13 Ekim 2018 Cumartesi

Mekruh Kadınlar Mezarlığı

Yunus Nadi Öykü Ödülü

Ayla Kutlu, 4. Basım Haziran 2017, Bilgi Yayınevi, Ankara

İçinde yedi öykü var.
*
Doğrusu, ben, tam tadına varamadım!
Dolayısıyla, öykülerin-kitabın anlamı konusunda, pek anlamlı şeyler de, söyleyemem, sanırım!
Özellikle, kitabın sonundaki, kitap hakkında bölümünde yeralan yazıları okuduktan sonra, kitap konusunda değerlendirme yapmakta ne denli yetersiz olduğumu da iyice anladım!
*
Bu durumda, kitap konusunda, kitabın sonundaki yazılardan aktarma yapmak, belki de, kitap hakkında fikir vermek için, daha iyi bir yol olabilir:
-"Ayla Kutlu, tartışmasız, büyük bir dil ustası.../.../ İlk bakışta birbirinden bağımsız gibi görünen bu yedi öykü aslında bütünsel bir akış oluşturur... 19. yüzyıldan günümüze, Kafkasya'dan Akdeniz'e, feodaliteden tüketim kapitalizmine, destansılıktan çağcıl kurmacaya, masalsılıktan gerçekçiliğe, yalın çocuksu tümcelerden, yoğun eğretilemelerle örülmüş şiirselliğe, tüm katılığıyla ve en küçük ayrıntılarına dek betimlenmiş gerçeklikten düşselliğe"/ Erendiz Atasü, s. 223-229
-"Ayla Kutlu'nun, daha öncelerde hiç rastlamadığım erotik anlatımlarından örnekler vereyim size: "Memeleri yol kıyısındaki narlar gibi. Uçları, nar çiçeği gibi pütürlü. Dişini gezdireceksin. İçin kamaşacak...", "Tarlada, buğday sıcağının tam ortasında toprağa yıkacaksın. Sırtına buğday başaklarının bıyıkları batacak. Kıpırdanacak... Onu güneşe göstereceksin...", "Yaz gecesi dama çık... Aya da göster. Tümden çıplak et, bacaklarını açsın, kaldırsın... Sen hemen dibine yüzükoyun yat. Dilini uzatıp yalayacağın uzaklıkta... Gökyüzünü oradan seyret..." (s. 109-110)./ Yazınsal erotizm için başarılı örnekler değil mi bu tümceler? Ayla Kutlu'nun, ses ve anlatım olanaklarını genişletmek için, bu doğrultuda, yoğun çabalar harcadığını gösteren daha pek çok anlatı örnekleri verilebilir.../.../ "Mekruh Kadınlar Mezarlığı", çok uzun yıllar etkisini sürdürecek bir öykü doğrusu. Öykü sanatımız adına büyük kazanım! Yalnız tiyatroya ilgi duyanların değil, öyküseverlerin de ellerinden bırakamayacağı bir yapıt. Bırakın öyküseverleri, öyküye burun kıvıranların bile ilgisiz kalamayacağı bir öykü demeti "Mekruh Kadınlar Mezarlıuğı"..."/ M. Sadık Aslankara, s. 234, 242
*
Kitaptan birkaç not:
-"Şimdi yalnız kalmak istiyordun. Kapın çalınmamalı, insanları kırmadan atlatmak için zorlanmamalıydın.../.../... Niye yürümüyor ilişkiler; önemsemeler, özlemeler bitiyor, niye her şey hızla alışkanlığa dönüşüyor ve alışkanlıklardan bıkılıyor?/ Alışkanlıkların duyguları yediğini biliyorsun.../.../... İnsanların tüketime kaymalarında en büyük etken, yalnızlığını unutmak için elle tutup, gözle göreceği şeyleri özlemesi değil mi?/.../ Çocukluğun dünyası bütün insanların üstüne bir daha açılamayacak kapılarla kapanır.../.../ Kırlangıçlar... O zamanlar daha buraları bulmamışlardı. Yalnızca Sumer ülkesindeydiler./ Tufanın geleceğini öğrenen Zuisudra'nın yaptığı gemiye alınmışlardı. Yedi gece, altı gün yağan yağmurlar her şeyi mahvetti. Tek kalan Zuisudra'nın gemisine sığınanlardı. Gemi... yola koyuldu... Giderek umut kalmadı. Gemi dayanamıyor, çürüyordu. Tam altında koca bir delik açıldı. Sular hızla dolmaya başladı. O zaman yılan yetişti. Gövdesini düğüm yaptı. Deliği tıkadı. Bütün bitkiler, bütün hayvanlar ve Zuisudra soyu, kurtuluşlarını ona borçlu olduklarını bildiler. Zuisudra onun özverisini ödüllendirmek istedi: Dilediği hayvanı seçebilirdi. Yolculuk boyunca aç kalan hayvanlar korktular. Yılan, en lezzetli eti yemekten hoşlanacaktı. Ama buna karar veremiyordu: Dünyanın en yararlı ve lezzetli yiyeceğini yapan balarısını görevlendirdi: İğnesiyle gemideki her şeyin tadına bakacak, sonucu yılana bildirecekti. Arı işini yaptı. Kararını yılana bildirmek için uçtu, yanına gitti. Kırlangıç o zaman yerinden fırladı. Arının dilini koparıverdi. Öfkelenen yılan da kırlangıcın kuyruğunu yırttı. Arı sonsuza kadar konuşmayacak, kırlangıç yırtık kuyrukla dolaşacaktı ama kırlangıç Zuisudra'yı kurtarmıştı. Çünkü arıya göre en lezzetli et, insan etiydi... Kırlangıç ve arıdan başka hiçbir canlı bu sırrı bilmedi. Arı o yüzden zaman zaman insanların tadına baktı. Kırlangıç ise, sır diye bir şeyin var olması gerektiğini insanlara öğretti./ Zuisudra, kutsal kitaplara göre Nuh'du./ Kırlangıç o günden beri... değerlidir" 156-158
-"Gün geliyor, önemli saydığınız pek çok şeyin hiç anlamı olmadığını anlıyorsunuz.../... özrün bunca incelikle söylenmesindeki iç burkultucu yanı duyuyorsun" 180
-"... bir çapulcu topluluğu, bir kör güç, tahrik edilmiş insan diyemeyeceğim yaratıklar, tabii bir afet gibi Nevit'in bütün varlığının üstünden geçti. Kocamın matbaası yok edildi. İki işçisi öldürüldü. Piyasa korktu, bizden uzaklaştı. İş yapma olanağımız kalmadı. Biz o zaman ister istemez içimize kapandık. Yakın olduklarımız da bağnazdılar. Sağ bağnazlıktan söz etmiyorum... Şimdiye bakmayın... O zamanlar 'solcuyum,' diyen bağnazları kastediyorum. Dünyamızı küçülttük... Sonradan anladık ki, tam tersini yapmışız: Asıl böylece dünyamızı büyütmüşüz. Gerçek üretimler yaptı Nevit. O hep yadsınmaz gerçeği ve herkesin anlayabileceği duyguları aradı... Yaratan mutludur" 195
*
13.10.2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder