21 Nisan 2020 Salı

gülüşün ve unutuşun kitabı

ROMAN 

milan kundera, Çeviri: Erhan Bener, 16. basım: Şubat 2016, Can Yayınları, Istanbul 



Roman denmiş. 
Ama öyle mi? 
En azından benim bildiğim anlamda roman değil. 
* 
Muhtelif düşünceler! 
Sanki bir tür deneme! 
* 
Belli, bütün bir hikaye anlatılmıyor. 
Rus ve komünist karşıtı, 
Çek sempatisi, 
içeren  ve Prag'dan da söz eden muhtelif yazılar var. 
Ve, çoğunda pornografik sayılabilecek nitelikte cinsellik! 
* 
Bir ölçüde yerellik, 
Biraz da fantastiklik, 
içeren yazılar. 
* 
Daha kısa, ve doğru, bir ifadeyle Sovyetlerin Çekoslavakya'da yaptıklarının örtülü, yoksa sanatsal mı demeli, bir eleştirisi! 
* 
Kitaptan bazı notlar: 
-"O günkü politika dilinde, "entelektüel" sözcüğü hakaret anlamı taşımaktaydı. Yaşamı anlamayan ve halktan kopuk insanları tanımlıyordu bu sözcük" 14 
-"Bohemya'nın Rus Ordusu'nca istilası... ona kösnül bir coşku veriyordu. Bu yüzden kendi kendisini muhbirlikle görevlendirmişti" 16 
-"Allende'nin öldürülmesi, Bohemya'nın Ruslarca işgalinin anısını çabucak sildi, Bangladeş'teki kanlı toplu kırım, Allende'yi unutturdu, Sina çöllerindeki gürültülü savaş, Bangladeş'in sızlanmalarını bastırdı, Kamboçya'daki toplu kırım, Sina'yı unutturdu ve böylece ve böylece her şeyin herkes tarafından tümüyle unutulmasına kadar olaylar sürüp gitti./ Tarihin henüz ağır ağır yol aldığı çağlarda, az sayıdaki olaylar belleklerde rahatça yer ediyor ve önünde özel yaşamın çekici serüvenlerinin izlendiği bir arka fon perdesi oluşturuyordu. Günümüzde zaman büyük adımlarla ilerliyor. Tarihi olaylar bir gecede unutuluveriyor ve... özel yaşamın o tekdüze bayağılıklarının arka planda yer aldığı bir perdede oynanan çok şaşırtıcı bir serüvene dönüşüyor./ Tek bir olay yoktur ki herkes tarafından bilindiği ileri sürülebilsin... 1939'da Alman Ordusu Bohemya'ya girdi ve Çek Devleti bir varlık olmaktan çıktı. 1945'te Rus Ordusu Bohemya'ya girdi ve ülke yeniden Bağımsız Cumhuriyet diye adlandırılmaya başladı. Insanlar Almanları kovan Ruslara hayranlık duymaktaydılar ve Çek Komünist Partisi'ni onların sağ kolu saydıklarından, sevgilerini Parti'nin üstünde topladılar. Öyle ki, 1948'de komünistler, kan dökerek ya da zor kullanarak değil, ulusun hemen hemen yarısının sevinçli alkışları arasında iktidarı ele geçirdi. Üstelik... bu sevinç çığlıkları atanların yarısı, ulusun en canlı, en zeki ve en iyilerinden oluşuyordu./ Evet, kim ne söylerse söylesin, en zeki olanlar, komünistlerdi. Göz kamaştırıcı bir planları vardı, tümüyle yepyeni bir dünyanın planıydı bu ve orada herkese yer vardı" 17, 18 
-"Bugün o, Rus tanklarının gelişini sevinçle karşılamış bulunan ulusun yüzde ikisi arasında yer alıyordu" 21 
-"Onlar insanlara geçmişlerine karşılık geleceklerini satmaya hazırdırlar. Onu, televizyonda, boğuk bir sesle Rusya'ya ve bülbüllere karşı çıkarken yanıldığını halka açıklaması için zorlayacaklar... bir gölge haline dönüştükten sonra, bırakacaklar, yaşasın./.../... Zdena bir tuzak hazırladı. Polisin  ya da partininuc buyruğuna göre davranıyor. Kendisini teslim olmaya inandırmakla görevli" 26 
-"Toplantılara hep birlikte gidiyorlardı, rejim düşmanı saydıkları yurttaşlarını ihbar ediyorlardı, yalan söylüyorlardı ve sevişiyorlardı. ZdenaMasturbov öldü diye gözyaşı döküyor; Mirek... homurdanıyordu.../ Mirek... Onu... tümüyle silmişti belleğinden. Tıpkı partinin... Clementis'i... çıkarıp atması gibi, kazıyıp çıkarmıştı Zdena'yı yaşamından. Mirek, tarihi, tıpkı Komünist Partisi'nin, tüm siyasal partilerin, tüm ulusların ve insanların yaptığı gibi yeniden yazmak istemişti... Gelecek... bir boşluktur, geçmiş ise yaşam doludur, kızdırır, başkaldırtır, yaralar, o kadar ki, bu yüzden onu yok etmek ya da yeniden yaratmak isteriz. Geleceğe egemen olmak istenilmesinin nedeni, geçmişi değiştirecek güce sahip olmaktan başka bir şey değildir" 34, 35 
-"Dışarıya sığınmış olanlarla (yüz yirmi bin kadar) susturulmuş ve işlerinden uzaklaştırılmış olanlar (yarım milyon kadar)… unutuluyorlar" 36 
-"Saf ve tertemiz bir ülkünün geride tek başına ve tertemiz kalabilmesi için yüz binlerce yaşamı silip atmak istiyorlardı" 37 
-"… anneden olabildiğince uzakta durmak ilkesini kabul ettiler.../.../... yıllar geçti... bir değişiklik olmuştu, çünkü birden, annenin kendilerine yaptıklarının, aslında hiç de önemsenecek şeyler olmadığı izlenimine kapıldı. Onun bağırıp çağırmalarına fazla önem vererek asıl büyük yanlışlığı kendisi yapmıştı. Onu, bir çocuğun bir yetişkine bakış açısından değerlendirmişti, oysa şimdi roller değişmişti" 38, 39 
-"Bütün aşk ilişkileri, birbirlerini sevenlerin aşklarının ilk haftalarında düşüncesizce kabul ettikleri yazılı olmayan anlaşmalara dayanır" 50 
-"1914 savaşından sonra, Avusturya-Macaristan Imparatorluğu'nun çöküşü sırasında, okulda yapılan bir törende..." 59 
-"Anneyle onun dünyası, üzerine yabanıl bir hayvan gibi, bir Rus tankının oturduğu kocaman armuta benziyordu.../.../... Beytüllahim'in yıldızı parıldıyor ve üç kral, Isa'nın beşiğinin bulunduğu ağıla geliyorlar" 60 
-"Edebiyat simgelerden oluşur" 71 
-"Ruslar 1968'de ülkemi işgal ettikten az sonra beni işimden uzaklaştırdılar (binlerce ve binlerce başka Çek yurttaşı gibi) ve kimsenin bana başka bir iş vermeye hakkı yoktu. Daha Rusların listelerine geçmeyecek kadar genç olan dostlarım gelip beni buldular... Gizli polis aç bırakarak, sefalete sürükleyerek bizi teslim olmak ve halkın önünde pişman olduğumuzu itiraf etmek zorunda bıraktırmak istiyordu.../... gençlik dergisi... kardeş Rus halkına övgüler yağdıran, sindirilmesi güç sayısız siyasi makale yayınlamak zorunda olduğundan... halkın ilgisini çekecek bir şeyler arıyordu. Sonunda, istisnai olarak Marksist ideolojinin saflığından uzaklaşarak bir yıldız falı köşesi açmaya karar verdi.../.../... bir gün bana, yazıişleri müdürünün... kendi burç falının yapılmasını istediğini haber verdi. Göklere uçtum. Yazıişleri müdürü Ruslar tarafından derginin başına getirilmişti ve yaşamının yarısını Prag'da ve Moskova'da Marksizm-Leninizmi incelemekle geçirmişti./.../... pek çok dostumun yaşamını mahvetmişti./.../... on sayfa karaladım... bir yıldız falıyla insanları etkilemek... yönlendirmek pekala olasıdır.../... müdürünün, yıldız falını okuduktan sonra çok iyileştiğini söyledi" 75-78 
-"Ben de bir halkada dans ettim. 1948 yılında ülkemde komünistler zafer kazanmışlardı... her zaman kutlanacak bir şeyler vardı... eski haksızlıklar giderilmişti, yeni haksızlıklar işleniyordu... yüzlerimizde mutluluk gülümsemeleri görünüyordu. Sonra bir gün, söylenmemesi gereken bir şey söyledim, partiden çıkarıldım ve halkadan uzaklaşmak zorunda kaldım./.../... 1950... Milada Horakova asılmıştı. Sosyalist Parti milletvekiliydi... Eluard'ın arkadaşı... Kalandra da onunla aynı zamanda asılmıştı. Ve Çek gençleri... aynı kentte... dans ediyorlardı.../... onlardan yana olmadığımı biliyordum.../... Prag'ın şımarık çocuğu, Eluard!.../.../... altlarında, kahveleri şairlerle, hapishaneleri ise halk düşmanlarıyla tıklım tıklım dolu olan Prag kenti uzanıyordu.../.../ Idamından on yedi yıl sonra Kalandra tümüyle aklandı, ama birkaç ay sonra Rus tankları Bohemya'da boy gösterdi ve derhal on binlerce insan, ulusa ve ulusun umutlarına karşı ihanet etmekle suçlandı" 83-87 
-"Yerleşebileceği hiçbir ülke yoktu" 102 
-"Bizi ölümsüz kılan tek şey, polis arşivleridir" 106 
-"Troya'da savaşmış olan Odysseus, denizleri dolaşarak evine döndü... Homeros'un Odysseus'u kendi içine taşınmıştır" 110 
-"… yazarın uğraşısının niteliği... Çocuklarımız bizimle ilgilenmedikleri için kitap yazıyoruz biz. Karımız, kendisiyle konuştuğumuzda kulaklarını tıkadığı içindir ki, belli kişiliği olmayan bir dünyaya sesleniyoruz" 112 
-"Insanı yazmaya iten motor, işte gerçekten de bu yaşamasızlık, bu boşluktur" 113 
-"Insanların ne kadar korkak olabileceğini tahmin edemezsiniz.../.../... turistlerin hiçbir tehlikeyle karşı karşıya olmadıklarını açıklamaya çalıştı. Orada yaşam yalnız Çekler için tehlikeliydi.../.../... 1968'den sonra yasal olmayan yollardan ülkeden kaçmış olan mülteciler bağışlanmışlardı.../.../... Çekoslovakya'dan çıkıp gittikten sonra, kocasının eski meslektaşları, onu suçlayan ve kötüleyen bir açık suçlama bildirisi imzalamışlardı. Bunu, kuşkusuz... işlerinden olmamak için yapmışlardı" 116-118 
-"Tamina'nın babası... onun dünyaya gelmesine yol açan kahramanca gecenin bir anıtıymış gibi, kızını herkese göstermekten gururlanırdı" 122 
-"1977... ülkem sekiz yıldan beri Rus Imparatorluğu'nun tatlı ve güçlü çemberi içinde uyuklamakta" 152 
-"Bohemya tarihi, daha güçlülere karşı süregelen başkaldırılar... iç parçalayıcı acının, litost diye adlandırılan mazoşizmin tarihinden başka bir şey değildir. 1968 yılının Ağustos ayında binlerce Rus tankı bu küçük ve sevimli ülkeyi işgal ettiği zaman... bu küçük kent uyuşmayı reddediyor, zafer istiyordu!... Uzlaşmayı reddeden, sonunda düşünülebilen yenilgiler arasında en kötüsünü seçmek zorunda kalır" 179 
-"Almanların Prag'ı işgal altında tuttukları savaş... O zaman Avusturya-Macaristan Imparatorluğu egemendi kente... Stalin Caddesi... hepsi aynı sokaktı, ama adı durmadan değişiyordu.../... devrilen anıtların hayaletleri... Çek reformuyla devrilen, Avusturyalıların karşı reformlarıyla devrilen, Çekoslovakya Cumhuriyeti tarafından devrilen, komünistler tarafından devrilen anıtlar. Hatta Stalin heykelleri bile devrilmişti. Bütün bu devrilen anıtların yerinde, bütün Bohemya'da şimdi binlerce Lenin heykeli yükseliyor.../ Eğer Franz Kafka belleksiz bir dünyanın habercisiyse, Gustav Husak o dünyanın yaratıcısıdır... unutuştur o./ Ruslar 1969'da onu iktidara getirdiler. 1921'den bu yana Çek halkının tarihi böylesine bir kültür ve düşünce kırımı görmedi./.../ "Bir halkı ortadan kaldırmak için, belleğini yok etmekle işe başlanır," diyordu Hübl" 186, 187 
-"Bu, gülüş ve unutuş üzerine, unutuş ve Prag üzerine... bir romandır" 195 
-"En karışık bir müzik aleti bile bir dil, bir anlatımdır" 209 
-"Müziğin bu ilkel budalalık düzeyinin üstüne çıkması için yüreğin ve aklın çok büyük çaba harcaması gerekmiştir ve Avrupa'nın yüzyıllarca süren tarihini kapsayan bu nefis eğri, tıpkı bir maytap fişeği gibi yörüngesinin en uç noktasında sönüp gitmiştir" 212 
-"… bütün ayrıcalıklar layık olunmamış şeylerdir" 213 
-"Son iki yüz yıl içinde, karatavuk, ormanları bırakıp bir kent kuşu oldu. 18'inci yüzyıl... Büyük Britanya... doğuya doğru ilerlediler... Istanbul'u kazandılar" 226 
-"Batı Avrupa plajları, sutyen takmayan kadınlarla doluydu ve halk, çıplak göğüslerin yandaşları ya da karşıtı olarak ikiye bölünmüştü" 230 
-"Ilerici düşüncenin en iyi türü içinde yeterince güçlü oranda tahrik öğesi bulundurandır, böylece ondan yana çıkan farklı olmanın gururunu hissedebilir" 231 
-"… ılımlı düşüncelerini bile yine çok ılımlı bir biçimde savunurdu" 233 
-"Zifaf gecesinden sonra bir Ingiliz lordu karısına şöyle demiş: Leydi, umarım ki gebe kalmışsınızdır, çünkü, bu gülünç hareketleri bir daha yinelemeyi istemiyorum!" 249 
-"Jan, Yunan tanrılarının önce, insanların serüvenlerine tutkuyla katılmış olduklarını düşünüyordu. Sonra, Olympos'ta durdular, aşağıya baktılar ve bir güzel güldüler. Oysa bugün, uzun süreden beri uyuyorlar./.../... yaşam birden anlamsız ve yokluktan başka bir şey değilmiş gibi görünür./... yurtlarını terk etmiş olan arkadaşları... kendilerini vatanlarına bağlayan bağın bir düş... zaman zaman hissetmişlerdi... sınırı görmekten korkarak başlarını çeviriyorlardı. Öbür yandaki bir uçurumun baş döndürücülüğüne kapılıp gitmekten korkuyorlardı. Orada, halklarının işkenceye uğrayan dili, kuşların cıvıltısı gibi anlamsız bir gürültüye dönüşmüştü bile" 251 
-"… sırtına bir yük gibi çöken gelenekleri kabul etmezdi. Çıplak bir yüzün temiz sayılıp da, çıplak bir kıçın ahlaksızlık sayılmasını reddederdi" 261 
-"Birbirlerini hiçbir zaman anlamıyorlardı, yine de her zaman görüş birliği içindeydiler. Her biri ötekinin sözlerini kendince yorumluyordu ve aralarında güzel bir uyum vardı. Anlaşmazlığa dayalı nefis bir anlayış birliği" 262 
-"Git, insanoğlunun henüz Hıristiyanlıkla sakatlanmadığı yere git" 263 
-"Çok göbekli bir adam... Batı uygarlığının yok olacağını ve insanlığın Yahudi-Hıristiyan geleneğinin köleleştirici yükünden sonunda kurtulacağını ileri sürdü. Bu tümceleri Jan belki... bin kez işitmişti daha önce ve şu birkaç metrelik plaj az sonra bir amfiye dönüştü. Adam durmadan konuşuyor, ötekiler ilgiyle dinliyorlardı ve çıplak cinsel organları, aptalca ve hüzünle sarı kuma dönmüş bakmaktaydı" 264 
* 
3.4.2020

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder