Aziz Nesin, Nesin Yayınevi'nde birinci basım, Temmuz 2013, İstanbul
anı
Kitapta, 1967 yılında Sovyetlere gidip gelen Aziz Nesin'in dönüşte İstanbul'da komünist partiyle ilgili talimat ve Nazım'ın vasiyetini getirdiği şeklindeki bazı iddialarla gözaltına alınması ve buna ilişkin çeşitli kişilerin Nesin'in lehinde ve aleyhinde olan bazı değerlendirme yazıları ve ayrıca konuya ilişkin çeşitli haberler yer alıyor.
*
Bir ülke gerçeği!
*
Kitaptan bazı notlar:
-(Cemal Süreya), "Ama fikir savaşı açık bir platform kazanınca mizahın elverişsizliği, daha doğrusu yetersizliği ortaya çıktı.../.../... Aziz Nesin politikadan kaçıyor biraz.../... Yazılarında dağınık kalması, ayrıntılarda büyük fireler vermesi, sorunlardan çok insan tiplerinden hareket etmesi..." 33, 34
-(Peyami Safa), "Gülünç, bir facianın zekaya hitabeden tarafıdır. İçine merhametimiz karışmaz. Acımadığımız için güleriz veya güldüğümüz için acımayız. "Hayat, hissedenler için bir facia, düşünenler için bir komedidir" demişler. Zeka güler, kalp ağlar" 41
-(Çetin Altan), "Yaşamanın da sanat kadar zevkli olduğuna inanmışım" 44
-(Yeni Gazete, 5 Temmuz 1967), "Nazım Hikmet'e ait ses bandı ile/ Rusya'dan dönen Aziz Nesin nezarete alındı/.../ Üç hafta önce Özbekistan Hükümetinin davetlisi olarak Rusya'ya giden ve Balkanlar yolu ile geçen Haziran ayının yirmidördünde trenle yurda dönen Aziz Nesin'in bütün eşyalarına Sirkeci Gümrüğünce el konulmuştur" 55, 56
-(Yeni İstanbul), "Emniyet makamlarına göre Rus Komünist Partisi ile Türkiye Gizli Komünist Partisi arasında kurye vazifesi gören ve her yıl birkaç defa Demirperde gerisi ve Rusya seyahatlerinde Türkiye'den Moskova'ya rapor götürdüğü ve Moskova'dan da yerli komünistlere talimat getirdiği sabit olan Aziz Nesin'in üzerinde bulunan belgelerden biri de, vatan haini Nazım Hikmet'in kendi el yazısıyla yazılmış, ayrıca kendi sesiyle banta alınmış bir vasiyetname niteliği taşıyan şu talimattır" 75, 76
-(Nesin), "1950 yılı... Nazım... Cerrahpaşa Hastanesinde yatıyor, açlık grevinden yeni çıkmış, çok bitkin... Ziyaretine gitmiştim. Odada yalnızdık. O sırada benim polis yada polis ajanı olduğum üzerine yaygın dedikodular vardı. Bu dedikoduları ya polis kendisi yada... arkadaşlarım olmaları gerekenler çıkarıyordu.../ Nazım Hikmet'in hiçbiyerde şiirlerinin yayınlanmadığı günlerde, (Başdan, 28 Aralık 1948) çıkardığım dergide, "Bu memleket bizim" şiirini yayınlamıştım. Cezaevine sokuluşundanberi Nazım'ın şiiri ilk yayınlanıyordu. Bu davranışım da polisliğime yorulmuş, Nazım da buna katılmıştı. Kendisine gereken çok ağır cevabı göndermiştim.../ Nazım Hikmet'i hastanede ziyarete gittiğim gün, iki yıl önce geçmiş bu anıyı çoktan unutmuştum. Nazım kendiliğinden bu konuyu açtı. Belli ki bu söylentilere inanmış olmaktan üzüntülüydü./-Niçin böyle şeylere aldırıyorsun, dedi, boş ver.../.../... Anladığıma göre dışardaki Türkiye Komünist Partisi, Türkiye'yle ilgisi, bağı olmayan, buyüzden de Türkiye'deki bütün ilerici ve aydınlara zararı dokunan bikaç kişidir" 179, 180
-(Polis-Nesin), "Yakın arkadaşın kim? Kemal Tahir... Gece gündüz onunlasın. Akşamları içersiniz... Bu Kemal Tahir namussuz.../ Onlar yedi polis, benimle sekiz kişiyiz. Orda sesimi çıkarmadım. Şimdi söylüyorum, yedi kişi önünde değil, binlerce okur önünde: Arkadaşım Kemal Tahir namuslu, hem de çok namusludur; ben öyle büyük bir Türk romancısının arkadaşı olmakla övünürüm" 181
-(Nesin), "İnsan psikolojisi kolay çözümlenir bişey değil; kolay olsa, hikaye, roman, piyes, yani edebiyat olmazdı" 187
-(Nesin), "Benim için topladıkları raporlar, arkama koydukları adamlar, şu sorgular... bütün bu boş, bomboş işlemler, Türkiye'ye kaça patlamış" 193
-(Nesin), "1953 yılında Beyazit'teki Koca Ragıp Paşa İlkokulunda, bir ilkokul öğrencisini, söylediği bir sözden ötürü -ne söylediğini bilmiyorum- komünizm propagandası yapıyor diye, ana babasıyla birlikte mahkemeye verdiler. Bu olayı gazeteler yazdı.../.../...Tarih değeri var diye türbeleri açmanın, bugün ortanın soluna geçmiş olan CHP'nin en büyük tarihi suçu olduğunu, bu siyasi polise nasıl anlatacağız?" 195
-(Nesin), "1946-47 yılında, Sovyet Konsolosluğu karşısındaki bir apartmanda, bir gizli görevli pansiyoner olarak otururdu. Bu adam Sabahattin Ali'nin arkadaşıydı. Sabahattin Ali polisten kaçtığı zamanlar, bu adamın evinde gizlenirdi. Bitakım karışık işlerdir./.../ Bu kez tutturdular, konsolosluğa gitmeden önce niçin telefon ederek Emniyet Müdürlüğüne bildirmiyormuşum.../.../... ben yazarım polis muhbiri değil./... Başkaları telefonla bildiriyormuş da.../ Edebiyatçılar Birliğinde arkadaşlar arasındaki bir özel konuşmamdan bazı parçalar aktarıyorlar. Müthiş üzülüyorum... Ne korkunç şey... Arkadaşlarınızla çok özel bir konuşmanız, polisin kulağına gidecek" 204-206
*
6.12.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder