştım; eseri de...
Yani, demiş, sanırım biraz fantastik bulmuştum!
D'ye hayranlığın nedenini merak ettiğimden, kitabın yayınlandığını öğrenince, hemen almak istedim, kitapçıda 964 sayfa olduğunu görünce biraz tereddüt ettim, ama almaktan da vazgeçemedim, aldım; okuyunca epeyce şeyler öğrendim, ama hala D'ye hayranlığın nedenini anlayamadım.
***
Öğrendiklerimin bir bölümü şöyle: D, kısaca, tam bir Rus ırkçısı ve Rus dincisi. Avrupa, akılcılık ve "uygarlık" karşıtı, Yahudi düşmanı ve bu düşüncelerin türevleri ile uzantıları olan her tür ırkçı ve dinsel yobazlığı içeren anlayışı savunan biri. Çarcı. Kumarbaz. Fantastik.
Bunları öğrenince, ona duyulan hayranlık bana iyice anlaşılmaz gelmeye başladı.
Aslında çağdaşları, hastalıklı, akıldışı, fantastik diyerek yazdıklarını zamanında eleştirmişler.
Ancak, bütün bunlara karşın, o kadar övgü var ki: önsezili, deha, insanı anlayıp anlatmakta eşi olmayan biri ve benzeri nitelemeler...
Ne yazmış olabilir ki?
Bolca fantastik dinsel felsefe dışında!
Her güzelliğin kaynağı İsa demek dışında!
Hayranlığın kaynağı evire çevire bunları sürekli tekrar tekrar söylemiş olması mı, yoksa?
Günümüz dünyası bunlara mı değer veriyor ki?
***
Bir de, Rus "halk"ına bolca övgü! Yani ırkçılık!
***
D'yi sevmedim!
***
Kitaptan bazı notlar:
-"Aleksandr'ın... özel öğretmeni... bir İsviçreli'ydi... Napolyon... büyük oyun... Başlangıçta Napolyon'la ittifak yapan, sonra Napolyon'un başdüşmanı haline gelen I. Aleksandr.../... Napolyon sonrası dönemin hemen başında egemen olan mistisizm ve akıldışılık... 1820 ile 1825... baskının arttığına tanık olundu" 27
-"Tolstoy'un yapıtlarını bir romancının değil bir "tarhçi"nin ürünleri olarak tanımladı" 29
-"Fransızların Aydınlanma kültürü... Voltaire bir çeşit koruyucu azizdi... Ortodoks Hıristiyanlık'la ilgilenmez olmuşlardı... Napolyon sonrası döneme... yeniden dirilen din inancı damgasını vurmuştu" 47
-"Moskova'da -"kiliseler kenti, sesleri dinmeyen çanların, sonu gelmez tören alaylarının, birleşik olarak saray ve kilisenin kenti", köylülerin "Kutsal annemiz" dedikleri kent- doğduğunu unutur.../... Rusya'da... "ulusal öğelerle dinsel öğeler, Batı'dakilere göre çok daha iç içedir,"... Kremlin'dir" 48, 49
-"1840'larda bütün bir kuşağa sanatın fizikötesi özel bir görevi olduğu yolunda yüce bir inanç aşılanmıştı... en yüksek doğruların... "düşünsel sezgiyle" kavranabileceğine inanan Schelling'in bu görüşünden etkilenmiş... dinsel inanışların rahatlatıcı bir doğrulaması..." 59
-"... ruh dünyasında onu doğuran kişi de Puşkin'di" 60
-"Petersburg... asık suratlı yönetim binaları ve kocaman askeri geçit alayları kentine gitmek demek, Büyük Petro'nun "Avrupa'ya bakan bir pencere" açtığı yere gitmek demekti" 62
-"... bir arkadaşım oldu. Ama ben özünde zorbaydım... sanki benim tek istediğim şey onun üzerinde zafer kazanmaktı, onu hükmüm altına almaktı... kişiliğinin çarpıklığı..." 68, 69
-"Byron kahramanlarının karanlık delilik çukuru..." 77
-"1830'ların ortalarında... Rus kültürü bir geçiş dönemindeydi, bir yanda Alman Romantik edebiyatı ve İdealist felsefesinin egemen etkisi vardı, öte yanda da... Fransız toplumsal Romantizminin yeni yeni başlayan etkisi.../... toplumun gerçek sorunlarıyla ilgilenmek... küçümsendi" 78, 79
-"Balzac için çağdaş Fransız toplumu, amansız bir güç savaşının savaş alanından başka bir şey değildi... Balzac tarafından anıtsal boyutlarda taslağı çizilmiş olan bu Avrupa toplumu... Avrupa'nın maddeciliğin yalancı Tanrısı Baal'ın kölesi olduğuna onu ilk inandıran kişi de Balzac'tı" 82, 83
-"Gogol dönemi -trajikomik gerçeklik ve toplumsal taşlama dönemi- kendinden öncekilerin hepsinin yerini almaya başlamıştı" 90
-"Belinski... 1840...yeni bir evre..." 93
-"... yoksulluk insanlarda özsaygı ve onur açlığını hastalık derecesinde arttırıyordu" 106
-"Gogol için kahkaha başta gelir, Dostoyevski içinse gözyaşları" 109
-"... o denetlenemez kendini beğenmişliği..." 114
-"Belinski, Annenkov'a, Rousseau gibi Dostoyevski de "bütün insanların kendisini kıskandığına, kendisine eziyet ettiğine kesin olarak inanıyordu" demişti" 129
-"Cuma akşamları... Petersburg'daki aydınları bir araya getiren toplantılar..." 158
-"Sosyalizm... kitaplar... insan sevgisiyle yazıldıkları için onları merakla okuyorum. Ama... önerilen toplum sistemleri... herhangi biri uygulandığı zaman kaçınılmaz şekilde sonuç felaket olacaktır" 171
-"Belinski, Rus halkının "dünyanın en dindar halkı" olduğunu söyleyen Gogol'ün bu sözüne düpedüz karşı çıkar, Rus halkı için tam tersine "son derece ateisttir" der ama bunu derken onların dininin sahici, içsel bir inanç olmaktan çok, bir boş inanç ve tören dini olduğunu söylemek ister" 187
-"Rusya'da, değerli olan ne varsa, Büyük Petro'yla başlayarak, şaşmaz şekilde hep yukarıdan, kraldan gelmiştir; bugüne kadar inatçılık ve bilgisizlik dışında aşağıdan gelen bir şey olmamıştır" 201
-"Geçmişime bakıp ne boş işlerle ne çok zamanımı boşa harcadığımı, gereksiz işler, hatalar, tembellikler yüzünden yaşamayı beceremediğim için ne çok zamanımı çöpe attığımı düşününce..." 211
-Omsk hapishanesinde, "Soygunculuk yaptığı için ağır hapis cezası almış bir Çerkez'e Rusça okuma yazma öğrettim. Bana nasıl sonsuz bir minnet duydu anlatamam!" 220
-"Polonyalı mahkumlar... Dostoveski'nin azgın bir Rus milliyetçisi kesilmesine karşı çıkmışlardı... bütün ülkelerin yönetiminin Rusların eline geçmesinden mutluluk duyacağını söylediği... Ona göre (Ukrayna... Polonya) ta başından beri ve sonsuza kadar Rusların malıydı" 236
-"... onu Rus halkının "Tanrısallaştırılması"na taşıyacaktı" 241
-"Stepançikovo Köyü ve Sakinleri.../.../ ... ilk ideal kahramanı... Albay Rostanev... "Kırk yaşında kusursuz bir çocuktu... her zaman önce kusuru kendinde arayan... Başkalarının iyiliği için kendilerini feda etmek onların doğal ve Tanrısal bir görevidir." Albay Rostanev böylece sözcüğün en iyi anlamıyla "zayıf" bir karakterdir... yumuşak huyluydu... başkalarını incitme, başkalarına acımasız davranma korkusundan... kaynaklanıyordu.../.../... "Gogol'ün ideali tuhaftır," diye yazıyordu, "hakikatte Hıristiyanlıktır ama onun Hıristiyanlığı Hıristiyanlık değildir." Dostoyevski, Albay Rostanev'i gerçek bir Hıristiyan olmanın ilk "görünür" imgesi olarak yaratmıştır" 297-299
-"Fransız halkı mide bulandırıcı... Fransız, hoş, dürüst, nazik ama yapay biridir, onun için para her şeydir" 382
-"Avrupalılar öylesine bozulmuşlardır ki..." 403
-"Londra, Batı hayatının ruhsuzluğunun..." 406
-"... kibirli.../... bütün Fransız hayatı uğursuz bir komedi gibi görülür" 409
-"... kardeşliğin... Rusların köy obşinası olduğu.../... "sizin uğrunuza her şeyimi feda etmek..."... böylesine yüceltilmiş bir ahlakın bale müziğinin... Rusya'daki köy hayatının yüreğinde gerçekten var olduğuna çok inanıyordu... Avrupalı için olanaksız..." 410, 411
-D'nin "bütün büyük yapıtları... İsa yasası ile kişilik yasası arasındaki kaçınılmaz karşıtlığa sahne olacaktı" 441
-"İnsanoğlu için "çıkarların en büyüğü" olan çıkar, özgür iradesini korumaktır, özgür irade akılla uyumlu bir şekilde çalışmayabilir ama her zaman seçme hakkını saklı tutmak ister" 453
-"... otelden bana artık yemek vermeyeceklerini bildirdiler... bütün personel bana o Alman saygısızlığıyla... davranıyor. Bir Alman için parasız olmaktan... daha büyük günah yok" 488
-"... o insanlardan kopmuşluk ve yalnızlık duygusu bir işkenceye dönüşür" 491
-"Birden, "Benim için (artık) burada (ya da herhangi bir yerde) durmanın anlamı (olmadığını hissettim)" der" 504
-"İnsanlık adına bir cinayet işleme.../.../... insancıl cinayetlerle toplumu düzeltme mantığının ne kadar yaygın olduğunu gösterir.../... çizdiği... vicdan portresinin Macbeth'tekinden geri kalır yeri yoktur" s. 516, 517
(Işid mantığı da benzer değil mi?)
-"Dostoveski'nin Kış Notları'nda betimlediği Batı toplumunun dünyası... yalnızca eşitlik talebinde bulunmaz, aynı zamanda mutlak üstünlük ister; işte Avrupa'dan Rusya'ya yayılan, radikal aydınların yakalandığı veba budur, bencilliğe dayanan, kendi kendini tanrılaştırmaya varan bir ahlakdışılık vebası... Hıristiyanlığın sevgi ahlakını benimsemiş... bir Raskolnikov yaratma..." 538, 539
-"Kumarbaz... Rusların kişilik yapısı karmakarışık ve "sevimsiz" olabilir ama yine de o dar görüşlü, acımasız, kültürsüz Almanların cimriliğinden; dünyevi şeylere düşkün, kibar ama tamamıyla kalleş Fransızların pas tutmuşluğundan, hatta İngilizlerin somut olarak yararlı ama sıkıcı ve sönük erdemlerinden nasibini almamış olan Ruslar insansal gülücüklere sahiptir" 559
-"Annem "İsveçli'ydi," der Anna, "yetiştiriliş tarzımdan gelen iyi alışkanlıkları, Rus hayat tarzı sayesinde, o düzensiz ve kuralsız konuk ağırlamalarla kaybedeceğimden korkuyordu."..." 565
-"Dostoyevski... geçinilmesi zor bir insandı... O çılgınca yabancı düşmanlığı... Almanlardan nefreti... Anna daha barışçı, daha az bağnaz biriydi ama Almanların doğuştan gelen "aptallık"ını vurgulamakta... küçük dolandırıcılıklardan yakınmakta... geri kalmıyordu" 566
-"Dostoyevski... Almanlar için "dolandırıcılar, üçkağıtçılar... bizden çok daha kötü ve ahlaksız herifler" diyerek..."578 ve 579, 582, 583
-"Avrupa hayat tarzına duyduğu artan nefreti göze çarpıyor... o oranda Rusya'yı ülküselleştirdiği görülüyordu... acele Budala'yı yazma kararına... tepe noktası olarak gördüğü Rus kültürünün değerlerini yüceltme dürtüsü ilham kaynaklığı etmiş olabilir.../... Rus yaşam tarzı... Avrupa uygarlığınınkine göre... çok üstün..." 589
-"Rus ruhunun yüksek ahlak mayasıyla mayalandığına, gelecekte Rusya'nın şimdiden belirlenmiş Mesih tarzı bir rol oynamaya yazgılı bulunduğuna dair önyargılı bir inancı vardı... "... Bizim halkımız sonsuz derecede yüksek bir halk, daha dürüst, daha soylu, daha naif, daha yetenekli, farklı, yüksek Hıristiyanlık düşüncesine sahip, Avrupa hastalıklı Katolikliğiyle, aptalca ve çelişkili Luther'ciliğiyle bu Hıristiyanlık düşüncesini anlamaz bile.".../ Dostoyevski'ye göre Rus kavramı, "bütün dünya için muhteşem bir yenilenme (haklısın, bunun Rus Ortodoksluğuyla yakın ilişkisi var) hazırlamaktadır, bu da bir yüzyıl içinde gerçekleşecektir-bu benim sarsılmaz inancımdır"..." 590, 591
(Bu ve benzer düşüncelere sahip biri deha sayılabilir mi?)
-"En büyük tutkusu, Rus kültürüne o kültürün en yüksek dinsel değerlerini dile getiren yüce bir imge kazandırmaktı" 631
-Avrupa dönüşünde "Rus topraklarında yol aldığımızı bilmek," diye hatırlıyor Anna, "çevremizde kendi insanlarımızın, Rusların olduğunu bilmek o kadar rahatlatıcıydı ki, yolculuğumuzun bütün sıkıntılarını unutturdu bu bize."..." 646
-Rus toprağı olan Staraya Russa'ya giden D mektup yazıyor, "Buradaki kalabalık, apaçık görüldüğü gibi, çok şekilci, yüksekten atan insanlar, o iğrenç Fransızcalarıyla yüksek sosyeteye öykünüyorlar... beş para etmeyen kadınlar... Genellikle bu Staraya Russa denen yer korkunç bir çöp kutusu."..." 652
-"Neçayev... eylemleri.../... -... pek çok komplonun o tutkulu, ağzı iyi laf yapan emektarı...-... Bakunin kısa süre sonra hayranlıkla abrek (Kafkas halklarına mensup acımasız Müslüman savaşçı) ve "genç kartal" olarak adlandırdığı genç adamın etkisine kapılmış olarak buldu kendini. Ama bu, cinayeti işledikten sonra Avrupa'ya kaçan Neçayev'in... anlaştıkları yöntemleri Bakunin'in kendisine... karşı kullanmaya başlamasından önceydi" 657-659
-"Cinler, "Yine de Dostoyevski'nin tuvalinin büyüklüğü, parlak zekasının keskinliği, o peygambere özgü yergi gücü, kavrama yeteneği, en karmaşık, en derinlikli ahlaksal ve felsefi sorunlara, toplumsal düşüncelere hayat soluğu üfleme, onları kişilerde somutlaştırma yeteneği... bu "el kitabı-şiir"i... en göz kamaştırıcı yapıtı haline dönüştürürler... on dokuzuncu yüzyıl Rus kültüründeki bütün itici güçleri kapsaması amaçlanmıştır... ahlak bataklıklarını, en yüksek ilkelere insanın kendisinin ettiği ihanetleri şaşırtıcı derecede öngörülü şekilde resmeden bir yapıt olarak aşılamamış bir romandır" 697
-"Grazhdanin dergisine "... katıldım... Amacım ve düşüncem şu: Sosyalizm... bütün bir kuşağı kemirdi... Savaşmak zorundayız, çünkü her şey mikrop kaptı. Benim düşünceme göre Sosyalizm ile Hıristiyanlık birbirine karşı şeylerdir...".../.../... "Derginin yeni yayın yönetmenini aptalca ve bayağı bir şekilde alaya almayan yoktu. Suç ve Ceza'nın... yazarına deli, manyak, dönek, hain diyorlardı..."..." 710, 713
-"... köylü sınıfını... şimdiki biçimleriyle benzersiz şekilde değerli buluyorlardı. Halkçıların, özellikle endüstrinin artan hızı karşısında en önemli görevi... köy hayatını korumaktı... Ta 1850'de Dostoyevski, Avrupa'nın işçi devrimi düşüncesinin Rusya'nın toplumsal koşullarıyla ilgisinin bulunmadığı konusunda Slavcılarla aynı düşüncedeydi.../ Halkçılar şimdi Hıristiyanlığın özveri değerini kabul ediyorlardı" 719
(Ama işçi devrimi Rusya'da oldu! Bu nasıl öngörü?)
-Mihaylovski'den Dostoyevski'ye: "Sizin tanımladığınız Rusya, o çıldırmış hasta adam, demiryollarıyla donanıyor, fabrikalar ve bankalarla doluyor- sizin romanınızdaysa bu dünyayı işaret eden en küçük bir şey yok! Bütün dikkatinizi önemsiz, bir avuç deliye ve alçağa yöneltiyorsunuz! Romanınızda ulusal zenginlik cini (halkın refahı pahasına gelişen sanayi) yok, oysa en büyük cin bu, ayrıca iyi ile kötünün sınırlarını en az tanıyan da bu" 723
(Dostoyevski'ye mevcut hayranlığın sırrı da burada mı, acaba?)
-"... "Poretski tam bir Tolstoy delisi olmuş", gibi yorumlar yapıyordu. Eski dostu Aleksandr Poretski, böylesine budalaca, hatta ahlak bozucu bir izleği olan bir kitap üzerine bu kadar çok konuşmaya değer mi, diye soran radikal siyaset yazarı Pyotr Tkaçev'in eleştirisine karşı Anna Karenina'yı savunuyordu... "Edebiyatta kesinlikle herkes bana sırt çevirdi..."..." 736
-Delikanlı-Makar İvanoviç "sakin sakin, neşeyle, ruh dinginliğiyle, İsa'nın vaadine sarsılmaz bir inançla ölümü bekleyen bu yaşlı adamın sözleri, Arkadiy'e bütün hayatı boyunca aradığı ahlaksal ilhamı verir" 747
-"... kendisine özel bir görevin emanet edildiğine inanıyordu, genç kuşağa önderlik edip onları yeniden Rus halkının doğrusunu kapsayan hayat yoluna -onun için öncelikle halkın Tanrı inancı yoluna- çekme göreviydi bu... genç kuşaktan kopmayı... manevi ölüm olarak görüyordu" 760
(Yani, bir tür, peygamberlik görevi!)
-"... çocuklar için "kutsal anılar" biriktirmenin önemini vurgular... "bir insan, kendi çocukluğuna ait kutsal ve değerli bir şeyi hayata taşıyamazsa yaşayamaz bile"..." 766
(Doğrusu, buradaki anlayışı sevimli buluyorum, ben de!)
-"1877-1878 Rus-Osmanlı Savaşı... Dostoyevski, Hamiyetperver Slav Cemiyeti'nin üyesiydi, bu cemiyet Pan-Slavik kışkırtıcı eylemlerin ön safında yer alıyordu, hem isyanın hem de savaşın başdestekçisiydi.../.../ Dostoyevski, Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne savaş açmasından sonra Rus halkı güzellemesinin son aşamasına ulaştı... "dünyada şimdiye kadar duyulmuş en önemli bir çift sözü" Rusya'nın söyleyeceğine inanmaktadır... Rus halkıyla Rus devleti arasında bir ayrım yapmadığı için, bu tür afili laflar insanların kafalarında, Balkanlar ve Orta Asya'daki Rus emperyalizminin ahlaksal bakımdan kuzu postuna büründürülmüş bir imgesinin oluşturulmasına hizmet ediyordu" 770, 771
(İlginç değil mi? Rusya'ya en çok direnen Kafkaslar'daki emperyalizmin vurgulanmasına gerek duyulmuyor!)
-"Şiddetle Tolstoy'a saldırır, çünkü Tolstoy -daha şimdiden ilerde savunacağı barışçılığın ve kötü olana direnmeme öğretisinin işaretlerini vererek- Rus gönüllüleri hareketini karalamaktadır" 772
-"... savaşta "... herkes eşitlenir... efendi ile köle arasındaki husumet ortadan kalkar. 1812 Savaşı'nda toprak sahibiyle köylüler... bu savaş alanındaki kadar birbirlerine yakın olmamışlardı". Savaş, böylece Dostoyevski'nin Rusya'daki toplumsal sorunların tek çözüm umudu olarak gördüğü, sınıflar arası birliğin mimarıdır.../... (Çargrad da dediği) İstanbul kesinlikle Rusların eline geçecektir, birleşik Slavistan'ın başkenti olacaktır. Rus nasyonalizminin "Üçüncü Roma" ideolojisini diriltir, bu ideolojiye göre Rusya, Bizans İmparatorluğu'nun (İkinci Roma'nın) Tanrı tarafından tayin edilmiş varisidir.../.../ 1876 Ekim'inde Sırp ordusu, başlarında o palavracı Rus generali Çernayev'le birlikte yenilgiye uğradı. Rus gönüllülere ülkeyi terk etmeleri söylendi, yardımlarına geldikleri Sırpları saldırgan davranışlarıyla öfkelendirmişlerdi. Dostoyevski'ye göre bütün bu felaketler, Sırp toplumunun üst sınıflarının entrikalarından kaynaklanmaktadır... onun İsa'nın halesini ulus olarak yalnızca Rusya'ya layık gördüğüne tanık oluyoruz.../.../... köklü yabancı düşmanlığı... o Büyük Rus kökeninden gelmeyen bütün halkları kapsar... Yahudilere en korkunç suçlamaları yöneltir" 772-776
-"Dinsel inancın yerine başkalarının iyiliği için yapılan toplumsal eylemi koyarak hayata anlam kazandırmanın olanaksız olduğunun altını çizer. Çünkü inancın eksik olduğu yerde "insanlık sevgisi"nin olamayacağını... ısrarla söyler" 783
-"Dostoyevski Yunan takımadalarında bir ada hayal eder... Cennet... kendisi için -"çağdaş, ilerici ve iğrenç bir Petersburg'lu" için- onları anlamanın olanaksız olduğunu fark etmişti, çünkü onlar tamamıyla yüksek bir bilgi biçimi olan içgüdüsel bir duygu düzeyinde yaşıyorlardı. Yeryüzünde -aklın simgesi ve doruğu olan- bilim dedikleri şeye benzeyen bir şeyleri yoktu "ama onların bilgileri bizim bilimimizden daha derin ve yüceydi... Ben onların bilgisini anlayamıyordum"... "Aşk vardı... o acımasız şehveti görmüyordum"... ölümü sakince karşılıyorlardı.../... "... Boğazlarına kadar suça batınca adaleti yarattılar..."/ Böylece pek çok kötülük ortaya çıkar, bunlar uygarlığın hastalıklarının listesini oluşturur. Kölelik... güç tapıncı ve öğretisi -bütün bunlar "bilim... insanlığa bilgelik kazandıracaktır" inancından doğdu" 788-790
(Bu görüşlerin sahibine çeşitli olumlu nitelikler atfetmek şaşırtıcı değil mi?)
-"Saraylı iki muhatabına yaptığı bu ziyaret çok başarılı geçti... yemek davetleri düzenli olarak gelmeye başladı... hükümdar ailesinin genç üyelerinin de sevilen bir akıl hocası konumundaydı" 800
-"... vize için Odunkafalıların (Almanlara böyle diyordu) büyükelçiliğine gitti" 827
-"1880.../ 5 Şubat'ta... bomba patladı.../.../ 7 Şubat'ta Halkın İradesi... patlamanın sorumluluğunu üstlendi... II. Aleksandr sert önlemler almaya karar verdi. Kont Mihail Loris-Melikov karacı bir subaydı... Çar şimdi onu bütün ülkenin başına diktatör tayin etmişti... Onun 12 Şubat'ta başlayan saltanat dönemine "yüreğin diktatörlüğü" dönemi denir" 836, 837
-"..."Ben, Puşkin gibi, Çar'ın bir uşağıyım..."..." 839
-"Dostoyevski'nin ilan ettiğine göre, Rusya'nın misyonu, "büyük Aryan, insan soyunun bütün kavimlerini genel olarak birleştirmek"ti" 862
-"... şarkıcı ve kompozitör Yulia Abaza..." 867
-"Puşkin konuşması... Turgenyev... üzgündü... ona Paris'te rastlayan V.V. Stasov, Puşkin konuşması için onun "iğrenç" dediğini aktarıyor, "neredeyse bütün entelijansiya, binlerce insan aklını oynatmış gibi, o konuşmaya bayılmış olsa da." Turgenyev "(Dostoyevski'nin) vaazındaki bütün o yalanları ve çarpıtmaları dayanılmaz" bulmuştu, "özbeöz Rus erkeği" ile "özbeöz Rus kadını Tatyana" için kullandığı o şişirme "mistik laflar"ı" 873
-"Leontiyev, böylece yalnızca Gradovski'nin liberalizmine değil, Ortodoks Hıristiyanlığın ülkülerinin hayata geçirilebilmesi için temelde Batı ülkülerini öneren Dostoyevski'nin tutarsızlıklarına -hiç değilse Leontiyev böyle söylüyordu- da karşı olmasını gerektiren bir açıdan yazıyordu" 874
-"... tepki yaratmadan, kendi görüş açısını gizlice çıtlatmak için o anlatıcıyı kullanır" 884
-"Dostoyevski liberal ve radikal basın tarafından hedef tahtasına oturtulurken, solcu olduğu varsayılan öğrenciler ona kucak açıyordu; bunun nedeni... onun "her zaman, her konuda açıkça ve cesurca konuşan biri" olmasıydı: "kendisi için kimin ne diyeceğini umursamazdı..."..." 950
-"... sansür kurulu başkanı N.S. Abaza..." 962
***
Arka kapakta, kitap için, "büyük yazarın bugüne kadar tüm dillerde yazılmış biyografileri arasında en kapsamlı olanı ve hiç kuşkusuz yüzyılın en büyük yazar biyografilerinden biridir" deniyor.
Ama, ben, yazarın eserlerinin anlatıldığı uzun sayfalar çok daha kısa olsaydı, iyi olurdu diye düşündüm.
Ayrıca, yazımdan mı, tercümeden mi, bilmiyorum, okumakta-anlamakta sıkıntı çektiğim pek çok bölüm oldu.

2.4.2017-Ankara

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder