Orhan Kemal, 10. Basım: Ekim 2017, Everest Yayınları, İstanbul
Otobiyografik roman!
Belgesel tadında, memleketten insan manzaraları!
*
İnsan manzaralarından seçmeler:
-Sık sık palavra atanlar,
-Bol bol dedikodu yapanlar,
-Fesat niyetliler,
-Önemli konularda kendi aralarında neredeyse hiç konuşmayıp, birbirleriyle ilgili şeyleri başkalarından öğrenenler,
-Karısına nereye gittiğini söylemeden evi terk eden baş kahraman!
*
Bence, tipler biraz ham!
*
Anlatım:
-Neredeyse, romana her giren tip kendi kendisini anlatıyor!
-Bazı konuşmalarda bazı hususlar, bence, gereksizce, sıkıcı olacak şekilde, tekrar ediliyor!
*
Basit cümlelerle anlatım!
Kolay okunuyor!
*
İçerik-anlatım biraz yüzeysel, gibi!
Kurgu da öyle!
*
Kitaptan bazı notlar:
-"Bir zamanlar kalın kaşlı, koca bıyıklı, iri gövdeli korku olarak düşündüğü babası..." 1
-"Yemeğe erkek başlardı ilkin. Erkek, kadının küçük tanrısı!" 12
-"Avlunun göz göz kiraya verilen odalarından Kürtler, Arap uşakları, Boşnaklar, Arnavutlar..." 24
-"Hele servistekiler! "Alelade bir odacı parçasını şımartıp, memurların memuriyet şerefini ayaklar altına aldığı" için ifrit oluyorlardı" 28
-"İhtiyar katip anasının gözü bir eski İttihatçı'dır.../ "Gel bakalım kurt oğlu kurt!" dedi" 53
-"... "öbür taraftaki adamın" oğlunu, memlekete ne maksatla yolladığı... ajan olarak kullanacaktı!/.../... bir zamanlar "İdare" aleyhine çektiği kuvvetli nutuklarla memleketi allak bullak eden adam, boş durmuyordu.../.../ "Kafalı adamdır!" diye fısıldadı./.../ "Bütün İttihatçılar gibi!"/.../... "Doktor Nazım'ların... ahları yerde mi kalacak?"/.../ "Mustafa Kemal Paşa..." dedi./.../ "Akıllıdır. Bütün İttihatçılar gibi!"..." 54, 55
-"Rezil olmuştu Boşnaklara. "Nasıl," diyorlardı. "Kendi milletin dururken, gider de Türk'le evlenir misin?"..." 87
-"... hepsi itirazı bastı... Aptallığın alemi var mıydı? Kendisinden evvelkiler nasıl bal tuttukları parmağı yaladılarsa, o da yalamalıydı" 100
-"Babama boş ver. Hırsızlığı, hangi şekilde olursa olsun, yapamam... Sırf kendimden utandığım için" 102
-"İşsiz kalıverip yirmi dört doksan beşten de olursa..." 103
-"O yok, bu yok, Bu gidişle açlarından öleceklerdi... Demek zaruret insanları ağlatıyordu? Keşke buna değil de zengin birine varsaydı" 104
-"Yalnız aklından, elleri dilekçeli işsizler alayı geçti. O kadar çoktular ki..." 105
-"Çalmayacaktı. Ne Allah korkusu, ne de kul. Elinden gelmiyordu... Ne olursa olsun, koskoca bir hükümete karşı koymuş bir adamın oğluydu" 107
-"... ne çırçır katibinin "Kurt'un oğlu" diye gevezelik etmesi, ne... Sadece küçük adamlığı, küçük adamlığın güçlüğünü düşünüyordu" 112
-""Dedi ki, kocan askere giderken seni de beraber götüremez ya dedi!"/.../... Demek o mektupları yazan it oydu?" 116
-"O zaman sabahlara kadar okuyacaktı... Tolstoy'ların filan dünyasına dalacaktı" 128, 129
-""Baba dostu" tüccar Hilmi efendi... ambar katiplerini avucunun içine alıvermekte son derece usta... İşçileri avucunun içine almakta da ustaydı./... hamal... Sadık'ın tek rolü... zaaflarını öğrenip Hilmi Efendi'ye bildirmekti. Ondan sonrası kolaydı" 135
-""Fırka macerası"na kurban giden babasını gayet iyi tanıyordu... hararetli konuşmalarına alkış tutanlara da katılmıştı./ "Baba dostluğu" buradan geliyordu" 136
-"Hırsızlık teklif ediyordu.../.../ Hilmi Efendi donmuş kalmıştı. Nasıl oluyor... Avantaya sırt dönebiliyordu?" 140
-"Onun bildiğine göre, her küçük memur, her az kazanan, çalardı. Kaideydi bu" 145
-""Demek sana ambardan mal çıkarmak için teklif etti?"/ "Baba dostu", "Vebali boynuma," dedi. "... ambardan başka yere al, ekmeğiyle oynama, günahtır!"..." 146
-"Genç adamın "ambardan hırsızlık teklifi" az zamanda değişe değişe "doğrudan doğruya kendisi yapıyormuş"a dönmüş... yayılmıştı" 147
-"... öbür taraftaki babasını, herkes gibi, o da biliyordu ama... Öyle menfi bir insanla ahbaplık edilir miydi... abdestli namazlı bir tüccarcıktı" 150
-"Beethoven kadar yücesin de... Büyüklüğüme inanmak istiyorum, yalan olduğunu bile bile..." 154
-"Bütün ihtilaller birle başlar, sonra iki, sonra üç..." 162
""Beethoven!"/.../ "Dünyanın en haysiyetli insanlarından biri. Alman şairi Göte'yle birlikte giderlerken, karşıdan imparator görünmüş. Riyakar Göte yerlere kadar eğilerek imparatoru selamladığı halde..."/ "Bu?"/ "Yere tükürmüş ve Göte'yi bırakıp basıp gitmiş!"..." 163
-"Babasından bile üstün olmak! Hani şu bir zamanlar insafsızca döven... korkudan da üstün olmak! Hırsla titredi" 164
-""İş" peşindeydiler. Ot olmadıklarını ispatlayacaklardı" 166
-"Kocasına kendisini sevdirmesi, eskiden olduğu gibi, yalnız kaldıkları zaman her fırsatta üzerine azgın boğa gibi atlamasını nasıl sağlamalıydı?/... parçalayacakmış gibi canını nasıl tatlı tatlı acıttığını anlatmıştı.../.../ Hınçla baktı, kocasının elinden Tolstoy'un cildini kaptı" 169
-"Mustafa Kemal Paşa... onun fasulye tarlasında kargaları beklediğinden haberin var mı?/.../... memleket düşmanların işgaline uğrayınca... halktan birisi, bir ot gibi işe başladı. Önce yalnız o vardı. Sonra iki oldu, sonra üç..." 170
-"... uzak yakın akrabaları Boşnaklar... gelmiş, kocasının işten kovulmasına üzüldüklerini... o kadar zengin talibi olduğu halde, bu adamın ne diye peşine takılıp süründüğünü sormuşlardı" 172
-"Şarap. Ancak o zaman kendimin büyüklüğüne inanabiliyorum!" 182
-"Bütün kadrolar doluydu... Atatürk'ün zarif portresine baktı./ Onun emri başının üstüneydi... onu... gerçekten sevdiği için" 185
-"Öfke içindeydiler... "Evet, yakacağım!" dese... fabrika insanlarının bakışlarından ürkmüştü. Bu bakışların böylesine kudretli oluşunu ilk defa görüyordu. Bir de galiba, geçen yıl, İtalyan mühendisin dövülmek, öldürülmek istendiği zaman görmüştü" 189
-"İnandılar. Gözlerindeki vahşi pırıltı söndü... Bu kadar milletin sebeplendiği bir işyerini yakmak, hepsini sefalete atmak demekti.../.../... tekmil mahalle kapıya dayandıydı.../ Mustafa Kemal olabilmenin zorluğunu gittikçe daha iyi anlıyordu. Ot mot. İş, ekmekleriyle ilgili hale gelince, her biri bir aslan kesiliyordu" 190
-""İyi ya. Bilhassa şaraba sevindim!"/.../ "Kendimi kuvvetli hissetmek istiyorum!"..." 191
-"Kafayı buldum mu... Bir cesaret, bir ataklık geliyor ki sorma!" 193
-"Elciden avans... tarlaya gitmek için... yıllarca önceden biliyordu bu işi. O zaman çocuktu. Kendisi yedi yaşındaydı, ağabeyi dokuz. Yugoslavya'dan yeni gelmişlerdi" 194
-""İstanbullu işçiler gibi açıkgöz yok... gelmişlerdi de."/ "935'te değil mi?"/ "... Onlar geldikten sonra gözümüz bir açıldıydı ki..."..." 204
-"İş meselesi ne olacaktı?/... "Onu düşünme,".../ "Nasıl düşünmem yahu? İşsizim!"/.../... ısrar edince, anlattı: Parti müfettişi kulübe fahri başkan seçilmiş" 211
-"İstanbullu işçiler... Memurlardan filan korktukları pek yoktu. Haklarını savunurlar, boş zamanlarında da beyler, hanımlar gibi giyinir gezerlerdi" 219
-"Evinin ekmeğini temin etmeden dönmeyecekti evine" 226
-"Attı:/ "Gönderdim. Ne yapayım? Babasına çok düşkün, yalvardı"..." 227
-"Ele geçer, karakolluk olursa, mesele meydana çıkacak, "öyle bir adamın oğlu" için çok haysiyetsiz kaçacaktı. Gece yarıları, pencere gözetlemekten değil, fabrika yakmak, haysiyetini korumak için adam vurmak, ihtilal çıkarmaya teşebbüsten sanık olarak içeri düşebilirdi. Ama pencereden içerisini gözetlemek!" 246, 247
*
9.1.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder