Amerika'da "gazeteci"lik yapan Suudi Arabistan'lı Cemal Kaşıkçı 2 Ekim 2018 tarihinde İstanbul'daki Suudi başkonsolosluğunda Suudi devlet görevlilerince öldürülmüş.
*
Olay, o tarihten buyana, çok yoğun olarak konuşuluyor, ve, uluslararası alanda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş bulunuyor.
Bu şekilde gündem olması, bana, çok şaşırtıcı geliyor!
*
Cinayet, dünyada devletler için, bu kadar önemli bir konu mu, yani?
*
Oysa, devletlerce hiç konu bile edilmeyen cinayetler hatırlıyorum!
Mesela,
-İstanbul'da, Rus görevlilerce geçtiğimiz on yıl içinde, epeyce Çeçen öldürüldü!
-Ankara'da 2013 yılında Medet Önlü öldürüldü!
-Katar/Doha'da 2004 yılında Rus görevlilerce Çeçen eski devlet başkanı Yandarbiyev öldürüldü!
Bunlar ilk anda aklıma gelen cinayetlerden birkaçı!
Bunların hiçbirinde, uluslararası olması bir yana, sıradan bir tepki bile ortaya çıkmadı.
Tam tersine, sessizlik egemen oldu.
Hatta, Katar'da olduğu gibi, pervasızlık!
Yandarbiyev'in katillerini, daha doğrusu yalnızca cinayetin tetikçilerini, yakalayıp yargılayan ve suçlu bulan şimdiki "en iyi dostumuz" Katar, Rus devlet görevlileri olan katilleri, Ruslara teslim edip Rusya'ya gönderdi ve katiller orada kahraman gibi karşılandılar!
Emri kim verdi demek bir yana, ne oluyor, onlar katil, diyen kimseyi duymadık!
Cinayet failinin devletçe bulunmama ihtimali olmayan Medet Önlü cinayetinde de, konu neredeyse, uzunca bir süre sürüncemede bırakıldıktan sonra, sonunda, bir tetikçi mahkeme önüne çıkarılabildi ve deyim yerindeyse konu orada kapatıldı.
Bu cinayetin arkasında ne vardı, emri kim verdi, diyeni görmedik!
Diğer cinayetlerin de...
*
Hatta toplu katliamlarda bile, mesela 1999-2000 yıllarında Grozni'de sivil halkın üzerine bomba yağdırılırken bile, ne oluyor, diyen bir devlet ya da yetkilisi yoktu!
*
Ama, demek ki, Kaşıkçı'nın öldürülmesi, apayrı önemde bir olay imiş!
Hem de uluslararası önemde!
*
Nedenini, elbette, ben bilmiyorum!
*
17.12.2018
*
NOT'A EK:
Ayrıca, savaş döneminde katliamlardan kaçıp bir şekilde Türkiye'ye gelebilmiş olan ve toplam sayıları 2000 bile olmayan Çeçenlere, sığınmacı dostu olmakla övünen ülkemiz, doğru dürüst, sahip de çıkmamıştı!
*
https://odatv.com/new-york-timesda-dikkat-ceken-analiz-22111800.html
New York Times’da dikkat çeken analiz
New York Times, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili ayrıntıları ustalıkla sızdırarak Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman'ın cinayetle ilişkilendirilmesini sağladığını yazdı...
New York Times, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili ayrıntıları ustalıkla sızdırarak Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman'ın cinayetle ilişkilendirilmesini sağladığını yazdı. Gazeteye göre Erdoğan, Suudi Arabistan'ı Amerika'nın Ortadoğu'daki en büyük müttefiki olarak saf dışı bırakmayı amaçladı ancak istediği sonucu elde edemedi.
Ancak gazete, bunun, Erdoğan'ın Kaşıkçı cinayetinin sonuçlarıyla ilgili jeopolitik savaşı kaybettiği anlamına gelmediğinin altını çiziyor. Gazetede bugün yayınlanan değerlendirmeye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kaşıkçı cinayetinden sonra Amerika'nın Ortadoğu politikasını yeniden şekillendirme ve bölgesel rakibi Suudi Arabistan'ı arka plana itme amacına ulaşamasa da kişisel önemini pekiştirmeyi başardı.
Amerika’nın Sesi’nde yer alan haberine göre ABD Başkanı Donald Trump’ın Salı günü Veliaht Prens'in Kaşıkçı cinayetinin talimatını verip vermediğini bilmediği yönünde açıklama yapması, Amerika'nın Suudi müttefiklerine bağlı kalacağının sinyalini vermişti. Erdoğan, Amerika'nın Suudi Arabistan'la yakınlaşmasını engelleyememiş olsa da gazeteye göre Kaşıkçı'nın İstanbul'da yedi hafta önce öldürüldüğü dönem öncesine kıyasla şu anda çok daha güçlü bir konumda.
İki yıl önceki başarısız darbe girişiminden sonra 100 binden fazla kişinin gözaltına alınması nedeniyle eleştiri oklarının hedefi olan Erdoğan'ın gazeteye göre uluslararası arenadaki itibarını yeniden oluşturması gerekliliği ortaya çıkmıştı. Kaşıkçı cinayeti Erdoğan'a bu fırsatı verdi ve Erdoğan, Amerikan başkanından boşalan "ahlaki yüksek zemine" yerleşmeyi ve Suudi Arabistan üzerinde baskı kurmayı başardı.
Kaşıkçı meselesi New York Times'a göre Erdoğan'a ayrıca Batı'daki otoriter lider imajını yumuşatma ve Amerika'yla gerilen ilişkileri onarma yönünde ivme kazanma fırsatı da tanıdı.
Erdoğan, Kaşıkçı cinayetinin dehşet verici ayrıntılarını kademe kademe açıklayarak Suudi Arabistan'ın “küstahça taktikleri” karşısında isyan eden Amerikalı Kongre üyeleri ve siyasetçilerle ortak bir paydada buluştu. Oysa Amerikalı siyasetçiler, Kaşıkçı cinayetinden önce, Rusya'dan füze savunma sistemi satın alan ve demokrasisi gerileyen Türkiye'yi eleştirmeye daha çok odaklanıyordu.
Ancak gazete, bunun, Erdoğan'ın Kaşıkçı cinayetinin sonuçlarıyla ilgili jeopolitik savaşı kaybettiği anlamına gelmediğinin altını çiziyor. Gazetede bugün yayınlanan değerlendirmeye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kaşıkçı cinayetinden sonra Amerika'nın Ortadoğu politikasını yeniden şekillendirme ve bölgesel rakibi Suudi Arabistan'ı arka plana itme amacına ulaşamasa da kişisel önemini pekiştirmeyi başardı.
Amerika’nın Sesi’nde yer alan haberine göre ABD Başkanı Donald Trump’ın Salı günü Veliaht Prens'in Kaşıkçı cinayetinin talimatını verip vermediğini bilmediği yönünde açıklama yapması, Amerika'nın Suudi müttefiklerine bağlı kalacağının sinyalini vermişti. Erdoğan, Amerika'nın Suudi Arabistan'la yakınlaşmasını engelleyememiş olsa da gazeteye göre Kaşıkçı'nın İstanbul'da yedi hafta önce öldürüldüğü dönem öncesine kıyasla şu anda çok daha güçlü bir konumda.
İki yıl önceki başarısız darbe girişiminden sonra 100 binden fazla kişinin gözaltına alınması nedeniyle eleştiri oklarının hedefi olan Erdoğan'ın gazeteye göre uluslararası arenadaki itibarını yeniden oluşturması gerekliliği ortaya çıkmıştı. Kaşıkçı cinayeti Erdoğan'a bu fırsatı verdi ve Erdoğan, Amerikan başkanından boşalan "ahlaki yüksek zemine" yerleşmeyi ve Suudi Arabistan üzerinde baskı kurmayı başardı.
Kaşıkçı meselesi New York Times'a göre Erdoğan'a ayrıca Batı'daki otoriter lider imajını yumuşatma ve Amerika'yla gerilen ilişkileri onarma yönünde ivme kazanma fırsatı da tanıdı.
Erdoğan, Kaşıkçı cinayetinin dehşet verici ayrıntılarını kademe kademe açıklayarak Suudi Arabistan'ın “küstahça taktikleri” karşısında isyan eden Amerikalı Kongre üyeleri ve siyasetçilerle ortak bir paydada buluştu. Oysa Amerikalı siyasetçiler, Kaşıkçı cinayetinden önce, Rusya'dan füze savunma sistemi satın alan ve demokrasisi gerileyen Türkiye'yi eleştirmeye daha çok odaklanıyordu.
Gazeteye göre Erdoğan, Trump yönetiminin Ortadoğu'da yön değiştirmesini sağlayamamış olsa da Kaşıkçı meselesini unutacağa benzemiyor. Türkiye'nin Kaşıkçı cinayetinin soruşturulması için Birleşmiş Milletler'e çağrıda bulunması, bunun bir göstergesi.
Odatv.com
*
http://www.birikimdergisi.com/haftalik/1531/kurtler-cecenler-ve-kisisel-ikbal-icin-feda-edilenler#.W_fe73k5k74
Odatv.com
*
http://www.birikimdergisi.com/haftalik/1531/kurtler-cecenler-ve-kisisel-ikbal-icin-feda-edilenler#.W_fe73k5k74
Kürtler, Çeçenler ve Kişisel İkbal için Feda Edilenler
Evren Balta
04 Ağustos 2015
Bu yazı birileri iktidarını korusun diye feda edilenler hakkında…
Feda edilenlerin Çeçenler, Kürtler ya da dünyanın herhangi bir yerindeki başkaldıranlardan ibaret olmadığı aynı zamanda büyük kentlerdeki rahat evlerinde yaşayanların da rahatlıkla feda edilebildiği bir dünya hakkında…
Askerin, polisin ve devleti savunanların, savundukları değerler için değil, birilerinin ikbali için öldükleri ülkeler hakkında...
Siyaset etmenin iktidarın sürekliliğinden başka hiçbir ilkeye dayanmadığı yerler hakkında...
İktidarın sürekliliğinin garantilediği yegâne şeyin kişisel ikbale ulaşmak için işlenen suçların üstünün örtülmesi olduğu topraklar hakkında…
O topraklarda yaşayan insanlara reva görülen ölümler hakkında.
***
‘90’lı yılları hatırlarsınız.
Yok Türkiye’nin ‘90’lı yıllarından bahsetmiyorum. Başka ülkelerin de bizimki gibi ‘90’ları oldu.
Mesela siyaset etme tarzı ülkemize çok benzetilen Rusya’nın...
Rusya’da da o yıllarda büyük bir savaş vardı.
Sovyetler Birliği yıkılmış, eski Sovyetler Birliği’ne bağlı pek çok cumhuriyet bağımsızlığını kazanmıştı. Yeni kurulan Rusya Federasyonu ve onun başkanı Boris Yeltsin bağımsızlık ya da yerel otonomi arzusunda olan pek çok etnik grupla müzakere ederken (burada saymak istemediğim çeşitli nedenler yüzünden) Çeçen direnişini savaş ile bastırmaya karar vermişti.
Sonradan ilk Çeçen savaşı olarak anılacak bu kanlı dönemde (rakamlar hep bir tahminden ibaret kalsa da) yaklaşık 50 bin Çeçen ve en az 5 bin Rus askeri öldü. Guardian geçtiğimiz yıl bu ilk Çeçen savaşında sadece siviller ve askerlerin değil, aynı zamanda daha beşikteki Rus demokrasisinin de öldüğünü yazacaktı (link).
İlk Çeçen savaşının hiçbir kazananı olmadı. Zaten iç çatışmaların askeri olarak kazananı olmaz. Siyasi olarak çözülmedikçe savaş biçim değiştirerek devam eder. Nitekim Rusya’da da öyle oldu. Rusya o dönemde zayıf bir ekonomiye sahip güçsüz bir devletti ve Çeçenistan’a karşı yürütülen savaş devlet kaynaklarının hızla tükenmesine neden oluyordu. Yeltsin’in birkaç ayda bu işi bitirip ulusal kahraman olarak meydanlara çıkarım diye giriştiği bu savaş, uzadıkça Yeltsin’in popülerliğini eritiyordu.
Sürdürdüğü savaşın tam bir hezimet ile sonuçlandığını gören Yeltsin ilk Çeçen savaşını Çeçenler ile uzlaşarak bitirmek zorunda kaldı. Çeçenler ile 1996 yılında Çeçen sorununun siyasi olarak çözülmesini öngören bir antlaşma imzalandı. Bu dönemden sonra Çeçen sorunu bölgeden gelen düşük yoğunluklu şiddet haberleri ile birlikte rafa kaldırıldı. Yeltsin Çeçenleri unuttu, merkezî hükümetin kaynaklarını daha sadık bölgelere yönelterek, Çeçenistan’ı (ve genel olarak Kuzey Kafkasya’yı) finansal kaynakları keserek cezalandırmak ve böylelikle yönetmek istedi.
Ta ki 1999’a gelinceye kadar.
***
1999’da Rusya Federasyonu’nun önünde iki seçim vardı. Aralık 1999’da yapılacak parlamento seçimleri ve Mart 2000’de yapılacak olan Başkanlık seçimleri. Ve bütün kamuoyu yoklamaları gösteriyordu ki Yeltsin ve onun başında bulunduğu parti muhtemelen seçimleri kaybedecekti. Özellikle Yeltsin ve ailesinin karıştığı yolsuzluk ve rüşvet skandalları Yeltsin'in partisinin bir sonraki seçimleri kazanabilmesini çok zora sokuyordu. Nitekim seçimin kaybedilmesi halinde Yeltsin ve ailesinin Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından elde ettikleri muazzam servet ellerinden alınabilir ve yolsuzluk yüzünden bütün aile yargılanabilirdi.
Yeltsin seçimleri kaybetmemek için Rusya’nın “evlatlarını feda etmeye” karar verdi (link).
1999’da Çeçen sorunu siyasi çözüm istikametine girmişti ama aynı zamanda Rus toplumunun yumuşak karnıydı. Devlet ile Çeçenler arasında Rusya’nın modern devlet olma sürecine kadar geri götürülebilecek ciddi bir şiddet ve kolonizasyon geçmişi vardı. İlk Çeçen savaşındaki zorunlu göç nedeniyle Çeçen sorunu hızla kentleşmişti ve kentlerde Çeçenlere yönelik ciddi bir ırkçılık ve hoşnutsuzluk yükselmekteydi.
Üstelik Çeçen hareketinin içinde de ılımlı Çeçen muhalefetinin yanı sıra, mevcut siyasi hattın “siyasi çözüm” vurgusundan memnun olmayan ve Çeçen siyasetinin hızla radikalleşmesini isteyen şiddet yanlısı gruplar vardı. Bu gruplar terör yöntemlerine başvurarak ılımlı Çeçen muhalefetine gözdağı vermek ve Çeçenistan’ı yeniden savaşa sokmak istiyordu.
Durum tam da böyleyken parlamento seçimlerinin arifesinde, 1999’da, Moskova'da bir dizi apartmanda üç dört gün arayla patlayan dört bomba suçları sadece evlerinde oturmak olan 293 sivilin hayatını kaybetmesine ve binlerce insanın yaralanmasına neden oldu. Çeçen savaşının kendilerinden uzakta gerçekleştiğini düşünen yüzlerce Moskovalı evlerinde oturup televizyon seyrederken patlayan bir bombayla öldü.
Seçimlerin hemen arifesinde patlayan bu bombaların sorumlusu olarak Çeçen hareketi gösterildi ve Çeçenistan'daki siyasi çözüm göz açıp kapayıncaya kadar rafa kaldırıldı.
Üstelik daha olaylar olduğu esnada bile bu bombalamaları Çeçenlerin değil, iktidarın tehlikede olan Yeltsin'i kurtarmak için Federal Güvenlik Servisi’ne sipariş ettiği konuşuluyordu/biliniyordu.
Yıllar sonra bu durum pek çok belge ile ispatlandı ama ne araştırıldı ne de yüzleşildi (bu konudaki geniş bir tartışma için bkz. link)
***
Moskova apartman bombalamalarını bahane olarak kullanan Yeltsin ve Putin, yüzbinlerce Çeçen sivilin hayatına mal olacak yeni bir savaş başlattılar.
İkinci Çeçen savaşında Rusya sivillerin yaşadığı köyleri havadan bombaladı. Kimin isyancı, kimin sivil olduğu artık önemli değildi zira. Önemli olan kısa sürede kazanılması gereken bir zaferdi.
İkinci Çeçen savaşının vahşeti ilk Çeçen savaşının yarattığı vahşetin çok üzerine çıktı. Bütün bir Çeçenistan bombalandı.
Bütün bu siviller ve askerler Yeltsin ve Putin’in kişisel ikbali için “feda edildiler.”
Çeçenistan savaşı ılımlı milliyetçi bir hareketi hızla cihatçı radikal bir harekete dönüştürdü. Çeçen muhalefeti içindeki siyasi çözüm yanlıları seslerini ve sözlerini kaybettiler. Çeçenistan’da tüm dünyadaki cihatçı örgütlere savaşçı gönderen radikal bir nesil ortaya çıktı.
İkinci Çeçen savaşı Yeltsin'in iktidarı kendisine bir dokunulmazlık zırhı örerek bırakmasına; bu kanlı senaryoyu planlayan ve yürürlüğe koyan Putin'in ise iktidarı ele geçirmesine olanak tanıdı.
Savaştan 16 yıl sonra Putin bugün hâlâ iktidarda.
***
Bu hikâye kişisel ikballeri için çocuklarımızı feda edenlerin hikâyesi.
O yüzden nasıl da tanıdık geliyor insana.
*
'The Chechen wars murdered Russian democracy in its cradle'
*
Finally, We Know About the Moscow Bombings
*
Erdoğan: Kaşıķçı'nın faili bana göre belli
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yargı Konferansı'nda açıklamalarda bulunuyor.
14 Aralık 2018 Cuma
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Üye-Gözlemci Devletlerin Anayasa Mahkemeleri 1. Yargı Konferansı'na katıldı. Dolmabahçe Sarayı'ndaki konferansa Erdoğan'ın yanı sıra, TBMM Başkanı Binali Yıldırım, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konferanstaki konuşmasının başında makamında şehit edilen Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi ve dün Ankara'da gerçekleşen tren kazasında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'umuzda, hemen şuracıkta, Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda öldürülmesi, bir kenara atılacak konu değildir. Aslında konu her yönüyle açık. Bunun failinin kim olduğu da bana göre belli. Zira İstanbul'a gönderilen 15 kişinin içinde olduğu çok net. Olayın, operasyonun yapıldığı yer de belli. Bu 15'in içinde fail var. Bunu siz biliyorsunuz ve siz bu faili çıkarmakta da mahirsiniz. Verdikleri cevap 'şu anda 18 kişiyi biz tutukladık'. Daha sonra bunu 22'ye çıkardılar. Şimdi de faili ortaya çıkarın. Önceleri bu suçu buraya yıkmanın gayreti içine girdiler. 'Cemal Kaşıkçı oradaki nikah muamelesi yaptı çıktı' dediler. Halbuki yalan. Dışarıda nişanlısı var. Bu sıradan bir insan değil, düşünce dünyasında olan, kalemi olan bir insan. Oradan çıkan nişanlısını alıp gitmemesi mümkün mü? İleri gittiler ve Dışişleri Bakanlığı şunu dedi; yerli işbirlikçilerle bunu yaptılar. Bize bunu söyleyin dedik. Daha sonra 'böyle bir ifade kullandık' diye inkar ettiler. Biz ses kayıtlarından şunu da öğrenmiş olduk; gelenlerin içinde şu andaki veliaht prensin en yakınında olanlar, bu işte aktif rol üstlenerek aldıkları talimatı yerine getirenler. Burada her şey gün yüzüne çıkıyor" dedi
Erdoğan, "Fırat'ın doğusunda dün akşam itibariyle Irak'ta operasyonlarımızı yaptık. Ve sürekli sınırlarımıza tehdit oluşturan Sincar'da ve Mahmur'un etekleri Karaçar'da buralardaki atılan adımlara karşı operasyonumuzu yaptık. Durduk mu? Yok, bunun gerisi gelecektir. Çünkü oradan bize bir tehdit varsa ki var; bu tehdidin cevabı da anında verilecektir. Bu terör örgütlerini ya yok edecekler, onlar etmiyorsa biz yok edeceğiz. Dünkü kalleş saldırı aldığımız kararın ne kadar isabetli olduğunu göstermiştir. Sınırlarımıza yığılan teröristlerin eninde sonunda bizi hedef alacağı gerçeğini bu olay ispatlamıştır. Suriye'nin kuzeyine, malum Amerika'nın 22 üssü var orada. Silah gönderiliyor, araç gereç gönderiliyor. Buradaki PKK, YPD, YPG bunlara geliyor" dedi.
Gülseli KENARLI - Güven USTA/ DHA
Cumhurbaşkanı Erdoğan konferanstaki konuşmasının başında makamında şehit edilen Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi ve dün Ankara'da gerçekleşen tren kazasında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'umuzda, hemen şuracıkta, Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda öldürülmesi, bir kenara atılacak konu değildir. Aslında konu her yönüyle açık. Bunun failinin kim olduğu da bana göre belli. Zira İstanbul'a gönderilen 15 kişinin içinde olduğu çok net. Olayın, operasyonun yapıldığı yer de belli. Bu 15'in içinde fail var. Bunu siz biliyorsunuz ve siz bu faili çıkarmakta da mahirsiniz. Verdikleri cevap 'şu anda 18 kişiyi biz tutukladık'. Daha sonra bunu 22'ye çıkardılar. Şimdi de faili ortaya çıkarın. Önceleri bu suçu buraya yıkmanın gayreti içine girdiler. 'Cemal Kaşıkçı oradaki nikah muamelesi yaptı çıktı' dediler. Halbuki yalan. Dışarıda nişanlısı var. Bu sıradan bir insan değil, düşünce dünyasında olan, kalemi olan bir insan. Oradan çıkan nişanlısını alıp gitmemesi mümkün mü? İleri gittiler ve Dışişleri Bakanlığı şunu dedi; yerli işbirlikçilerle bunu yaptılar. Bize bunu söyleyin dedik. Daha sonra 'böyle bir ifade kullandık' diye inkar ettiler. Biz ses kayıtlarından şunu da öğrenmiş olduk; gelenlerin içinde şu andaki veliaht prensin en yakınında olanlar, bu işte aktif rol üstlenerek aldıkları talimatı yerine getirenler. Burada her şey gün yüzüne çıkıyor" dedi
Erdoğan, "Fırat'ın doğusunda dün akşam itibariyle Irak'ta operasyonlarımızı yaptık. Ve sürekli sınırlarımıza tehdit oluşturan Sincar'da ve Mahmur'un etekleri Karaçar'da buralardaki atılan adımlara karşı operasyonumuzu yaptık. Durduk mu? Yok, bunun gerisi gelecektir. Çünkü oradan bize bir tehdit varsa ki var; bu tehdidin cevabı da anında verilecektir. Bu terör örgütlerini ya yok edecekler, onlar etmiyorsa biz yok edeceğiz. Dünkü kalleş saldırı aldığımız kararın ne kadar isabetli olduğunu göstermiştir. Sınırlarımıza yığılan teröristlerin eninde sonunda bizi hedef alacağı gerçeğini bu olay ispatlamıştır. Suriye'nin kuzeyine, malum Amerika'nın 22 üssü var orada. Silah gönderiliyor, araç gereç gönderiliyor. Buradaki PKK, YPD, YPG bunlara geliyor" dedi.
Gülseli KENARLI - Güven USTA/ DHA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder